-
101.
0sonra, pgibologum ‘aşama kaydettik’ dedi, bir yere gidecektik.
‘aşama kaydettik’ dediği gün, kutudan kurtulmak istedim.
bana acı veren her şeyden kurtulmak.
ama defterdeki o iki sayfayı yırtıp kendime aldım
belki artık acıtmadığından, belki unutamadığımdan
kutuyu atacaktım, atamadım
bana ait değildi, ve belki ait olduğu tek bir yer vardı
Arabayla mezarliga gittim. Park ettim. Küçük adımlarla mezarına yürüdüm. Her adımımda göz yaşlarım süzüldü. Aylar sonra benim için çok zordu bu.
ilk defa gelmiştim Oğuz’un mezarına. Ece ile yan yanaydı, vasiyeti gibi, istediği gibi.
yanlış anlaşılmasın diye kimsenin olmamasına dikkat etmiştim
bir kürek toprak çıkardım Oğuz’un mezarının üzerinden
kutuyu koydum, kapattım toprağını
ait olduğu insana ulaştırdım.. benim hayatımı bitiren bu kutuyu, hayatımı bitiren bu adamın üzerine bıraktım.. -
102.
0Buket’in yaptığı şeyin anldıbını da bilmiyordum ama, neden yapmıştı ki bunu. birkaç kez bağırıp çağırdım sonradan, ama affettim. görüşüyor, konuşuyorduk.
Buket’in okuluna gitmiştim ikinci dönemdi bir kere, Oğuz’u görmek için… Buket’le otururken, Oğuz da geldi. sandalyesini yanıma çekti, üçümüz muhabbet ederek yine eğildi kulağıma. ‘gerçekten çiçeklerden daha güzel kokuyorsun, burnuma geliyor kokun’ dedi.
içime bir şeyler oluyordu sanki böyle anlarda…
Buket nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde, konuyu geçmişime getirdi. Oğuz’un yanında patavatsızca konuşuyordu. ‘bunun babası annesini Burak da bunu aldatınca yedi kafayı işte’ diye bir cümle kurmuştu orada. Buket sınırını aşıyordu.
kalktım masadan, ister istemez düşmüştü gözyaşlarım. annemi hatırlamıştım, geçmişimin açılması değildi beni üzen. Buket’in bunu anlatış biçimiydi, onun bunu neden yaptığıydı.. ağzına sakız mı yapmıştı bütün bunları.
arabama bindim, sakinleşmeyi bekliyor ağırdan alıyordum, kemerimi takmıştım. Oğuz bindi yan koltuğuma. elini saçlarıma koydu, ‘sakın’ dedi
‘sakın düşürme gözlerinden o damlaları’
başımı omzuna doğru çekti. ‘sinirlerine hakim ol, Buket’in yanında bir daha bulunmazsın olur biter. beni görmek istediğinde de mesaj atarsın’
Oğuz bu durumda bile uyuzluk ediyordu.. gülmeye başladım. hemen kaldırdım başımı omzundan, Buket ise uzakta dikilmiş, görüyordu bizi arabanın içinde. -
103.
0açtım, ‘ben Burak. nasılsın’ dedi telefonun diğer ucundaki ses.
+sağ ol iyiyim
- merak ediyorum seni, neler yapıyorsun
+ merak edilecek bir şey yok, ama beni bir daha aramanı istemiyorum. rahatsız etme lütfen
- sadece halini hatırını soracaktım ne var bunda
+ seninle hiçbir şekilde muhabbet etmek ya da konuşmak istemiyorum, kapatıyorum telefonu
diyerek kapattım. Oğuz’un yanında konuşmuştum.
- kimle konuştun, resmen yüzün düştü
+ Burak’tı arayan
- neden aramış ne diyormuş
+ halini hatırını soracaktım dedi, benim dediklerimi duydun işte
- hep arıyor mu
+ hayır ilk defa aradı
- anladım
Burak’ın arayışı bende hiçbir etki yaratmamıştı iyi ya da kötü. yalnızca aramasına şaşırmıştım, çok uzun zaman olmuştu. gerçekten hiçbir şekilde onunla konuşmak ya da görmek istemiyordum. hiç de istememiştim. Oğuz bana yüzün düştü demişti ama benim aklıma takılan hayatımda artık hiçbir sorunun çıkmamasını isteyişimdi.
o an, bulunduğum yeri, yanında oturduğum insanı, şu anki duygularımı sorguluyordum aslında. birine yeniden güveniyordum. birinin sevgisini göğüs kafesimde hissediyordum. bozulmasını istemiyordum bu huzurumun.
Oğuz’un biraz canı sıkılmış gibi görünüyordu. ama bunu sorun haline getirmeyişine sevinmiştim.
benim Burak’a ya da herhangi birine karşı içimde hiçbir şey beslemediğimi de tahammülümün olmadığını da biliyordu. -
104.
0ama hiç suçlu hissetmemiştim şu durumda kendimi. onun kişiliği, karakteri beni yeterince zorluyordu.
o çok iyi biri olabilseydi, ben de hata yapmazdım ona’ diye düşünüyordum. ama yine de, sevdiği insanın yanındaydım…
o günden sonra, Oğuz’la her gün görüşmeye başlamış, sürekli vakit geçirir olmuştuk. tam olarak ne olmuştu bilmiyordum ama, Buket’te de bir değişim vardı sanki. çünkü beni aramıyor sormuyordu. bu benim işime geliyordu.
sık sık pgibologumla konuşuyordum.
bu bütün olanları babama da anlattım. babam benim doğru kararlar verebileceğime inanıyor, benim yanımda olduğunu belirtiyordu.
Oğuz’la çok eğleniyor, bazen yalnızca konuşup sohbet ediyor, bazen susup çevreyi izliyorduk.
aynı kulaklıkla müzik dinlerken onun yanında kendimi çok huzurlu hissediyordum. konuşurken hep gözlerime bakması beni ona bağlıyordu sanki.
bazen sabahları beni evden alıyor, okula bırakıyor, sonra kendisi okula geçiyordu…
sınav zamanlarımızda
kütüphaneye gidip ders çalışacağımız zamanlarda ayrı masalara oturup ders çalışıyor, birbirimize kalem atıyor, pişt pişt diye seslenip gülüyorduk.
bazen birkaç gün görüşmüyorduk. mesaj atıyordu aşağı in diye, elinde bir demet çiçek…
‘çiçek satıyordu bi kadın’ diyip veriyordu bana
o sene, okul dönemi bu şekilde bitmişti. ama aramızda henüz hiçbir şey yoktu.. yaklaşık 3 aydır sürekli görüşüyor sürekli mesajlaşıyorduk ama, ne baskı kuruyordu üzerimde, ne de istemediğim şeylere kalkışıyordu.
öpmeye bile yeltenmemişti…ama o da, ben de, duramaz olmuştuk görüşmeden…
Oğuzlaydık yine, oturuyorduk. telefonum çaldı, yabancı bi numaraydı arayan -
105.
0aksine öyle mutluydum ki içim içime sığmıyordu. ben ona aşık olduğumu kabullendiğimde, karnımdan göğsüme doğru uçuşan kelebekleri şimdi anlayabiliyordum.
elimi bırakmamasını istiyordum, çünkü avuçları çok güvenliydi… bana bir şey olmazdı o yanımdaysa.
Oğuz benim hayatımdaysa, beni artık kimse üzemezdi, gözümde bütün insanlar küçülmüşlerdi.
herkes zamanla gözümde küçülmüşken, Oğuz benim gözümde zamanla büyümüştü, öyle kocaman olmuştu ki kalbim doluyordu onunla.
o an hiçbir şey düşünemiyordum belki, belki çok da abartılacak bir şey değil el ele tutuşup birinin size sevgilim demesi.
ama eğer aşık olduğunuz insanın avucuysa elinizi saran, dünya yansa burnunuzu uzatıp dışarı bakasınız gelmez onun gözlerinden ayrılıp.
+ efendim sevgilim…
- benimle misin
+ seninleyim
- her zaman?
+ her zaman…
- seni çok seviyorum. gördüğüm ilk günden beri çok seviyorum seni. varlığın bana günlük şeyleri bile unutturuyor. seni beklemeye hazırdım. beni sevdiğini kabul edene kadar, bana güvenene kadar, aşık olduğumu anlayana kadar beklemeye razıydım.
diğer elimi göğsünün üzerine koydum, dudağının kenarını öptüm usulca, daha sonra başımı koydum omzuna… -
106.
0‘bu senin kişiliğin değil’ dedi bana. ‘senin karakterin böyle değildi, ve senin sağlamlığın da bu uçarılığı kaldıramaz. Buket’e böyle tepki vermenin sebebi içten içe kendin hakkında söylediği şeylerin doğruluğunu bilmen olabilir mi, bunu düşünmeni istiyorum. görülen o ki bugün başka bir şey konuşmayacağım seninle. kendi içinde düşünmelisin şimdilik. en kısa zamanda tekrar gelmeni istiyorum, eğer sen gelmezsen sen gelene kadar ben ararım seni’ diyip sevecen ve babacan tavrıyla yaklaşmıştı bana yine.
-
107.
0dayımla konuşuyorduk, Oğuz’la tanışmak istemişti. bir hafta sonu, Oğuz’la birlikte izmit’e gittik. iyi gitmişti her şey. dayım da sevmişti Oğuz’u, onaylamıştı.
her ne kadar Dayım da babam da aslında biriyle birlikte yaşamamı doğru bulmasalar da, benim mutluluğumu bildikleri ve istedikleri için, beni engelleyemiyordu. olanlar özellikle babama, engelleme hakkını pek de vermiyordu aslında. kabullenmişti yani herkes ilişkimizi. inanıyorlardı hatta ilişkimize. seneye okul bittiğinde evleneceğiz gözüyle yaklaşıyorlardı -
108.
0Aman diyim yine en heyecanlı yerinde bırakıp gitme
-
109.
0Bence bu kızı ara ara Oğuz kaçırıyor elinde çiçeklerle pc başından alıp bir yerlere zütürüyor:) Birden ortadan kaybolmasının başka açıklaması olamaz:)
-
110.
0reservedddddddddd
-
111.
0bu sözlüğe üye olmamın sebebi sen ve senin gibi yazarlar. tamam zütünüz kalkmasın şimdi yazmaya devam et zamki.
-
112.
0bu kızda iş var, inci sözlük üzerinden meşhur olup kitap çıkaranlardan olabilir *
-
113.
0oturuyorduk arabada öylece. başını çevirip saçlarımı öptü. adımı söyledi, yüzüne baktım başımı kaldırıp. ‘yok bir şey’ diyerek güldü. ama doyamıyordum sanki bakmaya ona.
masada birden elimi tutuşuyla, bütün tabularım, korkularım, güvensizliğim kırılmıştı sanki.
bana böyle hissettiren şey neydi tam olarak bilmesem de, daha önce içimde hiç bu kadar yoğunlaşmamış duygular hissediyordum.
görünmeyen bir şey vardı sanki içimde büyüyen ve boğazımda düğümleniyordu. bu beni mutlu ediyordu…
‘söyle’ dedim, neden gülüyorsun…
- çok korkmuştum. beni reddettiğinde, görüşmek istemediğinde, beni asla sevmezsen ve birlikte olamazsak hiç diye… asla düşünmedim peşini bırakmayı. ama şimdi başın omzumda. elin avucumda. bana yemek yapar mısın?
+ gülümsedim, ben de çok korkmuştum. içimde kabul edemediğim duygularım vardı, korkularım vardı. beni sevmeni, bana güven vermeni istedim hep. ben de seni sevmek istiyordum çünkü. korkularımı yok ettin. ben de çok korkmuştum, peşimi bırakıp yakamdan düşeceksin diye..
ikimiz de gülüyorduk.
- e soruma cevap vermedin, bana yemek yapar mısın?
+ yaparım
- alışveriş yapsak iyi olacak o zaman
bir şeyler aldık, evine gittik...
evi incin değildi, tek yaşayan bi erkeğe göre temiz ve düzenliydi. sık sık temizlettiğini söyledi, incinlıktan hoşlanmadığını…
‘bir de mutfağa senin elin değse tamam olacak’ diyerek takılıyordu. yan yana oturuyorduk, ellerim avuçlarındaydı yine, başım omzunda..
Buket’le bir daha görüşmeyecektik ikimiz de. Burak’ın geleceğinden haberim olmadığını zaten anlamıştı. o konuştukça nefesi yüzüme değiyordu. huzur, mutluluk, aşk… üçü de toplanmıştı sanki biz yan yanayken ikimiz için.
gülüşüyorduk bazen, yanağım çenesine dokunuyordu. eliyle hafifçe tuttu yüzümü, gözlerime bakıyordu.
dakikalarca baktık belki birbirimize. yüzümü, dudaklarımın kenarını öpüyordu.
dudakları dudaklarımın üzerine geldiğinde kalp atışlarım değişmişti. kalbim yerinden çıkacaktı sanki. -
114.
0rezerved
-
115.
0Oğuz’a bakıyordum, masanın altında duran elini yumruk yapmış sıkıyordu.
sakin olmaya, bir şey yokmuş gibi davranmaya karar verdim. Burak oturdu masamıza, Buket ve benimle tokalaştı, Oğuz’la tanıştılar.
Buket, Oğuz için ‘okul arkadaşım’ dedi Burak’a o sırada.
ne yapmaya çalıştığı apaçıktı Buket’in.
Burak ise pek umursamadan baka bakıp ‘daha da güzelleşmişsin, seni görmeyi çok özlemişim’ dediğinde, Oğuz masada duran elime uzanıp elimi tuttu. ‘sevgilim kalkalım mı, gecikicez’ dedi
‘olur’ diyebildim sadece. Oğuz’a bakakalmıştım, gülümsüyordu bana. çekmedim elimi, aksine daha da sıkı tuttum. Buket ‘aaa ne zamandıır’ diye bi tepki verdi görünce. daha fazla tahammül etmek istemiyordum. Oğuz’un da halinden benimle aynı fikirde olduğu anlaşılıyordu. ‘görüşürüz Buket’ dedim ve kalktık el ele masadan.
ilk defa elimi tutmuştu. öyle garip şeyler hissetmiştim ki, yeni bir dünya vermişti sanki bana. ya da onunla yeni bi dünya kuruyordum git gide…
‘şimdi biz neyiz’ demek istemiyordum. ama avucuna sıkıştırdığı elimi bırakmasını da istemiyordum. kulaklarım çınlıyordu ‘sevgilim’ diyişiyle…
arabaya bindiğimizde Oğuz gözlerimin içine bakarak yine tuttu elimi. ‘Sevgilimsin sen benim’ dedi, yanağımdan öptü usulca. ellerimize bakıp yüzüne çevirdim yüzümü. gözleri dolmuştu yine, bi kez daha öptü yanağımı, kokladı. ‘Sevgilim’ dedi tekrar…
‘efendim sevgilim’ dedim. öyle zorlanmıştım ki bunu söylerken, istememekten ya da mutsuzluktan değildi. -
116.
0Oğuz’un ise ara ara bu şekilde takılmaları, gülerek alay edişi, aynı zamanda da ciddi ve kararlı olduğunu gösteren davranışları, hoşuma gidiyordu.
yemekte yine sürekli bana bakıyor, herkes muhabbet ederken biz birbirimize baktıkça gülüyorduk.
Buket bütün akşam keyifsizdi. çünkü Oğuz’un bana olan ilgisi gözünden kaçmıyordu. çiçek olayına ise hayli bozulmuştu.
Caner’e yanaşıyordu sanki. Oğuz’a baka baka Caner’le muhabbet edişiyle dalga geçmiştik Oğuz’la ikimiz o gece bir aralıkta. bunu yapmamız çok yanlış olsa bile, Oğuz’la kendimi çiftmişim gibi hissediyordum sanırım. bir ortamda en yakın arkadaşınız bilir ya aranızdaki espriyi, onun gibi bir durumdu.
yemekten sonra masayı ben toparlamıştım, kimsenin yardımını kabul etmedim, ben de yanlarına dönecektim zaten.
yaptığım yemekleri beğenmişlerdi, ‘senden ev hanımı olur’ diyorlardı. Oğuz su istemeyi bahane ederek yanıma mutfağa gelmişti.
yine kulağıma eğilerek, ‘senden ev hanımı olur’ dedi
yüzüne baktım, gülmüyordu, gözlerimin içine bakıyordu öylece. gözlerinin dolduğunu fark ettim. anlam verememiştim, sandığımdan da duygusal biri vardı o ağır tavırlarının altında. ‘yemekler çok güzeldi, nasıl öğrendin’ diye sordu.
‘babamla yaşamaya başlayınca, birkaç kez yapa yapa öğrendim, beğenmene sevindim’ dedim
mutfak kapısından bir ses geldi. Buket’ti
‘Allah muhabbetinizi artırsın’ yüzünde yapmacık bir gülüş vardı. sinirini gizlemeye çalışıyordu..
Oğuz, Buket’e, ‘yemeklerin ne kadar güzel olduğunu söylüyordum. elleri lezzetli’ dedi.
içim içimi yiyordu bile… -
117.
0saçlarını fark ettim. daha önce pek dikkat ettiğimi hatırlamıyorum. ya da daha çok çoğalmıştı beyazları.. zaman çok çabuk geçiyordu.
insanın yaptığı bazı hataların geri dönüşü olmuyordu. babam da hatasını geri döndüremeyecekti, ama ben ona yardım etmeli miydim, bilmiyordum.
koluna girdim,
‘gel baba bi kendine gel önce’ dedim. banyoya zütürüp duşta başını, yüzünü yıkamasına ve yatağına yatmasına yardımcı oldum. babam uyurken evi toparladım ben de. mutfağını düzenledim, içki şişelerini attım. -
118.
0Yazsana bee
-
119.
0aradan bu kadar zaman geçmesine rağmen Buket’le hiç konuşmamıştık. kendi duygularımı telkinlemiş öfkemi içimde yenmeyi artık öğrenmiştim. merak da ediyordum onu, özlemiştim de.
hayatımı asıl şimdi düzene koymuştum. babamla aramız her gün daha da düzelmişti. birkaç kez dayımı misafir etmiştik. arkadaşlarımı da tanıştırmıştım babamla, bir iki sefer davet etmiştik onları.
Buket’le son bulan bu iletişimimiz çocukça olmuştu. kırmıştık birbirimizi. okuluna gittim, aradım onu ‘şuradayım gel’ diye.
beni gördüğüne mutlu olmuştu, ben de onu gördüğüme aynı şekilde.. gün boyu birlikteydik. hiçbir şey olmamış gibi alışveriş yaptık o gün. araba kullandığımı görünce çok şaşırmış takılmıştı bana.
insanın yıllar geçirdiği arkadaşı hiç eskimiyormuş- diye düşünüyordum… akşam bir yerde oturduk, bir iki bi şeyler içerken konuştuk uzun uzun görüşmediğimiz zamanları. dedikodu yaparken saatleri devirmiştik. -
120.
0Buket huzurlu ama kafası karışık görünüyordu. bi çocuğa karşı olan hisleri hoşlantıyı geçmiş, aşka doğru yönelmiş. onu anlatıyordu bana, nasıl biri olduğunu sormuştum. anlatıyordu;
‘1.80 boylarında, kumral, saçları alnının bitimine kadar neredeyse. ince burunlu, elmacık kemikleri ve çenesi çok hoş gözüküyor. bi görsen, görünüşünden ve fiziğinden kaynaklanmayan ayrı bi çekiciliği var çocuğun. aynı bölümdeymişiz ama okula pek uğramıyormuş daha önceleri. artık sık geliyor. tesadüfen bile tanışmadık. bi gün öylesine selam verdi ben de anlamadım ne olduğunu kızım. bir iki kez yemeği birlikte yedik okulda kahve içtik. öylesine boş muhabbet ettik ama ses tonunun yavaşlığı bile cezp ediyor insanı. sadece ayak üstü konuşmamız var anlayamıyorum bi türlü hoşlanıyor mu hoşlanmıyor mu. bir de çok konuşkan bir şey değil. sanki hep düşündüğü bi şey varmış gibime geliyor’ diyordu.
-
zalinazurt sozlukten sılınsın kapmanyası
-
först of ol
-
kutuplara yapay dondurucu koysalar
-
1 milyar dolar için evde eşşek beslermisiniz
-
sana veren kizin anasini sulalesini
-
trt sporu acmayin
-
icine sokulmak nasi bi his
-
yapacak hi c bisey yok
-
bırahman gibeceksiniz
-
400 tl para var bunu ne yapayım
-
kadin pittiagindan igrendim olacakti
-
cuma namazini bekliyorum
-
gwynplaine adlı geyimsi yazar
-
heteroyum ama bu oglani
-
yalnizlasmamak elde deil
-
chplilerin devran donunce goreceksiniz zirvaligi
-
bu sekilmez mi amg
-
kokoreçin açılımı kokan iğrenç şey
-
bir tane karı var sözlükte boş boş duruyor
- / 1