1. 226.
    0
    ertesi gün akşam Oğuz beni aradı. aşağı inebilir misin dedi, indim…
    bir demet çiçek vardı elinde.

    + neden geldin bu saatte
    - trafikteydim. kadının biri çiçek satıyordu aldım ben de. dua etti, kabul olsun diye sana getirdim
    + Oğuz, ne yapmaya çalışıyorsun

    o sırada babam balkona çıkmıştı, aşağı iniyorum dediğimde merak etmişti sanırım. ‘gençler, yukarı gelmek ister misiniz’ diye seslenmişti.
    babama içten içe kızmıştım ‘hayır babacım teşekkür ederiz’
    Oğuz gülümsüyordu, o da teşekkür etti. korkmuştum fırsat bilip çıkacak diye ama böyle bir davranışta bulunmamıştı. kucağımda çiçekler duruyordu, utanmıştım.

    - bir isteğin var mı, gidiyorum
    + hayır yok. çiçekler için de teşekkür ederim, ama bak beni zor durumda bırakıyorsun. rezil oldum babama
    - benimle görüşmeyi denesen bu saatte sokak ortasında çiçek vermek yerine aldığımda yanımda oturuyor olurdun, rezil olmak senin seçimin
    + anlaşıldı iyi geceler Oğuz
    - iyi geceler
    ···
  2. 227.
    0
    çiçekleri vazoya koyup odama koymuştum. içindeki nota ilişti gözüm;

    -sen çok daha güzel kokuyorsun-

    babam sormuştu haliyle kim olduğunu, ‘konuşmak istersen ben buradayım’ diyordu.
    ama konuşmak istemiyordum kimseyle Oğuz hakkında… söyleyeceklerim korkutuyordu beni, konuşurken düşüneceklerim…
    birkaç hafta geçti.. Oğuz sık sık mesaj attı bu sıralarda. ama mesajların sıklığı, boğmuyordu beni. her şeyi dengeli yapıyordu sanki.
    ona dair itici bir şeyler arıyordum sürekli. ama bulamıyordum

    gittiğim her yerde etrafıma bakınıyordum herhangi bir yerden çıkacak mı diye. evdeyken balkona ya da pencereye takılıyordu gözüm.

    Buket’le hiç görüşmedik son zamanlarda. pgibologum arayıp duruyordu.. yanına çağırıyordu beni..
    gitmeye karar verdim. konuşuyorduk, anlattım olanları
    ···
  3. 228.
    0
    + güvenemiyorum. güvenemem…ben babam annemi aldattığında Burak’a güvendim, bir darbe de ondan yedim düzelmeye başladığımda. hayatıma kimseyi almayacağıma dair kendime söz verdim. ama bırakmıyor peşimi. altından kalkamayacağın bir şey beklemiyorum senden bu bi ilişki bile olsa diyor. seni görmek istediğimde görüşelim mi demiyorum artık sana, ama inan hep görüyorum seni diyor, takip mi ediyor onu da anlayamıyorum.

    ama mesaj gelmiş mi diye sürekli telefonuma bakıyorum. balkona çıkıyorum aşağıda biri var mı diye. Buket beni aramasın diye dua ediyorum. o kıza ne hesap veririm düşünemiyorum bile. Oğuz’la yakınlaşmak istemiyorum… korkuyorum
    ···
  4. 229.
    0
    - cesur ol küçük hanım… ne istiyorsun, yakınlaşmak mı-yakınlaşmamak mı…cesurca konuş benimle, ben senin her zaman cesur olduğun yandaşınım unutuyor musun
    + doğru söylüyorsunuz, her zaman cesur olduğum yandaşımsınız. ama size bir şey sormak istiyorum. Oğuz’la ilgili hep bir şeyler biliyormuş da benden saklıyormuşsunuz gibi hissettim. konusu açıldığında üzerinde durmak istemediniz, ben anlatmak istediğimde ise bir ilişkiyi doğru bulmadığınızı ima ettiniz. şimdi ise cesurca konuşmamı, duygularımı benden hazmetmemi istiyorsunuz. yardımcı olun bana lütfen
    - öncelikle, ben senin pratikte sadece doktorun olmasam bile, teoride doktorunum. Oğuz da benim hastam, sen de benim hastamsın.. sen, benim senden başka bir hastamın özelini açmamı istedin kendine. ben bunu prensip olarak yapmadım, hiçbir zamanda yapmam. yanlış değerlendirmişsin beni küçük hanım… oluşmamış duygularını, aklına girerek oluşumunu sağlamamak için ilişkiyi doğru bulmadığımı ima etmiştim evet. ama şuan görüyorum ki duyguların zaten oluşmuş. dolayısıyla ben bunu cesurca anlatmanı istiyorum ki, orta yolu bulalım..
    + anlıyorum, teşekkür ederim size. haklısınız… ama ben duygularımdan emin değilim..
    - duygularından emin olman ya da olmaman çok önemli değil şuan.. ‘sen duygularından emin olmak istiyorsun’ yani küçük hanım, sen Oğuz’un sana güven vermesini istiyorsun içten içe.. doğru mu bu
    + evet öyle…
    - ama bir yandan da Buket’in sorun olmaması için görüşmemek istiyorsun
    + bu da var…
    - zamana bırak, durumları izle, olayları kendi kafanda değerlendir.. ne zaman istersen de beni ara. daha sık gel konuşalım. içine kapanmaya çalışma, daha yeni toparladık seni. ve şunu unutma.. duygularından ve güveninden emin olursan, bunları göğüsleyerek arkadaşının karşısına çıkman gerek. sevgiler ve duygular değerlidir küçük hanım, göze alabileceğin şeyleri iyi düşün

    eve gelmiştim. bütün gün bunları düşündüm… pgibologum haklıydı. yine onunla konuşmak bana çok daha iyi gelmişti. ama en yakın arkadaşıma karşı sevdiği adama aşık oldum demek de beni çok korkutuyordu. daha doğrusu, aşık olmak korkutuyordu beni… ama gittikçe etkisi altına giriyordum…

    okul dönemi başlamıştı. evden çıktığımda arabamın sileceğine not bırakılmıştı –etrafına bak, sen de göreceksin beni- bakınıyordum ama göremiyordum hiç kimseyi.
    notu bırakan Oğuz’du ama yoktu hiçbir yerde. telefonuma ben bakınırken bir mesaj geldi.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 230.
    0
    - yeterince istekli bakmıyorsun -

    sinirlenmiştim. madem o buralarda bir yerlerdeydi, görmeme gerek yoktu o zaman benim de. arabama bindim ve okula gittim. Filiz gelmişti, akşam yemeği için bize davet ettim arkadaşlarımı. ben yapacaktım yemekleri. Buket aradı, hep böyle bir şeylerin üzerine ya arıyordu ya buluşmak istiyordu bu kız. zamanlaması harikaydı her zaman… akşam buluşmak istedi, bizimkileri yemeğe davet ettiğimi söyleyince, ‘ben de geleyim’ dedi, gel dedim…

    okuldaki arkadaşlarım grup halinde gelmişlerdi. yine sonradan gelen Buket’ti ve alışılageldik bir durum olarak, Oğuz da gelmişti.

    Oğuz’u Buket davet etmemişti, ama sürekli Buket’ten de haberdar olan Oğuz öğrenmiş ve takılmıştı peşine. elinde bir demet çiçek vardı.

    ‘trafik işte, biliyorsun…’ dedi. gülümsedim,
    kulağıma eğildi. ‘şaka şaka, bu seferkini ilk defa evine geldiğim için nezaketen getirdim. yanında çikolatasıyla gelmeye alıştırma olur belki’ diyerek gülmüş, takılmıştı yine bana

    masaya geçtik, birkaç çeşit yemek birkaç çeşit de meze hazırlamıştım. babam evde değildi, misafirlerimin geleceğini söylediğimde bize katılmasını teklif etmeme rağmen gelmemişti. babamın düşünceli ve anlayışlı hali beni çok mutlu ediyordu. bir yandan da görünmeyen otoritesi bir şekilde üzerimdeydi..
    ···
  6. 231.
    0
    Oğuz’un ise ara ara bu şekilde takılmaları, gülerek alay edişi, aynı zamanda da ciddi ve kararlı olduğunu gösteren davranışları, hoşuma gidiyordu.
    yemekte yine sürekli bana bakıyor, herkes muhabbet ederken biz birbirimize baktıkça gülüyorduk.

    Buket bütün akşam keyifsizdi. çünkü Oğuz’un bana olan ilgisi gözünden kaçmıyordu. çiçek olayına ise hayli bozulmuştu.

    Caner’e yanaşıyordu sanki. Oğuz’a baka baka Caner’le muhabbet edişiyle dalga geçmiştik Oğuz’la ikimiz o gece bir aralıkta. bunu yapmamız çok yanlış olsa bile, Oğuz’la kendimi çiftmişim gibi hissediyordum sanırım. bir ortamda en yakın arkadaşınız bilir ya aranızdaki espriyi, onun gibi bir durumdu.

    yemekten sonra masayı ben toparlamıştım, kimsenin yardımını kabul etmedim, ben de yanlarına dönecektim zaten.
    yaptığım yemekleri beğenmişlerdi, ‘senden ev hanımı olur’ diyorlardı. Oğuz su istemeyi bahane ederek yanıma mutfağa gelmişti.

    yine kulağıma eğilerek, ‘senden ev hanımı olur’ dedi
    yüzüne baktım, gülmüyordu, gözlerimin içine bakıyordu öylece. gözlerinin dolduğunu fark ettim. anlam verememiştim, sandığımdan da duygusal biri vardı o ağır tavırlarının altında. ‘yemekler çok güzeldi, nasıl öğrendin’ diye sordu.
    ‘babamla yaşamaya başlayınca, birkaç kez yapa yapa öğrendim, beğenmene sevindim’ dedim

    mutfak kapısından bir ses geldi. Buket’ti

    ‘Allah muhabbetinizi artırsın’ yüzünde yapmacık bir gülüş vardı. sinirini gizlemeye çalışıyordu..

    Oğuz, Buket’e, ‘yemeklerin ne kadar güzel olduğunu söylüyordum. elleri lezzetli’ dedi.
    içim içimi yiyordu bile…
    ···
  7. 232.
    0
    o gün bir şeyler içtik, muhabbet ettik, kalktı arkadaşlarım… babam da gelmişti onlar gitmeden önce, babamla da tanıştılar.
    Oğuz’u görünce babam, ‘hoş geldin oğlum, geçen yukarı çıkmadın ayıp oldu ama bugün gelmişsin sevindim’ dedi
    kimse aldırmadı, Buket’in gözleri fal taşı gibi açılmıştı…

    kar topu gibi büyüyen bu durumu engelleyemiyordum.

    Oğuz okuluma geliyor, evimin önünde dikiliyor, balkona çıkmamı istiyor, bazen ise hiç sesini çıkarmayarak beni telkin ediyordu zaman zaman.

    dönem sonu gelmişti. finallerim vardı, ve son sınavımdı, çok önemliydi benim için çok da çalışmıştım, yazın rahat etmek istiyordum.
    Buket’le de birkaç kez görüşmüştük, Oğuz’un konusunu bile açmamıştı.
    sınavdan bir saat önce evden çıkmıştım, çünkü uyanamamıştım. ucu ucuna yetişecektim. biri arıyordu araba kullanırken. bakamadım, üst üste 3. arayışında açtım, Buket’ti. ağlak, endişeli bir ses;

    ‘bu telefondan en son bu numara aranmış, yardım edin ne olur, telefonun sahibine çarptım arabamla’

    neye uğradığımı şaşırmıştım. nerede olduklarını sordum, xxx hastanesi diyince doğruca hastanenin yolunu tuttum. Hastane girişinde Buket ve bir kız arkadaşı gülüyor, ‘sana şaka yaptık, Buket için ne kadar endişeleneceksin diye ölçtük’ diyorlardı.

    burnumdan soluyordum, çocuk gibi bir hareketti bu. Buket bugün sınavımın olduğunu biliyordu ama inkar ediyordu. özür diliyordu, haberinin olmadığını söylüyordu. ama hiç inanmıyordum onun samimiyetine. onun yüzünden kaçırmıştım sınavımı, hocaya mazeret bildirsem dahi telafi sınavı için ikna edemedim.
    ···
  8. 233.
    0
    Buket’in yaptığı şeyin anldıbını da bilmiyordum ama, neden yapmıştı ki bunu. birkaç kez bağırıp çağırdım sonradan, ama affettim. görüşüyor, konuşuyorduk.

    Buket’in okuluna gitmiştim ikinci dönemdi bir kere, Oğuz’u görmek için… Buket’le otururken, Oğuz da geldi. sandalyesini yanıma çekti, üçümüz muhabbet ederek yine eğildi kulağıma. ‘gerçekten çiçeklerden daha güzel kokuyorsun, burnuma geliyor kokun’ dedi.

    içime bir şeyler oluyordu sanki böyle anlarda…
    Buket nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde, konuyu geçmişime getirdi. Oğuz’un yanında patavatsızca konuşuyordu. ‘bunun babası annesini Burak da bunu aldatınca yedi kafayı işte’ diye bir cümle kurmuştu orada. Buket sınırını aşıyordu.

    kalktım masadan, ister istemez düşmüştü gözyaşlarım. annemi hatırlamıştım, geçmişimin açılması değildi beni üzen. Buket’in bunu anlatış biçimiydi, onun bunu neden yaptığıydı.. ağzına sakız mı yapmıştı bütün bunları.

    arabama bindim, sakinleşmeyi bekliyor ağırdan alıyordum, kemerimi takmıştım. Oğuz bindi yan koltuğuma. elini saçlarıma koydu, ‘sakın’ dedi
    ‘sakın düşürme gözlerinden o damlaları’
    başımı omzuna doğru çekti. ‘sinirlerine hakim ol, Buket’in yanında bir daha bulunmazsın olur biter. beni görmek istediğinde de mesaj atarsın’

    Oğuz bu durumda bile uyuzluk ediyordu.. gülmeye başladım. hemen kaldırdım başımı omzundan, Buket ise uzakta dikilmiş, görüyordu bizi arabanın içinde.
    ···
  9. 234.
    0
    ama hiç suçlu hissetmemiştim şu durumda kendimi. onun kişiliği, karakteri beni yeterince zorluyordu.
    o çok iyi biri olabilseydi, ben de hata yapmazdım ona’ diye düşünüyordum. ama yine de, sevdiği insanın yanındaydım…

    o günden sonra, Oğuz’la her gün görüşmeye başlamış, sürekli vakit geçirir olmuştuk. tam olarak ne olmuştu bilmiyordum ama, Buket’te de bir değişim vardı sanki. çünkü beni aramıyor sormuyordu. bu benim işime geliyordu.

    sık sık pgibologumla konuşuyordum.
    bu bütün olanları babama da anlattım. babam benim doğru kararlar verebileceğime inanıyor, benim yanımda olduğunu belirtiyordu.

    Oğuz’la çok eğleniyor, bazen yalnızca konuşup sohbet ediyor, bazen susup çevreyi izliyorduk.
    aynı kulaklıkla müzik dinlerken onun yanında kendimi çok huzurlu hissediyordum. konuşurken hep gözlerime bakması beni ona bağlıyordu sanki.
    bazen sabahları beni evden alıyor, okula bırakıyor, sonra kendisi okula geçiyordu…

    sınav zamanlarımızda
    kütüphaneye gidip ders çalışacağımız zamanlarda ayrı masalara oturup ders çalışıyor, birbirimize kalem atıyor, pişt pişt diye seslenip gülüyorduk.

    bazen birkaç gün görüşmüyorduk. mesaj atıyordu aşağı in diye, elinde bir demet çiçek…
    ‘çiçek satıyordu bi kadın’ diyip veriyordu bana

    o sene, okul dönemi bu şekilde bitmişti. ama aramızda henüz hiçbir şey yoktu.. yaklaşık 3 aydır sürekli görüşüyor sürekli mesajlaşıyorduk ama, ne baskı kuruyordu üzerimde, ne de istemediğim şeylere kalkışıyordu.
    öpmeye bile yeltenmemişti…ama o da, ben de, duramaz olmuştuk görüşmeden…

    Oğuzlaydık yine, oturuyorduk. telefonum çaldı, yabancı bi numaraydı arayan
    ···
  10. 235.
    0
    açtım, ‘ben Burak. nasılsın’ dedi telefonun diğer ucundaki ses.
    +sağ ol iyiyim
    - merak ediyorum seni, neler yapıyorsun
    + merak edilecek bir şey yok, ama beni bir daha aramanı istemiyorum. rahatsız etme lütfen
    - sadece halini hatırını soracaktım ne var bunda
    + seninle hiçbir şekilde muhabbet etmek ya da konuşmak istemiyorum, kapatıyorum telefonu

    diyerek kapattım. Oğuz’un yanında konuşmuştum.

    - kimle konuştun, resmen yüzün düştü
    + Burak’tı arayan
    - neden aramış ne diyormuş
    + halini hatırını soracaktım dedi, benim dediklerimi duydun işte
    - hep arıyor mu
    + hayır ilk defa aradı
    - anladım

    Burak’ın arayışı bende hiçbir etki yaratmamıştı iyi ya da kötü. yalnızca aramasına şaşırmıştım, çok uzun zaman olmuştu. gerçekten hiçbir şekilde onunla konuşmak ya da görmek istemiyordum. hiç de istememiştim. Oğuz bana yüzün düştü demişti ama benim aklıma takılan hayatımda artık hiçbir sorunun çıkmamasını isteyişimdi.
    o an, bulunduğum yeri, yanında oturduğum insanı, şu anki duygularımı sorguluyordum aslında. birine yeniden güveniyordum. birinin sevgisini göğüs kafesimde hissediyordum. bozulmasını istemiyordum bu huzurumun.

    Oğuz’un biraz canı sıkılmış gibi görünüyordu. ama bunu sorun haline getirmeyişine sevinmiştim.
    benim Burak’a ya da herhangi birine karşı içimde hiçbir şey beslemediğimi de tahammülümün olmadığını da biliyordu.
    ···
  11. 236.
    0
    her şeyden önce, Oğuz benim ona nasıl baktığımı görüyordu gözlerimde.

    birkaç gün sonra Buket aradı beni. görüşmek istedi, ‘özür diledi telefonda da. izin ver yüz yüze de özür diliyim, senin gibi bi arkadaşı kaybetmek istemiyorum haksızdım’ gibi şeyler söyledi.

    görüştük ertesi gün, ona karşı vicdanımı rahatlatmak istiyordum ben de Oğuz konusunda. ama aramız eskisi gibi olmayacaktı elbette. en azından düşman gibi kalmak istememiştim.

    o gün, ‘Oğuz’dan da özür dilemek istiyorum. ona da söyle en yakın zamanda üçümüz görüşelim. içim rahat etmiyor bir türlü’ demişti

    Oğuz’a anlattığımda Buket’in iyi niyetli olduğuna inanmadığını söyledi. ben de öyle düşünüyordum, ama yine de böyle kalmak da doğru değildi. kızın sevdiği adamı ben kapmışım gibi bir durum gözüküyordu dışarıdan. çözülmeliydi.

    Oğuz’la beraber gittik Buket’in olduğu kafeye. hoş-beş merhaba napıyosun faslı da bitmişti ama Buket hiçbir şey olmamış gibi davranıyor, herhangi bir ciddiyete bürünmüyordu.
    kapıya doğru dönüp el sallamaya başladı.

    Masamıza doğru gelen Burak’tı.
    ‘geçenlerde Burak seni bana sormuştu, çağırdım ben de, kötü şeyler geçmişte kaldı’ diyordu Buket.
    masayı ters çevirip Buket’in ağzına doğru geçirsem az gelebilirdi. haddi, sınırı, çıtası yoktu ve insanı katil edebilirdi.
    ···
  12. 237.
    0
    Oğuz’a bakıyordum, masanın altında duran elini yumruk yapmış sıkıyordu.
    sakin olmaya, bir şey yokmuş gibi davranmaya karar verdim. Burak oturdu masamıza, Buket ve benimle tokalaştı, Oğuz’la tanıştılar.
    Buket, Oğuz için ‘okul arkadaşım’ dedi Burak’a o sırada.

    ne yapmaya çalıştığı apaçıktı Buket’in.

    Burak ise pek umursamadan baka bakıp ‘daha da güzelleşmişsin, seni görmeyi çok özlemişim’ dediğinde, Oğuz masada duran elime uzanıp elimi tuttu. ‘sevgilim kalkalım mı, gecikicez’ dedi

    ‘olur’ diyebildim sadece. Oğuz’a bakakalmıştım, gülümsüyordu bana. çekmedim elimi, aksine daha da sıkı tuttum. Buket ‘aaa ne zamandıır’ diye bi tepki verdi görünce. daha fazla tahammül etmek istemiyordum. Oğuz’un da halinden benimle aynı fikirde olduğu anlaşılıyordu. ‘görüşürüz Buket’ dedim ve kalktık el ele masadan.

    ilk defa elimi tutmuştu. öyle garip şeyler hissetmiştim ki, yeni bir dünya vermişti sanki bana. ya da onunla yeni bi dünya kuruyordum git gide…
    ‘şimdi biz neyiz’ demek istemiyordum. ama avucuna sıkıştırdığı elimi bırakmasını da istemiyordum. kulaklarım çınlıyordu ‘sevgilim’ diyişiyle…

    arabaya bindiğimizde Oğuz gözlerimin içine bakarak yine tuttu elimi. ‘Sevgilimsin sen benim’ dedi, yanağımdan öptü usulca. ellerimize bakıp yüzüne çevirdim yüzümü. gözleri dolmuştu yine, bi kez daha öptü yanağımı, kokladı. ‘Sevgilim’ dedi tekrar…
    ‘efendim sevgilim’ dedim. öyle zorlanmıştım ki bunu söylerken, istememekten ya da mutsuzluktan değildi.
    ···
  13. 238.
    0
    aksine öyle mutluydum ki içim içime sığmıyordu. ben ona aşık olduğumu kabullendiğimde, karnımdan göğsüme doğru uçuşan kelebekleri şimdi anlayabiliyordum.
    elimi bırakmamasını istiyordum, çünkü avuçları çok güvenliydi… bana bir şey olmazdı o yanımdaysa.
    Oğuz benim hayatımdaysa, beni artık kimse üzemezdi, gözümde bütün insanlar küçülmüşlerdi.
    herkes zamanla gözümde küçülmüşken, Oğuz benim gözümde zamanla büyümüştü, öyle kocaman olmuştu ki kalbim doluyordu onunla.
    o an hiçbir şey düşünemiyordum belki, belki çok da abartılacak bir şey değil el ele tutuşup birinin size sevgilim demesi.
    ama eğer aşık olduğunuz insanın avucuysa elinizi saran, dünya yansa burnunuzu uzatıp dışarı bakasınız gelmez onun gözlerinden ayrılıp.

    + efendim sevgilim…
    - benimle misin
    + seninleyim
    - her zaman?
    + her zaman…
    - seni çok seviyorum. gördüğüm ilk günden beri çok seviyorum seni. varlığın bana günlük şeyleri bile unutturuyor. seni beklemeye hazırdım. beni sevdiğini kabul edene kadar, bana güvenene kadar, aşık olduğumu anlayana kadar beklemeye razıydım.

    diğer elimi göğsünün üzerine koydum, dudağının kenarını öptüm usulca, daha sonra başımı koydum omzuna…
    ···
  14. 239.
    0
    oturuyorduk arabada öylece. başını çevirip saçlarımı öptü. adımı söyledi, yüzüne baktım başımı kaldırıp. ‘yok bir şey’ diyerek güldü. ama doyamıyordum sanki bakmaya ona.

    masada birden elimi tutuşuyla, bütün tabularım, korkularım, güvensizliğim kırılmıştı sanki.
    bana böyle hissettiren şey neydi tam olarak bilmesem de, daha önce içimde hiç bu kadar yoğunlaşmamış duygular hissediyordum.

    görünmeyen bir şey vardı sanki içimde büyüyen ve boğazımda düğümleniyordu. bu beni mutlu ediyordu…

    ‘söyle’ dedim, neden gülüyorsun…

    - çok korkmuştum. beni reddettiğinde, görüşmek istemediğinde, beni asla sevmezsen ve birlikte olamazsak hiç diye… asla düşünmedim peşini bırakmayı. ama şimdi başın omzumda. elin avucumda. bana yemek yapar mısın?
    + gülümsedim, ben de çok korkmuştum. içimde kabul edemediğim duygularım vardı, korkularım vardı. beni sevmeni, bana güven vermeni istedim hep. ben de seni sevmek istiyordum çünkü. korkularımı yok ettin. ben de çok korkmuştum, peşimi bırakıp yakamdan düşeceksin diye..

    ikimiz de gülüyorduk.

    - e soruma cevap vermedin, bana yemek yapar mısın?
    + yaparım
    - alışveriş yapsak iyi olacak o zaman

    bir şeyler aldık, evine gittik...
    evi incin değildi, tek yaşayan bi erkeğe göre temiz ve düzenliydi. sık sık temizlettiğini söyledi, incinlıktan hoşlanmadığını…

    ‘bir de mutfağa senin elin değse tamam olacak’ diyerek takılıyordu. yan yana oturuyorduk, ellerim avuçlarındaydı yine, başım omzunda..

    Buket’le bir daha görüşmeyecektik ikimiz de. Burak’ın geleceğinden haberim olmadığını zaten anlamıştı. o konuştukça nefesi yüzüme değiyordu. huzur, mutluluk, aşk… üçü de toplanmıştı sanki biz yan yanayken ikimiz için.
    gülüşüyorduk bazen, yanağım çenesine dokunuyordu. eliyle hafifçe tuttu yüzümü, gözlerime bakıyordu.
    dakikalarca baktık belki birbirimize. yüzümü, dudaklarımın kenarını öpüyordu.
    dudakları dudaklarımın üzerine geldiğinde kalp atışlarım değişmişti. kalbim yerinden çıkacaktı sanki.
    ···
  15. 240.
    +1
    öperken öyle yavaşça öpüyordu ki, zamanı durdurmak istiyordum.

    onu hissediyordum…

    gözlerine baktım, bir iki damla yaş düşmüştü. çok şaşırmıştım, beni öperken ağlayan bi erkek sevgilimdi benim. çok garipsemiştim, anlam veremedim aslında.
    noldu diye sordum.. ‘uzun zamandır hiç bu kadar mutlu olmamıştım. sevgiden..’ demişti. sonra tekrar öpmeye başladı, gülümseyerek öpüyorduk birbirimizi.

    kalkmıyorduk yerimizden, bazen yine konuşuyor, bazen susup omzuna koyduğum başımı tutarak saçlarımı seviyordu.
    ···
  16. 241.
    +1
    + acıktın mı diye sordum
    - kalkmak istemiyorum buradan
    + hadi daha yemek yapacağım sana
    - yap not vereceğim sana demişti, gülerken hep bana baksın istiyordum

    mutfağa geçtim, peşimden geldi, oturdu sandalyeye. ‘seni seyredeceğim’ dedi.
    bir yandan yardım da ediyordu bana. salatayı o yaptı, yemekler pişerken karşısındaki sandalyeye oturdum ben de. hiç konuşmadık, bakıyorduk sadece birbirimizin yüzüne. inceliyor, gülümsüyor, öpücük atıyorduk. elime uzanıp yanağına koyduğunda, ben de unutmuştum her şeyi. ikimizin dışındaki her şeyi, herkesi…
    ···
  17. 242.
    +1
    akşam yemeğini birlikte yapıp birlikte yedik, sonra yine birlikte toparladık mutfağı.

    oturmuştuk yine koltuğa, yine konuşuyorduk.

    elimden tutup kaldırdı beni, evini gezdirdi, odasına en son girdik ve yatağın üzerine uzandık birlikte, yüz yüze, belime sarılmıştı, öpüyordu beni. öylece yattık… uyumak istedim ben, o yanımda yatmış bana sarılmışken, uykuyu tatmak istedim.
    ama uyuyamıyordum da, içim kıpır kıpırdı hep. gözlerim kapalıyken, göz kapağımı, yanaklarımı öpmüştü.
    ···
  18. 243.
    +1
    hafif uzamış sakallarında dolaştırıyordum parmaklarımı, saçlarına dokunuyordum…

    bir iki saat geçirdik böyle, sonra kalktık, eve bıraktı beni.
    arabadayken, bir köşede durdu ve bir demet çiçek aldı koydu kucağıma. ‘sen daha güzel kokuyorsun ama trafikteki çiçekçi kadın işte’ dedi
    ···
  19. 244.
    +1
    bu çiçek mevzusu iyice hoşuma gitmeye başlamıştı benim. odamda zaman zaman onun çiçeklerinin olması, evdeyken de onu hissettiriyordu bana.

    evin önüne geldiğimizde, dudaklarıma öpücük kondurup beni sevdiğini söyledi yine. bütün gece mesajlaştık, sabaha karşı uyuduk hatta, bir ara telefonda konuşup sonra tekrar mesajlaşmaya dönüyorduk. geçirdiğimiz günü, birlikteliğimizin değerlendirmesini yapıyor, bazen uyuz ediyorduk birbirimizi.
    ···
  20. 245.
    +1
    ikimizin yaptığı her şeyi ikimiz de seviyorduk.

    ertesi sabah, babama anlattım bunları. babam benim mutluluğumu istiyordu ve bu gözlerimden okunuyordu zaten. ‘seni üzerse karşısında beni bulur’ diyordu.

    o gün ilk iş pgibologuma gittim, her şeyi anlattım, o da çok sevinmişti, tebrik etmişti…

    Buket aramıştı onun yanındayken, reddettim telefonunu. mesaj attı, acilen ara diye. aramadım.

    yine mesaj attı, -Burak sizin evin önündeymiş- diye. ben artık Buket’ten de, yaptıklarından da sıkılmıştım. pgibologumun yanından ayrılınca eve döndüm. Burak gerçekten evin önündeydi.
    ···