1. 201.
    +1
    içim içimi yiyordu. bu konuşmanın hem daha fazla uzamasından korkuyordum. hem Buket için vicdan azabı çekiyordum. hem de merakımdan çatlıyordum

    şimdi de ben cevap vermemeyi seçtim. o da cevap vermeyişime cevap vermemişti. teklifine tepki vermemekle naz yapıyor gibi görünmüştüm beklide. ama bu naz yapmak değildi.
    ama belki başka bir şey vardı, belki korkulan bi konuşma yaşanmayacaktı, belki bir derdi sorunu vardı. neticede biz aynı pgibologun hastalarıydık.
    Buket’ten gizlenecek bir şey bile olmayacaktı belki.
    olayı bilmeden böyle davranmam olası durumlardan korumaktı kendimi. ama bu şekilde de öğrenemeyecektim.

    o hafta Buket’le az konuştuk, bizimkilerle okul dışında hiç görüşmedik, hepimizin sınavları vardı, ders çalışıyorduk kendi halimizde. ben grupça çalışılan derslere katılmak yerine evde kendim hallediyordum. benim için daha verimli oluyordu.
    biraz insanlardan uzak kalmak da oldukça rahatlatıyordu artık beni, babamla daha sık vakit geçirmemizi seviyordum. baba-kız destek oluyorduk birbirimize.
    ···
  2. 202.
    +1
    verilen kayıplar, çok acıtıyor insanı, çaresiz ve yapayalnız hissettiriyor. yanlış şeyler yaptırıyor insana. yanlış konuşturuyor, isyan ettiriyor. çok ağlatıyor. ama insan ölüme de alışıyor bu hayatta.
    ölüm kadar korkutucu bir şey yoktur belki de. çünkü hastalık gibi değil.
    ölünce iyileşmiyorsun.
    ölünce uyanmıyorsun
    ölünce gelmiyorsun geriye
    ölünce terk ediyorsun istemeden

    her şeyle yüzleştim. annemi kaybettim, babamdan nefret ettim, aldatıldım. zor zamanlar geçirdim. sorumsuz biri olup çıkıverdim, eğlenceyi kendime çıkar yol buldum, sigaraya başladım, alkol almadan duramadım.
    ama toparlandım.
    annemi artık hatırladıkça yalnızca gülümsemeye çalışıyor, mezarını ziyaret ediyor, dua ediyordum onun için. babamla yapıyorduk bunları aslında. ikimiz destek olup yapıyorduk.

    ama bir şeye alışmak, çok acımasızca oluyor. ölünce; varlığına alıştığın için isyan ediyorsun. ölümüne alışınca da, içinde sadece iyi hatıralar kalıyor.

    insan olgunlaşıyor, ben de olgunlaşıyordum her geçen gün.

    sınavlarımız bittiğinde, Nuray Sinop’a gitmeden önce, son kez topluca dışarı çıkacaktık. Buket’i de davet ettim. Caner’le konuşmayı kabul etmişti.
    biraz gecikeceğini, son bir sınavının olduğunu söylemişti.
    biz otururken iki kişi geldiler içeri.
    Oğuz da vardı yanında. Buket’in Caner’le aynı ortamda bulunacağı bir akşamda Oğuz’u neden çağırdığını anlamamıştım.

    oturdular, hoş beş derken Caner teklif etmiş olacak ki Buket’le kalkıp konuşmaya gittiler. çok geçmeden de geri döndüler. herkes sorunun ne olduğunu bildiği için ve yakın arkadaşlar olduğumuz için kalkıp konuşmaya gitmelerini önemsemedik.
    ···
  3. 203.
    +1
    Oğuz’un da önemsemeyişini Buket fark etmiş olacak ki, tuvalete çağırdı beni. yine kritik yapacaktık anlaşılan. anlatmaya başladı.

    ‘ben okuldan çıkacaktım sınavdan sonra, karşılaştık, işin var mı diye sordu, sizin yanınıza geleceğimi söyleyince takıldı peşime iyi ben de geleyim diye. yolda Caner meselesinden bahsettim sorun olmasın diye, çocuk seviyor demek ki seni konuşmaya karar vermekle iyi etmişsin dedi’

    ‘beni yanlış anlama ama mezhebi çok geniş birine benzemiyor. sana karşı da ilgili davranmıyor çocuk Buket, boşuna hevesleniyorsun, üzülmeni istemiyorum’ diyiverdim.

    bunları farklı cümleler seçerek anlatmadığıma çok pişman olmuştum. ağır olmasından ziyade, düşüncelerim çıkıvermişti ağzımdan. utanmıştım.

    ‘ Caner’le ne yaptınız, ne söyledi’ diye sorunca geçiştirdi konuyu, barıştık işte ya önemli bir şey yok dedi.

    grupça muhabbet etmek zor oluyordu. bir konu açılıyor, herkes yorum yapıyor, ama gürültünün de etkisiyle herkes en yakınındakiyle ikili muhabbete başlıyordu.

    insanlar boş alanda dans ediyor, ortam loşlaşıyordu. bizimkiler de çakırkeyifliğin etkisiyle dansa kalktılar. masada Oğuz-ben-Caner-Buket kalmıştık.

    ben çok içmemiştim ve bunalıyordum eğlence mekanlarında. dansa kalkmamıştım. Buket Oğuz masada diye kalkmamıştı büyük ihtimalle. Caner ise muhtemelen Buket’i ayarlamak istiyordu, ciddi olduğunu belirtmişti.
    ···
  4. 204.
    +1
    eve dönmeye karar vermiştim, tuvalete kalktım. Buket’i çağırmadım giderken, üç kişi muhabbet ediyorlardı.
    kalabalığın arasından tuvalete gittiğimde, koluma dokundu biri.
    Oğuz peşimden gelmişti
    ···
  5. 205.
    +1
    yüzüme bakarak gülmeye başladı.
    ‘noldu’ dedim
    - seri katil ya da tecavüzcüymüşüm gibi baktın da
    + seni birden arkamda görünce şaşırdım sadece
    - sıkılmışa benziyordun masada
    + evet fazlasıyla
    - ben de böyle düşünmüştüm. sakin bir yere gidelim mi
    + Buket’e de söyleyelim çıkalım, onunla birlikte geldin ayıp olur kıza. hem ben de bırakamam, ben davet ettim
    - arkadaşıyla oturuyor nasılsa eve bırakırlar onu
    + dedim ya, ayıp olur.

    ben tuvaletten çıkıncaya kadar beklemiş kapıda.
    ‘masada sıkılmaktansa burada seni beklerken sıkılayım bari dedim’ dedi ve gülümsedi. ben de gülümsemiştim.
    masaya dönerken, insanların yanlarından geçerken bir kez belimden tutmuştu hafifçe, birkaç kez de sırtıma dokunmuştu.
    korumacı bir tavırdı bu, arkadaş arkadaşa da yapabilirdi. ama arkadaş gibi davranmıyordu Oğuz. bu barizdi.

    masaya dönerken henüz oturmadan Buket’in yüzünün nasıl değiştiğini fark etmiştim. bozulduğu her halinden belliydi. Nuray ve Filiz de dönmüştü masaya. Gökhan gözükmüyordu, kalabalığın içinde eğlencesine bakıyordu. Oğuz yanıma oturmuştu. bunu gören Buket, elindeki içki bardağını fondip yapmış, yenisini istemişti. bu sinirindendi ya da dikkat çekmek istiyordu. masadakiler Nuray Sinop’a gideceği için seni özleyeceğiz geyiği yapıyorlardı,
    ···
  6. 206.
    +1
    Oğuz bana doğru yaklaşıp ‘e hadi gitmiyor muyduk, Buket’in keyfi yerinde gel biz kalkalım’ dedi
    ‘Buket, ben eve döneceğim, seni de bırakayım mı’ diye sordum. ‘yok ben oturacağım’ dedi.
    Oğuz’a bir şey dememiştim ve eve döneceğimi masadakilere belirtip Nuray’la vedalaştım. Oğuz da kalktı ben henüz Nuray’la konuşurken, ‘ben de eve dönüyorum size iyi eğlenceler’ diyerek. bunu gören Buket iyice sinir olmuştu. fırladı olduğu yerden, Oğuz’dan kendisini eve bırakmasını istedi.

    kapıya üçümüz çıktık, ‘iyi akşamlar’ diyerek ben kendi arabama yöneldim, onlar Oğuz’un arabasıyla döndüler.

    saatin çok geç olmasına rağmen eve varır varmaz Buket aradı. ‘sen ne yapmaya çalışıyorsun’ diye bağırıyordu bana telefonda.
    - ne oluyor Buket, anlamadım napmaya çalışıyomuşum, neyden bahsediyorsun?
    + gözümün önünde Oğuz’la fingirdeşiyorsun
    - saçmalıyorsun. kapat şu telefonu

    diyerek ben kapattım Buket’in yüzüne telefonu. bu davranışına nasıl bi tepki vermeliydim bilmiyordum. ertesi gün birkaç kere aradı, açmadım. mesaj attı, ‘özür dilerim aç telefonunu lütfen’ diye

    durum ortadaydı evet ama ben Buket’in yine bu tavrını hak edecek bir davranışta bulunmamıştım. aksine, buna engel olmaya çalışmıştım. düşündükçe sinirleniyordum. ama Buket’le konuşmak istemiyordum. dün gece alkolün verdiği etkiyle böyle bir şey yaptı- diye düşünsem de hafiflemiyordu kızgınlığım.

    pgibologumla görüşmeye gittim. anlattım…
    ···
  7. 207.
    +1
    - hoşlanıyor musun Oğuz’dan
    + hayır tabiî ki, davranışlarının sebebini merak ediyorum hepsi bu
    - merak düşüncesini, duygularına perde yapmış olabilir misin
    + hayır, bir şey hissetmiyorum eminim. neden böyle bir şey sordunuz ki
    - eğer böyle bir hissin varsa dizginlemeni tavsiye ederim. Buket fevri ve haksız yere böyle davransa da, birlikte olmayı istediği çocuğun en yakın arkadaşıyla ilgilendiğini fark etmek onu haklı yapar. Buket’e bu kadar sinirlenmemen gerekirdi bunları düşünüp, senin sinirin Buket’in böyle davranmasına mı, yoksa onun varlığına mı
    + ben Buket’in iyiliğini isteyerek ve onu düşünerek birlikte olmak istediği insandan uzak durmaya çalıştıkça, bir şekilde bir araya geliyoruz. telefon numaramı nasıl aldığını bile bilmiyorum. Buket benim en yakın arkadaşım, sevdiği çocuğun bana mesaj attığını bile bilmiyor. rahatsız olduğunu biliyorum ama bunu onun düşünmesi ve bizi bir araya getirmemesi gerekir. üstelik çocuğun o kadar dibine giriyor ve kendini küçük düşürüyor ki erkek olan kendisi sanki. Oğuz’un Buket’le ilgilenmediği çok belli. madem Buket şansını zorlamak istiyor, kartlarını açık oynasın. Oğuz’la baş başa dışarı çıkmayı teklif etsin en azından daha cesur görünür.
    ···
  8. 208.
    +1
    hikayenin devam etmesini isteyen pampalarimin isteklerine gore devam ettirecegim yazarsanız baslıga memnun olurum
    ···
  9. 209.
    +2
    devami gelecek insaflı pampalarıma tesekkurler
    ···
  10. 210.
    0
    -rahatladın sanırım diyerek güldü pgibologum. ben gülmeye başladım ama sinirlerim bozulmuştu.
    +evet
    - o halde haftaya yine görüşelim

    şeklinde süren bir konuşmayla bitirdik seansı pgibologumla. çok yardımcı olmasa da, onunla saydam bir şekilde konuşunca gerçekten rahatlamıştım.

    eve döndüğümde Buket’i ben aradım, özür diledi benden, bir şey olmamış gibi konuşmamıza devam ettik. önümüzdeki birkaç gün hep görüştük. bize gelmişti, muhabbet etmiştik.
    Burak’ı sormuştu bana. hayatımda hala neden birinin olmadığını, bir ilişkinin bana çok iyi geleceğini, artık güven problemlerimi yenmem gerektiğini söylüyordu.
    bunu samimi ve iyi bir niyetle söylemediğini biliyordum. bir şey demedim yine de, Alper konusu için tekrar kızdım Buket’e. numaramı istediğinde şak diye vermiş. mesaj attığını reddettiğimi anlattım. Oğuz ile ilgili ise tek bir şey bile söylemedim.

    yine kendisi açtı konuyu. öyle konuşuyordu ki, saplantılı hale geldiğini düşünmüştüm kurduğu cümlelerle. ortada fol yok yumurta yok, aşık olmuştu bir de Oğuz’a..

    önümüzdeki hafta yine pgibologuma gittim. son durumları sordu, izah ettim ben de. ‘iyi olmuş Buket’le konuşman’ dedi.
    çok detaya girmek istemiyordum, fark etti bu durumu üstelemiyordu.
    -size bir şey sormak istiyorum
    +sor dedi
    - Oğuz hala hastanız mı
    + evet. neden sordun
    - merak ettim, öylesine
    + Oğuz belli ki senin kafana takılıyor. Oğuz’la birlikte olmayı düşünüyorsan, tasvip etmem. Buket’in sevdiği insanla olmak yakışmaz senin kişiliğine. burada bir hemfikir olalım
    - biliyorum merak etmeyin ama öyle bir şey düşünmüyorum zaten
    + tamam o zaman küçük hanım sevindim
    ···
  11. 211.
    0
    Oğuz konusunda her zaman temkinli olmuştu pgibologum. şimdi de düşüncelerimden emin olmak istiyor, ve bir yandan da baskı kurmaya çalışıyordu sanki üzerimde. gerçekten yalnızca iyiliğimi istediğini biliyordum. ama Oğuz konusundaki tavırları beni hep şüphede, bilinmezlikte bırakmıştı.

    birkaç gün sonra, Buket aradı. sesi çok neşeli, mutlu geliyordu. ‘Oğuz’la mesajlaşıyoruz iki gündür, bu akşam buluşacağız’ diye sevinç naraları atıyordu. bu beni tuhaf hislere sürüklemişti. kendimi nedensiz bir şekilde garip hissetmiştim. kabul etmemiştim o an ama, kıskançlığa yakın bir şeydi. Oğuz Buket’e ışık yakıyordu sanırım. o günden sonra da ne görmüştüm ne konuşmuştuk. peki benimle konuşmak istediği şey neydi?
    ya bana olan bakışları, ve barda olan durum..?
    ···
  12. 212.
    0
    çok sevinmişim gibi kapattım telefonu, gelişmelerden beni haberdar etmesini istedim. bir yandan gerçekten Buket’in iyiliğini istediğim için bir külfetin altından kalkmış olmakla huzurlu hissetmiştim durumu öğrenince. ama bir yandan da içim içimi yiyordu merakımdan.

    gece saatlerine doğru gelmişlerdi eve ve Buket beni aramıştı. herhangi bir temas ya da yakınlaşma olmadığını ama muhabbet ettiklerini söylüyordu. Oğuz hakkında öğrendiği bir şey daha olmuştu. 3 yaş büyüktü bizden. ama üniversiteye de 3 sene geç başlamıştı.
    bizden üç yaş büyük olmasına şaşırmadım. ama okuduğu okul özeldi ve zaten paralı okuyordu.. ‘neden 3 sene geç başlamıştı diye sormadın mı’ dedim Buket’e. fazla ilgili olmuştum duruma. gerçi dedikodu yapıyorduk ama Buket ciddi bir tavra bürünüp ‘sormadım’ diyince, düşüncelerimi ve konuşmalarımı dizginlemem gerektiğini anladım.

    dayım gelmişti o hafta sonu. her ne kadar gergin olsalar da babamla aralarında bir sorun çıkmadı.

    yaz boyu kendi arkadaşlarımla ve Buket’le sık sık görüştüm. babamla çok iyiydik, adli tatil girdiğinde baba-kız tatile çıktık. derslerim ve sınavlarım olmadığı için ben boştaydım ve adli tatiline kadar ara sıra babama yardımcı da olmuştum.
    Buket’in ailesi tatile çıktığı halde, o istanbul’da kalmıştı. Oğuz’un her an elinin altında olmaya çalışıyor, en ufak fırsatları bile değerlendirmeye çalışıyordu. bir iki haftada birkaç kez görüşüyorlardı, kısa süreli. ama Buket, bunu bana çok sıkı-fıkılarmış gibi aktarmaya çalışıyordu diye düşünüyordum. Buket anlatmadıkça Oğuz’u sormuyor, konusunu açmamaya dikkat ediyordum.

    ama artık iyice onu düşünür olmuştum. bunu kendime bile kabul ettirmek istemiyordum.

    pgibologumla da sık sık telefonda konuştuk, birkaç kez yanına uğradım.
    tatil dönüşü gitmiştim yine seansa. seans değildi de, muhabbet ettik sayılır. çıkmak için kapıyı açtığımda, Oğuz karşımdaydı. gülümsüyordu.
    - bu ne güzel sürpriz dedi
    + nasılsın
    - iyiyim seni sormalı
    + ben de iyiyim
    ···
  13. 213.
    0
    içeriye kafasını uzattı. gülerek, çok özür diliyorum ama bu seansımızı iptal etmek istiyorum çünkü çok acil bir işim çıktı dedi.

    - eve mi diye sordu
    + evet eve gideceğim, seansa gelmiştin, neden girmedin
    - seninle uzun zamandır karşılaşmamıştık, eviniz ayaklı değilse bir yere kaçmıyordur. benim de seansım kaçmıyor. doktorumuz da acil durumlara anlayış gösterir. yemek yiyelim mi
    + aç değilim ama bir şeyler içebiliriz
    - tamam elbet acıkırız
    + arabam otoparkta,
    - benimkiyle gidelim
    + e arabam burada mı kalacak
    - otopark nasılsa. kalsın burada şimdilik. daha sonra alırız dert değil ya

    araba kullanırken, ara sıra kafasını çevirip bana bakıyor, gülümsüyordu. ben de bakmaktan alıkoyamıyordum kendimi aslında.

    - Buket ne yapıyor, benden çok görüşüyormuşsunuz öyle diyor’ demiştim
    + bayadır görüşmedik
    - neden aranız mı bozuk
    + yoo

    ettiğimiz muhabbet bununla kalmıştı kafeye gidene kadar. benim aklımdan bir sürü şey geçiyordu. o da düşünceli görünüyordu. kahve içerken, sessizliğimiz bozulmuştu.

    + tatilin nasıl geçti, Antalya nasıldı? diye sormuştu
    - tatile Antalya’ya gittiğimi nereden biliyorsun
    + Buket söyledi
    - güzeldi, sen hep burada mıydın
    + evet
    - sen gitmedin diye Buket de gitmedi. ama sen bronzlaşmış, tatil yapmışa benziyorsun.
    ···
  14. 214.
    0
    bilerek Buket’ten söz ediyordum. anlamaya çalışıyordum nasıl bi iletişimlerinin olduğunu. ama bunu anlamama izin vermiyordu. üstelik gerçekten tatile gitmiş kadar bronzlaşmıştı

    + henüz vakit var, belki giderim. iki günlüğüne adada kalmıştım, o zaman bronzlaştım
    -anladım

    diye başlayan, hayli uzayan bi sohbet başlamıştı. okuldan, derslerden, sıkıcılıktan bahsediyorduk.
    hayatımla ilgili sorular sorduğunda annemi kaybettiğimi, babamla yaşadığımı söylemiştim.

    + sen neden tek yaşıyorsun
    - ailemle anlaşamıyordum, onlardan ayrı yaşıyorum. ama aram iyi görüşüyoruz sürekli.
    + peki kaç yaşındasın
    - 21
    + üniversiteye neden geç başladın
    - başta istememiştim. sonra karar verince girdim sınava. uğramıyordum bile okula bir ara. alışınca devam ettim

    merak ettiklerimi sormuştum ona. birkaç saati birlikte geçirmiştik. akşam yemek yedik, yemekten sonra ise eğlenmek için kafe-bar gibi bir yere gittik. çok eğleniyorduk, biraz alkol almıştık ve git gide samimileşmişti aramız.
    bir ara yüzüme baktı ve öpmek istercesine yaklaştı. çeneme uzatmıştı bir elini
    ···
  15. 215.
    +1
    başımı eğdim. hislerimden emin değildim, aramızda bir şey de yoktu. üstelik Buket’e karşı o an çektiğim vicdan azabının ya da suçluluk duygusunun haddi hesabı yoktu.
    Oğuz,ne istediğini bilmeyen dengesiz biri değildi. üstelik onu tanıdığımdan beridir, yanında hiçbir kızla da görmemiştim. yan yana geldiğimiz zamanlarda mesajlaştığına, telefonla konuştuğuna hiç şahit olmamıştım.

    şimdiye kadar Buket’le de bir yakınlaşmaları olmamıştı. görüştüklerini ve dışarı çıktıklarını biliyordum ama, değil öpmeye yelteniş, Buket hiçbir fiziksel yakınlaşmanın olmadığını söylüyordu (yan yana değil de karşılıklı oturmak gibi)

    ama anlam da veremiyordum olanlara.
    Oğuz beni gördüğünden beri garip bakışlarını sürdürmeye devam etmişti, mesaj atmıştı, bardan sıkıldık diye çıkmak istemişti. ama o günden sonra ne karşılaşmıştık, ne mesaj ya da ne arama olmuştu.
    pgibologda karşılaşınca ise günü birlikte geçirdik, ve öpüşmemize ramak kalmıştı.
    dengesizlikten daha çok, temkinli olduğunu düşünüyordum onun hakkında. ama neyin temkini, ne için onu anlamakta zorluk çekiyordum.
    ···
  16. 216.
    +1
    Buket’le de çıkmıştı dışarıya ama, herhangi bi yakınlaşma taşkınlık ya da lakayitlik yapmamıştı. her bulduğuna asılan, her bulduğunu tavlama çalışan bi kişilik sergilememişti. böyle davranmıyordu ve onda farklı bi ağır tavır vardı..

    bütün bunları düşününce öpme isteğine niye kızmadığıma anlamlar yüklemiştim. ki böyleydi de.
    kızmamıştım ama yine de rahatsız olmuştum. ben başımı eğince kendini geri çekti, ‘afedersin’ dedi. çenemdeki eliyle yanağımı okşadı.
    daha fazla gözlerine bakmamalıydım, güzel bi tebessüm vardı yüzünde..ne oluyordu böyle…

    sessizliği bozmalıydım

    + beni otoparka bırakır mısın, arabamı alalım
    - bu saatte arabanı almamıza gerek yok, ben bırakırım seni eve
    + tamam, kalkalım mı
    - kalkalım

    arabadayken, araba kullanmayı nasıl öğrendiğimi, babamla neler yaptığımızı, babamla yaşamanın nasıl gittiğini sormuştu.
    onun da sessizliği bozmak istediği belliydi… evin önüne geldiğimizde, ‘seni yarın otoparka bırakmamı ister misin’ dedi. teşekkür ettim, ‘kendim giderim, yarın yapmam gereken şeyler var’ diyerek uzak durmaya çalışıyordum ondan.

    - bugün için teşekkür ederim hanım efendi, bütün gün çok hoş gözüküyordunuz ayrıca, lütfettiniz gününüzü diyerek takılıyordu bana. aramızda gerginlik olmamasını istiyordu belki de
    gülümseyerek ‘rica ederim, ben de teşekkür ederim bugün için, iyi geceler’ diyerek kapattım arabanın kapısını. ben içeri girene kadar gitmemişti
    ···
  17. 217.
    +1
    ertesi gün, öğleye doğru uyanmıştım. ben uyandıktan bir iki saat önce atılmış iki mesaj vardı telefonumda. ‘günaydın’ - ‘birlikte kahvaltı yapalım mı’

    ikisini de Oğuz atmıştı..

    ‘günaydın, şimdi uyandım’ diye cevap verdim
    - kahvaltıyı kaçırdın… dedi.

    aklımda bir sürü soru işareti… yine bir sürü soru… Buket…
    benim bütün bunlardan kurtulabilmem için, teker teker çözmem gerekiyordu her şeyi. Buket’in öğrenmemesi gerekiyordu, Oğuz’u uzak tutmam gerekiyordu, hatta Oğuz’la açıkça konuşmam gerekiyordu.
    olacakları beklemek istedim ama uygun zamanlar için.

    arabamı almış, eve dönüyordum. o gün için işim yoktu, evde olacaktım. Oğuz’a işim var demiştim ama, ben eve girecekken sesini duydum.

    -evde pineklemek bence yapılmasa da olacak bir iş’ diye seslendi
    + güldüm. babam yardım etmemi istemişti, evdeki dosyalarını düzenleyeceğim dedim bozuntuya vermeden
    - sonra yaparsın, kahvaltıyı kaçırdın ama yemek için acıkana kadar gezdireyim seni
    + teşekkür ederim ama üzgünüm, halletmem gerekiyor gerçekten, akşama kadar ancak bitiririm
    - benden kaçıyorsun
    + hayır, neden kaçayım senden
    ···
  18. 218.
    0
    - o zaman naz yapıyorsun
    + ne demek istiyorsun ne nazı yapacağım sana
    - yanımda keyifli gözüküyorsun. ama benimle zaman geçirmeye seni ikna etmem için uğraştırıyorsun. işim var dedin, evine geldin

    eve girmeden gittim yanına. arabadayken uygun zaman bulmuş olduğumu düşündüm.

    + tamam. planın neydi bilmiyorum ama gezmesek? konuşabileceğimiz bir yere gidelim mi
    - evet sevinirim

    oturmuştuk bir kafeye, sakindi.

    + senden kaçmıyorum ve aramızda sana naz yapacağım bir durum yok. ne düşüneceksin bilmiyorum. ama konuşmadan, birimizden biri açık olmadan rahatlamayacağım…Oğuz, Buket benim en yakın arkadaşım. bunu söylemem doğru mu emin değilim ama sen de farkındasındır. Buket senden hoşlanıyor. hatta düpedüz seviyor
    ···
  19. 219.
    0
    - farkındayım
    + peki siz nesiniz
    - ben Buket’e her zaman arkadaşça yaklaştım. onun ilgisini fark edince, çok daha dikkatli oldum. benim Buket’in duyguları için yapabileceğim bir şey yok, her insanın duygularına saygım var.
    + seninle görüşmemizin ilerlemesini, sürekli vakit geçirmemizi istemiyorum
    - neden, keyif aldığımızı, iyi zaman geçirebileceğimizi düşünmüştüm
    + bana bu iyi zamanı arkadaşça geçiriyormuşuz gibi gelmiyor
    - doğru. seni arkadaşım olarak görmüyorum zaten
    + bu nedenle zaman geçirmek istemiyorum. sen beni arkadaşın olarak görmüyorsun, ama Buket benim en yakın arkadaşım ve seni seviyor. bunu bildiğim ve fark ettiğim halde seninle sürekli bi görüşme içinde olmak benim için doğru değil. biz Buket’le barda tuvalete peşimden geldiğin gece bi tartışma yaşadık. Buket’in rahatsızlığını bile bile arkadaşça da görüşemem seninle
    - sen beni arkadaşın olarak mı görüyorsun
    + evet
    - anlıyorum
    - emin misin
    + evet
    - Buket’le neden tartıştınız tam olarak
    + tuvalette peşimden gelişin beni zor durumda bıraktı
    - bu Buket’in abartısı. hem onun senin hayatını engellemeye ne gibi bi hakkı olabilir ki. neden ona karşı sorumluluk duygusu hissediyorsun, benimle dün zaman geçirirken neşen yerindeydi. görüşmek istememenin tek sebebi Buket mi?
    + ben zor şeyler yaşadım. yeni yeni siliyorum izlerini. arkadaştan başka bir şey de istemiyorum hayatımda. belki böyle bi konuşmayı çat diye yaptığım için itici gözükmüşümdür. ama nasıl gözükürsem gözükeyim. açık olmak istedim sana karşı. ve Buket benim en yakınımdaki insan. tabii ki sorumluluk hissedeceğim. onun kötü hissetmesini sağlamak bencillik olur.
    - anlıyorum. son bir şey soracağım, Buket’le nasıl bi tartışma geçti aranızda?
    + rahatsızlığını dile getirdi. özet olarak
    - rahatladın mı benimle bu konuşmayı çat diye yapınca
    + evet
    - ben nasıl rahatlamalıyım peki
    + anlamadım
    elime uzandı. sandalyesini yanıma yanaştırdı.
    - dün gece öpmek istediğim için tekrar af diliyorum senden. ama ben sana karşı olan duygularımdan eminim. bakışını gördüğümde bile bana değişik bambaşka şeyler oluyor. gözlerimi alamıyorum. beni gerçekten arkadaş olarak gördüğüne inanmıyorum. ama eğer arkadaş olarak görüyorsan da ben istediğin şekilde olmaya hazırım. yeter ki birlikte olalım
    ···
  20. 220.
    0
    + Oğuz, lütfen. ben seni arkadaş olarak görüyorum evet. anlattığım gibi, ben bi ilişki için hazır değilim. yüreğim donmuş gibi ve hiçbi şey hissedemiyorum. ve hissetmiyoken de, ne senin hislerini bilerek seninle görüşebilirim, ne de Buket’in sana olan duyguları böyleyken ona bunu yapabilirim. beni anlamanı istiyorum
    - hayır anlamıyorum. Buket’in duygularının mesulü ben değilim. onun duyguları için de senin görüşmeme kararını anlayamam, bahane ediyorsun. üstelik ne hakla seninle tartışabilir
    + sesini yükseltiyorsun, biraz sakin olur musun
    - afedersin
    + bundan önce nasıl görüşmüyorsak, şimdi de görüşmemeye devam edebiliriz, karşılaşırız bir araya geliriz yanımızda arkadaşlarımız olur görüşürüz, ama bunların dışında ısrar etme lütfen. dünden önceye rahatça dönebileceğimizi umuyorum
    - sen beni görmüyordun, ama ben hep seni görüyordum. görüşmedik evet, ama ben görüyordum
    + nasıl, anlamadım? takip mi ediyordun?
    - hayır
    + ne peki?
    - başka zaman konuşuruz bunları. benim gitmem gereken bir yer var. seni eve bırakmamı ister misin
    + evet

    arabadayken hiç konuşmadık. ben inecekken elime dokundu, gülümsedi.
    - teşekkür ederim
    + ne için?
    - öyle endişeli ve umutsuz bakıyorsun ki bana, istediğini gözlerinde gösterdiğin için teşekkür ederim. seninle uğraşmam için karar vermemde yardımcı oldu, görüşürüz
    ···