1. 201.
    0
    ···
  2. 202.
    0
    ···
  3. 203.
    0
    ~ (bkz: (bkz) (bkz: ) (bkz: ) (bkz: ) (bkz: ) (bkz: ))~
    ···
  4. 204.
    0
    ···
  5. 205.
    0
    ···
  6. 206.
    0
    ···
  7. 207.
    0
    ···
  8. 208.
    0
    ···
  9. 209.
    0
    ···
  10. 210.
    0
    ···
  11. 211.
    0
    ···
  12. 212.
    0
    ···
  13. 213.
    0
    http://www.incicaps.com/images/buyuksir.jpg
    ···
  14. 214.
    0
    ···
  15. 215.
    0
    ···
  16. 216.
    0
    Federico Fellini
    italyan sinemasının ünlü senaristlerinden ve yönetmenlerinden olan Federico Fellini, hayatı boyunca 27 film yönetmiş, 7 kere Oscar'a aday olmasına karşın sadece 3 kere ödülü almıştır. Oscar Ödülü'nün yanısıra Cannes, Moskova, Venedik Film Festivalleri'nde birçok ödül kazanmıştır.

    Federico Fellini, 20 Ocak1920'de daha sonra filmlerinde sıkça kullanacağı Rimini'de doğdu. Çocukluğu ve gençliğinin büyük bir bölümü burada geçti. 2. Dünya Savaşı'ndan önce sessiz bir sahil kasabası olan Rimini, savaşın ardından bombardımanların ağır yıkımı altında kalmış ve harap bir duruma gelmişti. Savaştan sonra birçok yönetmen şehri filmlerinde mekan olarak kullandı ancak sadece Fellini filmlerinde mekana mecazi bir anlam yükleyerek kullandı.

    Çocukluğunda resme ilgi duymuştu. Din okullarında okuduğu dönem öğrencilik hayatının en zor dönemleriydi. Daha sonraki yıllarda sanatını da en çok etkileyen olgulardan biri olan sirkler, palyaçolar ve çadır tiyatroları çocukluk yıllarının tutkularıydı. Gençliği italya'da faşizmin en yüksek olduğu zamana rastlamıştı. Birçok meslekle uğraştı. Bunlar arasında polislik, gazetecilik ve çizgi roman ressamlığı da vardı.

    Film yönetmenliğinin yanı sıra radyo şovları ve ünlü aktör Aldo Fabrizi için mini skeçler de yazıyordu. Arada karikatür niteliğinde karakalem çizimler de yapmaktaydı. Her ne kadar yönetmenliği ile üne kavuşsa da tanınmasını sağlayan ilk çalışması bir film afişiydi. Mussolini'nin faşist rejimi sırasında avangard tarzını açık bir dille ortaya koyabiliryordu. ilk senaryolarını Alleanza Cinematografica Italiana'da bulunduğu sürede yazmıştı. Bu şirkette çalışırken Roberto Rossellini ve Ingrid Bergman ile tanıştı. Daha sonra birçok Rossellini filminin senaryosunu yazdı. 1944 yılında Mussolini'nin düşüşünden sonra Roma'da çizimlerini satmak için bir dükkan açtı. Dükkanın adı "The Funny Face Shop" idi. ilham aldığı kaynak olarak hep Goethe'yi gösterirdi. 1943 yılında oyuncu Giulietta Masina ile evlendi. Aynı oyuncu ile filmlerinde de çalıştı. Ama en çok tercih ettiği oyuncular arasında Marcello Mastroianni, Alberto Sordi ve Anita Ekberg bulunuyordu.

    1950 yılına gelindiğinde ilk filmi "Luci Del Varieta"yı Alberto Lattuada ile birlikte yönetti. Filmin senaryosu kendine aitti. Ardından tek başına çektiği "Lo Sceicco Bianco"(1952) geldi. Başrolünde Alberto Sordi ve Brunella Bovo'nun yer aldığı filmin senaryosunu ünlü yönetmen Michelangelo Antonioni ile beraber yazmıştı. Bu film ile tarzını ortaya koyan Fellini, çekimler sırasında daha sonra filmlerinin müziklerini yapacak Nino Rota ile tanıştı. Bu ikisinin de kariyeri için bir dönüm noktasıydı.

    Bu filmin ardından "La Strada"(1954), "Il Bidone"(1955) ve "Le Notti di Cabiria"(1957) geldi. 1960 yılına gelindiğinde en çok yankı uyandıran filmi "La Dolce Vita"yı çekti. Başrollerinde Marcello Mastroianni ve Anita Ekberg'in yeraldığı filmde, genç bir gazetecinin zengin ve sosyetik insanlar arasında yaşadıkları anlatılmaktaydı. Yozlaşan sosyeteye ve entellektüel çevreye göndermeler içeren film ile dikkatleri üstüne topladı. Oscar'a 4 dalda aday olan film, tek bir ödül alabildi.

    Ardından 1963 yılında "8½", 1969'da "Satyricon", 1972'de "Roma" ve 1973 yılında "Amarcord" geldi. "8½"da bir yönetmenin iç ve dış dünyasını harmanlayıp onun hayatına dair bir hikaye anlattı. "Satyricon" adlı filminde Roma imparatorluğu'nun çöküş dönemine farklı bir açıdan yaklaştı. "Amarcord"da ise mizaha ağırlık vererek kendi çocukluğunu resmetti. Ardarda gelen bu başarılı filmler bir anda Fellini'nin ustalar arasına girmesine neden oldu.

    Filmlerinin bir bütünün parçaları olduğunu söylüyordu ve bu bütün birleştirilince kendi hayatı ortaya çıkıyordu. Işık, mekan, insanlardan oluşan kusursuz dünyalar yaratma çabasında olduğunu belirtmiştir. Her ne kadar yeni gerçekçilik akımının içinde yer alsada daha sonra fantezi dünyaları ile ilgili filmler yapmayı tercih etmiştir. Filmleri üzerinde detaylı çalışmayı seven Fellini, filmin her aşamasını kendi yönetiyordu. Eğitim hayatı pek de iyi geçmemiş, liseyi "Amarcord" adlı filminin çekimleri sırasında dışarıdan bitirmişti.

    1993 yılında Oscar Onur Ödülü'nü aldıktan kısa bir süre sonra 31 Ekim1993'de kalp krizi sonucu hayata veda etti.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 217.
    0
    ···
  18. 218.
    0
    ···
  19. 219.
    0
    Sergei Eisenstein'den sonra adı en çok duyulan Rus sinemacılardan biri olan Andrei Tarkovsky ( Ünlü şair Arseniy Tarkovsky'nin oğlu ), VGIK Sovyet Film Okulu'na girmeden önce müzik ve Arapça eğitimi aldı. VGIK'te saygın yönetmen Mikhail Romm'un öğrencisi oldu. Romm öğrencilerini bireysel yeteneklerini geliştirmek yolunda teşvik eden bir entelektüeldi.

    Tarkovsky uluslararası sinema arenasında, ilk uzun metrajlı yapımı olan Ivanovo detstvo (ivan'ın Çocukluğu - 1962) ile dikkatleri üzerine çekti ve Venedik Film Festivali`nde büyük ödül kazandı. On iki yaşında bir casusun hikâyesini anlatan bu ödüllü film, ikinci yapımı için otoritelerde büyük bir beklenti oluşturdu.

    ikinci filmi Andrei Rublyov (Andrey Rublev - 1969 ), 1971 yılına kadar Sovyet yetkililerce yasaklanmış olarak kaldı. Cannes Film Festivali dahilinde, ödül almaması için kasıtlı olarak festivalin son günü sabah saat 4:00'de gösterilmesine rağmen bir ödül kazanmayı başardı. 1972 yılında gelen, ünlü bilim kurgu yazarı Stanislav Lem'in aynı adlı romanından uyarlanan Solyaris (Solaris), Stanley Kubrick'in 2001: Bir Uzay Destanına Sovyetlerin cevabı olarak görüldü ancak Tarkovsky bunu hiçbir zaman kabul etmedi. Solaris gezegeninin yörüngesindeki bir uzay istasyonunda yaşanan doğaüstü olayların ve insanların hayalleri ve vicdan muhasebeleri üzerine derin bir gerilim-bilim kurgu filmi olan Solaris, diğer yapıtlarına göre daha rahat bir şekilde seyirciyle buluştu ancak 1975 yılında çektiği Zerkalo ( Ayna ) ile tekrar Resmi Engellere takıldı. Tarkovsky'nin kendi çocukluğundan kalma bazı anıları ile, kırklı yaşların sonundaki bir adamın çocukluğu, annesi ve savaş ile ilgili anılarında Sovyet halkına farklı bir bakış açısı sunan bu film yine pek çok resmi otorite tarafından yasaklanması gereken bir film olarak görüldü.

    Bir sonraki film Stalker (iz Sürücü - 1979), ilk versiyonun bir laboratuar kazası ile ile yok olmasından sonra, çok düşük bir bütçe ile yeniden çekilmek zorunda kaldı. Tarkovsky sinemasının belirgin özelliklerinden olan ağır ve uzun planların, özenli kompozisyonların, derin anlamlar içeren diyalogların en güzel şekilde kullanıldığı bu filmi takip eden ve resmi makamların izni ile italya'da çekilen Nostalghia (Nostalji - 1983) Andrei Tarkovsky'nin sıla özlemini dışa vurduğu ve sürgünde çevirdiği ilk filmidir. Son filmi Offret (Kurban - 1986)'in çekimlerini isveç'te, Ingmar Bergman'ın ekibi ile tamamladı. Aynı sene Cannes Film Festivali'nde tam dört ödül alarak festivale damgasını vurdu. 28 Aralık 1986 tarihinde, Paris'te akciğer kanseri sebebiyle hayata veda etti.

    1990 yılında "sinema sanatına olağanüstü katkısı, evrensel insani değerleri ve hümanist düşünceleri olumlayan yenilikçi filmleri" nedeniyle Tarkovsky'ye Lenin Ödülü verildi.
    Sovyet yönetiminin tutumu [değiştir]

    Her ne kadar Tarkovsky'nin kendi mektuplarında, ya da yakın çevresinin tanıklığında Tarkovsky Sovyet ideolojisinin bir "kurbanı" olarak görülse de, bu durumun Glasnost'un yarattığı politik atmosferle ilgisi olduğu da düşünülebilir[1]. Her ne kadar sistem tarafından kendisine ayrıcalık verilmemişse de, Alexander Askodlov ya da Kira Muratova gibi filmleri yasaklanan yönetmenler gibi baskı görmemiş, ya da Sergei Parazdhanov gibi yargılanıp, hapsedilmemiştir. 1970'lerdeki işsizlik zamanında bile filmler planlamaya, senaryo yazmaya ve hatta 1977'de Hamlet'i sahneye koymaya fırsat bulmuştur.

    Johnson ve Petrie[2] Tarkovsky'nin günlüğündeki bir tutarsızlıktan söz ederler. Roma'da bulunduğu dönemde günlüğüne yazdığı kimi sayfalarda Tarkovsky gerek Mosfilm stüdyolarındaki, gerekse de genel olarak Goskino'daki bürokratlardan yakınır, film çekiminin bütün adımlarının ne kadar güç olduğundan bahseder, filmlerinin festivallere yeterince gönderilmediğinden ve özellikle de Zerkalo ve Stalker'in Cannes'da resmi olarak engellenmesini acı bulduğunu bildirir. Bununla birlikte yine Tarkovsky'nin günlüğünde Fransa'ya, birçok kere italya'ya, isviçre'ye, isveç'e ve başka ülkelere genellikle festivallere katılmak üzere yaptığı ve genellikle parti çizgisindeki yönetmenler için mümkün olan gezilerden bahsedilir. Aynı sıralarda Paradzhanov hapistedir. Filmleri Andrey Rublev hariç tamamlandıktan çok kısa bir süre sonra gösterime girmiştir. Filmleri Tarkovsky'nin dilediği gibi birçok festivalde yer alamadıysa da, Tarkovsky'nin günlüğünde belirttiği üzere, 1980 Mart ayı itibariyle 26 tane ödül kazanmıştır. Johnson ve Petrie bu çelişkiyi yorumlarken bazı yazarların iddia ettiği gibi Tarkovsky'nin "Goskino'nun gözdesi" olmadığını vurgularlar. Bununla birlikte ulaştığı uluslararası başarının ister istemez yönetim tarafından bir saygı görmesine yol açtığını ve bu uluslararası ünün, yönetmenin sorunlarını popülerleştirmekte yardımcı olduğunu belirtirler.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 220.
    0
    ···