-
48.
+3Herkes uyuduğunda benim gözüme uyku girmemişti. Ne zaman önce kendimi bu kadar mutlu hissettim? Uzun süredir hissetmemiştim. Sanki bu dünyaya ait gibiydim. Annem bu ejderha olmalıydı, kardeşlerim bunlar olmalıydı. Ama değiller. Ne ben buraya aidim ne bu ejderha benim annem ne de bu yavrular benim kardeşim. Bunu düşündüğüm sırada kaybolmaya başladığımı hissettim. Gerçek dünyaya dönüyorum demek. Anne ejderhanın kanadına dokunduktan sonra gözden kayboldu.Tümünü Göster
Geri döndüğümde Gamze arkasına dönüktü. Ben tepsiyi kaldırıp dağıtmaya gittiğim zamandan kalma. Lan. LAN LANN. Zaman hiç ilerlememiş. LAĞĞN. Çok mutluyum. Cidden. O kadar stres yapmıştım ki stresle çalışan motor yapsalar benim motor uzaya çıkar. Aslında dakikalar içinde stresim geçiren bir annem vardı. ilk kez annem olarak düşündüm onu. Beni gerçekten evlatlarıdan ayrı tutmadığını gördüğümden dolayı olsa gerek. Elime aldım tepsiyi dağıtmaya başladım. Keyfim bayağı yerindeydi. O değil benim yaşlarımda kişiler bile burada kumar oynuyordu. Bunların yerinde olsam ve bu kadar param olsa bir iş sektörüne atılırım. Ne bileyim bir yerlere ortak olurum. Burada oturur kumar mı oynarım? Aslında bu içgüdü mevzusu bayağı iyi oldu. Arada birkaç rahatsız ayağını falan uzatıyor. Eski ben olsa kesin takılıp düşer bardakları kırardı.
Benim yaşlarımda birinin yanından geçiyordum. Yanında kızlar kaynıyor ama. Yanından geçtiğim an nedense midem karıncalandı. Nedenini anlamadım. Ama biraz sonra anladım.
Ad-“Şşşt. Garson. Bir gelsene buraya.” Yanına yürümeye başladım. Benden içki isteyeceğini düşündüm ama yaklaştıkça midemdeki karıncalanma artmaya başladı. Midemdeki karıncalanma beni geriyor. Yanlarına vardığımda adam bir kızı işaret etti.
Ad-“Şimdi sana soru. Sence bu kızın ismi nedir?” Kız ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Aslında o kadar da belli etmiyordu. Ama anlamıştım yani.
b-“Maalesef bilmiyorum.” dedim.
Ad-“ismi Huriye. inanabiliyor musun? Tam bir köylü ismi tsstststssts.” dedi ve yanındaki kızlar da gülmesine eşlik etti. Gülüşüne sokam.
b-“Huriye bence güzel bir isim. Huri cennette yaşayan güzel kızlar anldıbına gelir. Birinin dünyada olmasını sorun etmem.” dedim. içime playboy mu kaçtı lan. Ama alışkanlık işte. Şımarık çocukları züt etmek gibi bir alışkanlığım var.
Ad-“Ne diyorsun lan sen? Garson parçası seni. Zaten sana sormam hata. Köylü köylünün halinden anlıyor işte tsststtststss.”Laf söylemeli miyim? Bilmiyorum. Söylersem olay uzar. Hiçbir şey söylemeden arkamı döndüm ve Gamze’nin yanına yürümeye başladım. Bir anda arkamda bir şeyin bana hızla yaklaştığını hissettim. Bu o çocuktu. Nasıl mı anladım? Gama’yı bulmaktan daha kolay. Ha. Bulamadım daha ama neyse. Bu dünyada ayakkabısının çıkardığı gıcırtı, kalkarken sandalyesinden çıkan ses, koşarken her adımda attığında çıkan ses, parfümünün kokusu… yani çok belli. Tam bana vuracakken sanki sağdaki boş bardağı alıyormuş gibi sağa kaydım ve çocuğun yumruğu boşa çıkıp yerde yuvarlandı. Birkaç kız yanına koştu ve kaldırdı. -
47.
+1Vayy skyrimci panpam yeni hikaye yazıyor rez
-
-
1.
0Aylardır oynayamıyorum lanet DGS var diye.
-
1.
-
46.
+2Alfa-“Evet. Zaten Beta da sana öyle yapmıştı.”Tümünü Göster
b-“Haa. Tamam o zaman. Buraya ilk geldiğimde neler hissettiğimi kim görmek istiyor?” Hepsi de “görmek istiyorum.” diyordu. “O zaman hepiniz kafanızı getirin bakalım.” dedim ve hepsine kafamı değdirdim. O arada dünyadaki olaylar hariç burada neler yaşadığımı, anne ejderhanın gözünü gördüğümde nasıl korktuğumu, onları uyurken gördüğümde nasıl kaçmak istediğimi ve anne ejderhanın nasıl fark ettiğini, hayal sandığımı, gerçek olduğunu anladığımda ormana gittiğimi vs. hepsini gösterdim. Dünya ile ilgili hiçbir şey göstermedim.
Gama-“Vavv. Çok güzeldi. O zaman şimdi sıra bende.” dedi ve anılarını göstermeye başladı. Uyuyor taklidi yaptığı zamanı, benim geldiğimde ilk başta nasıl korktuğunu, annesi sorun yok dediğinde direk korku hissinin yok olup merak hissine dönüşmesi ve üstelik onların gözlerinden arada keskin bakış arada da normal ama renkli olarak görmek çok hoştu.
Alfa-“Tamam. Şimdi de ben.” dedi ve kafasını değdirdi. Beni ilk gördüğü andaki annesini koruma hissini, annesine bir şey olacağının telaşını, benim uçurumdan düştükten sonraki ceza konuşmalarındaki suçluluk duygusunun ağırlığını hepsini hissettim. Daha sonra bugün nasıl eğlendiğini gördüm ve tekrar döndük.
Beta-“O zaman sıra bende.” dedi ve yine zihnine girdim. Bu sefer duygularını da görebilmek ayrı bir histi. Beni ilk gördüğünde korkması ve annesinin kanadı altına iyice girmesi, annesi bir şey yok dese bile bir süre bana yaklaşamaması, ben ormana giderken kendisinden korktuğumu düşünüp üzülmesi, kanadına sarılıp “Anne, baba, gitmeyin” diye ağlarken hissettiği annelik içgüdüsü, kanadını bıraktığımda kendine gelmesi ve kanadının altından çıkması hepsini gördüm.”
Alfa-“Annelik içgüdüsünü hissettin mi sen yani?”
Beta-“Evet. Çok garip bir duyguydu.”
b-“Evet. Gerçekten garip bir duyguydu.” Sanki bu duyguyu bir yerden hatırlıyorum gibi hissettim. Anne ejderha kanadını açtı ve
Anne-“Oynadığınız oyun çok ilginçmiş. Benim de katılmama izin verin. Hem annenizden nasıl gizleyecektiniz ki bu oynadığınız oyunu bakalım?” dedi ve kafasını bize yaklaştırıp dokundurdu. Bu sefer de annenin gözünden görüyordum. Benim ilk kokumu aldığı sırada evlatlarını sakladığını fakat Alfa’nın beni bulmaya çalışması, beni ilk gördüğü zaman keskin bakış yapması, karnımda gümüş bir kordon ile bağlı görmesi ve “kimsin sen?” dediğinde benim ortadan kayıp olmam, daha sonra bedenimle buraya uyuyor şekilde gelmem ve anılarımı kontrol etmesi, beni kabullenmeye başlaması hatta şu anda beni evladı olarak görmesi, hatta ben uçurumdan düştüğümde aşırı telaş yapıp beni kurtarması ve bize her kızdığında kendini kötü hissetmesi ama bizim için daha iyi olacağını bilmesi. Kanadıyla oynadığım zaman gıdıklanması. Zaten sonra kafasını çekti ve
Anne-“Hadi bakalım. Şimdi uyuyun.” Dedikten sonra kanadını kapattı. -
45.
+1Rezzzzzzzzzz
-
44.
+1Rezervuar
-
43.
+1Rezervasyon
-
42.
+4Alfa-“Şimdi gözlerini kapat. Tekrar dene.” Aslında bana bunlardan daha çok şey verdi. Anlıyorum. Ben hep bir kişiye odaklanmaya çalıştım. Evet, ejderha olsaydım kesinlikle işe yarardı. Hatta çoktan öğrenmiştim belki de. Ama şimdi gözlerimi kapattığımda her şeyi görebiliyorum. Çimenlerin seslerinden, kokularından, tenime değen rüzgardan, her şeyden, hem de her şeyden anlayabiliyordum. Şu an gözüm açık gibi. Her şeyi görebiliyorum. Ama renksiz. Her yer siyah. Sadece algıladığım şeyler beyaz. Yerdeki çimen, taşlar, yakınımda duran Beta, hemen arkama doğru koşan Alfa ve annesinin yanında duran Gama’yı bile görebiliyordum. Ama anneyi tam olarak göremiyordum. Demek ki hala öğrenmem gereken çok şey var. Yürümeye başladım. Gama tam karşımda olmalıydı. Tam gamaya dokunacakken hızlıca kaçtı ve önüme Alfa geçti.Tümünü Göster
b-“Alfa çekil. Gama arkanda.” Ama Gama ile Alfa yer değiştirdiler. Gama arkama geçti. Alfa da önümde duruyordu. Arkama elimi attım. Tuttuğum kişi kesinlikle Gama’ydı. Gözlerimi açtım ve
b-“Yakaladım seni” dedim ve gördüğüm kişi karşısında şok oldum. Bu Beta’ydı. Ne ara? Nasıl karıştırdım? Ve tabi gama yanıma koşup gözlerimi yaladı.
b-“Yaa. Ama nasıl?” Gözlerimi sildim.
Anne-“Hahahaha. Çok yaklaşmıştın. Sadece yakınında duranın Beta olduğunu düşünme hatasına düştün. Sen gözlerini kapatır kapatmaz hızlıca yer değiştirdiler. Ama yine de çok güzeldi. Aferin.” dedi ve anneye döndüm.
b-“Evet. Bence de çok iyiydi. Gözlerim kapalı her şeyi görmek garip bir duygu.”
Anne-“işte bunu geliştirebilirsen bakarak meyvenin sana yararlı mı zararlı mı olduğunu bile anlarsın. Şimdi uyku zamanı geldi. Gelin ve yatın uyuyun. “ Kanadını kaldırdı. Gerçekten zaman hızlı geçti. Kesin kaçtığımı falan düşünmüşlerdir. Lan ne güzel yatacak yer ve iş hazırdı be. Şimdi dünyaya dönünce baştan başla. Gerçekten yorulduğumu düşündüm. Düşünmek istemiyorum. Gidince düşünürüm. Hem ne yapacam muhtemelen yeni iş arayacağım. Bu kadar kolay. Kanadının altına girdik ve yattık. Beta bana kanadını uzattı ve
Beta-“istersen sarılabilirsin.” dedi.
Alfa-“Benimkine de öyle.” dedi ve o da kanadını uzattı. Hatta uzakta duran Gama bile yetiştirmeye çalışarak
Gama-“Benimkine sarıl.” dedi. Oysa yetişmiyordu bile. Birden gülme tuttu beni.
b-“Hepiniz bir yanıma gelin bakayım.” dedim ve Alfa ile Beta zaten yanımdaydı, Gama ise önüme geldi. “Size bir şey soracağım. Annenize söylemek yok ama. Benim istediğim anıları düşünürsem siz sadece benim istediğim anıları görebilir misiniz?” -
41.
+3O anda onların nasıl gördüğünü gördüm. Kendi gözüyle kendime baktım. Gerçekten dünyayı daha renkli görüyorlar ve keskin görüş dedikleri şey de mesela bir cisime odaklandıklarında diğer işe yaramayan şeyler bulanıklaşıyor. Sadece gideceği yol ve o kişi tam net gözüküyor. Hatta daha fazlasını da gördüm. Uyandığı anı gördüm. Ben yanında uyuyordum. Kafam kafasının üzerindeydi gerçekten de. Gözlerini açtığı anda benim anılarımı görünce hemen kafasını çekti ve benim kafam biraz sert bir biçimde yere düştü. Ama uyanmadım. Nasıl uyanmadıysam. Daha sonra keskin görüş ile uykumda ağladığımı fark etmiş. Ve kanadına “Anne, baba, gitmeyin.” diye sarılmışım. Ve o da kanadını bırakana kadar yerinden kalkmamış. Arada bir sıkmışım ve acı çekmiş ama bağırmamış veya tepki göstermemiş. Sadece beklemiş. En sonunda bırakmışım ve o da annesinin kanadının altından o şekilde çıkmış. Bunu görünce kendimi kötü hissettim.
Beta-“Ben de fazla görmüştüm sen de gördün böylece ödeşmiş olduk.” dedi. Bunu göstermesi iyi olmuştu. Arada yastığım ıslak uyanıyordum. Demek ki uykumda ağlıyorum. Ama hatırlamadığım birine karşı nasıl böyle bir ağlayabilirim ki? Özellikle 22 yaşıma gelmişken? Uykumda çocuk gibi ağlıyorum demek.
b-“Alfa, Beta, Gama. Hepinize teşekkür ederim. Sayenizde artık daha iyi anlıyorum. Sizin keskin görüşünüz sayesinde bu içgüdüye daha yatkınsınız. insanlar daha çok tek bir şeye odaklanamaz, her şeyi görürler. Onun için öğrenmem bu kadar zordu. Artık anlıyorum. Teşekkürler.” -
40.
+1Rez panpa
-
39.
+3b-“Bu sefer göz yalaması yok.” ayağa kalktığımda korkunç bir detay fark ettim. Lan yanlarında küçücük kalmışım. En küçüğü Alfa benden 20 santim uzun. Yanlarında cüce gibi kaldım. Daha dün benimle aynı boydaydı bunlar.Tümünü Göster
Gama-“Cezasız olmaz. Eğer açarsan yalarım.” Off. Bunlarla anlaşamayacağız.
b-“Tamam lan. Bulacam seni bu sefer.” Gözlerimi kapattım ve odaklanmaya başladım. Ne yapacağım ki? Hiçbir şey düşünme. Yürümeye başladım. Bilerek taşa takılıp yere düştüm. Gözümü açtım. Tam yalayacakken üzerine atladım ve “Yakaladım seni” dedim.
Gama-“Ama yaa. Bu hileye girer.” Derken gözünü yaladım. Hemen geri çekilip gözünü kanadıyla silmeye çalıştı. Iyyy lan. iğrenç bir tadı var. Nasıl göz yalamaktan zevk alıyorsunuz.
Anne-“Hmm. Bence hile değil de daha çok zekasını kullandı. Ama içgüdüsünü de kullandı. Taşın orada olduğunu nasıl biliyordun? içgüdün sayesinde yerini tespit ettin.” Gerçekten de ha. Gözüm kapalıyken orada taş olabileceğini hissettim. Daha sonra planı yaptım. Yani araya zeka girmesiyle içgüdüm kapandı.
Anne-“En azından artık nasıl hissettirdiğini biraz biliyorsun. Bununla biraz daha çalış. Ama bu sefer taşa takılıp düşme bilerek. Gerçekten onu bulmaya çalış.” Birden beta yanıma geldi ve
Beta-“Anne. Dün gece Bir Bine yanımda uyurken anılarının birazını kontrol ettim.”
Anne-“Neden yaptın bunu? Sana ben söylemedim mi bakmaman gerektiğini?”
Beta-“Anne. Bilerek bakmadım. Bir Bine uyurken kafasını benim kafamın üzerine koymuş. Bilinçsiz olarak gördüm. Uyandığım anda bir insan gördüm. Kafasında Bir Bine gibi kürkü yoktu. Ve sonra bizi gördüm. Bizi nasıl gördüğünü. Bizim gibi göremiyor. O yüzden öğrenemiyor. Anlıyor ama uygulayamıyor. “ Öyle bir anı gördüyse ve içinde kaypak varsa kabustur o. Keşke görmeseydi.
b-“Sorun değil. Yanlışlıkla yaptıysa bir problem yok. Orada gördüğün kafası kürksüz insan ne diyordu peki? Bir şey söylüyor muydu?”
Beta-“Sana kaşlarını çatmış bakarken gördüm ve senin korktuğunu hissettim ama gözlerinin içinde sanki sana karşı bir sevgi besliyordu. Annemin bize baktığı gibi bakıyordu sana. Ama bu bakışını gizliyordu. Zaten sonra bizi gördüm. Anneme baktığını, annemin kanadının altına girdiğini ve utanma hissiyle yanımıza yattığını gördüm. Başka da bir şey görmedim.” Lan kaypak mı bana sevgi besleyecek? Güldürme beni.
Anne-“Bilerek yapmadıysan bir problem değil. Ama dikkat edin bir daha yapmayın. Oranın bilgileri bizim için yanlış olabilir. Size doğru gelse bile.”
Beta-“Bir daha zihnine girmek istiyorum Bir Bine. Bu sefer bilgi almak için değil. Bilgi vermek için. Biz dünyayı nasıl görüyoruz onu göstermek için.” Anne ejderhaya baktım. Hiç tepki vermiyordu.
b-“Tamam. Göster bakalım.” dedim ve kafasını kafama değdirdi. -
38.
+2Alfa-“Senin de ölmene az kaldı değil mi? Her sabah uyandığımızda üzerimizde toprak oluyor.” Bunu heyecanlı biçimde söylemişti. Neden? Nasıl? Nasıl heyecanlı konuşur? Tam ona kızmaya yeltenecekken:
Anne-“Evet. Ölüyorum. Bir Bine. Sizin dünyada ölüm kötü bir şey olabilir ama bizim dünyada ulaşabileceğin en yüksek yerdir. Atalarına kavuşursun. Çocuklarının yaşayacağı bir toprak olursun. Onun için ölüm burada kötü anılmaz, aksine kutlanır.” Benim de kutlamamamı mı istiyor ki? Yapamam. Olmaz. “Merak etme. Çok da yakın bir zamanda değil. Her canlı elbette ölecektir. Ben her şeyi yaşamış bir ejderhayım. Atalarımın yarattığı kıtalarda uçtum, en alt katmanı gördüm, bir çok ejderha ile bilgi paylaşımı yaptım… artık sıra sizde. Sen de dahilsin buna Bir Bine. Hem sen kendi dünyanı ve bizim dünyamızı da dolaşabilirsin. Sen bizden daha çok şey göreceksin belki de. Hatta belki benden daha fazla şey görmüş bile olabilirsin. Onun için ölenlerin arkasından üzülme.” Çok da yakın bir zamanda değil demesi biraz olsun rahatlatmıştı.
Anne-“Siz devam edin. En son Bir Bine’ye nasıl içgüdüsünü kullanması gerektiğini öğretiyordunuz. Bu sefer ben de bakacağım bakalım nasıl öğreteceksiniz.” Hah. Oyun başlasın. Oyuncak= Bir Bine. Neyse yav sonuçta benim de hoşuma gidiyor. -
37.
+3Uyandığımda kimse yerinde yoktu. Demek ki hepsi uyanmış. Ama annenin kanadı hala kapalıydı. “Acaba hala uyuyor mu? Kanadını kaldırsam uyanır mı?” diye düşünürkenTümünü Göster
Anne-“Günaydın Bir Bine.” dedi ve kanadını kaldırdı. Kaldırdığı anda üç yavru da üzerime koşmaya başladı. Alfa üzerime atladı ve yüzümü yalmaya başladı. Beta ve Gama da eşlik ettiler. Her tarafım ıslandı resmen. Arada biraz kaydırma yapıp kıyafetimi de baştan sona yalamışlar. Vay keratalar. Çıkartsam mı diye düşündüm. iş yerinin kıyafeti. Sonra dedim “Aman boşver ne olacak? Çamur olmamıştı kıyafetim. Islak da olmaz ya?” dedim. Sonunda ayağa kalkabildim.
Beta-“Özür dilerim. Zamanında seni uyarsaydım aşağıya düşmezdin.”
Gama-“Asıl benim hatamdı. Ben özür dilerim. Uçamayacağını düşünmeliydim.”
Alfa-“En hatalı kişi bendim. Asıl ben özür dilerim. Senin koşman gerektiğini söylememeliydim.”
b-“Yok be sizin hatanız yok. Asıl ben hatalıydım. Düz kontak koştum öyle. Siz o kadar da yardım ettiniz ben sizi dinlemedim. Dinleseydim oradan düşmezdim. Anneniz haklı. Mağdurum diye haklı değilim. Özür dilerim.”Düz kontağı anlamadılar muhtemelen konuyu anladılarsa sorun yok.
Anne-“Hepiniz hatanızı anladıysanız size hikayeyi anlatmamın zamanı da geldi. Hepiniz dizilin karşıma bakayım. Bir Bine. Sen de dün yiyemediğin meyveleri al ye. Acıkmışsındır.” Annem bu olmalı ya. Kesin eminim. Ben daha leb demeden leblebiyi anlıyor. Anneler de böyle değil midir? Aslında hatırlamıyorum. Annem nasıl birisiydi, nereliydi vs. Ama anne böyle bir şey olmalı. Gerektiğinde evladını kanadı altına almalı. Kanattan kastım mecazi olarak. O gerçekten de alıyor ama neyse. Baba da aynı mantık zaten. Hepimiz kanadının altından çıktık, ben tabi meyveleri de aldım karşısında sırayla oturduk. Kırmızı portakala benzeyen meyveyi ısırdım. Tahin ile pastırma karışık bir tadı vardı. Pek güzel değil ama olsun. En azından karnım doyuyor. Diğer meyveleri de denerken en beğendiğim meyve kırmızı benekli mavi bir meyve oldu. Çilek ile portakal karışık bir tadı vardı. Ben yemeğe başlamışken anne de anlatmaya başladı.
Anne-“Şimdi başlamadan önce size bir soru soracağım. Siz buranın neden havada durduğunu biliyor musunuz?” Kimseden ses çıkmadı. Ben de hayır der gibi kafamı salladım. “O zaman size anlatayım. Burası bu gezegenin 3. katmadı. Aşağıdaki katın altında da bir kat var. Ama artık orada kimse yaşamıyor. Eski zamanlada ilk ejderha olan atamız bize bir gezegen bulabilmek için dolaşmaya başlamış. Kendisi neden dünyaya geldiğinin farkındaymış. Sırtında 2 yavrusu ile bir gezegen bulmayı hedeflemiş. Uçmuş, uçmuş ve uçmuş. Sonunda yorulduğunu ve ölmeye başladığını hissetmiş. Bir yıldız görmüş. O anki yorgunluğundan mı yoksa gerçek mi olduğunu bilmeden bir ses duymuş. “Bana yardım et.” diyormuş ses. Ses ise yıldızdan geliyormuş. Yıldızın yanına uçmuş.
Yıldız-“Bana yardım et. Ölmek üzereyim.”
Ata-“Nasıl yardım edebilirim ki sana?
Yıldız-“Ateşim sönüyor. Ateşinden biraz verirsen kendimi toparlayabilirim.”
Ata-“Verirsem ben de ölürüm ve sırtımda taşıdığım evlatlarım ölür. Türüm başlamadan son bulur.”
Yıldız-“Öyleyse seninle anlaşma yapalım. Bana ateşinin tamdıbını ver, ben de senin evlatlarının üzerimde taşıyayım.”
Ata-“Ejderha olsalar da yıldızın ateşine dayanacak kadar güçlü değiller.”
Yıldız-“Senin bedenin bu gezegenin üzerine toprak olacak. Bedenin toprak olup tamamen beni kapatacak. Böylece ben ısımı kaybetmemiş ve sonsuza kadar yaşıyor olacağım, sen de evlatlarını kurtarmış olacaksın.”
Ata-“Benim bedenimde yer kalmazsa ne olacak? O zaman torunlarım nasıl yaşayacak?
Yıldız-“Onlar da öldüklerinde toprak olacaklar ve katman katman büyüyecek bir gezegen haline gelecek. Böylece hem ben ölmeyeceğim, hem sen de çocuklarının, torunlarının ve üzerinde belki de farketmeden getirdiğin birkaç hayvan ve bitki türünün yaşamasına yardım etmiş olacaksın.”
Ata-“Öyleyse anlaştık.” demiş ve bütün gücüyle yıldıza ateşini üflemiş. Ateşi bittikten sonra bedeni parçalanıp toprak haline gelmiş ve en alttaki katmanı oluşturmuş. Daha sonra bu kutsal bir gelenek haline gelmiş. Üst bölgede kalan her ejderha anneleri öldüğünde diğer kardeşlerini düşürmeye çalışır. Bu sayede son aşamaya gelir. Anne olma sırası yukarıda kalan son ejderhadadır. Ben öldükten sonra sıra size gelecek. Aşağıya düşen ejderha ise anne olma hakkını kaybeder. Benim 3 tane çocuğum oldu. Gerçekten annelik görevi bana geldiği için mutluyum.” O an aklıma ilk uyandığım zaman anne ejderhanın pençesi üzerimdeydi ve üzerim hep toprak olmuştu. Yoksa…
b-“Peki ejderhalar ölüme yakınken toprak olmaya başlarlar mı yoksa bir anda mı toprak olurlar?”
Anne-“Belli bir yaştan sonra toprak dökerler sonra direk toprak olurlar.” dedi ve gözlerime baktı. Öldüğünü anlamıştım. Yavaş yavaş ölüyordu. Bu gerçek içime oturmuştu. Kendimi yumruğumu sıkarken buldum. Çocuklarının yanında söylemem doğru mu ki acaba? Ben bunu düşünürken daha büyük bir gerçekle karşılaştım. -
36.
+1Gözlerimi ovuşturup geri açtığımda yine ejderhaların yanına gelmiştim. Lan işin ortasında birden kayboldum ben o zaman. Ahan da kaypak beni gibecek. Hayır yaa. Hatta evden bile atabilir. “Neredeydin sen” diye hesap soracak o zaman ne hesap vereceğim? Arkama baktığımda hepsi uyuyordu. Annelerinin kanadının altına girmişler bile. Anne ejderha gözlerini açıp bana baktı:
Anne-“Hoş geldin Bir Bine. Çok gergin gözüküyorsun, bir sıkıntın mı var?”
b-“Sadece yanlış zamanda dünyadan kayboldum. işteydim.”
Anne-“iş derken ne demek istediğini anlamadım. iş dediğin bir eylem gerçekleştirme. istediğin zaman devam edebilirsin.”
b-“Bizim dünyada öyle değil. Belli bir saatimiz var. O saatler içinde çalışmazsak bize yemek (para desem açıklaması var ohoo) vermezler.”
Anne-“Yemek yemek için çalışman mı lazım? Burada iken ağaçtan koparıp yiyecektin az kalsın zehirli olan meyveyi.”
b-“Burada öyle ama bizim dünyada sizinki kadar çok meyve ağacı yok. Hem olsa bile sahibi vardır.”
Anne-“Doğadan gelen bir meyveyi başka bir insan mı sahipleniyor?”
b-“Tam anlamıyla öyle. Ama boş yere sahiplenmiyor. Kendi yetiştiriyor besliyor karşılık olarak veriyor. (Şimdi yok devlet vergisini alıyor yok osu busu şusu anlatmadım hepsini.) Ve o meyveyi almak için çalışmam lazım. Şimdi birden ortadan kaybolduğumu görünce bana kızacaklar. Hatta belki artık yiyecek bulamayacağım.” Lan para falan olayına girsem iyicene kafası karışacak.
Anne-“Çok yorgun gözüküyorsun. Şimdi sen bunları düşünme. Sadece uyu. Yarın ne yapacağını düşünürsün.” Dediği gibi çok yorgundum. Tam yere yatacaktım kanadını açtı. Ha. Yani diyor ki çocukların yanına yat. Tamam. Fark etmez. Sadece uyumak istiyorum. Dediği gibi. Yarının derdi yarına. Beta ile Alfa’nın arasına yattım. Anne de kanadını kapattı. içerisi gerçekten de iyi ısındı ha. Kanadı bayağı iş görüyor. Elimle kanadına dokundum. Gerçekten tül gibi bir kanadı var. Parmağımı kanadının üzerinde gezdiriyordum.
Anne-“Oynamaya devam edersen ben de uyuyamam sen de uyuyamazsın.” Hemen elimi çektim. Hissettiğini bilmiyordum. Utandım açıkcası. Alfa’ya doğru döndüm ve uyumaya başladım. -
35.
+4iş aslında o kadar da zor değil. içki istiyorlar ben de getiriyorum. Bu kadar. Arada markalarını karıştırıyorum onda da saolsun Gamze yardım ediyor. Bar masasına geldim. Gamze içkileri hazırlarken
Gamze-“Bu gece de yoğun olacak herhalde. Baksana şimdiden doluşmaya başladılar.” Şimdiden mi? Saatime baktım. Saat gece 00.20. Yuh. Kaç saattir buradayım? Sabah 8 de başladım kaçta çıkacam buradan?
b-“iş kaçta bitiyor?”
Gamze-“Sabah 6’da.” Oha lan. Günde 2 saat mi uyuyacam. Bu kaypak çıldırdı mı mk. “2 gün izinlisin sonra.” Lan ilk başta şöyle desene. Ben de korktum. Neyse bari iyi oldu bu. Şimdi parayı da sorarım da kaypak direk “Lan dingil ben sana evimi paylaşıyorum, beleş yiyon içiyon sıçıyon çekiyon. Daha bir de para mı verecem sana?” der. Onun için hiçbir şey demeden çalışmam lazım. Hem evdeki çalışmadan daha kolay bu. Orada evi temizle, yok süpür, sil, toz al, pencereyi sil, perdeler eğer kirliyse yıka, yemek yap… Yani burada sadece git ve içki zütür. Bu kadar. Gamze arkasını döndü. Tam tepsiyi elime alacak iken bir anda gözlerim karardı. -
34.
+1okurum bunu
-
33.
+4Barmenin önüne geldik. Barmen bir kızdı. Güzeldi de ha. Fiziği fena değil. 20-25 yaşlarında vardır. Yaşına göre olgun bir vücuda sahip.Tümünü Göster
Süleyman-“Gamze. Berke’yi kovdum haberin olsun. Ahan da yerine artık bu çalışacak.”
Gamze-“iyi yaptın abi. Çok önceden yapmalıydın ama sahibi değiliz ki dinleyesin.”
Süleyman-“Haklısın. Neyse işte bu çocuk sende. “ Haklısın mı? HAKLISIN MI? Lan ben desem “Lan 40 yılda bir gibin kalktı diye üzerine mi oturacaz pekekent. Bozuk saat bile günde 2 kere doğruyu gösteriyor sen daha bir kere gösterebildin.” der kayardı.
Gamze-“ismin nedir?”
b-“Bir Bine ismim.”
Gamze-“Aaaa. Çırağın olacak çocuk bu mu?”
Süleyman-“Ne çırağı. Daha kafası yok ki bunun çırağım nasıl olacak? Kafasını sen getir çıraklığını düşünürüz. Neyse işte eti kemiği her şeyi senin. Eğit adam et.” dedi ve yukarı kattaki odasına yöneldi. Yok daha kafası yok ki yok ne çırağı. Dingil dingil konuşuyor. Barmenlik falan mı yapacam yoksa?
Gamze-“Al şunları arka odada giyin. Süleyman abi durmadan senden bahseder. Ama bugün biraz kötü gibi. Bir sorunu mu var?”
b-“Yok yav ne kötüsü turp gibi. Birkaç tane sorunu var onu da benden duymaman daha iyi. Sonra bana kızar niye millete her şeyimi anlatıyon diye.”
Gamze-“Dünkü yemekte mi bir şey oldu ki?” Dünkü yemeği en son ben öğrendim herhalde.
b-“Evet. Ama detaylara giremem. Üstümü giyinip geliyorum. Ben burada ne yapacağım?”
Gamze-“Garsonluk yapacaksın bir nevi. içki isteyecekler senden sen de zütüreceksin.” Lan o kadar hevesle garsonluk için mi koştum mk. Lan bir kere de kaypaklığını bir kenara bırak da adam ol be. Neyse el mahkum giyindik kıyafeti. Zaten daha sabah pek müşteri de yok. Gamze ile oturduk sohbet ediyoruz.
Gamze-“Akşama doğru doluşmaya başlarlar buraya. Sen Süleyman abi ile beraber yaşıyon dimi?”
b-“Evet. Daha çok ev işlerini hallediyorum. Çamaşırlarını bulaşıklarını yıkar, yemek hazırlar, arada sarhoş olur meyhanelerden toparlarım.”
Gamze-“Vay be. Yemek neler yapabiliyorsun?”
b-“Ne isterse yapıyorum işte. Malzemesi varsa evde. Alışveriş için para bırakır ben de alışverişi yapar akşama ne isterse onu yaparım. Ama pek sık akşam yemeği yemez. Genelde dışarıda olur.”
Gamze-“Son zamanlarda işler yoğun. Kafamızı kaldıracak vaktimiz olmuyor. Özellikle bu yemek dolayısıyla gelen Kadir Bey’den dolayı. Biliyorlar ya Süleyman abi oğlu yalakaları hep dolduruyor burayı. Şahsen işime gelir. Ek mesai yapıyorum ücretim artıyor.”
b-“Peki durmadan mesaiye kalmana bir şey diyen yok mu?”
Gamze-“Kim bana ne diyecek? Annem tımarhanede. Babam ise annemin hamile olduğunu öğrendiğinde bırakıp gitti. Ben tek başıma yaşıyorum.” Lan. Niye bu kadarını anlattı ki? Üzüldüm lan.
b-“Üzüldüm. Bu kadarını söylemene gerek yoktu. Sadece tek yaşıyorum desen yeterdi.” Gamze omuzuma vurdu.
Gamze-“Ben kendiminkini anlattım. Şimdi sıra sende. Anlat bakalım. Süleyman abinin dediğine göre sen de pek güzel bir çocukluk geçirmemişsin.”
b-“Valla seninki kadar kötü değil ama annem ve babam trafik kazasında vefat ettiler. Sonra anneannem ve dedemde kaldım onlar da 2 gün arayla vefat edince dayım beni sahiplendi. O da birilerine borçlanmış ödeyemeyince intihar etti. Zaten diğer akrabalarım da lanetli bu çocuk eve almam gibisinden şeyler söyleyince ben de son çare olarak yatılı kalacağım bir iş aramaya başladım. işte daha sonra kayp… Süleyman abi beni işe aldı. Benim de hayat hikayem bu. “Anlattığım sadece bu kadar. O kadar kötü şeyler yaşadım ki hepsini hafızam kaldırmadı zorla unuttum. Şu an ise ciddi ciddi hiçbir şey hatırlamıyorum. Sadece sözcükler. Annemin babamın yüzünü bile hatırlamıyorum.
Gamze-“Seninki de fena değilmiş. Neyse bak gelmeye başladılar. Sen de işine dön.” dedi ve anlattığı gibi dolaşmaya başladım. -
32.
+5Bütün düşünceler ve koşuş sonrasında sonunda kumarhaneye vardım. içeri girdiğimde kaypak kapının önünde elinde saatle bekliyordu.
Süleyman-“Saat 7.56. iyi geldin.” Nefes nefese kalmıştım.
b-“Ananın. Heh” (Heh ler soluklanma.)
Süleyman-“Ne dedin anlamadım?” Vay amk boşluğuma geldi az daha anasına sövecektim.
b-“Amanın dedim. Heh. Ne koştum be. Heh.”
Süleyman-“Lan iki adım yürüdün. Sanki gören sanır evden koşup geldin.” Sakin ol sakin ol. Sövmeyeceğim. Kaypak hala kapıda elinde saatiyle bekliyordu.
b-“Gitmiyor muyuz?”
Süleyman-“Bekle. Bir kişi daha bekliyoruz.” Bir çırağı falan daha mı var yoksa? Aman. Yoruldum ya mantık bloke. 15 dakika sonra benim yaşlarımda, sarışın bir erkek daha içeri girdi.
Süleyman-“Berke. Ben de seni bekliyordum. Bu iş yerine geliş saati kaçta dedim sana?”
Berke-“8 dediniz.”
Süleyman-“Şu an saat kaç?”
Berke-“8.11 açıklayabilirim…”
Süleyman-“Açıklamanı muhasebeye yaparsın. Orada iyi dinleyiciler var. Seni kovuyorum. Her iş günü bu saatlerde işe geldiğini bilmiyor muyum sanıyorsun? Ben hataya bir kere musamma gösteririm, 2 kere gösteririm, ama sen 3 aydır aynı taku yiyorsun. Şimdi git muhasebeye ne kadar hakkın kaldıysa al. Sen de yürü benimle.” Lan bizim kaypak tek bana mı kayıyor mk. O kadar uzun cümle kullandı ve tek bir tokat bile atmadı. Hadi onu geçtim ettiği en büyük küfür taktu lan. Ben geç gelsem hem de 3 ay atomuma kadar küfür eder. Acaba neyde çalışıyordu? Neyse hatalı olan o. Bu sefer kaypağa hak verdim. -
31.
+2Kahvaltıya indik ve yemeklerimizi yedik. Ben bilerek fazla yemedim göze batmayayım diye. Yani açlığımı bastırdım. Sonra arabasına tam binecekken:
Süleyman-“Hop hop. Patron arabasına binilir mi lan? Sen kendin gelecen işe. Saat 8’e kadar orada ol. Hadi bekliyorum.” dedi ve şöförü gaza basıp gitti. huurnun… Yok. Küfür etmeyeceğim. Küfür etmeyeceğim. Ne de olsa işi öğretecek. Böyle naz yapması normal. Ama saat 8’e kadar mı? Saat 7.20 lan. pekekent. Metroya yetişirsem oradan koşarak zamanında varabilirim.
Metroya vardım. Sıkış tıkış bindim. Hatta birkaç kişi ile akraba olmuş bile olabilirim. Bu sırada aklıma anne ejderhanın dediği “hatalarını düşün” olayı geldi. Neyi düşünecektim ki? Bana gözün kapalı koş dediler koştum. Ama hiçbir şey düşünememek gerçekten çok zor. Son durağa varana kadar gözlerimi kapatıp alıştırma yaptım. Ama sonuç yok. Sonunda durağa vardım ve indim. indiğimde saat 7.40 dı. Orası yakın da değil ki metroya. Koşmaya başladım. Deli gibi koşuyorum ama. Bütün sıkıntılara değer. Bir an gözlerimi kapatsam mı diye düşündüm. Ama şu an aklım işe gitmek ile dolu. Sonra aklıma Gama geldi. Beni yakalamayı hedeflemişti. Beni yakalaması için aklının bende olması lazım değil mi? Bomboş düşünerek beni nasıl hedef aldı da üzerime koştu? Hadi diyelim beni buldu, Ben kaçtığımda sanki gözleri açıkmış gibi beni takip etti. Çok garip. -
30.
+3Gözlerimi açtığımda kaypak yanımda yatıyordu. Tam yataktan çıkacakken bir detay fark ettim. Çıplak uyuyormuş ve malafatı da ayağıma deyiyordu. Kendimi yataktan resmen fırlattım. O kadar tepkiye uyanmadı tahmin ettiğim gibi. Baktım kendimi kontrol ettim. Sağlamım. Bu gavattan her taku bekliyorum. Ama kendimi kirlenmiş hissederek banyoya girdim. Lan malafatı ayağıma deyiyordu ayağıma. Seni doğuran ebeni, seni anana müjdeleyen doktoru, sana süt veren ineği… Elimden geldiğince ana baba küfürlerine girmeyerek küfür ettiğim kaypağa ve yıkanıp çıktım banyodan. Ama bir detay fark ettim. Kıyafetimle gitmiştim oraya. Kıyafetlerim hiç kirlenmemiş ama hep kırış kırış olmuş. Orada oynadığım zamandan kalma. Yani gerçekten de oraya gittim. Üzerim çamur gelip yatağın kirletmemiş olmam beni mutlu etti. Çünkü kirlenmiş olsa kaypak beni giberdi. Hem daha garip bir soru var. Ben uyudum, ejderhaların dünyasına gittim, kaypak beni evde bulamayınca bir şey yapmadı mı? Lan kaypaktan bahsediyoruz. Beni umursar mı mk. Elbette ki umursamaz. Temiz kıyafetleri giyindim ve sabah maratonuna başladım. Kahveyi yaptım, kahvaltıyı hazırladım. Geriye tek kalan kaypağı uyandırmak. Kahvesini aldım ve odasına gittim. Kapıyı açtığımda kaypak gözleri açık tavana doğru bakıyordu. içimden bir istek geldi veTümünü Göster
b-“Günaydın.” dedim. Nereden geldi bilmiyorum ama gelmez olaydın.
Süleyman-“He aydınlık dıbına koyayım. Hayat bir sana aydın. Bana kara. Başım ağrıyor. Bana ağrı kesici getir lan çabuk.” dedi. Lan selam verip borçlu çıkmanın tam anlamı bu herhalde. Ağrı kesici getirdim ve içti. Hem bakalım ben gece yokken ne yapmış diye bir ağzını yoklayım dedim. Onu da yapmaz olaydım.
b-“Dün gece kaçta geldin abi?”
Süleyman-“Ne yapacan kaçta geldiğimi? Eve karı mı atacaktın? En son gördüğümde yeni gibilmiş gelin gibi kıvrılmış yatıyordun yatağımda. Kahvaltı hazır mı?” Sana bu benzetmeleri öğretinini gibeyim. iş laf sokmaya ve dayak atmaya geldi mi kaypaktan iyisi yok.
b-“Evet hazır. Aşağıda.”
Süleyman-“Tamam. Sen yaptın mı kahvaltı?”
b-“Hayır. Sizi bekledim.”
Süleyman-“Niye bekliyon oğlum salak mısın? Ben şimdi sana kahvaltı vermesem ne tak yiyeceksin?”Ulan yesem niye beklemiyon diye dayak atarsın, yemesem niye yemiyon dersin. Çıldırttın lan beni. Yeter. Keşke anne ejderhadan azar yerken abanaydım yemeğe. Yiyemeden geri döndüm mk. “Neyse bu seferlik gel de ye bakalım. Sonra peder bana çemkiriyor. Bir de bugün hazırlan, seni kumarhaneye zütüreceğim. Sana biraz iş göstermenin zamanı geldi.” Heyecanlandım lan. Evet. Kumarhanesine çok gittim. Ama yalnızca getir zütür amaçlı. Şimdi ise direk işin içine giriyordum. -
29.
+1Rezervasyon rezz
başlık yok! burası bom boş!