/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 26.
    +3
    O anda onların nasıl gördüğünü gördüm. Kendi gözüyle kendime baktım. Gerçekten dünyayı daha renkli görüyorlar ve keskin görüş dedikleri şey de mesela bir cisime odaklandıklarında diğer işe yaramayan şeyler bulanıklaşıyor. Sadece gideceği yol ve o kişi tam net gözüküyor. Hatta daha fazlasını da gördüm. Uyandığı anı gördüm. Ben yanında uyuyordum. Kafam kafasının üzerindeydi gerçekten de. Gözlerini açtığı anda benim anılarımı görünce hemen kafasını çekti ve benim kafam biraz sert bir biçimde yere düştü. Ama uyanmadım. Nasıl uyanmadıysam. Daha sonra keskin görüş ile uykumda ağladığımı fark etmiş. Ve kanadına “Anne, baba, gitmeyin.” diye sarılmışım. Ve o da kanadını bırakana kadar yerinden kalkmamış. Arada bir sıkmışım ve acı çekmiş ama bağırmamış veya tepki göstermemiş. Sadece beklemiş. En sonunda bırakmışım ve o da annesinin kanadının altından o şekilde çıkmış. Bunu görünce kendimi kötü hissettim.

    Beta-“Ben de fazla görmüştüm sen de gördün böylece ödeşmiş olduk.” dedi. Bunu göstermesi iyi olmuştu. Arada yastığım ıslak uyanıyordum. Demek ki uykumda ağlıyorum. Ama hatırlamadığım birine karşı nasıl böyle bir ağlayabilirim ki? Özellikle 22 yaşıma gelmişken? Uykumda çocuk gibi ağlıyorum demek.

    b-“Alfa, Beta, Gama. Hepinize teşekkür ederim. Sayenizde artık daha iyi anlıyorum. Sizin keskin görüşünüz sayesinde bu içgüdüye daha yatkınsınız. insanlar daha çok tek bir şeye odaklanamaz, her şeyi görürler. Onun için öğrenmem bu kadar zordu. Artık anlıyorum. Teşekkürler.”
    ···
  2. 27.
    +3
    Büyük bir salondayım. Halkın arasında. Önümde kocaman bir taht vardı. Altından yapılmış. Zümrütlerle süslenmiş. Orada tac takan biri oturuyordu. Bir an aklımdan kral olarak geçti. Evet. Gerçekten de öyle. O bir kral. Ama ben neredeyim? Halktan insanlara biraz daha dikkatli bakınca bir detay fark ettim. insan değiller. Evet bize benziyorlar ama değiller. Renkleri insan tenine göre daha kızıl. Kulakları tam daire şeklinde. insan olmamaları için yeterli bir sebep. Zihnimde bir ses yankılandı.

    “Beni duyan yok mu? Yaşamımın gereğini getiremedim. Bu şekilde ölmek istemiyorum.”

    Kral-“Ey halkım. Size söz verdiğim gibi, mahsüllerimize zarar veren, çocuklarınıza hastalık yayan, kalelerimizi yıkan tüm ejderhaları öldüreceğime söz vermiştim. Şimdi ise o sözümü tuttuğumun bir kanıtı olarak size yakaladığımız son ejderhayı getiriyorum. Böylece artık Rianların ejderhalardan korkmasına gerek kalmayacak.” Bütün halktan alkışlar ve tezahuratlar yükselmeye başladı. O arada kapı açıldı ve içeride kocaman bir ejderha olan kafes getirdiler.

    “Size zarar vermek gibi bir niyetim yok. Lütfen, bırakın gideyim.” Ama ben hariç kimse duymuyordu. Bir şey farkettim. insanların içinden geçebiliyorum. Yoksa düşündüğüm şey mi? Burası başka bir evren. Ve ben buraya uyum sağlamaya çalışıyorum. Astral olarak geldim. Hemen karnıma baktım. Gerçekten de gümüş bir kordon vardı. Hemen ejderhanın yanına koştum. Beni de kimse görmüyordu. Ama ejderha beni gördü.

    “Beni anlıyor musun? Lütfen kurtar beni. Hayatımdaki amacımı gerçekleştirmedim. Ölemem. Atalarımın yüzüne bakamam.”

    b-“Tamam. Seni kurtarmayı deneyeceğim.” Ne kadar kafese dokunmaya çalışsam da işe yaramıyor. “Çıkaramıyorum.”

    “Tabiki çıkaramazsın. Ben de telaştan senin durumunu unuttum. Sen şu an ruhani olarak buradasın. Başka bir diyardansın sen. Denediğin için teşekkürler.” Kafasını iple çektiler ve kütüğe bağladılar. Bayağı büyük bir kütüktü. Ejderha da zaten bayağı büyüktü. Anne ejderha kadar vardı.

    “Gel. Sana son anımda anılarımı vermem lazım. Her şeyi bilen sen ol. Belki boş yere ölmemiş olurum.” dedi ve kafasına yetişmek için bayağı uğraştım. Biraz uğraş sonucu kafamız birbirimize değdi ve saliseler içinde birkaç anlamsız görüntü gördüm. Her şeyi gösterememişti.
    ···
  3. 28.
    +3
    b-“Bu sefer göz yalaması yok.” ayağa kalktığımda korkunç bir detay fark ettim. Lan yanlarında küçücük kalmışım. En küçüğü Alfa benden 20 santim uzun. Yanlarında cüce gibi kaldım. Daha dün benimle aynı boydaydı bunlar.

    Gama-“Cezasız olmaz. Eğer açarsan yalarım.” Off. Bunlarla anlaşamayacağız.

    b-“Tamam lan. Bulacam seni bu sefer.” Gözlerimi kapattım ve odaklanmaya başladım. Ne yapacağım ki? Hiçbir şey düşünme. Yürümeye başladım. Bilerek taşa takılıp yere düştüm. Gözümü açtım. Tam yalayacakken üzerine atladım ve “Yakaladım seni” dedim.

    Gama-“Ama yaa. Bu hileye girer.” Derken gözünü yaladım. Hemen geri çekilip gözünü kanadıyla silmeye çalıştı. Iyyy lan. iğrenç bir tadı var. Nasıl göz yalamaktan zevk alıyorsunuz.

    Anne-“Hmm. Bence hile değil de daha çok zekasını kullandı. Ama içgüdüsünü de kullandı. Taşın orada olduğunu nasıl biliyordun? içgüdün sayesinde yerini tespit ettin.” Gerçekten de ha. Gözüm kapalıyken orada taş olabileceğini hissettim. Daha sonra planı yaptım. Yani araya zeka girmesiyle içgüdüm kapandı.

    Anne-“En azından artık nasıl hissettirdiğini biraz biliyorsun. Bununla biraz daha çalış. Ama bu sefer taşa takılıp düşme bilerek. Gerçekten onu bulmaya çalış.” Birden beta yanıma geldi ve

    Beta-“Anne. Dün gece Bir Bine yanımda uyurken anılarının birazını kontrol ettim.”

    Anne-“Neden yaptın bunu? Sana ben söylemedim mi bakmaman gerektiğini?”

    Beta-“Anne. Bilerek bakmadım. Bir Bine uyurken kafasını benim kafamın üzerine koymuş. Bilinçsiz olarak gördüm. Uyandığım anda bir insan gördüm. Kafasında Bir Bine gibi kürkü yoktu. Ve sonra bizi gördüm. Bizi nasıl gördüğünü. Bizim gibi göremiyor. O yüzden öğrenemiyor. Anlıyor ama uygulayamıyor. “ Öyle bir anı gördüyse ve içinde kaypak varsa kabustur o. Keşke görmeseydi.

    b-“Sorun değil. Yanlışlıkla yaptıysa bir problem yok. Orada gördüğün kafası kürksüz insan ne diyordu peki? Bir şey söylüyor muydu?”

    Beta-“Sana kaşlarını çatmış bakarken gördüm ve senin korktuğunu hissettim ama gözlerinin içinde sanki sana karşı bir sevgi besliyordu. Annemin bize baktığı gibi bakıyordu sana. Ama bu bakışını gizliyordu. Zaten sonra bizi gördüm. Anneme baktığını, annemin kanadının altına girdiğini ve utanma hissiyle yanımıza yattığını gördüm. Başka da bir şey görmedim.” Lan kaypak mı bana sevgi besleyecek? Güldürme beni.

    Anne-“Bilerek yapmadıysan bir problem değil. Ama dikkat edin bir daha yapmayın. Oranın bilgileri bizim için yanlış olabilir. Size doğru gelse bile.”

    Beta-“Bir daha zihnine girmek istiyorum Bir Bine. Bu sefer bilgi almak için değil. Bilgi vermek için. Biz dünyayı nasıl görüyoruz onu göstermek için.” Anne ejderhaya baktım. Hiç tepki vermiyordu.

    b-“Tamam. Göster bakalım.” dedim ve kafasını kafama değdirdi.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 29.
    +3
    Anne-“Ben de o zamana kadar sana yemek bulayım.”

    b-“Siz ne yiyorsunuz peki? Uyandığınızdan beri hiçbir şey yerken görmedim.”

    Anne-“Biz ejderhalar yemek yemeyiz. Hava ve toprak bizi besler. Her kanat çırpmamız, burada durduğum hatta oturduğum her saniye, nefes alıp verdiğimiz her saniye zaten besleniyoruz. Bu yerin aşağısında senin yemen için yiyecek bulabileceğimi düşünüyorum. O zamana kadar siz de oyununuzu oynayın.” Tam uçmaya hazırlanıyordu ki son bir soru sordum:

    b-“ Peki neden sadece bu ada havada?”

    Anne-“O da bu akşamın hikayesi olsun.” dedi ve göz kırptıptan sonra uçmaya başladı. Ve o gidince bir şeyi anladım. Ada bayağı büyükmüş. Yani çoğu yeri anne kaplıyor.

    Gama-“Hadi o zaman başlayalım. Gözlerini kapa ama sakın açma. Açarsan yalarım ona göre.” Yalarım mı? Bu neyin kafası yahu.

    b-“Tamam açmam. Başlayalım.” Körebe gibi. Mantık şu. Sesi duyduğun yere git. O oradadır. Gözlerimi kapattım zaten. Ellerimle kontrol ede ede ilerliyordum.

    Gama-“Neden böyle garip bir şekilde yürüyorsun?” Ve tabiki hatırladım. Zihnime konuşuyorlar. Nerede olduğunu anlmıyorum ki? Sonunda bir şeye dokundum. Evet. Canlı biri. Sonunda buldum diye açtım.

    Beta-“Imm. Ben Gama değilim.Ya yanlış kişiye dokundun.” Bu kız çocuğu sesinde konuşan sadece seste kalmıyor kişiliği de utangaç. Birden yüzümden bir dil geçti. Gözlerimin gıdıklandığını hissettim ve yere kapanıp gözlerimi sildim.

    Gama-“Demiştim. Gözlerini açarsan yalarım diye.” Tamam. Acımadı. Ama pek de hoş değildi. Gözbebeğim kaşındı lan. Hayatımda ilk kez başıma gelen bir olay. Orayı nasıl kaşırsın ki? Neyse yine gözlerimi kapattım ve ayağa kalktım. Tekrar aramaya başladım. Ama anlamıyorum. Nerede olabilir ki? Bir taşa takılıp yere düştüm. Gözlerimi açtığımda tekrar yaladı.

    b-“Aaaahh. Yeter amaaa” Ama onlar gülüyorlardı. Tekrar gözlerimi kapattım. iyicene oyuna bağladılar. Tamam ben de eğleniyorum fakat gerçekten de çok zor. Lan zihnime zihnime konuşuyorlar. Sesle bulmak çok zor. Rüzgarın sesi geliyor yaprak hışırtıları çimenin dalgalanma sesi derken yerini bulmam daha da zor oluyor. Hareket etmiyor da sanki. Ama bir detay farkettim. Ne zaman gözlerimi açsam anında yalıyor. Demek ki yakınımda. Ani anda arkama döndüm ve birinin kafasını yakaladım. Gözlerimi açtığımda yakaladığım kişi Alfa’ydı. Ve bu sefer de yalamaya yeltendi ama son anda gözlerimi kapadım ve korunmuş oldum.

    Gama-“Hala mantığınla hareket ediyorsun. Mantığını bir kenara bırakmaya çalış.” Demesi kolay senin için. Benim için çok zor.

    b-“Yalama bir gözlerimi açacağım. Tamam mı?”

    Gama-“Tamam aç.” Açtım. Tam yalıyormuş gibi sonra da “Şaka şaka” diye geçiştirdi. “Ne oldu? Neden gözlerini açmak istedin?”
    Tümünü Göster
    ···
  5. 30.
    +3
    Herkes uyuduğunda benim gözüme uyku girmemişti. Ne zaman önce kendimi bu kadar mutlu hissettim? Uzun süredir hissetmemiştim. Sanki bu dünyaya ait gibiydim. Annem bu ejderha olmalıydı, kardeşlerim bunlar olmalıydı. Ama değiller. Ne ben buraya aidim ne bu ejderha benim annem ne de bu yavrular benim kardeşim. Bunu düşündüğüm sırada kaybolmaya başladığımı hissettim. Gerçek dünyaya dönüyorum demek. Anne ejderhanın kanadına dokunduktan sonra gözden kayboldu.

    Geri döndüğümde Gamze arkasına dönüktü. Ben tepsiyi kaldırıp dağıtmaya gittiğim zamandan kalma. Lan. LAN LANN. Zaman hiç ilerlememiş. LAĞĞN. Çok mutluyum. Cidden. O kadar stres yapmıştım ki stresle çalışan motor yapsalar benim motor uzaya çıkar. Aslında dakikalar içinde stresim geçiren bir annem vardı. ilk kez annem olarak düşündüm onu. Beni gerçekten evlatlarıdan ayrı tutmadığını gördüğümden dolayı olsa gerek. Elime aldım tepsiyi dağıtmaya başladım. Keyfim bayağı yerindeydi. O değil benim yaşlarımda kişiler bile burada kumar oynuyordu. Bunların yerinde olsam ve bu kadar param olsa bir iş sektörüne atılırım. Ne bileyim bir yerlere ortak olurum. Burada oturur kumar mı oynarım? Aslında bu içgüdü mevzusu bayağı iyi oldu. Arada birkaç rahatsız ayağını falan uzatıyor. Eski ben olsa kesin takılıp düşer bardakları kırardı.

    Benim yaşlarımda birinin yanından geçiyordum. Yanında kızlar kaynıyor ama. Yanından geçtiğim an nedense midem karıncalandı. Nedenini anlamadım. Ama biraz sonra anladım.

    Ad-“Şşşt. Garson. Bir gelsene buraya.” Yanına yürümeye başladım. Benden içki isteyeceğini düşündüm ama yaklaştıkça midemdeki karıncalanma artmaya başladı. Midemdeki karıncalanma beni geriyor. Yanlarına vardığımda adam bir kızı işaret etti.

    Ad-“Şimdi sana soru. Sence bu kızın ismi nedir?” Kız ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Aslında o kadar da belli etmiyordu. Ama anlamıştım yani.

    b-“Maalesef bilmiyorum.” dedim.

    Ad-“ismi Huriye. inanabiliyor musun? Tam bir köylü ismi tsstststssts.” dedi ve yanındaki kızlar da gülmesine eşlik etti. Gülüşüne sokam.

    b-“Huriye bence güzel bir isim. Huri cennette yaşayan güzel kızlar anldıbına gelir. Birinin dünyada olmasını sorun etmem.” dedim. içime playboy mu kaçtı lan. Ama alışkanlık işte. Şımarık çocukları züt etmek gibi bir alışkanlığım var.

    Ad-“Ne diyorsun lan sen? Garson parçası seni. Zaten sana sormam hata. Köylü köylünün halinden anlıyor işte tsststtststss.”Laf söylemeli miyim? Bilmiyorum. Söylersem olay uzar. Hiçbir şey söylemeden arkamı döndüm ve Gamze’nin yanına yürümeye başladım. Bir anda arkamda bir şeyin bana hızla yaklaştığını hissettim. Bu o çocuktu. Nasıl mı anladım? Gama’yı bulmaktan daha kolay. Ha. Bulamadım daha ama neyse. Bu dünyada ayakkabısının çıkardığı gıcırtı, kalkarken sandalyesinden çıkan ses, koşarken her adımda attığında çıkan ses, parfümünün kokusu… yani çok belli. Tam bana vuracakken sanki sağdaki boş bardağı alıyormuş gibi sağa kaydım ve çocuğun yumruğu boşa çıkıp yerde yuvarlandı. Birkaç kız yanına koştu ve kaldırdı.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 31.
    +3
    Uyandığımda kimse yerinde yoktu. Demek ki hepsi uyanmış. Ama annenin kanadı hala kapalıydı. “Acaba hala uyuyor mu? Kanadını kaldırsam uyanır mı?” diye düşünürken

    Anne-“Günaydın Bir Bine.” dedi ve kanadını kaldırdı. Kaldırdığı anda üç yavru da üzerime koşmaya başladı. Alfa üzerime atladı ve yüzümü yalmaya başladı. Beta ve Gama da eşlik ettiler. Her tarafım ıslandı resmen. Arada biraz kaydırma yapıp kıyafetimi de baştan sona yalamışlar. Vay keratalar. Çıkartsam mı diye düşündüm. iş yerinin kıyafeti. Sonra dedim “Aman boşver ne olacak? Çamur olmamıştı kıyafetim. Islak da olmaz ya?” dedim. Sonunda ayağa kalkabildim.

    Beta-“Özür dilerim. Zamanında seni uyarsaydım aşağıya düşmezdin.”

    Gama-“Asıl benim hatamdı. Ben özür dilerim. Uçamayacağını düşünmeliydim.”

    Alfa-“En hatalı kişi bendim. Asıl ben özür dilerim. Senin koşman gerektiğini söylememeliydim.”

    b-“Yok be sizin hatanız yok. Asıl ben hatalıydım. Düz kontak koştum öyle. Siz o kadar da yardım ettiniz ben sizi dinlemedim. Dinleseydim oradan düşmezdim. Anneniz haklı. Mağdurum diye haklı değilim. Özür dilerim.”Düz kontağı anlamadılar muhtemelen konuyu anladılarsa sorun yok.

    Anne-“Hepiniz hatanızı anladıysanız size hikayeyi anlatmamın zamanı da geldi. Hepiniz dizilin karşıma bakayım. Bir Bine. Sen de dün yiyemediğin meyveleri al ye. Acıkmışsındır.” Annem bu olmalı ya. Kesin eminim. Ben daha leb demeden leblebiyi anlıyor. Anneler de böyle değil midir? Aslında hatırlamıyorum. Annem nasıl birisiydi, nereliydi vs. Ama anne böyle bir şey olmalı. Gerektiğinde evladını kanadı altına almalı. Kanattan kastım mecazi olarak. O gerçekten de alıyor ama neyse. Baba da aynı mantık zaten. Hepimiz kanadının altından çıktık, ben tabi meyveleri de aldım karşısında sırayla oturduk. Kırmızı portakala benzeyen meyveyi ısırdım. Tahin ile pastırma karışık bir tadı vardı. Pek güzel değil ama olsun. En azından karnım doyuyor. Diğer meyveleri de denerken en beğendiğim meyve kırmızı benekli mavi bir meyve oldu. Çilek ile portakal karışık bir tadı vardı. Ben yemeğe başlamışken anne de anlatmaya başladı.

    Anne-“Şimdi başlamadan önce size bir soru soracağım. Siz buranın neden havada durduğunu biliyor musunuz?” Kimseden ses çıkmadı. Ben de hayır der gibi kafamı salladım. “O zaman size anlatayım. Burası bu gezegenin 3. katmadı. Aşağıdaki katın altında da bir kat var. Ama artık orada kimse yaşamıyor. Eski zamanlada ilk ejderha olan atamız bize bir gezegen bulabilmek için dolaşmaya başlamış. Kendisi neden dünyaya geldiğinin farkındaymış. Sırtında 2 yavrusu ile bir gezegen bulmayı hedeflemiş. Uçmuş, uçmuş ve uçmuş. Sonunda yorulduğunu ve ölmeye başladığını hissetmiş. Bir yıldız görmüş. O anki yorgunluğundan mı yoksa gerçek mi olduğunu bilmeden bir ses duymuş. “Bana yardım et.” diyormuş ses. Ses ise yıldızdan geliyormuş. Yıldızın yanına uçmuş.

    Yıldız-“Bana yardım et. Ölmek üzereyim.”

    Ata-“Nasıl yardım edebilirim ki sana?

    Yıldız-“Ateşim sönüyor. Ateşinden biraz verirsen kendimi toparlayabilirim.”

    Ata-“Verirsem ben de ölürüm ve sırtımda taşıdığım evlatlarım ölür. Türüm başlamadan son bulur.”

    Yıldız-“Öyleyse seninle anlaşma yapalım. Bana ateşinin tamdıbını ver, ben de senin evlatlarının üzerimde taşıyayım.”

    Ata-“Ejderha olsalar da yıldızın ateşine dayanacak kadar güçlü değiller.”

    Yıldız-“Senin bedenin bu gezegenin üzerine toprak olacak. Bedenin toprak olup tamamen beni kapatacak. Böylece ben ısımı kaybetmemiş ve sonsuza kadar yaşıyor olacağım, sen de evlatlarını kurtarmış olacaksın.”

    Ata-“Benim bedenimde yer kalmazsa ne olacak? O zaman torunlarım nasıl yaşayacak?

    Yıldız-“Onlar da öldüklerinde toprak olacaklar ve katman katman büyüyecek bir gezegen haline gelecek. Böylece hem ben ölmeyeceğim, hem sen de çocuklarının, torunlarının ve üzerinde belki de farketmeden getirdiğin birkaç hayvan ve bitki türünün yaşamasına yardım etmiş olacaksın.”

    Ata-“Öyleyse anlaştık.” demiş ve bütün gücüyle yıldıza ateşini üflemiş. Ateşi bittikten sonra bedeni parçalanıp toprak haline gelmiş ve en alttaki katmanı oluşturmuş. Daha sonra bu kutsal bir gelenek haline gelmiş. Üst bölgede kalan her ejderha anneleri öldüğünde diğer kardeşlerini düşürmeye çalışır. Bu sayede son aşamaya gelir. Anne olma sırası yukarıda kalan son ejderhadadır. Ben öldükten sonra sıra size gelecek. Aşağıya düşen ejderha ise anne olma hakkını kaybeder. Benim 3 tane çocuğum oldu. Gerçekten annelik görevi bana geldiği için mutluyum.” O an aklıma ilk uyandığım zaman anne ejderhanın pençesi üzerimdeydi ve üzerim hep toprak olmuştu. Yoksa…

    b-“Peki ejderhalar ölüme yakınken toprak olmaya başlarlar mı yoksa bir anda mı toprak olurlar?”

    Anne-“Belli bir yaştan sonra toprak dökerler sonra direk toprak olurlar.” dedi ve gözlerime baktı. Öldüğünü anlamıştım. Yavaş yavaş ölüyordu. Bu gerçek içime oturmuştu. Kendimi yumruğumu sıkarken buldum. Çocuklarının yanında söylemem doğru mu ki acaba? Ben bunu düşünürken daha büyük bir gerçekle karşılaştım.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 32.
    +3
    Bir annem daha öldü. Bu acı nasıl kutlanır ki? Ama kutlayacaktım. Boş yere ölmedi. Ölümünü mutlulukla kabullendi. Bana da üzülmek yakışmaz. Ve artık daha fazla amacım olmuştu. Öncelikle ismini Rian diyarı koyduğum o diyara gidip ejderhaları kurtarmalıydım, içgüdümü geliştirmeliydim, ve tabiki arada Alfa Beta ve Gama’yı ziyaret etmeyi de unutmamalıydım. Annem ve babam nasıl öldürüldü. Tabi ki onu da araştırmalıydım.

    Kendimi toparladığımı görünce kaypak başladı yine konuşmaya:

    Süleyman-“Lan seni iki dakika yalnız bırakamıyoruz. Hemen ilk kez adet geçiren kız çocuğu gibi diz çöküp ağlıyon. Yatağıma yatmayı alışkanlık haline getirme sarhoş gelir seni gibersem benim hatam olmaz. Hadi lan kahvaltıyı hazırla. Gerizekalı.” içimden gülme isteği geldi ama kendimi tuttum. Kahvaltıyı hazırladım. “Biliyorsun değil mi? Sen bugün de işe gideceksin. Sana ceza. Arabaya binmedin. Saat 12 de başlar akşam 12 de eve geleceksin.” Lan saat şu an 11.30. Hay ben senin...

    b-“Tamam tamam gidiyorum.” dedim ve hızlıca hazırlanıp çıktım. Faruk abi de beni bekliyormuş. Bu sefer hayır demedim bindim direk arabaya mk. işe vardığımda Gamze pis pis sırıtarak bakıyordu.

    b-“Gamze, sen izinli değil miydin bugün?”

    Gamze-“Ek masai yapıyorum. Zaten işim gücüm yok. Bak seninki de sabahtan beridir seni bekliyor.” Benimki mi? Birden

    Huriye-“Bir Bine. Naber.” Haa. Benimki dediği bu. Kızı kurtardım diye hemen nasıl benimki oldu mk. Kızlarla da öyle konuşamam zaten.

    b-“Imm. iyiyim. Sen?”

    Huriye-“Ben de iyiyim. Bugün gelmeyeceğini sanıyordum?”

    b-“Dün için ceza olarak geldim.”

    Huriye-“Sana ceza bana ödül.” dedi ve üniformasını giyinmeye başladı.

    b-“Sen niye üniforma giyiniyorsun ki?”

    Gamze-“Duymadın mı? Süleyman amca ile Huriye’nin babası yakın dostlar. Zaten babası ivanlar Holding’in sahibi. Kızını da buraya 6 dersten kaldığı için ceza olarak göndermiş. Ve her ne şanssa yaz okulu da açmamış o dersler. Bütlerden de geçemeyince sonuç bu. Normalde kumarhaneye çalışmaya göndermez ama Süleyman abiye kendi canı kadar güveniyormuş. O da burada çalışacak yaz boyunca.” Şok içinde sormaktan korkarak.

    b-“Huriye. Senin soy adın ivanlar olabilir mi?”

    Huriye-“Evet. Ne oldu ki?” Tamam. Kız ultra zengin. Elim ayağım çözüldü. Resmen tabiri caizse bu olayın şokuyla sürünerek odaya girip üstümü giyindim. Kapının tokmağını elimde tuttum. Her şey bu kapıyı açınca başlayacak. Ejderhalar, Lyaa, annem ve babamın ölümünden sorumlu olan kişi. Hepsi bu tokmağın dışında. Tokamağı çevirdim ve kapıyı açtım. Artık yeni hayatıma başlayabilirim.

    Not:Evet beyler. Bir hikayeyi daha burada tamamladık. 2. hikayeyi cumartesi gününde paylaşacağım. Bugünüm boştu diye paylaştım bunu da. Bir sonraki hikayede görüşmek üzere. Okuduğunuz için teşekkürler. Kendinize iyi bakın.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Ulaa bu nadı son ulaaa
      ···
    2. 2.
      0
      Panpa yeni hikayeyi başlığa editlersin di mi
      ···
      1. 1.
        0
        Yarın başlayacağım işte panpa. (bkz: bir bine bende binem hikaye serisi) kısmında editleyeceğim zaten.
        ···
    3. 3.
      0
      Lan züt herif bu nasil son adam akilli tamamla şunu
      ···
      1. 1.
        0
        (bkz: ork diyarı) seri şeklinde hikaye yazıyorum bro. Yani roman gibi düşün.
        ···
    4. diğerleri 1
  8. 33.
    +3
    Sonunda geri dönmüştük. Anne ejderha dikkatli bir biçimde kondu. Hemen arkasından da çocukları geldi. Eğildi ve ben de indim.

    Anne-“Bana dünyanı gösterdiğin için teşekkürler. Artık anlıyorum. Dünyanda çok zorlu şeyler geçirmişsin ama kalbin temiz olduğundan dolayı temiz insanlarla tanışmışsın. Sen Süleyman denen insanı sevmiyor olabilirsin ama Beta’nın da dediği gibi. O seni çok seviyor. Onun gözlerinden belli. Bunu unutma." Parçalanmaya başlıyordu. (Bu arada ben yanındayım diye isimleriyle sesleniyor.)

    Anne-“Beta. Sana söyleyeceğim bir şey var. Sen kendi amacını bulmaya en yakın olan kişisin. Amacını bulduğunda onu kucakla. Sakın bırakma onu. Sen kolay korkarsın. Sakın korkma. Önüne engeller çıkacak. Sakın yılma. Başaracaksın.”

    Anne-“Alfa sen ise amacına en uzak olan kişisin. Amacını bulmana güvensizliğin, ani kararların engel oluyor. Bu sorununu aşabilirsen amacını bulabilirsin.”

    Anne-“Gama. Sen de amacına belki Beta kadar yakınsın. Ama onu görmeyi istemiyor gibisin. Özgürlüğünü kısıtlayacağını düşünüyorsun ama o seni özgürlüğüne daha çok yaklaştıracak. Zaten amacın senin özgürlüğüne dokunmayacak ki? Amacını görmeye çalış.” Artık neredeyse hiçbir şey kalmamıştı.”Hepiniz büyük ejderhalar ve büyük insanlar olacaksınız. Bunu biliyorum.” dedi ve tamamen toprak halini aldı. Benim ilk düştüğüm uçuruma doğru kumlar gitti ve orayı kapattı. Onu bile düşünmüştü demek. Ağlamamak için kendimi zor tuttum. O da anılarımı gösterirken bana “Çocuklarımın yanında ağlama” dedi diye. Artık burası daha da büyüktü. Yavrular… Ne yavrusu be. Kocaman oldular. Hepsinin artık tek bir hedefi vardı. Annelerinin bıraktığı mirası sahiplenmek.

    Gama-“Benim bir tavsiyem var. Bir Bine gittiğinde savaşımıza başlayalım.”

    b-“Ama birbirinize fazla zarar vermeyin.”

    Alfa-“Hahahaha. Öldürmek amaçlı savaşmayacağız. Sadece uçurumdan düşürmeye çalışacağız birbirimizi. Bir nevi oyun gibi.”Kaybolmaya başlıyordum. Artık anlıyorum buraya nasıl geleceğimi.

    Beta-“Zaten ben kazanacağım. Arada yanıma uğramayı unutma. Aşağıya indiririm seni kardeşlerimin yanına. “

    Gama-“Kazanacaksın da sanki. Ben kazanacağım.” diye aralarıda tartışıyorlardı. Gülümseyerek el salladım onlarda. Onlar da kanatlarını kaldırdılar ve gözlerinden anladım. Onlar da gülümsüyorlardı. Gözden kayboldular.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 34.
    +3
    Sabah uyandığımda anneannem ve dedem odada ağlıyorlardı. Benim odaya girmem ile anneannem bana “annen ve baban melek oldu” dediler. Melek ne demek ki? “Anne, baba…” Hani çağırınca yanımda olacaklardı? Hani beni hiç yalnız bırakmayacaklardı? Ağladım o gün. Sonra anneannemin ve dedemin vefatını gördüm. Ha. Onlar da mı melek oldu. Melek olmak kötü bir şey demek ki. Akrabalardan kimse ilgilenmedi onun yerine dayım beni sahiplendi. Dayım da kumar masasında her şeyini kaybedip borçlanınca “Özür dilerim Bir Bine. Sana iyi bir dayı olamadım.” diye kendini iple asıp intihar etti. Haa. Dayım da mı melek oldu? Melek olmak iyi bir şey değil. Kimse olmamalı.

    “Bu lanetli bir çocuk. Kimde kalsa öldürüyor.”

    “Benim kendi ailem tabi ki bu taklu çocuktan daha önemli. Bir de yanıma alıp besleyeceğim gelsin bizi öldürsün diye mi?”

    “Çocuk esirgeme kuruma bile verilmemesi lazım bu çocuğun. Bence bu çocuğun bu dünyadan temizlenmesi lazım.”

    Benim hakkımda ne çok şey söylemişler. Ben bile anne ejderhanın zihnine aktarırken hatırlıyorum bunları. Daha sonra birkaç işe giriyorum ve dayak yiyip kovuluyorum. Keşke ben de melek olsam. Keşke ben de kurtulsam bunlardan. 15 yaşımdaydım daha. Son çare kaypağın genç yardımcı aranıyor kağıdı ile gidiyorum yanına.

    Süleyman-“Senin ne özelliğin var ki seni işe alayım lan at kafası.”O zamandan beridir aynıymış.

    b-“Benim hiçbir özelliğim yok. Ama size çok yardımcı olurum. Gerçekten.”

    Süleyman-“Tamam lan tamam. Şurayı imzala. Sonra gel şuraları sil, kahvaltıyı hazırla.” dedi ve öyle işe girdim. Bu zamana kadar da yanındaydım. iyi gününde, kötü gününde, hastalandı yemek yaptım, hastaladım bir yığın sövdü vs. Ama geçmişimi tekrar görmek beni kendime getirmişti.
    ···
  10. 35.
    +2
    Alfa-“Senin de ölmene az kaldı değil mi? Her sabah uyandığımızda üzerimizde toprak oluyor.” Bunu heyecanlı biçimde söylemişti. Neden? Nasıl? Nasıl heyecanlı konuşur? Tam ona kızmaya yeltenecekken:

    Anne-“Evet. Ölüyorum. Bir Bine. Sizin dünyada ölüm kötü bir şey olabilir ama bizim dünyada ulaşabileceğin en yüksek yerdir. Atalarına kavuşursun. Çocuklarının yaşayacağı bir toprak olursun. Onun için ölüm burada kötü anılmaz, aksine kutlanır.” Benim de kutlamamamı mı istiyor ki? Yapamam. Olmaz. “Merak etme. Çok da yakın bir zamanda değil. Her canlı elbette ölecektir. Ben her şeyi yaşamış bir ejderhayım. Atalarımın yarattığı kıtalarda uçtum, en alt katmanı gördüm, bir çok ejderha ile bilgi paylaşımı yaptım… artık sıra sizde. Sen de dahilsin buna Bir Bine. Hem sen kendi dünyanı ve bizim dünyamızı da dolaşabilirsin. Sen bizden daha çok şey göreceksin belki de. Hatta belki benden daha fazla şey görmüş bile olabilirsin. Onun için ölenlerin arkasından üzülme.” Çok da yakın bir zamanda değil demesi biraz olsun rahatlatmıştı.

    Anne-“Siz devam edin. En son Bir Bine’ye nasıl içgüdüsünü kullanması gerektiğini öğretiyordunuz. Bu sefer ben de bakacağım bakalım nasıl öğreteceksiniz.” Hah. Oyun başlasın. Oyuncak= Bir Bine. Neyse yav sonuçta benim de hoşuma gidiyor.
    ···
  11. 36.
    +2
    Ad-“Aptal köylü seni. Sen benim kim olduğumu biliyor musun lan?”

    Süleyman-“Asıl sen benim kim olduğumu biliyor musun lan? Benim mekanımda kime artistlik yapıyorsun sen?”

    Ad-“Süleyman abi sen karışma. O veletle benim aramda.”

    Süleyman-“O velet dediğin benim çırağım oluyor. Haddini bil alırım seni ayağımın altına.”

    Ad-“Bu iş burada bitmedi.” dedi ve kapıya doğru yöneldi. Kapıdan dışarı çıkana kadar arkasından baktı. Dışarı çıktığı anda tam kaypağa teşekkür edecekken yakama yapıştı ve duvara yapıştırdı. Bunu anlamadığıma göre hala içgüdüye çalışmam lazım notu aldım kenara.

    Süleyman-“işte bu yüzden babama hayata hazır değil dedim. Daha ilk günde başına bela aldın. Ne yarağımı yemeye lafına karşılık verdin?”

    b-“Ne yapsaydım. Sussa mıydım? Sen öğretmedin mi bana zor durumda görürsen tekme atmayıp ayağa kaldırmam gerektiğini söyleyen? Şimdi niye kendinle çelişiyorsun?”

    Süleyman-“Sana başını belaya sokmamayı da öğretmiştim hatırlarsan. Ama yarak kafalı olduğundan sağdan dediğimi soldan attırıyon. Ona laf sokmadan da kurtarabilirdin kızı. Bu sorunu kendin çözeceksin. Madem hayatı öğrenmen lazım bu sorunlarla da kendin yüzleşmen lazım.” Sanki hayatın boyunca çok yardım ettin de şimdi yardım edecen. Gerçekten. Beta nasıl görmüş bunda o sevgi dolu gözleri. Ben baktığımda sadece sinirli, iğrenç birinin gözlerini. Bir an gözünün seyirdiğini fark ettim. Başka da bir şey yok. Yakamı bıraktı ve “Ben erken gidiyorum eve. Siz de bir saate işi bırakırsınız. Zaten kimse de kalmadı. Temizliği yapın dağılın.” dedi ve ön kapıdan çıktı.
    ···
  12. 37.
    +2
    Ejderha gibersen tutabilir
    ···
  13. 38.
    +2
    Alfa-“Evet. Zaten Beta da sana öyle yapmıştı.”

    b-“Haa. Tamam o zaman. Buraya ilk geldiğimde neler hissettiğimi kim görmek istiyor?” Hepsi de “görmek istiyorum.” diyordu. “O zaman hepiniz kafanızı getirin bakalım.” dedim ve hepsine kafamı değdirdim. O arada dünyadaki olaylar hariç burada neler yaşadığımı, anne ejderhanın gözünü gördüğümde nasıl korktuğumu, onları uyurken gördüğümde nasıl kaçmak istediğimi ve anne ejderhanın nasıl fark ettiğini, hayal sandığımı, gerçek olduğunu anladığımda ormana gittiğimi vs. hepsini gösterdim. Dünya ile ilgili hiçbir şey göstermedim.

    Gama-“Vavv. Çok güzeldi. O zaman şimdi sıra bende.” dedi ve anılarını göstermeye başladı. Uyuyor taklidi yaptığı zamanı, benim geldiğimde ilk başta nasıl korktuğunu, annesi sorun yok dediğinde direk korku hissinin yok olup merak hissine dönüşmesi ve üstelik onların gözlerinden arada keskin bakış arada da normal ama renkli olarak görmek çok hoştu.

    Alfa-“Tamam. Şimdi de ben.” dedi ve kafasını değdirdi. Beni ilk gördüğü andaki annesini koruma hissini, annesine bir şey olacağının telaşını, benim uçurumdan düştükten sonraki ceza konuşmalarındaki suçluluk duygusunun ağırlığını hepsini hissettim. Daha sonra bugün nasıl eğlendiğini gördüm ve tekrar döndük.

    Beta-“O zaman sıra bende.” dedi ve yine zihnine girdim. Bu sefer duygularını da görebilmek ayrı bir histi. Beni ilk gördüğünde korkması ve annesinin kanadı altına iyice girmesi, annesi bir şey yok dese bile bir süre bana yaklaşamaması, ben ormana giderken kendisinden korktuğumu düşünüp üzülmesi, kanadına sarılıp “Anne, baba, gitmeyin” diye ağlarken hissettiği annelik içgüdüsü, kanadını bıraktığımda kendine gelmesi ve kanadının altından çıkması hepsini gördüm.”

    Alfa-“Annelik içgüdüsünü hissettin mi sen yani?”

    Beta-“Evet. Çok garip bir duyguydu.”

    b-“Evet. Gerçekten garip bir duyguydu.” Sanki bu duyguyu bir yerden hatırlıyorum gibi hissettim. Anne ejderha kanadını açtı ve

    Anne-“Oynadığınız oyun çok ilginçmiş. Benim de katılmama izin verin. Hem annenizden nasıl gizleyecektiniz ki bu oynadığınız oyunu bakalım?” dedi ve kafasını bize yaklaştırıp dokundurdu. Bu sefer de annenin gözünden görüyordum. Benim ilk kokumu aldığı sırada evlatlarını sakladığını fakat Alfa’nın beni bulmaya çalışması, beni ilk gördüğü zaman keskin bakış yapması, karnımda gümüş bir kordon ile bağlı görmesi ve “kimsin sen?” dediğinde benim ortadan kayıp olmam, daha sonra bedenimle buraya uyuyor şekilde gelmem ve anılarımı kontrol etmesi, beni kabullenmeye başlaması hatta şu anda beni evladı olarak görmesi, hatta ben uçurumdan düştüğümde aşırı telaş yapıp beni kurtarması ve bize her kızdığında kendini kötü hissetmesi ama bizim için daha iyi olacağını bilmesi. Kanadıyla oynadığım zaman gıdıklanması. Zaten sonra kafasını çekti ve

    Anne-“Hadi bakalım. Şimdi uyuyun.” Dedikten sonra kanadını kapattı.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 39.
    +2
    Uyandığımda kanat hala üzerimde duruyordu. ilk baş unutup annenin kanadı sandım. Daha sonra kanadını kaldırdı ve

    Beta-“Günaydın.” dedi. Alfa ve Gama fazla abartılı bir şekilde benim sevdiğim kırmızı benekli mavi meyveden getirmişler. Ama bir yığın. Yani ülke doyar onlarla.

    Anne-“Günaydın evladım. iyi uyuyabildin mi?”

    b-“Evet. Teşekkür ederim. Hepinize. Beni mutlu etmeye çalıştınız. Çok saolun şimdi daha iyiyim. Ve özür dilerim. Sizi endişelendirdim.”

    Anne-“Endişelenmemiz normal sen onu kafanda kurcalama. Zaten son günümde seni üzgün görmek istemezdim.” Son günü mü?

    b-“Son günün derken?”

    Anne-“Bu akşam atalarımın yanına varıyorum. Artık burayı çocuklarıma bırakıyorum. Atalarım yıllarca beni taşıdıkları gibi sırada ben gelecek nesli taşıyacağım.” Bu haberi duymak beni mahvetmişti. Ama anne ejderha “şşş. Ne anlaşmıştık. Ben görevimi tamamladım. Bizim için ölüm bir onur. Hem beni göremeyecek değilsin ki? Her zaman üzerine bastığın zeminde olacağım. Son bir kez evlatlarımla uçmak istiyorum.” Dedi ve eğildi. “Sırtıma bin. Sana bu diyarın güzelliklerini göstermek istiyorum. Diyarımız sadece buradan ibaret değil.” dedi ve ben de dediği gibi sırtına bindim. Kanatlarını çırptı ve uçmaya başladık. Diğerleri de arkamızdan uçuyordu. Onların güneş sitemi bizimkinden farklı. Onlarda güneşin hemen üzerinde ay var. Ama sadece uçarken fark ediliyor. Ay derken ayları bu gezegenden daha büyük. Ama daha 3. Katmanda olduğu için normal küçük olması. Hmm. Denizleri de varmış. Ama okyanusları yok. Daha o kadar büyük değil. Dolaşabileceğimiz her yeri dolaştık. Havada iken aklıma bir fikir geldi.

    b-“Anne. Şimdi sıra bende. Ben de seni dünyamda dolaştıracağım. Ben uçamıyorum ama gördüğüm yerleri sana göstermek istiyorum.” Onun kafasına doğru sarıldım ve bütün bilgilerin akmasına izin verdim. O anda unuttuğum bilgiler de akmaya başladı. Ve ben de görüyordum. Bu annem ve babam.

    Babam-“Bir an önce gitmeliyim. O geliyor.”

    Annem-“Ben de seninle geliyorum.”

    Babam-“Hayır. Gelemezsin. Bu çok tehlikeli.”

    Annem-“Gelmesem de oğlumuzu tehlikeye sokacağız. Beni de tanıyorlar.” Kim tanıyor? Ne hakkında konuşuyorlar.

    Babam-“Tamam. O zaman ölürsek beraber öleceğiz. Oğlum biz gidiyoruz.” Lan öleceğiz falan diyorlar. Küçükken ben o kadar mı salakmışım?

    b-“Baba. Nereyeee.”

    Anne-“Oğlum biz hemen bakkala gidip geleceğiz tamam mı. Sen burada uslu uslu otur.” Annem ağlamaya başladı. “Eğer korkarsan bize seslen tamam mı? Biz yanında olamasak da seni görebiliriz. Yemeğini tam zamanında ye. Hiçbir öğünü kaçırma. Günde 3 öğün yemek ye. Sakın yanlış kişilerle arkadaşlık yapma. Her sabah ve akşam kıyafetlerini değiştir. Kendine her zaman iyi arkadaşlar edin. Güvenebileceğin, sırtını yaslayabileceğin arkadaşlar. Eğer canını sıkan bir şey olursa derdini arkadaşlarınla paylaş. Boyundan büyük yüklerin altına girme. Hiçbir yükü tek başına taşıma…“

    Babam-“Hadi gitmeliyiz. Hissediyorum. Geliyorlar.”

    Anne-“Daha çok şey var anlatmak istediğim. Ama vaktimin olmamasına dayanamıyorum. Al şu kolyeyi. Sakın çıkarma. Ne olursa olsun. Bu kolye seni kötülüklerden koruyacak.” Dedi ve boynuma taktıktan sonra babamın yanına koştu. Kapıyı kapatırken ağladığını gördüm. Ben de çocuktum. O zamanlar ne dediğini anlamamıştım. Ben de odama gittim ve uyudum.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 40.
    +2
    Ejderhali hikaye sarmaz. Yok mu soyle kuzen giben, komsuya atlayan, ogretmenini giben bir hikaye panpa
    ···
    1. 1.
      0
      Bro benden öyle şeyler çıkmaz. Bununla idare ediver.
      ···
      1. 1.
        +2
        Ejderyayi dusunupde hic cekmedim. Degigiblik iyidir ama saglik olsun
        ···
      2. 2.
        +1
        Verin çocuğa ejderhasını
        ···
  16. 41.
    +2
    Kahvaltıya indik ve yemeklerimizi yedik. Ben bilerek fazla yemedim göze batmayayım diye. Yani açlığımı bastırdım. Sonra arabasına tam binecekken:

    Süleyman-“Hop hop. Patron arabasına binilir mi lan? Sen kendin gelecen işe. Saat 8’e kadar orada ol. Hadi bekliyorum.” dedi ve şöförü gaza basıp gitti. huurnun… Yok. Küfür etmeyeceğim. Küfür etmeyeceğim. Ne de olsa işi öğretecek. Böyle naz yapması normal. Ama saat 8’e kadar mı? Saat 7.20 lan. pekekent. Metroya yetişirsem oradan koşarak zamanında varabilirim.

    Metroya vardım. Sıkış tıkış bindim. Hatta birkaç kişi ile akraba olmuş bile olabilirim. Bu sırada aklıma anne ejderhanın dediği “hatalarını düşün” olayı geldi. Neyi düşünecektim ki? Bana gözün kapalı koş dediler koştum. Ama hiçbir şey düşünememek gerçekten çok zor. Son durağa varana kadar gözlerimi kapatıp alıştırma yaptım. Ama sonuç yok. Sonunda durağa vardım ve indim. indiğimde saat 7.40 dı. Orası yakın da değil ki metroya. Koşmaya başladım. Deli gibi koşuyorum ama. Bütün sıkıntılara değer. Bir an gözlerimi kapatsam mı diye düşündüm. Ama şu an aklım işe gitmek ile dolu. Sonra aklıma Gama geldi. Beni yakalamayı hedeflemişti. Beni yakalaması için aklının bende olması lazım değil mi? Bomboş düşünerek beni nasıl hedef aldı da üzerime koştu? Hadi diyelim beni buldu, Ben kaçtığımda sanki gözleri açıkmış gibi beni takip etti. Çok garip.
    ···
  17. 42.
    +2
    Çığlık atacaktım ki son anda kendimi tuttum. Uyuyordu. Bu benim avantajım. Kalkmalıydım. Üzerindeki şey pençesiydi demek ki. Dikkatli bakınca evet öyle. Ama kanat gibi duruyor. Bir dakika. Kanadı var, tipi kertenkele gibi, pulları var. Bu evren mi? Yani ejderha mı? Yok canım sende. Saçmalama. Ejderhalar yani türk tarihinde geçen Evren gerçek değil. Hem bu kadar büyüğü yaşasa bile çoktan bulup öldürmüşlerdi. Pullarından kaç tane çanta yapılır haberleri var mı? Hem bu hayal yav. Şimdi düşündüm de hayaldir bu hayal. O kocaman göz falan. Ama kalkmam gerekiyor. Kaypak beni bekler. Kendimi bir çırpıda çıkarttım. Ama üzerim hep toprak olmuştu. Bu ne kadar toprak? Mezardan falan mı çıkarttın beni? Neyse ki uyanmadı. UyanmadıLAR. Yanında uyuyan benim boylarımda 3 tane daha ejderha görünce sonuna LAR eklemek daha mantıklı olur. Nasıl geldim ki ben buraya? Rüya lan işte. Sorgulayıp durma. Yapmam gereken şey belli. Ya kendini cimcikle. Ki işe yaramadı. O zaman kendi çıkışını yarat. Yani intihar et. O zaman geri dönebilirim. Tam karşımda bir uçurum vardı. Çok güzel Tam atlamalık. Geçen sefer atlamak istememiştim ama bu sefer atlayacağım. Kendimi bırakma zamanı geldi. Tam kendimi bırakmayı düşünürken zihnimde bir ses yankılandı.

    Anne-“Yerinde olsam bunu yapmazdım.” içimi bir korku kapladı. Arkama yavaş yavaş döndüm. Gözlerini açmış beni izliyordu. Bir anda iliklerime kadar korku hissettim. Rüya bu. Gerçek değil. Gerçek değil.
    ···
  18. 43.
    +2
    Bir kız vardı. O da Rian’lıydı. Terk edilmiş. Bizim ejderha da bebeği almış ve kendi çocuğu gibi sevmiş, büyütmüş. Yukarıda yaşayamadığı için anne olamamış ama o çocuğa annelik yapabilmiş. Bu diyara nasıl geldiğini anlamadım. Kendi telepatisini kıza öğretmiş. Ona ejderhalar hakkında ne var ne yoksa öğretmiş. O yüzden ejderhaların dilinden anlıyormuş. Normalde benim bile anlamamam lazım fakat nasıl anlıyorum bilmiyorum. Kız 6 yaşına bastığında bir konuşma geçmiş aralarında. Konuşma şu şekilde:

    “Bir gün bizi bu diyardan kurtaracağım. Böylece durmadan kaçıp saklanamamıza gerek kalmaz. Bizim diyarımıza geri döneceğiz.”

    Kız-“Anne. Neden bizi sevmiyorlar?”

    “Bizi değil kızım. Beni sevmiyorlar.”

    Kız-“Neden ki? Sen çok iyi bir annesin, her gece bana diyarından masallar anlatırsın, üşüdüğümde kanadının altına alırsın. Yoksa seni kıskanıyorlar mı?”

    “Hahahaha. Tabiki öyle değil kızım. Ben onlardan farklıyım çünkü. Beni anlamıyorlar.”

    Kız-“Ben ne dersen çeviririm onlara.”

    “Keşke bu kadar kolay olsa. Kızım. Bu insanlar gururlarına yenik düşmüşler. Başlarına ne gelse gururları kendilerini suçlayamadıkları için bütün suçu bize attılar. Bu yüzden de savaş var. Ejderhalar barış yanlısıdır. Asla savaşmazlar. Birilerin korumak dışında.”

    Kız-“O zaman anne beni koruma. En son yapabileceğim şey senin ölümünü izlemek.”

    “Onu o gün geldiğinde düşünürüz.” Dünyaya geliş amacını o zaman anlamıştı. Çocuğuyla beraber tüm ejderhaları bu diyardan kurtarmak. Daha sonra başka bir sahne geliyor.

    Gardiyan-“Suçlunun ormandaki inini bulduk. Sonunda yakalandın ejderha terbiyecisi Lyaa. Ülkemize getirdiğin vebadan, yıktığın kalelerden, yaptığın yasak büyülerden dolayı cezan idamdır.” Lyaa o kız mı? Bayağı büyümüş. Benim yaşlarımda olmalı. Gözlerini kapattı ve dövüşmeye başladı. içgüdüyü kullanıyor. Ama askerlerin sayısı az değil. Yaralanmaya başladı. En sonunda ise yoruldu ve düştü. Tam zütürecekelerken bizim ejderha sahneye çıkıyor ve alayını kanadını çırparak uçuruyor. Ama gardiyanlar bunu düşünerek gelmişler. Balistalar ile bir kanadını, ayağını büyük oklarla vurup sabitliyorlar. Son çare olarak ejderha kızını alıyor ve üzerinden pullar sökerek kızını pullara sarıyor.

    Kız-“Anne. Yapma.” dese de dinlemiyor.

    “En azından sen yaşa. Ben çok şey yaşadım. Şimdi sıra sende.” diyor ve fırlatabilecek en uzak noktaya fırlatıyor. Her şeyi göremedim. O arada ejderhanın kellesi kopmuş, yere düşmüş ve fışkıran kanı içimden geçiyordu. Çığlık atmaya başladım. Dizlerimin üzerine çöküp ağlamaya başladım. O arada gerçek dünyaya dönmüşüm haberim yoktu.
    Tümünü Göster
    ···
  19. 44.
    +2
    b-“Imm. Neden yapmamam gerekiyor?”

    Anne-“Belli değil mi? Kanatların yok. Sen uçabilen bir canlı değilsin muhtemelen. Senin türünde bir canlıyı ilk defa görüyorum. Bu diyarda tek zeki canlı ejderhalar sanıyordum. Kimsin?”

    b-“Ben Bir Bine. Bir insanım. insan ırkındanım.” Tamam. Olaylar anlaşıldı. iyice alışmaya başladım olaya. Artık korkmuyorum. Gerçek değil yani. Olamaz böyle bir şey. Dünyada uçan bir yer olacak ve insanlar oraya bir şey yapmayacak? Yemin ediyorum Ali Ağaoğlu oraya ilk konut diken isimlerden olur. Ama ne kadar güvenip alacaklarsa. Zemin sağlam durmuyor bir kere. Parçalanıp düşebilir. Ben ne düşünüyorum yav bu detayları.

    Anne-“Yalan söylemiyorsun. Zihninde biraz dolaştım. Kusuruma bakma. Çocuklarımı korumam lazımdı. Ama merak etme. Sadece gerekli olan kısımlara baktım. Yani sadece adını, ırkını ve yaşını biliyorum.“

    b-“O zaman karşılık olarak siz de adınızı söyleyin. Irkınızı da. Yaşınıza gerek yok.” Sanki kendimi Skyrim’in içinde gibi hissediyorum. Skill ağacım nerede?

    Anne-“Bana evlatlarımın seslendiği gibi anne diye seslen. Hem bizim ismimiz olmaz. isim siz insanlara özgü bir şey olmalı. “

    b-“Peki 3 çocuğunuzdan birini çağırdığınızda onlar nasıl anlıyorlar?”

    Anne-“Sana göstereyim.” Bir anda içimden gözlerine dikkatli bakma isteği geldi. Haa. Seslenme gibi ama bir tür telepatik yolla. “Bu arada ırkım sizin dilinizde Evren ve Ejderha olarak geçiyor. Ama daha sık olarak ejderhayı kullanıyorsunuz galiba.” Daha sonra yanındaki ejderha yavrularından biri gözünü açtı. Pulları siyaha yakın bir renkte maviydi. Bana doğru baktı ve korktuğu her halinden belli bir şekilde annesinin kanadı altında daha çok girdi.

    Anne-“Korkmana gerek yok. Zarar vermeyecek sana. Onun ismi Bir Bine.”

    “isim nedir?” Sesi kız çocuğu gibi çıkıyordu. Diğer ikisinden farklı olarak.

    Anne-“isim onlara özel bir şey. Yani ona Bir Bine dersen sana bakar.”

    “Bir çeşit büyü gibi yani?”

    b-“Yani. Öyle de sayılır.”

    “Tamam o zaman. Merhaba Bir Bine.”

    b-“Merhaba.” dedim ve elimi salladım. O da kanadını biraz kaldırdı, sonra mantıksız bir hareket yapıyormuş gibi düşünüp geri indirdi. Annesinin kanadının altından çıktı ve üzerime doğru yürümeye başladı. ilk baş biraz korktum. Ama belli etmedim. Geldi beni kokladı. Sonra kafasını kafama yaklaştırırken:

    Anne-“Zihnini okuyamazsın. Kendine özel bilgileri var.”

    “Ama her şeyi öğrenmemiz gerek diyen sendin.”

    Anne-“insanlarda özel hayat diye bir kural var. Onun için zihinlerini okumamalısın.”

    “Tamam. Özür dilerim.” Az önce sadece kafası kafama değseydi zihnimi mi okuyacaktı yani? Bu ejderhalar bir garip. Ama bu rüya ne zaman bitecek acaba?

    b-“Sorun değil. Özür dilemene gerek yok. Bilmiyordun.” dedim ve elimle kafasını sevdim. Tamam. ilk başta korkmuştum ama şimdi pek korkmaya gerek yokmuş diyorum. Dün boşu boşuna kendimi rezil ettim. Daha sonra diğeri de uyandı. Pullarının rengi annesine benzer şekilde kızıl renkteydi. Ama bu düşündüğüm gibi korkmadı. Beni gördü ve direk üzerime koşmaya başladı.

    Anne-“Dur. Zararlı biri değil.” demese üzerime atlayıp beni paramparça edecek. Gözlerini kedi gibi tehditkar bakıştan normal ve şaşkın bakışlara çevirdi.

    “Anne. Bu anlattığın hikayedeki hiçbir kişiye benzemiyor. Bu kim?”

    Anne-“ismi Bir Bine. isim ise onların türünde her insanın şifresi gibi bir şey Eğer Bir Bine dersen sana bakar ve seni dinlemeye başlar.”

    “Vayy be. Çok garip.”

    Anne-“Sen de duydun değil mi?” Kanadının altındaki son yavru ejderhaya baktı fakat gözleri kapalıydı. Onun da pulların rengi sarıydı. Birden gözlerini açtı.

    “Hemen yakaladın mı uyku taklidimi. Ama çok iyiydi değil mi?”

    Anne-“Yaklaştın. Az daha inanıyordum uyuduğuna.” Evet. Mutlu bir aile tablosu. Aklıma annemle babamın arasında uyuduğum zamanlar geldi. Çok küçüktüm o zamanlar. Nasıl aklıma geldiyse. Oysa ki her şeyi zihnimden sildim sanıyordum. Ben de uyuyormuş gibi yapardım. Ama hemen anlar annem gıdıklardı beni. “Nasıl anladın?” diye sorduğumda “Anneler anlar.” derdi. Yüzlerini hatırlamıyordum. Seslerini bile. Ne çok zaman geçmişti üzerinden. Birden kendimi onları izlerken buldum. Benim annem babam durmadan işe giderdi. Evde pek göremezdim diye hatırlıyorum. Bu düşünceler arasında dolaşırken birden üç yavru ejderhanın üzerime doğru geldiğini fark ettim. Etrafımda daire şeklinde dönüyorlardı.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 45.
    +2
    Fus Ro Dah!
    ···
    1. 1.
      0
      YOL-TOOL-SHUN en sevdiğim nida bu la.
      ···