-
26.
+5Bütün düşünceler ve koşuş sonrasında sonunda kumarhaneye vardım. içeri girdiğimde kaypak kapının önünde elinde saatle bekliyordu.
Süleyman-“Saat 7.56. iyi geldin.” Nefes nefese kalmıştım.
b-“Ananın. Heh” (Heh ler soluklanma.)
Süleyman-“Ne dedin anlamadım?” Vay amk boşluğuma geldi az daha anasına sövecektim.
b-“Amanın dedim. Heh. Ne koştum be. Heh.”
Süleyman-“Lan iki adım yürüdün. Sanki gören sanır evden koşup geldin.” Sakin ol sakin ol. Sövmeyeceğim. Kaypak hala kapıda elinde saatiyle bekliyordu.
b-“Gitmiyor muyuz?”
Süleyman-“Bekle. Bir kişi daha bekliyoruz.” Bir çırağı falan daha mı var yoksa? Aman. Yoruldum ya mantık bloke. 15 dakika sonra benim yaşlarımda, sarışın bir erkek daha içeri girdi.
Süleyman-“Berke. Ben de seni bekliyordum. Bu iş yerine geliş saati kaçta dedim sana?”
Berke-“8 dediniz.”
Süleyman-“Şu an saat kaç?”
Berke-“8.11 açıklayabilirim…”
Süleyman-“Açıklamanı muhasebeye yaparsın. Orada iyi dinleyiciler var. Seni kovuyorum. Her iş günü bu saatlerde işe geldiğini bilmiyor muyum sanıyorsun? Ben hataya bir kere musamma gösteririm, 2 kere gösteririm, ama sen 3 aydır aynı taku yiyorsun. Şimdi git muhasebeye ne kadar hakkın kaldıysa al. Sen de yürü benimle.” Lan bizim kaypak tek bana mı kayıyor mk. O kadar uzun cümle kullandı ve tek bir tokat bile atmadı. Hadi onu geçtim ettiği en büyük küfür taktu lan. Ben geç gelsem hem de 3 ay atomuma kadar küfür eder. Acaba neyde çalışıyordu? Neyse hatalı olan o. Bu sefer kaypağa hak verdim. -
27.
+4Barmenin önüne geldik. Barmen bir kızdı. Güzeldi de ha. Fiziği fena değil. 20-25 yaşlarında vardır. Yaşına göre olgun bir vücuda sahip.Tümünü Göster
Süleyman-“Gamze. Berke’yi kovdum haberin olsun. Ahan da yerine artık bu çalışacak.”
Gamze-“iyi yaptın abi. Çok önceden yapmalıydın ama sahibi değiliz ki dinleyesin.”
Süleyman-“Haklısın. Neyse işte bu çocuk sende. “ Haklısın mı? HAKLISIN MI? Lan ben desem “Lan 40 yılda bir gibin kalktı diye üzerine mi oturacaz pekekent. Bozuk saat bile günde 2 kere doğruyu gösteriyor sen daha bir kere gösterebildin.” der kayardı.
Gamze-“ismin nedir?”
b-“Bir Bine ismim.”
Gamze-“Aaaa. Çırağın olacak çocuk bu mu?”
Süleyman-“Ne çırağı. Daha kafası yok ki bunun çırağım nasıl olacak? Kafasını sen getir çıraklığını düşünürüz. Neyse işte eti kemiği her şeyi senin. Eğit adam et.” dedi ve yukarı kattaki odasına yöneldi. Yok daha kafası yok ki yok ne çırağı. Dingil dingil konuşuyor. Barmenlik falan mı yapacam yoksa?
Gamze-“Al şunları arka odada giyin. Süleyman abi durmadan senden bahseder. Ama bugün biraz kötü gibi. Bir sorunu mu var?”
b-“Yok yav ne kötüsü turp gibi. Birkaç tane sorunu var onu da benden duymaman daha iyi. Sonra bana kızar niye millete her şeyimi anlatıyon diye.”
Gamze-“Dünkü yemekte mi bir şey oldu ki?” Dünkü yemeği en son ben öğrendim herhalde.
b-“Evet. Ama detaylara giremem. Üstümü giyinip geliyorum. Ben burada ne yapacağım?”
Gamze-“Garsonluk yapacaksın bir nevi. içki isteyecekler senden sen de zütüreceksin.” Lan o kadar hevesle garsonluk için mi koştum mk. Lan bir kere de kaypaklığını bir kenara bırak da adam ol be. Neyse el mahkum giyindik kıyafeti. Zaten daha sabah pek müşteri de yok. Gamze ile oturduk sohbet ediyoruz.
Gamze-“Akşama doğru doluşmaya başlarlar buraya. Sen Süleyman abi ile beraber yaşıyon dimi?”
b-“Evet. Daha çok ev işlerini hallediyorum. Çamaşırlarını bulaşıklarını yıkar, yemek hazırlar, arada sarhoş olur meyhanelerden toparlarım.”
Gamze-“Vay be. Yemek neler yapabiliyorsun?”
b-“Ne isterse yapıyorum işte. Malzemesi varsa evde. Alışveriş için para bırakır ben de alışverişi yapar akşama ne isterse onu yaparım. Ama pek sık akşam yemeği yemez. Genelde dışarıda olur.”
Gamze-“Son zamanlarda işler yoğun. Kafamızı kaldıracak vaktimiz olmuyor. Özellikle bu yemek dolayısıyla gelen Kadir Bey’den dolayı. Biliyorlar ya Süleyman abi oğlu yalakaları hep dolduruyor burayı. Şahsen işime gelir. Ek mesai yapıyorum ücretim artıyor.”
b-“Peki durmadan mesaiye kalmana bir şey diyen yok mu?”
Gamze-“Kim bana ne diyecek? Annem tımarhanede. Babam ise annemin hamile olduğunu öğrendiğinde bırakıp gitti. Ben tek başıma yaşıyorum.” Lan. Niye bu kadarını anlattı ki? Üzüldüm lan.
b-“Üzüldüm. Bu kadarını söylemene gerek yoktu. Sadece tek yaşıyorum desen yeterdi.” Gamze omuzuma vurdu.
Gamze-“Ben kendiminkini anlattım. Şimdi sıra sende. Anlat bakalım. Süleyman abinin dediğine göre sen de pek güzel bir çocukluk geçirmemişsin.”
b-“Valla seninki kadar kötü değil ama annem ve babam trafik kazasında vefat ettiler. Sonra anneannem ve dedemde kaldım onlar da 2 gün arayla vefat edince dayım beni sahiplendi. O da birilerine borçlanmış ödeyemeyince intihar etti. Zaten diğer akrabalarım da lanetli bu çocuk eve almam gibisinden şeyler söyleyince ben de son çare olarak yatılı kalacağım bir iş aramaya başladım. işte daha sonra kayp… Süleyman abi beni işe aldı. Benim de hayat hikayem bu. “Anlattığım sadece bu kadar. O kadar kötü şeyler yaşadım ki hepsini hafızam kaldırmadı zorla unuttum. Şu an ise ciddi ciddi hiçbir şey hatırlamıyorum. Sadece sözcükler. Annemin babamın yüzünü bile hatırlamıyorum.
Gamze-“Seninki de fena değilmiş. Neyse bak gelmeye başladılar. Sen de işine dön.” dedi ve anlattığı gibi dolaşmaya başladım. -
28.
+4iş aslında o kadar da zor değil. içki istiyorlar ben de getiriyorum. Bu kadar. Arada markalarını karıştırıyorum onda da saolsun Gamze yardım ediyor. Bar masasına geldim. Gamze içkileri hazırlarken
Gamze-“Bu gece de yoğun olacak herhalde. Baksana şimdiden doluşmaya başladılar.” Şimdiden mi? Saatime baktım. Saat gece 00.20. Yuh. Kaç saattir buradayım? Sabah 8 de başladım kaçta çıkacam buradan?
b-“iş kaçta bitiyor?”
Gamze-“Sabah 6’da.” Oha lan. Günde 2 saat mi uyuyacam. Bu kaypak çıldırdı mı mk. “2 gün izinlisin sonra.” Lan ilk başta şöyle desene. Ben de korktum. Neyse bari iyi oldu bu. Şimdi parayı da sorarım da kaypak direk “Lan dingil ben sana evimi paylaşıyorum, beleş yiyon içiyon sıçıyon çekiyon. Daha bir de para mı verecem sana?” der. Onun için hiçbir şey demeden çalışmam lazım. Hem evdeki çalışmadan daha kolay bu. Orada evi temizle, yok süpür, sil, toz al, pencereyi sil, perdeler eğer kirliyse yıka, yemek yap… Yani burada sadece git ve içki zütür. Bu kadar. Gamze arkasını döndü. Tam tepsiyi elime alacak iken bir anda gözlerim karardı. -
29.
+1Gözlerimi ovuşturup geri açtığımda yine ejderhaların yanına gelmiştim. Lan işin ortasında birden kayboldum ben o zaman. Ahan da kaypak beni gibecek. Hayır yaa. Hatta evden bile atabilir. “Neredeydin sen” diye hesap soracak o zaman ne hesap vereceğim? Arkama baktığımda hepsi uyuyordu. Annelerinin kanadının altına girmişler bile. Anne ejderha gözlerini açıp bana baktı:
Anne-“Hoş geldin Bir Bine. Çok gergin gözüküyorsun, bir sıkıntın mı var?”
b-“Sadece yanlış zamanda dünyadan kayboldum. işteydim.”
Anne-“iş derken ne demek istediğini anlamadım. iş dediğin bir eylem gerçekleştirme. istediğin zaman devam edebilirsin.”
b-“Bizim dünyada öyle değil. Belli bir saatimiz var. O saatler içinde çalışmazsak bize yemek (para desem açıklaması var ohoo) vermezler.”
Anne-“Yemek yemek için çalışman mı lazım? Burada iken ağaçtan koparıp yiyecektin az kalsın zehirli olan meyveyi.”
b-“Burada öyle ama bizim dünyada sizinki kadar çok meyve ağacı yok. Hem olsa bile sahibi vardır.”
Anne-“Doğadan gelen bir meyveyi başka bir insan mı sahipleniyor?”
b-“Tam anlamıyla öyle. Ama boş yere sahiplenmiyor. Kendi yetiştiriyor besliyor karşılık olarak veriyor. (Şimdi yok devlet vergisini alıyor yok osu busu şusu anlatmadım hepsini.) Ve o meyveyi almak için çalışmam lazım. Şimdi birden ortadan kaybolduğumu görünce bana kızacaklar. Hatta belki artık yiyecek bulamayacağım.” Lan para falan olayına girsem iyicene kafası karışacak.
Anne-“Çok yorgun gözüküyorsun. Şimdi sen bunları düşünme. Sadece uyu. Yarın ne yapacağını düşünürsün.” Dediği gibi çok yorgundum. Tam yere yatacaktım kanadını açtı. Ha. Yani diyor ki çocukların yanına yat. Tamam. Fark etmez. Sadece uyumak istiyorum. Dediği gibi. Yarının derdi yarına. Beta ile Alfa’nın arasına yattım. Anne de kanadını kapattı. içerisi gerçekten de iyi ısındı ha. Kanadı bayağı iş görüyor. Elimle kanadına dokundum. Gerçekten tül gibi bir kanadı var. Parmağımı kanadının üzerinde gezdiriyordum.
Anne-“Oynamaya devam edersen ben de uyuyamam sen de uyuyamazsın.” Hemen elimi çektim. Hissettiğini bilmiyordum. Utandım açıkcası. Alfa’ya doğru döndüm ve uyumaya başladım. -
30.
+3Uyandığımda kimse yerinde yoktu. Demek ki hepsi uyanmış. Ama annenin kanadı hala kapalıydı. “Acaba hala uyuyor mu? Kanadını kaldırsam uyanır mı?” diye düşünürkenTümünü Göster
Anne-“Günaydın Bir Bine.” dedi ve kanadını kaldırdı. Kaldırdığı anda üç yavru da üzerime koşmaya başladı. Alfa üzerime atladı ve yüzümü yalmaya başladı. Beta ve Gama da eşlik ettiler. Her tarafım ıslandı resmen. Arada biraz kaydırma yapıp kıyafetimi de baştan sona yalamışlar. Vay keratalar. Çıkartsam mı diye düşündüm. iş yerinin kıyafeti. Sonra dedim “Aman boşver ne olacak? Çamur olmamıştı kıyafetim. Islak da olmaz ya?” dedim. Sonunda ayağa kalkabildim.
Beta-“Özür dilerim. Zamanında seni uyarsaydım aşağıya düşmezdin.”
Gama-“Asıl benim hatamdı. Ben özür dilerim. Uçamayacağını düşünmeliydim.”
Alfa-“En hatalı kişi bendim. Asıl ben özür dilerim. Senin koşman gerektiğini söylememeliydim.”
b-“Yok be sizin hatanız yok. Asıl ben hatalıydım. Düz kontak koştum öyle. Siz o kadar da yardım ettiniz ben sizi dinlemedim. Dinleseydim oradan düşmezdim. Anneniz haklı. Mağdurum diye haklı değilim. Özür dilerim.”Düz kontağı anlamadılar muhtemelen konuyu anladılarsa sorun yok.
Anne-“Hepiniz hatanızı anladıysanız size hikayeyi anlatmamın zamanı da geldi. Hepiniz dizilin karşıma bakayım. Bir Bine. Sen de dün yiyemediğin meyveleri al ye. Acıkmışsındır.” Annem bu olmalı ya. Kesin eminim. Ben daha leb demeden leblebiyi anlıyor. Anneler de böyle değil midir? Aslında hatırlamıyorum. Annem nasıl birisiydi, nereliydi vs. Ama anne böyle bir şey olmalı. Gerektiğinde evladını kanadı altına almalı. Kanattan kastım mecazi olarak. O gerçekten de alıyor ama neyse. Baba da aynı mantık zaten. Hepimiz kanadının altından çıktık, ben tabi meyveleri de aldım karşısında sırayla oturduk. Kırmızı portakala benzeyen meyveyi ısırdım. Tahin ile pastırma karışık bir tadı vardı. Pek güzel değil ama olsun. En azından karnım doyuyor. Diğer meyveleri de denerken en beğendiğim meyve kırmızı benekli mavi bir meyve oldu. Çilek ile portakal karışık bir tadı vardı. Ben yemeğe başlamışken anne de anlatmaya başladı.
Anne-“Şimdi başlamadan önce size bir soru soracağım. Siz buranın neden havada durduğunu biliyor musunuz?” Kimseden ses çıkmadı. Ben de hayır der gibi kafamı salladım. “O zaman size anlatayım. Burası bu gezegenin 3. katmadı. Aşağıdaki katın altında da bir kat var. Ama artık orada kimse yaşamıyor. Eski zamanlada ilk ejderha olan atamız bize bir gezegen bulabilmek için dolaşmaya başlamış. Kendisi neden dünyaya geldiğinin farkındaymış. Sırtında 2 yavrusu ile bir gezegen bulmayı hedeflemiş. Uçmuş, uçmuş ve uçmuş. Sonunda yorulduğunu ve ölmeye başladığını hissetmiş. Bir yıldız görmüş. O anki yorgunluğundan mı yoksa gerçek mi olduğunu bilmeden bir ses duymuş. “Bana yardım et.” diyormuş ses. Ses ise yıldızdan geliyormuş. Yıldızın yanına uçmuş.
Yıldız-“Bana yardım et. Ölmek üzereyim.”
Ata-“Nasıl yardım edebilirim ki sana?
Yıldız-“Ateşim sönüyor. Ateşinden biraz verirsen kendimi toparlayabilirim.”
Ata-“Verirsem ben de ölürüm ve sırtımda taşıdığım evlatlarım ölür. Türüm başlamadan son bulur.”
Yıldız-“Öyleyse seninle anlaşma yapalım. Bana ateşinin tamdıbını ver, ben de senin evlatlarının üzerimde taşıyayım.”
Ata-“Ejderha olsalar da yıldızın ateşine dayanacak kadar güçlü değiller.”
Yıldız-“Senin bedenin bu gezegenin üzerine toprak olacak. Bedenin toprak olup tamamen beni kapatacak. Böylece ben ısımı kaybetmemiş ve sonsuza kadar yaşıyor olacağım, sen de evlatlarını kurtarmış olacaksın.”
Ata-“Benim bedenimde yer kalmazsa ne olacak? O zaman torunlarım nasıl yaşayacak?
Yıldız-“Onlar da öldüklerinde toprak olacaklar ve katman katman büyüyecek bir gezegen haline gelecek. Böylece hem ben ölmeyeceğim, hem sen de çocuklarının, torunlarının ve üzerinde belki de farketmeden getirdiğin birkaç hayvan ve bitki türünün yaşamasına yardım etmiş olacaksın.”
Ata-“Öyleyse anlaştık.” demiş ve bütün gücüyle yıldıza ateşini üflemiş. Ateşi bittikten sonra bedeni parçalanıp toprak haline gelmiş ve en alttaki katmanı oluşturmuş. Daha sonra bu kutsal bir gelenek haline gelmiş. Üst bölgede kalan her ejderha anneleri öldüğünde diğer kardeşlerini düşürmeye çalışır. Bu sayede son aşamaya gelir. Anne olma sırası yukarıda kalan son ejderhadadır. Ben öldükten sonra sıra size gelecek. Aşağıya düşen ejderha ise anne olma hakkını kaybeder. Benim 3 tane çocuğum oldu. Gerçekten annelik görevi bana geldiği için mutluyum.” O an aklıma ilk uyandığım zaman anne ejderhanın pençesi üzerimdeydi ve üzerim hep toprak olmuştu. Yoksa…
b-“Peki ejderhalar ölüme yakınken toprak olmaya başlarlar mı yoksa bir anda mı toprak olurlar?”
Anne-“Belli bir yaştan sonra toprak dökerler sonra direk toprak olurlar.” dedi ve gözlerime baktı. Öldüğünü anlamıştım. Yavaş yavaş ölüyordu. Bu gerçek içime oturmuştu. Kendimi yumruğumu sıkarken buldum. Çocuklarının yanında söylemem doğru mu ki acaba? Ben bunu düşünürken daha büyük bir gerçekle karşılaştım. -
31.
+2Alfa-“Senin de ölmene az kaldı değil mi? Her sabah uyandığımızda üzerimizde toprak oluyor.” Bunu heyecanlı biçimde söylemişti. Neden? Nasıl? Nasıl heyecanlı konuşur? Tam ona kızmaya yeltenecekken:
Anne-“Evet. Ölüyorum. Bir Bine. Sizin dünyada ölüm kötü bir şey olabilir ama bizim dünyada ulaşabileceğin en yüksek yerdir. Atalarına kavuşursun. Çocuklarının yaşayacağı bir toprak olursun. Onun için ölüm burada kötü anılmaz, aksine kutlanır.” Benim de kutlamamamı mı istiyor ki? Yapamam. Olmaz. “Merak etme. Çok da yakın bir zamanda değil. Her canlı elbette ölecektir. Ben her şeyi yaşamış bir ejderhayım. Atalarımın yarattığı kıtalarda uçtum, en alt katmanı gördüm, bir çok ejderha ile bilgi paylaşımı yaptım… artık sıra sizde. Sen de dahilsin buna Bir Bine. Hem sen kendi dünyanı ve bizim dünyamızı da dolaşabilirsin. Sen bizden daha çok şey göreceksin belki de. Hatta belki benden daha fazla şey görmüş bile olabilirsin. Onun için ölenlerin arkasından üzülme.” Çok da yakın bir zamanda değil demesi biraz olsun rahatlatmıştı.
Anne-“Siz devam edin. En son Bir Bine’ye nasıl içgüdüsünü kullanması gerektiğini öğretiyordunuz. Bu sefer ben de bakacağım bakalım nasıl öğreteceksiniz.” Hah. Oyun başlasın. Oyuncak= Bir Bine. Neyse yav sonuçta benim de hoşuma gidiyor. -
32.
+3b-“Bu sefer göz yalaması yok.” ayağa kalktığımda korkunç bir detay fark ettim. Lan yanlarında küçücük kalmışım. En küçüğü Alfa benden 20 santim uzun. Yanlarında cüce gibi kaldım. Daha dün benimle aynı boydaydı bunlar.Tümünü Göster
Gama-“Cezasız olmaz. Eğer açarsan yalarım.” Off. Bunlarla anlaşamayacağız.
b-“Tamam lan. Bulacam seni bu sefer.” Gözlerimi kapattım ve odaklanmaya başladım. Ne yapacağım ki? Hiçbir şey düşünme. Yürümeye başladım. Bilerek taşa takılıp yere düştüm. Gözümü açtım. Tam yalayacakken üzerine atladım ve “Yakaladım seni” dedim.
Gama-“Ama yaa. Bu hileye girer.” Derken gözünü yaladım. Hemen geri çekilip gözünü kanadıyla silmeye çalıştı. Iyyy lan. iğrenç bir tadı var. Nasıl göz yalamaktan zevk alıyorsunuz.
Anne-“Hmm. Bence hile değil de daha çok zekasını kullandı. Ama içgüdüsünü de kullandı. Taşın orada olduğunu nasıl biliyordun? içgüdün sayesinde yerini tespit ettin.” Gerçekten de ha. Gözüm kapalıyken orada taş olabileceğini hissettim. Daha sonra planı yaptım. Yani araya zeka girmesiyle içgüdüm kapandı.
Anne-“En azından artık nasıl hissettirdiğini biraz biliyorsun. Bununla biraz daha çalış. Ama bu sefer taşa takılıp düşme bilerek. Gerçekten onu bulmaya çalış.” Birden beta yanıma geldi ve
Beta-“Anne. Dün gece Bir Bine yanımda uyurken anılarının birazını kontrol ettim.”
Anne-“Neden yaptın bunu? Sana ben söylemedim mi bakmaman gerektiğini?”
Beta-“Anne. Bilerek bakmadım. Bir Bine uyurken kafasını benim kafamın üzerine koymuş. Bilinçsiz olarak gördüm. Uyandığım anda bir insan gördüm. Kafasında Bir Bine gibi kürkü yoktu. Ve sonra bizi gördüm. Bizi nasıl gördüğünü. Bizim gibi göremiyor. O yüzden öğrenemiyor. Anlıyor ama uygulayamıyor. “ Öyle bir anı gördüyse ve içinde kaypak varsa kabustur o. Keşke görmeseydi.
b-“Sorun değil. Yanlışlıkla yaptıysa bir problem yok. Orada gördüğün kafası kürksüz insan ne diyordu peki? Bir şey söylüyor muydu?”
Beta-“Sana kaşlarını çatmış bakarken gördüm ve senin korktuğunu hissettim ama gözlerinin içinde sanki sana karşı bir sevgi besliyordu. Annemin bize baktığı gibi bakıyordu sana. Ama bu bakışını gizliyordu. Zaten sonra bizi gördüm. Anneme baktığını, annemin kanadının altına girdiğini ve utanma hissiyle yanımıza yattığını gördüm. Başka da bir şey görmedim.” Lan kaypak mı bana sevgi besleyecek? Güldürme beni.
Anne-“Bilerek yapmadıysan bir problem değil. Ama dikkat edin bir daha yapmayın. Oranın bilgileri bizim için yanlış olabilir. Size doğru gelse bile.”
Beta-“Bir daha zihnine girmek istiyorum Bir Bine. Bu sefer bilgi almak için değil. Bilgi vermek için. Biz dünyayı nasıl görüyoruz onu göstermek için.” Anne ejderhaya baktım. Hiç tepki vermiyordu.
b-“Tamam. Göster bakalım.” dedim ve kafasını kafama değdirdi. -
33.
+3O anda onların nasıl gördüğünü gördüm. Kendi gözüyle kendime baktım. Gerçekten dünyayı daha renkli görüyorlar ve keskin görüş dedikleri şey de mesela bir cisime odaklandıklarında diğer işe yaramayan şeyler bulanıklaşıyor. Sadece gideceği yol ve o kişi tam net gözüküyor. Hatta daha fazlasını da gördüm. Uyandığı anı gördüm. Ben yanında uyuyordum. Kafam kafasının üzerindeydi gerçekten de. Gözlerini açtığı anda benim anılarımı görünce hemen kafasını çekti ve benim kafam biraz sert bir biçimde yere düştü. Ama uyanmadım. Nasıl uyanmadıysam. Daha sonra keskin görüş ile uykumda ağladığımı fark etmiş. Ve kanadına “Anne, baba, gitmeyin.” diye sarılmışım. Ve o da kanadını bırakana kadar yerinden kalkmamış. Arada bir sıkmışım ve acı çekmiş ama bağırmamış veya tepki göstermemiş. Sadece beklemiş. En sonunda bırakmışım ve o da annesinin kanadının altından o şekilde çıkmış. Bunu görünce kendimi kötü hissettim.
Beta-“Ben de fazla görmüştüm sen de gördün böylece ödeşmiş olduk.” dedi. Bunu göstermesi iyi olmuştu. Arada yastığım ıslak uyanıyordum. Demek ki uykumda ağlıyorum. Ama hatırlamadığım birine karşı nasıl böyle bir ağlayabilirim ki? Özellikle 22 yaşıma gelmişken? Uykumda çocuk gibi ağlıyorum demek.
b-“Alfa, Beta, Gama. Hepinize teşekkür ederim. Sayenizde artık daha iyi anlıyorum. Sizin keskin görüşünüz sayesinde bu içgüdüye daha yatkınsınız. insanlar daha çok tek bir şeye odaklanamaz, her şeyi görürler. Onun için öğrenmem bu kadar zordu. Artık anlıyorum. Teşekkürler.” -
34.
+4Alfa-“Şimdi gözlerini kapat. Tekrar dene.” Aslında bana bunlardan daha çok şey verdi. Anlıyorum. Ben hep bir kişiye odaklanmaya çalıştım. Evet, ejderha olsaydım kesinlikle işe yarardı. Hatta çoktan öğrenmiştim belki de. Ama şimdi gözlerimi kapattığımda her şeyi görebiliyorum. Çimenlerin seslerinden, kokularından, tenime değen rüzgardan, her şeyden, hem de her şeyden anlayabiliyordum. Şu an gözüm açık gibi. Her şeyi görebiliyorum. Ama renksiz. Her yer siyah. Sadece algıladığım şeyler beyaz. Yerdeki çimen, taşlar, yakınımda duran Beta, hemen arkama doğru koşan Alfa ve annesinin yanında duran Gama’yı bile görebiliyordum. Ama anneyi tam olarak göremiyordum. Demek ki hala öğrenmem gereken çok şey var. Yürümeye başladım. Gama tam karşımda olmalıydı. Tam gamaya dokunacakken hızlıca kaçtı ve önüme Alfa geçti.Tümünü Göster
b-“Alfa çekil. Gama arkanda.” Ama Gama ile Alfa yer değiştirdiler. Gama arkama geçti. Alfa da önümde duruyordu. Arkama elimi attım. Tuttuğum kişi kesinlikle Gama’ydı. Gözlerimi açtım ve
b-“Yakaladım seni” dedim ve gördüğüm kişi karşısında şok oldum. Bu Beta’ydı. Ne ara? Nasıl karıştırdım? Ve tabi gama yanıma koşup gözlerimi yaladı.
b-“Yaa. Ama nasıl?” Gözlerimi sildim.
Anne-“Hahahaha. Çok yaklaşmıştın. Sadece yakınında duranın Beta olduğunu düşünme hatasına düştün. Sen gözlerini kapatır kapatmaz hızlıca yer değiştirdiler. Ama yine de çok güzeldi. Aferin.” dedi ve anneye döndüm.
b-“Evet. Bence de çok iyiydi. Gözlerim kapalı her şeyi görmek garip bir duygu.”
Anne-“işte bunu geliştirebilirsen bakarak meyvenin sana yararlı mı zararlı mı olduğunu bile anlarsın. Şimdi uyku zamanı geldi. Gelin ve yatın uyuyun. “ Kanadını kaldırdı. Gerçekten zaman hızlı geçti. Kesin kaçtığımı falan düşünmüşlerdir. Lan ne güzel yatacak yer ve iş hazırdı be. Şimdi dünyaya dönünce baştan başla. Gerçekten yorulduğumu düşündüm. Düşünmek istemiyorum. Gidince düşünürüm. Hem ne yapacam muhtemelen yeni iş arayacağım. Bu kadar kolay. Kanadının altına girdik ve yattık. Beta bana kanadını uzattı ve
Beta-“istersen sarılabilirsin.” dedi.
Alfa-“Benimkine de öyle.” dedi ve o da kanadını uzattı. Hatta uzakta duran Gama bile yetiştirmeye çalışarak
Gama-“Benimkine sarıl.” dedi. Oysa yetişmiyordu bile. Birden gülme tuttu beni.
b-“Hepiniz bir yanıma gelin bakayım.” dedim ve Alfa ile Beta zaten yanımdaydı, Gama ise önüme geldi. “Size bir şey soracağım. Annenize söylemek yok ama. Benim istediğim anıları düşünürsem siz sadece benim istediğim anıları görebilir misiniz?” -
35.
+2Alfa-“Evet. Zaten Beta da sana öyle yapmıştı.”Tümünü Göster
b-“Haa. Tamam o zaman. Buraya ilk geldiğimde neler hissettiğimi kim görmek istiyor?” Hepsi de “görmek istiyorum.” diyordu. “O zaman hepiniz kafanızı getirin bakalım.” dedim ve hepsine kafamı değdirdim. O arada dünyadaki olaylar hariç burada neler yaşadığımı, anne ejderhanın gözünü gördüğümde nasıl korktuğumu, onları uyurken gördüğümde nasıl kaçmak istediğimi ve anne ejderhanın nasıl fark ettiğini, hayal sandığımı, gerçek olduğunu anladığımda ormana gittiğimi vs. hepsini gösterdim. Dünya ile ilgili hiçbir şey göstermedim.
Gama-“Vavv. Çok güzeldi. O zaman şimdi sıra bende.” dedi ve anılarını göstermeye başladı. Uyuyor taklidi yaptığı zamanı, benim geldiğimde ilk başta nasıl korktuğunu, annesi sorun yok dediğinde direk korku hissinin yok olup merak hissine dönüşmesi ve üstelik onların gözlerinden arada keskin bakış arada da normal ama renkli olarak görmek çok hoştu.
Alfa-“Tamam. Şimdi de ben.” dedi ve kafasını değdirdi. Beni ilk gördüğü andaki annesini koruma hissini, annesine bir şey olacağının telaşını, benim uçurumdan düştükten sonraki ceza konuşmalarındaki suçluluk duygusunun ağırlığını hepsini hissettim. Daha sonra bugün nasıl eğlendiğini gördüm ve tekrar döndük.
Beta-“O zaman sıra bende.” dedi ve yine zihnine girdim. Bu sefer duygularını da görebilmek ayrı bir histi. Beni ilk gördüğünde korkması ve annesinin kanadı altına iyice girmesi, annesi bir şey yok dese bile bir süre bana yaklaşamaması, ben ormana giderken kendisinden korktuğumu düşünüp üzülmesi, kanadına sarılıp “Anne, baba, gitmeyin” diye ağlarken hissettiği annelik içgüdüsü, kanadını bıraktığımda kendine gelmesi ve kanadının altından çıkması hepsini gördüm.”
Alfa-“Annelik içgüdüsünü hissettin mi sen yani?”
Beta-“Evet. Çok garip bir duyguydu.”
b-“Evet. Gerçekten garip bir duyguydu.” Sanki bu duyguyu bir yerden hatırlıyorum gibi hissettim. Anne ejderha kanadını açtı ve
Anne-“Oynadığınız oyun çok ilginçmiş. Benim de katılmama izin verin. Hem annenizden nasıl gizleyecektiniz ki bu oynadığınız oyunu bakalım?” dedi ve kafasını bize yaklaştırıp dokundurdu. Bu sefer de annenin gözünden görüyordum. Benim ilk kokumu aldığı sırada evlatlarını sakladığını fakat Alfa’nın beni bulmaya çalışması, beni ilk gördüğü zaman keskin bakış yapması, karnımda gümüş bir kordon ile bağlı görmesi ve “kimsin sen?” dediğinde benim ortadan kayıp olmam, daha sonra bedenimle buraya uyuyor şekilde gelmem ve anılarımı kontrol etmesi, beni kabullenmeye başlaması hatta şu anda beni evladı olarak görmesi, hatta ben uçurumdan düştüğümde aşırı telaş yapıp beni kurtarması ve bize her kızdığında kendini kötü hissetmesi ama bizim için daha iyi olacağını bilmesi. Kanadıyla oynadığım zaman gıdıklanması. Zaten sonra kafasını çekti ve
Anne-“Hadi bakalım. Şimdi uyuyun.” Dedikten sonra kanadını kapattı. -
36.
+3Herkes uyuduğunda benim gözüme uyku girmemişti. Ne zaman önce kendimi bu kadar mutlu hissettim? Uzun süredir hissetmemiştim. Sanki bu dünyaya ait gibiydim. Annem bu ejderha olmalıydı, kardeşlerim bunlar olmalıydı. Ama değiller. Ne ben buraya aidim ne bu ejderha benim annem ne de bu yavrular benim kardeşim. Bunu düşündüğüm sırada kaybolmaya başladığımı hissettim. Gerçek dünyaya dönüyorum demek. Anne ejderhanın kanadına dokunduktan sonra gözden kayboldu.Tümünü Göster
Geri döndüğümde Gamze arkasına dönüktü. Ben tepsiyi kaldırıp dağıtmaya gittiğim zamandan kalma. Lan. LAN LANN. Zaman hiç ilerlememiş. LAĞĞN. Çok mutluyum. Cidden. O kadar stres yapmıştım ki stresle çalışan motor yapsalar benim motor uzaya çıkar. Aslında dakikalar içinde stresim geçiren bir annem vardı. ilk kez annem olarak düşündüm onu. Beni gerçekten evlatlarıdan ayrı tutmadığını gördüğümden dolayı olsa gerek. Elime aldım tepsiyi dağıtmaya başladım. Keyfim bayağı yerindeydi. O değil benim yaşlarımda kişiler bile burada kumar oynuyordu. Bunların yerinde olsam ve bu kadar param olsa bir iş sektörüne atılırım. Ne bileyim bir yerlere ortak olurum. Burada oturur kumar mı oynarım? Aslında bu içgüdü mevzusu bayağı iyi oldu. Arada birkaç rahatsız ayağını falan uzatıyor. Eski ben olsa kesin takılıp düşer bardakları kırardı.
Benim yaşlarımda birinin yanından geçiyordum. Yanında kızlar kaynıyor ama. Yanından geçtiğim an nedense midem karıncalandı. Nedenini anlamadım. Ama biraz sonra anladım.
Ad-“Şşşt. Garson. Bir gelsene buraya.” Yanına yürümeye başladım. Benden içki isteyeceğini düşündüm ama yaklaştıkça midemdeki karıncalanma artmaya başladı. Midemdeki karıncalanma beni geriyor. Yanlarına vardığımda adam bir kızı işaret etti.
Ad-“Şimdi sana soru. Sence bu kızın ismi nedir?” Kız ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Aslında o kadar da belli etmiyordu. Ama anlamıştım yani.
b-“Maalesef bilmiyorum.” dedim.
Ad-“ismi Huriye. inanabiliyor musun? Tam bir köylü ismi tsstststssts.” dedi ve yanındaki kızlar da gülmesine eşlik etti. Gülüşüne sokam.
b-“Huriye bence güzel bir isim. Huri cennette yaşayan güzel kızlar anldıbına gelir. Birinin dünyada olmasını sorun etmem.” dedim. içime playboy mu kaçtı lan. Ama alışkanlık işte. Şımarık çocukları züt etmek gibi bir alışkanlığım var.
Ad-“Ne diyorsun lan sen? Garson parçası seni. Zaten sana sormam hata. Köylü köylünün halinden anlıyor işte tsststtststss.”Laf söylemeli miyim? Bilmiyorum. Söylersem olay uzar. Hiçbir şey söylemeden arkamı döndüm ve Gamze’nin yanına yürümeye başladım. Bir anda arkamda bir şeyin bana hızla yaklaştığını hissettim. Bu o çocuktu. Nasıl mı anladım? Gama’yı bulmaktan daha kolay. Ha. Bulamadım daha ama neyse. Bu dünyada ayakkabısının çıkardığı gıcırtı, kalkarken sandalyesinden çıkan ses, koşarken her adımda attığında çıkan ses, parfümünün kokusu… yani çok belli. Tam bana vuracakken sanki sağdaki boş bardağı alıyormuş gibi sağa kaydım ve çocuğun yumruğu boşa çıkıp yerde yuvarlandı. Birkaç kız yanına koştu ve kaldırdı. -
37.
+2Ad-“Aptal köylü seni. Sen benim kim olduğumu biliyor musun lan?”
Süleyman-“Asıl sen benim kim olduğumu biliyor musun lan? Benim mekanımda kime artistlik yapıyorsun sen?”
Ad-“Süleyman abi sen karışma. O veletle benim aramda.”
Süleyman-“O velet dediğin benim çırağım oluyor. Haddini bil alırım seni ayağımın altına.”
Ad-“Bu iş burada bitmedi.” dedi ve kapıya doğru yöneldi. Kapıdan dışarı çıkana kadar arkasından baktı. Dışarı çıktığı anda tam kaypağa teşekkür edecekken yakama yapıştı ve duvara yapıştırdı. Bunu anlamadığıma göre hala içgüdüye çalışmam lazım notu aldım kenara.
Süleyman-“işte bu yüzden babama hayata hazır değil dedim. Daha ilk günde başına bela aldın. Ne yarağımı yemeye lafına karşılık verdin?”
b-“Ne yapsaydım. Sussa mıydım? Sen öğretmedin mi bana zor durumda görürsen tekme atmayıp ayağa kaldırmam gerektiğini söyleyen? Şimdi niye kendinle çelişiyorsun?”
Süleyman-“Sana başını belaya sokmamayı da öğretmiştim hatırlarsan. Ama yarak kafalı olduğundan sağdan dediğimi soldan attırıyon. Ona laf sokmadan da kurtarabilirdin kızı. Bu sorunu kendin çözeceksin. Madem hayatı öğrenmen lazım bu sorunlarla da kendin yüzleşmen lazım.” Sanki hayatın boyunca çok yardım ettin de şimdi yardım edecen. Gerçekten. Beta nasıl görmüş bunda o sevgi dolu gözleri. Ben baktığımda sadece sinirli, iğrenç birinin gözlerini. Bir an gözünün seyirdiğini fark ettim. Başka da bir şey yok. Yakamı bıraktı ve “Ben erken gidiyorum eve. Siz de bir saate işi bırakırsınız. Zaten kimse de kalmadı. Temizliği yapın dağılın.” dedi ve ön kapıdan çıktı. -
38.
+3Metroya doğru yürümeye başladım. O arada da alıştırma yapayım dedim. Gözlerimi kapattım ve her bir detaya odaklanmaya çalıştım. Gözlerim kapalı yürüyorum sokakta. Zaten sokaklar boş yani tek tük adamlar var. Onların da bana bakışlarını hissediyordum. Birkaç kişilik grubun yanından geçtim. Geçerken birden midem tekrar karıncalanmaya başladı. Bu gerginlik hissi. Gergin olan birileri var. O grup. Pek iyi niyetli değiller. Arkamdan takip etmeye başladılar. Biri bıçak saklıyordu. Rüzgarın bıçağa değerken çıkardığı uğultudan anladım. Pek iyi değil. Öldürme niyetindeler. Kaç kişi. 1, 2, 3, 4. 4 kişiler. Birinde bıçak var. Bıçaklı olanı etkisiz hale getirebilirsem diğerleri kolay lokma. Bir anda içgüdüm kapanmaya başladı. Korku içgüdümü kullanmama engel oluyordu. Gözüm açık yürümeye başladım. Sakinleş sakinleş sakinleş... Sakin olmazsam öleceğim. Şimdi büyük bir kumar oynayacağım. Gözlerimi kapattım. Ejderhaların yanına gideceğim, gitmeliyim, oraya gitmeliyim, bedenim oraya ait, gitmeliyim. Hayır. işe yaramıyor. Git gide yaklaşıyorlar. Her seferinde ne oluyordu da orada oluyordum? ilk gittiğimde Rıdvan abinin dükkanının kapısının önündeydim, ikinci gittiğimde ise yemekteydim, son gittiğimde elimde tepsiyi kaldırıyordum. Hepsinin ortak bir noktası olması lazım. Hep gözüm kararıp gidiyorum. Tek bulabildiğim ortak nokta bu. Daha da yaklaşmaya başladılar. Yapacak bir şey yok. Kabullenmeliyim. Bulamadım. Koşarak kaçmaya başladım. Onlar da arkamdan koşmaya başladılar. Yardım edecek kimse yok mu? Kimse yok mu? Kimsem yok mu? Derken kendimi başka bir yerde buldum.
-
39.
+3Büyük bir salondayım. Halkın arasında. Önümde kocaman bir taht vardı. Altından yapılmış. Zümrütlerle süslenmiş. Orada tac takan biri oturuyordu. Bir an aklımdan kral olarak geçti. Evet. Gerçekten de öyle. O bir kral. Ama ben neredeyim? Halktan insanlara biraz daha dikkatli bakınca bir detay fark ettim. insan değiller. Evet bize benziyorlar ama değiller. Renkleri insan tenine göre daha kızıl. Kulakları tam daire şeklinde. insan olmamaları için yeterli bir sebep. Zihnimde bir ses yankılandı.
“Beni duyan yok mu? Yaşamımın gereğini getiremedim. Bu şekilde ölmek istemiyorum.”
Kral-“Ey halkım. Size söz verdiğim gibi, mahsüllerimize zarar veren, çocuklarınıza hastalık yayan, kalelerimizi yıkan tüm ejderhaları öldüreceğime söz vermiştim. Şimdi ise o sözümü tuttuğumun bir kanıtı olarak size yakaladığımız son ejderhayı getiriyorum. Böylece artık Rianların ejderhalardan korkmasına gerek kalmayacak.” Bütün halktan alkışlar ve tezahuratlar yükselmeye başladı. O arada kapı açıldı ve içeride kocaman bir ejderha olan kafes getirdiler.
“Size zarar vermek gibi bir niyetim yok. Lütfen, bırakın gideyim.” Ama ben hariç kimse duymuyordu. Bir şey farkettim. insanların içinden geçebiliyorum. Yoksa düşündüğüm şey mi? Burası başka bir evren. Ve ben buraya uyum sağlamaya çalışıyorum. Astral olarak geldim. Hemen karnıma baktım. Gerçekten de gümüş bir kordon vardı. Hemen ejderhanın yanına koştum. Beni de kimse görmüyordu. Ama ejderha beni gördü.
“Beni anlıyor musun? Lütfen kurtar beni. Hayatımdaki amacımı gerçekleştirmedim. Ölemem. Atalarımın yüzüne bakamam.”
b-“Tamam. Seni kurtarmayı deneyeceğim.” Ne kadar kafese dokunmaya çalışsam da işe yaramıyor. “Çıkaramıyorum.”
“Tabiki çıkaramazsın. Ben de telaştan senin durumunu unuttum. Sen şu an ruhani olarak buradasın. Başka bir diyardansın sen. Denediğin için teşekkürler.” Kafasını iple çektiler ve kütüğe bağladılar. Bayağı büyük bir kütüktü. Ejderha da zaten bayağı büyüktü. Anne ejderha kadar vardı.
“Gel. Sana son anımda anılarımı vermem lazım. Her şeyi bilen sen ol. Belki boş yere ölmemiş olurum.” dedi ve kafasına yetişmek için bayağı uğraştım. Biraz uğraş sonucu kafamız birbirimize değdi ve saliseler içinde birkaç anlamsız görüntü gördüm. Her şeyi gösterememişti. -
40.
+2Bir kız vardı. O da Rian’lıydı. Terk edilmiş. Bizim ejderha da bebeği almış ve kendi çocuğu gibi sevmiş, büyütmüş. Yukarıda yaşayamadığı için anne olamamış ama o çocuğa annelik yapabilmiş. Bu diyara nasıl geldiğini anlamadım. Kendi telepatisini kıza öğretmiş. Ona ejderhalar hakkında ne var ne yoksa öğretmiş. O yüzden ejderhaların dilinden anlıyormuş. Normalde benim bile anlamamam lazım fakat nasıl anlıyorum bilmiyorum. Kız 6 yaşına bastığında bir konuşma geçmiş aralarında. Konuşma şu şekilde:Tümünü Göster
“Bir gün bizi bu diyardan kurtaracağım. Böylece durmadan kaçıp saklanamamıza gerek kalmaz. Bizim diyarımıza geri döneceğiz.”
Kız-“Anne. Neden bizi sevmiyorlar?”
“Bizi değil kızım. Beni sevmiyorlar.”
Kız-“Neden ki? Sen çok iyi bir annesin, her gece bana diyarından masallar anlatırsın, üşüdüğümde kanadının altına alırsın. Yoksa seni kıskanıyorlar mı?”
“Hahahaha. Tabiki öyle değil kızım. Ben onlardan farklıyım çünkü. Beni anlamıyorlar.”
Kız-“Ben ne dersen çeviririm onlara.”
“Keşke bu kadar kolay olsa. Kızım. Bu insanlar gururlarına yenik düşmüşler. Başlarına ne gelse gururları kendilerini suçlayamadıkları için bütün suçu bize attılar. Bu yüzden de savaş var. Ejderhalar barış yanlısıdır. Asla savaşmazlar. Birilerin korumak dışında.”
Kız-“O zaman anne beni koruma. En son yapabileceğim şey senin ölümünü izlemek.”
“Onu o gün geldiğinde düşünürüz.” Dünyaya geliş amacını o zaman anlamıştı. Çocuğuyla beraber tüm ejderhaları bu diyardan kurtarmak. Daha sonra başka bir sahne geliyor.
Gardiyan-“Suçlunun ormandaki inini bulduk. Sonunda yakalandın ejderha terbiyecisi Lyaa. Ülkemize getirdiğin vebadan, yıktığın kalelerden, yaptığın yasak büyülerden dolayı cezan idamdır.” Lyaa o kız mı? Bayağı büyümüş. Benim yaşlarımda olmalı. Gözlerini kapattı ve dövüşmeye başladı. içgüdüyü kullanıyor. Ama askerlerin sayısı az değil. Yaralanmaya başladı. En sonunda ise yoruldu ve düştü. Tam zütürecekelerken bizim ejderha sahneye çıkıyor ve alayını kanadını çırparak uçuruyor. Ama gardiyanlar bunu düşünerek gelmişler. Balistalar ile bir kanadını, ayağını büyük oklarla vurup sabitliyorlar. Son çare olarak ejderha kızını alıyor ve üzerinden pullar sökerek kızını pullara sarıyor.
Kız-“Anne. Yapma.” dese de dinlemiyor.
“En azından sen yaşa. Ben çok şey yaşadım. Şimdi sıra sende.” diyor ve fırlatabilecek en uzak noktaya fırlatıyor. Her şeyi göremedim. O arada ejderhanın kellesi kopmuş, yere düşmüş ve fışkıran kanı içimden geçiyordu. Çığlık atmaya başladım. Dizlerimin üzerine çöküp ağlamaya başladım. O arada gerçek dünyaya dönmüşüm haberim yoktu. -
41.
+1Ağlamaya devam ediyorum. Her şeyi unutmuşum, belki de birazdan bıçaklanacağım ama yine de ağlıyorum. Karşımda çaresizce ölen birini görmek çok acı veriyor. Tek yaptığı şey ise kızını kurtarmak. Anlamadıkları için öldürdüler. Kendi suçlarını onlara attıkları için öldürdüler. Daha sonra bana biri sarılıyordu. Sesinden tanımıştım. Beni sakinleştirmeye çalışıyordu.
Süleyman-“Şşş şşş. Sakin ol. Sakin ol. Ölmeyeceksin sakin ol. Ben izin verir miyim lan çırağımı öldürmelerine?” Kaypaktı bu. Beni hiç yalnız bırakmamış demek. Ama ölüm korkusu değildi ki beni ağlatan. Ölüm görmekti. Hem de bir hiç uğruna birinin ölümünü görmek. Arabaya bindik. Ben şok durumundaydım. Hiçbir şey söylemeden yolculuk ettik. Sonunda eve vardık. Süleyman beni kucağında taşımıştı. Yatağa yatırdı ve
Süleyman-“Hadi bakalım bugün iyisin. iyi tarafımdan kalkmışım. Yarına kendini toparla, yoksa fena söverim sana.” dedi ve odadan çıktı. Dedikleri umurumda bile değildi. Sadece uyumak istiyordum. Gözlerimi bir an karardı. Uykuya dalıyorum sandın lakin ejderhaların yanında buldum kendimi. Anne ejderhadan uzakta yatıyordum. Onu gördüğümde beni tekrar ağlama tuttu. Hemen yanıma koştular.
Anne-“Bir Bine. iyi misin? Çok kötü gözüküyorsun.”
b-“iyi değilim anne. iyi değilim.”
Gama-“Neden böylesin? Ne oldu?”
b-“Bu diyardan başka bir diyar biliyor musunuz?”
Alfa-“Bir senin diyarını biliyoruz.”
b-“Hayır. Başka bir diyar daha buldum. Gördüğüm manzara korkunçtu. Anne. Sen bir ejderha kum olur toprağa katılır ölürse demiştin. Peki kanlar içinde ölme ihtimali var mı?”
Anne-“Eğer yaşama amacını gerçekleştirmemişse ataları onu reddeder ve bedeni toprak olmaz. Yoksa…” Ağlamama devam ettim. “Zihnine bakmama izin ver.” dedi ve kafasını kafama değdirdi. Daha sonra olanları gördü. Hemen geri çekildi.
Beta-“Tamam. Sakin ol.” Diye vücudumu okşadı ve kanadının altına aldı. Kanadının altına alana kadar fark etmemiştim. Boyları neredeyse annelerinki kadar olmuş. Kanadından toz benzeri bir şeyler düşüyordu. Belki bana öyle geliyordur. Daha sonra tozları izlerken uyuyakaldım. -
42.
+2Uyandığımda kanat hala üzerimde duruyordu. ilk baş unutup annenin kanadı sandım. Daha sonra kanadını kaldırdı veTümünü Göster
Beta-“Günaydın.” dedi. Alfa ve Gama fazla abartılı bir şekilde benim sevdiğim kırmızı benekli mavi meyveden getirmişler. Ama bir yığın. Yani ülke doyar onlarla.
Anne-“Günaydın evladım. iyi uyuyabildin mi?”
b-“Evet. Teşekkür ederim. Hepinize. Beni mutlu etmeye çalıştınız. Çok saolun şimdi daha iyiyim. Ve özür dilerim. Sizi endişelendirdim.”
Anne-“Endişelenmemiz normal sen onu kafanda kurcalama. Zaten son günümde seni üzgün görmek istemezdim.” Son günü mü?
b-“Son günün derken?”
Anne-“Bu akşam atalarımın yanına varıyorum. Artık burayı çocuklarıma bırakıyorum. Atalarım yıllarca beni taşıdıkları gibi sırada ben gelecek nesli taşıyacağım.” Bu haberi duymak beni mahvetmişti. Ama anne ejderha “şşş. Ne anlaşmıştık. Ben görevimi tamamladım. Bizim için ölüm bir onur. Hem beni göremeyecek değilsin ki? Her zaman üzerine bastığın zeminde olacağım. Son bir kez evlatlarımla uçmak istiyorum.” Dedi ve eğildi. “Sırtıma bin. Sana bu diyarın güzelliklerini göstermek istiyorum. Diyarımız sadece buradan ibaret değil.” dedi ve ben de dediği gibi sırtına bindim. Kanatlarını çırptı ve uçmaya başladık. Diğerleri de arkamızdan uçuyordu. Onların güneş sitemi bizimkinden farklı. Onlarda güneşin hemen üzerinde ay var. Ama sadece uçarken fark ediliyor. Ay derken ayları bu gezegenden daha büyük. Ama daha 3. Katmanda olduğu için normal küçük olması. Hmm. Denizleri de varmış. Ama okyanusları yok. Daha o kadar büyük değil. Dolaşabileceğimiz her yeri dolaştık. Havada iken aklıma bir fikir geldi.
b-“Anne. Şimdi sıra bende. Ben de seni dünyamda dolaştıracağım. Ben uçamıyorum ama gördüğüm yerleri sana göstermek istiyorum.” Onun kafasına doğru sarıldım ve bütün bilgilerin akmasına izin verdim. O anda unuttuğum bilgiler de akmaya başladı. Ve ben de görüyordum. Bu annem ve babam.
Babam-“Bir an önce gitmeliyim. O geliyor.”
Annem-“Ben de seninle geliyorum.”
Babam-“Hayır. Gelemezsin. Bu çok tehlikeli.”
Annem-“Gelmesem de oğlumuzu tehlikeye sokacağız. Beni de tanıyorlar.” Kim tanıyor? Ne hakkında konuşuyorlar.
Babam-“Tamam. O zaman ölürsek beraber öleceğiz. Oğlum biz gidiyoruz.” Lan öleceğiz falan diyorlar. Küçükken ben o kadar mı salakmışım?
b-“Baba. Nereyeee.”
Anne-“Oğlum biz hemen bakkala gidip geleceğiz tamam mı. Sen burada uslu uslu otur.” Annem ağlamaya başladı. “Eğer korkarsan bize seslen tamam mı? Biz yanında olamasak da seni görebiliriz. Yemeğini tam zamanında ye. Hiçbir öğünü kaçırma. Günde 3 öğün yemek ye. Sakın yanlış kişilerle arkadaşlık yapma. Her sabah ve akşam kıyafetlerini değiştir. Kendine her zaman iyi arkadaşlar edin. Güvenebileceğin, sırtını yaslayabileceğin arkadaşlar. Eğer canını sıkan bir şey olursa derdini arkadaşlarınla paylaş. Boyundan büyük yüklerin altına girme. Hiçbir yükü tek başına taşıma…“
Babam-“Hadi gitmeliyiz. Hissediyorum. Geliyorlar.”
Anne-“Daha çok şey var anlatmak istediğim. Ama vaktimin olmamasına dayanamıyorum. Al şu kolyeyi. Sakın çıkarma. Ne olursa olsun. Bu kolye seni kötülüklerden koruyacak.” Dedi ve boynuma taktıktan sonra babamın yanına koştu. Kapıyı kapatırken ağladığını gördüm. Ben de çocuktum. O zamanlar ne dediğini anlamamıştım. Ben de odama gittim ve uyudum. -
43.
+3Sabah uyandığımda anneannem ve dedem odada ağlıyorlardı. Benim odaya girmem ile anneannem bana “annen ve baban melek oldu” dediler. Melek ne demek ki? “Anne, baba…” Hani çağırınca yanımda olacaklardı? Hani beni hiç yalnız bırakmayacaklardı? Ağladım o gün. Sonra anneannemin ve dedemin vefatını gördüm. Ha. Onlar da mı melek oldu. Melek olmak kötü bir şey demek ki. Akrabalardan kimse ilgilenmedi onun yerine dayım beni sahiplendi. Dayım da kumar masasında her şeyini kaybedip borçlanınca “Özür dilerim Bir Bine. Sana iyi bir dayı olamadım.” diye kendini iple asıp intihar etti. Haa. Dayım da mı melek oldu? Melek olmak iyi bir şey değil. Kimse olmamalı.
“Bu lanetli bir çocuk. Kimde kalsa öldürüyor.”
“Benim kendi ailem tabi ki bu taklu çocuktan daha önemli. Bir de yanıma alıp besleyeceğim gelsin bizi öldürsün diye mi?”
“Çocuk esirgeme kuruma bile verilmemesi lazım bu çocuğun. Bence bu çocuğun bu dünyadan temizlenmesi lazım.”
Benim hakkımda ne çok şey söylemişler. Ben bile anne ejderhanın zihnine aktarırken hatırlıyorum bunları. Daha sonra birkaç işe giriyorum ve dayak yiyip kovuluyorum. Keşke ben de melek olsam. Keşke ben de kurtulsam bunlardan. 15 yaşımdaydım daha. Son çare kaypağın genç yardımcı aranıyor kağıdı ile gidiyorum yanına.
Süleyman-“Senin ne özelliğin var ki seni işe alayım lan at kafası.”O zamandan beridir aynıymış.
b-“Benim hiçbir özelliğim yok. Ama size çok yardımcı olurum. Gerçekten.”
Süleyman-“Tamam lan tamam. Şurayı imzala. Sonra gel şuraları sil, kahvaltıyı hazırla.” dedi ve öyle işe girdim. Bu zamana kadar da yanındaydım. iyi gününde, kötü gününde, hastalandı yemek yaptım, hastaladım bir yığın sövdü vs. Ama geçmişimi tekrar görmek beni kendime getirmişti. -
44.
+3Sonunda geri dönmüştük. Anne ejderha dikkatli bir biçimde kondu. Hemen arkasından da çocukları geldi. Eğildi ve ben de indim.Tümünü Göster
Anne-“Bana dünyanı gösterdiğin için teşekkürler. Artık anlıyorum. Dünyanda çok zorlu şeyler geçirmişsin ama kalbin temiz olduğundan dolayı temiz insanlarla tanışmışsın. Sen Süleyman denen insanı sevmiyor olabilirsin ama Beta’nın da dediği gibi. O seni çok seviyor. Onun gözlerinden belli. Bunu unutma." Parçalanmaya başlıyordu. (Bu arada ben yanındayım diye isimleriyle sesleniyor.)
Anne-“Beta. Sana söyleyeceğim bir şey var. Sen kendi amacını bulmaya en yakın olan kişisin. Amacını bulduğunda onu kucakla. Sakın bırakma onu. Sen kolay korkarsın. Sakın korkma. Önüne engeller çıkacak. Sakın yılma. Başaracaksın.”
Anne-“Alfa sen ise amacına en uzak olan kişisin. Amacını bulmana güvensizliğin, ani kararların engel oluyor. Bu sorununu aşabilirsen amacını bulabilirsin.”
Anne-“Gama. Sen de amacına belki Beta kadar yakınsın. Ama onu görmeyi istemiyor gibisin. Özgürlüğünü kısıtlayacağını düşünüyorsun ama o seni özgürlüğüne daha çok yaklaştıracak. Zaten amacın senin özgürlüğüne dokunmayacak ki? Amacını görmeye çalış.” Artık neredeyse hiçbir şey kalmamıştı.”Hepiniz büyük ejderhalar ve büyük insanlar olacaksınız. Bunu biliyorum.” dedi ve tamamen toprak halini aldı. Benim ilk düştüğüm uçuruma doğru kumlar gitti ve orayı kapattı. Onu bile düşünmüştü demek. Ağlamamak için kendimi zor tuttum. O da anılarımı gösterirken bana “Çocuklarımın yanında ağlama” dedi diye. Artık burası daha da büyüktü. Yavrular… Ne yavrusu be. Kocaman oldular. Hepsinin artık tek bir hedefi vardı. Annelerinin bıraktığı mirası sahiplenmek.
Gama-“Benim bir tavsiyem var. Bir Bine gittiğinde savaşımıza başlayalım.”
b-“Ama birbirinize fazla zarar vermeyin.”
Alfa-“Hahahaha. Öldürmek amaçlı savaşmayacağız. Sadece uçurumdan düşürmeye çalışacağız birbirimizi. Bir nevi oyun gibi.”Kaybolmaya başlıyordum. Artık anlıyorum buraya nasıl geleceğimi.
Beta-“Zaten ben kazanacağım. Arada yanıma uğramayı unutma. Aşağıya indiririm seni kardeşlerimin yanına. “
Gama-“Kazanacaksın da sanki. Ben kazanacağım.” diye aralarıda tartışıyorlardı. Gülümseyerek el salladım onlarda. Onlar da kanatlarını kaldırdılar ve gözlerinden anladım. Onlar da gülümsüyorlardı. Gözden kayboldular. -
45.
+3Bir annem daha öldü. Bu acı nasıl kutlanır ki? Ama kutlayacaktım. Boş yere ölmedi. Ölümünü mutlulukla kabullendi. Bana da üzülmek yakışmaz. Ve artık daha fazla amacım olmuştu. Öncelikle ismini Rian diyarı koyduğum o diyara gidip ejderhaları kurtarmalıydım, içgüdümü geliştirmeliydim, ve tabiki arada Alfa Beta ve Gama’yı ziyaret etmeyi de unutmamalıydım. Annem ve babam nasıl öldürüldü. Tabi ki onu da araştırmalıydım.Tümünü Göster
Kendimi toparladığımı görünce kaypak başladı yine konuşmaya:
Süleyman-“Lan seni iki dakika yalnız bırakamıyoruz. Hemen ilk kez adet geçiren kız çocuğu gibi diz çöküp ağlıyon. Yatağıma yatmayı alışkanlık haline getirme sarhoş gelir seni gibersem benim hatam olmaz. Hadi lan kahvaltıyı hazırla. Gerizekalı.” içimden gülme isteği geldi ama kendimi tuttum. Kahvaltıyı hazırladım. “Biliyorsun değil mi? Sen bugün de işe gideceksin. Sana ceza. Arabaya binmedin. Saat 12 de başlar akşam 12 de eve geleceksin.” Lan saat şu an 11.30. Hay ben senin...
b-“Tamam tamam gidiyorum.” dedim ve hızlıca hazırlanıp çıktım. Faruk abi de beni bekliyormuş. Bu sefer hayır demedim bindim direk arabaya mk. işe vardığımda Gamze pis pis sırıtarak bakıyordu.
b-“Gamze, sen izinli değil miydin bugün?”
Gamze-“Ek masai yapıyorum. Zaten işim gücüm yok. Bak seninki de sabahtan beridir seni bekliyor.” Benimki mi? Birden
Huriye-“Bir Bine. Naber.” Haa. Benimki dediği bu. Kızı kurtardım diye hemen nasıl benimki oldu mk. Kızlarla da öyle konuşamam zaten.
b-“Imm. iyiyim. Sen?”
Huriye-“Ben de iyiyim. Bugün gelmeyeceğini sanıyordum?”
b-“Dün için ceza olarak geldim.”
Huriye-“Sana ceza bana ödül.” dedi ve üniformasını giyinmeye başladı.
b-“Sen niye üniforma giyiniyorsun ki?”
Gamze-“Duymadın mı? Süleyman amca ile Huriye’nin babası yakın dostlar. Zaten babası ivanlar Holding’in sahibi. Kızını da buraya 6 dersten kaldığı için ceza olarak göndermiş. Ve her ne şanssa yaz okulu da açmamış o dersler. Bütlerden de geçemeyince sonuç bu. Normalde kumarhaneye çalışmaya göndermez ama Süleyman abiye kendi canı kadar güveniyormuş. O da burada çalışacak yaz boyunca.” Şok içinde sormaktan korkarak.
b-“Huriye. Senin soy adın ivanlar olabilir mi?”
Huriye-“Evet. Ne oldu ki?” Tamam. Kız ultra zengin. Elim ayağım çözüldü. Resmen tabiri caizse bu olayın şokuyla sürünerek odaya girip üstümü giyindim. Kapının tokmağını elimde tuttum. Her şey bu kapıyı açınca başlayacak. Ejderhalar, Lyaa, annem ve babamın ölümünden sorumlu olan kişi. Hepsi bu tokmağın dışında. Tokamağı çevirdim ve kapıyı açtım. Artık yeni hayatıma başlayabilirim.
Not:Evet beyler. Bir hikayeyi daha burada tamamladık. 2. hikayeyi cumartesi gününde paylaşacağım. Bugünüm boştu diye paylaştım bunu da. Bir sonraki hikayede görüşmek üzere. Okuduğunuz için teşekkürler. Kendinize iyi bakın. -
-
1.
0Ulaa bu nadı son ulaaa
-
2.
0Panpa yeni hikayeyi başlığa editlersin di mi
-
-
1.
0Yarın başlayacağım işte panpa. (bkz: bir bine bende binem hikaye serisi) kısmında editleyeceğim zaten.
-
1.
-
3.
0Lan züt herif bu nasil son adam akilli tamamla şunu
-
-
1.
0(bkz: ork diyarı) seri şeklinde hikaye yazıyorum bro. Yani roman gibi düşün.
-
1.
diğerleri 1 -
1.