/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 8.
    +4
    Yolun ortasında tam o anda gözlerim yine karardı. Gözlerimi açtığımda yine ağaçların arasındaydım. Tamam. Kafayı yiyorum. Gözlerimi kapatacağım ve buradan çıkacağım. Şu an muhtemelen sokakta saçma sapan bir şekilde bekliyorum. Gözlerimi kapattım ve açtığımda hala ormandaydım. Ne oluyor lan? Hayal olmalı. Gidip bir ağaca dokundum ve hayal gibi hissetmedim. Tamam. Sabahtan beridir gördüğüm şeyler rüyadan ibarettir herhalde o zaman. Birazdan kaypak gelip beni uyandıracak belkide. Tamam. O zaman rüyadayım sonuçta. Biraz dolaşalım bakalım. Aslında lucid de yapabilirim. Mesela ağaçlar kaybolsun. Hah. Olmadı. Tekrar. Ağaçlar kaybolsun. Yine olmadı. Aman be. Bir rüyayı bile kontrol edemiyorum lan. Kaypak boşuna kızmıyor bana. Neyse bari dolaşayım biraz. Ağaçların arasından bir yol buldum. Yol dediğim çimenlerle kaplı ama düz bir çizgi şeklinde. Bu yolu takip edersem çıkışı bulabilirim.

    “Anne. Bir hikaye daha anlatsana.”

    “Olmaz. Şimdi uyuyun. Yarın size güzel bir hikaye anlatırım.” Bu ses te ne? Sanki zihnimde yankılanıyor. Sesin nereden geldiğini bile anlamadım. Acaba rüyamda bir anım mı canlandı? Olabilir belki de. Zaten sesini de unutmuştum belki kullanıyordur. Ama sesi içimi ısıtmıştı. Hah. Biraz daha konuşsa keşke. Ne de olsa hayal. Serbest. Birden buz kesmiştim.

    “Birinin kokusunu alıyorum. Hayatımda ilk kez böyle bir koku aldım.”Bu konuşanın kız çocuğu gibi bir sesi vardı. Kokusu aldığı kişi ben değilim herhalde. Değil mi?

    “Ben bulurum şimdi onu. Bana bırak.”Bu ses biraz yetişkin erkek gibiydi Kaç kişisiniz orada? Tarikat falan mısınız? Hem sesiniz nereden geliyor? Allah’ım çıldıracağım. Yolun sonuna vardığımda daha çok şaşırtıcıydı. Havadaydım. Ne? Burası bir uçurum mu? Hayır hayır. Bir uçurum değil. Havada süzülen bir kara parçası. “NEE? HAVADA SÜZÜLEN BiR KARA PARÇASI MI? Ben hangi cehenneme düştüm?” Nasıl mı anladım? ilk baş ben de uçurum sandım. Lakin aşağıya doğru baktığımda dağın yer ile bağlanan bir bağlantı noktası yoktu. Ben bunları düşünürken gözümü kırptığımda yolun ortasında mal mal duruyordum. Ne zamandır böyle duruyorum? Lan. Geç kalacağım. Kaypak sıçacak ağzıma. Eve doğru koşmaya başladım.
    ···
  2. 7.
    +2
    Fus Ro Dah!
    ···
    1. 1.
      0
      YOL-TOOL-SHUN en sevdiğim nida bu la.
      ···
  3. 6.
    +5
    Dışarıda yürümeye başladım. Boş boş yürüyorum öyle. Rıfat’a uğrayacağım ama sonra. Dediği gibi düşünüyorum nasıl davransam acaba diye. Maalesef korkum öfkemin önüne geçti. Beni 15 yaşında yanına almıştı. Şu an 22 yaşındayım. Yıllardır nasıl olduysa hiçbir gelişme gösteremedim. Ne zaman kaypağı görsem içimi bir korku sarar. Bayağı bir zaman geçirdikten sonra Rıfat abinin dükkanına geldim. Tam içeri girecekken birden bir gözlerim karardı ve kendimi ağaçların arasında gördüm. Tekrar gözlerimi kapatım açtığımda kapının önündeydim. Az önce ne oldu bana? Hayal mi gördüm? Zaten bir bu kalmıştı.

    Rıfat-“Lan daha ne kadar duracan kapının önünde bostan korkuluğu girsene içeri.” Çırağı olarak mı tanıttı kölesi mi belli değil. Mahallede ve kaypağı tanıyan herkes bana bu şekilde davranır. Yani çöp muamelesi yapar. içeri geçtiğimde devam etti: “Ne kapıda duruyon öyle müşterilerimi mi kaçıracan. Söyle ne istiyon.” Lan salağa bak. Sanki çok satanlar arasında ilk 5 te gibi konuşuyor. Kenar mahallenin terzisi. Zaten bunu kaypak gibi mafya tipliler ayakta tutuyor. Yoksa 2 güne batar.

    b-“Beni Süleyman abi yolladı. Bana takım verecekmişsiniz.”

    Rıfat-“Lan şu Süleyman da sana bir şeyi öğretemedi. Ne uzatıyon. Süleyman gönderdi takımı hazırla de.” Lan bunlar salak galiba. Lafıma niye bu kadar takılıyorlar? Gidip Süleyman’a “napıyon lan yarraam.” desem dayak komasından çıkamam. Böyle konuşsam nonoş muamelesi görürüm. Off. Tam bir sıkıntı. Yemin ediyorum artık içim bunaldı. Takımı hazırladı ve Rıfat’ın dükkanından çıktım. Kaypağın evinin yolunu tuttum.
    ···
  4. 5.
    +7
    Süleyman-“Gel lan içeri. Kapıyı ne çalıyon karı gibi.” Kapıyı açıp içeri girdiğimde

    b-“Geçen yanında kadını görünce tekrar olursa diye kapıyı çaldım. Kızmıştınız.”

    Süleyman-“Gel bir posta da sen kay mı dedik? Karı çıplak diye saçma sapan bir tepki verip korkak gibi utanmasaydın sana kızmazdım. Herkese sana benim çırağım diyorum lan. Sen ne yapıyorsun? Hiçbir şey. Eline bıçak al mahalle kavgasına gir desem ilk sen ölürsün ki benim alemime nasıl giresin.” Haa. Bu arada. Benim alemim dediği kumarhanesi var. Öyle küçük değil. Büyük bir kumarhane. Yani zengin. Ama gaddar biridir. Güya bunlar alıştırmaymış da rahat yaşarsam güçlenemezmişim de palavra işte. Kölelik yaparak mı güçleneceğim? Her gece sarhoş seni meyhanelerden toplayıp bir de üzerine “daha içecektim lan gavat” deyip dayak yiyerek mi güçleneceğim? Hiç sanmıyorum. Aksine. Ölüme yaklaşıyorum. Bu gidişle son yolculuğuma uğurlanacağım. Zaten ölsem de sıkıntı değil. Artık pek umursamıyorum. Verdim ilacını ve:

    b-“Kahvaltı hazır. isterseniz buyurun.”

    Süleyman-“En azından yardımcılık kısmını tam yapıyorsun. Buna bile kafiyim şu an keyfim yerinde.”

    b-“Hayırdır inşallah.”

    Süleyman-“Hayırlı olmasa keyfim yerinde mi olur lan salak. Sende tam bir gerizekalı tipi var. Bak yine durduk yere sinir ettin beni. Bizi yemeğe çağırdılar akşam. Bu sektörün büyükleri herkes bu yemekte olacak. Sen de geliyorsun. Bak sana şimdi dümdüz bir takım kiralarız. Yemeği yer kendimizi tanıtır döneriz geri.” Buram buram tehlike kokuyor.

    b-“Siz nasıl uygun görürseniz.”

    Süleyman-“O nasıl konuşma tarzı sokuk. istersen şurada adet de geçir. Bak sakın orada da bu şekilde konuşma. Yoksa eve geldiğimizde kömürlükte değil sokak köpeklerinin yanında uyursun. Anladın mı beni?”

    b-“E evet. An anladım.”

    Süleyman-“Kekeleme lan. Bak ya. Ne güzel keyfim yerindeydi. Sana kahvaltı yok. Çık dışarı dolaş adam akıllı nasıl davranacağına çalış gözüm görmesin seni. Akşama evde ol. Takımını da bizim Rafet’ten al. Benim selamımı söylersin.” Bu adamdan nefret ediyorum. Cidden. Çıkarken kapıyı biraz çarptım. Ama biraz. Yani kesin anlamamıştır çarptığımı. Tam bir korkağım.
    ···
  5. 4.
    +2
    Ejderhali hikaye sarmaz. Yok mu soyle kuzen giben, komsuya atlayan, ogretmenini giben bir hikaye panpa
    ···
    1. 1.
      0
      Bro benden öyle şeyler çıkmaz. Bununla idare ediver.
      ···
      1. 1.
        +2
        Ejderyayi dusunupde hic cekmedim. Degigiblik iyidir ama saglik olsun
        ···
      2. 2.
        +1
        Verin çocuğa ejderhasını
        ···
  6. 3.
    +7
    Yaw coluk cocuk gelmis ejderya diyor ya git kızı gib yaz burda bunlar tutmaaaz
    ···
    1. 1.
      0
      Tutsun diye yazmıyorum ki zaten diğer hikayelere bakarsan hiçbirini tutsun diye yazmadım. Hem NOFAP yapıyorum yazmamak benim hayrıma :D
      ···
  7. 2.
    +1
    ejderyaa
    ···
  8. 1.
    +22 -8
    ÜST NOT:Herkese merhabalar inci sözlük halkı. Yeni bir hikaye ile karşınızdayım. Umarım okurken eğlenirsiniz, sıkıntıydaysanız kafanız dağılır, seçimlere bu kadar yakınken siyasetten de biraz uzaklaşmış, kafa dağıtmış olursunuz. Okuyan herkese şimdiden teşekkürler.

    ÜST NOT 2: DiĞER HiKAYELERiM iÇiN bir bine bende binem hikaye serisi

    Yine berbat bir sabaha gözlerimi açtım. Simsiyah tavan karşımda duruyordu. Neden bir insan tavanı siyaha boyatır ki? Ha doğru. Kömürlük burası. Annem ve babam trafik kazasında vefat ettiler. Ben de anneannem ve dedemde kalıyordum. Daha sonra onlar da birbirlerinden 2 gün arayla vefat edince dayım evine aldı. Dayım da borçlarından dolayı intihar edince lanetli olduğum düşüncesiyle kimse beni yanına kabul etmedi. Yaşım da geçtiği için çocuk esirgeme kurumuna da gidemedim. Kız doğmak vardı. Kadın sığınma evine falan gidebilirdim belki. Ama buna da izin vermezlerdi. Ne de olsa lanetliyim. Zaten akrabalarım artık beni yanlarına isteseler de kabul etmezdim. Bu düşünceler arasında kalmışken:

    “Kalk artık. Aptal seni. Daha ne kadar uyuyacaksın? Off. Başım çok ağrıyor. Bana ilaçlarımı getir. Hemen. Kahvaltıyı da hazırla.” Bu adamın ismi Süleyman. Nam-ı değer kaypak. En azından ben ona içimden diyorum. Kel. Hani şu mafia filmlerinde atkısını ve siyah uzun montu ekgib olmayan cinsten. Her gece karılarla kızlarla içip içip eve gelir. Beni barındırması karşılığında kölesi oldum denebilir. Yanına geldiğim ilk günü unutmam. Bulduğum ilanda genç yardımcı aranıyor yazıyordu. Ben de gittim. Adam bana bir sözleşme uzattı. Hepsini de okudum. Tam kölelik. Ama umurumda değildi. Hayatta kalmak bile umurumda değildi. Sadece beni sahiplenecek birisini istemiştim. Arkamda duracak belki de anne-baba gibi göreceğim birini. Tam olarak baba olarak görmesem de hatta bana sahip çıkmasa da yine de evinde barındırması iyi bir şey. En azından benden sıkılıp atmadı. Bunları düşünürken kahvaltıyı hazırladım, kahvesini yaptım, elimde bir bardak su ve ağrı kesici ile odasının kapısına geldim. Kapıyı çaldım.

    Edit: Hikaye bitmiştir. Cumartesi diğerini yazacağım. Bu arada yine trende giremedik hehehe :D Okuyan herkese teşekkürler.

    Edit2:Trende girdi okuyan herkese teşekkürler tekrardan.
    ···