1. 1.
    0
    @20 cahilliğin ve bilgisizliğin tavan yapmış durumda. ibni mace ve buhari gibi hadislerde yalan olmaz. imam-ı buhari bir hadisin doğruluğu için 1000 kişiye teyit ettirirdi bir hadisi. hatta bir seferinde bir adama hadisi sormak için giderken adamın uzaktan atını sanki elinde bir yem varmış gibi çağırdığını görmüş ve o adama sormaktan vazgeçmiştir. neden diye sorulduğunda ise o adam atı yem varmış gibi kandırdı ya benide kandırırsa diye düşündüm demiş. ayrıca her hadis için gusül abdesti alarak yazdığıda rivayetlerin arasında. gelelim bilgisizliğinin bir başka boyutuna: verdiğin isimler o kadar uydurma ki azıcık hadis okuyan insan bunların son derece kötü uydurmalar olduğunu anlar. hatta @3 te kabe-i mükerreme demişsin, kabe-i muazzama olmasın o. ayrıca benim yazdığım hadisler kütüb-i sittedeki hadisler. yani islam kaynaklarınca en sağlam olan hadislerdir. buhari, müslim,tirmizi ve ibni mace bunların içindedir.
    ···
  2. 2.
    0
    improvise değil miydi lan o
    ···
  3. 3.
    0
    sahih müslim'den:

    peygamber efendimizin (s.a.v) yanında seslice yellenen bir mekkeli müşrik, kabahatini örtbas edebilmek için ayağını tahtaya sürtmeye başlamış. peygamber efendimiz gülümsemiş;

    - haydi sesini uydurdun diyelim. ya kokusunu ne yapacaksın?
    ···
  4. 4.
    0
    tırmızî'den:

    bir gün peygamber efendimizi siyah elbiseleriyle görenler:

    - “ne oldu ya rasulallah” demişler, “bu gün karalar giymişsin?”

    - “oğlumun babası öldü de ... ” demiş peygamberimiz, “o'nun yasını tutuyorum.”
    ···
  5. 5.
    0
    Bayramın yaklaştığı günlerden birinde, peygamber efendimiz (s.a.v) iftara mekkeli müşriklerin birinin evine davetlidir. Ev sahibi şöyle serzenişte bulunur:

    - ya rasulallah, Keşke, Ramazan, senede iki kez gelse.

    Aynı sofrada misafir bulunan peygamber efendimiz, hemen şu cevabı verir:

    - Öyleyse Ramazan gider gitmez neden bayram yaparsın be imansız kâfir? insan, sevdiği gidince bayram yapar mı hiç?
    ···
  6. 6.
    0
    bûhari hadisi:

    Bir gün, medine'nin önde gelen tüccarlarında hz. üzeyr bin abdullah (r.a.), peygamber efendimize (s.a.v) sorar:
    "ya rasulallah, cenaze töreninde bir tabutun neresinde gitmek gerekir."

    Peygamber efendimiz (s.a.v) de soruyu sorana şöyle cevap verir:
    "içinde gitme de, neresinde gidersen git. beni seven müslümanlar, şüphesiz ki doğru yolu bilenlerdendir"
    ···
  7. 7.
    0
    (Benden sonra gelecek kavim, size hadislerimi soracaklar. Kim kasten bana yalan isnat ederse, Cehennemdeki yerine hazırlansın!) [Ebu Nuaym]

    (Benden duyduğunuz âyet ve hadisi tebliğ edin! Beni israil’den bildirdiklerimi de söyleyin! Yalnız bana bilerek yalan isnat eden Cehennemdeki yerine hazırlansın!) [Buhari]

    (Benden bir şey nakleden hakkı, doğruyu söylesin! Söylemediğim şeyi, bana isnat eden gireceği ateşe hazırlansın!) [ibni Mace, Hakim]

    (iftiracıların en büyüğü, söylemediğim bir sözü, bana isnat edip nakledendir.) [Beyheki]

    (Yalan bir sözü, hadis diye rivayet eden de yalancıdır.) [Müslim]

    (Uydurma olduğunu bilerek, hadis diye rivayet eden, onu uyduran gibi Cehennemdeki yerine hazırlansın!) [Bezzar]

    (Söylemediğimi hadis diye bildiren Cehennemdeki yerine hazırlansın!) [Ukayli]

    (Söylemediğim sözü, hadis olarak bildiren veya Kur’anı kendi reyi [görüşü] ile tefsir eden, Cehennemde azap görecektir.) [Tirmizi]
    ···
  8. 8.
    0
    ne diyon lan sen içtinmi
    ···
  9. 9.
    0
    @18 o bahsettiğin hadisler de uydurmaysa ne yapacaksın?
    ···
  10. 10.
    0
    ibn-i mace naklediyor:

    peygamber efendimiz (s.a.v) birgün camdan yağan yağmuru seyrediyormuş. yağmurdan kaçan bir adama gözü takılmış. camı açmış adama bağırarak ;
    - neden allah'ın rahmetinden kaçıyorsun demiş. adam peygamber efendimize cevap vermeden kaçışına devam etmiş. ertesi gün adam camdan yağmuru seyrederken, peygamber efendimiz dışarda yağmurdan kaçıyormuş. bunu gören adam peygamber efendimize:
    - ya rasulallah, allah'ın rahmetinden kaçılır mı? neden kaçıyorsun?
    peygamber efendimiz cevap vermiş:
    - allah'ın rahmetine basmamak için kaçıyorum
    ···
  11. 11.
    0
    tırmızî naklediyor:

    peygamber efendimiz (s.a.v) ile ashab-ı ikram medine'de bir eve akşam yemeğine davet edilmişler. ev eski ve ahşap, bastıkça tahtalar gıcırdıyor, peygamberimiz laf atmış :
    -evin tahtaları ses veriyor!
    adam ukala ya:
    -bizim ev pek sofudur, ara sıra zikreder!
    peygamber efendimiz laf altında kalır mı :
    -ya aşka gelip secdeye varırsa?
    ···
  12. 12.
    0
    sahih buhârî'den:

    peygamber efendimiz (s.a.v) abdest alırken, bir ayağına su yetmemiş. namaz kılarken de bir ayağını yukarı kaldırarak namaz kılmış. bunu gören cami cemaati:
    -"hocam bu nasıl namaz?" diye sormuş. hz muhafazid (s.a.v):
    -"bir ayağı abdestsiz namaz", diye cevap vermiş.
    ···
  13. 13.
    0
    sahih müslim'den alıntı:

    bir gün, peygamber efendimiz (s.a.v), medine'ye gitmiş.
    camide vaaz verirken:
    -ey cemaat-i müslimîn, demiş, sizin kentinizin havasıyla bizim mekke'nin havası birdir.
    vaazı dinleyenlerden biri:
    -nereden biliyorsun ya rasulallah? diye sormuş.
    bunun üerine peygamber efendimiz (s.a.v):
    - mekke'de ne kadar yıldız varsa, medine'de de o kadar var, yanıtını vermiş.
    ···
  14. 14.
    -1
    buhâri'den nakil:

    bir kadir gecesi, medine'nin önde gelen tüccarlarında hz. hasan ibn-i hubeyde (r.a.), peygamberimize (s.a.v) yaşını sorar. hz. muhafazid ise "kırk yaşındayım" diye cevap verir. aradan birkaç yıl geçer. yine yaşı sorulunca aynı cevabı verir, "kırk yaşındayım" der.
    - nasıl olur ya rasulallah (s.a.v), derler, yıllar önce sorduğumuzda da kırk demiştin.
    peygamberimiz (s.a.v) gülümseyerek:
    - müslüman olan sözünde durur! der.
    ···
  15. 15.
    -1
    rasullalah (s.a.v) bir gün kâbe-i mükerreme yakınındaki koca hurma ağacının üzerine çıkar, elindeki kılıç ile bindiği dalı kesmeye başlar.

    bu sırada, peygamberimizin (s.a.v) başına bir musibet gelmesinden endişelenen mekke'nin önde gelen tüccarlarından hz. kâsım bin abdullah (r.a.) der ki,
    -“aman ya rasullalah (s.a.v), bindiğin dalı kesiyorsun, düşeceksin!” diye bağırır.

    bunun üzerine hz. muhafazid (s.a.v) kesmeye devam ederek şöyle buyurur:

    -“bu dalı kesenin yere düşeceğini hepiniz akıl ettiniz de , ben size yıllardır ahiretin dalı olan dünyanızı keserseniz cehenneme düşersiniz diyorum, neden hâlâ akıl edemiyorsunuz!!!... ”
    ···
  16. 16.
    -1
    tırmızî'den nakil:

    peygamberimiz (s.a.v.), devesi kasvâ üzerine binmiş ve kâbe'ye gidiyormuş. yolda, mekke'nin önde gelen müşriklerinde ebû zübeyr ibn-i sûfyan (r.a) sormuş:
    - hayrola ya rasulallah (s.a.v), nereye böyle?

    peygamberimiz (s.a.v) cevap verir:
    - cuma namazına gidiyorum.

    bunun üzerine ebû zübeyr,
    - nasıl olur, bu gün salı ya rasulallah (s.a.v), diye şaşırır

    peygamberimiz (s.a.v) ise altındaki deveyi göstererek:
    - böyle bir deven olursa, ancak salıdan yola çıkıp, cuma namazına yetişebilirsin. beni seven müslüman cuma'ya geç kalmaz. diye cevap verir
    ···
  17. 17.
    -1
    müslim'den nakil:

    mekke'nin önde gelen tüccarlarından hz. kıssam ibn-i kureyş ve oğlu, bir gün peygamberimize (s.a.v) gitmiş ve sormuş " babam cuma günü öldü. öbür tarafta nasıl karşılanır." der.

    peygamberimiz (s.a.v) sorar "namaz kılar mıydı"
    oğlu "hayır ama cuma günü öldü." der.
    peygamberimiz, "zina işler miydi?" diye sorar.
    oğlu "evet ama cuma günü öldü.", der
    peygamberimiz "hırsızlık yapar mıydı?" diye sorar
    oğlu "evet ama cuma günü öldü." diye cevap verince, peygamber efendimiz bu sefer sinirlenir ve
    "cuma günü ellemezler ama cumartesi gerekeni yaparlar! hatta ben rabbime talimatı verdim, bizzat durumla ilgileneceğim" der.
    ···
  18. 18.
    -1
    yine buhârî'den nakil:

    mekkenin önde gelen yahudileri, sözde, peygamber efendimizi (s.a.v) ashab-ı ikram içinde küçük düşüreceklerdi. oldukça zengin birisi:
    - ya rasulallah (s.a.v), borcunuz var mı? diye sordu.

    hz. muhafazid (s.a.v)
    - evet, bakkala biraz borcum var. diye cevaplar

    yahudi
    - canım onu sormuyorum. namaz borcun var mı? diye düzeltir

    bunun üzerine peygamber efendimiz kızar:

    - namaz borcunu bana allah sorabilir. size düşen bakkal borcunu sormaktır!
    ···
  19. 19.
    -1
    tırmızî naklediyor:

    bir gün mekke'nin önde gelen kabilelerinden hevazin'in şeyhi hz. zeyd bin abdullah (r.a.) peygamber efendimize sormuş :
    -ya rasulallah, ben ölünce cennete mi gideceğim yoksa cehenneme mi, söyle bakayım? demiş.

    peygamber efendimiz, korkmadan :
    -cehenneme gidersiniz şeyhim? demiş
    şeyhin sinirden sakalları titremiş. bu durumu gören peygamberimiz (s.a.v):

    -kızmayın şeyhim, ben aslında size cennete gidersiniz diyecektim fakat sizin cellatlarınızın kılıçlarıyla ölen suçsuz kişilerden cennet dolup taşmış. bu yüzden cennete sığmazsınız diye cehenneme gidersiniz dedim, demiş.
    ···
  20. 20.
    -1
    ibn-i mace'den nakil:

    peygamber efendimiz (s.a.v) develerine ağır yükler yükleyip onlara eziyet eden mekkeli müşriklere iyi bir ders vermek istemiş. bir gün, devesine binerek kâbe-i mükerremede dolaşmaya başlamış. işin garibi dolu bir çuvalı da sırtına vurmuş, öyle geziyor. şaşırıp sormuşlar :
    - ya resulallah, hem devenin üzerindesin, hem çuvalı sırtında taşıyorsun. nasıl bir iş bu ?
    peygamber efendimiz cevabı yetiştirmiş hemen :
    - zavallı hayvan, demiş. zaten gece gündüz demeden hizmet ediyor bana. sırtına bindiriyor, yüklerimi taşıyor, değirmeni çeviriyor. bu kadar hizmetlerinden sonra dolu çuvalı da ona yüklemek istemedim. bu yüzden ben vurdum sırtıma.
    ···