1. 26.
    0
    19 Kasım 2013

    Dost Uyarısı

    Tam evden çıkıp izmir'e gidecekken çok önemli bir dostum arayıp "Neredesin yahu?" diye sordu.
    Ne diyeceğimi bilemedim. "Koşuşturuyorum, az sonra da izmir'e uçacağım" cevabını verdim.
    Telefonun ucundaki dostum gülerek "Tamam ama önce bir sabah kahvesi içelim mi?" dedi...
    Anlamadığını düşünüp "Vaktim yok ki!" demeyi aklımdan geçirirken "Evinin önünde seni bekliyorum!" diye kestirip attı!
    Bütün planlarım altüst oldu. Ayağıma kadar gelmiş böylesine önemli birine "Git" diyemezdim... Sözü önemli olan insanlardandı!
    Önümüze çıkan ilk börekçiye oturup dere kenarında konuşmaya başladık!
    Ben duymak istediklerimle buluşmak için can atıyordum.
    O ise işi ağırdan alıyordu! Çaylar içilirken "Önceki gün Boğaz'da kiminle buluştun?" diye sordu!
    Şaşırdım! Bilmesinin imkanı yoktu! Çok önemli biriyle oturup çok önemli şeyler konuşmuştuk!
    Ama bu bilgi ona nereden gitmişti!
    Şaşkınlıkla "Beni mi izliyorsun?" diye sordum. Güldü... "Önemli değil!
    Ama konuştuğun şahıs gerçek hikayesini anlattı mı?" diye manalı bir soru yöneltti!
    Sessiz kaldım!
    Benim sessizliğimi fırsat bilerek söze girdi! Resmen sazı eline aldı... "Sen yazmıştın! Dünyadaki PARA hareketleri MUSEViLER'in elindedir!
    Dünyadaki 100 doların 85 doları bu adamların bankalarından geçer! Para bunların işidir! 2003'ten sonra bizim için bu rakam 80 dolardı! Ama şimdi 35 dolara kadar düştü... " "Ben bunları yazmıştım" diye araya girdim!
    Güldü... "Bekle" dedi... "Türkiye'de PARAYA kafa yoran az insandan birisin! Kimse bunun takibini düşünmüyor! Oysa Türkiye'nin verdiği savaşın anlaşılması için bunun ortaya çıkması şart! GEZi'de gördük! israil'i içimizde kuran, yaşatan ve Tel Aviv'e bağlayanlar buraları bırakmamak için her yolu deneyecek! Daha önce yaptıkları gibi yine PARALARINA güveniyorlar. Bak! Dünyadaki 500 büyük şirketin 435'i MUSEViLER'e ait!
    Bu rakam korkunç! Ama böyle! Geriye kalan 65 büyük şirketin sahipleri kim biliyor musun? Söyleyeyim...
    Museviler'in ortağı olduğu başka kişiler!
    Yani kalan 65 şirket de Museviler'den izinsiz adım atamaz! 500 en zengin insanın tam 320'si MUSEVi! Geri kalanların durumu nedir diye aklından geçirdiğini biliyorum. Bu 320 ismin dışında kalan 180 kişinin ise 100'ünün EŞi MUSEVi!
    "Rakamlar çok ilginç" diyerek hazmetmeye çalıştım!
    Ama dostum duracak gibi değildi! "Dünyanın en güçlü 100 insanına baktığın zaman 68'inin MUSEVi olduğunu görürsün!"
    Peki neden hep bunlar zengin oluyor? işte sorulması gereken ve cevabı bilinmeyen soru bu!
    Merak ettim inanın!
    Bunun 300 yıllık tarihi var!
    Osmanlı'nın yıkılışını da içine alan büyük operasyondur bu!
    ingiltere Kraliyet ailesi 300 yıl önce bu insanların ZENGiN olması gerektiğine karar verdi! Bunun için kimselerin bilmediği muazzam bir proje hayata geçirildi! Bunların ne filmi, ne kitabı, ne de haberi yapıldı! Mesela UGANDA'daki bir zengin bağlı olduğu merkezi KENDiNE SAKLAYARAK imparatorluğunu devam ettirdi! Amerika'dakilerin çoğu da öyle! Petrolü keşfeden ve peşinden gidenler bunlardı! Her ülkenin ARTILARI Kraliçe'nin masasında bulunur! Bu bilgiler orada olduğu için de HEDEFLERi saptamakta hiç zorluk çekmezler!
    Biz de durum nedir?
    Oraya geleceğim zaten...
    Gelin lütfen!
    Senin konuştuğun beyefendi var ya!
    O, ingiltere adına Türkiye'ye gelen PARALARI tasnif eden ve dağıtan isimdi! Öncesinde de onun pozisyonunu dolduran insanlar vardı! O kanallardan PARA geldi ve birileri öne çıkıp zengin oldu! Ülkenin kontrolü PARANIN üzerinden onlara geçti! Ne yazık ki Türkiye'de bunları izleyen ve not alan birkaç kişi vardı! Milliliğimiz de ahlakımız da devlet olma özelliğimiz de bu nedenle kaybolup gitti!
    Nasıl yani?
    Kraliçe'nin ve adamlarının seçtiği isimler o ülkede öne çıkar! Bu isimler SOYAĞACINA bakılıp seçilir! Musevi olması temel şartlardan biridir! Biz aramıza alıp yer içeriz ama karşımızdakinin aslında ne olduğunu bilmeyiz! Merak da etmeyiz! Ama KRALiÇE ediyor! Musevi bağlantıları olmayanlara GEÇiŞ üstünlüğü vermiyor!
    Şimdiye kadar vermedi!
    Bundan sonra da vermez! Türk görünümlü olmaları önemlidir! Ama operasyonlar bunların üzerinden yapılır!
    Cumhuriyet'ten önce hayata geçirilmiş bir projedir! Bu nedenle bizdeki zenginlerin FiLMi olmaz! Gerçekler açığa çıkmasın diye bilgi paylaşılmaz!
    Bunu düşünmek de ne hikmetse hiçbir profesörün, yapımcının, gazetecinin, siyasetçinin aklına gelmez! Siyaset kurumu bunlarla iyi geçinerek KÜRESEL saldırıdan korunacağın zanneder! Düne kadar öyleydi de!
    Peki şimdi ne oldu?
    Senin konuştuğun beylerin devlet tarafından filmi çekildi! Uyarı üstüne uyarı alıyorlar!
    Tamam ama PARA onlarınsa biz nasıl midemizi dolduruyoruz?
    Bravo! Bizim düne kadar aşağıladığımız ARAPLAR paralarını artık Londra'ya değil de bize yolluyor!
    Çünkü gelen paranın az bir miktarı bile ANKARA'yı uçurdu! Bu görüldü!
    Londra bu nedenle akışı kesmek, Ortadoğu ise volümü arttırıp HIRiSTiYANLARI Türkiye'nin rüzgarıyla bölgeden kovmak istiyor! Bu açıklanmayacak ve paylaşılmayacak kadar hassas bir denge! Yani Osmanlı'yı birleşerek kovdukları güçler şimdi "Türkler geri dönsün" diye onlara çaktırmadan aparkat savuruyor!
    Sokaktaki insanın bilmediği bu!
    Kürt konusundaki tepkileri bundan değil mi? Şaka mı ediyorsun! Barzani gelip TAPUYU bıraktı! Avrupa bölgeden gelmemek üzere gideceğini biliyor!
    Ankara açıklamasa da Ortadoğu artık bizim! Düne kadar ülkede söz söyleyenlerin filminin çekilme zamanı hızla geliyor!
    Gerçekten mi?
    Evet, yoksa bazılarının ikna olacağı yok! "Türkiye Türkler'indir" yalanının ortaya çıkması birçok şeyi halledecek! 'Ülke bölünecek' diye yaygara yapanların yalanı ortaya çıktığında ülkeyi aslında kimlerin böldüğü çok net anlaşılacak!
    Boğaz'da durum ne olacak?
    Paranın asıl sahibinin kimler olduğu ortaya çıkacak... Zaten bundan önceki son uyarılar şimdi MÜFETTiŞ GÖRÜNÜMLÜ devlet adamları tarafından veriliyor! Anlayan anladı!
    Operasyon olacak mı? Paraya gidecek miyiz?
    Onların tavrına bağlı! Ama büyük ezber bozulacak! Türkiye'nin başına geçirilen ÇUVAL çıkarılacak! Korku bu!
    Bizi esir alan tarih deşifre edilecek değil mi?
    Yok, öyle demeyelim! Çünkü ÖLÜLER KONUŞAMAZ! Torunları ve oğulları onların üzerine basıp topu taca atsa da gereken yapılacak!
    Anlayacağın 300 yıllık rövanşı alıyoruz!
    Akıllarının almadığı bu! "Türkler bunu nasıl başardı!" diye kafalarını duvarlara çarpıyorlar! isteyince oluyormuş demek ki!
    Tümünü Göster
    ···
  2. 27.
    0
    20 Kasım 2013

    CHP ve Londra

    Bazen "Yazmamak daha iyi" diye düşündüğüm oluyor! Kabul edilmiş yalanların üzerine gitmeyi birilerini inciteceğimi düşünerek erteliyorum!
    Azami dikkat gösterdiğim oluşumlardan biri de milyonlarca insanın peşinden gittiği CHP!
    Parti, isim ya da kurum belirtmekten özellikle kaçarım. Ama görüyorum ki bazıları kendi düştükleri durumdan çıkacak gibi değil!
    Dün izmir'deydim!
    Gecekonduların arasına, çatıların aktığı evlerin tam ortasına, iğrenç kokan derenin ta dibine dev ATATÜRK MASKI yaparak Cumhuriyet'i ve Mustafa Kemal'i yücelteceklerini sananlar var!
    Ne yazık ki bunlar CHP'li!
    Daha önceden gördüğüm bir şeydi! Ama dün gözüme battı!
    insanları Atatürk'le kandırmak ve onu basit yöntemlerle suistimal etmek kabul edilebilir bir şey değil!
    CHP sihrinin bu ülkede gerçekle buluşması şart! Ezberlere sığınanlar ne gerçek Mustafa Kemal'in ne de arkasından gittikleri CHP'nin farkındalar!
    Bakın CHP rahmetli ismet inönü ile birlikte LONDRA'ya bağlanan bir partidir! Amerika'daki izleri ingiltere üzerinden atılan adımlara aittir! Darbelerin içinde CHP hep vardı! Halkın reddine rağmen onlar DARBE ile CUNTA ile gelmeyi bildiler!
    Halktan koptular!
    Dönelim geriye...
    1960 darbesine...
    Ordunun içinde bir grup subay darbe için harekete geçti. Ancak başta bulunacak bir ORGENERAL ortada yoktu!
    Cemal Gürsel izmir'e yerleşerek uzak durmuş, Genelkurmay ikinci Başkanı Cevdet Sunay ise GiZLi
    ÖRGÜTÜN teklifini geri çevirmişti! Bir gün teşkilat üyelerinden Orhan Kabibay, Türkeş'e giderek "Ben Kara Kuvvetleri Komutanlığı Lojistik Başkanı Tümgeneral Cemal Madanoğlu'nu Kore'den tanıyorum. Biraz yakınlığım var.
    Gidip konuşayım. Ne yapalım... orgeneral olmazsa tümgeneral olsun!" dedi...
    Birlikte Madanoğlu'nun odasına gittiler. Türkeş emir subayının yanında bekledi. Kabibay içeri girdi. Ellerini cebine atan Kabibay, Madanoğlu'na "Paşam önemli bir meseleyi sizinle konuşmaya geldim. Kabul ederseniz iki kelimeyle cevap verin. Etmezseniz 'Hayır' deyin! Yalnız söyleyeceğim mesele çok gizlidir. Kabul etseniz de etmeseniz de gizliliği korumak zorundasınız! ifşa ederseniz karşı tedbir alınmıştır!" dedi... Bunun üzerine yerinden fırlayan Madanoğlu "Nedir ulan senin söyleyeceğin!" diye haykırdı...
    Kabibay "Paşam biz bu iktidarı devireceğiz. Gizli teşkilatımız var.
    Sizin de bize katılmanızı istiyoruz.
    Kabul ederseniz EVET, etmezseniz HAYIR deyin!" dedi...
    Kendinden geçen Madanoğlu "Ulan biliyorsun ben de ta..k var, akıl yok!" diye cevapladı! Kabibay da cevabı geciktirmedi: Bizde her ikisi de var!
    Madanoğlu'na 24 saat veren Kabibay çıkıp gitti! Ertesi gün Madanoğlu "Ulan erkeklik öldü mü, ben de varım!" dedi...
    Her darbede olduğu gibi ayrışma kaçınılmazdı! 27 Mayıs'tan sonra Madanoğlu ekibiyle TÜRKEŞ ekibi çarpıştı!
    Türkeş Hindistan'a kadar sürüldü! Amerikan Büyükelçisi Fletcher Warren'ın evinden dışarı çıkamadığı ortamda birileri hem DARBE yapıp hem de kendi arkadaşlarını yedi!
    Türkiye bu sorulara hiç kafa yormadı!
    Madanoğlu nasıl CHP'nin arkasındaydı! Daha sonra TRT'de demir yumruk olan Kabibay nasıl CHP ile yollarını hiç ayırmıyordu!
    O dönemin Amerikan büyükelçiliği yazışmalarında SOL'un CHP içinde yuvalandığı ve darbelere bunların destek verdiği yazıyordu!
    Aslında Amerika ile ingiltere Türkiye'yi kontrol etmek için çalışıyor ve çatışıyordu!
    Ama hep ingiltere tarafı gülüyordu! Amerika'nın öne çıktığı durumlarda bile arkadaki MUSEVi BARONLAR Kraliçe'nin yüzünü ağartıyordu!
    Ve bu Hat, CHP'de neredeydi hiç kimse sormuyordu!
    Belki pek çok CHP'li bilmeden Kraliçe'ye çalıştığını fark edemiyordu!
    27 Mayıs sabahı istanbul'dan toplanan ünlü profesörler askeri uçakla Ankara'ya gelip yeni ANAYASA için kolları sıvıyordu!
    Yeni ANAYASA'yı yazacak kurulun içinde Sıddık Sami Onar, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Hüseyin Nail Kubalı, ismet Giritli, Tarık Zafer Tunaya, ilhan Arsel ve Bahri Savcı gibi isimler vardı!
    Bu isimlerin ne çocukları ne torunları hayatta hiç zorlanmadı!
    Hep bir yerlerde oldular!
    Londra hiç görünmediği halde her olayın arkasında vardı!
    içerideki KURGU bunun anlaşılmaması için hazırlanmıştı!
    SiSTEME kimse ihanet edemezdi! Ordu özel bir ekip tarafından kontrol edildi! CHP ile ilişkisi de hiç soğuk olmadı!
    Günahını almak istemem ama Kemal Kılıçdaroğlu'nun Özel Paşa'ya soğuk davranmasının altında da bu tarihi gerçek yatar!
    Laiklik en büyük kalkanlarıydı!
    Özgürlük arttıkça şeriatın gelmediği görüldü! Kürtler'e sarıldıkça, kapılar aralandıkça Türklüğün ölmediği ortaya çıktı!
    Bizdeki kurumların fabrika ayarları dışarıdan yapıldığı için gün gelip DEVREDIŞI kalabiliyor!
    CHP ve MHP'de durum bu!
    Siyasi miyopluk böyle bir şey!
    Ne dünyayı ne bölgeyi okuyabildiler!
    Yanlış üstüne yanlış yaptılar!
    ingilizler'in sonradan yarattığı Mustafa Kemal algısına inanmamızı sağladılar! Gerçek Mustafa Kemal'i unutturdular.
    Başarılı oldular da!
    Ayrıştırdılar! Çünkü gizli formül BÖL ve YÖNET'ti!
    Yakında Mustafa Kemal de ellerinden gidecek! Bakalım inönü'nun başlattığı oyun nasıl bitecek!

    NOT: Kabibay her cuntanın arkasında olmayı başarabilen ender isimlerdendi! Gücü nereden alıyordu! Acaba bir tarihçi çıkıp ORDUNUN içine sızan ingilizler'i ne zaman yazacak! Bu yalan ne zaman son bulacak!
    Tümünü Göster
    ···
  3. 28.
    0
    21 kasım 2013

    Yalan Rüzgarı

    Hiçbir zaman gerçeklerle buluşmadık!
    Birçok engel önümüze çıkarıldı!
    Laikliğin ölmez savunucuları MEDYADA başköşeleri tutup mangalda kül bırakmazken koskoca halk kandırılıyordu!
    MEDYA bu nedenle vardı zaten! BÜYÜK YALANLARI kılıfına uydurup kadifelere sarılmış manşetlerle rotayı saptırmak için!
    Darbelerin, cuntaların, ekonomik krizlerin arkasındaki rollerine girecek değilim!
    Yazıldı, çizildi!
    Hoş daha asıl görevleri ortaya çıkmış değil...
    Ama DERiN UYKUYU hiç fark etmedik!
    Devletin ayağını bağlayan, özgürlüğü bitiren, istikametini şaşırtan tarihi gerçeklerle yüzleşmek yerine medya yalanlarıyla yıllarımızı geçirdik!
    Bu nedenle Türkiye gibi ÖZEL ülkelerde herkes gazete-televizyon patronu olamazdı! Paran da olsa olamazdı! DOLARIN geçmediği ender alanlardan biriydi MEDYA!
    Sinemayla, diziyle, modayla, MTV ile, albümlerle, kılık-kıyafetle, Bugün Ne Giysem'le, paparazzi flaşlarıyla oyalanırken gerçek fotoğrafı hiç göstermediler!
    Okullarda çocuklarımıza PARA öğretilmedi!
    Paranın nelere kadir olduğu, her kapıyı nasıl açtığı, iktidarların nasıl düşürüldüğü hiç anlatılmadı! Parayla ilişkimiz DOLAR çıkacak mı, EURO fırlayacak mı, borsa çökecek mi çerçevesinde kaldı! Koca koca profesörler de ekranlardan sadece bunları aktardı!
    Banker NOTU demek olan BANKNOT'un ne anlama geldiği pas geçildi!
    Mesela Fransız DEVRiMi bir MASON ihtilaliydi! SARAYA MAHKUM edilen Museviler BANKER olarak önce Avrupa'ya, ardından dünyaya yayıldı! Saraya yerleşen Museviler parayı yönetmekle ünlüydü! Dışa açılım gerçekleşince dünya ellerinde oyuncak oldu!
    Goldschmidt, Oppenheimer, Seligmann gibi çok önemli hanedanlarının kurduğu finans imparatorlukları bu dönemde doğdu. Bu finans imparatorluklarının en ünlüsü ve kuşkusuz en önemlisi ise Rothschildler'di... Ve bu aileler Osmanlı'yı BORÇ vererek çöktüren ailelerdi!
    Bunların ortaya çıkmasıyla iMPARATORLUKLAR çöktü! Herkes yeni bir dönemin başladığını düşündü! Elbette yeni bir dönem başlıyordu! Artık SARAYLARDA krallar, kraliçeler oturmuyor, BARONLAR yani bu ailelerin mensupları oturuyordu! Ve oturdukları yerlerin bizim oturduğumuz yerlerle hiçbir ilgisi yoktu! Bizim saraylarımızı aratmayacak zenginlikte yerlerdi!
    Merak edenler araştırsın!
    Waddesdon, Halton, Mentmore, De Haar, Ferrieres ŞATOLARINA baksın!
    Dünyayı yönetmek için savaşların, krizlerin ölümlerin, felaketlerin arkasında kimlerin olduğunu çok rahat görebilirler!
    Ama MEDYA bunların elinde olduğu için göremedik! Film şirketleri bunların parasıyla döndüğü için gerçekle buluşamadık!
    Rothschild ailesinin ARMASIYLA ingiliz Kraliyet ailesinin ARMASININ neredeyse birebir benzediğini gözden kaçırdık!
    Neyse; bizler Hollywood yıldızlarının kimlerle çıktığını, bizim starlarımızın nerede nasıl eğlendiğiyle ilgilenip derin uykuda olmaya devam edelim... Bakın!
    Arasıra ingiltere Kraliçesi bazı TÜRKLER'e nişan verir! Hele bazılarını hiç tanımayız!
    Kimdir bilmeyiz! Nasıl bir önemi vardır anlamayız! Ama verirler!
    Doğan Tugay, Teoman Sırrı, ibrahim Dellal, Hüseyin Çağlayan, Sükan Alkın, Fatih Yegül, Burhan Ali Aydar...
    Ben bu isimleri hiç tanımam! Ama Kraliçe tanıyor ki ödüle, nişana layık görüyor!
    Bunların dışında çok önemli iş adamlarımız vardır ÖDÜL alan!
    Hatta geçtiğimiz aylarda çok önemli bir BANKANIN başındaki HANIMEFENDi
    Britanya imparatorluğu Onursal Mükemmeliyet Önderliği (Commander of the Most Excellent Order of the British Empire) ödülüne layık görüldü!
    Ne yaptı da bu ödülü aldı bilemiyorum! ingiltere'yi ilgilendiren ne yapmak gerekiyor bu ödülü almak için, onu da bilmiyorum!
    Ama birileri bizim bilmediğimiz hizmetleri yapıyor ve karışlığını Londra'dan alıyordu!
    Hanımefendi'nin NiŞAN töreninde konuşan ingiliz Büyükelçi "Birleşik Krallık ve Türkiye ilişkilerine sıra dışı bir kişisel katkı sundu" diyordu!
    işte benim de sizler gibi gözden kaçırdığım ayrıntı buydu! SIRADIŞI katkıları bizler göremiyor ve atlıyorduk! Çünkü bankanın bir ortağı vardı, o da AMERiKA'da çok büyük bankalardan biriydi!
    Amerikan ortağı olan bir bankanın tepesindeki isme neden KRALiÇE ödül veriyordu!
    Arada nasıl bir ilişki vardı?
    Atladığımız ayrıntı neydi?
    Hep yazdığım gibi Londra, New York ile Tel Aviv arasında köprüydü! Merkez Buckingham Sarayı'ydı! BARONLAR sayesinde Avrupa'yı da içine alan bir AĞ vardı!
    Bizler O Ses Türkiye'yi izlerken gerçek SESi kaçırıyorduk!
    O ses gerçekte Türk değildi!
    Hiç de olmadı zaten!

    NOT: Bir dostum dün mesaj atıp Lozan'a gayrı resmi bir şekilde katılan HAHAM Haim Nahum'la ilgili ilginç iddialarda bulundu: O, Theodor Herzl'in ekibindendi! Lozan tercümanlarının yemeklerine müshil ve ateş kapsülleri koydu! Adam yokluğu bahanesiyle kendisini tercüman kabul ettirdi. Celselere katıldı.
    Hem sırların dışarıya sızmasını sağladı, hem de ingiliz himayesinde israil'in kurulmasını temin etti.
    Rıza Nur itiraz etti ama nafile, başkaca dil bilen adam yoktu... Düşünün bakalım! Ya doğruysa!
    Tümünü Göster
    ···
  4. 29.
    +1
    22 Kasım 2013

    Kimin maşası

    Başbakan Erdoğan ne zaman Atlantik ötesine geçip Obama ile bir araya gelse kesinlikle içeride bir TERÖR olayı olurdu! Tokat Reşadiye saldırısı ile Reyhanlı'daki kanlı eylemler bunun en çarpıcı örnekleriydi!
    Aynı senaryo şimdi Erdoğan, Rusya'ya gitmek için yola çıkacağı gün de vizyona konuldu!
    Kendini bilmeyen biri canlı bomba zannıyla etkisiz hale getirildi! Canlı bombanın ya da kendine o süsü verenin kim olduğu hiç önemli değil! Önemli olan onu oraya kimin gönderdiğidir!
    Hep söylediğim gibi içeride ACI VEREN pek çok eylemin kökü dışarıdadır! Eylemler içeriye mesaj vermek ya da ülkenin rotasını değiştirmek için yapılır! Son eylem basit ve tesirsiz olsa da bir güç Obama-Erdoğan-Putin arasındaki dengeyi sarsmak ve yeni bir denge oluşturmak için işbaşında! Türkiye kimin tarafındaysa o kazanacak! Bu denklem kaldığı sürece AVRUPA kaybedecek! Çok sıkıntı yaşayacak! Sorun bu!
    Bizler televizyonları başında bu olayı izlerken geniş kadrajlı bakıp olayın özüne, hatta arka planına gidebilmeliyiz!
    Türkiye'de üzerine kafa yoracağınız her hadise böyledir!
    Tesadüf sadece şapşallar için geçerlidir!
    Aktörleri, güçleri, senaryoları iyi okuyabilirsek ülke her beladan rahatlıkla sıyrılır!
    Bunun için AKLIMIZI devrede tutmak şart!
    Duygulara değil beynimize güveneceğiz!
    Ve aktörlerin aslında KiMiN ADINA sahne aldığını göreceğiz! Yoksa büyük fotoğrafı görme şansımız yok!
    Bakın dün ispanyol basınında bir haber vardı!
    Konu benim ısrarla takip ettiğim SOROS'tu!
    Kimdi bu şahıs?
    Amerikalı'ydı!
    17 yaşında London School of Economics'ten burs kazandı!
    Arkasında dev gibi bir güç vardı. Okul parasını karşılayan aile Rothschildler'di!
    1956'da okulu bitirip New York'a döndü! ilginçtir, cebinde sadece 100 dolar vardı! ilk işi borsa spekülatörlüğüydü! Bu alanda kısa zamanda uzman oldu!
    Parasını ona emanet edenler yılda ortalama yüzde 60 kazandı! Bu şan ve şöhret dünyaya yayıldı! 1980'de biz darbelerle uğraşırken onun lakabı "PARANIN ADI SOROS"a çıktı! Hayatında ilginç virajlar vardı!
    1992 bunlardan biriydi!
    ingiliz Poundu'nun düşüşe geçeceğini düşündü! Bir aileden aldığı 10 milyar dolarla Avrupa'daki en büyük spekülasyonunu yaptı! Sadece 9 saatte 1.3 milyar dolar kazandı! Bugüne kadar bu yöntemi 16 kez kullanan Soros, kayıtlara göre tam 33 milyar dolar kazandı...
    16 operasyona ayırdığı zaman toplamda 16 saatti!
    Yani 16 saatte 33 milyar dolar kazanan tek dünyalı!
    Yine kayıtlara göre, HEDGE fonların 2.9 trilyona hükmettiği ve bunun arkasındaki isimlerden birinin de Soros olduğu konuşulanlar arasında!
    Bu fonların 192 BM üyesi ülkede vakıfları var!
    Soros ve arkasındaki GÜÇ, 20 darbe ve 11 devrimin açıktan destekçisi oldu!
    Türkiye'de üç vakfı var!
    Bunlar ispanyollar'ın bulup çıkardığı bilgiler!
    Peki "Türkiye ayağında neler olabilirdi?" diye düşündüm!
    Kimseyi Soros'la birlikte göstermek gibi bir niyetim yoktu!
    Olamazdı!
    Ama yine de onunla yolları bir yerlerde kesişenler var mı diye meraklandım!
    Bursla okuduğu okula fokuslandım!
    London School of Economics'e kimlerin gittiğini kısaca araştırdım! Çok zor olmadı!
    Giden Türkler'e baktım!
    Burs kazanıp kazanmadıklarını bilmiyorum ama bir hayli ismin orada okuduğunu çıkardım!
    ilginç isimler vardı!
    Begümhan Doğan Faralyalı
    Hanzade Doğan Boyner
    Kemal Derviş
    Asaf Savaş Akad
    Dışişleri eski Bakanı Emre Gönensay
    Tayyibe Gülek
    Koç Üniversitesi Uluslararası Direktörü Prof. Ziya Öniş
    Bülent Ali Rıza
    Emine Kamışlı
    Borsa istanbul Yönetim Kurulu Üyesi M. ibrahim Turhan
    Melikşah Utku
    Ekonomist Daron Acemoğlu gibi isimler öne çıkanlardan bazılarıydı!
    Okul o kadar ünlüydü ki 37 devlet başkanı, 9 başbakan, 300'den fazla etkili siyasetçi, konusunda otorite 55 kişi, dev şirketlere hükmeden 34 CEO çıkarmıştı!
    17 kez NOBEL'in geldiği bu okul kim tarafından kuruldu?
    Geri gitmek şarttı! Okulun kuruluş tarihi 1895'ti!
    Kuranlar da Fabian Derneği üyeleri Beatrice Webb ile Sidney Webb'ti! "Bunda ne var?" diye sorabilirsiniz Bence de sormanızda bir sakınca yok!
    Ama benim için küçük, ÜLKEMiZ için büyük bir ayrıntıyı vermeden geçemeyeceğim!
    Nedir mi o?
    Fabian Derneği'ni kuranlar kimdi biliyor musunuz?
    Evet!
    Rockefeller ile Rothschildler! Çok sevdiğim bir dostumun söylediği gibi OLiGARŞi ZAR ATMAZ'dı!
    Hiç atmadılar!
    Para ile istediklerini yaptılar! Yetiştirdikleri insanlar ve finans gücüyle her türlü operasyonu sıkıntı çekmeden gerçekleştirdiler!
    Bu operasyonları da daha çok KONTROLÜNÜ elden bırakmak istemedikleri Türkiye'de yaptılar!
    Bizler içeride acı içinde kıvranırken, birbirimizin boğazına yapışırken kazanan onlar oluyordu!
    Ancak Türkiye'de bunları adres gösteren kimse yoktu!
    Her şeyin nedenini ve sonucunu bu topraklarda arıyorduk!
    Oysa gerçek hiç de böyle değildi!
    Bu nedenle bu saatten sonra neden, neye ve niçin karşı olduğumuzu bir kez daha gözden geçirmeliyiz!
    Merkez basının tarafı belli!
    1948'den beri bu gücün yanındalar!
    Önemli olan bizim ne tarafta duracağımız!
    Ne dersiniz!
    Hangi taraf?
    Benim yerim belli!
    Ya sizlerin!
    Tümünü Göster
    ···
  5. 30.
    0
    ben de seni dillerim. ödeşiriz.
    ···
  6. 31.
    0
    1 Ocak 2014 Çarşamba

    Sır ziyaret

    Dünya haritasını önünüze koyduğunuzda Türkiye'nin tam merkezde olduğunu rahatça görürsünüz! Koordinatlarımız gereği tam ortadayız! Bir yanımızda BATI diğer yanımızda ise DOĞU...
    Coğrafyanın yaptığını yapıp iki tarafı birleştireni pek sevmezler! Sonuç olmasa da BATI'ya gidene bayılırlar!
    Kimsenin aklına "Ortadoğu nerede?
    Buraları kime bırakıyoruz?" sorusu gelmez! Musevi BARONLARIN ve Türkiye'deki temsilcilerinin tek isteği, sandıkla gelemese de CHP'nin GiZLi iKTiDARIN savunucusu olmasıdır!
    CHP lideri Kemal Bey de bilerek ya da bilmeyerek milli Ankara'yı çökertmeye çalışanlara destek oluyor!
    Açıklamakta zorlanacağı ittifaklara giriyor! Varlık nedeni olarak karşı çıkması gereken ortaklıklara soyunuyor!
    Ve bütün bunları yaparken de birinin çıkıp bunları ıskalamayacağını düşünmüyor!
    CHP bu ülkenin büyük gerçeklerinden biridir! Bu nedenle CHP'nin doğru tahlil edilmesi Ankara'nın elinin rahatlaması ya da başının belaya girmesi demektir!
    Artık kimin yanında olup olmadığı bilinmez hale gelen partinin hem içeride hem dışarıda BARONLARA teslim olması anlaşılır bir durum değil!
    Bir partiden çok şirkete dönüşmüş durumda! Bir CEO tarafından yeni bir rotaya sürüklenme hali var! Ve umutları da çok! Bel bağladıkları yer ise ne yazık ki bu ülke ve bu millet değil!
    17 Aralık operasyonu başlamadan önce CHP lideri yanına Faruk Loğoğlu, Şafak Pavey, Kamer Genç, Sezgin Tanrıkulu, Faik Öztrak, Osman Korutürk ve Aydın Ayaydın gibi isimleri alıp 30 Kasım 4 Aralık tarihleri arasında Amerika'daydı!
    Kemal Bey'i kasetle getiren güç, Avrupa merkezliydi!
    Kemal Bey'den bir süre önce de çok önemli bir Türk gelip çok önemli ve gizli görüşmelerin merkezinde olmuştu!
    Kemal Bey burada bulunduğu süre içinde, yani 5 gün içinde 43 görüşme yaptı! En büyük zamanı, YAHUDi örgütlerine ayırdı!
    Ekonomik tetikçi David Cohen'i, Halkbank'ın üzerine yollayan ünlü Musevi örgütü AIPAC'la çok sağlam bağlar kuruldu!
    Halkbank'ı ABD Kongresi'ne şikayet edenler, Kemal Bey için DOST tanımına giriyordu!
    Hoş diğer Yahudi örgütleri de öyleydi!
    Sarıgül'ün adaylığını orada duyuran Kemal Bey döndükten sonra da yüksek tempo ile çalışıyordu!
    Amerikan Büyükelçisi Ricciardone ile 18 Aralık'ta, yani operasyondan bir gün sonra görüşüyor ve bir ay gibi zamana aynı isimle 3 ZiRVE sığdırıyordu! Galiba birini, partisinden bile kimse bilmiyordu!
    17 Aralık'tan yaklaşık bir yıl önce istanbul olağandışı günlerinden birini yaşıyordu!
    CIA Başkanı David Petraeus, gizli temaslar için NAKLiYE uçağıyla geliyordu! Mc Cain ve Lieberman gibi iki önemli isim de beraberindeydi!
    Petraeus'un Ankara'ya da gittiği söylense de kimlerle görüştüğü bilinmiyordu! CIA Başkanı ortada yokken iki senatör Etiler'deki BACKYARD isimli lokantayı kapatıyor ve içeri kim olduğu belli olmayan iki misafir alıyordu! Kimse de gelenlerin kimliğini öğrenemiyordu!
    Petraeus'un da Çırağan'da çok özel görüşmeler yaptığı biliniyordu! Sızan dedikodular böyleydi!
    Türkler'i sevmediği SIR olmayan ÇUVALCI PAŞA ne çeviriyordu!
    Aynı gün bu üç isim istinye'deki Amerikan Konsolosluğu'na giderek BAŞKA görüşmelere imza atıyordu!
    Ama kimse bilmiyordu?
    Petraeus, bir skandalla CIA'yı bırakmak zorunda kalıyor ve üniversiteye dönüyordu! Karısından ayrılıyor, başka serüvenlere yelken açıyordu!
    En ilginci de Kolhberg Kravis Roberts Yahudi şirketinin KiRALIK CEO'su oluyordu! Eski CIA Başkanı'nın yeni hedefi BARONLARIN işaret ettiği Merkez Bankaları'ydı!
    Daha bir yıl öncesinden ilginç bir tesadüf yine oluyordu! Petraeus istanbul'dan ayrılırken, şimdi çok yakından tanıdığımız David Kohen, temaslarda bulunmak üzere Atatürk Havalimanı'na iniyordu!
    Kolhberg Kravis Roberts ve AIPAC'in hedefi Türkiye'deki güçlü Merkez Bankası ile Halkbank'tı!
    Zaten eski CIA Başkanı bu operasyon için kiralanıyordu!
    Ama ortada bir operasyon yoktu!
    Bütün bakanlar ve aileleri, yakından takip edilse de bilinen bir şey yoktu!
    Yani ne yolsuzluk ne de rüşvet vardı!
    Ama birilerinin çalıştığı da sır değildi!
    17 Aralık operasyonunda birbirinden ayrı zamanlarda yaşanan gelişmelerin tamdıbının aynı torbaya konulmasının bir anlamı var mıydı?
    Şimdilerde basına sızdırılan görüntülerden Petraeus'un, Cohen'in, Mc Cain'in ve Lieberman'in haberi var mıydı?
    Gezi'den önce böyle bir hazırlığın fitili yakılmış mıydı? Bir B planı olarak senaryo yazılmış mıydı? Birbirine çok uzak olan CHP ve başka camiaların bir araya getirilmesi için start verilmiş miydi? Emniyete görüntü veren SiViL bu isimlerle bağlantılı mıydı? Amerikalı bu üç isim, bizim SiViLE destek oluyor muydu?
    Petraeus çekildikten sonra AIPAC, "istanbul isyanı" diye bir senaryoyu tartıştırıyordu! "Sokaklar canlı tutulsun" diyen israil sevdalısı kuruluş, Gezi'yi önceden haber veriyordu! Onlar bu haberi duyururken, BARONLAR parayı buraya akıtıyordu!
    Bakın!
    Musevi sermayesi KRALiÇE'nin öncülüğünde Amerika'daki KOLUNU ayağa kaldırdı! Obama'nın da üzerine gidiyorlar! Mısır'da MURSi'yi zütürdükleri gibi, Türkiye'de de ortak bir operasyonla Erdoğan'dan kurtulmak istiyorlar!
    1960, 1971, 1980 ve 28 Şubat'ta ORTAK olmayı becerdiler!
    Londra kaybedeceğine, ortaklığı masaya getiriyor!
    Arkasındaki güç hiç az değil!
    Kemal Bey'in kendini Amerika'da anlatması, boşuna değil! Bizim tanımadığımız birini Amerikalılar nereden tanısın?
    Yahudi de olsa Türkiye'de kimlerle çalışacağını bilmek istiyor! iTTiFAKI zorunlu hale getiren BARON da bunu emrediyor!
    Ortada duran ittifak 2 yıl önce kuruldu! Sadece yeni duyuruldu!
    Arşivler ve takipler yeni bitti!
    Başımıza çuval geçirmek istemelerinin nedeni, Ortadoğu'da Türk malı çuvalın içinde çırpınmaları!
    Umarım 2014'te de kıvranmaya devam ederler...

    Herkese mutlu yıllar!
    Tümünü Göster
    ···
  7. 32.
    0
    bizim millet sever böyle komplo teorilerini.

    severek takip ediyoruz yazılarını allah kalemine uzun ömürler versin
    ···
  8. 33.
    0
    5 mart 2014 çarşamba

    tasfiye olacak.!

    başkanlarla, abd genelkurmay başkanlarıyla, önemli komutanlarla, rockefeller'la, cıa'yla, pentagon'la istediği zaman görüşebilen ama sizin her istediğinizde ulaşamadığınız dostumun söyledikleri büyük ilgi gördü! bunu tahmin ettiğim için dün yazımın sonuna koyduğum "asıl sürpriz yarın! biraz bekleyin... " notu çok ilgi çekti. haliyle de beklentiyi çok artırdı! ismini söyleyemediğim kaynağım, çok ama çok önemli biri! inanın sorularıma verdiği cevapları duyunca ben de şaşırdım ve heyecanlandım! çünkü yumuşak geçişlerle gitmek yerine doğrudan hedefe yöneliyordu! bu da yazıdaki tansiyonu yükseltiyordu!
    dün söz verdiğim gibi konuşmanın asıl önemli bölümünü bugün paylaşıyorum!
    inanın yazılamayacak çok ama çok önemli şeyler söyledi! devletin ve milletin yabancı olduğu çok önemli virajlardan söz etti! ama hepsini yayınlayacak kadar gözü kara değilim! işte müthiş konuşmanın ikinci bölümü!
    bakalım beklediğinize değecek mi?

    bizim baron ve etrafındaki işadamları gülen'in yanına toplandı? neden?

    şunu anlamakta zorlanıyorsun bence... birçok önemli işaddıbının gülen'le dost olmasını çözümleyemiyorsun!
    profesyoneller için 2 doğru vardır!
    para ve güç... bu iki olgu olmazsa iş adamları yaşayamaz! özellikle sizin baron! erdoğan döneminde patronların para konusunda hiç sıkıntısı olmadı! herkes çok kazandı, zenginleşti! ancak güç konusunda işler istedikleri gibi gitmedi!

    nasıl yani?

    para geldi ama erdoğan onlara güçlerini sergileyecek alan bırakmadı. bu herkesi telaşlandırdı! unutma sizin baron ve arkadaşlarının arkasında yurtdışındaki ortakları var! bunlar da telaşlandı. "hükümete karşı ayaklanın" çağrısı dışarıdan geldi zaten! dışarısı gülen'le patronları yan yana getirdi!
    cemaat hiç düşünmeden kabul etti! zaten dananın kuyruğu, gezi olaylarında koptu! kaos isteyen baronlar, önemli bir aracı ile (ismi ben de saklı!) gülen'le görüştü!

    sonra?

    gülen de erdoğan karşıtı bu güce destek verdi. gülen'in bu koalisyonda yer almasının ve destek vermesinin nedeni hakan fidan'dır!

    anlamadım!

    hakan fidan'ın 18 mayıs 2010'da mit müsteşarı olacağı kesinleşti! bu saatten önce işin rengi değişti! gülen, amerika'da odasına gelen çok güvendiği iki isme (isimleri ben de) "eğer hakan fidan, mit müsteşarı olursa, büyük sorunlar yaşarız. onu itibarsızlaştırın" diye emir verdi! fidan, mit müsteşarı olduktan 6 gün sonra mavi marmara olayı yaşandı! bu o'na ilk büyük tepkiydi!

    gülen buna karşı çıkan bir açıklama yapmıştı!

    evet! gülen'le hükümetin ilk kırılması budur! cemaat açıktan israil'e destek verdi. bu açıklamasından sonra gülen'i ilk arayan kişi, israil sefarad baş hahamı eliyahu bakşi doron'du. bu açıklama nedeniyle tebriklerini gönderen işadamları, hemen aracılarını devreye soktu.

    hangi işadamları?

    israil'den mezar alacak kadar kendini musevi sananlar! sizin büyüklerin arasında olanlar! biliyorsun israil'den mezar almak hiç ama hiç kolay değildir! yaşar büyükanıt'ın dedesinin mezarının orada olduğu söylendi! filter shawn'un da ağlama duvarı'nda çekilen fotoğrafları servis edildi!
    mescid-i aksa'daki fotoğrafları gizlenerek iki paşaya yahudi damgası vurulmaya çalışıldı! laikliği koruyan askerler, laikliği savunan işadamları ve cemaat işbirliği ile tasfiye edilmek istendi! belki de ilk oyun buydu!
    gören ve anlayan olmadı! garip!

    cemaat çözüm sürecine karşı mı?

    çözüm sürecini istemeleri için tek bir sebep yok! kararı veren gülen değil ki!

    kim?

    ortak hareket ettikleri büyük musevi sermayesi buna izin verir mi! kürt sorunu bittiği an türkiye birinci sınıf devlet olacak. bunu isterler mi sence! içinizdeki kavganın asıl nedeni bu!

    peki gülen ve hareketi başarılı olacak mı?

    fethullah gülen'in yaptığı hatalar, büyük rahatsızlık yarattı. kırılma başladığında gülen'in açıklamalarının çok önemli olduğu düşünülüyordu. buna bel bağlayan çok ama çok önemli isimleri biliyorum! ama gülen konuştu ve beklenen etki meydana gelmedi!
    beklenen gerçekleşmedi!

    eeeee!

    bunu not et! çok yakın zamanda gülen tasfiye olacak! bu karar alındı!

    nasıl yani! ne kararı!

    buralarda size sonuç alınıncaya kadar destek verirler! eğer hedefe gidilemezse bitersin! bu gücün şakası yok! ömür boyu tanışamayacağın ve karşılaşamayacağın isimler gülen'e bu günler için destek verdi! ama beklentiyi karşılamadı! gidecek!
    kesin bu! bekle gör!

    aklım almıyor! bu kadar okul bu kadar geniş bir ağ! nasıl gidecek?

    yerel düşünme! gülen, erdoğan'a karşı geldiği için değil, erdoğan'ı zütüremediği için gidecek! operasyonun sonunu getiremediği için tasfiye olacak! bu şaka değil! baronların planını bozarsan gidecek yer bulamazsın! öyle olacak!

    çok ilginç hem de çok ilginç! şoke oldum!

    unutma! gülen'i, erdoğan zütürmeyecek! bağlı olduğu güçler tarafından kenara alınacak! bu erdoğan'ı hedefe koyan güçlerin ilk operasyonu olacak!

    ikincisi olacak mı peki?

    elbette olacak! gülen tasfiye olduktan sonra bu adamlar ikinci oyunu sahneye koyacak! gülen'siz bir operasyon devreye girecek! ve çok ama çok sert olacak! hoşgörü yerini sertliğe bırakacak!
    yıllar içinde oluşturulan ve büyütülen hareket dil değiştirecek!

    amerika izleyecek mi sadece? türkiye'nin karışıklığından haz mı alacak?

    almayacaklar tabii ki! burada bir kanat yani obama'yı sıkıştıran kanat türkiye'deki ortaklarına "erdoğan gitti!" sözünü çok önceleri verdi! ama gitmedi!
    ortada! zütüremediler! güçleri yetmedi!
    fidan çok önemli oyuncu!

    nasıl yani?

    obama'ya, gülen'le ilgili ilk ve en kapsamlı dosyayı o verdi! içinde çok kıymetli bilgilerin olduğu bilinen klasörü mit hazırladı ve 16 mayıs'taki toplantıda obama'ya sunuldu! beyaz saray'daki obama-erdoğan görüşmesine de bu dosya damga vurdu! zaten ardından dananın kuyruğu koptu! hakan fidan'ın giderek beklenmeyecek bir şekilde yükselmesi gülen'i çıldırttı!

    bu kadar önemli yani?

    evet! fidan, güçlendikçe gülen ortaya çıktı ve hata üstüne hata yaptı! bu kendisinden hiç beklenmeyen bir durumdu! ona öyle bir görev verilmemişti! finalde erdoğan'ı zütürecekti! görevi buydu!

    peki gülen tasfiye olacaksa kim gelecek?

    bunu haftada bir kez özel görüşme yapan cıa ajanının patronundan başkası bilmez! bilenler daha yukarıdadır! onu da öğrenmek hiç kolay değil!

    yani cıa tamamen obama'nın kontrolünde değil, öyle mi?

    ne sandın! bu kadar para sahibi o gücü kullanmadan bırakır mı! sen onu bırak, gülen'e devletin yetkisini kullanarak pasaport vereni bul!

    kim o yahu?

    devletin verdiği en önemli koltuklardan birinin sahibi! buradaki baronların ve kraliçe'nin has adamı! attı imzayı çıkardı gülen'i! film o noktada başlıyor çünkü! büyük planda beklenen gün geldiğinde saldırı olacaktı! oldu da!
    hem sizin oradakiler hem buradakilerin ortak planıydı bu! yeterince açık oldu sanırım... unutma burada gülen çok güçlüydü! attığı her adım, musevi sermayesi tarafından büyük destek gördü! kimseye açılamayacak kapılar ona açıldı! daha türkiye bunları bilmiyor! mesela wall street journal'in yayınlarıya gülen'in sözlerine bak! aradaki ilişki çok net ortada!

    not: hakan fidan neyi ortaya çıkardı da ipler koptu! bu da yarının bombası!
    Tümünü Göster
    ···
  9. 34.
    0
    6 Mart 2014 Perşembe

    Gayri milli

    Türkiye 17 Aralık'la birlikte bambaşka bir makasa girdi!
    Tapeler, dinlemeler, böcekler, TiB skandalı, telekulak, fotoğraflı takip, ortam dinlemesi, kriptolu telefonlara sızmalar, YALI'dan kulak kesilmeler, Emniyet'teki dalgalanmalar, savcı ve hakim atamaları, yer değiştirmeler, paralel güçler, imamlar, devletin içine sızdığı iddia edilenler, abi'den abla'dan emir aldığı söylenenler, bir merkezden yönetildiği öne sürülen insanlar, bunları hedefe koyan manşetler, cevaben atılan manşetler, anlayacağınız içinden geçilen garip, kocaman ve sarsıntısı kalıcı olan bir TÜRBÜLANS!
    Türkiye buna hiç hazır değilken geldi hem de!
    Hedef Erdoğan'ın evine girmek ve yıkmaktı! Etkisi her geçen gün artan Erdoğan'ı hem KÖŞK'ten hem de yürüdüğü yoldan uzak tutmaktı!
    Askerlere yapılan uygulama devreye kondu ve kimsenin sesinin çıkmayacağı YARGI yoluyla gelindi! YARGI öyle bir hale gelmişti ki GENELKURMAY BAŞKANI içeri alınıyor, kimse oralı olamıyordu! Denenmiş ve tutmuş bir metottu! Aynı çizgide yürünüp Erdoğan'ın evine girilecek ve BAŞBAKAN esir alınacaktı!
    Operasyon buydu! Çok kişi aynı fikirdeydi! Bu bizim gördüğümüz ve peşinden gittiğimiz gerçek buydu! Bir de çok kişinin YORUMLARIYLA anlamaya ve anlatmaya çalıştığı PENSiLVANYA gerçeği vardı! Kimse orada ne olup bittiğini tam olarak bilmiyor ve görmüyordu! Herkes bulunduğu yerden bir şeyler yazıyor ve paylaşıyordu! Zaman zaman iki taraf da ikna edici olamıyordu!
    Herkes TEZLERi çürütmek için çırpınıyordu!
    işte tam da böyle zamanda Pensilvanya'yı çok iyi bilen dostuma ulaştım! iki gündür yazdıklarım ortada! Tek kelime eklemeden sizlerle paylaştım.
    Çünkü dostum dünyada bilinen, çok saygı duyulan ve Beyaz Saray'ın içinde de ağırlığı fazla olan bir isimdi! Ama özellikle Amerikan ordusu ile CIA arasındaki hatta çok güçlüydü! Sözü her zaman geçerliydi! Yıllar içinde bitmeyecek bir saygınlık kazanmıştı!
    işte Pensilvanya ayağını dostumun bilgileriyle aydınlatmak için köşeyi ona açtım! Kızan da oldu, seven de! Ama amacım orada ne olup bittiğini paylaşmak ve en azından yeni bir parantez açmaktı!
    işte dostumun üçüncü güne bıraktığım söyleşinin son parçası!
    Bizi bizden daha iyi bildiği gerçek! Bence tabii!
    Okuyun siz karar verin!
    Kavganın nedeni ve gideceği yeri kestirmek açısından son derece önemli!
    Dediğim gibi tek kelime bana ait değil!
    Onun! Amerika'nın içinden bildiren dostumun!
    Hadi bakalım... Kolay gelsin...

    içerideki karışıklığın bölge ile dünyadaki gelişmelerle ilgisi yok mu?

    Olmaz mı! Ukrayna, Suriye, Irak, Mısır, Libya ve bazı Afrika ülkelerini karıştıran güç, Türkiye'yi de rahat bırakmayacaktı.
    Çünkü bu bölgelerde MiT çok önemli işlere imza atıyordu.

    MiT'in işi bu değil mi?

    Evet ama ortaya çıkan tablo farklıydı!

    Nasıl yani?

    MiT gözünü budaktan esirgemeden çalışırken bu ülkelerin bazılarında GÜLEN HAREKETi'nin gerçek yüzüyle karşılaştı!

    Gerçek yüzü derken!

    Cemaat azılı Türkiye karşıtlarıyla birlikte hareket ediyordu! Ve çok etkili bir çalışma yürütüyorlardı!
    Olan bitene ilk başta inanamayan MiT bunu belgeledi! Çok sağlam bir şekilde!

    Eeee...

    Türkiye, Osmanlı'nın izinden gidip bu bölgelerde çok önemli adımlar atarken, Gülen okulları Osmanlı'yı eleştirip Avrupa'nın istediği müfredatı okutuyordu. Hakan Fidan bunu çok önceleri öğrenmişti ama elinde belge yoktu. Ancak yılmadı!

    Film gibi!

    O belgeler tamamlanınca düğmeye basıldı! Bilgiler Erdoğan'a iletildi! Devletin zirvesinde gerginlik oldu. Özellikle Erdoğan için yeni bir dönem başladı. Bu gerçek sırtınızı dönemeyeceğiniz kadar ciddiydi!

    Mavi Marmara'nın bunlarla ilgisi var mı?

    Fethullah Gülen, Mavi Marmara baskınından sonra Murdoch'ın en güvendiği yardımcılarından birini aradı.
    Açıklama yapmak istediğini söyledi.
    Saldırıdan birkaç gün sonra Gülen'in, Wall Street Journal'a verdiği röportajı hatırla!

    Hatırlıyorum!

    'Otoriteye başkaldırılmamalı' gibi cümleleri peşpeşe sıraladı! Bir kez daha ifade ediyorum, Gülen, ABD'de çok güçlü. Özellikle Yahudi dünyasında çok güçlü. Mavi Marmara olayından sonra Wall Street Journal'ın yayınlarını bir kez daha gözden geçir, sonra Gülen'in röportajını bir daha oku. Ve Gülen'in otoriteden ne anladığını sorgula!

    Ne anlıyor?

    Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni anlamadığı ortada!

    Hakan Fidan da radarlarına takıldı haliyle?

    Gülen, Mavi Marmara saldırısında yaşananlarla ilgili Hakan Fidan'ı sorumlu tuttu! Bunun için algı yarattı! Elinde tuttuğu gazete ve televizyonların yayınlarını bir hatırla! Bunu çok net görürsün. Halbuki Fidan, göreve geleli birkaç gün olmuştu. Evet, israil'in Fidan'a karşı bir hamlesiydi bu saldırı ama Gülen medyası istediklerini almak için o tarz bir yayın politikası izledi. Bir taşla iki kuş yani!

    Sizce MiT'te Gülen için çalışanlar oldu mu? Var mı?

    Elbette vardı! Ama Gülen'e çalışanları kılık kıyafet olarak aynı kalıba koyma!
    Hata yaparsın! Farklı görünen ama aynı yere çalışan çok isim vardı!

    Artık yok mu?

    Fidan geldikten sonra yani 2010'dan sonra temizlik oldu! Üzerlerine gidildi! O yapı orada belli bir güçte hala var! Ama eskisi kadar güçlü olduklarını sanmıyorum! Hatta bir kişi Gülen'e yakın diye gönderildi sonra geri alındı!

    MiT birkaç yılda ülkenin gündeminden düşecek gibi de değil galiba?

    Sana bir şey anlatayım!

    Lütfen!

    Kaşif Kozinoğlu'nu hatırlarsın. O da çok önemli raporlar hazırladı. Gülen'in okullarının CIA'ya çalıştığını ve Türkiye karşıtı olduğunu yazdı. Onu önce itibarsızlaştırdılar, ardından hapse attılar.
    Ona bu operasyonu yapan ve 17 Aralık operasyonunu yapan aynı kişi.

    Kim?

    Ünlü bir savcınız!

    Anladım!

    Bu savcı sorgulamada o kadar ağır hakaretlerde bulundu ki, Türk ordusundaki dostum 'Yazık ki Kozinoğlu'nu kurtaramıyoruz' dedi.
    Maalesef kurtarılamadı. Ancak bu savcı bir daha asla eskisi gibi güçlü olmayacak.
    Çünkü senin vurgu yaptığın milli olgusunu hiçbir zaman kabul etmedi.

    Kozinoğlu olayı bizim buralarda çok net değil! iyi de söyleyen kötü de söyleyen çok!

    Bilemem! Ama bildiklerim Türkiye için faydalı biri olduğu... Özellikle Afganistan ve Özbekistan başta olmak üzere Türkiye için çok önemli işlere imza attı. Asya'daki birçok devlet lideri Kozinoğlu'nu ailelerinin bir üyesi olarak görürdü!

    Cemaat askere nasıl bakıyor?

    Bence bütün paşalarda tutuklanma korkusu vardı! Hala da var!
    Sessizliklerinin altında yatan nedenlerden biri bu! Ama Cemaat Hakan Fidan ve Genelkurmay Başkanı Özel'in yakınlığından rahatsız! Hem de çok!

    Ama zaten MiT hep askere yakın oldu!

    Oldu olmasına ama inan bu kez görülen yakınlık çok ama çok farklı!
    Çünkü her ikisi de BÜYÜK, GÜÇLÜ, ve AÇIK bir TÜRKiYE istiyor! Her ikisi de terörün kökünü kazımak ve temiz sayfa açmak için çaba gösteriyor! Saldırıya uğramak için yeterli bir neden değil mi?

    Peki yine saldırı olacak mı?

    Kendilerini kabul ettirmek için gelecekler! "Biz kolay kolay gözden çıkarılamayız!" demek için gelecekler!
    Türkiye bir süre daha sallanacak! Bir seçimi atlatın! Arkasından tekrar görüşürüz! Ama unutma bu türbülanstan çıkarsanız gerçekten büyük ülke olacaksınız! Çıkacağınızı biliyor ve görüyorum! Umarım hata yapılmaz!
    Tümünü Göster
    ···
  10. 35.
    0
    07 Mart 2014 Cuma

    Neden Başbuğ!

    Paralel yapı, dinlemeler, tapeler, takipler, antenler, özel yetiştirilen polisler, bir merkezden haber alan yargı mensupları, kripto cemaat üyeleri, medyanın içindeki ilginç koalisyon, atamalar, karalamalar, iddialar, inkarlar tozu dumana katarken yine her zaman yaptığımız hatayı yaparak BÜYÜK FOTOĞRAFI atlıyoruz!
    Bir yanda yıkılmak ve düşürülmek istenen ERDOĞAN, diğer tarafta laik medya, iş dünyası ve irticanın odağı olan cemaat!
    Ortada ise kaderlerinin nasıl yazılacağını bekleyen TÜRK ORDUSU! Özellikle 17 Aralık'tan sonra yaşananları ve geride bıraktığımız operasyonları alt alta getirirsek ve bir de aklımızı katıp "Ne hedefleniyordu?" diye sorarsak problemi kökünden halletmiş oluruz! Böylece kimlerle, hangi yollarla, nasıl mücadele edeceğimizi de anlarız! Çarpışmanın ANALiZiNi yapmak düşmanı yok etmenin ilk adımıdır! Biz CUMHURiYET tarihi boyunca kiminle savaştığımızı bilemediğimiz için yenildik!
    Sesin geldiği her yere yumruk sallayan KÖR taksör gibiydik! Yenilmemiz hiç zor değildi! Zaten gereğini de yaptılar!
    Şimdi silkindik, tam ayağa kalkacakken yine çullandılar!
    Bu operasyonu boşa çıkarmak için AKIL şart! Birlik olmak şart! Ve bazılarının anladığı gibi birliği dışarıda değil, içeride aramak da şart!
    Bakın BALYOZ, YAKAMOZ, AYIŞIĞI, ERGENEKON ve ismini bile hatırlayamadığım birçok DARBE planı iddiaları ortaya atıldı. ipi dışarıda olan bazı gazeteler bütün bunları başarı gibi sundu!
    Maalesef Ankara da servis edilen ve manşetlere çekilen bu haberlere inandı!
    Devlet olarak yaptığımız ilk ve büyük hata buydu! Askerliğini onbaşı olarak yapan biri bile bilir ki ORDUDA, yani Genelkurmay karargahında, birbirinden habersiz, bağımsız, ilgisiz, bağlantısız BiRDEN FAZLA darbe grubu olmaz! Akla aykırı! Bu kadar grup nasıl olacaktı da Kara, Deniz, Hava kuvvetlerini harekete geçirecekti!
    Kim kimi dinleyecekti! Madem hedef ERDOĞAN'dı, neden herkes bir yere toplanıp gelmiyordu! Neden başka başka isimler ve yerlerde organizasyon kuruluyordu!
    Neden?
    Çünkü hiçbiri doğru değildi de ondan!
    Aklımıza hakaret edenler basının gücüyle yalanları büyük DOĞRU haline getirdi! Darbecilerle, cuntacılarla MiLLi
    ASKERLERi aynı sepete koydular! Ve bütün Türkiye bunu film tadında izledi!
    Kimse çıkıp "Yahu darbe tarihimize bakın! Bir ya da iki kişinin bildiği darbe planları nasıl oluyordu da binlerce subaya intikal ediyordu?" diye soramadı! GARiPTi doğrusu!
    işte bu soruların sorulamadığı zamanda Genelkurmay eski Başkanı ilker Başbuğ hiç de şık olmayan sözlerle içeri alındı! Bir savcı, göstermesi gereken asgari nezaketten uzak kalarak tutuklama istedi ve mahkeme de uygun buldu!
    Peki ne olmuştu aslında?
    Günlük yaşadığımız için, olanları bir ihtimal çok sonra görürüz! O da şansımız yaver giderse! ilker Paşa, 2003'ten sonra Amerika'da Erdoğan'ı ve hükümeti savunmuş bir askerdi! Ama onun hedefe gelmesinin nedeni başkaydı!
    Hatırlayın! ilker Paşa, Genelkurmay Başkanı olduktan sonra iki önemli çıkış yaptı.
    2009'daki Harp Akademileri'ndeki konuşmasında "Din toplum için önemli. Ordu peygamber ocağı. Dinin önemini yadsıyamayız. Yıllardır Türk Silahlı Kuvvetleri'nin üst kademesi dinsiz, dine karşı gibi bir algı yaratılmak istendi. Silahlı Kuvvetler buna etkin şekilde karşılık veremedi. Bu kampanyaya en etkin duruş sergileyen, karşılık veren benim. Silahlı Kuvvetler hiçbir zaman dine karşı olmadı!" diye konuştu!
    Bu PAŞANIN ilk büyük hatasıydı! ikincisi de hemen geldi!
    Van'a giderek sokağa indi! Sokaktaki gençlerle, çocuklarla buluştu! Kahvede oturup Kürt halkıyla dertleşti! Onların karşısında olmadığını ve kardeş bildiğini hissettirdi! Bu ilkti! Genelkurmay Başkanı düşünmez ve Kürtler'e karşı gereğini yapardı! O makamdan istenen buydu!
    Savaşması gerekirken neden BARIŞ vurgusu yapıyordu! Bu ilker Paşa ile Erdoğan'ın aynı SiYASi çizgide buluşması anldıbına geliyordu! Yani Türkiye'yi büyütmek için çırpınan Erdoğan orduyu da yanına alıyordu! Sonuç buydu! Ve hemen düğmeye basıldı! ilker Paşa içeri atıldı!
    Amaç Silivri'de kontrol altına almaktı!
    Çünkü ilker Paşa'nın fikirleri yeni ve başkaydı! Ama biz ideoloji çerçevesinden değerlendirme yaptığımız için rotayı ıskalıyorduk!
    Aslında hedef BÜYÜK TÜRKiYE idi!
    Yara aldırdılar! Hükümet ile ordunun arasının açılmasını sağladılar! Zaten bu arada kesintisiz herkes dinleniyor, izleniyor ve kayıt altına alınıyordu! Paralel yapı dediğimiz büyük bölümü içeride olan ancak DIŞARIYA çalışan yapı "islam düşmanı bunlar!" diyerek hükümeti de kandırıp tehlike gördükleri askerlerin birçoğunu içeri attı! Sorgusuz sualsiz!
    Bunun büyük bir operasyon olduğunu bir türlü duyuramadık! Türkiye'nin içine adım adım dinamit döşeniyordu! Asıl amacı ve fotoğrafı gören çok kişi yoktu!
    Günlük yaşayıp günlük sonuçlara bakıyorduk!
    Oysa karşımızdaki güç, 40 yıl önce iSLAM'ı referans alan bir yapılanmayı yeşertip, büyütüp ve akıl enjekte ederek üzerimize gönderiyordu! Bu görülemediği için Erdoğan'ın yanına gizlenen yapı hızla yol alıyordu! 17 Aralık'ta bu ortaya çıktı!
    Ve ondan sonra gerçekte KARDEŞ olan yapılar birbirine sarıldı! irtica ile mücadelenin kalesi olan CHP, cemaatle iç içeydi! Büyük yalan ortaya çıkmış, herkes "tüh be!" diyerek pişmanlığını dile getiriyordu!
    Peki bu yapı nasıl ve ne amaçla gizli gizli ilerledi! Varacağı son yer neresiydi?
    Bakın bu yapının arkasında Avrupa ve Amerika'daki ingiliz uzantıları vardı! En arkadaki PATRONLAR Kraliçe'nin adamlarıydı! Ama Amerikan pasaportu taşıyorlardı! CIA ve FBI'da da etkililerdi!
    ingilizler arkada kalarak uzaktan ellerini sürmeden harika bir operasyon yürütüyorlardı! işin sonunda MiLLi
    ASKER tasfiye edileceği için içerideki PARALEL DARBEYE direnen kimse kalmayacaktı! Oyun başından beri böyle yazılmıştı! Çürüklerin yanına sağlamları da atarak ordu diz çöktürülecek ve Pensilvanya'da sadece emirleri uygulayanlar ülkeyi paketleyip BARONLARA verecekti! Verilen ülkede maalesef KÜRT KARDEŞERiMiZ olmayacaktı! Kürtler CHATHAM HOUSE'larda alınan karar gereği ayrı devlet kuracak ve ayrı düşecekti! Hem enerji hem de nüfus olarak zayıflayan Türkiye kimliksiz, iddiasız ve amaçsız bir yapıya dönüşecekti! Kürt devletini kuran iNGiLTERE, bizlerin patronu olduğu için üzerimizden hem petrole, hem gaza, hem de geçiş yollarına hakim olacaktı!
    Cemaat medyası barış sürecine karşı manşetleri neden atıyor sanıyorsunuz?
    Kürtler'i sevmediği için değil emir yüksek yerden geldiği için! içlerinde bu oyunu gören yok! Olsa hiçbiri orada durmaz zaten!
    Farkında olmadığımız çok önemli bir şey daha var! Dünya YAHUDi MEDYASI Rockefeller ile Rothschildler'in kontrolü altındadır! Mesela efsane patron MURDOCH sadece ve sadece bir piyondur! Görünürde sahip o olsa da gerçekte patron bellidir! Öyle bir medya ağı kurulmuştur ki anlamak hiç ama hiç kolay değildir!
    Bakın! Dünya Yahudi medyası iki ailenindir! Ama bilinmeyen ALTIN KURALI vardır! Bizim BARONUN da içinde olduğu birçok TÜRK PATRON bu medyalardan gizli gizli SEMBOLiK DE olsa HiSSE almak zorundadır! Bunun aksi düşünülemez! Bu onlara BAĞLILIK yeminidir!
    Biz de birbirine benzemeyen medyalar da bu çerçevededir!
    Neden bizim gruba saldırdıklarını bir daha düşünün! HAVUZ onlarındı!
    Biz dışında kalmak istedik! Konu bu!
    Türk'e ait bir şey istemiyorlar! iyi düşünün ve oyunu okuyun!
    Hata yapmadan gitmemiz şart!
    Türkiye imparatorluk olacak!
    Engellemek isteyenlere izin vermeyin!
    Sandıkta cevabı esirgemeyin!
    Anlamazlarsa gereğini yaparız!
    Hiç şüpheniz olmasın!
    Tümünü Göster
    ···
  11. 36.
    0
    şizofren olduğunu düşündüğüm yazar
    ···
  12. 37.
    0
    çok komik tipi var la ahahah

    https://twitter.com/Kangu...60742324629164032/photo/1
    ···
  13. 38.
    0
    ne güzel anlatıyor da sıkılıyorum amk okurken
    ···
  14. 39.
    +1
    enterasan, kimsenin söylemediği şeyleri yazıyor ama ipin ucunu kaçırdığı zamanlarda olmuyor değil
    ···