1. 26.
    +3
    neyse ilk gün akşamı eve mezar ölüsü gibi geliyorum.(mezar ölüsü ne amk)çoraplarımı, yorgunluktan mı yoksa tüm gün dışarda olan birinin akşam çoraplarını çıkarması gerekir kuralını bilmediğimden mi çıkarmadım bilmiyorum.ama galiba ikincisi. çünkü sonuçta hayatımda kaç defa tüm günümü evin dışında geçirdim ki.akşam eve geldiğimde aileme çalışmaya başladığımı söylüyorum bikaç kelimede. çalışmaya başladığımı öğrendiklerinde suratındaki ifadeyi gözleri önünde kendimi öldürüp tekrar diriltsem göremem.o şekil bi tipe büründüler yani. şaşkınlık sevinç umut gibisinden birbir türlü gibimtrak duygu işte.

    tamda o günlerde birkaçyüz problemimden sadece biri olan uyku problemim başlıyor. ikinci ve üçüncü günlerde eve çok yorgun dönüyorum.eve geliyorum yorgunluktan direk yatıyorum ama saat gece 2 oldu mu sanki yıllardır yatıyormusum gibi uyanıyorum.her gece aynı şey oluyor. yani burda anlatamayacağım kadar zor bi dönemdi o günlerim. düşünün bir sabah 8 den akşam 10 a kadar çalışıyorsunuz. gelip yemekti banyoydu falan derken 11 de yatağa giriyorsunuz.ve hiçbirşey yokmus gibi saat gecenin 2 sinde uyanıyorsunuz.ve sabaha kadar boş boş duvarlara veya tavana bakıyorsunuz. şükürler olsun ki o gecerlerden birinde intihar etmedim...
    ···
  2. 27.
    +3
    çocuğu orda bırakıp eve çıktım.5 dakika sonra da komşunun düğününe gittiklerini öğrendiğim annemler geldi. zaten üçü de pek meraklıdır böyle düğünlere falan. bunlar akşam gelince bana ve kardeşime babamın almanya ya gitme mevzusunu anlattılar. babam orda bi iş ayarlamış bi kaç arkadaşı sayesinde. oraya bizim durumlar biraz düzelene kadar gitmeye karar vermiş. tabi biz bişey söliyecek durumda değildik. sonuçta herşeyi ayarlamışlar. pasaportlar,çalışma izni falan. bunları dinledikten sonra odama çekildim. kafama babamın evden ayrılacağı fikri oturuyordu yavaş yavaş. kendimi bu fikre alıştırmaya çalışıyordum. ardından kalkıp her zamanki yerinden yarım kaldığım kitabımı alıp bitirdim o gece.

    kitap bittikten sonra saat gece 3 gibi yapıcak bişey bulamadım. uykum bir türlü gelmiyordu.ne kadar uğraşsamda uyuyamıyordum bi türlü. evin içinde bi saat kadar dolaştıktan sonra bilgisayarı açmak geliyor aklıma. işte tam o zaman üye oluyorum inci sözlüğe.10. sınıfın yaz tatilinin son günlerinde..

    önemli edit:panpalar en baştan buraya kadar ki kısım benim 10. sınıfın yaz tatilinin başından sonuna kadar ki yaklaşık 3 aylık bi kısımdı. eğer okuyacak olan veya devam etmek isteyen olursa 11. sınıf okul hayatımı,11. sınıf yaz tatilimi ve 12. sınıfta okulu bırakışıma kadar anlatmak istiyorum. onlar biraz daha kısa olucak. eğer talep olmazsa hikayeyi burada bitirmeyi düşünüyorum.
    ···
  3. 28.
    +3
    eve giderken aklımdan geçirdiğim binbir türlü seneryoyu şuan bile düşününce gülüyorum amk. neler düşünmüşüm lan öyle. neyse konumuza dönelim, yolda ceplerimi yokluyorum neler duruyor yerinde diye. ıslak kıyafetlerim kurumuş, bordo rengi pijamam ve cebindeki kalemle küçük defterim yerinde. diğer cebimde sigara paketi ve yaklaşık 130 lira para var. sigara paketini gizlice cebimden çıkarıp kimse görmeden atıyorum köşeye bi yere.

    ve nihayet evin sokağına giriyorum baya baya korku ve heyecan içindeyim. napmışlar acaba polise gitmemişlerdir inşallah falan diye dua ederek bozuk sokak lambasının önünden giçiyorum bizim evin pencerelerine bakarak. perdeler falan kapalı. birden kafamı çevirim elektrik direğinin önünde duran kumbaramı görüyorum onuda alıp hızla apartmana giriyorum.

    ne zaman attım seni amk diye soruyorum kumbaraya böle bi malım işte. neyse çıkıyorum evin olduğu kata çalıyorum kapıyı kimse açmıyor.15 defa çalıyorum kapıyı tık yok. mecbur oturup merdivenlere bir elimde kumbara ve terli vücudumla beklemeye koyuluyorum ailemi...
    ···
  4. 29.
    +3
    bu şekilde geri çevirilmelerle geçen bi haftadan sonra kafe tarzı bi yer aramaktan vazgeçiyorum. zihnimi köşesine bi yere yekılan bi söz geliyor aklıma kolfeksyokda her zaman iş vardır.yapıcam ulan diyerek kendime gaz veriyorum ve mahallenin köşe bi yerinde kalan ufak bi kolfeksyon dükkanına giriyorum.

    daha ilk adımınızda size ne kadar berbat bi yer oldugunu burda özetlemeye çalışıcam elim döndüğünce.ilk olarak dikkatinizi koku çekiyor. gitdiğim yer kot üzerine bi yer olduğu için burnuma yoğun boya ve kot pantolon kokusu geliyor. daha ilk adımınızda bu koku hemen yolunu kesiyor.

    ikinci dikkat çekici özellik de ses. ortamda nerdeyse düşüncelerinizi bile duyamayacağınız yükseklikte bi ses var. birbiri ardına garip sesler çıkaran birden fazla makine ve bu makinelerin sesini bastırmaya çalışan iğrenç türk pop ve arabesk rap müzikler.

    bu ikisi birleşince hayatınızın en kötü anlarından birine şahit olur insan.bu kadar berbat, iğrenç ve bu kadar gerçek bi okul yoktur hayatta...
    ···
  5. 30.
    +3
    ben o sabah daha da büyük umutlarla kalkıyorum. uzun bi aradan sonra ailemle kahvaltı yapıyorum ve bitirip çıkıyorum evden.bu sefer arkamda kapıyı açıyor birileri nereye diye soruyor en azından bir ses sert bi tonla da olsa.bi işim var diyorum ve geçiştiriyorum annemi. sokağa çıktığımda güneş her zamankinden daha parlak görünüyor. hiç alışık değilim bu tip davranışlarıma tabi o zaman. yürüyorum lan ehe ehe diye dalga geçiyorum kendimle. çok uzun sürmeyecek bi mutluluğun içindeyim o zamanlar.

    dünden belirlediğim bi kaç kafeden birine giriyorum heyecanımı yenemeyerek. adama derdimi anlatıyorum zorlukla ama eleman aramadığını söylüyor. küfürler ederek içimden çıkıyorum o mekandan. başka bi kafeye gidiyorum. burası daha çok çay bahçesi gibi bi yer. yine aynı zorluklar içinde konuşuyorum buranın sahibiyle. adam daha önce bu işi yapmış birini aradığını söylüyor bu da olmadı amk diyerek çıkıyorum ordan da.

    o gün girdiğim bütün yerler hiçbiri çeşitli bahanelerle geri çeviriyor beni. ertesi gün yine aynı terane dönüyor. artık beni beğenmediklerini düşünmeye başlıyorum.ve 2 gün süren umudumu kaybediyorum yavaş yavaş...
    ···
  6. 31.
    +3
    ancak apartmanın girişimde kendime geliyorum. normalde olsa cebimde bi paket sigara ve kibritle eve girmem imkansızdı. zütüm yemezdi mesela.ama artık çok değişmiş hissediyordum kendimi. gayet doğan bi havayla giriyorum binaya ve eve çıkıp zile basıyorum. kapı açılıyor ve içeri girince 180 lirayı mutfağa bırakıp bi bardak su içtikten sonra giriyorum odama.

    her zamanki ortam yine beni bekliyor. kapının tam karşısında çalışma masası. masanın sağında benim yatağım , solunda kardeşimin yatağı duruyor yine yerinde. gidip yatağa atıyorum kendimi soyunduktan sonra. acayip yorgun ve uykulu bi şekilde öylece uzanıyorum yatakta.bi 5 dk sonra annem giriyor yemek hazırladım gel ye diyor. kafamı kaldırmadan aç değilim diyorum.bi 10 saniye sessizlikten sonra kapının kapandığını duyuyorum ve ışık açık bi şekilde uykuya dalıyorum.

    saat 2 ye kurulu alarm saati görevi üstlenen beynim hemen gözlerimi uyandırıyor.ilk gördüğüm şey karanlık. gözlerim karnalığa alışında saate bakıyorum zar zor 02.02 rakamlarını seçiyorum. sonra derin bi iç çekişten sonra kalkıp bilgisayar üstü kütüphaneme gidiyorum. nerden ne zaman geldiğini bilmediğim ama her zaman orda olan kitaplardan birini seçip bakmadan yorgun yorgun yatağıma dönüyorum.bu kez kendi telefonumun ışğıyla okuyorum kitabı kapağını.jack london--demir ökçe...
    ···
  7. 32.
    +3
    onun siyah ve omuzlarından sarkan saçı omzuma değince birden beynim rahatlamaya bıçağı sıktığım elim gevşemeye başlıyor. dişlerim kırılmadan birbirinden ayrılıyor ve tekrar kendime geliyorum. omzumda ağlayan zengin kızı apartman girişindeki kadın ve hizmetçi kız olmak üzere tüm dünyanın görmesini istiyorum. zaten durma noktasına gelen yağmur tekrar canlanıyor. omzumdaki saçlar ıslanmaya, elifin sol elindeki sigaranın beyaz gövdesi damla damla su olmaya başlıyor. saçlarımın arasından kafa derime hücum eden su damlalarına teşekkür ediyorum.

    kafası hala omzumda duran ve hıçkırmaya devam eden elifi rahatsız etmemek için yavaş yavaş nefes alıyorum. hatta 2 parmağımın arasında eriyen sigaramı bile ağzıma zütürmüyorum onun için. sırf bu şımarık kız omuzumda ağlarken biraz rahat etsin diye. sonra kafasını yavaşça kaldırıyor, gözlerime bakıp teşekkür ediyor. artık eve gitmek istediğini anlatıyor bikaç cümlede. geri dönüyoruz bunun burjuva evine doğru. yolda dert yanmaya devam ediyor. babasının işyerindeki aşnafişnalarından, anasının komşu sever muhabbetlerine kadar anlatıyor. bense onu gördüğümden beri yaptığım gibi kafa sallayarak haklısın diyorum. içimden banane amk, banane gibisinden cevaplar veriyorum ona.

    elifi evine bırakıyorum ve hala devam eden yağmurda içeri girmesini izliyorum.o evine gidedursun ben başardığım bu zaferi kutluyorum her bir kan damlamda. asosyallikten ve çekingenlikten işe bile giremez olan bi çocuktan bu duruma gelişimi kutluyorum. çalışamadığım için ailemin bile gözden çıkardığı o acınası yaratığın omuzlarında zengin ve güzel bi kız ağlıyordu az önce. evime doğru yollanırken sol bacağımda bi acı hissediyorum. elimi cebime atıp bıçağın cebimi yırttığını ve aşağı sarkıp bacağıma çizik attığını görüyorum. bıçağı ordan çıkarıp az önce elifle durduğumuz köşebaşına atıyorum ve yağmura doğru kafamı kaldırığ kötü bişey yapmadığım için birbiri ardına şükürler ediyorum..
    ···
  8. 33.
    +3
    işler yaklaşık 1 ay böyle yuvarlanıp gitti. artık iş yerinde daha az yoruluyordum. hiç bir zaman sevemedim iş ortdıbını ama geceler bi başkaydı. geceleri uyuyamadığım için şükürler olsun.bu paha biçilemez gecelerin birinde işten çıkma fikri doğru bende. zaten okulların açılmasına da 1 buçuk ay gibi bi zaman kalmıştı. işten çıkma isteğimin en büyük nedeni de usta başı olacak bir iki tane huur cocuguydu. yani bir insanı en çok ezen ve küçük düşüren ipneler olarak öğretmenleri görürdüm.ama işyerindeki kancıklar çok daha beterler. zaten ne kadar utangaç biri olduğumu anladınız. çok fazla konuşmadığım sessiz bi tip olarak orda takıldığım için kısa sürede üstüme çullanmaya başladı şerefsizler.

    işyerimdeki 4. haftada maaşımı aldığım gün konuştum ustabaşıyla. adam 1 aydır ilk defa o kadar uzun konuştuğumu duydu herhalde. yine alaycı bi ifadeyle sen bilirsin gülüm zaten varlığınla yokluğun belli değildi dedi.o an aklıma gelen tek şey keşke aşkın bi güçlerim olsaydı da o buruşuk huur cocugunu duvardan duvara vurabilseydim. neyse gibtir et diyip gibtir olup çıktım oradanda. akşam evdekilere anlatmak vardı bide durumu. bi ton soru sorcaklar neden çıktın falan diye. adım gibi emindim 2 gün içinde herşeyin eskisi gibi olacağına...
    ···
  9. 34.
    +3
    elifle çok da uzun olmayan bir yürüyüşün ardından köşe başlarından birinde duruyoruz.bir villanın duvarına yaslıyorum ben sırtımı,o da karşımda konuşuyoruz biraz bu şekilde. sonra ben cebimden 3 dal kalmış olan sigara paketimi çıkarıp yakıyorum bir tane. elif de bunu görünce önce etrafına bakıyor sonra bir tane de bana ver diye ekliyor. çıkarıp bir tane de buna veriyorum ve içinde bir tane kalmış olan sigara paketimi tekrar sağ cebime koyuyorum.

    kendi sigaramı yaktıktan sonra bana iyice yaklaşıyor ve kırmızı dudakları arasına aldığı beyaz uzun çubuğu yakmam için kafasını biraz yaklaştırıyor. zaten sessiz olan bu karanlık ortamda hemen 10 cm dibimde olmasına rağmen göremiyorum kızı.tam kafalarımızın arasında elimde tuttuğum çakmağı yakıyorum.tam karşımda iki tane kırmızı et parçasının arasında ucu kahve rengi görünen beyaz çubuk çıkıyor. hemen üstünde parlayan bir burundan suratına krem sürdüğünü anlıyorum. zaten kokusu da buram buram esiyor hafif esen rüzgarda.ve gözler. simsiyah ayrık kirpiklerin ve orta kalınlıkta kahverengi kaşların altında, çok zor seçilen kırmızı bir yanak boyasının üstünde duran o kömür karası gözler..

    elifin güzelliği ilk defa burada dikkatimi çekmesine rağmen hala cinsel bir arzu duymuyorum ona karşı. hatta bi ara gay mı oldum amk dediğimi bile hatırlıyorum...
    ···
  10. 35.
    +3
    o gece eve dönerken amacına ulaşmış bi ergenın mutluluğun ziyade, yıllarca ot gibi yaşamış birinin hayatında ilk defa bir kıza dokunduğu gerçeği vardı.bu sebeple mutluluktan uçuyordum tek ayak üzerinde eve doğru yağmurun altında yürürken cidden mutlu hissediyordum.ne kadar aciz oldugumun farkında değildim ama olsun elbet bi yerden başlamak gerekirdi değişmek için.ve ben değişimin tohumlarını ekmiştim toprağa. elife gelince o geceden sonra birdaha onu görmedim zaten.

    işte o gün eve işten çıkış saatimde gittim. evde annem babam ve kardeşim vardı. oturmuş tv izliyorlardı. artık sosyal olma yolunda ilerleyen bi ergen olarak eve mutlu girdim. içten yırtık pantolonum, sızlayan sol bacağım, mutlu bi kalbim vardı ve doyasıya uyuduğum o gece. zaten mutlu bi şekilde ve sabaha kadar uyuyabildiğim son gecemdi o gece.o yüzden o günün anlamı bende çok büyüktür. dertlerin ve sıkıntıların başladığı yola ulaşmak için döndüğüm son virajdı o gece. mutlu bir şekilde gece 2 ye kadar steinbeck okuduğum o gece zaten kısa ömrümün son mutlu günlerinden biriydi...

    edit:yarın devam edicem beyler yorgunluktan geberiyorum amk zıbarım biraz.iyi geceler herkese
    ···
  11. 36.
    +2
    Hikayeni tek seferde okudum devdıbını merakla bekliyorum. Yazdığın hikayerin insanları etkileme sebebi okuyanlarında hikayede kendilerini bulmaları. Mesala bende geceleri balkona çıkıp saatlerce oturmaya bayırlım. Bence insan geceleri evrenle bütünleşiyor var tarif edemiyeceği duygular yaşıyor.
    ···
  12. 37.
    +2
    otobüsün girişince durup içeriyi gözledim. önümdeki 2-3 kişi de akbili basıp içeri yollandıktan sonra bende içeri alimde sıkı sıkı tuttuğum akbille giriyorum.bu durumda benim gibi asosyal birinin neden akbili olduğunu soranlar olabilir. onuda hemen açıklayayım kısaca. beşiktaşta çalışan bi halamın oğlu işe gidip gelirken benim akbilimden yararlanmak istediğini söyledi.ve bende onun için okuldan öğrenci belgesi alıp vermiştim ona. buda gidip çıkarmış.bi kaç ay önce geri getirdi. otobüslerde şöförler kontrol ediomuş o da tırsmış en fazla bir iki defa yırttım bi dahakinde yakalanırsam cezası falan var dedi.ha bide içinde beni bi kaç kere idare edecek kadar para olduğunu söyledi.

    neyse biz otobüsle devam edelim. elimde sıkıca tuttuğum akbille içeri girdiğim ilk anda daha içeri falan bakamadan kafam kafam hafif eğik akbil deliğini aradım. yani ne bilim kredi kartı gibi bişey olunca insan içine kartı sokacağım bi delik falan arıyor. tabi şöför zor durumu anladı sağolsun turuncu kısmın üzerine tut kartı dedi.amk mal gibi kaldım o an.hatta bi kaç saliseliğine geri inmeyi bile düşündüm.ama hemen 'haa pardon' diye toparlamaya çalıştım duyulur duyulmaz bi sesle.

    sonra hızla sola dönüp adım adım kızardığını hissettiğim suratımı yere eğerek ilerlemeye başladım. herkesin gözünün benim üzerimde olduğunu hissediyordum. ayağımdaki botları zor taşıyordum o upuzun koridorda arkaya doğru ilerlerken. otobüsün hareketlerinden mi yoksa bacaklarımın titremesinden midir bilmem zorlukla adım atıyorum. tutunarak ilerlediğim sarı demir çubukların benim ardımdan avucumun içindeki terden sırılsıklam ıslandığını hissediyorum. borulardan damla damla akan ter damlalarını görür gibi oluyordum o an.
    ···
  13. 38.
    +2
    neyse ki ali biliyormuş da bu güzellik abidesi yanlış yollara sapmayacak diye geçiriyordum içimden kendi kendime.son zamanlarda iyice azmıştım amk. yani 12.5 yaşımdan beri azgınımdır da artık iyice çığırından çıkmıştı. eskiden kızları veya güzel kadınları ciks objesi olarak görmez güzel gördüklerime hoş bayan der kafamı çevirirdim, sadece haddinden fazla güzel olanları hafızamın en işlek yerine kaydeder gece gece kendime malzeme yaratırdım.ama o zamanlarda kızlar hakkında zihnimde bi deneme sahnesi kurmuştum. güzel olmayanlar için 'bizimle deılsın' tarzı kötü oylamalar yapar güzel olanlar için vay amk at gibi hatun ula demeye başlamıştım.ama karşımdaki bu güzellik abidesi bayan cidden çok hoş bi bayandı. yada aklımdan geçirdiğim gibi at gibi bir hatundu.

    ali kıza yolu anlatıp nerelerden dönmesi gerektiğini söylerken benim gözlerim kızdaydı. yani kimsenin gözüne bakamazdım eskiden ama gözlerim onun koyu yeşil gözlerinde, ayrık kirpiklerinde hatta gözlerinin çevresindeki siyah sürmedeydi. resmen ağzımın suyu akıyordu yani panpalar. kız alinin anlattıklarını zor zoruna anlıyor anlamadığı yerleri aliye tekrar tekrar anlattırıyordu. anladığım kadarıyla biraz saf (salak) bi kızdı.ama salak ve güzel kızlar her zaman ilgi çekici olmuştur. hikayemin geri kalan kısmında da benim hayatımı etkileyen bir canlının salak ve güzel bir uzun saçlı yaratık olduğunu anlatıcam.az kaldı az...
    ···
  14. 39.
    +2
    elif tabi balıklama atlıyor teklifime. önce bi lavaboya gitmem lazım diyor ve ince masasının üzerinden bikaç boya alıp çıkıyor odadan.şu ana kadar yaptıklarımı gözden geçirmeye başlıyorum bende o dada yalnızken. sonra tavandaki lambayı doğrudan göz bebeklerime yansıtan kola bardaklarının arasındaki kek tabağını ve içindeki gümüş tırtıklı bıçağa takılıyor gözüm. bıçağı görür görmez kontrolümü kaybediyorum tekrar. gayet soğuk kanlı bi şekilde beynimden kollarıma kadar gelen gibik sinirler sayesinde elimi hareket ettirip bıçağa uzanıyorum. yine aynı soğukkanlılıkla bıçağı alıp cebime koyuyorum...

    o anlarda tamamen kendimde değildim. şuan bile o bıçağı aldıktan sonra elif gelene kadar ne yaptım hatırlamıyorum.ama galiba kafamı geriye yaslayıp sigara içmeyi düşündüm. nihayet elif gelince hazır oldugunu söylüyor. sonra annesi bizi kapıda uğurluyor ve bizde bu gibik apartmandan yine aynı taktan asansörle aşağı iniyor ve aynı çiçeklerin arasından geçip o tertemiz sokağa varıyoruz. hafiften yağmur yağıyor. elifle biraz yürüyoruz bu dar, kimsenin olmadığı sessiz ve tertemiz sokakta.ha cebimde birde gümüş bir bıçakla...
    ···
  15. 40.
    +2
    şu apartmanı dışardaki kadın kadar uzun betimleyemem. çünkü hatırımda kalmasını sağlayan bir yanı yok. tavanı koridor boyunda uzanan bi beyaz lamba kaplıyor. yerler basmaya bile kıyamayacağınız bembeyaz bi taşla kaplı. işin ilginç yanı ise tozlu ayakkabılarımın altına serilmiş olması bu tertemiz taşın. altın rengi asansörün kapısının önüne geliyoruz. kırmızı ojelerden biri kapının sağındaki siyah düğmeye dokunuyor. siyah düğmenin içinde ojelerin renginde bi ok işareti beliriyor. işte tam bu anda elifin bana baktığını hissediyorum. kafamı çevirip bakıyorum elifin güzel yüzüne. sonra aynı duygusunz surat ifademle kafamı asansöre çeviriyorum.

    bu anda asansör ışıkları yanıyor ve aynı ojeli eller açıyor kapıyı. önce o sonra ben biniyorum en az odan kadar büyük asansöre.ilk gözüme çarpan şey parlak ışıklı düğmeler bütünü ve hemen hemen her duvarda asılı olan uyarı levhaları. hiçbirini okumaya bile tenezzül etmeden gidip yaslanıyorum düğmelerin yanına. işte o anda çok yorgun olduğumu hissediyorum.en az iş yerimdeki ilk gönüm kadar yorulmuşum sanki. yemin ediyorum o yorgunluğumu hissettiğim an asansör gittiği yere ulaşmasaydı çöküp yerde uyukluyacaktım. neyseki 'diinn' sesi kendime getiriyor beni ve düğmeler takımında işaretli olan 7. kat yazısının yanından geçiyoruz. asansörün çıkışından sonra sola dönüp yaklaşık 10 adım yürüyoruz birlikte. önde elif, arkada ben gözüm elifin kalçalarında ama en ufak bi cinsel arzu duymadan yürüyorum. sanki gözlerim oraya asılı kalmış ve ayaklarım beynimi oyalarken elifin kalçasına yürüyor. kız sağdan ikinci kapının önünde durunca bende zorlukla kendime gelip tam arkasında frenliyorum kendimi. asansörü çağıran aynı kırmızı parmak sol taraftaki süslü kapı zilini çalıyor. nasıl çaldığını hatırlayamadığım bi ses çıkıyor.ama galiba 'dinndonn' gibi bişeydi.

    biz beklerken kapkaranlık olmuş koridoru, açılan kapının içinden gelen altın rengi ışık doluyor gözümüze. gözüm parlak ışıklara alışınca en az elif kadar güzel ve yaklaşık 40 yaşlarında bir kadın görüyorum...
    ···
  16. 41.
    +3 -1
    kapıyı açan bu kadının suratında anlam veremediğim bi ilginçlik var. tıpkı apartman kapsındaki o hademe kadın gibi bi kadın. kısa ve dalgal saçları var.ilk gözüme saçları çarpıyor. koyu turuncu renkli bu saçlar kadının ilgimi çeken bi özelliği. gümüş rengi büyük ve yuvarlak küpeleri kısa saçlarını tamamlar nitelikte. suratında koyu bi makyaj var ve bu makyaj kadının suratında küçük küçük çatlaklara bürünmüş. lens olduğu anlaşılan açık mavi gözleri kızından önce bana odaklanıyor.

    kapı açılınca içeri ilk elif giriyor ve annesini öpüyor. kadının yanaklarındaki koyu yeşil makyajın elifin kırmızı dudaklarına geçtiğine eminim.o anda kırmızı ve koyu yeşil rengin birleşmesinden oluşan rengi düşünüyorum. hangi renk olur acaba. aklıma ilk koyu bordo geliyor. işte tam bu anda omuzlarımdan tutan bir çift mavi ojeli el farkediyorum kendimde değilken.tam düşündüğüm sırada yakalandığım bu hamle beni korkutuyor. sonra bu eller beni omuzlarımdan tutup kendine ve evle apartman koridoru arasındaki kahverengi paspasa çekiyor.tam paspasın üstünde sanki yıllardır dostuzmuşuz gibi sarılıyor bana. yaptığı bu saçma harekete anlam veremiyorum.ama içeri girdiğim anda elifin ve ailesinin izmirli olduğunu anımsıyorum...
    ···
  17. 42.
    +2
    @238 tamam panpa önerilere açığım.
    ···
  18. 43.
    +2
    işte tam o anda, yani elifin sigarasını yaktığım o kısacık anda gözlerimi hiç ayırmadan bakabildim suratıma. sanki hikayemin başında yazdığım o kepçe kulaklı acınası yaratık yoktu bu kızın karşısında. kendimi yenmiştim. nietzsche nin dediği gibi aşılması gerek insanı aştığımı hissediyordum. mutluydum.hemde o an çok mutluydum.ama elife olan nefretimi onun güzelliği biraz olsun geçirememişti. hatta daha da nefret ettiğimi bile söyliyebilirim.

    elif sigarasından ilk nefesini çektiği anda derin bi ofla tekrar bıraktı rüzgara. rüzgarda doğrudan bana tabi. sonra anlatmaya başladı uzun uzun.ama bu gibik elifin muhabbetleri bizim umrumuzda değil o yüzden fazla uzatmicam. elif dertlerini anlatmaya şu şekilde başlıyor. bizimkiler..yani annem ve babam..ee nasıl desem birbirlerini aldatıyorlar..o yüzden.. çok ama çok üzgünüm.bir dosta ihtiyacım vardı o yüzden çağırdım seni buraya..

    elif annesiyle babasının fantezilerini anlatadursun ben onun sigarasını yaktığım andan beri sol cebimdeki elimde gümüş bıçağı tutuyorum. elif anlattıkça gözlerim biraz daha kapanıyor ve cebimdeki bıçağı biraz daha sıkıyorum.o anlatıp, ağladıkça ben daha da sinirleniyorum ve buna paralel olarak gözlerim daha da kararıyor. elimdeki bıçağı sıkıyorum, sıkıyorum cebimin içinde. cebimin yırtılırken çıkardığı sesler elifin hıçkırıkları arasında kayboluyor, ağlama sesi beynim her milimetre karesine işliyor. artık dayanamadığımı tam çığlık atacağımı hissettiğim bi anda bışarı sıkıca tuttuğum koluma ve omzuma yaslıyor kafasını...
    ···
  19. 44.
    +2
    Kız odadan çıkınca ben yine elifin saçma saçma muhabbetleri ve sorularıyla bas basa kalıyorum. yaklaşık 5 dakikada bu arada geçiyor. elifin gibik sorularını yanitlarken bir yandan gözüm kapıda ve bir mucizenin içeri girip beni bu durumdan birazcik da olsa kurtarmasını diliyorum. neyse ki hizmetçi cok gecikmiyor. gelip elindeki tepsiyi önümüzdeki sehpaya koyuşunu ve elifin kız kolayı bardaktan biraz taşırdığı için onu azarlamasina şahit olurken, hizmetci kizi biraz daha yakından inceleme fırsatı buluyorum.

    Kız Deminde bahsettiğim gibi alnı balon balon terli, hafiften kırmızı yanakları olan çirkin sayılamayacak bir kız. hatta bu kız için tatlı bir güzelliğe sahip bile diyebiliriz. saçları simsiyah ve arkadan klagib bir şekilde topuz yapılmış. yuzunde zoraki bulundurduğu nü tahmin ettiğim suratına hicre yakismayan orta yoğunlukta bir makyaj var. yüzünün her metrekare sinden yorgunluk belirtiyor. tıpkı benim konfeksyondaki halim gibi. tıpkı apartman girişinde rastladığımız o kadın gibi. ayrıca tepsiyi sehpaya bırakırken ojesiz parmaklarında bir nişan yüzüğü olduğunu da fark ediyorum.(sherkock gibiyim AMK).

    iste elif kızı azarlarken hizmetciye dair bunlar dikkatimi çekiyor. kız yorgun ve hafif gözyaşi dolmus suratını önce geri cekiyor ve sonrada arkasını donup odadan çıkarıyor. adim gibi emindim gibi o gece o kizin bizim yanimizdan çıktıktan sonra hüngür hüngür ağladığına. elife olan nefretim daha da artmıştı.en sonunda da elife biraz hava almak istediğimi ve bana eşlik etmesini söylüyorum kafamda bin tilki çiftleşirken.
    ···
  20. 45.
    +2
    işte bu durumda hızlı ama yavaş bir şekilde geçiyorum en arkaya. nedense bu güneşli havada bile otobüs kalabalık değil.en arkada oturan kızlı erkekli bir grubun önüne geçiyorum hemen. oturur oturmaz arkadaki grubun kızarmış ensemdeki terleri, robot gibi duran vücudumu ve biçimsiz çirkin saçlarımı gördüğünü ve aralarında güldüklerini hissediyorum. paranoyağa bağladım galiba.

    otobüs,sol tarafımdaki camdan direkt yüzüme vuran kavurucu sıcak, üstümden dikkat çekmemek için çıkaramadığım koyu yeşil montum, trafik,her durakta artan yolcu sayısı. sadece bir liseli,bir asosyal,bir ezik için değil normal bir insanı bile oldukça zorlayacak tüm etkenler vardı o 1 saatlik yolculukta. sanki tanrı benle oyun oynuyordu. okulda gibi hissediyordum kendimi.en huur cocugu öğretmenlerden biri sınıf listesinden o gibik parmaklarıyla beni bulmuş ve 50 kişilik sınıfın ortasında benden 2 sayfalık gibik bir yazıyı okumamı istiyor sanki. okumamda bir sıkıntı olamamasına rağmen kem küm edip kendimi rezil ediyorum böyle durumlarda tabi. okuldaki zorluklarımdan biraz daha ilerde bahsedicem şimdi otobüse dönelim...

    edit: @304 deki kitabı okumanızı tavsiye ederim güzel kitapdır.
    ···