1. 76.
    0
    o gün bütün gün bununla alışveriş yaptık. açıkçası göğüsleri dikkatimi çekmişti, ecede yoksunluğunu çektiğim göğüs nazda vardı.
    ama iyice akraba giber olmak istemediğim için, düşünmemeye çalışıyordum.

    geri döndüğümüzde hava kararıyordu. o kadar yorgundum ki, eceye mesaj attım. bu gece buluşmayalım, çok yorgunum uyucam.
    15 dakika tripleştik. bu kulübedeymiş, geri döndü.

    ben de motoru bırakıp kulübeye gittim ve ölü gibi yattım.
    ···
  2. 77.
    0
    ertesi gün nazdan yoksunduk neyse ki, 2 günlüğüne annesiyle deniz tatili yapıp öyle geleceklerdi.
    kafamız rahattı. eceyle 2 gün boyunca aralıksız seviştik. hippiler gibi, evin içinde çıplak dolaşıyorduk.

    göğüslerine şarap döküp yalamıştım. aklıma gelecek tüm hayvanlıkları ve fantazileri uygulamaya çalışıyordum.
    bir defa bacaklarını öyle açmıştım ki, bacağına kramp girdi. dakikalarca yatakta kıvranıp durdu. ben gibim havada kıvranmasının geçmesini bekledim.

    2 gün, sürekli gibiştik ve dermanım yoktu artık.
    ertesi akşam gidecekti.

    gündüzü de beraber geçiririz diyorduk, ama çiftliğe dönen nazlı kıçımızın dibinden ayrılmadı. ve birbirimizden yoksun bir şekilde ayrıldık. ece gitmişti ne yazık ki.
    ···
  3. 78.
    0
    o akşam naz kulübede benleydi. oturduk film izledik, zaten 2 kişinin yapabileceği 2 şey vardı bu çiftlikte: ya gibişirsiniz, ya film izlersiniz. filmi de hatırlamaya çalışayım, leonardo di caprio'nun oynadığı romeo+juliet olması lazım. tam emin değilim, şarap tüketiyorduk. diğer elimiz de cipsten çıkmıyordu. izledik, naz hepten çakır keyf oldu.

    sohbet ediyoruz. kızlarla en kolay sohbet etme yolu erkek arkadaşını sormaktır.
    oradan girdim konuya, ya şu sıralar yok, diye başladı anlatmaya.
    bana sordu, yarı dürüstlükle cevap verdim. sevgilim yoktu, ama ilişkim vardı. eceyle. ecenin o tatlı, pürüzsüz amıyla. pek büyük olmasa da hoş göğüsleriyle. dudaklarıyla ilişkim vardı.

    göğsü aklıma getirdiğimde nazın göğüslerine baktım. ellemeyi düşündüm.
    neyse, dedim. ben gidiyim yarın buluşur muyuz? şu kaynak dediğin yer. oraya zütürsene.
    iyi, dedim.
    eceli günlerimi hatırlarım.
    ···
  4. 79.
    0
    örtü aldık, meyve, içki aldık. onu bunu şunu aldık.

    koyulduk yola. ecenin yaşadığı şaşkınlığın aynısını yaşadı. ohaaa çok güzelmiş burası, dedi. serdik örtüleri, ben saçtım yyecek ve içecekleri. yavaş yavaş içmeye başladık. ben bira, o şarap içiyordu. hızlı hızlı içtim, hızlı hızlı yedim. sarhoşluk yaşamaya başladım. hoş olmuştum. eceyi şelalenin döküldüğü yerin yanındaki alanda nasıl sktiğimi hatırladım. ecenin hiç çekinmeden soyunup suya girişini hatırladım. o anki şaşkınlığımı.

    naz'ın yanakları pembe pembe olmuştu alkolden.
    yüzüne bakıp güldüm.

    suya girelim mi, dedim.
    nasıl gircez, girelim (: dedi. gidip mayomuzu alalım.

    ne mayosu, dedim. o kadar mesafe yürünmez deli misin.
    tshirtümü çıkardım. suya doğru yürüdüm, ayaklarım bileğe kadar suyun içindeydi. şortumu da çıkardım. nazın yanına fırlattım. ıslanmasın, dedim ve boxerımı da çıkardım ve naza fırlattım. sesi çıkmıyordu, yanaklarındaki pembelik tüm yüzüne saçılmıştı bile. yannanımı görmemişti arkam dönük olduğu için. ama sert zütümü görmüştü. buz gibi, dedim. dize kadar girdim, bir adım sonra boyuma kadar su olacak. dengesiz bir derinliği vardı. gelsene naz, dedim. gel, biz eceyle de girmiştik nolcak, dedim.

    çıt çıkarmamıştı. ayağa kalkmış öyle şaşkınlıkla bakıyordu. napıosun, diyip kahkahalarla gülmeye başladı.
    gel işte diyip hafif döndüğümde, yannanım da görünür olmuştu. iyice şoka girmişti, bakışları elinde olmadan gibime dönmüştü. hadi bak giriyorum ben diyip atladım suya.
    ···
  5. 80.
    0
    hadi amk
    ···
  6. 81.
    0
    reserved
    ···
  7. 82.
    0
    rizörvd
    ···
  8. 83.
    0
    az biraz oturdum, daha yeni çıkmış olan kargaların ziyafeti birinci cildi açıp okumaya başladım. cersei huursunun huurlukları sinirimi bozmaya başladı. anasını avradını gibtiğimin kahpesi ölse geberse keşke, dedim. sonra keşke karpuz olaydı dedim. sonra keşke am olaydı dedim. gibilecek ıslak bir am. sonra ece aklıma geldi, keşke ağzına alaydı dedim.

    azmıştım bile. bilgisayarı fişe taktım, bir ferre açtım. yaklaşık 39 saniyede boşaldım. lavaboda gibimi yıkadım.
    acaba dere yaşıyo mudur lan hala diyip bi torbaya 2 bira, 2 armut 2 şeftali doldurup ormana açıldım. ormanın 500-600 metre ilerisinde, ıssız bir yerdeydi dere. çok güzeldi. bu derenin manyak bir kaynağı vardı. böyle şelalemsi. şelalemtrak.

    benim kulübenin yanındaki çit kapısından çıktıktan sonra 500-600 metre dümdüz gidin. dereyi göreceksiniz. dereye yüzünüz dönükken, sola doğru yürüyün. bi 15-20 dakika yürüyünce derenin kaynağını görürsünüz. böyle 5-6 metre tepeden uyuz bir su akar. bildiğiniz şelale, ama ben şelale diyince sırf niagara bildiğim için şelale diyesim gelmiyor. ilginç bir şekilde insandan arınmış bir noktadır.

    şelalenin döküldüğü yer bir göl oluşturur. hiçbir noktası, benim gibi 187'lik birinin boyunu aşmaz. en fazla burun hizasında kalıverir. göl çok temizdir, içinde ayak yiyen huur çocuğu balıklar vardır, gıdıklar. gölün eni 9-10 metredir. belki daha fazla. oradan göl dereye dönüşür. (ya benim dediğim yre havza deniyor galiba ama ben hep göl derim) dere de, benim şuan biraları yasladığım noktaya kadar akar. sonra daha aşağılara sürünür.
    ···
  9. 84.
    0
    biraları tek tek sigarayla indirdikten sonra kafam bir hoş oldu ki sormayın. yaslandım bir ağaca mayışıyorum.
    okuldaki yakın bir kız arkadaşımı düşünüyorum. ne güzel giberdim falan diye, memelerini düşünüyorum. o sırada azıyorum. daha 2 saat önce falan 31 çekmiş olmama rağmen bir daha patlatıyorum. daşşaklarımı derenin buz gibi suyuyla yıkıyorum ve eve yürüyüşe geçiyorum.
    ···
  10. 85.
    0
    kulübeme çeki düzen verdim. içerideki 2 sandalyeyi de kapının önüne attım, çimler falan güze. çimlerin üstüne masa örtüsü de gönderdim, belki orada otururuz diye. yemekten 1-2 saat sonra lexi belle, pardon eceyi gördüm, kulübenin camından. uzaktan usul usul yürüyordu. oh, dedim ne güzel. elbisesi rüzgarda uçuşsa da onun tatlı külodunu görsem.

    uçuşmadı. serinti vardı, ama rüzgar yoktu. keşke üflediğimde rüzgar çıksa diyip üfledim. çıkmadı.
    sonra geldi kulübeye. kapıyı tıklattı. gel gel açık, dedim. girdi içeriye. çekingen çekingen baktı.

    burası sıcak, dedim. hiç oturma istersen dışarıda sandalye koydum ya da istersen çimlere otururuz. daha iyi olur, dedi. dolabı açtım, bira içiyor musun ya da şarap da var, dedim. rakı da var ama rakı saçma olurdu. tamam dedi, bira alayım. 2 tane birayı aldım, buzdolabının buzluğundan. sandalyeye oturur diyordum ama çimlere serdiğim örtüye uzandı. vücudunun sol tarafına yaslanmış, bacaklarını da arkaya doğru kıvırmıştı. klagib piknik pozu. ben amele gibi bağdaş kurup oturdum. kucağımda koca kase çerez vardı. paylaşımcı olayım diye ikimizin ortasına koydum.
    ···
  11. 86.
    0
    reserved
    ···
  12. 87.
    0
    dinliyorum reiz
    ···
  13. 88.
    0
    lan oç yiğenine ayar mı veriyon lan ananada böyle veriyorlardır unutma oç
    ···
  14. 89.
    0
    sonra gece hayatından sevgili muhabbetlerine aktık. soruyu o sordu tabi, böyle soruları karılar sorar. ben de anlattım, şöyle şöyle, 1 sene çıktık ama ayrıldık. bu yaz o yüzden buraya geldim zaten, kafamı dağıtmak için. iyi ki sen varmışsın yoksa burada da sıkıntıdan ölürdüm diye.

    bunun birası da bitti, sen dur, dedi. kendisi gitti buzluktan aldı birayı geldi. ortamı beğenmiştim. gökyüzünde 1 milyar yıldız olduğunu farkediyordunuz. belki 1 milyar trilyon tane yıldız. şehirde toplam 14 yıldız olduğunu düşünebilirsiniz. o kadar boştur gökyüzü.

    ve bu konuşmaya başladı. bir çocuk vardı, şöyle böyle seviyorum. onun için her şeyi yaptım, her şeyimi verdim o gitti beni böyle böyle boynuzladı, diye. her şeyimi vermenin üstünde durmuştum ben, amcığını vermişti galiba. o tatlı beyaz amcığını. sorabilirdim, her şeyimi derken amcığını mı kastediyorsun, diye. ama sormadım.

    burada laf ustalığımı konuşturdum. ya saçmalıyorsun daha yaşın kaç ki, her şeyimi verdim diyorsun. neyini vermiş olabilirsin, en fazla 1 seneni verdin ve çocukça şeyler verdin, üniversitede unutup gideceksin, dedim. sinirlenmesini istiyordum böylelikle bir itiraf gelecekti. ya, ne demek çocukça şeyler, bizim yaşadıklarımız büyük şeylerdi ama belli ki o da umursamamış. ben ona her şeyimi verdim, tüm günlerimi ona ayırdım, tüm aklımı ona ayırdım, tüm b... kelimesini yuttu. eee, dedim. nolmuş? bir insana vakit ayırmak mıdır yani olay, bu kadar kafaya takacak bir şey yok dedim. ben bunu söylerken büyük bir yudum bira içti. ya bak, ya bak, dedi. sen de aynı aptalsın, dedi. bir kızın ilki olmak ne demek bilmiyorsun, dedi. ilk olan kişi özeldir, ben ona ilkliğimi verdim dedi.

    tam ergen konuşması. ama amcığını verdiğini anlatmış oldu böylelikle.
    kızım ne takıyorsun kafana, dedim. bunlar olur, bunlar geçer. daha kimler gelip geçecek.

    mesela amcığından keşke bir de ben geçsem, ne müthiş olurdu bu üzüntülü günlerime. bunu dışımdan söylemedim tabi.

    hayır, dedi. başkaları da olabilir, belki olmuştur ama onu asla unutamam. bana yaptığını da unutamam, dedi.
    muhabbet hoşuma gitmeye başlamıştı. ama 5 dakikadır bitik birayla oturuyordum. gidip bira aldım, ona da getirdim o da dibi görmüştü. dolap da dibi görüyordu. sigaramı istedi, verdim. kendime başka sigara yaktım. bi 5 dakika sadece bira içip gökyüzüne baktık.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 90.
    0
    reserved
    ···
  16. 91.
    0
    sonra bu başladı telefondan mesajlaşmaya. günün büyüsü gidiyordu. kime, dedim. kime mesaj atıyorsun. bişi demedi. ona atıyorsan enayilik yapıyorsun çünkü o köprünün altından ne sular geçmiş. sadece kendini küçük düşürürsün, dedim. ona göre. bu devam etti mesaj atmaya. sonra, tamam, dedi. al kapattım telefonumu.

    birayı su gibi içmeye başlamıştı. oturuşu da değişmişti o da bağdaş kurmuş eteği kucağında toplamıştı. bacakları azdırıcılık seviyesine gelmişti ama o an nedense onu gibmeyi düşünmedim. biraz daha içtik, bu tekrar uzandı, biraz daha sohbet ettik, sustuk ve bu uyuya kaldı. ben de uyuyakaldım. gece 2 gibi uyandım, bi baktım bu çimlerde yatıyor. eteği neredeyse kıçına kadar toplanmış. aslında orada külodunu indirip gibmek vardı, ama aklıma bile getirmedim. omzunu dürtüp uyandırdım.

    ece, dedim. ece uyan uyuyakalmışsın. bu mayışmış bir şekilde uyandı, ilk yaptığı şey kıçını düzeltmekti. oha, dedi. kaç saattir uyuyoruz. bişi değil, 1 saat falan olmuş. hadi sen odana git, dedim. ya da gel, önce yüzünü yıka. mutfak lavabosunda yüzünü yıkadı. tamam, dedi, iyiyim. hadi o zaman daha fazla gecikme, dedim. yalpalaya yalpalaya eve yürüdü. uzaktaki silueti kaybolduğunda çuval gibi yatağa attım kendimi ve zıbardım.
    ···
  17. 92.
    0
    Rezerved
    ···
  18. 93.
    0
    rezervdöasdsdf
    ···
  19. 94.
    0
    Reserved
    ···
  20. 95.
    0
    ailem yaz aylarında dedemlerin evine giderler.
    ev dediğime bakmayın amk, şato gibi bir şey. arazisinin ucu bucağı yok, arazisinde 1 tane büyük ev, 2 tane küçük ev var. küçük ev dediğime bakmayın, küçük evler 4'er odalı. atlar, inekler, ördekler her şey var. dibinde de on numara bir orman var, ben gittiğim zamanlar ormana biralarla dalardım, ormanda hafif akan dereye biraları yatırır keyifle içerdim.
    ···