1. 26.
    0
    motorun bağırtısıyla yola çıktık, ben ana yola çıktığımda biraz daha hızlandım. o da artık motoru yanlardan tutmayı bıraktı. belime yapıştı. diğer eliyle yine şapkasını tutuyordu. 30-35 dakika yol yaptık. ardından nereye döneceğimizi karıştırdım, bi 10 dakika daha yol yaptık ve benzinliğin ilerisindeki süper marketi bulduk.

    içeri girdik, ece yol boyunca gülmüştü. motorgiblet yolculuğu onun için bir macera gibiydi adeta.
    markette direkt alkol reyonuna gittim. ece biz girdiğimiz gibi ne var ne yoksa doldurdu. tekila, şarap, vodka. ben hayatımda o kadar içki içmedim anasını satayım. ama parayı o verecekti nasılsa, bana ne. 4 tane altılı bira aldım ben. sepetin tamamı alkolle dolmuştu. halbuki meyve falan da dolduracaktık daha. neyse, meyveleri de doldurduk. soğuk sandviç yaparız, dedi. bu sefer de o malzemelerden aldık. sanki 1 ay boyunca kulübeden çıkmayacak, dedemin mutfağına uğramayacaktık.

    hatun 1000 küsur lira hesap ödedi. bana ne amk.
    zaten ne dayımlarda, ne de teyzemlerde orta gelirli kimse yoktu. hepimiz zengin kesimdik. dedem asla işini şansa bırakmazdı, hiçbir kızını fakir birine vermedi. benden küçük teyzelerimden biri orta gelirli bir oğlana tutulmuştu. ona bile izin vermedi. kimseye mirasından koklatmayacak, kızlarını kullandırtmayacaktı. işi gücü sağlam kişilerle evlendi tüm anne tarafım.

    bir sıkıntı olduğunu farkettik. bu kadar eşyayı motora sığdıramayacaktık resmen.
    ···
  2. 27.
    0
    oturdum düşünmeye başladım. sırf 2 torba içki vardı. + 1 torba da pür bira vardı.
    ağırdı torbalar, parçalanabilirdi.

    hah, yetmezmiş gibi jambon, salam, peynir, sandviç ekmeği falan da vardı. bi 20 dakika düşündük resmen. sonra gidip marketten plaj çantaları aldık. eşyaları ona doldurduk. şapkanı da koy, dedim. bir elinle bunları tutacan.

    yine motorun 2 koluna eşyaları koydum, manevra kabiliyetim 0'a düştü.
    bir taneyi de arkada ece tutuyordu.

    koyulduk yola. 4-5 defa mola vererek 1.5 saate yakın zamanda eve döndük. döndüğümüzde saat 8 buçuk 9du.
    dolaba doldurduk her şeyi. "acaip açım" dedim. sofraya mı gidelim burdakilerden mi bişi yapalım.

    hazırlarız ya nolcak, dedi.
    ···
  3. 28.
    0
    neyse 3 kuruşluk bir şeyler hazırladık. bi tabakta peynir, salam vardı. domates kestik. meyveler kestik. bir de şarap açtık.
    kulübenin önündeki çimlere yayıldık. ben laptopı da aldım, 2 uzatma kablosunu birleştirdiğimde tam önümüze kadar gelmişti laptop.

    ilk müzik açtım. sonra sıkıldık. film açsana, dedi.
    one day var beyler, bilirsiniz. o filmi açtım ben de. hard diskte kayıtlı izlemediğim filmlerdendi. diğerleri aksiyon bilim kurgu falan olduğu için açmadım.

    ikimiz yanyana geldik izlemeye başladık.
    bu rahat edemedi, aslında ben de rahat edemedim. iki büklümdük. uzandı, kafasını bacağıma koydu. şaraptan hafif mayhoşlaşmıştım. film de güzeldi. giriş sahnelerinde falan biraz gibiş vardır, yani gibiş değil de gibiş öncesi falan. kafası bacağımda olan eceyle birlikte bu sahneler hafif gibimi kaldırmıştı.

    ama o kadar umursamadım. filmin ortalarına doğru ece uyudu. ben de mayışmıştım ama bacağıma yattığı için uzanamıyordum. öyle bağdaş kurmuş oturuyordum. ve hakikaten yoruldum.
    ···
  4. 29.
    0
    filmi kapattım. ecenin kafasını tutup bacağımı aradan çektim. kafasını çime yatırdım ama çok saçmaydı. hafifçe omzunu dürttüm. fısıltı şeklinde, ece, dedim. ece, uyan. bu mayışmış bir sesle, uyudum mu, dedi. harflerin yarısını yutmuştu. ya lütfen, dedi yine çoğu harfi yutarak. o kadar yol gitmyim burda yatarım.

    olmaz, dedim. uyan kalk benim yatakta uyursun. tuttum bunu kaldırdım. yavaşça yürüterek benim yatağa zütürdüm. paytak paytak yürüyordu yine sarhoşluğu yüzünden. alkole pek dirayetli değildi. yatırdım yatağa, başını koydu hemen yastığa. gözleri açıktı bana baktı. ya çok sıcak, dedi. ağzını fazla açmadan konuştuğu için tüm kelimelerini anlayamıyordunuz. bi tane şortunu ver lütfen, dedi. böyle yatamam pişiyorum.

    geçen gece eski sevgilimle tartıştığım için iktidarsız bir günümdeydim. normalde bu kelimeleri beni azdırmalıyken, o an azdırmıyordu. aslında bunun eşofmanını çıkarıp külodunu sıyırdıktan sonra kemaşullahı dıbına dayamak gerekirdi, ama o an aklımdan öyle şeyler geçmiyordu. sadece yorgun ve üzgün hissediyordum. akşam olunca yine eski sevgilimle olan problemler nüksetmişti. o yüzden o kelimeler beni tahrik etmedi. ben 187'dim. ece 162-163.

    benim şortlarım olmaz sana, dedim. senin eşofmanın kadar zaten şortlarım.
    ya ooofff dedi, gözleri kapalıydı oflarken. boxer ver onu giyeyim.
    boxer mantıklıydı, valizimden çıkardım verdim.

    çıktım kulübeden. ama uyuyamıyorum ki, yatacak yer yok nasıl uyuyayım. başka boş oda düşündüm gidip uyuyabileceğim ama aklıma bir yer gelmedi. dedemin evinin salonunda mı yatsam acaba, dedim. ama o kadar mesafeyi katedemem.

    aldım telefonu eski sevgilimi aradım. açmadı. küfürlü mesaj attım.
    bir tane daha. üst üste yağdırdım mesajları. 2-3 saat geçmişti bile.
    ama gece yarısı daha yeni olmuştu.

    mesajlaşmalar da kesilince sıkıldım.
    kulübedeki sandalyeleri yanyana koyup yatak yapayım dedim. olmadı.
    ···
  5. 30.
    0
    yok, naparsam yapayım uyuncak gibi değil.
    gözümden de uyku akıyor. içeri girdim, ece boxerımı giymiş ama boxer çok bol. yukarıda toplanmış, altından külodu gözüküyor. http://static3.cilory.com...short-brief-pack-of-2.jpg şunun full pembe versionunu giymiş. yani, neredeyse tamamı gözüküyor. boxerı boşa giymiş gibi bir şey.

    o an baştan çıktım. bir anlık depresyonu falan unuttum. bacaklarını okşasam mı acaba, dedim. gibim anında kalktı bile. uykum da kaçmıştı. eceyi gibmeyi düşünmeye başladım. nolacak ki, o da karşılık verirdi. tek yapmam gereken bacakların okşamak ve dıbına doğru ilerlrken uyanmasını beklemek. gerisi gelirdi.

    ama sonra uyandım rüyadan. vazgeçtim. biraz öylece durdum. durunca tekrar azdım. ecenin bacaklarını yaladığımı düşünüyordum. etli amcığına kamaşullahı verdiğimi düşünüyordum. ıslanan amcığında hızla dolanan yannanımın sertliğini, onun tahrik edici bakışlarının değişişini düşünüyordum.

    gerçekten azmıştım. kafası duvara dönüktü. vücudunnu sol tarafına cenin pozisyonda yatmıştı. zütü tam karşımdaydı. yukarı kıvrılmış boxerdan çıkan külodu ve altından uzanan zütü. külodu görmüyordum adeta. tek gördüğüm zütüydü, bakışlarım külodu delip geçiyordu.

    ve o an yaptım. yoldan çıktım.
    ···
  6. 31.
    0
    yannanımı çıkardım. sandalyeye oturup bacaklarımı açtım ve yannanımı ileri geri sürtmeye başladım. ama olmuyordu, elime tükürdüm ve tekrar hızlandım. tekrar tükürdüm ve tekrar. hızlı hızlı 31 çekmeye başlamıştım ama fazla hızlandığım için şlap şlap sesler fazla artmıştı. 31 çekerken ayağımı yere vururum, bu sefer kendimi zor tuttum ve ayağımı yere vurmadan boşaldım. yerler döl içindeydi. üstüm başım da. sehpanın üstündeki peçeteyle gibimi ve yerleri sildim.

    artık iyice güçten düşmüştüm. uyumam lazımdı ve sandalyeler o kadar dardı ki, orada uyumam mümkün değildi. çimlere yatmayı denedim ama 2. saniyede böcekler üstüme çıktı. böceklerden nefret ederim.

    geriye kalan tek seçeneyi uyguladım.
    eceyi dürttüm, hıh, dedi. arkası bana dönüktü. ece, uyuyamıyorum dışarıda biraz kenara kaysana, dedim.
    bu hiç itiraz etmeden duvara doğru yanaştı. ben de zütümün yarısı sığacak şekilde yattım. cenin pozisyonu aldım. zütümüz zütümüze değdi. 5 dakika geçmeden uyumuştum.
    ···
  7. 32.
    -2
    öğlen bir gibi tıkırtılara gözümü açtım. ece yanımda doğruluyordu, o da yatağı gıcırdatıyordu.
    buna baktım, günaydın dedi. uyuyamadın mı diyip güldü. napayım, dedim. yer yoktu ki, neyse sığdık işte, dedim. boxerını düzelttiğini farkettim. yatağın yanındaki yerde de sütyenini gördüm. akşam boxerı giyerken çıkarmış demek. zaten sütyenle uyuması saçma olurdu. ama sabah kalkıklığı yüzünden bu da tahrik etti beni.

    hayvan gibi de çişim vardı. ben bi arka tarafa gideyim deidm. kalktım hemen. şimdi bu da peşimden gelir diye çit kapısını açıp 20-30 metre ilerideki ağacın birine işedim. geldiğimde pembe eşofmanını giymişti. sütyen de yerde yoktu. giymşti.

    sen yine rahat uyudun, dedim ben perişan oldum valla.

    boş muhabbet başlamıştı.
    ne zamandır dedeme gözükmüyoruz, ben bi gideyim yanına, dedim. ve o günü akşamüstüne kadar dedemin yanında geçirdim. bunun tarlasını falan dolaştık. köylüler vardı, o sıcakta çalışıyordu enayiler. biz böyle tente gibi bir şeyin altındaydık. dedem naptın nettin gibi sorularla akşamüstünü getirmişti. 5 buçuk gibi yanından ayrıldım. eski bir arabayla ana evin önüne geldim. sofra vardı, 4 tane teyzem kağıt oynuyordu. ece de diğer masadaydı, beni görünce yüzü güldü.

    yanıma geldi. nerdeydin be bu kadar saat, sıkıldım, dedi. anlattım.
    napalım bugün, dedi. senin kulübenin yanındaki ormana gidelim mi?
    iyi, dedim. orda süper bi dere var onun yanında bira içeriz.
    kaç gündür o derede bira içmiyordum. keşke ot da olsaydı. ama uçakla geldiğimiz için ot getirememiştim.

    yalnız fazla vakit kaybetmeyelim. gece derenin kenarına domuzlar iner. karanlığa kalmayalım, diye ekledim. yürümeye başladık kulübeye. kıçında şort ve dünkü askılı bluzü vardı. saçları yine hafif esintide dalgalanıyordu ama şapkası yoktu bu kez. pek konuşmadan kulübeye girdik. 1 torbaya 4 tane bira doldurduk. o da bi sepete bolca meyve doldurdu. sepet, geçen gün dereye gitmeden önce sofradan aldığım ekmeklikti.

    çıktık yola.
    ···
  8. 33.
    +1
    biz gitmeden önce, şu lise3'e geçmiş olan yeğenim de bizle gelmek istedi. onun da adı naz. arada bize yamanmaya çalışıyordu ama ben istemiyordum. çocuk muhabbeti.

    neyse, kısa bir yürüyüşten sonra derenin her zamanki noktasına vardım. oha, dedi .ne güzelmiş. derenin etrafı full yeşillikti. kurbağa vraklamaları vardı. ağaçlar falan süperdi, sanki benim oturup keyif yapmam için varlardı. derenin eni 3-4 metre maximum. suyu da zaten bilek seviyesinin biraz üstüne geliyor en derin noktasında. karadan ağırca bir taş alıp dereye bıraktım ve biralara yer yapmış oldum. biraları dayadık oraya. örtüyü serdik. üstüne oturduk. şeftali ve armut yemeye başladık. sudaki biralardan birer tane çıkartıp tıslattık ve diktik. gluk gluk sesi dere sesiyle karışıyordu. süper ortamdı.

    ece de önümde bağdaş kurmuştu. kısa şortu, bağdaşla birlikte am sınırlarına kadar çekilmişti. arada bir karış mesafesi kalmıştı nerdeyse. sohbet muhabbet ettik. muhabbetin ana konusu sevgililerdi. kız muhabbeti. oradan dizi konuştuk, oradan tekrar sevgili muhabbeti. 2. biraların ortasında muhabbet biraz cikse geldi. anlatıcı bendim, şöyle yaptım böyle yaptım diye. konu onun da ilgisini çekmişti. daha önce gibişmiş olması, onun amatör bir gibişçi olduğunu değiştirmiyordu. "hadi ya" falan gibilerinden konuşuyordu. şaşkınlığı barizdi. biranın etkisiyle pembeleşmiş dudakları ve yanakları daha bir hoşuma gitti. ağzına yannanı dayasam ne güzel olurdu, diyordum.

    o da olayını anlattı. aşık olduğu çocuğa verip bozmuş kendini. 2-3 kez daha vermiş, sonra çocuk bunu başka birisi için terketmiş. hatun depresyona girmiş ve o dönem sınıftan bir çocuğa vermiş. toplam 2 farklı kişiyle gibişmiş yani. fazla üstelemedim. yaptığı huurluk esasında.

    sohbet muhabbeti açarken, son şeftalimi de dudaklarım arasında zütürdüm. yukarıdaki, akarsu kaynağından bahsettim o sırada. çok merak etti, nolur gidelim diye yalvardı ama hava da kararmaya başladı. dönelim, dedim. şimdi domuz momuz iner. başımız belaya girer yarın tekrar geliriz akarsu kaynağına gideriz, dedim. tamam söz mü diye diretince gıcık bir bakış attım. döndük, ben buna bu kez yol verdim. yorgundum, üzgündüm. evde 1 bira daha içtim. uyudum.
    ···
  9. 34.
    0
    ertesi gün yine dedemin yanına gittim. naz da vardı bu kez. dedem ata falan bindirdi bizi. ben zaten binmeyi biliyordum, biraz daha gelişsem at üstünde silah bile atarım. o kadar iyiyim yani. naz da yeni yeni öğreniyordu. zütten bacaklı bir atın üstünde takılıyordu. dedem artık at binemediği için bize talimatlar veriyordu. ben de naza yardımcı oluyordum. gün öyle geçti. saat 2-3 gibi ayrıldım onların yanından. naz da gelmek istedi ama uyuyacağımı söyledim.

    halbuki eceyle mesajlaşmıştım. ben gittiğimde kulübeye varmıştı bile.
    kaç gündür alkol alıp duruyordum, karaciğerim iflas edecek amk. alma, dedim bu sefer bişi. istiyorsan soğuk sandviç yapalım öyle gidelim. yeter ciğerim soldu dedim. espriyi anlamadı tabi ama olsun. sandviç yaptık 5 tane. salam jambon peynir domates. güzel de oldu. yine eskiden ekmek sepeti olan artık meyve sepeti olarak kullandığım sepeti aldık. içine doldurduk sandviçleri. ben tuzlunun yanında tatlı şeyler de severim, biraz da acı. o yüzden kendi ekmeklerime ballı hardak da sürmüştüm çok çok az.

    baltalar elimizde modunda yürüyüşe geçtik. ece'de yine 2 gün önce giydiği elbise vardı. http://www.kadınmoda.com...pileli-elbise-modeli.jpeg şöyle bir şey işte. renkleri de benziyor ama onunki biraz daha beyazdı.

    yarım saat falan yürüdük. sonunda vardık. harbiden süper yerdi. ohaa, dedi. çok güzelmiş vaaayyy. şoktaydı tabi, ben alışkındım. şarıl şarıl akan su, atmosfer. süperdi. biz hemen yerleştik. gölün ya da havzanın, adı her neyse onun dibine yerleşmiştik. ayaklarımız suda sayılırdı. sohbet edecek konu bile yoktu. ağaçlar alanı tamamen gölgeliyordu. güneş ışığı ağaç yapraklarının arasından tek tük düşüyordu. aydınlatma dışında bir etkisi yoktu yani. her yer gölgeydi.
    ···
  10. 35.
    0
    ece telefonuyla dakikada 100.00 fotoğraf çekerek rekora koşuyordu. onun fotosu şunun fotosu, bizim fotomuz tık tık tık. her takun fotosu. şöyle de çek, böyle de çek. şuraya tırmanayım çek, dediğinde eteğinin altını görmüştüm ve çekmekle ilgili tek düşüncem 31'di. ama öyle de fotoğrafını çektim. böyle de çektim. beraber de çekildim.

    1 saat böyle şeylerle uğraştık. sonra göle taş atıp sohbet ettik. konuşacak nerdeyse hiçbir şey yoktu.
    ilk kez böyle güzel bi yere geliyorum süpermiş, dışında bir şey konuşmuyorduk.

    sonra sessizlik oldu, bu ayaklarını suya soktu. ooo soğukmuş diyip kıkırdadı. sonra bana su attı. atma amk atma dedim, amk da dedim. ya ne bee, niye geldik o zaman buraya ahahah dedi. bi daha sıçrattı. ya atma kızım gıcık oluyorum böyle şakalara dedim. aman of bee, dedi.

    ben suya gircem. çok güzelmiş. dedi.
    de?
    neyle gireceksin dedim ciddiye almadan. nolcak, dedi. çıkarırım üstümü girerim.

    hagibtir dedim, hagibtir.
    ···
  11. 36.
    0
    saçmalama dedim.
    niye saçmalayayım alala nolcak sanki, hem bi daha nerde bulcam böyle yeri.
    yarın gireriz söz getiririm seni, dedim.
    hayır ben şimdi girmek istiyorum. hem noldu ne diye böyle davranıyorsun şimdi diye devam etti. ben buna bakarken elbisesini çıkardı ve bana uzattı. al şunu dedi, ben şoka girdim. bu kadar net bir tavır beklemiyordum. minik göğüslerini kaplayan açık turuncu bir sütyeni vardı. altında da aynı renk minik bir külot. zütünün yarısını açıkta bırakıyordu. ve rengi dolayısıyla amcık gibi gözüküyordu.

    ben şaşırdım. alsana, dedi. kendime geldim, aldım elbisesini. yannanım kalkmıştı bile.
    bu yavaşça suya girdi, titredi, etti. ben de titredim ama içten içe. azmanın titremesiydi bu.
    sen girmicen mi, iyice çocuk gibi davranıyorsun heee, dedi. sonra bir anda kendini suya bıraktı. çığlık attı, şımarık bir çığlıktı. buz gibiymiş buzzzz, dedi. ben çıt çıkaramıyordum.

    ba-balık var orda korkma ayağını gıdıklarla o kadar dedim.
    şımarık kız kahkahalarıyla kulaç atıyordu. yaaa dedi sen de gel. nolcak bak çıkardım ben her şeyimi. çıkar şortunu gel, dedi.
    şortumu çıkaramazdım. çünkü yannanım göbeğime çarpardı. boxerdan bile çıkmış durumdaydı, şortumun içinde geziyordu resmen. ge-gelemem şimdi, dedim.
    ···
  12. 37.
    0
    bu yüzüp kulaç atıyordu. şelalenin altına doğru yüzdü. orası derin noktaydı aslında. ama şelale suyunun düştüğü yerin 2-3 kulaç arkasına gidersen, dizinin boyuna gelirdi. düşen su çukur oluşturuyordu yani.

    yüzdü yüzdü ve arka tarafına çıktı. dıdıdıdıdıdıı donuyorum dedi, çok soğukkkkkk. gel hadi bak valla dönmem yoksa dururum bütün gece.
    gel hadi gel gel, dakikada 1.000.000 gel diyerek günün diğer rekorunu kırıyordu.
    şortumu çıkardım.
    yannanım boxerı havaya dikmişti. kıkırdadı. üstümü de çıkardım ve suya ayağımı sokunca ne kadar soğuk olduğunu farkettim. buz gibiydi hakikaten. hemen girmeliydim, girdim. bu şelalenin arkasındaki diz boyu suda bekliyordu hala. 2-3 kulaç attım ve dibine kadar geldim.
    hadi soktun suya diye bağırdım, şelalenin gürültüsü sesimi kesiyordu. bu rahatsız, dedi. elini arkasına atıp sütyenini çıkardı.

    ben daha fazla dayanamıyordum artık. göğüsleri minik ama diriydi. lolita göğüsleri gibi. ben sustum. suya doğru ilerledi. dur dedim. ben sudan çıktım bu kez, sığ alana gittim. dibine kadar geldim. kafam neredeyse kafasına değiyordu. ve diğer kafam da...

    napıosun sen. dedim. amacın ne? ha? ne arıyorsun? dudaklarına yapıştım. öyle ateşli yapıştım ki, nefesini kestim. boğdum. öldürdüm.
    dudaklarını çekti. bana baktı ve bu kez o yapıştı. elimi sırılsıklam külodundan içine soktum. kısa süre önce kesilmiş, yeni uzayan tüyleri vardı. dıbının dudaklarını parmakladım. gibimi ellemesini istiyordum ama ellemiyordu. öylece duruyordu. acemi gibişçi.

    tekrar çektim kafamı. dize gelen sudan içeriye doğru biraz daha yürüdük. oradan bir adım zıpladık ve karaya çıktık. çember gibi düşünürseniz, eşyalarımız çemberin 90 derece altındaydı. biz de 90 derecenin öbür ucunda kıyıdaydık. sen, dedim. beni mi istiyorsun. evet, dedi. ben yine yumuldum. bu sefer yavaşça yere serdim bunu. yere serdikten sonra kafamı çekip külodunu indirdim ve kenara fırlattım. ardından kendi boxerımı indirdim ve onu da kenara fırlattım.

    yannanım ortalama üstüdür. büyük diyemem, ama gibişip de yannan boyu yüzünden sorun çıkaran kimsem olmamıştır.
    bu oturur pozisyona geldi.
    ağzına alabiliyor musun dedim. hiç aldın mı. uzattım ağzına. eliyle tutup birkaç acemice yalama yaptı. almadığı çok belliydi. ama o acemi hareketleri bile beni azdırıyordu. yanağına değil boğazına zütür dedim. boğazına. deneyince öğürdü. bana bakıp güldü. daha fazla dayanamıyordum. ittirdim bunu arkasındaki yeşilliğe doğru. sırtüstü uzandı.

    iki elimle bacaklarını çekip iki yana açtım. dıbına yumuldum. iki üç dil attım, bu çığlık çığlığa kaldı. liseli ezikler allah bilir nasıl ruhsuz gibmiştir. ama ben, üniversite hayatım boyunca sürekli gibiştim. dıbını emiyordum, dipte kalmış kornetto gibi dilimi uzatıp emiyordum. bu çığlık çığlığa kaldı. amı öyle ısındı ki... sırılsıklamdı artık amı. deniz suyundan değil, zevkten sırılsıklamdı. ve yannanımı elime alıp dıbına zütürdüm.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 38.
    0
    başını verdim, sonra kalanını soktum. yavaşça git gel yaptım. biraz daha hızlandım. bu inledi. altımda inledi ve inledi. dur, dedi. dur sırtım ağrıdı taşlar var burda. çektim yannanımı. ayakta gibecektim. ayağa kaldırdım, arkasını bana döndürdüm. kaşık pozisyonuna geçtik ve ben gibimi dıbına attım. açtım dedim bacaklarını. benim eğilmem gerekiyordu böyle gibmek için. açtı bacaklarını, eğilip soktum.

    bir elimi de önden dıbına zütürdüm ve dıbının üstünü ovmaya başladı.

    ahhh dedi bu zevkten çıldırışını hissedebiliyordum. aaahhh çok iyi, dedi. aaah çok iyi allam çok iyi çok iyi çok iyi. çok iyiler giderek çığlığa dönüşüyordu. ah ah ah ah diye uzun ve seri çığlıkları yanımızdaki yükseltiye çarpıp yankılanıyordu.

    ben iki elimle bir den bunun bacaklarından tutup kucakladım ve öyle gibtim. hemen yorulmuştum. yannanı çıkardım. o an dıbının alev gibi yandığını anladım. ağaca, dedim. ağaca yürü dayan. elleriyle ağaca dayandı ve arkadan pompaladım. dıbına bam bam bam vuruyordum bu çıldırıyor. yavaşça dizlerinin üstüne çöktü, titredi titredi. allam süpersin ahh derken boşaldı. ben de o an kendimi saldım ve içine bıraktım. üstüne çıktım. öpüştük. bana bakışları hayrancaydı. harikasın sen, dedi. harikasın öncekiler böyle değildi, sen harikasın. bir daha yapalım, dedi. lütfen bir daha yapalım.

    tamam, dedim. bi 15 dakika bekle kalksın.
    ben ayağa kalktım eşyaların oraya yürüdüm. bu da arkamdan geldi külot ve boxerı almış. sepetten sigarayı çıkardım. beraber bir sigarayı döndük. sonra elimi bunun dıbına attım. parmağımla hafif hafif azdırdım. yap, dedi. evet.
    ···
  14. 39.
    0
    bunu azdırıp bıraktım. dur, dedim kalkmıyor daha. sigaradan içmeye devam ettim.
    çok farklısın onlardan, dedi. sesindeki hayranlığı anlamamak için aptal olmak lazımdı. ciks kölemdi artık.

    onlar çocuk, dedim. ne anlarlar?
    arkam dönükken yapma bu sefer, öpüşerek yapalım dedi. tam çocuk amk.
    kalksın bi, bakarız.

    yardım et bari dedim. ağzına...
    yaklaştı bu ağzına aldı. boğazına zütürmeye çalıştığını hissediyordum. bu kez kalkık olmadığı için daha rahat alıyordu tabi. ağzıyla ıslattı gibimi. sırılsıklam etti. biraz sonra şahlanmaya başlamıştı. yannanım sonunda kalkıyordu, ben de elimle, domalıp yannanımı yalayan ecenin dıbını karıştırdım. hızlıca parmaklıyordum ama bu iyi bir fikir değildi. çünkü dıbını ellediğimde gibimi ağzından çekip inlemeye başladı. bana döndü, dudaklarıma yapışdı. böyle yapalım, dedi. böyle. kucağıma oturdu. bunun derdi gibiş myidi, öpüşmek mi, anlamadım. öpüşüyorduk. çektim dudağımı. tamam, dedim çekil. çık üstüne. yannanımı elimle diktim. bu da ayağa kalktı ve yavaşça üstüne indi. içine aldı. sıcacıktı. ben eğilip kalkar diyordum, ama yannanı aldıktan sonra üstüme yattı. iş yine baka kalmıştı. belim sert zemindeyken git gel yapmak zordu. ama yapıyordum.

    amında geziyordum. bunun ağzı dudaklarımdan çıkmıyordu. fenalık bastı amk.
    git gel yaptım, git gel, git gel, git gel. amı sırılsıklamdı ve ben gidip geliyordum. rahatsızdım. ayağa kalkıp kucakladım, sırtını bir ağaca dayadım ve kucakta gibmeye başladım. kucağa aldıktan 1 dakika sonra boşaldım. bu sondu, daha fazlasını kaldıramazdım. ve beraberce örtüye yattık. yarım saat yanyana oturup birbirimizi izledik. 1 paket sigarayı bitirdik. bu arada gibimi tutuyordu. kalkmaz, diyordum. çok yoruldum. biraz daha otur kaçalım. iç çamaşırları sırılsıklamdı, benim de boxerım.

    onları giymedik. o sadece elbisesini, ben sadece şort ve tshirtümü giydim ve kulübeye kaçtık.
    evet gidemezdi, ıslak iç çamaşırları...

    bu dolaptan şarap aldı ve yatağa uzandı. bir kadeh doldurup elbisesini çıkardı.
    yapma, dedim. annem falan kulübeye gelse naparız? aile içi cinayet çıkar. giy şunu.
    kimse gelmez, dedi. kimse gelmedi bugüne kadar...
    giymedi. yanıma gel, dedi. duvar kenarını gösteriyordu. ben duvar kenarına geçtim, ve buna sarıldım. elle beni, diyordu. hiç halim yok, dedim. gerçekten yapamayız. bekle azıcık, çocuk gibi davranma. buna sarıldım ve kestirme uykusuna yattım.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 40.
    0
    bugün de halısaha var beyler. düzenli spor iyidir, ben hazırlanıyorum. gece ya da yarın sabah devam ederim.
    yorum falan yapacaksanız yapın geldiğinizde muhabbet ederiz
    ···
  16. 41.
    0
    ···
  17. 42.
    0
    uyandım. gözlerim kısık kısıktı ve yatağın dibindeki pencereden kavurucu bir güneş vuruyordu. tam gözlerime. ağzım kurumuştu. dilim taşlaşmıştı. yorgun hissediyordum. ecenin gidişinin üstünden 3 gün geçmişti. o gitmeden önceki 8 günün tamdıbını gibişerek geçirmiştik. onu her türlü pozisyonda, her yerde gibtim. piknik yaptığımız yerde, derede, ahşap evin mutfak bankosunda, yatakta, sandalyede. her şekilde, her pozisyonda gibtim. ama o artık gitmişti. annesiyle şehre dönmeleri gerekiyordu ve bu benim amsızlığım demekti.

    ya da yeni bir am arayışım.
    gözüme çarpan güneşten kurtulduğumda yanımdaki şarap şişesini gördüm. sola baktığımda yüzü duvara dönük çıplak bir sırt vardı. kumral saçları tüm belini kaplıyordu, kızarmış poposu bana dönük ve kıvrımlıydı. süt gibi tazecikti...
    ···
  18. 43.
    0
    eceyi ilk gibmemin üstünden 3 gün geçmişti. gündüzleri beraber olmasak da, geceleri gibişiyorduk.

    o gün dedemin yanındaydım. yine at binecektim. at bindikten sonra dedemle tarlaları falan gezecektik. boş işler, anasını gibtiğimin boş işleri. halbuki ben eceyi gibmek istiyordum, onunla olan yasak ilişkinin tadına varmak. acaba, diyordum. zütüne izin verir mi, yavaşça içine bıraksam acıdan kıvrandırsam.

    bu düşüncelerimi atın yannanı kesti. karşımda sol bacağım kadar bir yannan vardı.
    o kadar büyük ata binemezdim, daha bana göre olan birini aldım. atla dolaşmaya başladım. o sırada naz da geldi. o da minik bir ata bindi dolaşmaya başladı. yanıma geldi, bir şeyler öğrenmişin, dedim. biraz hızlandırdım benim atı, onun zütü yemedi tabi. sonra geri doğru sürüp etrafında bir tur döndüm. kızım, dedim ben senin yaşından da erken biniyordum buna. bak kaç senedir binmemiştim ama unutmuo insan biisklete binmek gibi.

    neyse bi saat kadar atla oyalandık. sonra züt kemiklerim acıdı. baldırlarım da. at yorucu bir spor. indim attan. naz da benle beraber bıraktı. dedemin yanına gittik. küçük bi arabayla tarlalara gittik. bize orada ziyafet vardı. çeşit çeşit meyveler tentin altında bizi bekliyordu. güneş tarladaki ırgatları kavuruyordu, tentin altındaki bizi sadece ısıtıyordu. ıslak bezleri boynumuzun etrafına doldurduk ve iyice ferahladık. buz gibi karpuz, peynir, şeftali. müthişti.

    muhabbet etmeye başladık.
    ···
  19. 44.
    0
    dedem gereksiz yaşlı soruları yöneltip duruyor. dersler nasıl onlar nasıl bunlar nasıl.

    bana ekstra olarak kızlar nasıl diyor. naza erkekler nasıl demiyor tabi. neticede adam gavat değil.
    nasıl geçiyor vaktiniz, oğlum kaç senedir gelmiyorsun özlüyorduk o bu şu.
    naz dedi, sıkılıyorum ben ya.

    hop, haydeee yaşlılara böyle pas atılır mı?

    niye sıkılıyorsun kızım bak o var şu var bu var.
    ya dede, yapcak hiçbişey yok. yaşıtım da yok hiç, eceyle bu da hep braber takılıyorlar almıyorlar beni.

    seni küçük huur.

    dedem klagib moruk ağızlarına başladı tabi. oğlum olur mu hiç, bak sıkılıyormuş kız, alın yanınıza sizinle dursun. bak şöyle bak böyle. yarın al sana o öğrettiğim derenin oraya zütür, eceyle beraber gidin orda piknik yapın ferah ferah, dedi.

    sırtımın yeni bir kamburu oldu. harika.
    iyi, tamam olur oley. diye atladı naz salağı da. kızım bizi rahat bırak, diyemedim. dedem benim evladımı giber, o yüzden emirlerini yerine getirmek zorundayım. ertesi gün nazı öğlen saati tek başına görürse, beni tarlada çalıştırır.

    mecburen ertesi gün nazı çağırdık. benim kulübeye geldi.
    biz hazrlıkları yapmıştık. biraları yüklendik, yürüyüşe çıktık. vay işte dere şöyle, vay böyle. vay doğa, vay yaşam 4-5 saat boş muhabbetle geçti. dönmeden önce yukarıdaki kaynaktan bahsettim. ben bunu bahsettiğimde ece şeytanı gözlerle bana baktı, huur gözlerle, tahrik edici gözlerle.

    sonra döndük. nazı bir türlü postalayamıyoruz. oturdu bizimle, kulübenin önündeki çimlere attığım minderlerde uyuyor. bi kurtulsam, saniye beklemeden eceyi gibecem.
    ···
  20. 45.
    0
    saat 8 gibi uyandı. biz zaten uyanıktık.
    aaa kaç oldu saat, vaay uyumuşum, ooo her tarafım tutulmuş.

    tek cevap vermedik.
    eee, napıyoruz şimdi ya ben çok sıkılıyorum burda durayım sizle, dediği an suratıma yumruk yemiş oldum.

    mecburen oturduk beraber film falan izledik. saat 1 civarına gelince, hadi naz, dedim. sen evine git, geç oldu saat.
    ece gitmicek mi? dedi.
    falso vermiştik amk.
    ya işte o da gelicek, gidin siz, dedim. gibim ağlıyordu.
    naz önden, ece isteksiz adımlarla arkadan eve doğru yol almaya başladılar. ece arkasını dönüp bi göz kırptı. umutlandım. geri gelecekti.

    aradan 30-40 dakika geçtiğinde kapı çalmıştı. içeri ece girdi, gitmicek sandım, dedi. hemen soyundu. hiç beklemeden. sırf kıçında siyah külodu kalmıştı. üstüme çıktı, dudaklarımı ısırdı. ben bunu altıma aldım, bacaklarını açıp külodunu indirdim. ve dıbını dilledim. kıkırdıyordu. sonra ohlamaya başladı, sonra inlemeye, dıbının üstünü tutmaya başlayınca çektim dilimi. çıkardım şortumu ve bu sefer kondomu da taktım. çat çat girmeye başladım. eceyi alelacele gibiyordum. fazla sürmeden boşaldım. kondomu çıkarıp attım ve yanyana uyuduk.
    ···