/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 51.
    +2
    beklemiyordum bu mesajı.

    ama eliz'i bekliyordum. aşağıda bekliyorum yazdım. 2 dakika sonra aşağı indi, okulun tam önüne. onu görünce o gün ilk defa gülümsedim. o da o gün ilk defa gülümsedi. sonra konuşmadan yan yana yürüyoruz.

    biraz daha yürüdükten sonra boynumda şiddetli bir ağrı hissettim. darbenin etkisiyle sersemledim. tam eliz bana suikast planı hazırlamış galiba diye düşünürken eliz'in bana şiddetle sarıldığını farkettim. ben de birden kezbana bağladım galiba bir gören olacak falan diyorum. ama kezbana bağlamakla falan alakası yok. kafama yediğim şiddetli kol darbesi + olayın şoku gelince galatasaray - chelsea üst biter mi yeeaaa demediğime dua etmeli bence. neyse ben de buna tek kolumu doladım, yolun ortasında saçma bir şekilde duruyoruz. sonra sınıfta bir şeyini unutmuş eliz, sınıfa çıktık.

    bacağımda sürekli ağrı hissediyorum. bu sefer cidden darbe yiyorum. eliz'in harley çizmelerinin darbeleri. gözleri de dolmuş, sen benim canımı yaktın, intikam alıyorum diyor. ben de mal mal ehe ehe şeklinde gülüyorum. lan ne ayarsız adamım ya. halbuki gerizekalı kız ağlıyor şu an. neyse

    tepkilerimi ayarlayabilecek ne pgibolojik ne de fiziksel sağlığa sahip olduğum bir an değil. o yüzden normal karşılıyorum.

    sınıfa çıktık. bu bir kitap aldı. ben öğretmen masasının arkasındaki duvara yaslandım. eliz de öğretmen masasının üzerine oturdu.

    e: sabaha kadar uyumadım ben.
    b: ben de, keşke mesaj atsaymışsın sıkılmazdın.(ağzımın yayını gibeyim)

    diyalog yazacaktım da bir ara not yazayım. böyle absürt cevaplar vermemin sebebi bence tamamen olayları 'sanki normal karşılıyormuş' gibi görünmeye çalışmam. olaylar normal değil ki lan...

    b: ne yaptın sabaha kadar?
    e: oturdum öyle, düşündüm. bizi düşündüm.
    b: e dün kavga etmiştik en son, sen düşünmezsin sanıyordum?(ay atardamarıma it sıçsın)
    e: düşündüm. (gözleri iyice doluyor) şey.. (bir damla düştü)

    bu sefer sarılmaya hazırlıklıydım. ben de sarıldım. hıçkıra hıçkıra bi şeyler çıkıyor ağzından, be-ni, hiç, bı-rak-ma, o-lur, mu? dedi. içimden ya benimsin ya toprağın demek geldiyse de bırakmam dedim sadece. sabaha kadar ağlamaktan gözümde yaş kalmamış olacak ki ben ağlamadım. eliz'le öyle 5 dakika kadar sarılmış halde durduk. en son bu hala ağlıyor, ben dayanamadım ellerini çözdüm sırtımdan. biraz zorlandım bırakmak istemiyor gibiydi. göz yaşlarını sildim.

    benim yanımda seni ben dahil kimse ağlatamaz.

    gülümsedi.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 52.
    +2
    eliz'le aramızda geçenler bana bir rahatlama vermiş olsa gerek.

    normalde böyle bir durum olsa benim zütüm üç buçuk atar, heyecandan uyuyamazdım. güzel bir şekilde uyudum. kaderin cilvesi midir bilmiyorum çünkü bir süre uyuyamayacağım.

    nihayet, yarıyıl tatilinin son günü, saat öğlen 12 gibi buluştuk. ilk başlarda böyle birbirine absürt bir şekilde iyi davranan, bir o kadar da resmi insanlar gibi sohbet ediyoruz. sanki aramızda hiçbir şey olmamış gibi hal hatır sormalar falan.

    bana telefonundan yeni bir uygulama buldum çok güzel falan diye bir uygulama gösterdi. uygulama da instagram için fotoğrafların kenarına beyaz çerçeve ekliyor. sebebi neydi ki şimdi... merak eden varsa adı whitagram.

    daha sonra konu açıldı. hayatımda hiç bu kadar net durumu anlattığımı hatırlamıyorum. çok net anlattım her şeyi, hayatımda o kadar net konuştuğum an sayısı çok azdır.

    bu arada eliz hikayeyi nasıl okuduğunu anlattı.

    ''işte istanbul'a gidiyoruz yolda, o sırada mail'in geldi. ben de sevindim anneme 'aaa birisi yazımı beğenmiş, kendi yazısını atmış değerlendirmemi istiyor' dedim. o da 'sesli oku da beraber dinleyelim'' dedi. tam sesli bir şekilde okurken ikinci paragrafa geldiğimde durumu anladım. 'neyse ya sonra okurum' dedim. arka koltukta kulaklığı taktım ve hepsini okudum. o sırada ağlamaya başlamışım istemsiz. senin sevdiğin müzikler çalıyor tabi ipod'umda. tabi bu sırada kardeşim durumu anladı. o da bana bakıyor tip tip. zaten istanbul'dayken de sürekli senin sevdiğin şarkıları dinledim.

    benim de gözlerim dolu amk niye dolduysa bilmiyorum. hikaye başından beri ne kadar çok ağladım lan... gerçi son 5 senede tüm ağladığım anılar bunlar. bazen de bunları yazarken gözlerim doluyor. harbi sulugöz müyüm neyim çözemedim.

    vallahi mail planımın bu kadar amacına hizmet edeceğini tahmin edemiyordum.

    b: ben bunları yazıktan sonra fikrini ne değiştirdi peki?
    e: ben... benim, bazı şeyleri farketmemi sağladı.
    b: amacına ulaşmış o zaman.

    her zaman sen vardın benim içindedim ve elinden tuttum. bir ara, bir anlığına bana gülümsüyor gibi oldu ve birden elini çekti. elektrik çarptı sandım amk. öyle hızlı çekti.ya ayrılırsak? ya arkadaşlığımız da biterse? ya bir daha birbirimizin yüzüne bakamayacak duruma gelirsekdedi birden. ben desonunu düşünerek böyle bir işe başlanmaz.'' dedim. gayet tedirgin görünüyor eliz gözüme.

    biz o konu üzerinde konuşmaya devam ediyoruz ama anlaştığımız söylenemez. sürekli konu en sonunda eliz'in tedirginliklerine geliyor. ya diğer kızlara yaptıklarını bana yaparsan?

    lan ne yaptım ben diğer kızlara sanki gibip gibip bıraktım ya. elim kız eli görmemiş, abazalıktan kırıldığım o dönemde hormonlarım harici bir fikir oluşmuş ilk defa kafamda. onu uygulamaya çalışıyorum. bana arkadaşlığımız, diğer kızlar tarzı bahaneler sunuyor. durduk yere sinirlendim yine.

    b: diğer kızlara bir şey yapmadım ki, söyle ne yaptım allah aşkına?
    e: nuran konusu var, kıza durduk yere umut vermişsin.
    b: o zamanlar çok küçüktüm ama. hala tam yetişkin sayılmam ama en azından bazı şeyleri algılayabiliyorum.
    e: ben... bilmiyorum. bence biz olmayız.
    b: bana geçerli bir sebep söyle, hiçbir şekilde itiraz etmeyeceğim.
    e: ya ayrılırsak, ya arkadaş-
    b: geçerli bir sebep dedim. aynı şeyleri tekrar ediyorsun sadece.

    normalde böyle konuşurken sinirlenirim ama bu sefer aşırı derecede sakinim. bir o kadar da ciddiyim ama.

    daha sonra aynı konuşmalar sürekli kendini tekrar etti. sonunda hiçbir yere varamadık. kalkalım artık dedim. farkında olmadan 5 saat beraber bu konu üzerine konuşmuşuz.

    otobüs durağına bıraktım. gözlerim dolu gibi ama çaktırmadığımı düşünüyorum o anlık. 2 dakika sonra yansımamı görünce gayet net çaktırdığımı farkettim.

    otobüs durağında bana geçerli sebepler söylemeyince bu sefer sinirlendim. biraz sinirli fazlasıyla bozuk bir şekilde kendi durağıma doğru yürüdüm. bu sırada telefonuma mesaj geldi uzun. hala aynı konular. en sonunda daha fazla yazışamayacağımızı, sonunda birbirimizi daha çok üzeceğimizi söyledim.

    o an çok çaresiz hissediyordum. çünkü elimden gelenin en iyisini sahaya sürmüş, başarısız olmuştum. en çok istediğim şey bana çok yaklaşıyor, ama benim olmuyor gibiydi sanki.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 53.
    +2
    ertesi gün merve eliz'e gerçek baknickime'yi anlatmış.

    onun bildiği baknickime'nin şimdiye kadar hiçbir kızla bir münasebeti olmamıştı. bu tip şeylere çok uzaktı. başımdan geçenleri öğrendikten sonra hiç bilmiyordum ya şeklinde uzaklara dalmış.

    o gün son dersten önceki teneffüs bir konuşmamız oldu eliz'le. eliz'in yüzüne karşı açık açık ben seninle sevgili olmak istiyorum dedim. eliz'le konuşurken aklından o kadar çok düşünce geçiyordu ki adeta projeksiyonla bana yasıyordu. eliz'in bana fazlasıyla değer verdiğini biliyorum. hatta bu değerin arkadaşlıktan fazlası olduğuna da eminim. ama onun bunu kabul etmesi ne kadar süre alacak bilmiyorum. çünkü daha kendine itiraf edemiyor.

    o gün konuşmamız yarım kaldı. ama 2 gün içerisinde bir başka olay daha oldu.

    okulumuzda bir kış balosu düzenlenecek. işin başında ayça var. bizim sınıftan bir kızdan rica ettim ve baloya sedef'le geleceğimizi ayça'ya söylettim. hıı iyi bari baknickime spiderman maskesiyle gelir artık tarzı bana karşı iğneleyici laflar kullanmış.

    ayça sen haksızsın muallak, seni kınıyorum ve sana laflar hazırladım.

    bu olayın olduğu gün eliz bir de ayça olayının azıcık çarpıtılmış versiyonunu öğrendi. olayın benim hiç gibimde olmaması gibi. ama hakikaten gibimde değildi zaten. sadece reddedilmiş gibi olmak biraz koymuştu. ama ayça'nın yarası olduğunu öğrendiğimde o konu bende kapandı. belki bir-iki hafta içinde kapı tersten açılır kim bilir...
    ···
  4. 54.
    +2
    2 gün sonra teyzemlerde kalmaya karar verdim. playstation'ı da zütürdüm ki eniştemle sabaha kadar oyun oynayalım. the last of us'ın hikayesi çok güzel olduğu için onu bitirmeye karar verdik. eliz'in de istanbul'a gezmeye gittiğini biliyorum.

    ertesi gün the last of us'ı bitirdiğim an telefonuma bir adet sms gelmiş. eliz'den: neden yaptın bunu

    yani burada eşşşeğin zikinden dolayı yazmamak için kendimi zor tutuyordum. ama yazınca suçlu oluyorum bir de amk. neyse. 5 saat kadar sonra cevap attım.

    senin yazdıklarına tekzip olsun diye, bir de benim açımdan gör istedim.

    onun cevabının çabuk olmasını beklemiyordum zaten. ertesi gün akşama doğru filiz, sedef ve aşkın'la oturuyorduk. ben galatasaray'ın eskişehirspor maçını izlemek için(3-0, burak, chedjou, umut * eve doğru yola çıktığım an eliz'den mesaj geldi.

    bu arada bu kısma mesajı hatırlayamadığım için tam olarak hatırlayamadığım bir mesaj yazmıştım ki o sırada bilgisayarım takıldı ve kapandı. tekrar yazacağım şu anda ise hatırladım. zehir gibi hafızama bir alkış please xd ;)

    e: neden tekrar kafamı karıştırıyorsun? herşey bitmişti işte...
    b: ben kafanı falan karıştırmaya çalışmıyorum. olan neyse onu yazdım senin yazdıkların hoş olmamıştı.
    e: hayallerimden defolup gittin demiştin.
    b: yazdıklarımı okuduysan gerçekten ne hissettiğimi biliyorsundur.
    e: hatta gibtir git diyesin falan gelmişti.
    b: (vay huur güzin) eliz sinir anında söylediğim şeyler yüzünden hesaba mı çekeceksin beni?(yine celallendim)
    e: bir daha söylemeyeceğini nereden bileyim?
    b: bir daha? söylediğimde ciddiye alman gereken bir şey değildi. ayrıca o yazdıklarımı sana yazmadım diye hatırlıyorum ben ama neyse.
    e: konuşalım o zaman. pazar günü.
    b: tamam saat 12 gibi buluşuruz.

    üstün edebi kişiliğim sayesinde olayları lehime çevirdim tekrardan. şaka lan, sadece edebi kişilik yoktu. gerçekten hissetiklerim vardı.
    ···
  5. 55.
    +2
    tam bu sıralar ilk defa sakal traşı oldum * erkek oluyorum diye sevinmiştim bayağı.

    bir gün öğlen vakti facebook'tan arkadaşlık isteği geldi, kim diye bakmadım. akşam eve gidince baktım ki beste'den gelmiş. sağolsun merve'cim işini iyi yapmış ki böyle bir istek gelmiş. evin içerisinde yengeç dansı yaptıktan sonra arkadaşlık isteğini kabul ettim.

    normal şartlar altında, benim kıza yazıp bir muhabbet başlatmam gerekirdi. tabii ki o utangaç hallerimle bu mümkün değildi. zaten yazmadım da. okulun kapanmasına yakın merve'nin sayesinde kız bana mesaj attı. o facebook mesaj iletisi sesini duyup da beste'nin adını görünce 30 saniye transa geçtiğimi hatırlıyorum. facebook'umda durur hala durun oradan bakayım da ekgib olmasın.

    beste: -
    baknickime: +

    -selam *
    +selam nasılsın?
    -iyidir sen nasılsın?
    +iyiyim ben de teşekkür ederim
    -oo sen de galatasaraylısın çak
    +(high five smiley'i ve bol bol gülücük
    -çok mu hoşuna gitti çakmak

    lan burada ağzımdaki suyu püskürttüm. sandalyeden düştüm ve evet nutella yiyordum tam o sırada. şimdi ne desem absürt olacak diye denge politikasının en faydalı olabileceğini düşündüğümden yeaaani diye cevap verdim. sonrasında konuşma devam etti bir şekilde.

    beste'yle o gün bayağı bir yazıştık. ertesi gün okulda buluşma kararı alıp konuşmamızı bitirdik. lan heyecandan nasıl uyuyacaktım dıbınakoyim...

    uyudum lan ama. uykusuz kalmadım. ertesi gün kızla okul bahçesinde hiçbir şey konuşmadan 1 tur attık. benim utangaçlığımdan oldu tabii biraz. ma dışarıdan izleyince ne kadar saçma olduğunu şimdi arkadaşlarla konuşurken gülerek yad ediyoruz. yine de özledim o günleri...

    beste'yle ilk buluşmamız parlak geçmese de aramızda bir elektriklenme olmuştu. kız çok anlayışlı sağolsun. her türlü ortayı açıyor bana ama kaybetme korkusu sardı beni bir kere. hiçbir ortayı golle sonuçlandıramıyordum.

    beste'yle takılırken eliz almanya'ya tatile gitmişti. zaten her sene bir ülkeye gider kendileri fazla elit olduğundan * o yüzden olaylardan haberi yok. gelince ona da sürpriz olacak her şey *

    iyi geceler beyler.
    ···
  6. 56.
    +2
    uyuyamadığıma göre devam edeyim.

    ___________________________________________________

    ...
    -baknickime sınıftaki herkes benden hoşlandığını düşünüyor ıııı ne diyeceksin bu konuyla ilgili?
    -yok öyle bir şey. hem benim sevgilim var.

    sevgilim yoktu zaten biliyorsunuz. ama o an çocuksu bir şekilde korktum. kaybetme korkusu...

    hayatımın en kötü anlarından biri olabilir. aklımdan binbir türlü şey geçiyor. ya evet ben de senden hoşlanıyorum deseydi? yok lan der mi? bence baknickime ben sana karşı böyle bir şey hissetmiyorum demek için * olmuştu. arkadaşlığımızı * zarar görmeden devam ettirmek için demişti. çocuk perspektifinden bakınca gayet mantıklı geliyor bunlar. şu anda ne kadar mantıksız olduğunu görsem de o anki kafa yapıma göre kendi mantığıma uydurmuştum bir şekilde. evet. aramızda böyle bir şey olamazdı. kendi kendime söylenip durdum sürekli o gün boyunca. 5 sene boyunca yaşayacağım travmaların ilkini yaşadım. ilk uykusuz gecemi geçirdim.

    sabah okula gittiğimde tipim kaymış, gözlerim kırmızıydı. eliz'e günaydın dedikten sonra bana soğuk bir günaydın dediğini farkettim. neden soğuk bir günaydın?

    galiba aramızda hiçbir yanlış anlaşılmaya mahal bırakmak istemiyor. evet. arkadaşlığımız devam etmeliydi. onu tamamen kaybedemem...

    1 hafta sonra beni yıkan haberi alacağımdan haberim yoktu.

    eliz'le beden eğitimi derslerine beraber girdiğimiz sınıftan serhat diye bir çocukla sevgili * * oldular. ben yıkıldım tabii.

    eve gittiğimde kimse yoktu. her zamanki gibi. annemle babam işte kardeşim okuldaydı. ben eve gelince birden bir ağlama başladı durduramadım yarım saat. neden ağlıyorum lan? hani herkese hoşlanmıyorum-sevmiyorum diyordum nooldu? o zaman ilk defa kendime itiraf edebildim. ben eliz'i seviyordum.

    ertesi gün beden eğitimi dersimiz vardı. bu arada ben forvet arkası oynuyorum. yani en önemli vasfım isabetli pas ve isabetli sert şut. top da sürebildiğim için tarz olarak willian+sneijder/12312434252345 diyebilirsiniz. * *

    serhat da -kendisi adına çok üzülüyorum- kaleye geçti o maçta. intikamımı almak için ideal anı yakalamıştım.
    ···
  7. 57.
    +2
    o sıralar beraber takılıyoruz çoğunlukla. aramızda her şey çok güzel. ama ben onun da benden hoşlanacağına ihtimal dahi vermiyorum. kendimi biraz değersiz hissediyorum. eliz'in görünüşünden biraz bahsedeyim.

    1.65 boylarında, esmer, güzel sayılabilecek bir yüzü var. gülünce çok güzel oluyor. ya da bana öyle geliyor bilemiyorum.

    evin yanındaki sahada basketbol oynarken tanıştığım buğra ile iyi anlaştık. zaten en yakın arkadaşım olacağını düşünüyorum o zamandan. biraz mal falan ama özünde iyi çocuktur. * *

    sınıfta fazla ses yapıyorum o dönemler. dikkat çekmek için yapılan hareketler. çiftleşme dansı yapmadığıma dua etsinler dıbınakoduğumun öğretmenleri. sınıfın düzenini bozuyormuşum da falan diye bir sürü laf yedik. sınıftaki arkadaşlarımla aram biraz açıldı galiba o dönem. onlarla çok takılamıyorum malum eliz olayı var.

    bu gönül işlerinde kızlara yook ya öyle bi şey diyerek kandıramazsınız. ama erkeklere derseniz yook baba sadece arkadaşız diye lafınıza inanırlar. o yüzden biraz eliz'le takıldığım için arkadaşlarımı ihmal ettim.

    bir gün şişe çevirmece oynuyoruz ergenlik atasporu olduğu için. * sonra şans eseri eliz bana sorma hakkına sahip oldu.

    -doğruluk mu cesaretlik mi?
    -doğruluk
    -baknickime sınıftaki herkes benden hoşlandığını düşünüyor ıııı ne diyeceksin bu konuyla ilgili?

    iyi geceler beyler * kendinize iyi bakın, yarın görüşürüz.
    ···
  8. 58.
    +2
    nuran'la yazıştıkça kimliğimle ilgili minik bilgiler veriyordum kasıtlı. o da az çok tahmin ediyordu kim olduğumu, bunu 29 ekim 2011 tarihinde kanıtladı kendisi.

    sabahtan okula gittiğim bir gün, okulda tören falan vardı. tabii ki biz arkadaşlarla takılacaktık. okul dağıldı falan biz okulda duruyoruz. nuran ve arkadaş grubu da duruyor. sonra küçük çocuklar sahada oynarken bana maç yapak mı abi la dediler. biz de arkadaşlarla girdik bunlarla oynuyoruz falan. sonra nuran'lar geldiler bize biz de oynayabilir miyiz? diye sordular. başımla onayladım. bu sefer utangaç çocuğu oynuyorum iyice çaksın kim olduğumu diye. utandığımdan değil yani(valla lan). işte onlar iki topa vurdular falan, öyle maç bitti. biz tam arkadaşlarla ayrılacaktık ki nuran baknickime sen de bizle gelsene dedi. bizim arkadaşlar çakmadan kaynadım. güzel ektim ama amk asosyallerini(sövmeyin). işte nurhan ve okulda sosyal olan diğer arkadaşlarıyla beraber bir yere gidip oturduk. ben de o gün arkadaşlarla fotoğraf çekinmek için ben fotoğraf makinesi getirmiştim. telefonum servisteydi.

    bu arada lise hediyesi olarak w995 almışlardı. onun servisine de ayrı sövmek istiyorum. amk telefonun kulaklığı bozuldu, telefonu da servise gönderiyoruz. bir de 30 gündü galiba o zamanlar servis süresi, 29. günde gelirdi telefon hep. kulaklık 3 defa bozuldu oradan biliyorum. bu 3. gidişi servise, neyse. o yüzden makine zütürdüm yani.

    orada fotoğraflar falan çektik. nuran'la biraz sohbet ettik tabii ben hiç çaktırmıyorum bu sefer kim olduğumu. o gün bir kaç fotoğraf da onlarla çekindik. ben akşama facebook'a koyabileceğimi söyledim fotoğrafları.(facebook yerine cool görünmek için sosyal medya diyişimi hatırlıyorum, he çok cool amk. çenemi gibeyim)

    nuran'la hala yazışıyoruz. kim olduğum konusunda iyice emin olduğunu düşünüyorum. ama biraz daha öyle dursun o.

    galatasaraylıyım. sağlam galatasaraylıyım. o yüzden facebook'ta maçlarla ilgili durumlar paylaşırdım. o dönemlerden birinde selin diye bir kız mesaj attı maçla ilgili. bildiğin iletişim başlatmaya çalışıyor. zaten yavşak bir kız afedersin. o düzenli olarak mesaj atıyor. mecbur geçiştirici cevaplar atıyorum kıza ayıp olmasın da anlasın artık diye. anlamadı. en son bana fizik çalıştırır mısın dedi, ben de çok iyi bilmiyorum fiziği zaten sana nasıl çalıştırayım dedim. 90 küsür aldığımı öğrenmiş. bir daha da yazmadı zaaaaa.

    bizim sınıftan bir başka kız daha var. güzin. onunla iyice sohbet ediyoruz ki eliz'in yakın arkadaşlarından. bu bana şakacıktan sevgilisiymişim gibi yaklaşıyor. lan yavşak o benim taktiğimdi. tereciye tere satıyor anlayacağınız. neyse oyunsa oyun beybi, ben geri çekilmem sen konuşana kadar.

    sınıfta elimi falan tutuyor, neyse bir şey demiyorum. tabii soruyorlar sınıftaki arkadaşlarım ne ayak diye, oğlum bir şey yok lan arkadaşım diye geçiştiriyorum. nasıl arkadaşlarım var lan benim...

    --spoiler--

    ahahah aklıma geçenlerde urfalı bir arkadaşımın söylediği bir laf geldi. mezuniyet balosu günü pompanın eşiğinden döndüğüm kızdan bahsediyordum da o senin neyin baba dedi. ben de yine arkadaşım la dedim. o da aksanlı bir şekilde heee gündüz pampi akşama pompi he mi dedi. o söyleyince daha komik olmuştu lan, yazınca olmadı...

    --spoiler--

    nihayet güzin'in konuşma vakti gelmişti ama bana direk şey dedi: bazı yanlış düşüncelere kapılmıştım. işte arkadaşlarımla ilgili, hoşlanma gibi diyelim. yanlış düşüncelerdi bunlar. ben de haklısın, bayağı yanlış düşünceler dedim. o defteri kapattım yani. kendimi bollukta hissediyorsam(nasıl bir bolluksa amk ahaha, bolluk görmemişim işte. neyse daha sonra göreceğiz) giblemeyen tavırlarımla takılıyorum. yine genç arkadaşlarıma tavsiye verecek olursam bu taktik de ölçüsünü bilirseniz işte yarar. ben 4,5 senede öğrendim ölçüsünü, umarım siz daha çabuk öğrenirsiniz. bir de bu ölçü kızdan kıza değişiyor. ona göre.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 59.
    +2
    yorgunluktan geberiyorum o günlerde.

    hele perşembe günleri fena. sabah 2 ders beden eğitiminde arkadaşlarla top oynuyorum. öğle arası okul takımının antremanı(futsal), saat 5 bazen 6 gibi kulüpteki antreman, saat 8'de de kick box antremanı var. bacağıma giren kramplardan uyuyamıyorum bazen perşembe geceleri. en sonunda kendi kendime hele bi soluklan yeğenim diyerek kick box'u bırakma kararı aldım.

    okuldaki sınav haftaları hiçbir antremana gidemiyordum. bu da kulüpteki futbolumu etkiledi. ilk 11'den 18'e düştüm önce. sonra yavaş yavaş kadroya girememeye başladım. bir gün forvet arkası yerine box to box(mevki bilmeyenler için - orta saha göbekte hem hücum hem savunma yapan adam, modric)'a alınınca ve antremansızlıktan gidip gelip gidip gelip gidip gelemeyince zütümden solur bir haldeyken hoca beni yanına çağırdı:

    -oğlum her hafta geriye gidiyorsun herkes ileri sen geri gidiyorsun lan kendine gel.
    -hocam okul var biliyorsunuz, antremana gelemiyorum sınav haftaları. zaten u16'nın yarısı okumuyor. adamlar sadece antreman yapıyor. ayrıca ben okuldan 15:10'da çıkıyorum. maç saati 14:30. nasıl geleyim maçlara hocam, ben napayım?
    -valla onu bunu bilmem, formayı alamazsın benden.
    -kısmet değilmiş hocam o zaman.
    -yazık edeceksin oğlum yeteneğine.
    -şartlar böyle gerektiriyor, yapabileceğim çok da bir şey yok gördüğünüz gibi hocam, eyvallah.

    ülkemizin mükemmel eğitim sistemine söve söve sahadan çıktım. ulan okul yüzünden çocukluk hayalimi terketmiştim. sahaya son kez baktım, biraz gözlerim doldu ama devam ettim ve soyunma odasında giyinip eve doğru yol aldım.

    erken jübilemden sonra okul takımı kalmıştı(futsal'ı gibeyim afedersiniz, tak gibi spor). ondan da ocak ayında takım elenince ayrılacaktım. 3 ayda 1'er 1'er tüm sporları bırakmış oldum. elimde sadece arkadaşlarla beden eğitiminde oynadığımız futbol kaldı.

    spor hayatımdan gündelik yaşamıma geçecek olursam, eliz'le sohbet ediyoruz ama bende hala bir ilerleme yok. aynı mallıklarıma devam ediyorum yani.

    nuran'larla takıldığımız gruptan beren diye bir oğlan var. allah affetsin gördüğüm en tipsiz çocuklardan biri.(senin de ne zütün kalkıkmış gibko demeyin görseniz camiye koşup şükür namazı kılarsınız muallakler) bununla bir kaç defa sohbet ettik işte. mal bir çocuk biraz da. ya da ben ayar oldum, bilemedim.

    2. geleneksel yılbaşı etkinliklerimiz çerçevesinde, sınıfta bir parti düzenlendi. o partiyle ilgili elimde çok güzel videolar var. öncelikle arkadaşlarıma konuyu açmasam da ima ettim eliz'den hoşlandığımı, o yüzden hemen hepsi biliyorlar. hatta bir video var, ben eliz'i çekiyorum, eliz beni çekiyor. arkadan serkan karşılıklı çekişiyorlar yeaa diyor. ben de liseliliğin hakkını vererek nerde o günleeer eheheheheh diyorum.

    tabii ki serkan'ın çılgın dans videosu olsun, sözlü notu konusunda cimriliğiyle ünlü rahmetli kimyacımızın video'da görünmesi olsun... izlerken bir garip oluyorum her seferinde. ne anılar var lan. sanki üzerinden 1 ay geçmiş gibi gelse de tamı tdıbına 4 sene 2 ay geçmiş.

    --spoiler--

    Gezdin tozdun aman aman aman
    Sazdın sözdün aman aman aman
    Giderek üzdün bizi zaman

    https://youtu.be/rkPwibJi68Y?t=1m13s

    --spoiler--

    hayatım güzel gibiydi. tek eksiğim vardı yani. onu da tamamladık mı geriye minik teferruatlar kalıyordu. tamamlayabileceğimden emin değilim o eksiği. yani tek yapmam gereken konuşmaktı belki, cesaret lazım bana, cesaret.
    Tümünü Göster
    ···
  10. 60.
    +2
    yılbaşına yakın sınıfta bir hareketlenme var. eliz'le bu konuyu konuşurken evde çam ağacı süsleyeceklerini söyledi. bana çok garip geldi bu durum çünkü bizim o taraflarda böyle şeylere hevesi olanlara gavur musun derlerdi. ben de tabii ki çam ağacı süslemenin yanlış bir şey olduğunu ve biz müslümanlara yakışmayacağını söyledim.

    (lan aklıma geldikçe utanırım halbuki sanane amk isteyen istediğini yapsın di mi)

    kıza yobaz olduğumu iyice belli ettikten sonra muradıma ermiş bir şekilde sınıftan çıktım ve geldiğimde kızı çok üzgün gördüm. sonra istemsiz bir şekilde ben de üzüldüm yanına gittim ve ona dini gerçeklerden bahsettim. (daha sonra önder açıkbaş'ın nasıl ünlü olduğunu düşünmedim tabii ki * ) kızdan iyice yobaz damgasını yediğimi hissettikten sonra yüzünü güldürecek bir kaç laf söyledim ve yerime geçtim. o mutlu olunca ben daha çok mutlu oldum. arkadaşım sonuçta o mutlu olunca mutlu olacağım tabii.

    derken sınıfımızdaki yılbaşı kutlamalarında tüm sıraları ortada birleştirdik her ne hikmetse yan yana denk geldik eliz'le. o gün bayağı uzun konuştuk. o da bana karşı konuşurken flört ediyor hafiften. tabii bunları şu an anlıyorum o ana göre gayet normal karşılıyorum bu durumu. arkadaşım sonuçta, yapar böyle şeyler diye düşünüyorum.
    ···
  11. 61.
    +2
    eliz blog yazardı. kendisi sonra bloğunda bir yazı yazmış aynı gece.

    yazıyı okuyunca sanki hiç eliz'in suçu yokmuş gibi anlaşılıyor. tüm muallaklik bendeymiş galiba. yazıyı okudum ve bu sonuca vardım.

    ulan aynı gecede o yazıyı okuyunca ne kadar sinirlendiğimi bir ben bir de allah bilir. böyle bir sinir olamaz yani.

    işte tam o gece tıpkı burada yaptığım gibi lisenin başından beri başımdan geçenleri yazdım bir yere. sabaha kadar sürdü bu yazdıklarım. toplam 25-26 kitap sayfası kadar falan.

    sonra bir tane e posta adresi aldım. eliz'e mail olarak attım bunu üzerine de aşağıdakini yazdım.

    sevgili eliz hanım

    xx.xx.xxxx tarihli yazınızı çok beğendim. siz de benim yazımı okuyup değerlendirirseniz sevinirim

    sabahın 7'sinde bunu gönderip uyudum. artık neler olacak hiçbir fikrim yok.
    ···
  12. 62.
    +2
    b: hayırdır nooldu?
    e: seni merak ettim.
    b: buradayım iyiyim, teşekkür ederim merak ettiğin için.
    e: önemli değil, napıyorsun burada.
    b: benim hobim bu, çocukluktan beri arabanın içinde otururum 3-4 saat. müzik de açarım böyle.

    gerçekten de öyle. kapı kapanınca oluşan sessizlik anı, kendi kendine kaldığını farkettiğin anı hiçbir şeye değişmem. genel olarak da arabalara ilgim var zaten.

    e: güzelmiş, niye çıktın dışarı.
    b: sıkıldım ya içeride, sen de git içeri istersen ama oturmak istersen istediğin kadar oturabilirsin.
    e: hadi kalk beraber gidelim ya?
    b: valla sıkıldım içeride, ortam mal gibi zaten. bi de o yavşak çocuk balo partnerimi zütürecek ya ahahah
    e: ya ahaha ben de gördüm onu. hadi gel içeri gidelim biraz daha dans ederiz.
    b: ben de başkasının balo partnerini zütürüyorum o zaman ahahaha
    e: ya saçmalama ahaha hadi gidelim artık.

    o sırada arabadan indik beraber güle güle. sonra eliz koluma girdi. hala gülüyoruz sebepsiz bir şekilde. arabadan da gülerek inince dışarıdan nasıl görünüyordur acaba diye düşünürken merdiven başında bir çift bakışla karşılaştım. pgibolojimin gibildiği o günlerin hafızamdan net bir şekilde silinmesine sebep olan o gözlerle.

    ayça, ağzı açılmış, eliyle ağzını kapatmakla kapatmamak arası bir şekilde kilitlenmiş bir şekilde bana bakıyordu. kriz falan geçiriyor olabilirdi hatta o derece kilitlenmişti. belki de geçirmiştir. bilmiyorum.

    e: seninki fena bakıyor.
    b: ya baksın amaan banane.

    elimi beline doladım. o da aynı şekilde elini belime doladı. daha da yakın yürüyoruz yani. yanından geçerken ben güldükçe eliz de gülüyor, sebepsiz bir şekilde durduramıyorduk gülmemizi.
    ···
  13. 63.
    +2
    henüz dalga geçme aşamasındaydım ama çünkü gerçekten ''hoşlanmıyorum eliz'den yeaa mal mısınız aq... ''

    sadece arkadaşız bence. ama sabahları kalkmaya üşenen, hatta seni ya uyandıracaz ya da öldürecez deseler öldürün dıbınakoyim diyecek ben çat diye sabahın 6.50'sinde uyanıyordum. okulu seviyorum soran olursa.

    okuldaki ilk 1 ayım geçti. hazırlıkların resmi teneffüs sporu olan basketbolu her teneffüs oynuyoruz. bu arada boyum o zamanlar 1.69. normal boyum, evet. *

    bu arada beden eğitiminde futbol oynuyoruz. kaptan ben oldum sınıfta. ama bir mevkii anlaşmazlığı var kale ile stoper arasında. artık halledicez bir şekilde çünkü maçları 200 kişi izliyor. güzel bir vitrin.

    bir de o dönemler turnuvalarda şampiyon olunca sanki tüm kızlar orada verecekmiş gibi hissediyorsunuz ama eğer okuyan lise 1'li kardeşlerim varsa o iş öyle değil şimdiden uyarım. *

    bu arada bir sınıfla ortak beden eğitimi dersi yapıyoruz. mal gibi top oynuyor diğer sınıf. her derste 10-15 arası atıyoruz bunlara. zütümüz kalktı tabi ama nereden bilelim adamların harbiden mal olduğunu...

    neyse bunlar daha sonra anlatacağım bir kısımla ilgili bölümler o yüzden bize ne lan senin gibik futbol hayatından demeden önce bilin bunu istedim.

    derslerim iyi sayılır. gram ders çalıştığım da yok zaten. idare ediyoruz işte. lisede hazırlık okumak 6. sınıf müfredatından matematik ve türkçe hariç diğer dersleri çıkarıp yerine ingilizce eklenmesi gibi bir şey. tırt yani dil hariç.

    ondan sonraki 2 ayda hayatımda çok bir değişiklik olmadı. ama kendimi bu sıralar daha çok ön sıralarda buluyorum. soran olursa da kanka yok be olur mu öyle şey arkadaşız şurada diyorum. zaten 14 yaşımda çocuğum daha. bu tip şeyleri daha önce yaşamadığım için garip geliyor.

    --spoiler--

    ilkokul 5. sınıfta kızın biri çıkma teklifi etmişti bana. ben de utanıp allahım yarebbim yeaaa diyerek koşarak ortamı terketmiştim :(

    --spoiler--
    ···
  14. 64.
    +2
    +burhancım canım, akşama benim bir kız işim var da seni eksem sorun olur mu?
    -yok kanka zaten arkadaş grubu var liseden onlarla takılırım.
    +eyvallah kardeşim adamsın adam.

    adamdı hakikaten. inanılmaz mutlu bir şekilde akşamı bekledim. konser yerinin orada beste'yle buluştuk.

    güzel olmuştu yine. bayağı. şarkılar eşliğinde sallanırken (aramızda mesafe var birazcık) biraz daha öne gitme fikrimi sundum. kabul etti. bir ara aramızdaki bağlantı kopuyor gibi oldu. elinden tutup çektim. eller öyle kaldı zaten. biraz heyecanlanmıştım. göz göze geldik...

    bir şeyler ekgibti. beklediğim şeyler olmadı. heyecan yerini hayal kırıklığına bıraktı. neden olmadı ki?

    aklımı gibeyim. aklım neredeydi onu da bilmiyorum. o sırada bozuntuya vermedim tabii ki. zaten hayatta en iyi yaptığım şey her zaman mutlu görünebilmektir. ben eliz'le yaşananları istemediğim kimseye hissettirmedim. o yüzden hep sırıtarak gezdim. içten içe çürüken.

    beste'yle bir süre öyle durduktan sonra saatin geç olduğunu söyledim. ne zaman döneceksin diye sordum. babası alacakmış. lan ben de son otobüse yetişeyim bari. gerçi minibüs var. dur o daha yakın.

    beste'yle vedalaştık. daha sonra minibüs durağına doğru hafif koşu tempoyla gittim.

    saat 00:30'da evdeydim. hayatımda ilk defa eve o kadar geç gelmiştim. ailem bu durumu normal karşıladı. sanırım büyüdüğümü onlar da farkediyor.

    konserde bir ara beste' önümde olduğu için istemsiz dayadım, valla istemsiz. ama hayvan olduğum için oradan 2 aylık malzeme çıkardı bana. çıktı da zaten ehehe

    msn'den burçin'le yazıştığımız anlardan birinde burçin bana benden hoşlandığını söyledi. cevabımı iyice düşünüp akşam vereceimi söyledim. son olarak msn'i sildim. sanırım birisini nasıl reddedeceğimi bilmiyorum. o yğzden de windows live messenger'ı silmek çözüm gibi oldu. sonra tekrar açtım ve burçin'i engelledim. o sırada yeni bir pencere açıldı, yeni bir mesaj geldi beklemediğim anda.

    eliz: napıyorsun nasıl gidiyor tatilin?

    iyi geceler...
    ···
  15. 65.
    +1
    Rez khalifa. ;)
    ···
  16. 66.
    +1
    devam panpa takipteyim
    ···
  17. 67.
    +1
    bu sefer sarılma sırası bendeydi.

    aradan geçen 2 dakikadan sonra hadi artık gidelim dedim.

    okul bahçesinde beraber yürüyoruz, tabii kimse yok. koluma girmişti. yalnız hikayede daha önce bahsettiğim gibi, ben muallakta olan işleri sevmem.

    eliz'le bir kafeye oturduk ve ben noolacak bundan sonra dedim. eliz beklediğim üzere gergindi.

    bir süre böyle olsa? alışmam gerekiyor bazı şeylere, belki tuzsuz bibersiz gibi olacak ama en azından bir süre böyle olsa?

    kabul ettim. buna alışabileceğimi düşünüyorum.

    eliz'i dershanesine bıraktıktan sonra mutlu olmadığımı farkettim. hala bir şey olmuş değildi bana göre.

    bu konu tekrar gündeme gelecekti sanki, ben hiç hoşnut değilim.
    ···
  18. 68.
    +1
    okullar artık açılacak, son 1 hafta. bu sene dershaneye de gideceğim.

    fiziken hazırım. her türlü hazırım. eliz'den umudu kesmiş gibiyim. çünkü sevgilisiyle amerika'yken ayrılmadıklarına göre bir daha ayrılmazlar herhalde amk.

    1 milyarıncı defa kendime yeni birilerini bulmamın vakti geldiğini farketsem de artık harekete geçmenin vakti gelmişti. gençtim, güzeldim, herkesi üzerdim xd.

    okulların açıldığı gün filizle takıldık. yaz boyu aklıma bir kere bile gelmeyen aysu'yu (okulun son zamanlarına doğru gördüğüm kıvırcık saçlı kız) sordum. o da sevgilisi yok istersen bi konuşayım dedi. ben de konuş tabi lan manyak mısın dedim. okul 16 eylülde açılmıştı. ben ise 17 eylül'ü bekliyordum. yazdan ön siparişle aldığım gta 5 çıkacak, aynı gün real madrid'le şampiyonlar ligi açılışımızı yapacaktık. o yüzden o güne özel plan yaptım. sezgin bizde kalacak, beraber maç izleyeceğiz(kendisi futboldan pek haz etmez) sonra gta 5 ile sabaha kadar akacağız. neyse...

    17 eylül günü media markt'a gittim ve aral games'in oyunu iki gün sonra vereceğini söyledi görevli. sinirden mekandakileri(mekan ne amk) gibmeden dışarı çıkıp kendimi gibtim. sonra bize gittik sezgin'le, halı saha yaparken filiz bana aysu'nun telefon numarasını attı. senden mesaj bekliyor dedi. ben de iyi lan atayım noolacak diyerekten selam yazdım. kız en sevdiğim tip insanlardan biri çıktı. bir defa sohbet tıkanmıyor oğlum. en kralı. böyle mal gibi ne yazsam lan şimdi buna diye düşünmüyorsunuz. sohbeti yönlendirmek zorunda değilsiniz yani. 2 sene sonra öğrendim ki aysu'nun ona yazacağımdan haberi yokmuş. filiz bahsetmiş işte aysu da olabilir ya falan demiş. mesaj bekleme gibi bir durum yok. böylelikle cesur bir girişin kızlar için önemli olduğunu öğrenmiş oldum.

    --spoiler--

    senin bunları öğretecek kimsen yok muydu lan her şeyi kendin mi öğreniyorsun diyenler varsa dedemin en büyük torunuyum amk. her şeyi yaşayarak öğrendim.

    --spoiler--

    akşam malum maç 1-6 bitti. sezgin'in yanında sesim çıkmadı çok da saat 5 gibi birden hüngür hüngür ağlamaya başladım. haketmemiştik be bu mağlubiyeti. ilk 30 dakika taş gibi top oynamıştık hem...

    aysu'yla ertesi günden sonra düzenli olarak yazışıyoruz. bazı günler 10 saate yakın yazışıyoruz hani, o kadar iyi anlaşıyoruz. yazışması da zevkli bir kız. tek çocuk olduğu için babası bunu biraz oğlan çocuğu gibi yetiştirmiş. oyun zevki falan da var kızın yani. hatta gta 5'i aldığım gün bana bugün sana mesaj atmayacağım, gta 5 oynarken rahatsız etmeyim yazdı. ben de olur mu öyle şey ya falan yazsam da hadi hadi git oyna, ben anlarım halinden falan yazıyor. sen ne şapşik, ne tatlı bir insansın yeaaa öyle...

    valla çok tatlı kız ha.
    Tümünü Göster
    ···
  19. 69.
    +1
    rez aliyim mi ?
    ···
  20. 70.
    +1
    o gece uyumadım hiç.

    kendimde bir ekgiblik olduğunu düşündüğüm bir özelliğim ise dizi izlemememdi. sabaha kadar izlerim bir şeyler bir diziye başlayım artık diye düşündüm ve internetten dizi önerilerine bakıyordum. amk ergenleri how i met your mother'ı önermiş. gerçi amk ergenleri de demeyim de, dizi fena değil çünkü. friends'i izleyene kadar diyelim. insan friends'i önerir amk.

    neyse how i met your mother'a başladım. konu da içine çekti beni, biraz da kendime yakın hissettim. 17 yaşımdayken evlenme planlarım yoktu ama karakterler arası etkileşimleri benzetmiştim. sabaha kadar 1. sezonu bitimine 2 bölüm kalana kadar izledim. sonra okula gittim mal mal. gözler kırmızı.

    sınıfa girince ilk dikkatimi çeken normal yerinden farklı olacak şekilde en ön sırada oturan eliz oldu. ben de her zamanki yerime geçtim. arka taraflarda. öğlene doğru ön sıradan eliz mesaj attı.

    e: nasılsın?
    b: iyiyim sen nasılsın?
    e: ben de iyiyim.

    çok derin olan sohbetimizden sonra öğle arasında ben sıranın üzerinde uyuyakalmışım. o sırada eliz dışarı çıkmış, ve bana iki mesaj atmış: nerdesin ve dışarı çıkalım mı? ben bunları öğle arasının sonunda gördüm tabi. uyuyordum yazdım sadece.

    günümün gibkoluk seviyesi bayağı yüksekti. bitsin de dıbınakoduğumun okulu eve gideyim kafasındaydım.

    okuldan çıktım, bahçesinden dışarı doğru yürüyordum ki eliz'den bir mesaj daha geldi:

    beni bekle
    ···