1. 51.
    0
    dayan diyor üst benligim, dayanamayacigimi kabullenmis durumda alt benligim. sanki bir mumun son cirpinislarini yasiyorum...
    dayanin, efendim, yucesiniz. zavallisin kole! ben de zavalliyim. hayir efend... bos konusma kole, cay koy
    ···
  2. 52.
    0
    Zamanın ötesinden gelen bir tanrıça lazım bana. Öyle bir tanrıça olmalı ki, koştuğum şirkin günahını çekmeme azabına katlanmaya layık olsun. Tanrıça da istemiyorum. Bir ben lazım bana, benden öte gitmeyen ben. Ben kadar bana, bizlemeye yetecek kadar. Zamanın ötesizliğinde yaşamanın hürriyetine kavuşma istencimi arttıracak kadar ilginç ve saçmalama hürriyetimin üzerine sonuna kadar mücadele edebileceğim, sonu gelmesinden korkmayacağım; çünkü her anımın son oluşuyla ilgileneceğim, gidişimin gelişine işaret hatta bizzati kendisi olacak, sözlerimin kifayetlerini yitirmesinde yardımcı olacak, sıkıntılarımı durdurak gelmez bir şekilde görmememi sağlayacak, varken yokluğumun yani hiçliğimin sefasını sürüp insanlardan yeteri kadar uzak yani yakınlık mertebesinden bahsi açılamayacak kadar uzakta, dayanma sınırlarımı zorlama gereksinimi duymama gerek kalmayışını ansızlıklarımın anlara olan kesitinde hiçliğimle birlikte süre gelmesine izn vereceğim, sonsuz olma istencimi karşılayacak, kendime kendim kadar ben ile uğurlama sadakatini gösterebileceğim, varlığıyla diyalektiğimin kökeninin kurutmakla bereaber daha da derine inmesine yardımcı olacak, çıldırmanın eşiğini geçmemi ya da orda kalmamamı fakat asla gerisinde kalmayacağım belirsizlikler bütününe gitmek istiyorum.
    ···
  3. 53.
    0
    korku; efendinin kolesini kontrol araci midir, yoksa, kolenin umudunu bastirma bicimi mi? efendim, bunu okuyucaya sormak lazim gelmez mi... hayir, kole olan sensin, senin bilmen gerekir...
    ···
  4. 54.
    0
    senden nefret ediyorum; çünkü diyalektik bunu gerektirir. sana aşığım ve bu gayet absürd
    ···
  5. 55.
    0
    evet bizler bir tak olabilirdik, olamadık. belkide olmak istemedik, bilemezdik. bir taktan öte olabilmek için, dışarıdakiler gibi olabilmek için bir şeyler yapmalıydık. ve bizler biliyorduk ki o şeyleri yaptığımızda kendimiz olmaktan vazgeçmemiz gerekecekti. bazı şeylerin olması için kendimizi feda etmemiz istendi, reddettik. bazılarımız bunun pişmanlığıyla yaşadı, kalanları ise bir tak olamamalarının başlarına kakılmasıyla kendi değerlerini, kendisini kurban vermeyişinin vakur gururuyla baş etmeye çalıştık.
    bazen bazılarımız dışarı çıkıp bi tak olmayı başarabilenleri fakat kendi olmayı beceremeyenleri seyretti; ve yine anladık ki bu kuru kalabalığın her ferdi aynıydı. bizim kendimize olan samimiyetimiz onlarda yoktu, oysaki tekliğimizden bıkkınlığımız arttığında dışarısının umudunu hapsetmiştik kendisinin büyük olduğu kadar nasırı da büyük olan yüreklerimize. anlamaya çalışmıştık onları, samimiyetsizliklerinin kaynağı ne diye. anlayamadık. her ilişkinin bir çıkara bağlı olduğunu bilemezdik ki. ve her seferinde yalnızlığın birer mükafat olduğuna kanaat getirdik. hiç birbirimizi tanıyamadık, çünkü bizler dışarıdakiler gibi bir tak olamadığımızdan organize olmayı bırak, kendimiz için oluşturduğumuz küçük dünyalardan çıkamadık. pişman mıyız, evet pişmanız.
    yalnızlığımızı giderme umudunu hep taşıdık. ama içimizdeki kaytan bıyıklı amca boş durmuyordu, ve sesleniyordu bize; umut kötülüklerin en büyüğüdür çünkü işkenceyi uzatır. haklıydı bu amca, ve yine bazılarımız kabullenerek acı çekmeye devam etti, bazılarımız gibtir edip umuda yöneldi ve her seferinde kanadı... bazılarımız; diyip onlarca seçenek de oluşturabilirdik zira her birimiz hiçbirine benzemiyordu. gördüklerimiz aynıydı, yorumlarımız farklıydı. çünkü bizler kalabalık ve toplum denen çürümüş zihniyetlerin birer sürü ve basit çıkarlardan öteye gidemeyen ilişkilerden koyverilmiştik
    bizlere beta diyenler oldu, loser da. alfalıkta betalıkta onlara özgüydü farkında değillerdi. biz farklıydık ne alfaydık ne beta! bizler onlardan farklı olduğumuz gibi birbirimizden farklıydık. harfler bize yetmezdi. evet loser idik, kaybedendik. bi tak olma şansını kaybedenlerdik. ama biz bu fedakarlığımı karşısında acı ile kendimizi kazandık. aynı olarak kendilerinin varlığını ispat edip sürünün parçası olanlara inat bizler kendi küçük dünyalarımızda var olarak varlığımızı ilan etmiştik.
    bizler de insandık, hormonlarımız vardı; aşık olduk... ama küçük dünyalarımız bu kadar büyük değildi
    Tümünü Göster
    ···
  6. 56.
    0
    isanın çarmıha sunulmasını bekliyorum köle. efendim, beklemek tehlikelerin en büyüğü değil midir. öyledir, köle; beklemek umuda sürükler insanı. kötüyü bilmeniz onu yapmanıza engel olmuyor. isa bizler için acı çekmemiş miydi köle, o bilmiyor muydu insanların kötü oluşunu iflah olmayışını. efendim, siz tanrıya uzaksınız, kalbinizde iman yoktur. olsun, köle; isanın bir bin olduğu gerçeği onun bizleri temsilen acı çekmediği anldıbına gelmez. peki, efendim isa neler hissetti çarmıhtan önce. hissettiklerimi köle, yani hissizliği. beklemek en büyük kötülüğe yol alıştır. evet, köle; en mutlak son ise ölümdür. isa çarmıha gerilerek öldürüldü, efendim. isanın ölmesi yeterince meşru değil midir köle, niye boş yere demagoji yapıyoruz; ölüm yeterince mutlak, çarmıhtan alıntılar nedendir. isa geliyor efendimiz. ben kölelerin değil kölenin efendisiyim, köle; ayrıca gelen isa değildir. kimdir, efendim. isalığa kavuşmayı arzu eden papaz. neylemek gerekir bu papazı, efendim. çarmıha sunulmalı, mıhları ekgib etmeden isasına kavuşturulmalı; belki o zaman gerçek isaya acıların isasına kavuşturulabilir. gitti, efendimiz. gitsin, bizde gidelim köle, alçaklaşıyoruz. peki, efendim
    ···
  7. 57.
    0
    aslında zor olan tek şey, ne kadar kolay olduğunu anlayabilmek. hayattaki en meşru sorun ise bunu anlayıncaya kadar akıp giden zamandır. hayat ve zamanın kabullenmesi en zor ve en mutlak gerçeği ise ölümdür.
    efendim, ölümü anmayın.
    yakın, köle; ölüm çok yakın...
    ···
  8. 58.
    0
    köle gel buraya
    ···
  9. 59.
    0
    geldim efendim
    ···
  10. 60.
    0
    söyle bana zehrolan şeyler neden hayatlardır, neden gerçekler zehreder bizleri
    ···
  11. 61.
    0
    kölelerin bileceği şey değildir bunlar efendim zira insan bilmediği veya bilemeyeceği şeyleri sormaz
    ···
  12. 62.
    0
    cevaplara soru gerekmez mi köle
    ···
  13. 63.
    0
    gerekir mi efendim
    ···
  14. 64.
    0
    gerekir köle. bişeyler söyleyebeilmek için soru olması lazım gelir. yoksa bu söylenenler boş lakırdıdan öteye gidebilir mi
    ···
  15. 65.
    0
    dediklerinizin anlaşılması pek güçtür efendim
    ···
  16. 66.
    0
    diyalektik köle diyalektik. cevaplara sorular lazımdır çünkü diyalektik süreçten geçemeyen şey varolamaz. saflık varolamaz. en güzel binliğimizi seçmek gerekir köle
    ···
  17. 67.
    0
    gidelim efendim
    ···
  18. 68.
    0
    gidelim köle
    ···
  19. 69.
    -1
    iyi olurdu
    ···
  20. 70.
    0
    gel köle. insanlardan kaçma şerefine düzenlediğim bu akşam yemeğine tek davetli olarak katılmanı emrediyorum. on bir eksiğimiz var, efendim. en büyük eksiğiimiz şarap köle, şarap. verilmesi gereken zor kararlar mı var efendim. hayır köle vazgeçilmesi gereken bir hayat ve bu hayat doğrultusunda istemedende olsa oluşan umutlar ve hayaller var. isterseniz efendim; size, bu diyarlardan kötülükler diyarına olan seferinde devler, cüceler kralını çapraz çarmıha germiş, sonrasında cadıları alman birasında boğup yücedağdan alevler eşliğinde gökyüzüne meydan okuyan yedi başlı bin bir gözlü milyon at çevikliğinde milyon yiğit cesaretinde ejderhayı öldürmüş şovalyeyi çağırayım. hayır, köle; sefiller sefil, soylular soylu gibi ölmeli. ama efendi... sus köle; ölümümüzün ardından acı ağıtlar ve güzel türküler söylenmesi için ölmüyorum ben. ben ölüyorum çünkü söyleyebileceğim her şey anldıbını yitiriyor. kelimeler kifayetlerini kaybettiği için size öyle geliyor efendim, dinlenirseniz eğer... hayır köle bugün dinlenmek yok. artık dinlenmek yok, dua eden insanların dualarını artık dinlemek yok. anaların sözlerini dinlemek, babaların izlerini takip etmek, sevgilinin gönlünü hoş tutmak, gülleri koklamak, müziği dinlemek, kitabı okumak ve saymaya üşendiğim diğer herşeyi yapmak/etmek/dilemek yok. çünkü yokluğa doğru gitmeye meylettim. geleyim mi efendim? bunu sen bilirsin köle ama şunu bilki daha henüz bunun için gücümü toplayabilmiş değilim
    ···