1. 51.
    0
    sevgili yer altı kralı;

    sana yollamış olduğum istekleri hala yerine getirmemiş olman beni derin bir kedere sevk ediyor. güneş hala doğup batmakta, bu konu hakkında hassasiyetimi sana belirtmiş olduğumu biliyorsun. güneş her battığında doğacağına dair olan o keskin güvenin zedelenmesi gerekiyor, bunu anlamamana şaşıyorum.

    güneşin doğacağını bilmek insanlara büyük bir güven veriyor ve bu bu güven onları raskolnikov'un işlediği suça itiyor. senin bu tutumunu da artık suça teşvik olarak değerlendirmem gerektiğini sanıyorum.

    gücün ve kudretin hakkında bana anlattıklarını tam olarak anımsayamasam dahi orada beni gücünün yüceliği hakkında ikna ettiğini çok iyi bir şekilde hatırlıyorum. ve ayrıca, insanlarda gördüğüm bu tutumun ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan çoğul suçun ne kadar tehlikeli ve dünyaya verdiği zarar konusunda beni anlayabilecek yegane insan olduğuna kaniyim. sen, hem isteğimi yerine getirebilecek güce sahip olduğundan hem de hassasiyetimin nedenine vakıf olabileceğin iradeye sahip olduğundan dolayı, isteğimi yerine getirebilecek tek ve özel insan olduğunu düşünmekte beni yanıltmamanı temenni ediyorum.

    senden çok büyük bir şey istediğimi düşünebilirsin, bu gayet tabii bir tutum olur. senin beni anlayacağın ve gerekeni yapacağın konusunda ince bir buz üstünde yürüdüğümü biliyorum. ayaklarımın altındaki ince buzun kırılması durumunda ölüm ile burun buruna gelecek ve düşeceğim dehşet durumu ile yok olacağımı düşünüyor ve bundan korkuyorum.

    tüm bunları isterken ve sana açıklamaya çalışırken bile rodya'nın suçuna ben de iştirak ettiğimin farkındayım. kendim ve kendimin dışındaki diğer tüm insanlar için güneş'in düzneli olarak doğmamasını ve hayatın içinde çokça bulunan korku ve dehşetin tüm yalınlığıyla ortaya çıkmasını istiyorum. umarım tüm bunlar için tüm insanlık, beni, kemiklerim çarmıhta toz olmaya mahkum edilmişken olsa da anlar ve affeder.

    sevgilerle, yeryüzündeki insan topluluğundan birisi...
    ···
  2. 52.
    0
    çöllerde gezmenin getirdiği zahmetlere uğraş verdim. terimle yıkanıp güneşin yakmasıyla kurudum, bir yudum suya yandım, bir lokmaya hasret kaldım.

    yollara düştüm düşeli, yolun bitmesini bekledim ama yolu bitiremedim. adımlarım peşi sıra ilerledikçe, güneş dünyanın etrafında belirli açıları tamamladıkça yolumun izini seçemez oldum. yolunu kaybetmiş birisinin yapacağı üzere yolumu bulmaya çalıştım. bulamadıkça kızgın kumlarda dağlanan ayak tabanlarımdan feryatlar yükseldi.

    yıldızların hemen birazdan düşeceğini hissettiğim bir gecede göğü seyre daldım. sırt üstü kumlara uzanmış, belki son nefesimi verir de çilem son bulur diye düşünürken yüreğim seslendi:

    "yolunu tek mi sandım? adımların sadece öncekilerinin izinden mi gitmek zorunda! işte gök sana rahberlik etmek için yaklaşmış, yaklaşmış da düşürecek pek değerli yıldızları üzerine!"

    anlamadım. ne demeye çalışıyordu yüreğim. al canımı al kanatlı ey koca azrail. tekrar gürledi yüreğim:

    "adım atmaktan korkar mı oldun, çileyi dost edinemedin mi hala, kanın akmaktan bitesiye kadar uğraşa meyil etmedin mi?"

    etmedim, deli yüreğim, edemedim. çilem beni yedi bitirdi. yolum yol mu ki, varacağım yere varmaya andiçeyim? varmak neye yarar, ben hayat suyunu doya doya tadamadıkça? hiç olur mu insana çile yoldaş. nefes alamadıktan sonra gök ister pusula ister harita olsun neye yarar.

    pes ettim. al beni!
    ···
  3. 53.
    0
    rüya görmezdim benin evveliyatında
    yarınlara hasret duymaya hasret oldum
    aşk diyor bir sufi sofuya
    duygular hiçliğe dökülmez miydi oysa
    doğan çocukların kara toprağa girmesi gibi

    uykudan önce geldi
    rüyalar aleminden gelen adam
    kurulmuş sofralar ve umutlar
    ve de heybede unuttuklarım

    gecenin vakur varlığına şirk koşuyor bedenim
    sigaranın karanlığı öldürmesinden
    ziyade
    ben yaşamadan hayattan dem almaktayım

    çay suyu koymayalı çok oldu
    sıcak yemek yemeyeli de
    biraz tütün bir de kibrit yeterdi aslında
    rüyalar aleminden gelen adamı öldürmeğe
    ···
  4. 54.
    0
    isa!

    isa!

    isa!
    gel yıkayayım ayaklarını ey aziz dostum. uzat ayacıklarını bana doğru. bilir misin, bu ayaklarınla gideceksin bana ihanet etmeye, bu ayakların beni çarmıha, mıhı çarmıha, kanımı damarımdan dışarıya, ruhumu bedenimden göğe zütürecek.

    ey aziz dostum, kılığına dikkat et, onlar ki kılıksız sevmez seni. masama buyur ettiğimden olsa gerek seni hiç sevmeyecekler. sıkı giyin, üşütmeyesin.

    yoo! çekme ayacığını, daha yıkayamadım, su ısınmadı hala. soğuk ayağına vurursa hastalanırsın diye korktum. hastalanıp da döşeğe düşmene razı olamadım, sonrasında da mezara düşmenden korktum, affet beni bunun için.

    işte, su ısındı. önce sağ ayağını uzat, en kirli olanı odur bilirim. yükünü sağ bacağına vermeyi seversin sen, en kirlisi ile en yorgunu olan o. yanmasın canın, yanık canla gitme oralara. parmak aralarında da kir kalmasın, ayağında yürekler kadar temiz olsun, can dostum benim. sol ayağına geçmeden kurulamak lazım, sıcak su ile ısıttığım bu ayakların, beni çarmıha zütürecek bu ayakların, soğuk havanın tesiri ile seni hasta etmesinden korkarım. senin için en yumuşak havluyu hazır ettim. sabırsızlanma, bırak iyice kurulayım. mantar olur ayakların, kaşınmasıyla rahatsız olmasın o tatlı canın.
    sıra sol ayağında. bu ayağını ayrı bi' severim. neden biliyor musun, mıhların kemiklerimi delerek tahtaya varması için sağ ayağına yoldaşlık edecekleri için.

    işte bitti!

    dostum, ben sana canımı emanet ederim. bilirim sonunun ne olduğunu ama bu yürek, bu yürek dayanmaz senin bana kırılmana, varsın kırılan benim kemiklerim olsun. sen salın git yoluna.

    unutma canım aziz dostum, bal yürekli şarap dostum; unutma! iNSANLIĞIN ÇARMIHINA KAZINMIŞ DUALAR; işte bu dualar, fayda getirmeyecek nefes alanlara. son duanın altına şunu yaz azıcıkta olsa hatırım varsa:

    ben size güvendim değil, yapacaklarınızı biliyordum, biliyordum bilmesine de sevme günahıyla cezalandırıldığımdan olsa gerek ki, beni çarmıha mıhlayan ellerin sizin elleriniz olsun istedim.
    ···
  5. 55.
    0
    Bir sıcak temmuz öğleni,
    Çingeneler henüz giyinmiş, enstrümanlarını almış...
    Akılları muhtemelen akşamki eğlencede..
    dünyanın öbür ucundaki kimse ise uykusunun en tatlı kısmında,
    belki de rüyasının en heyecanlı yerinde...
    Alkolikler ise yakmışlar sigaralarını;
    şarap, vodka, bira dolaşıyor kadehlerinde.
    Hayvanların zulmü son ses insanın yüreğine teğet geçmekte.
    Doğan insanların karşılığında insanlar ölüyor,
    Dünyanın bu kısmı kavrulurken sıcakta
    başka bir yerinde ise gökkuşaklari bezenmiş gökyüzünde...
    dünyanın bir yerinde donarak öldü insan, diğer yerinde susuzluktan kavrularak.

    Ve tüm bu olanların dehşetinden sıyrılmış, senin ruhuna karışmayı arzuluyorum.
    Dünya böyle ise insanı boykot edip, insanı insana, biraz da insandan alıp...

    Sahi dünya da, yanan sigaralardan meşale yapmak lazım.
    Ağlayan bebekler için inleyen yaşlılar lüzmunu tesis etmek gerekiyor,
    işte kuşandım silahımı,
    mezarlıklar basıp tüm günahları için kıracağım ölüleri...

    Tüm bunlar böyle iken, aklıma nasıl sığabildin ki!
    Ayrıca dans eden kuşlar görmek istiyorum, adım atamayan kuşlara rağmen.
    Maratonlarda yarışan bir serçe, aklıma mıh tutmuş sen.
    Sen değil ya, aslında o birşeyler de, o şeyler sana bağlı.

    Tabutlara koydum insanın acılarını, toprağı eşeledim,
    derken,
    zihnimin derinliklerini eşelemişim meğer, nasıl girdin ki oraya.

    Sıcak bir temmuz gününde, bilmediğim tüm bu olanlara rağmen,
    yani hiç sırası değilken...
    yoo, sırayı kaybettim ben, iste bu, bu doğru!
    şey işte tüm bu çirkinliği sığdıramadığım dünyada, seni...
    Yani sen, hani diğerlerinin güzel gördüğünün altındaki güzelliği...
    Evet, işte onu, nereye koyabilirim ki aklım, kalbim ve ruhumdan başka?
    Gömmek istiyorum bedenimi, çiçeklerin altındaki çiyanlı toprağa,
    Ama sen karışmışken bana, asıl zulüm bu işte!
    ···
  6. 56.
    0
    Kaplumbağa belki de son kez çekti kokusunu toprağın, belki de son kez dolandı otların arasında, belkide son kez kıskandı kuşları. Kıskançlığını hiç kabullenmemişti kaplumbağa, aslında haksızda sayılmazdı. Bakmayın kıskançlık dediğime. Aslında haklıydı kaplumbağa, bunu sadece ben ve kaplumbağa biliyor.

     Gençti insan yaşına göre yaşı. Çocuktu kaplumbağa yaşına göre. Ve âşıktı özgürlüğüne kuşların. Ta ki kuşların özgürlüğünün yerde hürce dolaşmak olduğu düşesiye kadar aklına. Ve o gün karar verdi ölümün asıl hürriyet olduğuna ve ona ulaşması gerektiğine. Ve karşı dağlarda batan güneşin turunç şenliğinde karar verdi uçmaya ve ölmeye.

     intihar etmeyecekti kaplumbağa, uçmasının tek yolunun sonu ölümdü. Fakat sonu ölüm olmasa bile bu yolun sonu, intihar edecekti hemen sonrasında. Sabaha kadar dolaştı otların arasında, yeşilin kokusunu çekti içine, en derinine. Yeşil renktir, kokmaz demeyin. Her renk hissettirir biraz duyguyu, biraz tattırır lezzeti ve kokar farklı farklı, her ton.

     Ve şafak söktüğünde son kez sarıldı toprağa. Ve attı kendini kabuğunun üstüne. Ters dönmüştü, ve uçuyordu pamuk gibi bulutların üzerinde, gökyüzünün maviliğinde. Ölene dek uçtu; pişman olmadı uçmasından ve yaptığı diğer şeylerden. Mutluydu ölmeden önce. Son anında hatırlamıştı doğduğu anı. Hürdü her şeyden herkesten daha fazla…
    ···
  7. 57.
    0
    kanlanan gözlerimin kapanmasına ramak kalmış, bir bedevinin kutuplara olan yolculuğa henüz bitmiş. bak, isa inmiş de çarmıhtan yükseliyor göğe. damarlarımdaki kan donmuş, akamaz olmuş öğü seyretmeye başlayalı.
    ortada sandık çevresinde 7 kişi. kokan cesedi hangi günah gömebilir ki? sekizinci çarmıhta.
    bir nefes gibi geldiler. fırtına gibi sarstılar önce. sonrasında kasırga gibi yıktılar bedeni. ruh mu? ruh ise rüzgar ile savruldu her bir köşeye.
    ben dünden bugüne neydim? yarından ötesine ne olacağım? bu an, bir sınır; yaşanmışlar ile yaşanacakların arasında. ihtimaller gelecekten geçmişe sirayet etmiş.

    her şeye rağmen biliyorum; isanın yalancı bir bin olduğunu. babasının ise, her dediğince ve gerçekle hatalı olduğunu
    ···
  8. 58.
    0
    aşilin topuğudur duyguları insanın. gerçekler ve doğruları bilmemize, yapılması gerekenleri bulmamıza rağmen hiç olur duygularımızla elde ettiklerimiz
    ···
  9. 59.
    0
    o da ne?
    bir bardak şarap
    yeter mi?
    garson! bi şişe şarap!
    daha da!
    sigara?
    2 paket.
    nerede kalmıştık?
    masada.
    şarap nerede kaldı
    bitti
    sigara
    söndü
    insan
    öldü
    doğdu mu hiç?
    ölmek için.
    saçmalıyorsun
    ateş
    lütfen
    ···
  10. 60.
    0
    zaman yetmeyecek ayak basılmamış yerlere başımı koyup, gök denilen kara hiçlik kuyusundan kendisini seyretmeye
    ···
  11. 61.
    0
    orgazmdan sıyrılıp da hayattan men olanlar için saygı duruşu tertip etmeye karar verdim
    ···
  12. 62.
    0
    bayım, bayım. dünya yıkılıyor.
    ···
  13. 63.
    0
    anlam nerede?
    ···
  14. 64.
    0
    aman bana bi şişe şarap
    ···
  15. 65.
    0
    iki yaşında olacak yakında burası
    ···
  16. 66.
    0
    burası yok olunca nereye gidebilirim ben
    ···
  17. 67.
    0
    korkuyorum. korkularımı tanımlayamıyorum, bundan da ölesiye korkuyorum... ölesiye.
    ölmek miydi tüm mesele. bak köle de terketti en sonunda beni. yüreğimden çıkan şeyler beni olaylara sürükleyemiyor. sürtünme için rijit cismin yanında rijit olmayan cisim lazım gelir.
    kalksak yürüsek bilinmeyen topraklara doğru, bilmenin ayıbını bir daha yaşamamak için
    ···
  18. 68.
    0
    krallar taçlarının verdiği yetkiye dayanarak kendilerinin olmayan güçle hükmediyorlar topraklarına. isa gökyüzündeki krallığında mı seyrediyormus yeryüzünü
    ···
  19. 69.
    0
    isayı çarmıhtan kurtarmaktan korkuyorum. isayı çarmıha mıhlayanlar bana neler yapmazlar
    ···
  20. 70.
    0
    isa bir binti
    ···