kadınlar aşık olmazlar sadece hesap yaparlar

@51 beyler amlı, ferhat'ın leyla'yı sevdiğini sanıyor, hahahahaha

bi de mal demiş bana, liseli demiş, aman allahım tansiyon hapımı getirin çabuk..

@51 oysaki sana ferhat ve şirin'den bahsedecektim,

umarım yedek hesabın vardır, zira artık o hesabı kullanmaya yüzün olmayacak, hahahahaha

@55 sana da gelecem dur bin, gülmem geçsin de

@62 sağol panpa , bak bu parça da dediklerimizi onaylıyor, sana göre hopaşinanay sevmeler *

@51 varsayalım ferhat ve "şirin"in hikayesini veya leyla ile "mecnun"un hikayesini doğru biliyorsun:)

"mecnun"un tasavvufi bir aşka ulaşmasını fuzuli yorumlamıştır. sonuç olarak fuzuli'nin dünya görüşü de zaten, aşkın kavuşunca biten bir şey olduğu üzerinedir.

bu hikaye de diğerleri gibi, yine erkeğin olağanüstü aşkı üzerinedir. Hikaye, Sevdiğini elde edemeyen bir erkeğin çöllere düşüşü ve orada aklını kaybedip, Leyla'nın maddi varlığını tamamen unutması ile tassavvufi bir aşka dönüşünü anlatır. Kaldı ki bu aşk tasavvufi de olsa, erkeğindir..

bu hikayenin sonu kadın için de trajiktir, leyla yataklara düşer ve nihayet ölür...

@67 sabahattin ali demişken;

"Bir kadının bize her şeyini verdiğini zannettiğimiz anda onun hakikatte hiçbir şey vermemiş olduğunu görmek, bize en yakın olduğunu sandığımız sırada bizden, bütün mesafelerin ötesindeymiş kadar uzak bulunduğunu kabule mecbur olmak acı bir şey" der sebahattin ali..

sorun bu işte binler, kadının bize en yakın olduğunu düşündüğümüz anda bile bütün mesafelerden daha uzak olduğunu bilmemiz gerekir, farzedelim ki kadın sevdi, kadın sizi sevmişse, illaki sizin bilmediğiniz veya ilk anda göremediğiniz başka bir sebep vardır..

Siz hesap yapmazsınız ama onlar uyumaz..

@66 çok oturdun o sandalyede kalk bi duş al

@69 panpa gönderdiğin şarkının hatırına affetmiştim seni..

bi bakalım..

"minibüscülerin karısı yok mu" dan sonrasını okumadım .. seni kendi haline bırakıyorum *

@68 hepimizin başına gelen şeyler panpa, o aşkın altında daha neler yatıyor neler, sadece "hava atma" hak getire...

@63 senin için de özet geçtim zaten

@52 sağol panpa,

@60 herkesin kendinden ekleyeceği var gördüğün gibi

evet sorusu olan

bütün türküler kadınlar üzerine yazılmıştır, bütün destanlar erkeğin akıl almaz aşk hikayeleri ile doludur, erkekler sadece yaraktan ibaret değildir. erkekler aşkın bizzat öznesidir.

atilla ilhan reis'in de dediği gibi,

ne kadınlar sevdim zaten yoktular

hayır sanmayın ki beni unuttular
hala ara sıra mektupları gelir
gerçek değildiler birer umuttular
eski bir şarkı belki bir şiir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir

kadınlar erkeklerin abazalığından hep dem vururlar bi de,

bu tamamen biyolojik, kadın vajinasına bir yarak almayana kadar onun ekgibliğini hissetmez, kadının abazılığının başlangıcı, yarak yedikten sonraki evredir. ama erkekte am bulma güdüsü 10 lu yaşlarda hatta daha erken başlar..

bu tamamen biyolojik bir durum, bir erkek 10 yaşlarına geldiğinde artık kendiliğinden ereksiyon olmaya başlar, birçok erkek 31 çekmeyi kendi öğrenmiştir. çünkü bu biyolojiksel bir ihtiyaçtır. oysa kadın böyle değildir. erkekler insanlık tarihinde hiç olmasaydı kadınlar erkeklerin cinselliğini ve yaraklarını tanımamış olasalardı, dürtüleri harekete geçirilmemiş olsaydı, bu onlarda erkeklerin aynı duruma maruz kalmalarına nazaran daha az etki bırakırdı

ama tersi durumda mesala kadınların kainatta olmaması durumunda erkekler illa sokacak bir delik bulmakla mükellef olacaktı.

erkeklerin aşkını sadece yarakla ilişkilendirmek, ancak bir kadının yapabileceği derecede bir yaraklıktır..

bütün şairler karı düşürmek için şiir yazdılar demek de yanlıştır. erkeklerin sevgisi, merhameti ve aşkının testi sadece kadınlara yazdıkları ile sınırlı değildir..

örnek ahmet erhan'ın annesinin mezarının başında yazdığı şiir;

anne ben geldim, üstüm başım
uzak yolların tozlarıyla perişan
çoktan paralandı ördüğün kazak
üzerinde yeşil nakışlar olan

anne ben geldim, yoruldum artık
her yolağzında kendime rastlamaktan
hep acılı, sarhoş ve sarsak
şiirler çırpıştıran bi adam

kurumuş kuyunun suyu,
incirin sütü çoktan çekilmiş
bir zamanlar dünya sandığım bahçeyi
ayrık otları, dikenler bürümüş

kapıdaki çıngırak kararmış nemden
atnalı ve sarmısak duruyor ama
oğlum, mektup yaz diyen
sesin hala kulaklarımda

anne ben geldim, ağdaki balık
bardaktaki su kadar umarsızım
dizlerin duruyor mu başımı koyacak?
anne ben geldim, oğlun, hayırsızın..

var mı böyle yüce bir duygu, bana bir kadın söyleyin ki,

annesinin mezarının başına gidip şu şiiri yazsın;

anne ben geldim/dizlerin duruyor mu başımı koyacak,
anne, ben geldim, oğlun hayırsızın..