/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 51.
    +8
    -Ben... Ne diyeceğimi bilmiyorum... Gerçekten... Teşekkür ederim...

    Gözlerim dolu dolu aptal aptal suratına baka kaldım. Yavaş yavaş yaklaştı, elimde ki defteri aldı kenara bıraktı. Ellerini belime doladı, vücudunu vücuduma yapıştırdı, başını omzuma yasladı... Sıcacık nefesini boynumda hissediyorum. Tüylerim ürperiyor, duvarlar yok olmaya başlıyor yine. Saçlarının kokusu tüm dünyayı ele geçiriyor, mest oluyor bütün hücrelerim.

    Gözlerim evi inceliyor, o kendine huzur bulurken. Duvarlar, dolapların kapakları, çerçeveler... Kısacası görebileceğiniz her yerde ben varım, benim fotoğraflarım. Her biri farklı zamanlarda çekilmiş, büyüklü küçüklü fotoğraflar.

    ilk öpücük... Ansızın... Boynumda hissettiğim o garip sıcaklık...

    Her yer bembeyaz! Çiçekler, bulutlar, duvarlar!.. Akla hayale sığmayacak kadar parlaklar, göz kamaştırıyorlar! Rüzgarların seslerini duyabiliyorum, kendilerine ait melodilerini.

    "Yanındayım sevdiğim, seninleyim... Kalbimi hızlı hızlı çarptıran adamın yanında... Seninleyim koca adam, yüreği gibi koca adam. Kim bilir ne kadar da güzel sarılırdın bana, huzur dolardım eminim. Duymalısın sevdiğim, şarkılarımı... Belki seslendiremem senin kadar güzel şekilde ama eminim dinlersen sende seversin bestelediğim seni. Kimse bilmesin istedim, duymasınlar içimde ki sesleri. Sarıldığın vakit sana söylesin en güzel şarkılarını yüreğim."

    Hepsini okumak istiyordum o kağıtların. Kim bilir neler vardı onlarda. Ne duygular, ne acılar, karanlıklar...
    ···
  2. 52.
    +8
    -Funda?
    +Can'ımmm... (daha da sıkı sarılarak)
    -Çok iş var burada dimi? (gülerek)
    +Kıyamadım toparlamaya...
    -Yazdığım şeylerde parça parça anlattığım insan hayat buldu. Peki senin aşkını anlattığın insan hala çıkmadı mı karşına ki, hala bekliyorlar burada? (yüzünü kaldırıp kocaman gözlerle bana baktı)

    Hemen toparlandı, kenara koyduk çantalarımızı bir kenardan başladık hemen toparlanmaya. Gerçekten çok iş var gibi görünüyordu ama pis değildi ev. Sadece incintı, kolay olacaktı toparlanmak.

    "Ben artık kahve içmek istemiyorum Can. Çok acı. içimi yakıyor... "

    "Çok neşeliydin bugün, sanırım yeni bir arkadaş edindin çalıştığın yerde. Muhabbetiniz bayağı koyu görünüyordu."

    "Of Can of, nasıl unutursun sen ya. Kaç defa söylemediler mi sana iş yerinde ki arkadaşların üşütürsün ceketini al diye. Hastaymışsın, göremedim seni bugün. Ulaşamıyorum da sana. Nasılsın bilmiyorum. Of!"

    "Hemen arkanda ki bankta oturuyorum. Sen izledikçe denizi ben dalgaların oluyorum. Yıldızlar olup yüzüne vuruyorum ışıl ışıl. Karanlık olup hapsediyorum seni içime."

    "Görebileceğin en güzel gün bugün olabilir. Her yer neşeli insanlarla dolmuş. Parklar, bahçeler... işte olmaktansa gelip insanları izleyebilirdin bugün ama kendin kaybettin."

    "Elinde kadehin, yalnızsın. Kim bilir neye dertlendin, neler geldi aklına. Uzun uzun dalıp gidiyor gözlerin uzaklara, neyi bekliyorsun? Gemiler gelir yanaşırlar, yine hareketsizsin. Martılar çığlıklar atar etrafında, kulaklarını kapatırsın. Neye bozuksun, neden üzgünsün bugün? Hiç görmedim seni bir şeyler yazarken uzun zamandır. Kim çaldı mutluluğunu?"

    Aslında evi toparlamak üzere anlaşmıştık ama o iş yaparken ben onun yazdıkları arasında buldum kendimi ve engel olamıyorum kendime. Hepsini okumak istiyorum bir çırpıda. Tüm fotoğraflarıma bakmak istiyorum. Bir yandan da onu tanımak istiyorum çünkü ona dair bildiğim tek şey tamamen benimle yaşadığı ve adı. içimi heyecanlandıran kıza karşı bildiğim tek şey bunlar.

    -Funda.
    +Efendiiiim (neşesi yerinde)
    -Gelir misin?

    (koşa koşa geldi, sokuldu hemen dibime)

    +Geldim (gülümsedi, resmen bir şeker verilmiş çocuk gibi)
    -Her şeyi biliyorsun dimi? Bana dair ne varsa hepsini en ince ayrıntısına kadar biliyorsun.
    +Senin, kendinle alakalı bilmediğin şeyler de dahil (göğsünü gururla kabartarak)
    -Bana kendini tanıtabilir misin bu kadar iyi şekilde. Yani, bende içimde bir Funda yaşatabilir miyim?
    +Sadece gözlerini kapat. Hiç konuşma olur mu ama sakın.

    Kapadım gözlerimi ve bekledim. Ne olacağı hakkında bir fikrim yoktu. Yani bir şey mi hayal etmeliydim, bir şey mi düşünmeliydim yoksa öylede beklemeli miydim bilmiyorum.

    Funda bu sırada bir şeylerle uğraşıyordu ama ne olduğunu da merak ediyordum hatta meraktan ölüyordum. Sonra bir müzik çalmaya başladı. Bu benim şarkılarımdan biri, benim notalarım. Bir kadın. Uzakta. Bana bakıyor çünkü bu benim yıllardır istediğim kılığa soktuğum insan. Benim yarattığım hayallerimde ki kadın. ilk defa yaklaşıyor bana, şimdiye kadar hep uzaklarda görmüştüm onu. Anlatmıştım ya size, ben o an ne istersem o da o şekilde davranıyor diye. Hani bazen çocuksu bazen tartışmışız gibi. Evet evet, yüzü yok demiştim. Çünkü yarattığım hayal gerçek olamayacak kadar iyi bir insanın görüntüsüydü. Beynimin bana bir oyunu mu yoksa deliriyor muyum bilmiyorum ama şimdiye kadar Funda ile karşılaştığım her yer gözlerimin önünde beliriyor. Ölüyor muyum lan yoksa!? Hayatım film şeridine döndü bir anda. Bulanık bir şeyler var. Hayal içerisinde hayal meyal hatırlamaya çalıştığım bir şeyler. Olamaz! Bu sahilde uyuduğum gece! Konuşmuş benimle, tıpkı defterime yazdığı gibi. Umursamadan dönmüş uyumuşum ben işe bakar mısın.

    +Beni senden daha iyi tanıyan biri daha yok bu dünyada. Her şarkında anlattığın insan oldum ben. Her kelimende kurduğun hayallerini, ben gerçek yaptım. Beni tanımak istiyorsan kendi içine bak Can. Ben ordayım. Ama benim hakkımda bilmediğin bir tek şey var onu da sana göstericem birazdan zaten.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 53.
    +11
    Ben size Funda benim şarkı söylediğimi bilmiyor demiştim ama biliyormuş. Her gecenin seslerinden tut ki videolarına kadar hepsinin olduğunu söyledi bana.

    Bana, beni sen yarattın diyor ama eğer öyle olsaydı neler yapabileceğini bilmez miydim. Ben yine şok.

    +Gelsene (elimden tutup bir odaya çekiştirdi beni)

    Daha ne kadar şaşırabilirim derseniz, iyi dinleyin.
    Girdiğimiz oda onun odasıymış. Ev onun zaten de, geceleri uyuduğu odaymış. Yatağının karşısında benim fotoğrafım. Bütün duvar hemde. Öyle ufak ufak fotoğraflar zannetmeyin, bir duvar boyu benim bir fotoğrafım var. Tek bir fotoğraf.

    +Bunu ben çizdim (yine o kendinden emin gururlu bakış)
    -Efendim!? (yok abi şaşır şaşır usandım ya. bırakıyorum şaşırmayı artık)
    +Evet, ben çizdim. Yavaş yavaş, seni tanıdıkça işledim suretini duvara. Beğenmedin mi???
    -...

    Siz olsanız size de aynısı olurdu şimdi itiraf edin. Nutkum tutuldu bir anda. Yapabildiğim tek şey sıkıca sarılıp havaya kaldırmak oldu Funda'yı.

    -Seni seviyorum...
    +!?... (benim şimdiye kadar ki şaşırmalarımı toplayıp onun yüzünde hayal edin)

    Tabi bende yine o meşhur yüz kızarması boy gösterdi.

    Gözleri dolu dolu oldu bana bakarken...
    ···
  4. 54.
    +6
    O iki kelime ağzımdan çıktığı anda sarılmayı bırakmış, o şokun etkisiyle bir kaç adım uzaklaşmıştı benden.

    Yaklaştı...

    Yaklaştı..

    Burnumun ucuna kadar geldi.

    Okkalı bir tokat yedim ağzımın orta yerine.

    -Neydi bu şimdi?..
    +Öyle birden söylenir mi geri zekalı (kalp atışlarını uzaktan duyabiliyordum)

    Nefes nefese kaldı bir anda, ellerinin titremeye başladığını görebiliyordum. Elleri terlemişti anında, yüzümü avuçlarının arasına aldığında fark ettim. Kendine doğru çekti yüzümü ve yanağımla dudağım arasına bir öpücük kondurdu. Bir insan anında kıpkırmızı olabilir mi? Bir saniye sürmedi utanıp kızarması. Beni görseniz nasıl mutluyum nasıl salak salak gülüyorum.

    +Özür dilerim.
    -Ne için?
    +Tokat attım ya.
    -Acımadı merak etme.
    +Al o zaman (bu sefer ki daha şiddetliydi) Bir daha öyle ansızı söyleme, öleyim mi heyecandan bunu mu istiyorsun?

    Yüzümü sanki canım yanmış gibi bir hale sokup gözlerimi sulandırdım.

    +Yaa, kıyamam gel buraya. (bir öpücük daha(çakallık))

    -Tek mi yaşıyorsun burada sen. Yani bir arkadaş, annen baban yok mu?
    ···
  5. 55.
    +8
    Ben normalde 3 haftadan uzun süredir sigara içmiyordum. bırakma çabası içerisindeyim. siz diyorsunuz ya içinde kendimi buldum falan diye, siz bana ben size dertlenip geceden beri sigara içiyorum lan. kafa yapıyor namussuz uzun zaman içmeyince. neyse ki bitti de, daha da yakmam zaten
    ···
  6. 56.
    +7
    Burada doğup büyümüş Funda. istanbullu yani. Anne babası yakın zamana kadar buradalarmış ama yurt dışında yaşamaya başlamışlar. Funda gitmek istememiş, seviyorum bu şehri diyor. Umut dolu şeyler var buralarda diyor, hafiften beni ima ederek. iyi ki de gitmemiş, ekgib bir insan olduğumun farkına varmamı sağladı.

    Şimdi size abartılı gelebilir dün akşamdan bu akşama kadar geçen zamanda bu duygulara kapılmam. Haklısınız, bana da öyle geliyor zaten. Ama bir düşünün be, koskoca üç yıl sadece işte geçmiş. Kendime ayırdığım zaman sadece üç gün bu kadar zaman içince. Kendimi kaptırmak istiyorum bile bile. Üzülür müyüm sonunda, çok da önemli değil açıkçası. Anı yaşamak istiyorum sadece.
    ···
  7. 57.
    +10
    Bir yandan birbirimize bir şeyler anlatırken, bir yandan da evi toparladık. E yorulduk haliyle.

    -Sen nasıl bu kadar güzel çizdin o resmi anlat bakalım.
    +Hakkımda bilmediğin tek şey, ben bu işi yapıyorum.
    -Ressamlık mı yani?
    +Öyle denemez aslında. Güzel sanatlar okudum ben. Zaten küçüklükten beri böyle şeylere merakım vardı, çizerdim kendi kendime bir şeyler. Sonra babamın bir arkadaşı var, iç mimarlık falan yapıyor. Tanırdı zaten beni, ailecek görüşürdük ben küçükken. Babamla bir gün konuşurlarken, bazı projelerinde çizimler olan yerler oluyormuş. Evler, restaurantlar falan işte, duvar süslemeleri gereken yerler yani. Beni sormuş babama, o da okulumdan falan bahsetmiş. Bir aile görüşmesi esnasında iş görüşmesi gibi bir konuşma da geçti aramızda. O günden beri istenildiği zaman gidip, duvarları renklendiriyorum.
    -Harika olduğunu söyleyen oldu mu daha önce?
    +Yüzlerce kez (gıcıklık yapacak ya aklı sıra işte)

    Oturduk bir kanepeye, ne kadar oturmak denir tartışılır aslında. Yattık desek yeridir. Ben yayılmış vaziyette televizyon kanallarını geziyorum, Funda dizimde yattı. Saçlarıyla oynamaya başladım, hoşuna gitmiş olacak ki kedi gibi kıvrıldı iyice. Onun benim yanımda mutlu olması bana da huzur veriyordu. Çok sürmedi, televizyonun sesine rağmen uyudu kaldı dizimde. Ben ise hala saçlarıyla oynamaya devam ediyordum.

    Benim de gözlerim kapanmaya başladı, oturduğum yerde uyumak üzereydim ama her ne kadar rahat olsa da kanepe, oturarak uyunur mu be. Yatmak istiyordu canım ama uyandırmak istemedim Funda'yı. Sessiz sedasız farkına bile varmadan bende uyumuşum sonra.
    ···
  8. 58.
    +12
    Beyler pc ile tel arasında bi senkron yapmam gerekiyordu ama w8.1 kullanıyorum ben hala. Sistem 10 olması gerekiyormuş. Güncelleme paketini indirdim yükleme aşamasına geçmek üzere. Hem pc kendini update etsin, hem de ben biraz kafamı boşaltayım bu arada. Şöyle 1-1.5 saat arası bir mola verelim, sonrasında devam ederiz yine. Yine iyiydim bugün bayağı bir yazdım ha. PDF hazırlayıp altına yazın "bu hikayeyi yazan adam kör oldu". yordu gözlerimi pc. neyse hadi eyvallah. bende düşüneyim biraz daha, bakalım nerelere ilerleyecek karakterler.
    ···
  9. 59.
    +5
    Düşündüğümden daha uzun sürüyor beyler kusura bakmayın

    http://c12.incisozluk.com...11503/4/1304884_o387f.jpg
    ···
    1. 1.
      0
      Sıkıntı yok be abi o kadar güzel yazıyosun ki her entryi sabırsızlıkla bekliyorum
      ···
  10. 60.
    +9
    Funda...

    Yeni yeni tanıdığım ve yanımda olmasından mutluluk duymaya başladığım kadın...

    -Uyan bakalım güzellik, biraz daha burada bu şekilde uyursak her yerimiz tutulacak heykel gibi kalacağız valla (yumuşak ve narin bir ses tonuyla uyandırdım onu)
    +Lütfen kalalım böyle, ben bu anı çok bekledim lütfen... (gerçekten kalkmamak istiyordu. hem ses tonundan hem ısrarcı sarılışından belliydi)
    -Hadi amaa, bir şeyler yiyelim ben acıktım (romantizmi bozan öküz vatandaş)

    Aniden kalktı, gözlerini avdu ve bana dikti bakışlarını.

    +Sen mi hazırlıyorsun!? (soruyu yöneltme şekli tamamen benim yapmamı ister şekildeydi)
    -Ne yemek istiyorsun bakalım?

    Ben pek yemek yapmayı bilmem ki. Evde kaldığım zamanlarda hemen alelade aparatif bir şeyler yaparım sadece o kadar. Keşke istemeseydi bunu benden...

    +Neler yapabiliyorsun bakalım?
    -Gerçeği bilmek istiyor musun?
    +Hiç bir şey dimi? Biliyordum (gülerek)
    -Hızlı öğrenirim (göz kırptım, öğretmenim olabilirsin anlamında)
    +O zaman kalk bakalım hadi (yavaşça kalktı, gerçekten de her yeri tutulmaya başlamıştı ki bayağı bir gerilmek durumunda kaldı) inan şikayetçi değilim (ağrılarından bahsediyor)
    -Evet hocam, mutfağa giriş derslerinde bugün hangi konuyu işliyoruz?
    +Pizzaaa!
    -Dışarıdan mı söyleyeceğiz?
    +Ben de bilmem ki yemek yapmayı (kahkaha atarak söyledi ama onun da mahçubiyeti okunuyordu yüzünden)
    -Hemen arıyorum, adresi sen söylersin.
    ···
  11. 61.
    +8
    Dııııt - Dıııt - ...

    • Dominos?
    -Merhaba, iki orta boy pizza sipariş etmek istiyorum. (-Nasıl yersin? +Nasıl istersen) ince hamurlu iki orta bol malzemos lütfen. Yanında içecek... (sipariş detaylarını bilirsiniz, bitmesi için iki taraf da içinden dua eder)

    Yemeklerimizle beraber içeçekler, ekstralar ve tatlılar da söylendi ve beklemeye başladık. Bu zaman içerisinde evi gezdirdi bana Funda. Fotoğraflarımı gösterdi, hangi tarihte nerede çektiğini falan. Hepsi çok güzeldi, hepsine farklı farklı anılar yüklemişti.

    Biz evi gezmeye dalmışken kapı çaldı.

    • Pizzalarınız efendim, trafikten dolayı biraz geciktim afedersiniz.
    -Teşekkür ederim, sorun değil. Ne kadar?
    • XX.XX TL efendim
    -Buyrun, tekrar teşekkürler kolay gelsin
    • Afiyet olsun, iyi günler
    -iyi günler
    -Fundaaa, masa hazırdır umarım çok acıktım ben.
    +Masa yok, unut masayı. Bu gece benimsin ve dibinden bir saniye ayrılmak istemiyorum. Film açıyorum şimdi, oturduğumuz yerden izlerken yeriz.
    -Harika!

    Gerçekten de aramızdan su sızmıyordu. içime girecek kadar yakınımda duruyordu her saniye. Sanki yıllarda aramızda olan mesafelerin acısını çıkarıyordu. Ben filmi izliyordum pizzamı yerken, o beni izliyordu. Bazen gülümsüyordu fark ediyordum, bazense gözleri dalıp gidiyordu bakışlarında. Utanmasın diye ona pek bakmıyordum ama görebiliyordum yüz ifadelerini. Film falan hikaye aslında, göz ucuyla ben de ona bakıyordum. Çok yavaş yiyordu yemeğini. Yemeğe ayıracağı zamana bile kıyamayıp beni izliyordu. Hoşuma gidiyordu bu hareketi. içim gıcıklanıyordu.

    +Biliyor musun? Ben seni çok seviyorum (kocaman gözlerini bana dikmiş ağzında lokmasını çiğnerken dolu dolu söyledi bunu bana)
    -Emin olabiliyorum, bana da öğretiyorsun sevmeyi zaten.
    +Ve çok özledim seni
    -Yanındayım zaten
    +Ama sarılmadım kaç dakikadır (bir panikle sıkı sıkı sarıldı, her yer içeçek oldu çünkü elimde ki bardağa çarpmıştı)

    Önemsemedi. Bakmadı bile döküldüğüne. ikimiz de ıslandık, ikimiz de battık. Güldüm birden, hiç yoktan bir kahkaha geldi suretime. ilk önce baktı neye gülüyorum diye ama ortada bir şey yoktu, o da güldü. O da bana katıldı kahkahalarda. Sormadı hiç neye gülüyorsun diye, merak da etmediğine eminim. Anlıyorum artık, benimle olan her şey ona güzel geliyordu.
    Yemek aklımızdan uçtu gitti zaten yine, film falan hak getire. Kendi kendine dönüp duruyor televizyonda. Bakakaldım gözlerine. O karnımı ağrıtan kahkahaların arasında birden odaklandım ve öylece kaldım. Çok güzel bakıyordu be. Yıllarca sigaramı içerek izlediğim deniz bile böylesine güzel bir görüntü sergilememişti gözlerime. Dakikalarca kırpamadım gözlerimi. Yanmaya başladıklarını hissediyordum ama bu durumdan kendimi alıkoyamıyordum. Kendimi anlatıyorum size ama o da aynısını yapıyordu. O da umursamadan her şeyi bana bakıyordu. Dedim ya, o kahkahaların arasında birden donup kaldık birbirimize bakarken.

    Aşk...

    Yeni yeni hatırlamaya başladığım bir duygu.

    Aşk...

    Zamana ihtiyaç duymadan insanı ele geçiren bir duygu.

    Aşk en çok da;
    Karşında ki insanla birbirinizi en iyi tanıdığınız zamanlarda doruklara çıkan bir duygu.

    Bir şey yapmak için bir sebep aramanıza gerek kalmıyor. Gözleriniz bir kez denk gelsin yeter. Dünyaları anlatabilirsiniz o bir saniyelik bakışmada.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 62.
    +8
    Aşkı bana anlat desem emin olabilirsiniz ki daha önce hiç bilinmeyen şekilde anlatır. Kelimelere hükmeder, işler içinize aşkın tanımını.

    "Aşkı bazen neye benzetiyorum biliyor musun Can? Simitin üzerinde ki susam tanelerine. Dur, öyle benzetme mi olur demeden bir dinle önce. Susam sarıp sarmalar simiti, kaplar her yanını. O kadar kaplar ki simitin kendisini bile göremezsin. Susamsız olmaz simit, yarım kalır. Mesela, koparır martılara atarsın o simitten parçaları ama susamlar eline yapışır kalır. Çayın yanında ısırırsın o simiti, dökülür her yerine susamları. Sonra tek tek toplarsın susam tanelerini ellerinle. Dudaklarına yapışır, dişlerinin arasına sıkışır. Uğraşırsın ordan çıksın diye ama inattır susam, kendisi ne zaman isterse o zaman gider. Aşk susam gibidir sevdiğim, her bir yanını kaplar insanın. Ne kadar ararsan ara kendini bile bulamazsın aşık olunca. Bazen öyle bir hale gelir ki aşk, kurtulmak istersin çünkü canını yakmaya başlar. Ama eline yüzüne bulaşmıştır çoktan, teker teker temizlemek istersin bu sefer de inat tarafına denk gelirsin, kendisi gitmez. Ben çok simit fırlattım martılara Can... Ben çok kırıntılar topladım üstümden, gitmedin. inat ettin resmen, terk etmedin. Ne zaman kendi isteğinle gidersin diye merak ederken ben tekrar acıktım ve bir simit daha aldım, tekrar seninle kaplandım. Her yanıma seni döktüm ben Can. Her yanım sensin... "

    Kalemime sorsanız, şimdiye kadar asla böylesine bir yazı yazmadım der size. Kağıtların zaten dili yok ne söylersen atar içine. Ebedi bir aşkı edebi bir aşka çevirmişti resmen, toparlarken elime geçen başka bir kağıtta. Her cümlesine daha bir şaşkınlık, her hecesinde daha fazla aşk buluyordum.

    Gece olmuştu artık, sabah işte olmam gerekirken ben hala onun evinde aylaklık yapıyordum. ilk defa dünyayı bu kadar umursamıyordum...
    ···
  13. 63.
    +7
    -Benim üzerimi değişmem gerek, malum evle beraber kendimizi de batırdık
    +Kal burda, bir şey olmaz ki valla. Batsın ev, ama gitme sen...
    -Rahatsız oluyorum. Gel sen de, beraber gidelim. Senin evin gibi iç açıcı değil benim evim ama, biraz da pistir incinlıktan ziyade.
    +Olur! Hadi gidelim!

    Söylediğim sözlerin arasından sadece davet ettiğim kısmını mı duydu, gerisini pek önemsemedi mi? Deli dolusun Funda, deli dolu...

    +Yürüyelim mi?
    -Uzak
    +Olsun
    -Olmasın, hava soğuk ve poların cafede
    +Bir şey olmaaaz
    -Hazırlanman için beş dakikan var, koş ıslak şeyleri çıkar üzerinden hadi.
    +Of, tamam geliyorum hemen.

    Buraya bizi getiren taksici kartını vermişti bize. Zaten mahallenin taksisiymiş, müşteri bırakmış dönerken biz denk gelmişiz. Aradım, çağırdım. Geldiğinde çağrı atmasını istedim.

    -Hadiiii
    +Geldiiiiim, nasıl olmuşum (şapşal gülümsemesini takınıp gelmiş)

    Geldi evet, şapşal gülümsemesi ile geldi ama ne geliş. Saçımdan sakalımdan ne kadar salaş ama ne kadar da düzenli olduğumu bilirsiniz. Ev tipini severim genelde, rahat insanımdır. Eşofmanlarla, incin topuzuyla, bol ve uzun yeleğiyle çok ama çok tatlı olmuştu inanamazsınız.

    +Nolduu?
    -Ihım, şey... Çok tatlı görünüyorsun.
    +Evde hep böyleyim ki
    -Gözlerimi alamayıp sağa sola çarparsam?
    +Haha, hadi çıkalım. (bir öpücük)

    Taksi gelmişti zaten o zamana kadar. Bana doğru yola koyulduk.
    ···
  14. 64.
    +9
    Benim evim ufak bir binanın üçüncü katında. Evin kendisi ile beraber, bir merdivenle çatıda ki terasa çıkabiliyorsun. Manzarası gerçekten güzeldir çünkü önünde ki açıklıktan dolayı denizi görebiliyorsun. Denize pek yakın değil, o yüzden kirası falan pek dokunmuyor ama şans işte, bedava deniz manzarası.

    Takside hiç öne oturmam ben, bu sefer arka koltuğa oturuşum Funda'nın işine geldi, yine ayrılmadı dibimden, başı yine omzumda, nefesi boynumda... içim gıcıklanıyor böyle olunca, hoş bir duygu ama huylanıyor gibiyim de. Bunu fark ettiğine eminim zira özellikle bana doğru nefes alıyor.

    Taksiciye adresi tarif ettim, yolu izlemeye koyuldum. Bu çevrede de güzel parklar, bir şeyler içilebilecek mekanlar varmış. Dışarıdan göründüğü kadarıyla sıcak ortamlara benziyorlar. Yarım saat kadar sonra evimin olduğu sokağa girdik. Ağırdan aldı bu sefer şoför, galiba zaman yavaş aksın istedi o da arkada oturanlar için.

    -iyi akşamlar abi, kolay gelsin
    +iyi akşamlar gençler

    Ücretini ödedim taksinin, indik. Funda zaten biliyordu evimi, benden önce o koştu binanın girişine ama anahtarı yoktu. Bekledi el mecbur. Elimden aldı anahtarı, hızlı hızlı açtı kapıyı ve merdivenleri tırmanmaya başladı koşar adımlarla. Sanki acelesi vardı, bir şeye yetişmeye çalışıyor gibiydi. Bende onun arkasından koştum.

    -Ya dur acelen ne ne bu hız?
    +Sus da gel peşimden (neşesi yerinde yine)
    -Tam... Tamam... Of...

    Nefes nefese kaldım sigara içen adamım ben merdivenler benim için düşmandır bilmez misin sen. Neyse, yukarı vardığımda o çoktan girmişti evin içine.

    -Fundaaa!
    +Yukarıdayım.

    Hah, bir merdiven daha. Yok yok, bittim ben. Sürüne sürüne çıktım merdivenleri yine. Terasta binanın en dibinde denizi izlerken oturduğum sandalyeme oturmuş, mehtabı izliyor.

    -Ne yapıyorsun sen orda?
    +Seni anlıyorum.
    -Hı?
    +Neden çoğu gece gelip buraya oturduğunu anlıyorum. Muhteşem görünüyor.

    Ağır ağır yanına gittim, duvarın kenarına oturdum ona doğru. izlediği manzara ile arasına girdim.

    +Dur!
    -Noldu?
    +Sus sus, hareket etme sakın!
    -Ya noldu?
    +Sussana ya sen bi! (kız ciddi)
    -...

    Yaklaşık on dakika boyunca izledi beni öylece. Tek kelime etmedi, mümkün oldukça az kırptı gözlerini. Bütün ilgisi odağı bendeydi. Bozmadım bende, dediği gibi sustum. Hiç de oynamadım yerimden, ben de onu izledim. Işıl ışıl parlıyordu gözleri o karanlıkta. Gözlerini kapattı sonra, dudakları yanaklarına doğru yükselmeye başladı, dişleri ortaya çıktı. Çok içten gülüyordu ama ne düşünüyordu çok merak ettim. Ne geçiyordu gözlerinin önünden şu an acaba...

    Elini tuttum, buz gibi olmuştu.

    -Üşümüşsün kalk hadi inelim artık.

    Funda hayaller dünyasına ulaşmıştı bile, şapşal şapşal gülerek geldi peşimden. Üzerimi değiştirdim bende her ne kadar geç olsa da, salona geçtim.

    -Saat geç oldu artık, istersen kal burda. (direkt olarak kal diyemem, ne düşüneceği hakkında bir fikrim yok) rahat edemem dersen bırakayım seni eve, dönerim ben geri.
    +Saçmalama tabi ki kalıyorum. Burası da diğer evim benim artık, kovamazsın da beni (sinsi sinsi gülüyordu var ya pislik)
    -Eh, geç bakalım o zaman hadi. Keyfine bak yeni evinde.
    +Sana mı sorcam be (kıkır kıkır gülüyor da bana çaktırmıyor)

    Ben hep salonda yatarım, kanepenin üzerinde. Açarım televizyonu, izlerken izlerken uyuyup kalırım oracıkta. Ses olmazsa, ışık olmazsa uyuyamam. Yatağımı falan da toplamam, zaten bir ben yaşıyorum evde, kim gelecek de görecek ki. Hafiften düzeltirim çıkar giderim evden. Tabi, yalnızlık da bir yere kadar dimi. Eninde sonunda biri tanık oldu incinlığıma. Hiç şikayet etmedi, hiç iğrenir gözle bakmadı. Zaten iğrenilecek bir şey yok evde, sadece incin biraz da tozlu eşyaların üzeri. Ama onun evine kıyasla bir erkek eviydi sonuçta, başka bir kız gelmiş olsa eminim ki hoşlanmazdı evin bu halinden. Açtım televizyonu, sesi hafiften açık, maksat ortamda sessizlik olmasın.

    Geçtim kanepeye, kenarına yaslanarak oturdum, o da yanıma geldi kıvrıldı yine dizlerime. Ben televizyona o bana odaklandı. Ellerim yine saçlarına gitti, o ise yine mırıldayan bir kedi.

    +Sana sarılıp uyumak istiyorum bu gece...
    -...
    +Bakma öyle, en iyi tanıdığın yabancıyım sadece.
    -Deli yatarım
    +Ahtapot gibi yapışırım hareket edemezsin
    -Gece sıçrayarak çok uyanırım
    +Öperim, okşarım yüzünü uyuturum yine
    -Sığmayız buraya ikimiz (eskidende hiç açmazdım ben kanepeyi uyurken. eski şehrimde ki evimde yani. bunda da hiç açmamıştım hatta açılabildiğini merak dahi etmemiştim)
    +Açarsak sığarız, sığmazsak üst üste yatarız
    -Sarılacaksın yani
    +Kaçışın yok
    -Pekala (öpücük)

    Açtı kanepeyi, kocaman oldu. Kapadı ışıkları, sokuldu yanıma, geçti arkama. Ensemde hissettim nefesini, ürperdim. Sonra kolları sarmaladı beni. Isındım. Bedenimden ziyade ruhum ısındı. Kapadım gözlerimi en sonunda bende, uyumaya çalıştım ama kalbim yine fazla mesai yapıyordu. yavaşlamadı ki gözüme uyku girsin.

    Döndüm durdum sağa sola. Bir ara yüzüm Funda'nın yüzüne yapıştı adeta. Pencereden giren hafif ışıkla onu izlerken sakinleştim, ancak daldım uykuya...
    Tümünü Göster
    ···
  15. 65.
    +10
    Bu hikayenin sonu ne zaman gelecek hiç bir fikrim yok. Gerçekten. Belki bir iki güne biter, belki bir yıl sürer. Çünkü her partın sonunda daha farklı olaylar gelişiyor her ne kadar bağlantılı olsa da partlar. Sıkılmazsam uzun zaman devam edebilirim yazmaya. Sonuna geldiğimizde hikaye ile alakalı çok önemli şeyler paylaşıcam sizinle. tahminler oluştursanız dahi boşa çıkacak hepsi buna eminim. neyse beyler, kısa bir mola. Bir acı kahve ile zehirleyelim damak tadımızı hep beraber hı, ne dersiniz?
    ···
  16. 66.
    +8 -1
    Saat sabah 10:00, alarm çaldı. işe gitme vakti...

    Ama hiç içimden gelmiyordu gitmek. Aylaklık etmek değil de, mutlu hissettiğim yerde kalmak istiyordum artık. işimi de seviyordum aslında ama artık insanların arasına karışmama gerek yoktu ki. Cemil abiyi aradım, bana biraz zaman vermesini rica ettim. Sebebini sordu, bugün uğrarım abi deyip kapattım. Çok geçmeden Selim aradı.

    -Efendim kanka?
    +Hayırdır lan?
    -Ne hayırdır?
    +Cemil abi işe gelmeyecekmiş bir süre dedi.
    -Evet kanka, biraz kendime zaman ayırmak istiyorum.
    +Sen? Kendine zaman ayırmak? Hobaa, güneş batıdan doğmadı ki bugün hayırdır inşallah.
    -Hayır kanka hayır, uğrarım bugün büyük ihtimal, anlatırım herşeyi.
    +iyi bakalım öyle olsun. Meraklandım bak şimdi.
    -Korkma la yok bir şey, yani var da, iyi bir şeyler var.
    >Can...
    -Kanka kapatıyorum.
    +Kız sesi mi la o gele...
    -Günaydın huzurum
    +Günaydın, Selim miydi?
    -Ha, evet. Cemil abiyi aradım bir müddet işe gitmeyeceğimi söyledim de. Merak etmiş aramış Selim de.
    +Keşke yüzüne kapatmasaydın çocuğun
    -Bir şey olmaz

    ikinci kez yeni bir güne gözlerini benimle beraber açıyordu ama bu defa çok daha güzeldi. En azından hastanede değildik. Saçları incin, gözleri kısık ve yüzü hafif şişmiş halde yattığı yerden bana bakıyordu.

    +Yaklaşsana bi sen bana (oturur vaziyetten ona doğru eğildim)

    Tuttu yine yüzümü, bir sağdan bir soldan kocaman birer öpücük kondurdu yanaklarıma. Yüzüm güldü, yüzümüz güldü...
    ···
  17. 67.
    +10
    +Neden gitmiyorsun bakalım işe?
    -Yanında olmak istiyorum. Bana iyi geliyorsun. Ama bugün uğrarım dedim, bir ara giderim yanlarına. Onlar da meraklandılar doğal olarak. Ben hiç işten kaytarmamıştım şimdiye kadar.
    +Gideriz beraber
    -Gideriz tabi...
    +Sahile gidelim mi?
    -Olur, çay simit?
    +Tabi kiiii.
    -Hadi kalkalım.

    ikimizden de kıyafetleri değiştirelim, saçımızı başımızı toplayalım gibisinden bir cümle çıkmadı. Direkt olarak kalktık yataktan, yüzümüzü yıkadık ve üzerimize birer hırka alıp çıktık evden. iki sokak aşağıda bir pastane var, efsane simitleri vardır. Oraya gittik, üç simit, bir kaç krem peynir attık poşete sallana sallana el ele düştük sahil yoluna. Simitin biri yolda giderken bitti zaten, oturmadan çaylarımızı aldık, geçtik kimsenin olmadığı bir yere. Sahilin bir kısmı kayalık bir kısmı ise yer ile deniz arasında duvar olan bir şekilde. Kayalıklardan ziyade duvarlara doğru gittik. Ayakkabılarımızı çıkarıp soğuk suların içine soktuk, ellerimizde sıcak çaylar aramızda poşetin içinde simitlerimiz. Narin elleriyle ikiye böldü birini, bana uzattı yarısını. Sabah sabah hafiften esen rüzgarla savruluyordu saçları. Hem görüntüsü etkiliyordu beni, hemde muhiti kaplamaya başlayan Funda kokusu...

    Martılar uçuşuyor gökyüzünde, çığlıkları kulaklarımızda yankılanıyor. Arada birbirimize bakıp gülüyor, sonra çayımızdan bir yudum alıp masmavı denize dalıyordu gözlerimiz. Ara ara yanağıma konan öpücüklerle kendime geliyor, gözlerine odaklanıyordum. Deniz bir, onun gözleri iki... insan oğlunu izlerken mest edecek iki şey...

    +Can'ım
    -Efendim
    +Hiç, söylemek hoşuma gidiyor
    -...

    Çaylar bitmiş, simitlerin yarısını biz yarısını martılar yemiş. Yüreklere sular serpilmiş, sevda tohumları yeşermiş bahçelere can vermiş... Elleri ellerimde, denize daldı gözlerimiz... Saatlerce kalkmadık oradan pijamalarımız ve incin saçlarımızla...
    ···
  18. 68.
    +7
    Eve döndük yine sallana sallana. ilk ben hazırlandım, ayna karşısındayken beni izledi. Saçlarımla, sakallarımla nasıl uğraştığıma şahit oldu ilk defa. Hayran hayran baktı bana dakikalarca. Sıkılmadan, gözlerini bir saniye bile ayırmadan. Arada elini uzatıp bozuyor bütün uğraşımı, ben tekrar yapıyorum. Gülüyor. Boynumu öpüyor, yanıma durup aynada ikimize bakıyor. Gözleri doluyor, iç geçiriyor, hasret gideriyor. "Yakışıyoruz be" diyor göğsünü kabarta kabarta, gurur duyuyor kendiyle. Haklı da, kim bir bilinmezin peşine düşer ki yıllarca.

    Çıktık benim evimden, yollara düştük onun evine doğru. Seke seke giriyor eve şuna bakın, bayram havası var Funda için, neşesi daim olsun. "Gelsene" diyor, odasına giderken. Açıyor dolabını, bir o elbiseyi gösteriyor bir bu pantolonu tişörtü. "Hangisini giyeyim?" derken bile sesi titriyor heyecandan, güzel görünmek istiyor bana anlıyorum. Ben de ona eşlik ediyorum tatlı telaşında.

    +Saçlarımı tarar mısın?

    Oturuyor hemen önünde ki sandalyeye, tutuşturuyor elime tarağı. Ellerinin terlediğini görüyorum, nefes alış verişleri hızlanıyor. Ah be, sevgiye bakar mısınız...

    +Durmalı zaman, tam da şu anda...

    Artık yataktan kalkmış görüntüsünden uzaklaşıyor Funda.

    +Çık hadi, üzerimi değiştiricem.

    Tarağı bile bırakamadan kapının önünde buluyorum kendimi. Acaba ne giyecek? Bir şeyde karar kılmamıştı oysa ki.

    Saniyeler damlıyor zamanın akışına, dakikalar birikiyor yavaş yavaş. Kapının açılış sesiyle gözlerim onu arıyor odadan çıkışını beklemekle.

    Çiçekler... Rengarenk çiçeklere bezenmiş... Pembeli, morlu, kırmızılı bir sürü çiçekler giymiş üzerine ve en güzellerinden saçlarına taç yapmış. Büyüleniyorum, gözlerim kamaşıyor... Dilim tutuluyor kapıdan bana doğru attığı her adımda, yutkunamıyorum dahi.

    -Sen...
    ···
  19. 69.
    +6
    +Ben?..
    -Harika görünüyorsun...

    Gözlerimi alamıyorum. Lafın gelişi değil, gerçekten başımı başka yöne çevirsem de gözlerim onda kalıyor.

    +Harika görünmeme sebep oluyorsun.
    -Ne diyeceğ...
    +Söylenecek bir şey yok, görmek istediğini görüyorsun.

    Elinden tutup kendi etrafında döndürdüm bir kez. Saçları yüzüme yüzüme savruldu, başında ki tacı bir meleğin haresi gibi görünüyordu.

    -Çıkalım mı?

    Cafeye doğru yola koyulduk tekrardan ama beni görmeniz lazım. Her zaman onun beni izlediği gibi ben ona odaklandım. Gözlerimi kırpmak bile istemiyorum düşünün artık.

    +Can.
    -...
    +Caaan.
    -...

    Taksinin ücretini o ödemiş, araçtan inmişiz, cafenin kapısına gelmişiz ve ben hala kendimde değilim. Selim'in sesiyle irkildim.
    ···
  20. 70.
    +8
    ^Vaaay. Vay ki ne vay hemde.
    -Sus lan patavatsız.
    ^Yenge hanım hoş geldiniz efendim buyrun en güzel masamızı sizleri için ayırdık, bir arzunuz var ise emrinize amadeyim efendim. (Funda kahkahalarla gülüyor)
    -Seliiim!
    +Kızma çocuğa ya, belli ki o da şaşırdı
    -Bırak ya ne şaşırması bilerek yapıyor.
    ^Yengecim bir şeyler ister misiniz hemen yapayım getireyim zira şu görüntü dünyanın sonunun geldiğini kanıtlıyor sevap kazanmam lazım (Funda daha da fazla gülmeye başladı)
    -Oğlum bi gitsene lan sen. Çay may bir şeyler getir işte yeter ki git pis herif.

    Ben Selim'in yaptığını patavatsızlık olarak görüp utanırken, Funda bunu çok hoş karşıladı ve gayette eğlendi. Oturdu Selim yanımıza, bir bana bir Funda'ya bakıyordu devamlı.

    ^Kanka be
    -Ne var Selim daha ne yapacaksın acaba
    ^Yok ya, bir şey yapmayacağım. itiraf etmem gereken bir şey var hazır yeri gelmişken.

    Yeri gelmişken derken? Ulan ilk defa görüyorsun kızı neyin yeriymiş bu.

    -Ne itirafı?
    ^Ben Funda'yı tanıyorum kanka. Uzun zaman oldu hemde.
    -Anlamadım?..
    ^Salak mısın oğlum sen!? iki yıla yaklaştı dimi Funda?
    +Sayılır
    ^Aynen aynen, oldu herhalde o kadar. Neyse. Hep sen gittikten sonra gelir, otururdu Funda saatlerce. Her gün, sadece bir fincan kahve içer giderdi. içtikçe de yüzü severek içmediğini ele verirdi. Senin geçen gece ki yaptığın gibi gitsem mi gitmesem mi diye düşünmedim ben, merakımı gidip anlattım direkt.
    -Ee?
    ^Anlatmak istemedi tabi, sana söylerim her şeyi diye. Israr ettim, ama bayağı ısrar yani. Hayatımın en büyük sözünü verdim valla anlatmam diye kanka bakma öyle. Velhasıl kelam, her şeyi anlattı bana. Buraya ayak bastığın ilk günden o güne kadar olan her şeyi.

    Funda olayın başrolü olmasına rağmen o da dinliyordu Selim'i ama bir yandan da utanıyordu farkındayım. Başı öne eğikti çünkü.

    ^Dedim ben yardım ederim sana, ne istersen anlatabilirim. istersen senden bahsedebilirim dedim ama kesinlikle karşı çıktı.
    ···