/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 76.
    +6
    +Kendim halledecek kadar güçlüydüm ben sonuçta. Araya kimse girsin istemedim, korkak gibi görünemezdim sana karşı. Ne koşulda olursa olsun her şeyi benden öğrenmen gerekiyordu. Bütün yaşananları, bütün hislerimi benim sana anlatmam gerekiyordu, öyle olmasını istiyordum... Yanlış değildi yaptığım. O gece o sokakta bayılmamış olsam belki hala benden haberin olmayacaktı.
    ^Ne bayılması?
    -Uzun hikaye.
    +Uzun hikaye.

    Aynı anda çıkmıştı bu iki kelime dudaklarımızdan. Selim'in yüzüne bir mutluluk geldi o anda.

    ^Siz tamamsınız işte, olmuş bu iş, vallahi olmuş. Sedaaa! Kızım en güzel şekilde süsleyin mekanı, en büyük pastamızı getirin hemen. Şenlik var bu gün buralarda!

    Seda da bizimle çalışan bir arkadaşımız, sessiz sakin bir kızdır. işinde gücünde sadece, karışmaz pek fazla etliye sütlüye. Güvenilir kızdır vesselam.
    ···
  2. 77.
    +8
    -Abart abart, hatta tüm kanalları da çağır da canlı yayın yapsınlar. Seda sen bakma buna, bugün beynini yanına almamış işe gelirken.

    Tabi ki dinlemedi beni Seda, Selim'in dediğini yaptı. Mumlar yandı, maytaplar ışıl ışıl parladı masanın üzerinde. Herkesin gözü bizim üzerimiydeyken benim gereksiz kankam Selim ayağa kalkıp;

    ^Herkes şimdi buraya odaklansın lütfen. Ben annemin babamın tek çocuğuyum ama benim iki kardeşim var, aynı kanı taşımasak da. Anlatsam, dillere destan olacak bir hikayenin baş kahramanları olur kendileri, Evet evet, Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin, Can ile Funda diyeceksiniz bundan sonra. Bugün onların karanlıklarını aydınlatıyoruz bu mumlarla ve yollarına ışı tutuyoruz elleri ayrılmasın diye. Herkes ama herkes hemen bıraksın yaptığı tüm işi ve buraya gelsin. Bugün! Bu cafenin açılışından beri şahit olduğu en mutlu günü! Hepiniz de buna ortaksınız!

    Ah be patavatsızım benim, canını yerim senin. Nasıl da uğraşıyor neşemiz bozulmasın diye. Funda'nın gözleri ışıl ışıl bana bakıyor, hafiften buğulanmış vaziyette. Akıtma be o yaşları yanaklarına...

    Cemil abi kapının ordan izliyor olan biteni. Yaslanmış bir tarafa, ellerini bağlamış önünde, gözlerinde mutluluk. Kaç defa dertleşti benimle kim bilir. Dert ortağım, patronum, yoldaşım, abim... Ne güzel insansın sen, ne güzel ortamın var ki senin böylesi bir durumda buldum kendimi. Var olun siz hep e mi, hep yanımda olun...

    -Tamam yeter artık. Herkese teşekkür ederim, biraz daha devam ederse daha fazla tutamayabilirim kendimi. Ağlarken çok çirkin oluyorum. iyi ki varsınız...

    Herkes eski yerlerine dönmeden el ele dilekler tutuldu, mumlar üflendi, gülücüklerle masalarına dağıldılar sonrasında. Evet, tüm cafe hep beraber el ele idik. Müşteriler, çalışanlar, Funda, ben...

    Onlarca kişi aynı şeyi diledi eminim...
    ···
  3. 78.
    +7
    Çok kısa bir mola. işe uğurlamam gereken biri var, sonra kahve yapıcam tekrardan. Hoş, pek de hızlı gelmiyor zaten partlar dimi (:
    ···
    1. 1.
      0
      Ben beklerim usta 😉
      ···
  4. 79.
    +12
    Cemil abi anlamıştı zaten neden işe gelmediğimi, ses etmezdi. Daha önceleri defalarca fazla çalışmamdan, yalnızlığımdan şikayet edercesine konuşmalar yapmıştı benimle. Hepsinde de haklısın abi der, konuyu değiştirirdim bir şekilde. Ağır ağır geldi masaya doğru, çekti sandalyeyi, bütün ağırlığı ile oturdu yanımıza.

    "Hoş geldin Funda" dedi yüzü gülerek. Gülümsedi Funda Cemil abiye. Ben yine şok, ben yine şok. Alıştım artık her saniye bir şeyler olmasından.

    -Sende mi abi?
    +Ne lan bende mi hayta. Ne kadar kalacaktın yalnız başına?
    -Nereye kadar giderse kalacaktım abi. Biliyorsun beni.
    +Yok efendim, bilmiyorum. Bilmezlikten geliyorum, itiraz mı ediyorsun?
    -Of abi demek isterdim de, iyi ki diyebiliyorum abi. Teşekkür ederim. Her şey için. Hepinize teşekkür ederim ailem. (dedim ve sarıldım herkese sıkı sıkı)

    Herkes resmen bu anı bekliyormuş gibi bakıyordu bize. Benim hiç bir şeyden haberim yokmuş. Sadece benim haberim yokmuş. Senaryosunu kendim yazdığım hayatımda, daha büyük bir sahnenin başrol oyunsucu olmuşum habersiz. Gözlerim dolu dolu, nefesim daralıyor. Boğazıma düğümlenen bir şeyler var ve gitmiyor. Bir sevdiğim kadına bakıyorum, bir ailem bildiğim insanlara. Ulan ne de güzel bir tablo bu be. Vallahi bak...

    "Yakardı ciğerlerimi sigaranın dumanı sessiz karanlıklarımda kendimi dinlerken. Gecenin şerri de hayrı da üzerimde olurdu, ben çıkmaz sokaklarda kaybolurdum kendi içimde. Oysa ben bunu hayal etmemiştim ki, bunu düşlememiştim rüyalarımda. Geceler boyu ekgib kalan yanlarımı tamamlamaya çalıştım. Gündüzler kalabalık, güneş ışıl ışıl ama ne kadar vursa da yüzüme istediğim, aradığım şeyi bulamam. Yalnızım, koskoca dünyada milyarlar içinde eksiğim. Yarımım... Çatı katında çok döktüm göz yaşlarımı metrelerce aşağıda ki toprağa. Hep sessizdi evim, hep bir incinlık olurdu odalarında. Bazen bağıra bağıra şarkılar söylerdim doğaçlayıp, bazen susardım ansızın elimde kalan son sigaramla bakışarak. Çok yorulmuştum, çok ağrıma gider hale gelmişti bu durum. Evet, yalnız kalmayı ben seçmiştim ve bundan şikayet etme hakkım yoktu. Bu şansı tanımamıştım kendime. Özledim eski günlerimi. Okuluma gittiğim sabahları, babamın yolunu gözlediğim akşamları, annemin sarılmalarını... Ağlıyorum. Evet, tam da şu anda ağlıyorum ama kimse görmüyor. Size gülerken içime ağlıyorum ve farkında değilsiniz. Bu kez hüznüm değil dört bir yanımı saran, mutluluğum... Artık evim daha neşeli, çatı katında izlediğim yıldızlara bir tane daha eklendi. Babamın yolunu gözlediğim zamanların yerini farklı şeyler aldı, yeni bir aile, yeni bir hayat. Üç yılın ekgibliği bugün tamamlandı. Yarım kalan benliğime ortak oldu bir kadın, özlediğim duygularıma can verdi... "

    +istediğin kadar izinlisin Can. ister geçerken uğra, istersen yıllar boyu özlet kendini, her zaman yerin var Cemil abinin, kardeşlerinin yanında.

    Müsaade aldık herkesten, ayaklandık ruhumun diğer yarısıyla kapıya doğru. Bir sarılmadır ki bu, şimdiye kadar hiç biri koymamıştı böylesine içten. Bir yandan en büyük mutluluğumu yaşarken bir yandan hüzünlerin en tarifsizi kaplamıştı yüreğimi. Hiç bir şey bitmiyordu aslında ama nedense veda gibi geliyordu bu sefer o kapıdan çıkışım. Çok karıştırdınız be duygularımı birbirine. Nasıl kendime gelebilirim ki ben şimdi.

    +Gidelim mi sevgilim? (asla bırakmayacakmış gibi sıkı sıkı ellerimi tutarak)
    -Uzaklaşalım mı buralardan bir süre?
    +Hadi toparlayalım bavullarımızı (sormadı bile nereye diye, neden diye)

    Bindik bir taksiye, ikimiz de şoföre bakıyorduk, biraz daha hızlı dercesine. ilk çiçekli evimize gidiyorduk. Heyecanlıydık, neler olacağını bilmiyorduk, meraklıydık. Yol boyu ara ara bakıştık, gülümsedik. Sarıldık defalarca içten bir sıcaklıkla. Her şey çok hızlı gidiyordu, yetişmekte zorlanıyorduk.

    Hemen indirdik bavulları dolabın üzerinden, ne kadar duracağımızı bilmeden neler varsa yerleştirmeye başladık. Kapıyı kilitleyip bizi bekleyen taksiye bindik tekrar, dün gece en huzurlu uykuma daldığım eve doğru sürdü şoför. ilk defa böyle coşkulu çıkıyorum bu merdivenleri ikişer üçer. Kapıyı açıyorum, Funda sanki her şeyin yerini daha önceden biliyormuş gibi eliyle koyduğu gibi buluyor ne gerekiyorsa, tekrar yola koyuluyoruz.

    Sabiha Gökçen Havalimanı...

    Saat 13:27...

    Güzergâh Venedik...

    Aşıklar şehri, rüyaların merkezi...

    Uçuş saati 15:15...

    Biletler elimizde. Bir cafeye girdik zaman geçirmek için.

    -iki acı kahve alabilir miyiz?

    Yüzümüzde gülücükler, bedenlerimiz sarmaş dolaş. Kahveden ilk yudum, yüzlerde değişiklik yok, mutluluk seli yerle yeksan ediyor duvarları. ilk defa acı değildi kahve, ilk defa bu kadar lezzetli, bu kadar güzel geldi.

    "327 sayılı Venedik seferi için son çağrı!"

    Koşturarak uçağa yetiştik. Hemen yerimize geçip derin bir nefes aldık. Gerçek olamayacak kadar güzel ilerliyor her şey. Uçağın kalkışını bekliyoruz. Hostes geliyor, her zaman ki şeyleri tekrarlıyor, kemerlerimizi bağlıyoruz.

    Motorlar çalıştı...

    Kaptan pilotun anonsu...

    Hareket ediyoruz...

    Yerden temasını koparan uçağın süzülüşüyle yukarıdan bakıyoruz artık istanbul'a. Ellerimiz ayrılmıyor saatlerdir. Bulutlara yükselmenin heyecanıyla gülüşmeler filizleniyor yüzümüzde.

    +Eğer bu bir rüya ise hiç bitmesin. Ebediyen uyumak istiyorum.
    -Eğer bu bir hayal ise asla batmasın sular altına, son nefesime dek düşlemek istiyorum.

    Funda'nın başı omzumda, ben gözlerimi kapamış hayallere dalmış halde geçirdik yolculuğu. iki saatten kısa sürdü gelmemiz, hemen indik uçaktan, kontroller falan derken en sonunda çıktık havalimanından.

    Bir araç kiraladık, doldurduk çantaları bagajına, düştük şehir merkezine doğru yollara. Otel bulmamız lazımdı, ilk işimiz buydu. Rehber olarak aldığımız kitapçıkta her şey yazıyordu. Otellerin adresleri, numaraları falan ihtiyacımız olan ne varsa. istanbul'un ilk gecesi gibiydi, bir kaç yeri aramak, gezmek zorunda kaldık bir oda bulabilmek için. En sonunda yerleştik bir yere ve şimdilik 15 günlük kiraladık odayı. Daha kısa da sürebilirdi, daha uzun da.

    Acıkmıştık, yorulmuştuk. Kıyafetlerimizi değiştirip bir şeyler söyledik odaya. Bu günü otelde geçirip dinlenmek, yarın yeni bir güne daha enerjik başlayıp akşama kadar şehri fethetmek istiyorduk. Funda duşa girdi, ben sigaramı yakıp balkona çıkıp insanları izlemeye koyuldum. Odadan çıkıp, oteli gezmeye başladım sigaramı bitirdiğimde. Çok sürmeden odaya döndüm, Funda çıkmıştı. Islak saçları ile karşıladı beni, şahaneydi. En doğal halleriyle görüp, o haline bağlanıyordum...
    Tümünü Göster
    ···
  5. 80.
    +9
    Benim hemen arkamdan siparişler geldi. Saçlarını kurulamayı beklemeden hemen oturdu Funda da yanıma. ilk kahvaltımızda ki gibi kendi elleriyle yedirdi bana yemeğimi. Bir bana veriyordu, bir kendi yiyordu. Ben ise sadece onu izlemekle meşguldüm.

    +Yarın ne yapacağız. Gideceğimiz yerler hakkında bir fikrin, planın var mı?
    -Doğaçlayalım istiyorum. Kaybolalım şehirde. Elbette gezilecek yerleri ziyaret edeceğiz önümüzde uzun bir zaman var. Biraz keşif yapalım, insanları tanıyalım sonrasında bir plan yapar ona göre devam ederiz olmaz mı?
    +itiraz edebileceğimi düşünüyor olamazsın değil mi?

    Gerçekten bu kızı ben yaratmış olabilir miydim?
    ···
  6. 81.
    +13
    Yemeğimizi yedik, akşama kadar odanın içinde aylak aylak takıldık. Kâh film izledik kâh muhabbet ettik. Gece bir şişe şarap istedim, balkona çıkıp etrafı izlerken bitirdik Funda ile.

    Sabah oldu ve kahvaltı etmeden yola koyulduk.

    Bir mekana oturduk, kahvaltı menüsü sipariş ettik. Sonrasında bir kahve. Garip gelmiyor mu size de? Artık kahve içebiliyoruz hiç şikayet etmeden.
    ···
  7. 82.
    +7
    Saat öğleye geliyordu, hava sıcaktı ve kalkmak istemedik. Biraz daha vakit geçirdik orada, soğuk bir şeyler içtik. Personel çok ilgili davranıyordu, tamamen oraya gelen kişilere adamışlardı kendilerini. Severek yapıyorlardı bu işi bence çünkü yapmacık değildi gülümsemeleri.

    Rehberi alıp biraz karıştırdık nerelere gidebiliriz diye.

    San Marco Meydanı, hemen yakınımızda görünüyordu. En büyük meydanı imiş bu şehrin.

    +Hadi gidelim
    -Oyalanmadan hem de

    Zaten yürüme mesafesindeyiz, hesabı ödedim ve ayrıldık oradan. Sadece biz değildik, belki yüzlerce çift vardı o an orada. Genci, yaşlısı derken her milletten aşıklar ortak bir noktada buluşmuştu. Biz de karıştık aralarına. Gerçekten büyük bir meydandı burası, etrafta eski mimari yapılar, meydanın ortasında farklı renkte taşlarla çizilmiş şekiller vardı. Etrafımız gerçekten göz alıcı derecede hayranlık uyandıran yapılarla doluydu. Meydanın ortasına geçmiş, hayretler içerisinde kendi etrafımızda dönüp oraları inceliyorduk.

    Meydanın hemen bir ucunda San Marco Bazilikası var. 800'lü yıllarda yapılmış olan bir kilise yapısı. Devasa bir kateral, göz kamaştırıyor. Bizans mimarisi imiş. Oraya yöneldik. Yapıldığı tarihin hakkını veren bir mimarisi var. Anlatamam size, görmeniz lazım. Yer yer isa resimleri işlenmiş belirli bölgelerine. Her görselin farklı bir hikayesi varmış.
    ···
  8. 83.
    +8
    iki saatten fazla zaman geçirmiştik tarihi yapıları gezerken. O kadar ihtişamlılar ki anlatamam. Yukarılara bakmaktan zaten boynumuz ağrıdı en sonunda.

    Canal Grande - Büyük Kanal

    Hani şu filmlerde falan gördüğümüz, binaların arasında teknelerin, deniz taksilerinin gezdiği yer. Kayıklardan bahsetmiyorum çünkü onlar daha dar ara yerlerde gezdiriyorlar insanları. Şimdilik burada bir tura çıkıyoruz ufak bir tekne ile. Dilerseniz grup haline daha büyük olanlara binebiliyorsunuz ama biz kimseyi istemiyorduk yanımızda, sadece biz ve kaptan. Kanal boyu ağır ağır ilerledik, bir yandan etrafı inceledik ve zaten kaptan da bize rehberlik etti. Kanalın sonuna geldik, tekrar karadayız ama asıl olay şimdi başlıyor. Kayıklara binmeye gidiyoruz. Dar sokaklarda, elinde kayığa yön verdiği kürek benzeri şey olan bıyıklı amcaların yanına. Hepsinin sesi nedense birbirine benziyor. Ha, unutmadan, bu amcalar insanları tura çıkardıklarında şarkılar söylerlermiş. italyan ezgileri yankılanıyor kanal boyu... Dım dım rım, rımmm.

    Her ne kadar bilmesek de bir süre sonra melodisine eşlik edebiliyoruz nihayetinde (;
    ···
  9. 84.
    +7
    Palazzo Ducale

    Bir saraymış, rehberde yazdığına göre. Fazla detaya inmek istemiyorum zira rehberde dükler papalar envai çeşit insan sayıyor ve ben hiç birini anlamıyorum.

    Yarın ilk durağımız burası olacak. Yarın diyorum çünkü her ne kadar fazla yer gezmemiş gibi görünsek bile yorucu bir gün oldu. Güneş batmaya yaklaştı zaten, otele dönüp dinlenmek istiyoruz.
    ···
  10. 85.
    +19
    Sizlerden bir ricam olacak. Okuyanlar en azından bir kaç entry girerek başlığı uplarsa, anasayfada en diplerden kurtuluruz. Verdiğim emeğin yayılması mutlu eder beni illa ki. Bu arada ben de biraz mola vereyim, gözlerim ağrımaya başladı.
    ···
  11. 86.
    +14
    Velhasıl kelam, tatilimiz gayet keyifli geçiyor. Daha fazla tur rehberliği yapıp, boşuna kafa şişirmek istemiyorum. Mutluyuz, gerçekten çok ama çok eğleniyoruz, yeni insanlar tanıyoruz, yeni yerler keşfediyoruz. E haliyle günden güne de yoruluyoruz. Ne garip dimi? Tatile gidince normalde çok daha fazla yoruluruz her zaman.

    -Hayatım
    +Efendim?
    -Devam mı?
    +Sen nasıl istersen. Ama bir kaç gün bence odadan hiç çıkmayalım olmaz mı? Çok yoruldum ben.
    -Ben de öyle, yorucu olduğu kadar keyifli de.
    +Bundan hiç şüphen olmasın

    Bugün buraya gelişimizim 12. günü. Neler neler oldu bir bilseniz. Başka bir şehire gittiğiniz zaman bile değişen hava koşullarına alışmak zaman alırken, biz bambaşka bir iklime geldik. Yorgunluk da olunca insanın üzerinde ikimizde hastalanıp yataklara düştük. iki deli, hasta ve bitap bir halde kendi kendilerine yettiler bir kaç gün. Mesela bazı yerlerde karaoke sahneleri vardı, beraber şarkılar seslendirdik, düetler yaptık. Çizim yeteneği kadar sesi de güzelmiş sevdiğimin. Bir kez daha etkilendim ondan. Bazen de şık bir restaurantda yemek yerken, ricada bulunup serenat yaptım gözlerinin içine bakarak. Binlerce fotoğrafımız oldu. Kâh gülerken, kâh korku dolu gözlerle... Videolar kaydettik birbirimizin peşinde koşarken, partilere katılıp kendimizi kaybettik. Bazen de parklarda sabahladık elimizde şarap kadehleri ile. Mağazalar gezdik, yeni yeni kıyafetler aldık, hatıralar topladık. Hatta iki gün önce bir kostüm mağazasından giyinip kuşanıp prens ve prenses olarak gezdik aşıklar şehrini. Herkes ikimize bakıyordu. Fotoğraf çekinenler, selam verip el sallayanlar hatta kıskandıklarını açık açık dile getirenler dahi oldu biliyor musunuz?
    ···
  12. 87.
    +9
    Henüz ne zaman döneceğimiz hakkında bir fikrimiz yok. Özledim aslında rutin yaptığım şeyleri. Ama yılların üzüntüsünü silene kadar yılmadan devam etmek istiyorum.

    -Pikniğe gidelim mi? Günlerdir hep şehirde, binaların arasındayız. Çimenlere uzanıp sessizliğe dalmayı özledim.
    +Olur. Güzel olur hatta ya, binelim arabamıza, sürelim şehrin dışına. Vardır elbet güzel yerler. Ağaçların gölgesinin vurduğu, kuşların şarkılar söylediği, çiçeklerin süslediği bir yer buluruz mutlaka.

    Ben kendime kelime sihirbazı derdim, Funda da iyi laf yapıyormuş meğer.

    Hiç bir şey yok ama elimizde pikniğe dair. Alışveriş yapmak gerekiyor.

    +Hadi hazırlan alışverişe gidelim. Hazır yemeklerle gitmeyeceğiz herhalde dimi?
    -Tabi ki hayır. Sepeti var, örtüsü var, çatalı-bıçağı-kaşığı var. Çayı var, ocağı var. Neler neler lazım bize bir bilsen ohoo.
    +Hadi o zaman oyalanmayalım

    Bugün gitmeyecektik zaten, sabah erken saatlerce çıkmak lazım yola. Hem bilmediğimiz bir yere gideceğimizden yolun ne kadar süreceğini bilmiyorduk, hem de piknik dediğin öyle hemen yemek yiyip dönmek değildir ki. Erkenden gidersin, yer beğenirsin. Hazırlanırsın, örtüleri serersin yere, yiyeceklerini hazırlar koyarsın ortaya. Oturur bir çay demlersin ilk önce, çayla beraber hafif bir kahvaltı yaparsın. Sonra gezmeye gidersin ağaçların arasında, başka türlü zevk alamazsın ki öyle değil mi sizce de?

    Büyük bir markete geldik şimdi, ikimiz de birer alışveriş arabası aldık. Birimiz yiyecekleri halledecek, diğeri daha teknik şeyleri. Eh, görev dağılımı şimdiden belli oldu dimi? Yiyecekleri Funda, teknik elemanları ben alacaktım. Ayrıldık marketin içinde ama görmeniz lazım. Dışarıdan biri baksa bize zanneder ki özel göreve hazırlanıyoruz. Birimiz tahrip edici maddeleri hazırlarken diğeri teknolojik ekipmanı dizmekle görevlendirilmişti.

    -Sen yiyeceğimiz şeyleri ayarla, canın ne isterse at arabanın içine. Ufak ufak şekerlemeler vardı ya, onlardan da al biraz, yolda giderken iyi oluyor. Bende örtüleri, ocağı ıvırı zıvırı alırım kasada buluşuruz yine.
    +Tamam ben şuradan başlıyorum o zaman. Senin alacağın şeyler daha arkada kalıyor, endamlı endamlı yürü de bi bakayım sana hadi (pis pis sırıtarak)
    -Uyuz (neden güldüm ki ben buna)
    +Muah (bir öpücük attı uzaktan uzaktan, yanına koşasım geldi)

    Eveet, şimdi gelelim işin zorlu kısmına. Neler lazım olabilir. Tabak, bardak, bıçaklar, genel mutfak gereçlerini alalım bakalım ilk önce. Sonuçta ellerimizle yemeyeceğiz dimi? Yani. Peçete ve ıslak mendillerden alayım, kesme tahtası da lazım olacak, nerdeydi onlar... Hah, gel bakalım sen de. Ne kaldı geriye? Üzerine oturabileceğimiz minder tarzı şeyler var mı acaba. Yastık falan.

    -I'm sorry, can you help? (pardon, yardımcı olabilir misiniz?)
    +Yes? (buyrun?)
    -I'm looking for a pillow to sit on. (üzerine oturmak için yastık arıyorum.)
    +for a nature trip? (doğa gezisi için mi?)
    -Yes. (evet.)
    +you can find at the back of aisle two from here. (buradan iki koridor arkada bulabilirsiniz.)
    -Thank you so much (çok teşekkürler)
    +I would ask. (rica ederim)

    Evet, minder tarzı şeylerin yerini de öğrenmiş olduk. Umuyorum ki örtüler de oralardadır. Evet, tahmin ettiğim gibi, tekstil ürünleri buralardaymış. Pofuduk iki yastık, büyük bir örtü bunlar da tamam. Ee, başka? Bize bir ocak lazım, ama bir daha kullanılmayacak nasılsa. Geçenlerde görmüştüm başka bir markette, tek kullanımlık ızgaralar vardı yakacağı falan içine kit halinde. Burada da var mıdır acaba. Gezelim bakalım, hem gözüme çarpan bir şey olursa aklıma gelmeyen onu da alırım.

    Çay lazım, çaydanlık lazım. Çaydanlık bulalım Can. Hey yavrum be, aile babası Can. (triplere bakar mısınız)
    Bu da tamam. Şimdilik aklıma başka bir şey gelmiyor, Funda'yı bulayım bari o bilir neler gerektiğini.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 88.
    +6
    -Hayatım ben bir şeyler aldım ama ekgib var mı bir bak istersen. Örtü, minderler, çaydanlık falan. Temel mutfak gereçlerini dizdim valla, ev mi tutsak ne?
    +Haha, şapşal (gülümseyerek) bunlar yeterli aşkım, zaten tek seferlik şeyler bunlar. Hepsi akşama çöpe gitmiş olacak.
    -Eh yani, haklısın.

    Funda da yiyecekleri almıştı. Poşetleyip arabaya yerleştirdik her şeyi ve otele doğru yola koyulduk. Odaya çıkarmaya gerek yoktu zaten sabah çok erken saatte yola çıkacaktık. Odamıza geldik, duşumuzu aldık, biraz sohbet muhabbet, televizyon falan derken fazla da oyalanmadan uyuduk.
    ···
  14. 89.
    +7
    Ertesi gün...

    Saat sabah 05:00...

    Alarm çalmaya başladı.

    +Can, Can'ım. Uyan hadi birtanem yola çıkmamız lazım.
    -Güneş doğmuş mu?
    +Henüz değil canım.
    -Gitmesek olmaz mı ya uyusak sarılıp (o kadar uykuluyum ki söylediğimi anlamış olması sevindirici)
    +Olmaz, hadi kalk bakalım o kadar hazırlık yaptık. Hem daha alacağımız şeyler de var. içecekler alacağız, su alacağız unutma bak.
    -Pıfff (sabahları uyanma efekti) hıığğğğhh (esneyerek gerilme efekti) Hazırlan hadi o zaman. Bende bir sigara içeyim.
    +içme sabah sabah aç karınla
    -Ben de seni seviyorum hayatım (karşı atak, saldırı savuşturma, defans. ne derseniz artık)

    Funda hazırlanmak için bayoya girdi, ben de bir sigara yakıp balkona çıktım. Hafif bir serinlik vardı ürperdim bir an. Yarıda attım zaten sigarayı da, içemedim aç aç.

    -Aşkım hadi çok sıkıştım!
    +Çıkıyoruuum.

    Kısa sürdü çıkması, zaten baloya gitmiyorduk değil mi. Gündelik bir kıyafet giyip, saçlarını bağlayıp çıkmıştı. Ben de hallettim işimi, eşimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçalayıp çıktım. Üzerimi giyindim ve terk ettik odayı.

    Bindik aracımıza, market arıyoruz sabahın 05:30'unda. Lükse bak. Kim ne yapsın bu saatte market açıp derkeen, karşımızda belirdi ışıklı tabela. Neyse ki en azından su alabilecek bir yer vardı. içecekleri şehrin çıkışından alıp fazla ısınmadan bir yer bulabileceğimizi düşünüyorduk.
    Bir büyük, iki de ufak su alıp tamamen yola koyulduk bu sefer. Haydi bakalım, ver elini bilinmezlik...
    ···
  15. 90.
    +7
    ilk önce şunu arka plana açıp bırakın gençler.

    https://www.youtube.com/watch?v=V4wQIHCAyn4

    Hafif bir müzik açtık, sakin sakin düştük yollara. Haritadan baktığımız üzere istediğimiz gibi bir yer bulunacak tek alternatifimiz vardı. O yöne doğru gitmeye başladık. Şehirden çıkmak üzereydik, sordum Funda'ya içecek bir şeyler alacak mıyız diye, çayın yanında muhabbet eder biz demleniriz dedi. Bak bak laflara bak sen. Almadık yani bir şeyler, durmadan devam ettik yolumuza.

    Bir saat geçti, daha dar bir yoldayız, hava aydınlandı sayılır. Ağaçlar var buralarda ama oturulabilecek tarzda bir yer çarpmadı gözümüze. ilerliyoruz...

    Yol gitgide daralıyor. Bir şerit gidiş, bir şerit geliş olacak kadar daraldı. Pek fazla ağaç kesmemek için sanırsam. Güzel bir düşünce, sonuçta bir orman kolay oluşmuyor.

    Eşlik ediyoruz şarkılara Funda ile, bazen usul usul slow bir şarkı bazen de tüm coşkularımızla avaz avaz bağırarak. Güzel güzel ilerlerken bir saniyeliğine Funda'ya takıldı gözüm, yola odaklanmıştı tamamen. Yüzünden yok olan gülümsemesini fark ettim, gözlerimi yola çevirdim.

    Tek hatırladığı şey, bir fren sesiydi Can'ın...
    ···
  16. 91.
    +5
    +CAAAN!!! HAYIR!!!

    .

    .

    .

    ...

    Zamanın duruşuna şahitlik ediyordum. Yerden kalkan toz zerrelerini gördüm, ağaçlardan düşen tek tük yaprakların havada süzülmelerini, arabanın savruluşunu...
    ···
  17. 92.
    +5
    2 saat kadar öncesi...

    +Aşkım bari bu sefer tak şu kemerini yalvarırım.
    -Yapamıyorum hayatım ısrar etme. Rahat edemiyorum. Boğuluyor gibi hissediyorum. Boğazıma dolanıyor sanki o kemer.
    +Yalvarırım Can, benim için, sevdiğin kadın için bir kerecik olsun tak nolur...
    -Tamam, ama daralırsam çıkarırım geri anlaştık mı?
    +Sen hele bir tak da, düşünürüz gerisini. Bilmiyoruz yolları aşkım korkuyorum, nasıl bir yere gideceğimizi bilmiyoruz. Bu kadar ısrar etmem normalde bilirsin.
    -Tamam tamam, bak taktııım (şlak!)
    +Seni seviyorum
    -Bende...
    ···
  18. 93.
    +6
    ilk defa taktığı emniyet kemeri, bu defa onu bana bağışladı...

    Evet... Ben Funda... Can'ın, Can'ımın, en değerlimin sizlere anlatmalara doyamadığı Funda...
    ···
  19. 94.
    +7
    Sırada ki parça bu beyler.

    https://www.youtube.com/watch?v=Exac0irmyX4

    +Can! Can aç gözlerini nolur. Bir kerecik aç. Bana bak. CAAAN!!! Aşkım. Hadi bak ben yanındayım. Güçlüsün sen sana bir şey olmaz, hadi bitanem. Kalk daha şarkımız bitmedi. Kalk nolur. Can. CAAANNNNNNNN!!!

    (Diyalogları türkçe yazıyorum beyler, ingilizceyle uğraşasım yok. kendi yazdığım hikayede kendim ağlıyorum aq)

    -iyi misiniz? (Çabuk olun acele edin burada kanamalı iki hasta var birinin bilinci açık görünüyor diğeri baygın acele edin!)
    -Hanımefendi beni duyabiliyor musunuz? Konuşabilecek durumda mısınız?(arkadaşlar daha hızlı hadi!)
    +Yaşıyor dimi? iyi mi o. iyi dimi? Ölmedi dimi? Ölmesin. Yarım bırakmasın beni. Ekgib kalırım ben. insan Can'sız yaşar mı hiç. Canımı yakmasın.
    -Lütfen gözlerinizle ışığı takip edin!
    -Hanımefendi! Bana bakar mısınız! (kurtarma ekibi hemen buraya gelsin. araç içinde sıkışmış durumdalar. ÇABUK!!)

    "Gitmezsin dimi be? Gitmezsin... Bırakır mısın beni bunca yaşananlardan sonra be adam. Kendini de beni de eksiltip gider misin hiç uzaklara? Ölme be adam, ölme. Beni sensizliğe gömüp de gitme be. Yalnız bırakma beni bir kez daha. Can'ımı alıp da gitme benden nolur. Aç hadi gözlerini, gülümse bana yine. Gözlerine bakayım derin derin. Gitme adam! GiTME! Razıyım bak, istersen bakma yüzüme ama bir hareket et be. Ufacık. Elini oynat mesela, göreyim ben onu. inan ağlamayacağım, söz. Akıtmayacağım yanaklarıma gözyaşlarımı ama sen yeter ki ölme be adam ölme lanet olası ölme!"
    ···
  20. 95.
    +5
    Birileri bi sigara getirsin aq. başka türlü geçmez bu dert bu gece...
    ···
    1. 1.
      0
      Bu hikayeye beni bağlayan bişey var ama hadi hayırlısı
      ···
    2. 2.
      +1
      paketi bitirtin bana be napıcam ben şimdi birader
      ···