-
26.
+2ikinci kez saldırdığında işten yeni çıkış yapmıştım akşam vaktiydi. yolda giderken hava da henüz kararmamıştı ara sokakta biri seslendi bana. "birader baksana buraya" ulan serseridir ilişmemek lazım dedim içimden. sigara falan istiyorsa vereyim gideyim yoluma dedim. "ne var" diye sordum. "gelsene bi buraya" diye ikinci kez söyleyince hadi hazırlan kavgaya deyip yaklaşmaya başladım. yürürken gözüme yerdeki mazgal takıldı. içinden hafif hafif su akıntısı vardı. mazgalı geçmeden durdum. adım atmadım. "söyle birader". gençten ses yok. başladı sırıtmaya. yine o donuk, mat pis sırıtışla. cebimden sigarayı çıkarıp yaktım. duman süzüle süzüle buna doğru ilerledi. gayet net duyacağı tonda hafifçe fısıldadım. "amk çocuğu". arkamı dönüp giderken kaldı bir hak diyordum ama müthiş bir çığlık duydum. "gelllll lannnn buraaayaaaaa!" telaşla arkamı dönüp baktım. kimse yoktu. sonunda onun da sabrı bitiyordu. biten sadece onun sabrı değildi. kuyuda ıslanan muska da her geçen gün özelliğini yitiriyordu.
-
27.
+2evin ilk sahibi ahmet diye bir adammış. kimi adam alkoliklikten kalkar hacı hoca olur ya, işte bu adam tam tersi. bir kız sevmiş. evi sırf onun için yapmış. kız başkasına yar olunca kafa gitmiş bu rahmetlinin. içkiye bulaşmış. ailesi unutur belki diye başkasıyla evlendirmiş, atta adam çoluk çocuğa karışmış ama nafile. her gün zil zurna her gün deli. sonunda karısı çocukları almış kaçmış. adam tek başına takılmaya başlamış. ebenin söylediğine göre "ama günahını da almayayım rahmetlinin" eklemesiyle de rahmetli kumara da bulaşmış. bir alacak verecek mevzusu olmuş. intihar mı cinayet mi bilinmez ama adamın bir gün cesedi bulunmuş evde. diz kapaklarından aşağısı yokmuş. kan kaybından gitmiş. sağ elinde de balta varmış. "oduncuydu zaten rahmetli, tüm mahalleli odununu ondan alırdı" dedi. polis evi detaylı araştırınca adamın bacaklarını evin arkasındaki kuyuda bulmuş. oraya nasıl gittikleri tam muamma. ne kadar alacaklı varsa cinayet şüphesi ile alınsa da sonuç çıkmamış. hepsi beraat. "ama ahmet de deliydi haa, sürekli evde kendi kendine konuşurdu" diye devam etti nine. "nasıl konuşurdu teyze, hele bir anlat, ne derdi?" kadın durdu. olmayan evin olduğu yere doğru baktı. "karısı gittikten sonra baya bir sonra tabi, durdane hanım yemek yaptı akşam gelin dedi. bizim bey de komşumuz ayıp olmasın, bak barışmışlar galiba diye gidelim dedi. tamam dedik ne bilelim. kapıyı açtı bu deli, içeride bir yemekler bir yemekler. hanımı yok yalnız ortada. burada o da diyor ama biz göremedik o an. bizim bey başladı yaprak dolması yemeye ben de bir tane alayım dedim." ee teyze sonra dedim merakla. "o an bi besmele çektim bir baktım dolma falan değil, bildiğin at takunu sarmış dolmaya koymuş önümüze. bizim bey hapur hupur yiyor. bir bağırdım, kalktık hemen. bizimki anlamadı olanları, ben de söylemediydim tiksinmesin diye ama oğul bir tuhaflık vardı adama." üniversitede bunlara karşı kendimi korumak için araştırma yaparken bir bilgi edinmiştim. ruhaniler belli bir süre geçince sahipsiz eşyaları sahiplenirlermiş. anlaşılan o ki, bu evi içinde ahmet beyle birlikte sahiplenmişlerdi. teyze dur durak dinlemeden anlatırken ben avucumda muskayı sımsıkı sıkarak asıl sorumu sordum. "teyze bu kuyu hala evin arkasında mı?"
-
28.
+2sabah olur olmaz toparlandım. artık bu işin beni aşacağına karar verdim. pılıyı pırtıyı topladım ve bağ evini terkettim. bir an önce eve gidip olayı enine boyuna aileme anlatmalıydım. onlar bir çözüm bulurdu. merkezdeki eve geldiğimde evde sadece annem vardı. mutfakta birşeyler hazırlıyordu. anne dedim seninle konuşmam lazım. tamam evladım dedi. aldım karşıma en ince ayrıntısına kadar anlattım. dedim bana akıl ver ne yapmam lazım. annem karşımda durdu öylece. bir şeyler düşünüyor gibiydi. sonunda konuştu. "kolayı var evladım. kendini öldür kurtul!" şok olmuştum. panikle sağıma soluma baktım. "anne ne diyorsun" dememe kalmadan bir kahkaha koptu. "ya ne uğraşyorsun işte öldür kendini rahatla" dedi tekrar. yumdum gözlerimi. tekrar ve tekrar ayeti okumaya başladım. kolumdan tutulup sarsıldığımı hissettim ama bırakmadım okumayı. ikinci kez daha şiddetli sarsıldım. dayanamayıp gözlerimi açınca annem ayakta şaşkınlıkla bana bakıyordu. "oğlum delirdin mi ne yapıyorsun" dedi. gerçek ile hayal birbirine girmeye başlamıştı. "bilmiyorum anne, belki de delirdim" dedim. bir kez daha ama bu sefer anneme olayı anlatmaya başladım. uzun uzadıya dinleyince "herhalde hastaneye yatırır" diye düşünürken hiç beklenmedik bir şey dedi. "teyzenlerin yanına gideceğiz, orada bunun çaresine bakarız". gerçekten de çaresi oradaydı.
-
29.
+3 -1artık olan olaylara iyice kafayı takmıştım. neydi bunlar, nasıl def edilirdi. en iyi tutar kapı ayetel kürsi'ydi. ir çok hadiste çelikten zırh gibi bahsedilirdi. yarım yamalak çocukluktan kalma biliyordum ama bu sefer savaş açar niteliğinde tamdıbını ezberlemiştim. zaman geçtikçe olanları normal görmeye başladım. biradere bir kere olayı anlatmayı denediysem de "lan yürü git" diye azarlamıştı. yıllar boyunca benzer bir olay yaşamadım. ta ki üniversite 1.sınıfa kadar. o zamanlar çömlerin bir numaralı tatili 29 ekim tatiliydi. ben de herkes gibi yarı tatil yarı da dersleri asıp memlete gelmiştim. ailem hala bağ evindeydi ben ise merkezdeki asıl eve gitmeyi kafaya koydum. e hala lise arkadaşları falan oradaydı. bastım gittim. gündüz arkadaşlarla takılıp akşam eve geçtim. eskiden tvlerde gece kırmızı noktalı filmler olurdu. gençliğin azgınlığı da var. bozduk abdesti yayıldım yatağa. gece neredeyse 2-3 arası olmuştu. bina da apartman dairesi ve çok nezih insanlardan oluşuyordu. çıt yok binada. tam gözüm kapandı kapanacak salondan bir bebek ağlama sesi geldi. salondan diyorum çünkü ses çok netti. ağlama sesi 3-5 saniye içinde kahkaha sesine dönüştü. ne oluyoruz demeden salondan onlarca insanın konuşma, kahkaha sesleri gelmeye başladı. zannedersin bizim evde parti veriyorlar. hırsızdır lan dedim ama kime yediriyorsun. çalsın gitsin ne varsa diyorum içimden ama çok iyi biliyorum ki alakası yok. o anda ya buraya gelirlerse ne yaparım diye düşünmeye başladım. gözlerimi kapatıyorum ama yok. kalbim göğsümü parçalayacak gibi atıyor. sese biraz kulak verince farkettim. tarifi zor olsa da betimleyecek en iyi kelime şu: tek ağızdan çıkan çoklu ses. ve ben sesi dinlerken başka bir ses daha duydum. antrenin halısından hışırtı şeklinde ayak sesi duyuluyordu ve ses gittikçe kaldığım yere yaklaşıyordu.
-
30.
+2akşam tvde takılmadan önce meyve kesmek için bıçak almıştım. bıçak da iyi olsun diye kurbanlık bıçaklardan birini seçmiştim. meyvelerin kabukları arasında bıçak öylece ilişti gözüme. bir cesaret kaptım bıçağı. aldım sağ elime. deli cesareti ile birlikte ne olacaksa olsun dedim. odanın iki kapısı vardı. birisi antreye bağlanan diğeri balkondan mutfağa bağlanan. demek ki o kadar cesaret yokmuş ki balkon kısmından çıkış yaptım. sonradan işin özünü araştırınca olayın detayını öğrenecektim. o odadan asla dışarı çıkmamam gerekiyordu. çünkü amaç zaten beni dışarı çekebilmekti. sebebi ise basitti. evde kuran-ı kerim olan tek oda yattığım odaydı.
-
31.
+2"bu ahmet bey değil mi" dedim kendi kendime. oysa ahmet beyi hiç görmemiştim ki. "ne önemi var" dedi iç ses. bu, o işte. adam yiyecekleri alıp o ahşap evine girdi. "lan bu ev yıkılı değil miydi". "izle sadece" diye uyardı iç ses. yürümüyor sanki uçuyordum. amacım bir an önce ahmet bey evin kapısını kapatmadan içeri girebilmekti. öyle de yaptım. orada, uzakta izliyordum. yemek masasının etrafında hızla havada dolanan mor bir bulut vardı. her turda masaya bir şeyler konuyordu. tabaklara yavaşça eğildim baktım. durdane teyzenin anlattığı gibi, sarım sarım sarılmış dolma gibi konmuş hayvan pislikleriydi. ama ahmet bey doya doya yiyordu. kahkaha atıyordu. mor sis onun kucağına oturunca adamın tahrik olmuş zevk bakışları parıldıyordu gözlerinde. titreyerek boşaldığını görünce adama büyük bir nefret hissettim. diğer yandan içimden "bu yaratığın yanında cenabet mi kalınır" diyordum. sanki ahmet bey bu düşündüklerimi duymuş gibi korkuyla ayağa kalktı. sis de peşinden. bir patırdı koptu. üst kata çıkıyorum. adam yere oturmuş sağ kolunu tutmaya çalışıyor ama beceremiyor. sağ elinde kocaman bir balta. balta mora boyanmış. ard arda iniyor sağ el. bacaklar diz kapağından ayrılıyor. ahmet bey sürünerek yatağa geçiyor. ama kan bir türlü bacaklarından boşalmıyor. yatağa uzanınca birden her yer kan gölüne dönüyor. adam titreyerek ölüyor. bacaklar ve baltaya bakıyorum. etrafta yoklar. hızla kuyuya gidiyorum. aşağıya eğilip bakıyorum. beni okuyan hoca kuyunun dibinde. "hocam ne yapıyorsun orada" diyemeden "bunu mu arıyorsun" diyor. elinde sudan parçalanmış muska var. kahkaha atıyor, evin salonundan gelen kahkahayla aynı. o anda eyvah ne yaptım diyorum. derken annem uyandırıyor. "kalk oğlum acil kalkman lazım"
-
32.
+2bütün sözlükmü cinli hikayeler yasadı mk
-
33.
+2çıktım balkona ama balkon pvc ile kaplı. geçtim mutfağa. elimde bıçak ne işe yarar bilmem ama o anda tutunacak dal. zannedersin zülfikar. gerçi kurban bıçağı olduğu için üzerinde arapça dua da var ama nedir tam hatırlamıyordum. ışıkları aça aça gidiyordum. antreye geçince hafiften bir mor sis belirdi. neredeyse tüm antreye kaplamıştı. içinden geçerken sanki bıçak onu ayırıyormuş gibi iki kenara ayrılıp duvar dibinde ince bir çizgi halini aldı. sonra o ince çizgi kıvrılarak halı kenarından banyonun altına geçti. bugün bile bilmiyorum belki hissiyat belki öngörü ama en son banyoyu bırakmıştım ve oradan içeri adımımı atmadım. kapının altından sızan mor ışık bugün bile aklımda. ışıklar açık halde odama geri döndüm. artık kararımı vermiştim. bu benim peşimi bırakmayacaktı. o mor sise, seslere ve onun eğlencesine karşı koyacaktım. bir dah aki sefere bütün hazırlıklıydım ama o da hazırlanmıştı. mor sis, bedene dönüşüp karşıma dikilecekti.
-
34.
+1Tırstırdın bin
-
35.
+1bizim bina da eskiydi ama duruyordu. oysa ki yanımızdaki o köhne ev yıkılmış ve yerinde yeller esiyordu. muskayı da öylece orta yere bırakamazdım. ne yapacağımı bilemeden etrafa bakınırken arkamdan yaşlıca bir kadının sesi geldi. "sen hacı ibrahimlerin torunu değil misin sen?" arkamı döndüm eskiden bizim karşı komşumuz durdane teyze. yaşlanmış gitmiş iyice. "evet teyze benim" dedim. yanına gittim. ananlar ne yapar babanlar ne yapar faslından sonra ben dolaylı olarak konuyu açtım. "teyze evi yıkmışlar ne zaman yıktılar?" "hiç uğradığınız yok ki mahalleye, ohooo çok oldu ora yıkılalı." içimden diyorum işim olmasa daha da uğrar mıyım buralara diye ama el mahkum dinliyordum ebeyi. bir ton laf saydı aradı. belli ki sohbet edecek adam arıyordu. ama bir cümleyi arada yakaladım. "... yaramadı bu ev onlara, zaten rahmetliye de yaramamıştı. torunlarına mı yarayacak sanki.". yanına oturdum. "rahmetli kim teyze?" teyze buruşuk çenesi ile biraz geviş getirir gibi hareketler yaptıktan sonra devlet sırrı söyleyecekmiş gibi ballandır ballandıra anlatmaya başladı olanları. her kelimesinde kayıp parçalar yerine oturdu. sonunda bana görüneni ne olduğunu ve muskayı nereye atacağımı biliyordum.
-
36.
+1her şeyin başladığı o noktaya, çocukluğuma, o ahşap eve, iki ayağın yanına dikilmiş baltalı görüntünün zihnimde belirdiği ana dönüyordum. elimde hocanın verdiği muska vardı. evin bir köşesine bırakıp arkamı dönmeden kaçacaktım. gerisini de hoca halletsin artık diye geçirdim içimden. ana caddelerden dar sokaklara girdim. sonunda eskimeye yüz tutmuş mahalleme ulaşmıştım. eve her yaklaştığımda muskayı avucumun içinde daha bir sıkıyordum. "sadece bırak ve kaç" tekrar tekrar bu cümleleri içimden geçiriyordum. ta ki evin önüne gelene kadar. orada ağzımdan farklı bir cümle dökülüverdi. "hasgibtir lan!". ortada ev mev yoktu.
-
37.
+1yazacaksan yaz ara veriyorsan söyle bekletme boşa
-
38.
+1iyi yazıyon takip artı şuku ama yarıda bırakırsan seni sülaleni ve nick6 nı gibertirim
-
39.
+1tuhaf amk yaz sen rez
-
40.
+1son üç part...
bağ evinde gözlerimi açtım. nasıl bir rüyaydı o! annem uyandırınca ne oldu diye sordum. "oğlum sorma, senin cinci hoca kalkmış gelmiş buraya kadar. kapıda seni bekliyor." şaşırmıştım. "ya anne adam bizim memleketten buraya niye gelir onca yolu". dememle birlikte kafamda jeton düştü."kalk kalk çabuk" dedikçe annem. son hesaplaşma bugündü. "tabi" dedim, sen geç hemen geliyorum. annem dışarı çıktı. ben de dışarı çıkmadan mutfaktan keskince bir bıçak aldım. bu iş burada bitecekti. dışarı çıktığımda annem bahçe kapısının hemen önündeydi. ayaklarının dibinden köpeklere su vermek için açtığımız yalak musluğunun suyu akıyor ve ufak bir dere oluşturuyordu. "gel bak ilerde. bahçeyi dolaşadurun dediydim ileriden geliyor". nefesimi tutup "ya allah" diye bıçağı çekip saldırdım. keskin bir kahkaha, morlaşan bir bulut bekledim. oysa sadece ağzından kenarından süzülen kanı gördüm. bir de hocanın "yapma evlat!" diye haykırışını duydum. bıçağı çektiğimde kızıl kan bıçaktan ellerime süzülüyor annem ise yavaşça yere yığılıyordu. -
41.
+1devamm panpa
-
42.
+1Bugun sahura kadar son parti yazip bitirecegim ama suan misafirlikteyim. Bomba bir finale hazir olun.
-
43.
+1bi bitmediniz dıbınakoydumun deli cincileri
-
44.
+1Tüylerim tiken tiken rez
-
45.
+1ayaklandım yavaş yavaş evin arsasına daldım. hala yerde tahtalar, kırık dökük parçalar vardı. arsanın arka tarafı genişçe bir bahçelikti. biraz ilerleyince taştan kuyu gözüme ilişti. üzerinde betondan bir kapak vardı. kapağı ittim. o an aklımdan neler neler geçti ama hiçbir şey yoktu. az bir su birikintisi dipte yalan yanlış parıldıyordu. fırsat bu fırsattı. muskayı suya fırlattım. sihirli bir patlama falan bekledim ne bileyim bir nur gelir gökten diye ama hiç bir şey olmadı. kafan huzurlu bir ıslık tutturarak annemin yanına gittim. eve dönme zamanıydı. hocanın her dediğini yapmıştım. ama yine de bir yerlerde bir hata var gibiydi. sanki bir şeyi yanlış yapmıştım.