/i/Sözlük İçi

sözlük içi.
  1. 476.
    +2
    etrafımda bir anafor, kulaklarımın üzerinde bir uğultu..sanki sağır olmuş gibi hissediyordum..sağır
    olmuştum..başka bir şey daha duymaya ne tahammülüm, ne de dermanım kalmıştı..
    ne kadar kaldım öyle bilmiyorum..bayılmış bile olabilirim yorganın altında..sonra bir el beni sarstı
    hafifçe..yorganı üzerimden çekti..hafifçe döndürdüm başımı..robot gibi..
    tolga,
    "abi hadi kalk..okan gidiyor birazdan" dedi titreyen sesiyle..bana metanet vermeye çalışıyordu
    ama kendisinin de pek iyi durumda olduğunu söyleyemem..
    kaltım..gene robot gibi..odanın kapısına doğru yalpaladım..sandalyeme çarptım..devirdim..tolga
    omzumu destekledi..
    boynum kafamı taşıyamıyor gibiydi..sanki çok ağır, çok çok ağır bir örs yüzüme düşmüş, suratımı,
    boynumu, omurlarımı param parça etmiş gibiydi..göğüs kafesim içine göçmüş, dar gelen bir
    pantolon gibi sıkıyordu beni..ciğerlerim, kemiklerim eziliyordu..
    kapının önüne yaklaşmıştım ki, açıldı..çek çek valizlerinden biri,arkasındaki koridorda yan yatık
    vaziyette durur halde, üzerinde kabanı, yüzünde bulamaça dönmüş bir ifade ile okan göründü
    odamın eşiğinde..son kez..
    "kardeşim?.." dedi..kolları yarım açık, bana doğru yaklaştı..
    http://fizy.com/tr#s/1ah2hy
    ona doğru ilerledim..yalnız ayaklarım külçe gibi olmuş..resmen sürüyorum herde.."kardeşim?"
    dedi tekrar..
    "kardeşim." dedim. yaklaştık..sarıldık..abi kardeş gibi sarıldık..baba oğul gibi sarıldık..can-ciğer
    gibi sarıldık.."kardeşim... ağzına sıçayım böyle işin..kardeşim.." hönkürmüştüm resmen..hani
    böyle sinir ve yoğunluk üst üste gelince, ağzınızdan tükürüklü baloncuklar şeklinde çıkar ya
    cümleler..böyle şelale gibi dökülmeden, anan ölmüş gibi ağlamadan az önce..olur ya hani öyle..
    ···
  2. 477.
    +2
    "sus dıbına koyayım" dedi okan.."sus abi.. ağzına sıçıcam ben de..ağzına sıçıcam.."
    beyler ağlıyoruz.. ağlarken de okan bana "abi sus beni de ağlatacaksın" diyor, sanki zaten sesi
    çatallanmamış, gözlerinin seti yıkılmamış gibi..
    ben "aga ağzına sıçarım böyle işin.. dıbına koyayım böyle şeyin" deyip duruyorum..bir yandan
    hıçkırarak.. nefeslerim kegib kegib.. gırtlağımda bir balgam yumrusu.."ağzına sıçarım böyle işin.."
    başını gömdüğü omzumdan ayrıldı yavaşça, kollarımızı saldık.. yüzümüzü gözümüzü
    siliyoruz.. pancar gibi olmuşuz.. şebeğe dönmüş yüzlerimiz..
    "aga tamam valla bak.. aşağı inemeyeceğim" diyor bu, güya sanki benim yüzümden ağlıyormuş
    gibi, ama o benden beter halde aq..
    ben sümüğümü çekiyorum içime, tiner çeker gibi.. hırsla..kafamı sağa çeviriyorum.. tolganın yaşları
    boşalmış, tırnaklarını kemiriyor, gözlerini sağa sola döndürüyor tavana çeviriyor.. kaçıyor..
    biraz nefeslendik.. çıktım odadan.. elimin tersiyle sildim gözyaşlarımdan kalan artıkları.. valizinin
    birini kaptım tek elimle.. öbür elimi sırtına attım.. indik merdivenlerden..
    babasıyla annesi gelmiş..tv salonundalar, yurt müdürüne ve görevlilerine son teşekkürlerini ediyor
    olmalılar..
    yurdun dörtte üçü de oralarda.. herkes suskun..
    valizini kenarıya koyuyorum.. ellerimiz hala birbirimizin sırtında, omzunda..
    ben artık ağlamıyorum.. daha doğru, göz yaşlarım artık dışa değil, içe akmakta..
    bunun babasıyla annesi beni görüyor, babası "ha..tsigalko sen sin herhalde oğlum?" diyor. yarı
    gülümser, yarı bizim perişan halimizden etkilenmiş.. eliyle başımı okşuyor, yanaklarımı iki elinin
    arasına alıyor.. annesi sarılıyor bana..bir şeyler mırıldanıyor..
    vedalaşmalar..
    bütün dünya etrafımda girdap gibi dönmekte.. renkler..duvarlar.. resimler..köşedeki atatürklü duvar
    takvimi.. salonun kahverengi peluş koltukları.. insanlar..
    dışarı çıkıyoruz..
    ···
  3. 478.
    +2
    arada bir kaç kişi gelip gitti, tanıyanlar selam verdi.. henüz tanışmadıklarım yüzüme bile bakmadı,
    üniversiteler böyledir beyler,
    kızı, erkeği, herkes kendini kral sanar,
    ilk selamı senden bekler, fazla samimi değilse yüzüne bakma.. gözler daima ufuk çizgisindedir..
    dıbına koduğumun ciğersizleri..ne adamlarla kafa yormuşum o ilk sene... hele sonlara
    doğru.. düşündükçe şimdi bile sinirleniyorum..
    neyse..
    ufaktan insanlar gelmeye başlamıştı,
    ben öyle ruhsuz ruhsuz, dalmış etrafa bakınırken ebru geldi sınıfa, biraz sonra da beni gördü.. göz
    göze gelmemek için başka yöne baktım ama göz ucuyla da hareketlendiği farkettim.. umarım
    yanıma gelmez diye düşünüyorum..bir daha göz attım, yüzünde sanki ifadesini üzgün göstermek
    ister gibi bir çaba var..
    geldi aq..
    usulca oturdu yarım kıçlık boşluğa.. kaymaya zahmet etmedim.
    o kadar umursamaz haldeyim ki dünyayı, yüzüne bile bakmadım..
    bu bir kaç saniye durdu, sordu sonra,
    "okan okulu bırakmış galiba?" dedi..
    "öyle oldu" dedim.. robot gibi gene..
    "çok üzüldüm" dedi.. sesine matem havası katarak.
    "eminim üzülmüşsündür" deyip "ya bir git işine" dercesine yan yan gülümsedim..
    bu gene duraksadı.. gözlerini yüzümde hissettim, kafamı çevirirsem konuşacak
    biliyorum.. çevirmemek için çabaladım ama dönmek zorunda kaldım,
    irileşmiş ve bulutlaşmış kahverengi gözleriyle karşı karşıya geldim..
    ···
  4. 479.
    +2
    "canım.. sana bir şey dediğim yok benim. diyorum ya, varlığın bile acımı azaltmak için yeterli
    zaten"
    masada korkunç derecede bunalımlı ve duygusal bir sahne oluşmuştu, yanağındaki elimin
    üzerine koydu bir elini.. sonra dudaklarına zütürüp avcumu öptü tekrar tekrar..ben en derin
    bakışlarımdan birini istemeden de olsa atmaktayım o ara.. sanki boyut içinde bir boyuta bakar
    gibi.. gözlerim zum olmuş, gerilmişler.. yanlış anlaşılmasın, gene ansızın bastırabilitesi olan
    gözyaşlarımı tutmak için bütün bu çaba,
    mine nin yanında ağlayamam.
    o ara allahtan içecekler geldi de, bir şekilde o kaotik havadan sıyrıldık.
    bir kaç yudum aldık sessizce, sonra o sordu;
    "en yakın arkadaşındı, okan, demi? nilaydan filan yakın"
    boğazıma takılan yumru konuşturmadı beni, "evet" gibisinden kafamı salladım hafifçe,
    gülümsemeye çalıştım..son anda da zorla "öyleydi" diyebildim..
    "sanki ailenden birini kaybetmişsin gibi olmuştur?" dedi.."ben o tarz duygulara
    yabancıyım.. küçükken dedem, babamın babası vefat etmiş ama ben pek hatırlamıyorum tabi. o
    yüzden seni anlayamıyorumdur muhtemelen.. keşke acına ortak olabilseydim"
    bende dedemi küçükken kaybetmiştim beyler, aynı şekilde, babamın babasını. ve çok şükür ki,
    çok çok şükür ki o günden sonra da bir yakınımın vefatıyla yüzleşmek zorunda kalmadım. ta ki bu
    ölümden beter ayrılığa kadar..
    "ortaksın zaten" dedim gülümseyerek..bu sefer istediğim gülüşü yakalamış olmalıydım ki kız da
    biraz rahatladı..o sıkıntılı ifadesi azaldı.
    benim yüzümden, benim gibi sıkıntı yaşıyordu o da..sevdiği adamın acı çekiyor olması ve onun
    teselli etmek için herhangi bir argüman üretemiyor olması, ona da sıkıntı ve elem vermişti.
    ···
  5. 480.
    +2
    "selam, dostum olcay ben"
    sen kimsin aq, nerden çıktın?..
    arkadaşlar demin telefon çaldı kusura bakmayın
    http://fizy.com/tr#s/16ncb9
    "merhaba?" dedim.
    "dostum, basket oynuyorsunuz? değil mi?"
    yok aq fantezi yapıyoruz...
    "evet? ne oldu?"
    "bizle oynar mısınız?"
    "yorulduk ama çok.."
    "tamam bir daha ki beden dersine? ona göre 5 e 5 filan ayarlarız, ciddi maç olsun" * "
    "valla olabilir, hangi sınıfsın sen?"
    "makine 3. sınıfım ben, oynar mısınız?"
    "ya bana uyar, ama arkadaşlarla da bir konuş istersen" deyip başımdan savmaya çalıştım..lan
    ölüyorum yorgunluktan zaten...
    bu baktı arkaya doğru, "haa, tamam ben serhat a da söyleyeyim dur" dedi..vay aq, serhatla bu
    nerden tanışıyor? pekekentin tanımadığı yok..
    baktım bunlar birbirini görünce "kardişiimmm" mardişimm ayağı dönmeye başladı..hemen kaçtım
    ordan aq..tahammül edemem böyle vıcıklara..
    içeri doğru giderken hoca tam soyunma odalarının önünde önümü kesti,
    "nereye bakalım?"
    "hocam basket oynadık, öldük valla" arkadan da bizim elemanlar geliyor o ara, herkesin suratlar
    domates gibi..e bu kadar adamın böyle morarmasını sağlayacak olan şey basket ya da futbol
    değildir de nedir? birbirimizi gibmiş olacak değiliz ya..
    hoca baktı, "heaa orda zıplayanlar sizdiniz demi..e tamam sizin bitsin o zaman bu günlük, imza
    atıp çıkabilirsiniz"
    eyvallah..
    biz içerde giyinirken serhat da geldi,
    "beyler..haftaya bugün makine 3 lerle maç ayarladım (ayarladım!). oynuyorsunuz demi? tsigalko?
    oynuyorsun demi?"
    haftalar sonra benimle muhatap olmaya karar vermişti beyefendi,
    "bakarız"
    "ya kesin bir şey söyle"
    ···
  6. 481.
    +2
    "yanlış anlamışsın o zaman, öyle bir düşüncem yok..aksine daha fazla ihtiyacım var şu an
    tanıdığım insanlara.."
    "e iyi o zaman benim için de bir sorun yok..ben, sen öyle yapıyorsun diye tavır alıyordum"
    "tamam o zaman, sorun yok?"
    "yok okey"
    el sıkıştık..
    serhatla da aramız düzelmişti..gerçi ben nasıl bozulduğundan da emin değilim ya..neyse..
    @823 teşekkür ederim kardeşim, düşünüp ve ilgilenip bu şekilde yazman bile yeter *
    ama tavsiyeye pek de ihtiyacım kalmadı artık, en azından o yönde tavsiyelere.. artık biraz evinin
    adamı, çocuklarının babası olma adına tavsiyelere ihtiyacım var.
    basket maçına gelince,
    bazı taşların yerine oturması açısından önemli bir başlangıçtı.. çünkü ilerde "bu da nerden çıktı
    aq" demenizi istemem..
    ayrıca ne yalan söyleyeyim hoşuma giden bir anı, nasıl koyduk ama muallaklere * *
    bir işeyip geliyorum.
    aslında 1-2 parta bitirmeye planlıyordum bu gece ama entrylerinizle beni yüreklendirdiniz,
    yazmaya devam, yorumlarınız için teşekkürler *
    http://fizy.com/tr#s/1ai4uj
    ders bitti, giyinmişiz, ben artık mineyi derse uğurlayıp yurda döneceğim. güya erken bitirdik çıktık
    diyorum ama biz giyinirken sınıfın yarısından çoğu da kaybolmuş aq, hocanın garezi bize..
    kızlara karşı çok naifti pekekent, hatta biraz dedikodu vari şeyler de çıkmıştı hakkında daha
    sonradan başkalarıyla..
    çantaları yüklendim bizim binanın önüne doğru çıkıyorum ki, o ara yan yoldan aşağıya inen
    ebruyu gördüm..daha doğrusu ona benzettim önce, ama yanında biri de var, ufuk diye bir çocuk,
    bizim sınıftan..baktım şöyle bir, anaa..el eleler.. mi? gözlerimi kıstım, boynumu ileri uzattım,
    dürbün ayarı yapıyorum resmen, yanlış görmüş olmalıyım..ebru? ufukla, el ele ha? ha ha
    hasgibtir..mümkün değil..
    ···
  7. 482.
    +2
    "he, ha? hea evet evet, çıkarız tabi"
    bu tarz durumları pek sevmem (sevmezdim). aq şimdi bir de kızın tayfasına kendimizi
    kanıtlamaya çalışıcaz iki saat..sonra ben onu tayfamla (olmayan tayfam) tanıştırmak zorunda
    kalacağım... bu tayfalar aralarında kıyaslanacak... bissürü bissürü şeyler..pff..
    mine yi derse uğurlayıp hem yorgunluktan hem de bu yeni tiplerin baskısından sersem bir halde
    kendimi minibüse attım..
    e ne sanıyordun ki aq? kız öyle çölde gezen bedeviler gibi tek başına yaşıyor olacak değildi ya?
    elbette bir çevresi vardı(hemde ilk izlenim itibariyle oldukça elit bir çevresi)..senden önce..senden
    sonra da olacaktır..yani..
    yurda vardım,bir duş aldım. tolgayla lak lak ettik biraz, akşama doğru oda kalabalıklaştı..zaten
    bizim oda bir nevi kahve atmosferindeydi beyler..sigara da içilirdi, ben fitil olduğum için genelde
    balkon da ya da tek tük, hatır minnet içilirdi..
    üst katımız kumarhane.. * erbayların odası..orda genellikle içki alemleri döner, onun üstü de
    internet kafemiz *
    yani tabi böyle değil buralar da, biz o şekilde isim verdik aramızda..yoksa o kumarhane
    (batakhane) dediğimiz yerden daha çok bizim odada (kahvehane) oynamışızdır batağımızı
    bilmem ne mizi..
    o cuma gecesi, son derece zorlu bir haftayı daha geride bırakmanın verdiği yorgunluk ve
    gelecekte beni bekleyen "daha başka ne gibkoluklar var acaba" sorularıyla..yine ve yine sadece
    yarı yarıya huzurla uykuya daldım..bir de minenin arkadaşları çıkmıştı şimdi başımıza... kas
    babam kas..
    http://fizy.com/tr#s/20jsuy
    haftasonu mineyle anlaşıp buluşmadık, bunun çamaşırları bulaşıkları varmış (tipik kız bahanesi
    mi desem :p) benim de işime geldi açıkcası..çıkmaya başladığımız günden bu yana (ki 2 hafta
    filan anca olmuştu sanırım) en az 7-8 kere buluşmuştuk..ve beyler ben ilişkide, ne kadar
    seversem seveyim, biraz da nadasa bırakmaktan yanayımdır..
    çünkü öbür türlü insan yoruluyor yani..maddi manevi..gerek yok abartmaya..
    hafta sonum klagib erkek eğlenceleriyle geçti,
    ···
  8. 483.
    +2
    bu bir nevi "buluşalım (mı) ?" demekti. elbette ki onsuz geçen hafta sonunun ardından bu üstü
    kapalı kibar teklife balinalama atladım.
    yalnız atlamamla beraber de betona çakılmam bir oldu,
    keza bu akşam, arkadaşlarıyla tanışacağım akşam olacaktı.. öfffpss..beyler bilmiyorum o
    zamanlar ben mi fazla kasıyor muşum, ama yani, ne bileyim, siz de tedirgin olmaz mıydınız
    sevgilinizin en iyi arkadaşlarıyla filan tanışırken? bakalım bizi kabullenecekler mi?
    e pek çok ilişkinin de arkadaş onayı alamamaktan ötürü bittiğini düşünürseniz.. gerçi bizim
    gibimizde bile olmaz, isterse tüm dünya karşı çıksın, amerika iran a savaş açsın, titanik tekrar
    batsın, tır kadar göktaşı dünyaya çarpsın.. umurumuzda olmaz.. şahsen benim olmaz yani.. mine
    nin de olmaz... olmaz demi?
    bu sefer yurdun önünden alamayacaktım onu, çarşıda ünlü bir heykelin altında buluşmaya karar
    verdik, sözleştik.
    ben tam bir gaz ve çılgınlık hali ile, buluşmaya 4 saat kala hazırlanmaya başlayacaktım ki (bu
    hallerime en çok ben gülüyorum şimdi inanın * ) bir ses beni durdurdu.. beynimin içinden değil,
    yatağımın yan tarafından geliyordu.. tolga,
    "kasssmaaaaaaaa" dedi "hastasıyız dedeee" frekansında *
    baktım buna, gülüyor bin..ben de güldüm.."tamam lan.." oturdum yatağa.. başladık lak lağa..bu
    soruyor, "nasıl gidiyor, nedir, ne değildir" filan diye.. dedim iyi.. sonra aklıma geldi,
    "aga? sen de gelsene lan?..ihtiyacım var aq kurtlar sofrasına konuğum bu gece.."
    ···
  9. 484.
    +2
    2 kız, 3 sap var,
    iki de biz, 7 kişi toplam.
    evet, 1 sap dışarda gördüğünüz gibi.. yazık..
    kordonda dolanmaya başladık, hava soğuk.. elemanlardan birinin önerdiği yere doğru
    gidiyoruz.. zaten yol boyu kafe aq..geç otur işte birine sanki ne varsa..
    neyse biraz yürüdük, mekan güzel, dışarıda oturuyoruz ama üstü kapalı, ısıtıcılar filan da var,
    hava problem değil yani..iki masa birleşti, mine hemen sağımda, ben masanın en dış
    solundayım.. karşıda elif, fatih (zerzevat), murathan(sap) , necati (bizimki değil tabi), minenin
    yanında da merve diye bir kız daha... aferin..bu oturma planını sevdim.. hatunumun yanında erkek
    istemem.. giberün arkadaşını markadaşını.. arkadaş ayağı, züt ayağı..
    menü geldi.. herkes biraları söyledi..ben de tam söyleyeceğim ki, benim bebiş kola söylemez
    mi?..kıyamam ben sana ya, bırakır mıyım masada öyle seni? ver bana da bir kola! varsa diyet ver
    hatta.. zero şeker filan ver..
    oradan biraz muhabbet oldu, elif "mine öyledir ya, içmez pek" filan gibisinden tatlı tatlı ortamı
    ısıtıyor, elemanlar, "kardeşim sen de uydun, 4lüyü bozdun" filan diye yavşamaya çalışıyorlar..
    bak koçum..ben yeni tanıştığım adamlara "kardeşim" demekten pek hoşlanmam.. onların da bana
    demesini haz etmem... adamın imüğünü sıkarım..ama sıkamam.. yani o masada olmaz..
    muhabbet dönmeye başladı,
    ···
  10. 485.
    +2
    elif; kesinlikle tehlikeli bir kız... bir kere güzel..sizinle konuşurken açık kahverengi gözlerini asla
    kaçırmıyor, hatta o gözlerle sizinkileri delip geçmek istercesine vahşi..iştahlı bakıyor..ve size öyle
    bir konuşuyor, öyle bir muamele ediyor ki, o an karşısındayken kendinizi imparator gibi
    hissediyorsunuz resmen..ilgisi, sanki sadece size özel..o derece değer ve önem veriyor sizin
    ağzınızdan duyacaklara, ördüğü ağlara takılacak kelimeleriniz, sinek bekleyen örümcekler gibi
    bekliyor sinsice..
    tsigalko; tam bir peze.. öeöhmm.. neyse bu kadar tanıtım yeter sanırım *
    masa, genel anlamda stabil, ama potansiyeli de yüksek bir masa..şöyle tiplere bir previous yaptım
    da..hiç bir şey çıkmayacağı gibi, çok ama çok fazla şey de çıkabilirdi bu masadan...
    mine..birtanem..nasıl arkadaşların var senin böyle? çok mu aradın bu iki ucu keskin tipleri..yoksa
    sen de..ben de..aslında onlardan biri miyiz? ha?..
    bu gecenin son iki partı olsun arkadaşlar,
    http://fizy.com/tr#s/124hlk
    gece, ummadığım şekilde rahat geçmişti..elbette beni rahatsız eden bir takım noktalar kalmıştı
    içimde ama ben çok daha kötüsüne hazırdım, bu şekilde kurtarmak hoşuma bile gitmişti.
    elemanlardan 2 si başka yönlere dağıldı, biri elif i evine bırakacak, merve ile mine aynı
    yurttalarmış, onları da ben ve zerzevat bırakıcaz, sonra o nereye giderse gitsin aq bana ne..
    ···
  11. 486.
    +2
    bölünürken vedalaştık, herkesin ortak dileği ve temennisi (ki bence tamamen zorlama ve yalan)
    bir daha görüşmekten, hatta daha kalabalık olmaktan yana..ne var aq sanki kervan mı basıcaz?
    daha kalabalık olsan ne, az olsan ne..
    mine'lerin yurda doğru ilerlerken, biz biraz önden gidiyoruz yine (uçaraktan.. ikimizde çok hızlı
    yürüyoruz malum). bu sordu usulca,
    "nasıl çocuklar?" bu sevimli sorucuk ve "lütfen kötülmee" diye yalvaran tatlı bakışlar karşısında
    zaten kötü bir cevap veremezdim,
    "iyiler ya, fatih filan.. necati epey artist"
    -"öyledir o * "
    -"merve, elif, hoş kızlar onlar da, zaten senin çevrenin kötü olmasını bekleyemezdi ;)"
    -"hımm.. şimdi bu, iltifat mıı? yoksa ince bir ayar mı var acabaa * "
    -"ikisi de değil, olanı söylüyorum bitanem.. senin iltifatlara ihtiyacın yok * "
    burnuma tıklayıp,
    -"çok fenasın sen * "
    kızları yurda bıraktık, bu sefer mineyi ben öptüm, geçen sefer beni öptüğü yerden..tam yanağıyla
    dudağının birleştiği, o küçük çukurun, kavisin olduğu, et tatlı yerden.. bakalım bana yaptığın sana
    yapılınca nasıl oluyormuş küçük hanım *
    beklediğim etkiyi almıştım, burun delikleri bir an genişleyip daralmış.. yüzüne "obaa ne oluyoz
    yeauw" tarzı bir şaşkın gülümseme gelmiş, gözleri daha parlamıştı.. yanakları, soğuğun
    etkisinden farklı bir tonla pembeleşirken, bu genel konuşup,
    ···
  12. 487.
    +2
    döndüğümde odaya gelip yatağına kurulmuş bile, fal açıyor..
    "kanka naber? hayırdır, neye niyet ettin * ?"
    "iyidir aga, takılıyorum öyle ya, can sıkınıtısı..gel kumarhaneye geçelim, bizim çocuklar gene
    nevale sokmuşlar içeri ;)"
    "geçelim baba da..ben bir şey konuşmak istiyorum senle.."
    "konuşalım abi, hayırdır inşallah?"
    ben de kendi yatağıma oturdum, bu sefer konuyu gümbürtüye getirmemesi için oldukça ciddi bir
    duruş sergilemem lazımdı,
    "abi, bak, ciddi ciddi soruyorum tamam mı kaynatmayalım?"
    "allah allah, tamam la söyle çatlatma adamı?"
    "tolga, sizin nilay la aranız nasıl?" diye dimdiretk daldım konuya, zira artık benim de dolambaç
    yapacak sabrım kalmamıştı..
    "gene mi aynı şey.. taktın sende ha"
    "kardeşim..bak, sen de yakın arkadaşımsın, o da yakın arkadaşım, yani iyi bir varsa duymak
    isterim.."
    "ne olsun ki..tanıştık, öyle işte.."
    "hala konuşuyor musunuz?"
    biraz şaşırdı.. duraksadı, benim bir şeyler bildiğimi hissetmişti..
    "yani.. arada..ne... niye soruyorsun bunları hacı?"
    "peki o geceden sonra bir daha buluştunuz mu?... "
    ben aşırı stabil ve ciddiyim, o yüzden gır gıra da vuramıyor ama epey rahatsız oldu.. içimden,
    "lütfen yalan söylemesin" diye dua ediyorum zira bu adam, özellikle okan ın gidişinden sonra
    benim en yakınım ve en büyük destekçim oldu.. yani araya yalan girerse, benim için ve
    dostluğumuzun sağlamlığı açısından hoş olmaz..
    ···
  13. 488.
    +2
    epey duraksadı yine.. gözlerimin içine baktı tip tip..
    "aga belli ki sen bir şeyler öğrenmişsin zaten... nilay söylemez.. nasıl oldu anlayamadım.."
    "buluştunuz mu buluşmadınız mı?"
    "oha aq kanka bir de beyaz florasan yak tepemde, iyice sorgu moduna geçelim?"
    "tolgacım.. güzel kardeşim, tamam cevap vermek zorunda değilsin de, yani neden bu şekilde beni
    olayların dışında tuttunuz anlamadım yani.. kötü mü ettik sizi tanıştırmakla? insan biraz vefakar
    olur, iyi bir şey de olsa, olmasa da, sonuçta birer insan tanıdınız.."
    ben tribimi atıp, son kozumu oynamıştım.. artık duygu sömürüme dayanamayıp konuşmasını
    beklemekten başka bir şey yapamazdım...
    bir kaç saniye sonra,
    "tamam buluştuk, bir kaç kere... devamlı da mesajlaşıyoruz.. konuşuyoruz yani.. irtibat
    sağlam.. rahatladın mı aq?"
    evet.. epey rahatlamıştım..her şeye rağmen inkar edebilirdi... aferin tolga, koçumsun ;)
    şimdi konuyu son katmanına indirip, vurucu soruyu sorma zamanıydı,
    "beni, sana kontrol mü ettiriyor?" dedim, acımasızca...
    bu iyice fitil olmuştu.. kızardı hafiften.. yutkundu..
    umarım bir çeşit ispiyon oyununa alet olmamışsındır kardeşim, öyle görünüyor ama en yakın
    dostlarımın arkamdan beni gözetlemesi ve denetlemesi çok koyardı yani.. umarım bir şekilde
    kıvırırsın burdan..
    ···
  14. 489.
    +2
    öyle kaldık biraz,
    sonra ben, usulca çektim dudaklarımı, çok yavaş, o kadar yavaş ayrıldı ki birbirinde, bir türlü
    vedalaşamayan sevgililerin ellerinin ayrılışı gibi, bebeğin ağzından alınan emzik gibi.. dudaklarımı,
    dudaklarından kurtardım..ama tatlı bir inatla.. sanki hem bırakıyor, hem de bırakmak istemiyormuş
    gibi.. tutkalından ayrılan bir kağıt parçası gibi... gibi.. gibi işte...
    yüzüne baktım, gözleri eğikti.. yüzünde pek çok duyguların karışımından bir ifade..az önce
    ballandığım dudaklarında küçük bir gülümseme..
    sonra o da kaldırdı gözlerini, tekrar göz göze geldik.. sessiz gecemizin fonu deliler gibi çırpınan
    yüreğinin ritimleri olmuştu artık.. kendi göğsüme bitişik göğsünün altındaki kıpırtıyı, sanki
    benimmişçesine sahiplendim, ortak oldum heyecanına..
    gözlerimiz kararlılılaştı, anlaştı..bir kez daha birbirimize doğru eğilirken başlarımız, ellerimiz de
    omuzlardan, boyunlara kayıvermişti sihirli bir şekilde.. şahsen ben, hiç hareket ettirdiğimi bile
    hatırlamıyorum, kendiliğinden olmuştu sanki..
    bu kez çok daha ihtiyatsız bir araya gelmişti, birbirine bir kaç saniye evvelinden aşina dudaklar..
    ben, bu sefer tutkuyla öptüm onu.. yanlış olmasın, gene öyle naif, öyle kırılgan, hassas bir
    şekilde..ama artık korkmayarak,
    ve o,
    karşılık verdi bu kez,
    her türlü içgüdüden ve kolpalıktan uzak, birbirimize, birbirimizin en değerli özünden armağan
    ederken, başka hiç bir şey düşünmeye gerek duymadı beynim.. bomboş..ve sadece o ana
    odaklı..o anın duygularını, mümkün olduğunda katkısız ve saf bir biçimde kaydetmeye hazır. size
    bu satırları yazdığım şekilde..
    ···
  15. 490.
    +2
    biraz ileri sarıp, perşembe gününü anlatmak istiyorum, zira bu duygusal yakınlaşmadan sonra
    geçen ilk 2-3 günü anlatmaya kalkarsam burada mini boyutta ve son derece cıvık bir aşk romanı
    çıkabilir.. öyle ki, böyle sivilceli, 7 numara gözlüklü ergen kızlar bile okurken zorlanırlar o duygusal
    yapışkanlıktan ötürü..
    neyse, ne diyordum,
    perşembe günü,
    mine nin dersi o akşam erken bittiği için buluşmaya karar vermiştik yine,
    zaten hemen her gün buluşuyoruz,
    o gün de bunun dersinin bitmesini bekledim okulda, 1 saat filan anca sürmüştür zaten, geldi,
    çıktık, bizim mekana gidiyoruz.
    neyse mekana vardık, bir baktım, benim uğurlu masam dolu... (şu ilk oturduğumuz filan hani)
    pff.. şimdi sevgilinle geldin mi, o masaya oturacaksın yani arkadaş, hele ki bir de bu derece
    yakınlaşmışken..
    bu küçük aksiliği sineyi çekip karşılıklı oturmuş agalı magalı konuşan iki sap gerizekalı liseliyi
    (sözüm meclisten dışarı) orada bırakıp, daha iç taraftaki bölüme geçtik,
    oturduk, karşılıklı oturduk çünkü arka bölümde 2-3 masa daha dolu.. çoğu da arkadaş grubu, biz
    de öyle milletin gözü önünde görmemişler gibi sevişelim istemedik yani *
    gene klagib, pek çok şeyden konuşabildiğimiz ve konuştuğumuz her şeyden de zevk aldığımız,
    konuları çılgınca dallandırıp budaklandırdığımız bir akşam, bu karşımda gülüyorr, konuşuyorr,
    ama böyle cıvıl cıvıl, neredeyse cik cik leyecek, e ben çok mutluyum tabi.. düşünüyorum da, yahu
    ne bozabilir ki benim mutluluğumu? insan daha ne kadar mutlu olabilir? bizi ne ayırabilir lan?
    bizden daha uyumlu kim olabilir?
    ···
  16. 491.
    +2
    düşünüyor..ve hayatla inceden inceden dalga geçiyorum.."hahaha..mutluyum olum ben..mutluyuz
    biz, var mı lan?! var mı aq?!"
    ama büyük konuşmamak gerekir..diyorum ya..kader asla uyumaz..ve siz tam dalmışken saldırır..
    arka bölüme açılan koridorun ağzına, yani kafenin dışına doğru bakan sandalye de ben
    oturuyorum, koridoru bizim bölüme bağlayan kemervari dizayn edilmiş geçiti görebilen
    benim..mine odanın içine bakacak şekilde oturuyor,
    neyse biz böyle cıvıl cıvıl ötüşürken kafenin elemanı gelip birilerine masa ayarlamaya başladı,
    "sizi böyle alayım isterseniz? burada boş var?"
    "tamam" dedi birileri..sesleri tanıdık geldi..ve işte o an, benim için zamanın ve canlı cansız her
    şeyin sabitlendiği o saniyede, bölme girişinde o yüzler göründü..oldukça tanıdık..
    tanıdığıma lanet ettiğim yüzler...
    gecenin son partını yazıyorum arkadaşlar, bu seferlik böyle olsun,
    biraz uzun tutacağım bakalım
    http://fizy.com/tr#s/1a5gkn
    ozan ve ayşen, girişte durmuş, içeride elemanın onlar için hazırladığı masayı tartıyorlardı..
    benim mekanımda..benim kafemde..benim saatlerimde..ne işi vardı bu şerefsizlerin?
    size söylemiştim beyler..yüzüm..lanet yüzüm ve onun, ruh halimi ortaya yansıtmaktaki karanlık
    hüneri..kim bilir gene ne şekle girmişti..
    mine, hafifçe arkasına dönüp, benim bir-iki saniyeliğine de olsa bakakaldığım ve ağzımı yüzümü
    kaydıran sahneye bakma gereği hissetti doğal olarak..ben toparlamaya çalışmıştım ama nafile
    tabi..
    sonra o da döndü önüne..tam ayşen-ozan yanımızdan geçer ve benim hafif arka sağ
    çaprazımdaki masaya otururken..
    beyler..
    çok..çok tuhaftı yahu..yani..nasıl oluyor da hala..ve hala..sadece onu görmek bile beni bu kadar
    dağıtabiliyordu? nasıl becerebiliyordu beni her şekilde mutsuz etmeyi? nasıl başarıyordu iç
    dünyamı altüst hale getirmeyi?
    ···
  17. 492.
    +3 -1
    nihayetinde yine göz göze kalabildik, ve bu kez, o malum masanın da atfosferinden mütevelli, baş
    başa gibiydik,
    o, bir gram bile değiştirmediği o soğuk-gülümser yüz ifadesiyle beni süzmeye devam ederken,
    ben baktım olacak gibi değil, salağa yatmaya karar verdim;
    "hayatım? bir sorun mu var?"
    bakmayı sürdürdü..
    "minecim?..bir..so.."
    "ben de aynısını sana soracaktım canım" dedi buz gibi..
    "yı..yo... neden?"
    "bilmem? sorun yaşıyor gibi görünen sendin" gülümsedi..bir pgibopat gülümsemesi..bir cellat
    gülümsemesi..az sonra ruhumu parçalarına ayıracak, baltasını bileyen bir cellat..
    daha fazla salağa yatamazdım, çünkü durumu toparlamak şöyle dursun kötüleştirmişti.. harbi
    adamı oynamaya karar verdim;
    "evet.. şey, görmekten pek hoşnut olmadığım yüzler gördüm doğrudur" dedim, sıkkın sıkkın..
    "hımm.."
    "ondan yani, biraz etkilenmiş olabilir, yoksa bir sorun yok bende yani... sen de yok değil m... "
    "ama etkilenmemen gerekirdi"
    sesi normalden bir perde yüksek çıkmıştı..
    "ne..nas"
    "etkilenmemen gerekirdi!"
    züt gibi kalmıştım.. sırtım terden yapış yapış olmuştu..tam bir şeyler gevelemek umuduyla ağzımı
    açıyordum ki yine konuştu,
    "onca şeyden sonra.. yaşadığımız onca şeyden sonra.. senin için yaptıklarımdan sonra...
    etkilenmemen lazdımdı tsigalko???
    bu sefer bariz şekilde yüksek sesle konuşuyordu.. yerimde sinip göz ucuyla etrafa bakındım.. yakın
    masalarda, insanlar kesin duymuştu
    acaba ayşen duymuş muydu?
    ayşen?
    hala ayşen diyorum?
    hala ayşen diyorsun tsigalko? farkın mısın? kendin de misin? kendimde miyim?
    ben üzerime hücum etmiş karanlık düşüncelerle boğuşurken, mine tekrar saldırdı,
    "hala bu kadar etkileyebiliyor seni öyle mi? her şeye rağmen?"
    ···
  18. 493.
    +2
    bırakmak zorunda kaldım..bu geniş adımlarla uçarcasına kafenin girişine doğru seyirtirken, ben
    tamamen donakalmış bir vaziyette arkadasından onu seyrediyordum.. çıkışa gelip kapıyı açmak
    için yanlamasına döndüğünde ekşimiş, ağlamak üzere olan yüzünü hayal meyal gördüm..
    önüme döndüm..
    beyler o an,
    yer yer yarılsaydı da,
    ben içine girseydim işte..
    batsaydım kalsaydım oraya...
    bir daha çıkmayacasına..
    yüzüm, gözüm boynum.. alev alev.. kafamdan aşağıya kızgın yağlar, kaynar sular akıyor.. midem
    bulanıyor... boynum başımı taşımıyor.. masaya yığıldım yığılacağım..
    öyle bir kaç dakika kaldım..
    neden sonra kafedeki aramın iyi olduğu çocuk geldi,
    "dostum, iyisin değil mi? yapabileceğim bir şey var mı şu an için?" dedi, elini omzuma koyup,
    oha aq..onlar bile olayın farkındaydı..bir daha yüzün tutarsa gel bu mekana işte..
    "yok..yok abi sağol.." dedim zorlukla.."hesabı... alayım ben.."
    "tamam bu gün gerek yok" dedi,
    "yok abi, olmaz öyle.." lan sanki yeterince utanmadık, bir de sen utandırıyorsun,
    "yok yok, bana yazdırıcam ben, tamam halloldu o iş..sen çık git şimdi peşinden hemen.. daha ilk
    çıktığı an gitmen lazımdı be abisi.."
    öyle mi yapmam gerekirdi?
    beyler
    ···
  19. 494.
    +2
    artık bambaşka biriydi...
    iyi geceler arkadaşlar..
    iyi geceler arkadaşlar,
    bu gece yazamayacağım malesef, tel den giriyordum..
    bu gece erken yatmam lazım zira yarın önemli bir gün gene.
    cuma akşamı acısını çıkarırız, görüşmek üzere ;)
    selamlar arkadaşlar,
    öncelikle yorumlarınız için teşekkür ediyorum, hoş bir atmosfer oluştu başlık altında. hikayeyi
    analiz etmeniz ve tartışmanız çok güzel zira ben de hala bu olaylar üzerinde dışardan bakan
    gözlerin değerlendirmelerine ihtiyaç duyuyorum . o açıdan yazdıklarınız benim için oldukça
    değerli, sağolun.
    hasbinallah kardeşimin analizi son derece güzel olmuş, aslında benim de vermeye çalıştığım şey
    bu, ama fıkra anlatıp sonra da espriyi açıklayan hıyarlar gibi görünmek istemediğim için, yorum
    kısmını size bırakıyorum, bu arkadaşımız da benimle aynı frekansta düşünerek yüzde yüze yakın
    doğru tespitlerde bulunmuş.
    diğer arkadaşlarımızın da tahmin ve teorileri gayet güzel, bakalım tutacaklar mı? hep beraber
    göreceğiz ;)
    bu akşam fener maçından sonra, bir sakatlık çıkmazsa 11-11.30 gibi başlayıp sabaha kadar
    yazmayı düşünüyorum.
    nevaleleri-mezeleri hazırlamayı unutmayın *
    gece görüşürüz.
    bir de şey,
    mine ile öpüşmemizi anlattığım partı biri eksilemiş,
    ... kız? burda mısın yoksa... ? *
    iyi geceler arkadaşlar,
    uzun gecemiz başlıyor
    http://fizy.com/tr#s/1ai2db
    ···
  20. 495.
    +2
    hala, bir şekilde,
    unutamamıştım ayşeni,
    sevgi.. nefret..intikam.. hangi duygu? bilemem..ama hatırlamanın iyisi kötüsü olmazdı söz konusu
    bu durum olduğunda,
    doğru.. hatırlamamalıydım..etkilenmemeliydim, mine nin dediği gibi.
    ama hatırladım,
    etkilendim beyler,
    yeniden ve yeniden..bu kez iki farklı kadeh tarafından, zehirlendim beyler..
    cuma günü,
    uyandım, giyindim-özensiz-
    okula gidiyorum, ama aklım gene çorba gibi, daha sabah kalkar kalkmaz elim telefona gitmiş ve
    her sabah görmeye alıştığı mesajı görememişti gözlerim:
    "günaydın aşkım * "
    bir doz zehir daha..
    sınıfa biraz erken vardım, buna rağmen gidip en arka sıraya gömüldüm, nilayla oturmak
    istemiyordum bugün çünkü hem ona kızgındım -ve üzerimdeki acının da etkisiyle bunun sebebini
    de haykırabilirdim yüzüne- hem de sorması muhtemel sorularla uğraşacak dermanım yoktu.
    neyse dersin başlamasına yakın bu geldi,her zamanki sıramızdan el kol yaptı bana "niye öyle
    oturdun?" gibisinden, ben de "boşver" gibisinden jest mimik sergiledim.
    ders boyu bambaşka bir alemde yüzdüm durdum,
    olayları değerlendirdim, durumu tarttım,
    ···