-
251.
+4önceki bölümlerde pub diye tasvir ettiğim yere doğru gitmek için çıktık yurttan,
ve bu kez,öncesinde tolganın yaralarına bandaj olan bu mekanın, teselli etmesi gereken fazladan
bir kişi daha vardı..
http://fizy.com/tr#s/1agyo9
epey içtik o gece yine..
epey konuştuk..
birbirimize yalandan teselliler veremiyoruz çünkü ikimiz de hırpalanmışız..ama tabi benim
hasarım, kimseninkiyle kıyaslanamaz..
bilmem kaçıncı biradan sonra saate bakmak geldi aklıma, 3 mesaj, 1 de çağrı gördüm..görmeye
imkan bulamadığım.
mine aramış, mesaj atmış..önce selam diyor..sonra hişt pişt diyor..sonra uyanınca beni ara
diyor...
hiç birini cevaplayacak gücüm yok..
telefonu tamamen kapıyorum.
beyler,
size şunu söyleyeyim,
mutluluklar, tutkal gibidir..evet..birbirine yakınlaştırır, yapıştırır adamı..
ama o mutluluklar, kaybolmaya görsün..ıslanmaya görsün o tutkal..eskimeye görsün..
kopuverir anında o insanlar..zorlarla, zorluklarla karşılaştıklarında.
acılarsa,
perçin gibidir.
öyle bir birleştirir ki insanı, ne rüzgarlar, ne yağmurlar, ne ateşler ne sular ayıramaz onları..
işte bu nedenledir ki, acılarla birbirine yaklaşan insanların dostlukları da, aşkları da , ailelik
mevhumları da, mutlulukla birbirine yaklaşanlara göre çok daha sağlam olur. -
252.
+4tolgayla bizi, acılarımız yaklaştırmıştı..sonra da hiç bir şey ayıramadı..
son iki senemizi ev arkadaşı olarak tamamladık..hala da sık sık görüşürüz. bu hikaye bitince ona
da okutacağım inşallah..mini spoiler oldu..ama olsun..gazoz değil ki bu, asidi kaçsın.
ertesi gün okula gidemedim..
sonraki gün de..
yurttan hemen hemen herkes gelip bir nevi taziyelerini sundu bana, necati ısrar etti, abi gel
gidelim okula, açılırsın diye..bin kurusu serhat hariç, beni tanıyan hemen hemen herkes bir
şekilde desteğini, sevgisini sunmuştu, sağolsunlar..
mine ile konuştuk telefonda..çok üzüldü..buluşmak istedi... o an beni teselli etmek için her şeyini
koyardı ortaya eminim..ama yalnız kalma isteğimi de saygıyla karşıladı..minem benim..ah bir de
sende olmasaydın?
çarşamba günü, nihayet kendimi toplamış, okula gitmeye karar vermiştim.
dersler öğleden sonraymış..
giyindim..özensizce..
aynaya baktım..göçmüş yüzüme, hafifçe morlaşmış göz altlarıma, kızıl göz kapaklarıma baktım,
sakalım uzamış, kirli sakala dönmüş..
hiç biriyle uğraşmadım..
paltomu, botumu geçirdim üzerime..
okula doğru yollandım..
arkadaşlar bir de şunu söylemek istiyorum,
malum son 2-3 yılda sosyal ağlar ve iletişim imkanları epey yol katetti. ama o zamanlar facebook
vb. yok..msn de görüntülü konuşma oturmuş durumda değil, zor..e gsm ve telekomünikasyon
desen, çok çok daha geride.. daha 3 yıl öncesine kadar bile avea balkon altına girince çekmezdi..
sözün özü, o yıllarda ha amerikaya gitmiş, ha öbür tarafa gitmiş.. hemen hemen aynı şey, aq
ankara değil, konya değil, trabzon değil van değil.. bulgaristan, yunanistan değil.. avrupa bile
değil..
adamla aramıza okyanus gir lan..
anlayacağınız connection..pek kolay değil..
http://fizy.com/tr#s/1aj6jl
son iki part olsun bu gece,
öğlen arası saatlerinde okula vardım,
geçtim sınıfa oturdum, kimse yok..keşke hep öyle olsa..
10-15 dk oturdum öyle sıranın birinde.. -
253.
+2arada bir kaç kişi gelip gitti, tanıyanlar selam verdi.. henüz tanışmadıklarım yüzüme bile bakmadı,
üniversiteler böyledir beyler,
kızı, erkeği, herkes kendini kral sanar,
ilk selamı senden bekler, fazla samimi değilse yüzüne bakma.. gözler daima ufuk çizgisindedir..
dıbına koduğumun ciğersizleri..ne adamlarla kafa yormuşum o ilk sene... hele sonlara
doğru.. düşündükçe şimdi bile sinirleniyorum..
neyse..
ufaktan insanlar gelmeye başlamıştı,
ben öyle ruhsuz ruhsuz, dalmış etrafa bakınırken ebru geldi sınıfa, biraz sonra da beni gördü.. göz
göze gelmemek için başka yöne baktım ama göz ucuyla da hareketlendiği farkettim.. umarım
yanıma gelmez diye düşünüyorum..bir daha göz attım, yüzünde sanki ifadesini üzgün göstermek
ister gibi bir çaba var..
geldi aq..
usulca oturdu yarım kıçlık boşluğa.. kaymaya zahmet etmedim.
o kadar umursamaz haldeyim ki dünyayı, yüzüne bile bakmadım..
bu bir kaç saniye durdu, sordu sonra,
"okan okulu bırakmış galiba?" dedi..
"öyle oldu" dedim.. robot gibi gene..
"çok üzüldüm" dedi.. sesine matem havası katarak.
"eminim üzülmüşsündür" deyip "ya bir git işine" dercesine yan yan gülümsedim..
bu gene duraksadı.. gözlerini yüzümde hissettim, kafamı çevirirsem konuşacak
biliyorum.. çevirmemek için çabaladım ama dönmek zorunda kaldım,
irileşmiş ve bulutlaşmış kahverengi gözleriyle karşı karşıya geldim.. -
254.
+3"tsigalko.. neden böyle davranıyorsun?" dedi..
"nasıl davranıyorum ya" dedim ukalaca ve başımdan savmak istercesine..amk kızı ne güzel
konuşmuyorduk ya biz hani? ne diye yanaştın gene..
"düşman gibi davranıyorsun" dedi..son kelimeyi hecelerken sesinin çatladığını farkettim.. gözleri
iyice dolmuştu..
hay aq..şu an en az ihtiyacım olan şey yanımda bir kızın ağlamasıydı... o yüzden biraz alttan
almaya karar verdim bütün sinirime rağmen.. ulan kendi derdim bana yetiyor zaten..bir de hala
evcilik oynuyorum amk yerinde.. nerden geldim şu derse..
"bak, ebru.. düşman gibi filan davrandığım yok.. yani, sen konuşmuyorsun zaten benimle, öyle
değil mi?" dedim ses tonumu tatlılaştırmaya çalışarak..
derin nefes aldı bu..gözlerim göğüslerini daha da toplu gösteren krem rengi kazağına kaydı bir an
için.. öyle, gayri ihtiyari..
"nasıl konuşayım?" dedi.. sesi hala titriyor... aq kesin ağlayacak.. artık öyle de desem, böyle de
desem kar etmez muhtemelen, alttan alsam, duygusala bağlayıp ağlar, daha beter kızsam,
ağırına gider ağlar..
her türlü taka bastık yani..
"devamlı beni gibtir eden biriyle nasıl konuşayım?" dedi..bu sefer biraz hırçın çıkmıştı sesi,
"ebrucum.. kimseyi gibtir ettiğim filan yok.. neler diyorsun allahını seversen? ya bak ben şu an
zaten kötü durumdayım, neden üzerime geliyorsun?" dedim ben de acılı bir tona bürünerek,
gene derin bir nefes çekti bu, "tamam özür dilerim o zaman..ben öyle, o acını paylaşayım diye
gelmiştim zaten ama, gene kabahatli oldum" dedi, hafiften acılı bir gülümseme ile, gözlerinde
biriken damlaları düşmesine izin vermeden silip hafifçe burnunu çekti, -
255.
+3damlaları düşmesine izin vermeden silip hafifçe burnunu çekti,
"tamam" dedim.."teşekkür ederim..ben özür dilerim eğer daha önce ve az önce bilmeden
yaptığım kaba davranışlar varsa.."
gülümsedi yine, hala gözleriyle ovuşturur halde.."tamam önemli değil..yanın boş mu?"
bir derin nefes de ben alıp "boş boş" dedim, anlayışlı görünmeye çalışarak..
"oturabilir miyim peki?"
"ebru bunu sorman gerekmiyor"
"ne bileyim... belli olmaz sana da..gene kalkar gidersin.."
o hareketime çok içerlemiş beyler,
siz siz olun, eğer gerçekten kanlı bıçaklı değilseniz, ya da külliyen nefret etmiyorsanız, asla bir
kıza bu tarz bir davranışta bulunmayın..gerçi kanlı bıçaklı adamla da yan yana ne işiniz olur
zaten..yani hem o zaman düşündüm, hem de şimdi düşünüyorum da, harbi büyük hayvanlık
etmişim kıza..ayıp denen bir şey var aq..
bu sözünün üzerine, "olmaz öyle bir şey yaa" dercesine manalı manalı gülümseyip koluna
dokundum, kafamı iki yana sallayıp,
"özür dilerim onun için de" dedim.
gene burnunu çekip güldü..avuçlarını tekrar bastırdı gözlerine, çantasına dönüp kitapları masanın
üzerine boşaltmaya başladı..
ben de biraz olsun vicdani rahatlama hissedip, nispeten huzur buldum..
ebruyla bu şekilde barışmış olduk..
http://fizy.com/tr#s/1aiv74
ders boyunca, bilmiyorum ya kasıtlı, ya da refleks olarak, ebruyla devamlı dirsek dirseğe geldik
(onun çabasıyla tabi)..
pff.. -
256.
+8lütfen bana hissettiklerin, her neyse, saplantı seviyesinde olmasın.. çünkü ne daha fazla kırmaya
ne de kırılmaya takatim var.. artistlik yapmaksa en son düşündüğüm şey zaten..
o yüzden..biz arkadaşız ebru.. sadece arkadaşız tamam mı?..sence de öyle? ha?
ders bitiminde, ebruyla beraber çıktık sınıftan, muhtemelen servislerin oraya kadar beraber
yürümek zorunda kalacağız.. sevgilisi olan bir adam için pek hoş bir durum sayılmaz zira
yanımdaki kız da yanlış anlaşılmalara mahal verebilecek seviyede..
sınıftan çıktık, koridoru geçtik konuşmadan, ben tam "servislere bırakayım seni istersen" diye,
zaten olacak olan (ve en fazla o kadarı olmasını temenni ettiğim) şeyi teklif edecektim ki tam bina
çıkışı merdivenlerinde mine yi gördüm,
derse gelmiş olmalı..
nedensiz bir tereddüt yaşadım,
sonra mine de alt basamaklardan kafasını yukarı doğru çevirip beni gördü, hemen tatlı tatlı
gülümseyip, buruk biçimde el salladı..
ben ebruyu filan unutup direkt yanına gittim benimkinin, merdivenlerin başında sarıldık.. öyle
sıcak, özlemle.. sadece ebruyu değil, okulun orta yerinde, onca insanın arasında olduğumuzu da
unutmuştum, unutmuştuk..
aman.. sanki çok da umrumuzdaydı.. benimdi o..ben de onun.. utanılacak ne varsa sanki..
sonra ayrıldık hafifçe, yanağıma bir öpücük kondurdu,
"nasılsın hayatım?"
"bildiğin gibi işte"
yüzümü okşadı, "ben derse girmeyeceğim canım.. çıkışta seni almak için geldim, bir yerlere
gideriz, konuşuruz biraz.. demi? yani istiyorsan.."
evet.. buna tam da şu an ihtiyacım vardı.."iyi yapmışsın, düşünceli sevgilim benim..ama dersini de
kaçıracaksın?"
"sorun olmaz kızlardan notları alırım ben" deyip gene gülümsedi.. öyle sıcak.. huzur veren bir
gülümseme.. zaten o andan sonra derse gideceğim dese de bırakamazdım onu.. -
257.
+6"tamam gidelim o zaman" deyip gülümsedim,
elimi omzuna attım, o da yine belime dolandı, minibüslere doğru yöneldik.
bir an ebru buralarda mı diye baktım ama etrafta ebru mebru gözükmüyordu..
eh..şikayet ediyor da değilim..bizi görmesi iyi bile oldu..ee ne demişler, bir musibet, bin nasihattan
yeğdir..
benim onca, kendimi ondan uzaklaştırma çabamdan çok daha etkili olmuştur, bizim mine'yle olan
aşk-sevgi dolu sahnemiz..
nihayet biraz olsun kendime gelmiş,içime huzur akmaya başlamış bir halde, mine ile dertleşmeye
gidiyordum,
kim bilir, belki de içerdi benimle *
...
arkadaşlar, bu gecelik burada bitirelim,
hepinize iyi geceler, görüşmek üzere *
ha bir de şu şarkıyı tekrar vermek istiyorum,
gece yatağınıza uzanıp ışıklar söndüğünde, eğer hikayeme ortak olduysanız ve değer
verdiyseniz,
dinleyin,
ve uygulamaya geçirin..varsa bir ihtimaliniz..çünkü şimdi tam zamanı beyler..dün geride
kaldı..yarın ise hiç olmayabilir,
bugün, tam zamanı..
http://fizy.com/tr#s/1agyo2
selamlar arkadaşlar,
on dakikaya başlıyorum, bu gece erken başlayıp erken bitirelim, değişiklik olsun ;)
belli ki, hayat bana gül bahçesi vaat etmemiş. -
258.
+4http://fizy.com/tr#s/1ahwmg
mineyle minibüslere atladık, merkeze gidiyoruz. yol boyu eli elimde, başı omzumda, öyle
sakin..sessiz konuşmadan oturduk. söyleyeceklerimizi masamıza saklıyorduk.
önce, pub tarzı bir yere zütürmeyi düşündüm ama sonra düşündüm ki, o tarz ortamlar için biz
fazla yeni bir çiftiz, mine de fazla iyi bir kız. ben gene kafelerden şaşmayayım..her oralarda da
içmek isteyen içer yani..
biraz kol kola yürüyüp kordondaki kafelerden birine oturduk. bu sıkma portakal söyleyince, ben de
tek başına alkol almak istemedim, aynısından söyledim.
bugün neden böyle apar topar buluştuğumuz, oraya neden oturduğumuz filan belli..ama mesele o
konulara girebilmek zaten,
mine karşımda, sanki hep "bir an sonra konuşacakmış" gibi bir ifadeyle oturuyor, gözleri sıkıntılı,
hani bir şeyler diyecek, ama konuya nasıl gireceğini de kestiremiyor..sözleri dilinin ucunda,
"bitanem..bir şey söylemene gerek yok" dedim.."yanımda olman bile yeter..karşımda oturmuş
gözlerime bakıyor olman bile yeter.."
gene sıkıntılı sıkıntılı gülümsedi..masanın karşısından uzanıp elimi yakaladı, ellerinin arasına
aldı..güç vermek, enerjisini paylaşmak ister gibi,
"her zaman böyle anlayışlısın değil mi?" dedi..başını yana eğdi..gözlerime bakmaya devam
ederek.."aynı durumda ben olsam şimdiye belki kahkaha atıyor olurduk..ama ben, seni nasıl
avutabilirim bilmiyorum :/"
"bu durumda kimse ne olursa olsun kahkaha atamazdı mine emin ol" dedim acı dolu şekilde, bu
hemen azarlıyorum sanıp,
"bak işte gördün mü..fidan dikeyim derken çam devirdim daha ağzımı açar açmaz" iyice sıkıntılı
bir ifade yerleşti yüzüne, uzanıp yanağını okşadım, -
259.
+2"canım.. sana bir şey dediğim yok benim. diyorum ya, varlığın bile acımı azaltmak için yeterli
zaten"
masada korkunç derecede bunalımlı ve duygusal bir sahne oluşmuştu, yanağındaki elimin
üzerine koydu bir elini.. sonra dudaklarına zütürüp avcumu öptü tekrar tekrar..ben en derin
bakışlarımdan birini istemeden de olsa atmaktayım o ara.. sanki boyut içinde bir boyuta bakar
gibi.. gözlerim zum olmuş, gerilmişler.. yanlış anlaşılmasın, gene ansızın bastırabilitesi olan
gözyaşlarımı tutmak için bütün bu çaba,
mine nin yanında ağlayamam.
o ara allahtan içecekler geldi de, bir şekilde o kaotik havadan sıyrıldık.
bir kaç yudum aldık sessizce, sonra o sordu;
"en yakın arkadaşındı, okan, demi? nilaydan filan yakın"
boğazıma takılan yumru konuşturmadı beni, "evet" gibisinden kafamı salladım hafifçe,
gülümsemeye çalıştım..son anda da zorla "öyleydi" diyebildim..
"sanki ailenden birini kaybetmişsin gibi olmuştur?" dedi.."ben o tarz duygulara
yabancıyım.. küçükken dedem, babamın babası vefat etmiş ama ben pek hatırlamıyorum tabi. o
yüzden seni anlayamıyorumdur muhtemelen.. keşke acına ortak olabilseydim"
bende dedemi küçükken kaybetmiştim beyler, aynı şekilde, babamın babasını. ve çok şükür ki,
çok çok şükür ki o günden sonra da bir yakınımın vefatıyla yüzleşmek zorunda kalmadım. ta ki bu
ölümden beter ayrılığa kadar..
"ortaksın zaten" dedim gülümseyerek..bu sefer istediğim gülüşü yakalamış olmalıydım ki kız da
biraz rahatladı..o sıkıntılı ifadesi azaldı.
benim yüzümden, benim gibi sıkıntı yaşıyordu o da..sevdiği adamın acı çekiyor olması ve onun
teselli etmek için herhangi bir argüman üretemiyor olması, ona da sıkıntı ve elem vermişti. -
260.
+4biraz da benim yüzümden.. zira beyler, ben yüzümdeki duyguları neredeyse hiç
saklayamam.. eğer mutluysam, sokaktaki köpek bile anlar,
ama eğer mutsuzsam, âmâlar bile görür yüzümdeki kırgınlığı.. sanırım en zayıf noktalarımdan biri
de budur..
gece boyu, gerek sözlerimizle, gerekse araya kelimelerle köprü kurmaya gerek kalmadan, kalpten
kalbe direkt olarak konuşmuştuk epeyce..
bir ara ciddi ciddi güldürdü bile beni, "bak" dedim, "sen de kahkaha attırabildin işte bana, ben
mümkün değil dediğim halde hemde * "
dönüş yolunda yine sessizdik.. maç sonrası rejenerasyon çalışması misali, biz de içimizdekileri
akıttığımız, kah gülüp kah duygulandığımız o güzel gecenin ardından, sakin, sessiz ve kendimizi
yenileme adına çalıştırıyorduk kalplerimizi.
yurdun önüne geldik,
"teşekkür ederim" dedim.. başka bir şey eklemeye ya da sıfatla güçlendirmeye gerek duymadım,
zira o an hayatım boyunca ettiğim en içten teşekkürlerden birini ediyordum zaten.. fazlası laf
kalabalığı olurdu..
o da bana uydu, yine elleriyle yanağıma uzanıp, sadece gözlerini kırpmakla yetindi.. söze gerek
bile yoktu.
ve bu kez veda öpücüğü, eskilerden epey farklı bir yerden, tam dudağımın kenarından yakaladı
beni, bir an için.. bütün iç organlarımın havada taklalar atmasına sebep olup nefes alışverişimi
hızlandırarak arttırdı kalp ritmimi.
"iyi geceler"
"iyi geceler bebeğim.. varınca mutlaka mesaj at" -
261.
+3o karanlıkta bile, yine kapıdan girip gözden kaybolana kadar, onu görebildiğim her saliseye
tutundum, çünkü ihtiyacım olacaktı onlara, rahat, belki huzurlu, belki bu kez karabasanlar
tarafından kovalanmadığım bir uyku için.. ihtiyacım olacaktı..
bazen şu arada gelip, tek cümleyle ayar vererek tatmin olabilen arkadaşlarla beynimi takas etmek
istiyorum,
öyle rahat ve gamsızlar ki..imreniyorum yeminlen.
http://fizy.com/tr#s/12810x
aynı şeyleri tekrarlayıp durmaya niyetim yok..zaten yeterince uzun bir yazı olacak,
o nedenle sizlere daha fazla bahsetmeyeceğim,
her defasında kaderime küfrettiğim gecelerden,
tam güzel bir espiri tutturduğumda aradığım tanıdık kahkalardan,
birinin, bir daha asla bana "kanka hadi mekana gidelim" diyemeyeceğinden,
düştüğüm anda kolumu öyle kuvvetle asılıp kaldıracak bir olmayacağından bahsetmeyeceğim,
bahsetmeyeceğim batak eşlerimin bir daha asla o kadar iyi olamayacağından,
bahsetmeyeceğim ikimizinde cüzdanları evde unutup, benim cebimden çıkan demirliklerle tek
simidi tek çayla yerken "olm çok fakiriz lan" diye gülüşemeyişimizden,
onun hiçbir zaman anlatamayacağı, benim dinleyemeyeceğim, özel hikayesinden hele hiç
bahsetmeyeceğim..
okandan bahsetmeyeceğim artık..
hele ki o gece dönüşte bir kes daha ağzımı yüzümü ters çeviren..hala masamın üzerinde
duran,unuttuğu, ip bilekliğinden kesinlikle bahsetmemem lazım..
o gece o bilekliği alıp koluma taktım ve nihayetinde, artık iyice çürüyüp eskiyen ipi kendini
koyuverip, geçen yaz bana farkettirmeden, yüzdüğüm denizin derinliklerine dalıp gidene kadar da
çıkarmadım.
http://fizy.com/tr#s/1ah03s
cuma gününden bahsedeyim biraz,
beden eğitimi dersimiz var, ben de daha önceden bahsetmiştim, iyi derece basketbol oynarım.
ve içine düştüğüm çıkış yolu olarak da ekstra içki, sigaraya başlamak ya da kokain çekmek pek
mantıklı tercihler gibi görünmeyince, ben de kendimi biraz spora verebilirim diye düşündüm.ne -
262.
+5güzel işte, it gibi terleyeceğiz, at gibi koşacağız, içimizde ne kadar acı varsa terlerimizle beraber
akıtıp gibtir edeceğiz bünyemizden.
bu arada bizim çocuklardan serhat da basketçi, hatta kulüp kariyeri de var ancak ben okul
takımlarından başka bir yerde oynamadım, o yüzden yarı-prof diyebiliriz. necati biraz oynamış,
başka çocuklar da var.. öyle bir 4 e 4 ayarladık hemen, takılıcaz, diyorum ya maksat ter atmak.
ama ben de topa değmeyeli neredeyse 2 sene olmuş.. lise son da üniversite sınavlarından dolayı
ilgilenememiştim.
neyse,
bekir ve tunahan var bu çocukların arasında, tunahan biraz pokemon, ama kötü çocuk değilmiş
yani. bu isimlerle hikayenin ilerleyen bölümlerinde daha sık karşılaşabilirsiniz.
biraz öylesine ısındık, necati karşı takımda, serhat o takımın kaptanı havalarında..o ara benle
konuşmuyor aq..nedendir bilmem, ama gibimde de olmamıştı..
biraz şut mut takıldıktan sonra başladık beyler,
ben şutör gard olarak oynarım ama tek potada 4 e 4 oynuyoruz, gard mard cart curt birbirine
karışmış durumda, sallamasyon takılıyoruz.
"5 te ara verelim 10 da bitsin" dedi çocuklardan biri..o ne aq mahalle maçı mı yapıyon.. kimse bir
şey demeyince kabul edilmiş sayıldı tabi bu öneri.
biz başladık, tunahan ve bekir benim takımdalar, çocuklar fena oynamıyor, hatta tuna da baskete
aşina ama topu kullanmak genelde bana kalıyor, ben de direkt pas yapıyorum filan.. yani öyle
kendimi gösterme, yırtma gibi bir çabam kesinlikle yok ki öyle tiplere de ayrı tav olurum. adam gibi
oynayacaksın aq işte, gibe sürülmeyecek davada havan kime? -
263.
+6peki tahmin edin karşı takımda, tam da bu özelliklerine kıl olunabilecek kim var?? kim var? bildiniz
tebriklerr *
ilk devre bir tane basket atabildik, onu da tunaya ben attırdım bauns pasla rahat bir pota altı
sağlayarak. bu gibiklerde 1 tanesi hariç hepsini serhat lavuğu attı. şutla attı, turnikeyle attı..iki
kişiyi çarşılayıp attı..ama bildiğin zütü yırtılmış durumda,
herif eski kulüp sporcusu, kondisyon filan eyvallah da, e tabi öyle 4 e 1 gibi oynayınca da bir
şekilde motor hararetleniyor.
baktım bu molada nefes nefese..ben de aşırı sinir olmuşum o artist hallerine, bir de kenarda 5-10
kişi toplaşmış ooo mooo çekiyorlar. "dur hele" bakalım dedim.. biraz biz de kendimizi zorlayalım,
paslanmış mıyız..
o ara çocuklar bana biraz sitem ettiler "aga sen kullan şut filan işte rahatken, paso pasa çalışma"
gibisinden, ben de "tamam, ben serhatı birebir savunacağım siz diğerleriyle bir şekilde yan yana
takılsanız yeter" dedim.
ikinci yarıya başladık, top elimde, azıcık sürüp direkt cepheden salladım potaya orta mesafeden,
soktum.
pota altından bir daha başladık, gene biraz daha sürdüm, bu sefer sağ çaprazdan * biraz daha
uzak bir mesafeden salladım, o da içerde -
264.
+4beni de o ara önüne gelen savunuyor, yani kime denk gelirse, adamlar gayet rahat zütürdükleri
için o ana kadar, adam paylaşımı filan yapmamışlar,
neyse ben gene başladım ki, pat! karşımda serhat bitti hemen..amk.. kendini gösterecek
ya..noktayı koymaya geldi aklı sıra.. zira kendisi o sahanın en iyi oyuncusu olmak zorunda, başka
kimse ondan daha fazla hava yapamaz!
epey birebir kapıştık bununla, ben inat ettim, bir ara iki kişi oldular, bizim adamlardan biri bom
boş, armut gibi bırakmışlar potanın dibinde, versem, öküz değilse (ki değildi) kesin rahat bir sayı,
vermedim aq, inadına ben sokacam o sayıyı, serhat hemen bağırdı, ama zaten önceki devreden
yorgun, nefes nefese aq surat pancar, "arkayı bırakma arkayııı!" diye, yardıma gelen puşt gene
yerine döndü,
"aha" dedim, gene birebir kaldık mı! iyice üzerine gittim, sırtımı potaya, gücü bacaklarıma verdim,
tüm gücümle kendimi potaya doğru savurdum.. normalde bu tarz olaylara hiç girmem, girsem de
genelde beceremem keza benim işim "şut". neyse, o pota altı birebiri sonucu attığım "kanca
benzeri gibko atış" da girer mi? girer. *
bizimkiler hemen "helal be aga! işte bu! adam nihayet oynamaya karar verdi!" diye gaz veriyorlar.
çok hoşuma gitti amklar * gururum okşandı yani (ahh ah)..
ama ben de daha ilk mücadelemde pestil oldum, uzun süre spor yapmamanın acı sonuçları. -
265.
+5yorulduğumu çaktırmadan, gene aynı şekilde başladım oyuna, ilk yarıda serhat ın yaptığı
bencilliği, bu kez daha iyi bir isabet oranıyla (%100 beyler, yanlış olmasın ahaha) ben
yapmaktayım.
serhat gene karşımda, gene bir ikili mücadele, ve yine gelen yardım savunması.. bunlar herhalde
gene kendim zorlayacağım sandılar, ama o bir kere olur aq..pilim kritik seviyeye gelmiş bir anda..
baktım gene pota altı konya asfaltı gibi, gene bir bauns sallarsın iki hıyarın arasında, tuna bom
boş turnikeyi bıraktı.
4 pozisyonda, sıfır hatayla maçı berabere pozisyona getirmiştik.
sonraki bölümde 3 tane orta mesafe şut daha sokup takımıma katkı vermeyi başardım, tunahan
da kendi çabasıyla bir birebir bitirdi, öbür basketi takımdaki diğer çocuk atmıştı sanırım, adını
hatırlamıyorum zira lazım da değil zaten.
nihayetinde serhat binine (evet diretk olarak ona, çünkü takımıyla bir problemimiz yok yani * ) 4
sayı geriden gelip 10 a 7 koymuş oluyorduk.
benim son şutumun isabetinden sonra maç bitince hepimiz "uaaaarrgghhh" sesleriyle kendimizi
yerlere bıraktık, kenarda da epey millet toplamış ha, bizim sınıftan olsun, beden dersi olan başka
sınıflardan olsun.. şöyle en az 20-25 kişilik bir seyircimiz vardı laan. (gülmeyin muallakler biz kulüp
çocuğu değildik aq, 25 seyirci ne demek!)
nefes nefese herkes birbirini tebrik ediyor, bizim takım ince ince alaya alıyor, "olsun aga artık bir
dahakine" gibisinden.. öylesine yaptığımız maç, umduğumdan çok daha hararetli ve rekabetli
geçmişti. ama çok eğlendim beyler, öyle böyle değil, bir an için harbiden de bana elem veren ne
kadar şey varsa unutmuştum. işte spor böyle bir şey.. lütfen gençlerimizi spora yönlendirelim,
bilinçlendirelim *
maç bitimi, biz iyice yorulmuşuz artık daha fazla "beden" yapmak istemiyoruz, saha çıkışına
doğru yönelmiştim ki, karşıdan uzun boylu sayılabilecek, bonus kafa bir elemanın bana doğru
yaklaştığını gördüm, el kol yapıyor bir yandan.. geldi, -
266.
+2"selam, dostum olcay ben"
sen kimsin aq, nerden çıktın?..
arkadaşlar demin telefon çaldı kusura bakmayın
http://fizy.com/tr#s/16ncb9
"merhaba?" dedim.
"dostum, basket oynuyorsunuz? değil mi?"
yok aq fantezi yapıyoruz...
"evet? ne oldu?"
"bizle oynar mısınız?"
"yorulduk ama çok.."
"tamam bir daha ki beden dersine? ona göre 5 e 5 filan ayarlarız, ciddi maç olsun" * "
"valla olabilir, hangi sınıfsın sen?"
"makine 3. sınıfım ben, oynar mısınız?"
"ya bana uyar, ama arkadaşlarla da bir konuş istersen" deyip başımdan savmaya çalıştım..lan
ölüyorum yorgunluktan zaten...
bu baktı arkaya doğru, "haa, tamam ben serhat a da söyleyeyim dur" dedi..vay aq, serhatla bu
nerden tanışıyor? pekekentin tanımadığı yok..
baktım bunlar birbirini görünce "kardişiimmm" mardişimm ayağı dönmeye başladı..hemen kaçtım
ordan aq..tahammül edemem böyle vıcıklara..
içeri doğru giderken hoca tam soyunma odalarının önünde önümü kesti,
"nereye bakalım?"
"hocam basket oynadık, öldük valla" arkadan da bizim elemanlar geliyor o ara, herkesin suratlar
domates gibi..e bu kadar adamın böyle morarmasını sağlayacak olan şey basket ya da futbol
değildir de nedir? birbirimizi gibmiş olacak değiliz ya..
hoca baktı, "heaa orda zıplayanlar sizdiniz demi..e tamam sizin bitsin o zaman bu günlük, imza
atıp çıkabilirsiniz"
eyvallah..
biz içerde giyinirken serhat da geldi,
"beyler..haftaya bugün makine 3 lerle maç ayarladım (ayarladım!). oynuyorsunuz demi? tsigalko?
oynuyorsun demi?"
haftalar sonra benimle muhatap olmaya karar vermişti beyefendi,
"bakarız"
"ya kesin bir şey söyle" -
267.
+1"tamam oynarız işte.."
"adamlar ciddiye alıyor, biz de düzgün gelelim"
neyse giyindik çıkıyoruz,
birden beni şeytan mı ne dürttü artık, biraz da az önce konuşmayı başlattığı için, bir anlığına
serhatla şöyle bir konuşayım bakalım dedim..
"serhat.. baksana bi"
geldi,
ben gayet asabi ve konuşmayı kontrol altına almaya çalışır durumda,
"olum, bir sorun mu var aramızda lan?" dedim.
bu hıyar,
"bak böyle lanlı lunlu konuşma bana" dedi, ama öyle artislik yaparak değil, daha ziyade kendine
yapılmakta olan artistliği savuşturmaya çalışarak
"ya tamam bırak..sen soruma cevap ver"
"abi bak bana öyle konuşamazsın"
"tamam sen soruma cevap ver"
"hala aynı frekanstasın serhat kavga edicez bak."
"tamam sen bana emretmeyi bırak okey?"
"okey okey..ee sorumun cevabını verecek misin?"
o an aşırı sinirlendi beyler ama gülümsüyorum böyle, resmen patlamak üzere olan volkan gibiyim
• bir daha ters cevap verirse bir anda girivericem.. hiç yoktan yere ağız burun gidicez..
neyse ki bu daha fazla tahrik etmedi,
"ya abi, sorun sende var bence yani..biz beraber takılıyorduk..ama sen kendin gitmeyi seçtin..biz
sana ulaşamıyoruz ki dıbına koyim? çağırıyorum bir yerlere gidelim diyorum, gelmiyorsun,
erteliyorsun.. en kral sensin aga sana yetemiyoruz.."
haydaaa..
ne diyor lan bu yarak?
ne kralı, ne ulaşılmazı..ne havası? lan ben ölmüşüm ağlayanım yok be bebe..
"serhat,sen kafanda kurmuşsun dostum öyle bir durum yok yani.. ulaşılmaz falan filan.. benim
derdim bana yetiyor.. artı ben size söyledim uzaklaşmamın sebebini, biliyorsun.."
"tamam sigara muhabbeti filan biliyorum da..yani senin hareketler artık bize karşı tamamen
antipatik, itici, bizi istemiyormuş gibi, bizle yan yana olmaktan rahatsızmış gibi..ben de sinirlendim
sonuçta... (burada cık cık cık efekti çok iyi gider)" -
268.
+2"yanlış anlamışsın o zaman, öyle bir düşüncem yok..aksine daha fazla ihtiyacım var şu an
tanıdığım insanlara.."
"e iyi o zaman benim için de bir sorun yok..ben, sen öyle yapıyorsun diye tavır alıyordum"
"tamam o zaman, sorun yok?"
"yok okey"
el sıkıştık..
serhatla da aramız düzelmişti..gerçi ben nasıl bozulduğundan da emin değilim ya..neyse..
@823 teşekkür ederim kardeşim, düşünüp ve ilgilenip bu şekilde yazman bile yeter *
ama tavsiyeye pek de ihtiyacım kalmadı artık, en azından o yönde tavsiyelere.. artık biraz evinin
adamı, çocuklarının babası olma adına tavsiyelere ihtiyacım var.
basket maçına gelince,
bazı taşların yerine oturması açısından önemli bir başlangıçtı.. çünkü ilerde "bu da nerden çıktı
aq" demenizi istemem..
ayrıca ne yalan söyleyeyim hoşuma giden bir anı, nasıl koyduk ama muallaklere * *
bir işeyip geliyorum.
aslında 1-2 parta bitirmeye planlıyordum bu gece ama entrylerinizle beni yüreklendirdiniz,
yazmaya devam, yorumlarınız için teşekkürler *
http://fizy.com/tr#s/1ai4uj
ders bitti, giyinmişiz, ben artık mineyi derse uğurlayıp yurda döneceğim. güya erken bitirdik çıktık
diyorum ama biz giyinirken sınıfın yarısından çoğu da kaybolmuş aq, hocanın garezi bize..
kızlara karşı çok naifti pekekent, hatta biraz dedikodu vari şeyler de çıkmıştı hakkında daha
sonradan başkalarıyla..
çantaları yüklendim bizim binanın önüne doğru çıkıyorum ki, o ara yan yoldan aşağıya inen
ebruyu gördüm..daha doğrusu ona benzettim önce, ama yanında biri de var, ufuk diye bir çocuk,
bizim sınıftan..baktım şöyle bir, anaa..el eleler.. mi? gözlerimi kıstım, boynumu ileri uzattım,
dürbün ayarı yapıyorum resmen, yanlış görmüş olmalıyım..ebru? ufukla, el ele ha? ha ha
hasgibtir..mümkün değil.. -
269.
+5beyler öyleymiş ama.
"allaahh allaahhh" çekip güldüm kendi kendime.. yukarı yürümeye devam ettim. ebruya bak
sen.. bizim sümsük ufukla ha..
bu ufuk dediğim eleman, en başlarda sınıf erkeklerini tanımlarken tanıttığım "sessiz ve telepati
yoluyla iletişim kuran" tayfadan.. devamlı en arka sıralarda, bir uyku ve sersemlik halindeler..o
yüzden biz onlara aramızda "miskinler" deyip taşak geçerdik.. hatta ebru da buna katılırdı..e şimdi
ne alaka aq?
gerçi ufuk dediğim eleman yakışıklı sayılır, hafif kilolu, kalınca, sevimli suratlı bir eleman, gideri
vardır yani, beğenen olur..ama ebru? valla çok şaşırdım beyler.
binanın merdivenlerinin önüne çıkıp mineyi bekledim, 1-2 dakikaya yanında bir grupla göründü,
beni görünce hemen bulutların arasından fırlayan bir güneş gibi daha da bir parlayarak, el salladı,
hızlı adımlarla yanıma geldi. sarıldık, öpüştük *
gene klagib naber, iyidir, konuşmaları..o ara bunun grubu da merdivenlere ulaştı, "bak seni
bizimkilerle tanıştırayım" dedi. grup aniden gözlerini dikip bana yoğunlaşınca ben biraz gerildim,
aq bedenden çıkmışım, saçlar filan incin.. yani sevgilimin arkadaş grubuyla tanışmak için ne
derece uygun bir durumdayım emin değilim..
bir sürü bir sürü isimler saydı 6-7 kişi bunlar, aklımda bir tek elif diye bir kızın ki kaldı bu ilk ayak
üstü tanışma esnasında.. elif baya hoş kız, siyah saç, beyaz ten kombinasyonu (ayşen
kombinasyonu diyebiliriz kısaca).
benimki dedi "bir akşam hep beraber çıkarız.. çıkarız demi canım?
"he, ha? hea evet evet, çıkarız tabi" -
270.
+2"he, ha? hea evet evet, çıkarız tabi"
bu tarz durumları pek sevmem (sevmezdim). aq şimdi bir de kızın tayfasına kendimizi
kanıtlamaya çalışıcaz iki saat..sonra ben onu tayfamla (olmayan tayfam) tanıştırmak zorunda
kalacağım... bu tayfalar aralarında kıyaslanacak... bissürü bissürü şeyler..pff..
mine yi derse uğurlayıp hem yorgunluktan hem de bu yeni tiplerin baskısından sersem bir halde
kendimi minibüse attım..
e ne sanıyordun ki aq? kız öyle çölde gezen bedeviler gibi tek başına yaşıyor olacak değildi ya?
elbette bir çevresi vardı(hemde ilk izlenim itibariyle oldukça elit bir çevresi)..senden önce..senden
sonra da olacaktır..yani..
yurda vardım,bir duş aldım. tolgayla lak lak ettik biraz, akşama doğru oda kalabalıklaştı..zaten
bizim oda bir nevi kahve atmosferindeydi beyler..sigara da içilirdi, ben fitil olduğum için genelde
balkon da ya da tek tük, hatır minnet içilirdi..
üst katımız kumarhane.. * erbayların odası..orda genellikle içki alemleri döner, onun üstü de
internet kafemiz *
yani tabi böyle değil buralar da, biz o şekilde isim verdik aramızda..yoksa o kumarhane
(batakhane) dediğimiz yerden daha çok bizim odada (kahvehane) oynamışızdır batağımızı
bilmem ne mizi..
o cuma gecesi, son derece zorlu bir haftayı daha geride bırakmanın verdiği yorgunluk ve
gelecekte beni bekleyen "daha başka ne gibkoluklar var acaba" sorularıyla..yine ve yine sadece
yarı yarıya huzurla uykuya daldım..bir de minenin arkadaşları çıkmıştı şimdi başımıza... kas
babam kas..
http://fizy.com/tr#s/20jsuy
haftasonu mineyle anlaşıp buluşmadık, bunun çamaşırları bulaşıkları varmış (tipik kız bahanesi
mi desem :p) benim de işime geldi açıkcası..çıkmaya başladığımız günden bu yana (ki 2 hafta
filan anca olmuştu sanırım) en az 7-8 kere buluşmuştuk..ve beyler ben ilişkide, ne kadar
seversem seveyim, biraz da nadasa bırakmaktan yanayımdır..
çünkü öbür türlü insan yoruluyor yani..maddi manevi..gerek yok abartmaya..
hafta sonum klagib erkek eğlenceleriyle geçti,
-
ccc rammstein ccc gunaydın diler 29 06 2025
-
sefalet hayatın tadını çıkartmasını biliyorsun
-
gecelik 2000 liraya arweni mi yoksa ruby mi
-
sefalet bu kadar laklak yeter
-
eczanelerde tıbbi amaçlı kenevir satilcakmis
-
ekran açık uyuyakalanlar
-
bikini giyen kadın net orozbudur
-
dumbki suyun kaynıyor
-
namiktan efsane bir donus geliyormus
-
bugunde odlek topal ordeke yakiyoruz
-
tüp mide ameliyatını hiç düşündün mü
-
fbnin yeni trans feri irfan naz
-
kolalarin tadi rezalet durumda
-
tatilimin bitmesine 21 gun kaldi canım sıkılıyor
-
48 yaşında adamsın be köpek
-
eger chpye basortulu bir kayyum atanirsa
-
konstant dayı sen
-
ablam ve annem siteye uye olmak istiyor
-
atalay filiz e ne oldu yakanali 9 10 yıl olmuştur
-
bir zamanların dağları sallayacaktım
-
tanri su an zamani durdursa
-
chpnin basina bas ortulu kayyum gelsin
-
karı düşürmek için ingilizce öğrenmeye çalışan
-
salona fayans döşetmeyi düşünüyorum
-
melek dayı dedik adam nonoş çıktı
-
yarin bol bol chpli aglamasi gorucez
-
böyle eskord varsa geceliğine 900 lira verirdim
-
fenerbahcenin travestili kutlama yapmasi
-
irfan degirmenci gay oldugunu aciklamis
-
ayak numarasi carpi kilo bolü boy eksi iki
- / 2