/i/Sözlük İçi

sözlük içi.
  1. 426.
    +1
    Rezzzzzzznaakf
    ···
  2. 427.
    +1
    Rezzzzzz 11
    ···
  3. 428.
    +3

    Hele şükür okuyan buldum seri atarim beyler

    ···
    1. 1.
      +1
      Sen adamsın :D
      ···
      1. 1.
        0
        eyv panpam
        ···
  4. 429.
    +1
    Rez alalım
    ···
  5. 430.
    +4
    mutlu sahnemiz arkadan gelen "oo gençler, bizi istemiyorsanız gidelim vallaa" lafıyla bölündü,
    döndüm baktım fatih, kapının ordan kafayı uzatmış sırıta sırıta sesleniyor, "bizi masada bıraktınız,
    siz burda oooh.."
    güldük..
    çıktığımızdan çok farklı bir modla masaya döndük..
    her şey düzelmiş gibiydi,
    sadece ufak bir pürüz beni rahatsız etmeye devam ediyordu ama... bile bile yangın çıkaran
    kundakçılar gibi, bilerek kavga mı çıkarmaya çalışıyordum ben??
    kendi kendimi, mineyi ve ilişkimizi sabote etmeye mi çalışıyordum?..kendimden utanmalıyım..
    günler geçerken, ben iyice kendimi kaybetmeye başlamıştım..
    sanki akıntıda, ne yelkeni ne de kürekleri olan bir bota, dahası ellerim de bağlı bir halde
    bindirilmiş gibi hissediyordum.
    nereye gidiyordum ben beyler?
    ne yapıyordum?
    mineyle ilişkimiz, atlattığı (sözde) son badirelerden sonra artık iyice sağlamlaşmış (görünürde) ve
    ciddi, uzun vadeli bir birlikteliğe doğru koşar adım gitmeye başlamıştı (ama ben buna hazır
    mıydım?).
    geçen süreç boyunca, bir iki kere daha yok yere coşup kavga çıkarmaya çalıştım..her iki girişimim
    de mine tarafından alttan alınarak önlendi.
    nihayetinde, döndüğümde yine kendimi yorgun ve mutsuz hissettiğim bir gecenin ardından (lan
    sanki maden ocağına çalışmaya gidiyormuş gibi gidiyordum zaten) bu kez mesajla epey sert bir
    kavga ettik... yüz yüze olmadığımızdan olsa gerek, bu kez alttan alma çabasına o da
    girmedi.. telefonla kavga ettiğimi gören tolga,
    ···
  6. 431.
    +2
    "aga sakin ol kırıcan" deyip güldü..
    ben de bunu tersledim "bi dur aq" gibisinden..o ara bir sıkıntı olduğunu anlamış olmalıydı,
    "noldu la gene?" deyip mahzun mahzun bakmaya başladı.. mesajı bitirdim, telefonu masanın
    üzerine çarpıp yatağa attım kendimi. ellerimi ensemin arkasında birleştidim.. öyle yıldızları izler
    gibi tavanı izliyorum.
    bu alnıma tıkladı, "hiişşt olm? ne oldu lan?"
    biraz daha öyle durdum... bu alçak sesle küfretti kendi kendine... neden sonra döndüm yatakta,
    dizlerimi üzerine kalktım..
    "tolga ben ayrılıcam galiba bu kızdan.."
    bu kafasını gömdüğü iddia programından bir an gözlerini kaldırdı, indirdi.. sonra bu sefer tamamen
    dikildi yatağında,
    "ne diyon aga sen?"
    "abi.. ayrılıcam..olmuyor?"
    "ya saçma sapan konuşma lan manyak herife bak ya..olum dünyanın kavga eden ilk çifti siz
    değilsiniz? bu da ilk kavganız değil? düzelir gene.. sinirle saçma saçma konuşup durma.."
    ben, sanki ruhu çekilmişçesine duygusuz ve ifadesiz bir halde devam ettim,
    "sinirli gibi görünüyor muyum sence?"
    "kafayı sıyırmışsın o zaman? olum millet kırılıyor lan dışarda aşksızlıktan, msnlerde ağlaşıp
    duruyor, iletilerine şarkı sözü yazmaktan bir hal oluyor.. senin derdin ne aq?"
    "kanka..bu problem farklı.. uzun vadeli bir şey yani.. bugünle alakası yok.."
    durdu biraz.. beni dikkatle incelemeye başladı.. endişeli bakışlarla sordu,
    "aldatma durumu filan mı oldu?"
    "yoo.. onla alakalı değil ya..benle alakalı.. sıkıntı bende yani.."
    ···
  7. 432.
    +3
    sinirle bir nefes çekti.. burun delikleri büyüdü..
    "olum bak..o akşam masada sizi izledim..ve emin ol sizin yerinizde olmak için çok şey feda
    edecek insanlar var..bir aşk bulmuşsun..bir ilişki tutturmuşsun.. bırakma..saçmalama.. neyse
    sorun, düzelir.."
    anlamak istemiyordu beyler..
    daha tolgaya bile bunu kabul ettiremezken, ben? kendi kendime nasıl ettirmiştim? nasıl olmuştu
    da bunca zaman varlığından bile haberimin olmadığı "öteki ben" bu kadar kısa bir zamanda böyle
    güçlenip o savaşı kazanabilmişti?
    kendimi şeytan tarafından ele geçirilmiş gibi hissediyordum... o sözler, benim sözlerim değildi..o
    ses.. benim sesim değildi..
    şeytan konuştu;
    "abi sevmiyorum ki ben ya?..muhtemelen en başından beri hemde... nasıl diyeyim.. ihtiyacım
    vardı tamam mı?..zor durumdaydım..öz güvenim yerle bir olmuştu... bir şeylere tutunmam
    lazımdı.. artık toparladım.. ihtiyacım kalmadı.."
    tolga beni şaşırtan bir şekilde bu son sözlerimi soğukkanlılıkla dinledi... oysa ben ana avrat
    dümdüz giderek üzerime çullanır diye bekliyordum.. sonra konuştu,
    "iyi abi..iyi. sonra gene yaşayan ölü gibi dolanırsın işte günlerce.. aferin..bir şey demiyorum.."
    lan herkes de bu ayşen sonrası halimle posta koyuyordu bana..o kadar mı kötü olmuştum ben o
    ara yahu?
    "tolga.. içmeye gidelim mi bizim yere?"
    "gibtir git.."
    "tolga... kanka ihtiyacım var..bak, böyle rahat konuştuğuma bakma.. çok doluyum oğlum.. bildiğin
    gibi değil.. konuşmamız lazım.."
    yüzü ekşimiş bir şekilde baktı..
    ···
  8. 433.
    +3
    "ah aq ah..başka biri var o zaman öyle mi? hay aq ya.."
    "yok kanka..başka biri de yok..ama başka bir durum var..gidelim işte.."
    "ne olum? muallak mi olmaya karar verdin? ne var??"
    "gelicen mi?.."
    "öff..sokayım sana ben ya..tamam hadi kalk.."
    üstümüze bir şeyler alıp çıktık..saat gecenin 11 i..kapı görevlisi murat abiye "abi bizi bekleme bu
    gece" diye artistlik yaptı tolga,
    murat abi;
    "ne o le pompaya mıa?" deyip ekgib dişlerini göstere göstere sırıttı.."bah kızıyor seyfettin abiniz...
    ben oturuyom daha epeycene, çok da geç galmayın, gapıya iki kere tıhlayın duyarım ben.."
    "abi sen yat ya, bizi ne beklicen.."dedim
    "yoh ben televizyon filan izleyom, duyarım, tıhlayın gelince"
    iç çekerek önüme döndüm..az önceki içine şeytan kaçmış, ukala halimin yerini, artık çökmüş,
    kederli bir adam almıştı..omuzlarımı düşürmüş ilerlerken tolga sırtıma hafifçe vurup konuştu,
    "duyalım bakalım ne derdimiz var.."
    http://fizy.com/tr#s/1agyqr
    anlattım beyler..ben istemesem de, dilim, içkinin verdiği kayganlığın da etkisiyle ağzımın içinde
    dolana dolana, anlattı..
    her şeyi değil belki ama, çok şeyi... hem de taa başından itibaren..
    kim bilir kaç saat geçirdik o masada..kaç bardak..kaç kadeh..kaç şişe içtik..epey bir hesap
    ödedik..gün neredeyse aydınlanırken de çıktık..daha doğrusu çıkarıldık kibarca, herifler artık
    mekanı kapamaya hazırlanıyor..beni bıraksan daha oturucam yani..
    tolga, gecenin 10 da birinde konuştu denebilir..ben, neredeyse hiç susmadım..ben sustuğumda
    ise..artık o da hiç konuşmuyordu..
    geldik yurda devrildik yataklara... sızıp kalmamdan az önce, hayal meyal duydum, derin bir nefes
    verir gibi söylediği kelimeleri,
    "zoorr işler abi..çok zor işler.."
    hafta sonu bir şekilde geçti..
    ···
  9. 434.
    +2
    pazartesi,
    mine ile aramız kötü.. biliyorsunuz kavga etmiştik..son kavgamız.. öyle olacaktı evet.. çünkü artık
    çoktan teslim bayrağını çekmiş, kalelerimi, limanlarımı teslim etmiş bir komutan.. kemerini
    kaptırmış bir şampiyon... koruması gerekeni koruyamayan bir gardiyan gibi..bir kenarıya çekilmiş,
    muzaffer olan karanlık güçlerin vereceği infazı bekliyordum.
    o düşünen.. yürüyen ve birazdan konuşacak olan adam başka biriydi..ana kuzusu tsigalko
    olmadığına eminim onun... ama kim olursa olsun..ne yapacak olursa olsun.. onun da geçmişinin
    pek kolay geçmediğini söyleyebilirim. belli ki onun da canını çok yakmış birileri.. çok ağır hasarlar
    bırakmış..
    şimdi o da, kanını, kanla temizleyecekti işte yerden.. sanki kaybedilenleri geri alabilecekmiş gibi,
    başka birinin umutlarını, hayallerini, mutluluğunu çalmak üzereydi..
    mineye mesaj atmıştım, sabahtan geldi..ben derse girmedim..
    önce kantinin birinde oturduk..
    kendisi uykulu, kızgın ve özür bekleyen bir yüz ifadeye sahip.. yüzü bembeyaz, gözleri
    kızarmış.. belli ki hala yatağında ve yastığına sarılı olduğunu sanıyor biyolojik saati.
    birazdan duyacağı şeyleri bilse, o yataktan hiç kalkmamayı dilerdi belki de..kim bilebilirdi? kim
    tahmin edebilirdi..
    ben, artık bütün hakimiyetimi yitirmiş olmama rağmen, şeytanın da bir vicdanı vardı... memnun
    değildi.
    ···
  10. 435.
    +3
    yaptığından dolayı memnundu belki..zira kendine olan güvenini yeniden kazanmış,
    ayakları üzerinde tekrar şahlanmıştı..mızrağını, çatallı kuyruğunu yeniden dikleştirmişti..ve şimdi
    de işi biten kurbanınından kurtulma vaktiydi..özgür olma vakti.
    ama o da memnun değildi... kurbanından memnun değildi... başka biri olabilirdi..biraz da olsa
    bunları hak eden biri..kısasa kısası tam olarak sağlayabilecek biri... ama hayır..karşısında
    gördüğü, mağlup etmekten kıvanç duyacağı bir aslan değil, kendi elleriyle ona mağlup olmuş
    kuzuydu olsa olsa..
    yine de mutluydu, sonu belli bu savaşı kazanmış olmaktan..geri gelmişti kendine..yeniden
    doğmuştu, bu kez bir daha ölmemecesine..
    bir şeyler yedik..ben havadan sudan konuştum..ortamı biraz kıvama getirdim..ama mine hala özür
    bekliyor belli, zira kavga, her zamanki gibi benim yüzümden çıkmış.
    sonra birden, orasının bazı şeyleri (ki ne olduğunu biliyorsunuz, ama henüz o bilmiyor) konuşmak
    için pek de uygun bir olmadığını fark ettim..
    "gel" dedim..
    çıktık kantinden..o hala bozuk takılıyor, ama biraz da umutlanmış durumda, özür vaktinin geldiğini
    sanıyor..
    elinden tuttum..son kez..ve her zaman öpüşüp koklaştığımız, pek az noktadan görülebilen o
    ağaçların dibindeki "bankımıza" doğru zütürmeye başladım..
    bu kez bambaşka duygulara ev sahipliği yapacak olan o banka..
    gece görüşmek üzere,
    iyi geceler arkadaşlar,
    10-15 dakikaya başlıyorum
    http://fizy.com/tr#s/1aijbe
    ..banka oturduk. az önce nispeten solgun olan yüzü biraz renklendi..
    özür dileyeceğimi düşüyor olmalı..güzel bir özür..bizim bankımızda..
    aşkımızın hikayesi bir sayfayı daha dolduracak, koşusunda bir engeli daha atlayacak sanıyor..
    ···
  11. 436.
    +2
    bir süre öyle oturduk..o zaten konuşmuyor, ben de nasıl söze gireceğimi aklımdan geçiriyorum,
    çünkü o ana kadar ne diyeceğimi hiç düşünmemişim zira şeytan kendinden gayet emin.. birazdan
    kendisini bağlayan zincirleri parçalayacak ve sonsuza kadar özgür olacak.
    "..mine.. neredeyse 3 aydır beraberiz..bir şekilde bir şeyler yaşadık..bir şeyler paylaştık.. güzel
    zamanlarımız oldu, kötü zamanlarımız da oldu.."
    tepkisini ölçmek için yüzüne baktım zira o ana kadar yere bakarak konuşuyordum, sanki ayna
    karşısında prova yapar gibi de bir halim vardı; sahnedeki rolümü ezberliyordum.
    söylediklerime anlam verememişti ama beklentisi artmış gibi göründü bana...
    "... başta iyi gidiyordu benim açımdan, yeni ve kafama uygun birini tanıyordum.. tabi bunun karşı
    cinsten olması olayın arkadaşlıktan öte boyutlara da taşınabileceğini getirdi aklıma..bir nevi
    şeytan dürttü diyelim.."
    "neden anlatıyorsun bunları?" diye sordu nihayet,
    "..mine.. dediğim gibi, başlangıçta her şey güzeldi.. epey de öyle devam etti ama..ben.. henüz
    hayatını iki kişilik yaşayabilecek kapasitede miyim? sanmıyorum... yani, sen de
    farketmişsindir..son zamanlarda tavırlarımda, benim kesinlikle istemediğim ama resmen otomatik
    olarak gerçekleşen değişimler olmaya başladı.."
    gözlerim yine yerde vaziyette konuşmuştum..son sözlerimi söylemeden önce, biraz gözlerimin
    dolduğunu hissettim.. aslında aklımda ağlamak vb. şeyler yoktu... sadece sahnem için uygun
    gözükmem gerekiyordu.. rolümü iyi yapmalıydım,
    ve gözlerimi yukarı kaldırıp güzel yüzüne baktım..bu son sözleri söylerken yüzüne bakmalıydım
    evet..en azından bunu hak ediyordu..
    aslına bakarsanız çok daha fazlasını hak ediyordu.. benden de fazlasını.. sorun onda değil,
    bendeydi..o daha iyilerine layıktı..
    ···
  12. 437.
    +3
    şaka gibi değil mi?..kızlar tarafından söylendiğinde dalga geçtiğimiz ve inanmadığımız bu klagib
    cümleler, tam da bu anda benim de aklıma gelmişti.. demek ki insan pgibolojisi, ister istemez bu
    yöne giriyordu, terk etme ve reddetme öncesi durumlarda...
    yüzüne bakarak konuşmayı sürdürdüm, o ise sözlerimin gidişatından, olayın sonunu anlamaya
    başlamış gibiydi.. tamamen donmuş bir ifadeyle beni izliyordu;
    "..mine,ben... yoruluyorum... ve..bunun sonucunda seni daha da çok kırmaktan
    korkuyorum.. şimdiden başladım bile baksana... yürütemiyorum... çok.. çok özür dilerim... (burada
    göz yaşlarım da olaya görsellik katacak şekilde boşalıyorlar)... bir.. süre... bir süre ara verelim.."
    daha cümlemi yeni bitirmiştim ki banktan elektrik şoku yemiş gibi kalktı, dim dik, kaskatı bir
    şekilde, ona özgü o uzun, sert adımlarıyla koşarcasına yürümeye başladı..
    ayrılık sözcüklerini söyleyen ben.. giden ise her seferki gibi o olmuştu..ama bu kez
    dönemeyeceğini, dönse bile aradığı adamı bulamayacağını bilerek..
    gidişini, sırtını, omuzlarını, hafif ilk bahar esintisiyle dalgalanan ince telli altın sarısı saçlarını
    izledim.. sevdiğim, sevdiğimi sandığım.. sevdiğime kendimi inandırmak için gecelerimi, günlerimi
    kendimle savaşla harcadığım kadın... gidiyordu..
    başımı ellerimin arasına aldım, göz yaşlarımı yüzümden temizledim... beynimi bir yarısı "ne
    yaptın sen? allah kahretsin, sen ne yaptın??" ama bir başka düşünce, en az onun kadar kuvvetli
    başka bir ses bastırdı onu "ne olacaktı ya? daha fazla uzatsaydı da daha mı kötü olsaydı
    sonu?bu ilişkinin sonu yoktu..yok!"
    doğru.. evet..işte bahanem de oluşuvermişti... öteki ben, işini gayet iyi yapıyordu beyler.. taktir
    etmek gerek. eğer ben daha fazla çabalasam, daha fazla uzatsam, muhtemelen o süreç boyunca
    onu daha fazla kıracak, üzecek ve nihayetinde kaçınılmaz bir sonla, ondan ayrılırken daha da çok
    acıtacaktım..
    ···
  13. 438.
    +3
    ayağa kalktım..
    artık yalnız bir adam olduğumu farkederek ve bu şehre geldiğimden beri ilk defa kalbimin boş
    olduğunu hissederek yürümeye başladım..ayaklarımı serbest bıraktım ve az önce minenin
    gözden kaybolduğu yönün tam aksi yönde savrulmaya başladım..
    http://fizy.com/tr#s/1dl8qe
    ayaklarım beni en yakın kafeye attığında zaten artık daha fazla yürüyecek halim
    kalmamıştı..attığım her adımla, tükettiğim yol gibi, ben de kendimi tüketivermiştim sadece bir kaç
    dakika içinde... içimdeki şeytandan iz yoktu keza o kendi işini halletmiş ve zafer kahkahaları
    eşliğinde beynimin ve ruhumun derinliklerindeki cehennemine geri dönmüştü çoktan..
    ve ben..yine benle baş başa kalmıştım..
    gidip masanın birine çöktüm. beynim bomboştu..
    ciddi anlamda bomboştum beyler..baktığım masanın turuncu rengini, yerdeki döşemenin satranç
    tahtası gibi gamalı zeminini, bugün şu saniye bile sanki dün yaşamışım gibi hatırlamamın nedeni
    de bu olsa gerek..çünkü aklımda sadece gördüğüm şey var..kendi düşündüğüm hiç bir şey yok..
    öyle ne kadar durdum bilmiyorum, sonra bir sesle kendime geldim,
    "hişşt, lan..tsigalko? aloou?"
    kafamı kaldırdığımda tolgayla göz göze geldim..donuk halime baktı,
    "söyledin demi aq.."
    cevap vermedim..o da "hay senin ben" dercesine ağız burun büktü..
    "ee ne oldu?"
    "ayrıldık..sanırım.."
    "nasıl sanırım? ne oldu ki?"
    "kalktı..gitti..ben o tarz bir şeyler söyleyince işte.."
    bir şey söylemedi... ben sordum,
    "sen napıyon burda?"
    "bilardo atıyordum..seni görünce de yanına geldim işte.."
    "ha.."
    "ne yapıcan..?"
    "ne yapayım..yurda gider yatarım.."
    "tamam, akşam görüşürüz..konuşuruz..istersen.."
    "konuşuruz.."
    ···
  14. 439.
    +2
    yanımdan ayrıldı..bilardo masasına döndü..ben de kalkıp açık camın birinin yanına geçtim..zombi
    modunda dışarıyı ve orada gezen, mutlu, mesut, sorunsuz insanları izledim..gülüp
    koşuşturanlar..el ele çiftler... karı kız muhabbeti yaptığını tahmin ettiğim bir sap grubu..elinde
    business çantasıyla iyi giyimli bir adam(muhtemelen genç bir hoca)..
    insanlar için hayat her zamankinden farksız devam ediyordu..benim için de öyle olmalıydı..öyle
    ya, ben seçmiştim bu yolu? peki şimdi neden zorlanıyordum öyleyse yürürken?
    tam pencerenin yanından çekilecekken telefonum çaldığını duydum..
    http://fizy.com/tr#s/1dlma4
    mine arıyor..
    e yani..böyle biteceğini mi düşünmüştüm ciddi ciddi? elbette onunda söyleyecekleri vardı..
    açtım..konuşmaya başladı..ağlıyordu..
    yaklaşık 40 dakika konuştuk..daha doğrusu o konuştu, ben de "üzgünüm" "haklısın" "çok
    üzgünüm" "doğru" gibi replikleri düzenli aralıklarla aralara serpiştirmekle yetindim..
    "ben bunu hak etmedim!" diyordu,
    "neyi yanlış yaptım?" diyordu,
    "neden bana bunu yaptın?" diyordu,
    "nasıl?" diyordu,
    "ne için?" diyordu..
    ne diyebilirdim ki?
    40 dakika boyunca, küfür kullanmadan küfür etti bana..hakaret etmeden aşağıladı..ağladı... hiç
    susmadan ağladı... konuştu..konuştukça ağladı..arada tıkandı... sesi hıçkırıklarına karıştı..
    bütün bunlar yaşanırken benimse tek hissettiğim duygu onlarca dakikadır aynı pozisyonda
    tutmakta olduğum kolumun uyuşması oldu..
    aslında uyuşan ruhummuş..farkında değilim..yozlaşan..deforme olan..
    nihayetinde kapattı..içinde ne var, ne yoksa hepsini, yine ona yakışan o sınırlar içindeki tarzında
    kusmuştu bana..
    tek bir kötü söz etmedi..ya da en azından sözlük anlamı olarak kötü-argo bir şey demedi diyelim..
    ama tüm söylediklerini birleştirdiğinizde ortaya kötünün de kötüsü, kap karanlık, kop koyu bir tablo
    çıkıyordu..
    bir bedduadan fazlası... bir küfürden çok daha fazlası..
    ···
  15. 440.
    +2
    bir çeşit lanetleme..
    lanetlenmiştim.
    ama bilmediği şeyse, zaten çoktan kendi lanetiminden muzdarip halde olduğumdu.. yani ekstra
    bedduaya gereksinimim yoktu..ben bana yeterdim kendimi mahvetmede..
    .
    .
    .
    yurda gittim..o malum sahneden sonra, her geçen an biraz daha tatsızlaşmış, asidi kaçan bir
    gazoz gibi, gittikçe daha da fazla yalnızlaşmış ve yabancılaşmıştım.
    kendimi odama attım.. gözüme ilk çarpan, dolabın üzerindeki kırmızı ahşap kutu oldu.. inadına
    yapar gibi..
    onun temsili kalbi, içinde benim değer verdiğim her şeyle beraber..
    kutuyu dolabın tepesinden indirdim, açtım,
    içindeki hatıralara ve onun resmine baktım.. gözlerimi kaçırmak zorunda kalmıştım..bu kez de
    bana aldığı kazağa yakalandım, kalınları kaldırdığım kapaksız etajerde öylece, küskün
    duruyordu.. kitap rafında benim için seçtiği kitabı gördüm.. kendi boynumdan yükselen şekerli koku
    bile onun benim için aldığı, benim parfümümdü..
    telefonumdaki son mesaj onun mesajı..son görüşmem onunla olanıydı..
    baktığımda duvarlarda bile yansıyan yüz onun yüzüydü..
    sahi tsigalko?
    o kadar kolay mı olacak sanmıştın?
    bir kez daha beyaz elbiseler içindeki resmine baktım.. melek tahta salıncakta, başına
    geleceklerden habersiz, yüzünde kocaman bir gülümseme, gözlerinde ışıltılarla süzülüyordu.. öyle
    ki mutluluğunu hiç bir şey bozamaz, o gülüşü hiç bir şey solduramaz derdiniz..
    ···
  16. 441.
    +1
    daha fazla dayanamadım..hıçkıra hıçkıra yatağa yığıldım..ben yapmıştım... o mutlu tabloyu
    karalayan, yırtan bendim..ben? güçsüz, tipsiz, sıradan, vasıfsız, şekilsiz, karaktersiz, sıradan bir
    insan işte..zaten bir insan bu özelliklere ne kadar sahip olabilirdi ki?
    basit, zavallı bir insan..
    bir meleği üzmeyi başarmıştı..
    inanılır gibi değil..
    uyuya kalmışım...
    akşam odaya gelen tolga uyandırdı, yatakta kutu, kucağımda resim ve etrafta diğer öbür
    şeyler..rezil oldum diyebilirim..lan salak, sanki bırakıp giden sen değilsin de..bir de oturmuş acı
    dolu anlar resmediyorsun..
    tolga dan da aynen bunu demesini beklerdim,
    ama demedi..
    onun yerine,
    "ben bir elimi yüzümü yıkayım, azıcık soluklanalım çıkarız" dedi..bozuk bir ifadeyle
    tamam der gibi gözlerimi kırpıştırdım..
    bu gece yine dibine vuracaktık anlaşılan..
    http://fizy.com/tr#s/20js24
    günler geçti..
    nilayla konuşmuyoruz, hiç bir şey demeden benle ilişkiyi kesti..sitem bile etmedi.
    haklı..
    mineden bir mektup aldım..ayrıldıktan 2 gün sonra sanırım..ona olan bir kitabımın arasında
    gelmişti, nilay ve onunla ortak takıldığım kız grubundan birinin aracılığıyla..
    hala saklıyorum.
    o günün akşamı, telefonumda kayıtlı olmayan bir numaradan mesaj aldım, baktım,
    "tsigalko, ben elif. duyduklarıma inanmak istemiyorum?"
    açıklama yapmak niyetinde değildim..
    "inan" yazıp yolladım sadece..
    cevap geldi,
    "ama neden? sebep?"
    anlaşılan kolay kolay kurtulamayacaktım,
    "daha fazla yürütemeyeceğimi düşündüm, beni aşıyor, henüz iki kişilik yaşayacak kapasitede
    değilmişim"
    "3 ay sonra mı farkına vardın bunun?"
    kızmıştım,
    "bak elif, kimseye hesap vermek zorunda değilim tamam mı? sordun, ben de söyledim. ben çok
    mu mutluyum sanıyorsun? çok mu hoşuma gitti sanıyorsun yaptığım şey?"
    bir süre yanıt gelmedi..sonra yazmış,
    "tamam kızmana gerek yok, ben sadece hala şoktayım yani, siz çok güzel bir çifttiniz. en azından
    benim için öyle. keşke kendine güvenebilseydin"
    cevap atmadım..
    bir kaç dakika sonra bir mesaj daha
    ···
  17. 442.
    +2
    bir mesaj daha geldi,
    "bir ara görüşebilir miyiz?"
    eski bir numara... kesin bizi buluşturacak..gerçi mine de kabul etmez ama..gururlu kızdır..
    "bak öyle buluşturma, tesadüf ettirme gibi amaçların varsa,lütfen..o konu bence ikimiz için de
    kapandı."
    "hayır öyle bir planım yok. senin için ne kadar kapalı bilemem ama mine için kapanmadığından
    eminim."
    aslında gene cevap atmayabilirdim bu mesaja ama, o kadar da umursamaz olmamalıyım diye
    düşündüm..zira daha fazla huur çocukluğu yapmanın kimseye bir faydası olmazdı..onun yerine
    geçiştirmeye çalıştım,
    "benim boş zamanım yok bu aralar yalnız"
    "çok vaktini almam..sadece konuşmak istiyorum yüz yüze ve herhangi bir planım da yok emin
    olabilirsin. bu hafta sonu uygunsundur?"
    kıvarabilirdim..ama işi uzatmak istemedim..tamam işte..konuşmak istemiş..konuşurduk..klagib
    şeyleri geveler ve susardı, ben de bir daha ne onunla ne de bu konularla ilgili kimseyle muhatap
    olmak zorunda kalmazdım. sadece unutmak istiyordum beyler..yediğim taku unutmak..sıçıp
    sıvadığım bu ilişkiyi bir şekilde geride bırakmak..
    "tamam. hafta sonu görüşürüz o zaman" yazdım.
    "görüşürüz, ekmeyeceğini umuyorum"
    telefonu masanın üzerine fırlatırken, son zamanlarda en çok yaptığım şeyi yapıyor, kendimi
    yatağıma gömüyordum..çünkü ister inanın ister inanmayın, artık en huzurlu olduğum anlar,
    uyuduğum anlardı...
    http://fizy.com/tr#s/1ago1f
    günler ilerlerken, sınıfta epey yalnızlaştığımı hissettim..
    ···
    1. 1.
      0
      Varsa hikayenin linkini atar mısın
      ···
    2. 2.
      0
      pdf indirdim linkini bulursam atarin
      ···
    3. 3.
      0
      pdf indirdim linkini bulursam atarin
      ···
    4. diğerleri 1
  18. 443.
    +1
    Rezervasyon
    ···
  19. 444.
    +1
    Prezervatif
    ···
  20. 445.
    +2

    var mı okuyan

    ···