-
426.
+1Rezzzzzzznaakf
-
427.
+1Rezzzzzz 11
-
428.
+3
Hele şükür okuyan buldum seri atarim beyler
-
-
1.
+1Sen adamsın :D
-
-
1.
0eyv panpam
-
1.
-
1.
-
429.
+1Rez alalım
-
430.
+4mutlu sahnemiz arkadan gelen "oo gençler, bizi istemiyorsanız gidelim vallaa" lafıyla bölündü,
döndüm baktım fatih, kapının ordan kafayı uzatmış sırıta sırıta sesleniyor, "bizi masada bıraktınız,
siz burda oooh.."
güldük..
çıktığımızdan çok farklı bir modla masaya döndük..
her şey düzelmiş gibiydi,
sadece ufak bir pürüz beni rahatsız etmeye devam ediyordu ama... bile bile yangın çıkaran
kundakçılar gibi, bilerek kavga mı çıkarmaya çalışıyordum ben??
kendi kendimi, mineyi ve ilişkimizi sabote etmeye mi çalışıyordum?..kendimden utanmalıyım..
günler geçerken, ben iyice kendimi kaybetmeye başlamıştım..
sanki akıntıda, ne yelkeni ne de kürekleri olan bir bota, dahası ellerim de bağlı bir halde
bindirilmiş gibi hissediyordum.
nereye gidiyordum ben beyler?
ne yapıyordum?
mineyle ilişkimiz, atlattığı (sözde) son badirelerden sonra artık iyice sağlamlaşmış (görünürde) ve
ciddi, uzun vadeli bir birlikteliğe doğru koşar adım gitmeye başlamıştı (ama ben buna hazır
mıydım?).
geçen süreç boyunca, bir iki kere daha yok yere coşup kavga çıkarmaya çalıştım..her iki girişimim
de mine tarafından alttan alınarak önlendi.
nihayetinde, döndüğümde yine kendimi yorgun ve mutsuz hissettiğim bir gecenin ardından (lan
sanki maden ocağına çalışmaya gidiyormuş gibi gidiyordum zaten) bu kez mesajla epey sert bir
kavga ettik... yüz yüze olmadığımızdan olsa gerek, bu kez alttan alma çabasına o da
girmedi.. telefonla kavga ettiğimi gören tolga, -
431.
+2"aga sakin ol kırıcan" deyip güldü..
ben de bunu tersledim "bi dur aq" gibisinden..o ara bir sıkıntı olduğunu anlamış olmalıydı,
"noldu la gene?" deyip mahzun mahzun bakmaya başladı.. mesajı bitirdim, telefonu masanın
üzerine çarpıp yatağa attım kendimi. ellerimi ensemin arkasında birleştidim.. öyle yıldızları izler
gibi tavanı izliyorum.
bu alnıma tıkladı, "hiişşt olm? ne oldu lan?"
biraz daha öyle durdum... bu alçak sesle küfretti kendi kendine... neden sonra döndüm yatakta,
dizlerimi üzerine kalktım..
"tolga ben ayrılıcam galiba bu kızdan.."
bu kafasını gömdüğü iddia programından bir an gözlerini kaldırdı, indirdi.. sonra bu sefer tamamen
dikildi yatağında,
"ne diyon aga sen?"
"abi.. ayrılıcam..olmuyor?"
"ya saçma sapan konuşma lan manyak herife bak ya..olum dünyanın kavga eden ilk çifti siz
değilsiniz? bu da ilk kavganız değil? düzelir gene.. sinirle saçma saçma konuşup durma.."
ben, sanki ruhu çekilmişçesine duygusuz ve ifadesiz bir halde devam ettim,
"sinirli gibi görünüyor muyum sence?"
"kafayı sıyırmışsın o zaman? olum millet kırılıyor lan dışarda aşksızlıktan, msnlerde ağlaşıp
duruyor, iletilerine şarkı sözü yazmaktan bir hal oluyor.. senin derdin ne aq?"
"kanka..bu problem farklı.. uzun vadeli bir şey yani.. bugünle alakası yok.."
durdu biraz.. beni dikkatle incelemeye başladı.. endişeli bakışlarla sordu,
"aldatma durumu filan mı oldu?"
"yoo.. onla alakalı değil ya..benle alakalı.. sıkıntı bende yani.." -
432.
+3sinirle bir nefes çekti.. burun delikleri büyüdü..
"olum bak..o akşam masada sizi izledim..ve emin ol sizin yerinizde olmak için çok şey feda
edecek insanlar var..bir aşk bulmuşsun..bir ilişki tutturmuşsun.. bırakma..saçmalama.. neyse
sorun, düzelir.."
anlamak istemiyordu beyler..
daha tolgaya bile bunu kabul ettiremezken, ben? kendi kendime nasıl ettirmiştim? nasıl olmuştu
da bunca zaman varlığından bile haberimin olmadığı "öteki ben" bu kadar kısa bir zamanda böyle
güçlenip o savaşı kazanabilmişti?
kendimi şeytan tarafından ele geçirilmiş gibi hissediyordum... o sözler, benim sözlerim değildi..o
ses.. benim sesim değildi..
şeytan konuştu;
"abi sevmiyorum ki ben ya?..muhtemelen en başından beri hemde... nasıl diyeyim.. ihtiyacım
vardı tamam mı?..zor durumdaydım..öz güvenim yerle bir olmuştu... bir şeylere tutunmam
lazımdı.. artık toparladım.. ihtiyacım kalmadı.."
tolga beni şaşırtan bir şekilde bu son sözlerimi soğukkanlılıkla dinledi... oysa ben ana avrat
dümdüz giderek üzerime çullanır diye bekliyordum.. sonra konuştu,
"iyi abi..iyi. sonra gene yaşayan ölü gibi dolanırsın işte günlerce.. aferin..bir şey demiyorum.."
lan herkes de bu ayşen sonrası halimle posta koyuyordu bana..o kadar mı kötü olmuştum ben o
ara yahu?
"tolga.. içmeye gidelim mi bizim yere?"
"gibtir git.."
"tolga... kanka ihtiyacım var..bak, böyle rahat konuştuğuma bakma.. çok doluyum oğlum.. bildiğin
gibi değil.. konuşmamız lazım.."
yüzü ekşimiş bir şekilde baktı.. -
433.
+3"ah aq ah..başka biri var o zaman öyle mi? hay aq ya.."
"yok kanka..başka biri de yok..ama başka bir durum var..gidelim işte.."
"ne olum? muallak mi olmaya karar verdin? ne var??"
"gelicen mi?.."
"öff..sokayım sana ben ya..tamam hadi kalk.."
üstümüze bir şeyler alıp çıktık..saat gecenin 11 i..kapı görevlisi murat abiye "abi bizi bekleme bu
gece" diye artistlik yaptı tolga,
murat abi;
"ne o le pompaya mıa?" deyip ekgib dişlerini göstere göstere sırıttı.."bah kızıyor seyfettin abiniz...
ben oturuyom daha epeycene, çok da geç galmayın, gapıya iki kere tıhlayın duyarım ben.."
"abi sen yat ya, bizi ne beklicen.."dedim
"yoh ben televizyon filan izleyom, duyarım, tıhlayın gelince"
iç çekerek önüme döndüm..az önceki içine şeytan kaçmış, ukala halimin yerini, artık çökmüş,
kederli bir adam almıştı..omuzlarımı düşürmüş ilerlerken tolga sırtıma hafifçe vurup konuştu,
"duyalım bakalım ne derdimiz var.."
http://fizy.com/tr#s/1agyqr
anlattım beyler..ben istemesem de, dilim, içkinin verdiği kayganlığın da etkisiyle ağzımın içinde
dolana dolana, anlattı..
her şeyi değil belki ama, çok şeyi... hem de taa başından itibaren..
kim bilir kaç saat geçirdik o masada..kaç bardak..kaç kadeh..kaç şişe içtik..epey bir hesap
ödedik..gün neredeyse aydınlanırken de çıktık..daha doğrusu çıkarıldık kibarca, herifler artık
mekanı kapamaya hazırlanıyor..beni bıraksan daha oturucam yani..
tolga, gecenin 10 da birinde konuştu denebilir..ben, neredeyse hiç susmadım..ben sustuğumda
ise..artık o da hiç konuşmuyordu..
geldik yurda devrildik yataklara... sızıp kalmamdan az önce, hayal meyal duydum, derin bir nefes
verir gibi söylediği kelimeleri,
"zoorr işler abi..çok zor işler.."
hafta sonu bir şekilde geçti.. -
434.
+2pazartesi,
mine ile aramız kötü.. biliyorsunuz kavga etmiştik..son kavgamız.. öyle olacaktı evet.. çünkü artık
çoktan teslim bayrağını çekmiş, kalelerimi, limanlarımı teslim etmiş bir komutan.. kemerini
kaptırmış bir şampiyon... koruması gerekeni koruyamayan bir gardiyan gibi..bir kenarıya çekilmiş,
muzaffer olan karanlık güçlerin vereceği infazı bekliyordum.
o düşünen.. yürüyen ve birazdan konuşacak olan adam başka biriydi..ana kuzusu tsigalko
olmadığına eminim onun... ama kim olursa olsun..ne yapacak olursa olsun.. onun da geçmişinin
pek kolay geçmediğini söyleyebilirim. belli ki onun da canını çok yakmış birileri.. çok ağır hasarlar
bırakmış..
şimdi o da, kanını, kanla temizleyecekti işte yerden.. sanki kaybedilenleri geri alabilecekmiş gibi,
başka birinin umutlarını, hayallerini, mutluluğunu çalmak üzereydi..
mineye mesaj atmıştım, sabahtan geldi..ben derse girmedim..
önce kantinin birinde oturduk..
kendisi uykulu, kızgın ve özür bekleyen bir yüz ifadeye sahip.. yüzü bembeyaz, gözleri
kızarmış.. belli ki hala yatağında ve yastığına sarılı olduğunu sanıyor biyolojik saati.
birazdan duyacağı şeyleri bilse, o yataktan hiç kalkmamayı dilerdi belki de..kim bilebilirdi? kim
tahmin edebilirdi..
ben, artık bütün hakimiyetimi yitirmiş olmama rağmen, şeytanın da bir vicdanı vardı... memnun
değildi. -
435.
+3yaptığından dolayı memnundu belki..zira kendine olan güvenini yeniden kazanmış,
ayakları üzerinde tekrar şahlanmıştı..mızrağını, çatallı kuyruğunu yeniden dikleştirmişti..ve şimdi
de işi biten kurbanınından kurtulma vaktiydi..özgür olma vakti.
ama o da memnun değildi... kurbanından memnun değildi... başka biri olabilirdi..biraz da olsa
bunları hak eden biri..kısasa kısası tam olarak sağlayabilecek biri... ama hayır..karşısında
gördüğü, mağlup etmekten kıvanç duyacağı bir aslan değil, kendi elleriyle ona mağlup olmuş
kuzuydu olsa olsa..
yine de mutluydu, sonu belli bu savaşı kazanmış olmaktan..geri gelmişti kendine..yeniden
doğmuştu, bu kez bir daha ölmemecesine..
bir şeyler yedik..ben havadan sudan konuştum..ortamı biraz kıvama getirdim..ama mine hala özür
bekliyor belli, zira kavga, her zamanki gibi benim yüzümden çıkmış.
sonra birden, orasının bazı şeyleri (ki ne olduğunu biliyorsunuz, ama henüz o bilmiyor) konuşmak
için pek de uygun bir olmadığını fark ettim..
"gel" dedim..
çıktık kantinden..o hala bozuk takılıyor, ama biraz da umutlanmış durumda, özür vaktinin geldiğini
sanıyor..
elinden tuttum..son kez..ve her zaman öpüşüp koklaştığımız, pek az noktadan görülebilen o
ağaçların dibindeki "bankımıza" doğru zütürmeye başladım..
bu kez bambaşka duygulara ev sahipliği yapacak olan o banka..
gece görüşmek üzere,
iyi geceler arkadaşlar,
10-15 dakikaya başlıyorum
http://fizy.com/tr#s/1aijbe
..banka oturduk. az önce nispeten solgun olan yüzü biraz renklendi..
özür dileyeceğimi düşüyor olmalı..güzel bir özür..bizim bankımızda..
aşkımızın hikayesi bir sayfayı daha dolduracak, koşusunda bir engeli daha atlayacak sanıyor.. -
436.
+2bir süre öyle oturduk..o zaten konuşmuyor, ben de nasıl söze gireceğimi aklımdan geçiriyorum,
çünkü o ana kadar ne diyeceğimi hiç düşünmemişim zira şeytan kendinden gayet emin.. birazdan
kendisini bağlayan zincirleri parçalayacak ve sonsuza kadar özgür olacak.
"..mine.. neredeyse 3 aydır beraberiz..bir şekilde bir şeyler yaşadık..bir şeyler paylaştık.. güzel
zamanlarımız oldu, kötü zamanlarımız da oldu.."
tepkisini ölçmek için yüzüne baktım zira o ana kadar yere bakarak konuşuyordum, sanki ayna
karşısında prova yapar gibi de bir halim vardı; sahnedeki rolümü ezberliyordum.
söylediklerime anlam verememişti ama beklentisi artmış gibi göründü bana...
"... başta iyi gidiyordu benim açımdan, yeni ve kafama uygun birini tanıyordum.. tabi bunun karşı
cinsten olması olayın arkadaşlıktan öte boyutlara da taşınabileceğini getirdi aklıma..bir nevi
şeytan dürttü diyelim.."
"neden anlatıyorsun bunları?" diye sordu nihayet,
"..mine.. dediğim gibi, başlangıçta her şey güzeldi.. epey de öyle devam etti ama..ben.. henüz
hayatını iki kişilik yaşayabilecek kapasitede miyim? sanmıyorum... yani, sen de
farketmişsindir..son zamanlarda tavırlarımda, benim kesinlikle istemediğim ama resmen otomatik
olarak gerçekleşen değişimler olmaya başladı.."
gözlerim yine yerde vaziyette konuşmuştum..son sözlerimi söylemeden önce, biraz gözlerimin
dolduğunu hissettim.. aslında aklımda ağlamak vb. şeyler yoktu... sadece sahnem için uygun
gözükmem gerekiyordu.. rolümü iyi yapmalıydım,
ve gözlerimi yukarı kaldırıp güzel yüzüne baktım..bu son sözleri söylerken yüzüne bakmalıydım
evet..en azından bunu hak ediyordu..
aslına bakarsanız çok daha fazlasını hak ediyordu.. benden de fazlasını.. sorun onda değil,
bendeydi..o daha iyilerine layıktı.. -
437.
+3şaka gibi değil mi?..kızlar tarafından söylendiğinde dalga geçtiğimiz ve inanmadığımız bu klagib
cümleler, tam da bu anda benim de aklıma gelmişti.. demek ki insan pgibolojisi, ister istemez bu
yöne giriyordu, terk etme ve reddetme öncesi durumlarda...
yüzüne bakarak konuşmayı sürdürdüm, o ise sözlerimin gidişatından, olayın sonunu anlamaya
başlamış gibiydi.. tamamen donmuş bir ifadeyle beni izliyordu;
"..mine,ben... yoruluyorum... ve..bunun sonucunda seni daha da çok kırmaktan
korkuyorum.. şimdiden başladım bile baksana... yürütemiyorum... çok.. çok özür dilerim... (burada
göz yaşlarım da olaya görsellik katacak şekilde boşalıyorlar)... bir.. süre... bir süre ara verelim.."
daha cümlemi yeni bitirmiştim ki banktan elektrik şoku yemiş gibi kalktı, dim dik, kaskatı bir
şekilde, ona özgü o uzun, sert adımlarıyla koşarcasına yürümeye başladı..
ayrılık sözcüklerini söyleyen ben.. giden ise her seferki gibi o olmuştu..ama bu kez
dönemeyeceğini, dönse bile aradığı adamı bulamayacağını bilerek..
gidişini, sırtını, omuzlarını, hafif ilk bahar esintisiyle dalgalanan ince telli altın sarısı saçlarını
izledim.. sevdiğim, sevdiğimi sandığım.. sevdiğime kendimi inandırmak için gecelerimi, günlerimi
kendimle savaşla harcadığım kadın... gidiyordu..
başımı ellerimin arasına aldım, göz yaşlarımı yüzümden temizledim... beynimi bir yarısı "ne
yaptın sen? allah kahretsin, sen ne yaptın??" ama bir başka düşünce, en az onun kadar kuvvetli
başka bir ses bastırdı onu "ne olacaktı ya? daha fazla uzatsaydı da daha mı kötü olsaydı
sonu?bu ilişkinin sonu yoktu..yok!"
doğru.. evet..işte bahanem de oluşuvermişti... öteki ben, işini gayet iyi yapıyordu beyler.. taktir
etmek gerek. eğer ben daha fazla çabalasam, daha fazla uzatsam, muhtemelen o süreç boyunca
onu daha fazla kıracak, üzecek ve nihayetinde kaçınılmaz bir sonla, ondan ayrılırken daha da çok
acıtacaktım.. -
438.
+3ayağa kalktım..
artık yalnız bir adam olduğumu farkederek ve bu şehre geldiğimden beri ilk defa kalbimin boş
olduğunu hissederek yürümeye başladım..ayaklarımı serbest bıraktım ve az önce minenin
gözden kaybolduğu yönün tam aksi yönde savrulmaya başladım..
http://fizy.com/tr#s/1dl8qe
ayaklarım beni en yakın kafeye attığında zaten artık daha fazla yürüyecek halim
kalmamıştı..attığım her adımla, tükettiğim yol gibi, ben de kendimi tüketivermiştim sadece bir kaç
dakika içinde... içimdeki şeytandan iz yoktu keza o kendi işini halletmiş ve zafer kahkahaları
eşliğinde beynimin ve ruhumun derinliklerindeki cehennemine geri dönmüştü çoktan..
ve ben..yine benle baş başa kalmıştım..
gidip masanın birine çöktüm. beynim bomboştu..
ciddi anlamda bomboştum beyler..baktığım masanın turuncu rengini, yerdeki döşemenin satranç
tahtası gibi gamalı zeminini, bugün şu saniye bile sanki dün yaşamışım gibi hatırlamamın nedeni
de bu olsa gerek..çünkü aklımda sadece gördüğüm şey var..kendi düşündüğüm hiç bir şey yok..
öyle ne kadar durdum bilmiyorum, sonra bir sesle kendime geldim,
"hişşt, lan..tsigalko? aloou?"
kafamı kaldırdığımda tolgayla göz göze geldim..donuk halime baktı,
"söyledin demi aq.."
cevap vermedim..o da "hay senin ben" dercesine ağız burun büktü..
"ee ne oldu?"
"ayrıldık..sanırım.."
"nasıl sanırım? ne oldu ki?"
"kalktı..gitti..ben o tarz bir şeyler söyleyince işte.."
bir şey söylemedi... ben sordum,
"sen napıyon burda?"
"bilardo atıyordum..seni görünce de yanına geldim işte.."
"ha.."
"ne yapıcan..?"
"ne yapayım..yurda gider yatarım.."
"tamam, akşam görüşürüz..konuşuruz..istersen.."
"konuşuruz.." -
439.
+2yanımdan ayrıldı..bilardo masasına döndü..ben de kalkıp açık camın birinin yanına geçtim..zombi
modunda dışarıyı ve orada gezen, mutlu, mesut, sorunsuz insanları izledim..gülüp
koşuşturanlar..el ele çiftler... karı kız muhabbeti yaptığını tahmin ettiğim bir sap grubu..elinde
business çantasıyla iyi giyimli bir adam(muhtemelen genç bir hoca)..
insanlar için hayat her zamankinden farksız devam ediyordu..benim için de öyle olmalıydı..öyle
ya, ben seçmiştim bu yolu? peki şimdi neden zorlanıyordum öyleyse yürürken?
tam pencerenin yanından çekilecekken telefonum çaldığını duydum..
http://fizy.com/tr#s/1dlma4
mine arıyor..
e yani..böyle biteceğini mi düşünmüştüm ciddi ciddi? elbette onunda söyleyecekleri vardı..
açtım..konuşmaya başladı..ağlıyordu..
yaklaşık 40 dakika konuştuk..daha doğrusu o konuştu, ben de "üzgünüm" "haklısın" "çok
üzgünüm" "doğru" gibi replikleri düzenli aralıklarla aralara serpiştirmekle yetindim..
"ben bunu hak etmedim!" diyordu,
"neyi yanlış yaptım?" diyordu,
"neden bana bunu yaptın?" diyordu,
"nasıl?" diyordu,
"ne için?" diyordu..
ne diyebilirdim ki?
40 dakika boyunca, küfür kullanmadan küfür etti bana..hakaret etmeden aşağıladı..ağladı... hiç
susmadan ağladı... konuştu..konuştukça ağladı..arada tıkandı... sesi hıçkırıklarına karıştı..
bütün bunlar yaşanırken benimse tek hissettiğim duygu onlarca dakikadır aynı pozisyonda
tutmakta olduğum kolumun uyuşması oldu..
aslında uyuşan ruhummuş..farkında değilim..yozlaşan..deforme olan..
nihayetinde kapattı..içinde ne var, ne yoksa hepsini, yine ona yakışan o sınırlar içindeki tarzında
kusmuştu bana..
tek bir kötü söz etmedi..ya da en azından sözlük anlamı olarak kötü-argo bir şey demedi diyelim..
ama tüm söylediklerini birleştirdiğinizde ortaya kötünün de kötüsü, kap karanlık, kop koyu bir tablo
çıkıyordu..
bir bedduadan fazlası... bir küfürden çok daha fazlası.. -
440.
+2bir çeşit lanetleme..
lanetlenmiştim.
ama bilmediği şeyse, zaten çoktan kendi lanetiminden muzdarip halde olduğumdu.. yani ekstra
bedduaya gereksinimim yoktu..ben bana yeterdim kendimi mahvetmede..
.
.
.
yurda gittim..o malum sahneden sonra, her geçen an biraz daha tatsızlaşmış, asidi kaçan bir
gazoz gibi, gittikçe daha da fazla yalnızlaşmış ve yabancılaşmıştım.
kendimi odama attım.. gözüme ilk çarpan, dolabın üzerindeki kırmızı ahşap kutu oldu.. inadına
yapar gibi..
onun temsili kalbi, içinde benim değer verdiğim her şeyle beraber..
kutuyu dolabın tepesinden indirdim, açtım,
içindeki hatıralara ve onun resmine baktım.. gözlerimi kaçırmak zorunda kalmıştım..bu kez de
bana aldığı kazağa yakalandım, kalınları kaldırdığım kapaksız etajerde öylece, küskün
duruyordu.. kitap rafında benim için seçtiği kitabı gördüm.. kendi boynumdan yükselen şekerli koku
bile onun benim için aldığı, benim parfümümdü..
telefonumdaki son mesaj onun mesajı..son görüşmem onunla olanıydı..
baktığımda duvarlarda bile yansıyan yüz onun yüzüydü..
sahi tsigalko?
o kadar kolay mı olacak sanmıştın?
bir kez daha beyaz elbiseler içindeki resmine baktım.. melek tahta salıncakta, başına
geleceklerden habersiz, yüzünde kocaman bir gülümseme, gözlerinde ışıltılarla süzülüyordu.. öyle
ki mutluluğunu hiç bir şey bozamaz, o gülüşü hiç bir şey solduramaz derdiniz.. -
441.
+1daha fazla dayanamadım..hıçkıra hıçkıra yatağa yığıldım..ben yapmıştım... o mutlu tabloyu
karalayan, yırtan bendim..ben? güçsüz, tipsiz, sıradan, vasıfsız, şekilsiz, karaktersiz, sıradan bir
insan işte..zaten bir insan bu özelliklere ne kadar sahip olabilirdi ki?
basit, zavallı bir insan..
bir meleği üzmeyi başarmıştı..
inanılır gibi değil..
uyuya kalmışım...
akşam odaya gelen tolga uyandırdı, yatakta kutu, kucağımda resim ve etrafta diğer öbür
şeyler..rezil oldum diyebilirim..lan salak, sanki bırakıp giden sen değilsin de..bir de oturmuş acı
dolu anlar resmediyorsun..
tolga dan da aynen bunu demesini beklerdim,
ama demedi..
onun yerine,
"ben bir elimi yüzümü yıkayım, azıcık soluklanalım çıkarız" dedi..bozuk bir ifadeyle
tamam der gibi gözlerimi kırpıştırdım..
bu gece yine dibine vuracaktık anlaşılan..
http://fizy.com/tr#s/20js24
günler geçti..
nilayla konuşmuyoruz, hiç bir şey demeden benle ilişkiyi kesti..sitem bile etmedi.
haklı..
mineden bir mektup aldım..ayrıldıktan 2 gün sonra sanırım..ona olan bir kitabımın arasında
gelmişti, nilay ve onunla ortak takıldığım kız grubundan birinin aracılığıyla..
hala saklıyorum.
o günün akşamı, telefonumda kayıtlı olmayan bir numaradan mesaj aldım, baktım,
"tsigalko, ben elif. duyduklarıma inanmak istemiyorum?"
açıklama yapmak niyetinde değildim..
"inan" yazıp yolladım sadece..
cevap geldi,
"ama neden? sebep?"
anlaşılan kolay kolay kurtulamayacaktım,
"daha fazla yürütemeyeceğimi düşündüm, beni aşıyor, henüz iki kişilik yaşayacak kapasitede
değilmişim"
"3 ay sonra mı farkına vardın bunun?"
kızmıştım,
"bak elif, kimseye hesap vermek zorunda değilim tamam mı? sordun, ben de söyledim. ben çok
mu mutluyum sanıyorsun? çok mu hoşuma gitti sanıyorsun yaptığım şey?"
bir süre yanıt gelmedi..sonra yazmış,
"tamam kızmana gerek yok, ben sadece hala şoktayım yani, siz çok güzel bir çifttiniz. en azından
benim için öyle. keşke kendine güvenebilseydin"
cevap atmadım..
bir kaç dakika sonra bir mesaj daha -
442.
+2bir mesaj daha geldi,
"bir ara görüşebilir miyiz?"
eski bir numara... kesin bizi buluşturacak..gerçi mine de kabul etmez ama..gururlu kızdır..
"bak öyle buluşturma, tesadüf ettirme gibi amaçların varsa,lütfen..o konu bence ikimiz için de
kapandı."
"hayır öyle bir planım yok. senin için ne kadar kapalı bilemem ama mine için kapanmadığından
eminim."
aslında gene cevap atmayabilirdim bu mesaja ama, o kadar da umursamaz olmamalıyım diye
düşündüm..zira daha fazla huur çocukluğu yapmanın kimseye bir faydası olmazdı..onun yerine
geçiştirmeye çalıştım,
"benim boş zamanım yok bu aralar yalnız"
"çok vaktini almam..sadece konuşmak istiyorum yüz yüze ve herhangi bir planım da yok emin
olabilirsin. bu hafta sonu uygunsundur?"
kıvarabilirdim..ama işi uzatmak istemedim..tamam işte..konuşmak istemiş..konuşurduk..klagib
şeyleri geveler ve susardı, ben de bir daha ne onunla ne de bu konularla ilgili kimseyle muhatap
olmak zorunda kalmazdım. sadece unutmak istiyordum beyler..yediğim taku unutmak..sıçıp
sıvadığım bu ilişkiyi bir şekilde geride bırakmak..
"tamam. hafta sonu görüşürüz o zaman" yazdım.
"görüşürüz, ekmeyeceğini umuyorum"
telefonu masanın üzerine fırlatırken, son zamanlarda en çok yaptığım şeyi yapıyor, kendimi
yatağıma gömüyordum..çünkü ister inanın ister inanmayın, artık en huzurlu olduğum anlar,
uyuduğum anlardı...
http://fizy.com/tr#s/1ago1f
günler ilerlerken, sınıfta epey yalnızlaştığımı hissettim.. -
-
1.
0Varsa hikayenin linkini atar mısın
-
2.
0pdf indirdim linkini bulursam atarin
-
3.
0pdf indirdim linkini bulursam atarin
diğerleri 1 -
1.
-
443.
+1Rezervasyon
-
444.
+1Prezervatif
-
445.
+2
var mı okuyan
-
inci comics part 1 vikings in iç dünyası
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 05 07 2025
-
kayra instadan saydirmaya devam ediyor
-
karının boy 1 58 babası 1 70
-
kankamın nişanlısını nasıl silktim
-
dumbkinin bacısıyla meşazlaşıyorum
-
dumbkinin anasının terli ve kokulu mancığı
-
kaz ciğeri pişiriyorum
-
la bu kız niye sürekli malı pazara çıkarıyor
-
prenses erkekler burada mı
-
akepenin allahtan peygamberden temiz olması
-
trde karı bulabilmek için min
-
biri bana miras birakmis
-
erasmusa giden tc kızı
-
sözlük rekorları
-
sahibinden twingo ilanlarından arwenin noyu buldum
-
acayip keşke babana kitap aldırsaydın
-
ugur dundara kimse dokunmuyor
-
ruby kesin bugün kadıköye gitmiştir
-
tüm binaya aşure dağıtmışlar
-
yaşamak için yaşamak
-
chpli belediyeler yolsuzluk yaparken helal olsun
-
instagramdan bana gelen mesaja bakin
-
diyarbakırlı toprağım muhammet yakut
-
size bir tavsiye kimseden bir tavsiye almayın
-
kilosu 20 tl olan bir meyve icin
-
acayip sana 200 lira versem
-
sözlüğün yaş ortalaması niye düştü
-
sırf rahat uykuya dalmak için bira içerdim
-
kamilciğim kutsal leydiboy değil
- / 2