/i/Sözlük İçi

sözlük içi.
  1. 651.
    +5
    "neyse işte.. bende mecbur onlarla takıldım o ara.. gelmek istedim aslında tsigalko, inan istedim
    ama, eli çok güçlüydü..bir de sen çok hata yaptın... daha doğrusu hata yapmış gibi göründün
    bana.."
    sıcak basmıştı..
    çizgi filmlerdeki gibi, böyle kademe kademe kırmızılık alnıma doğru yükseliyordu, acaba
    kulaklarımdan duman da çıkaracak mıydım?
    dişlerimin arasından tısladım,
    "peki sonra ne oldu da, bana yeniden dönüp tüm bunları anlatma gereği duydun?"
    "işte oraya geliyorum... tsigalko.. serhat..yani, çok yoz bir kişilik, yemin ediyorum sana okulumun
    son bir kaç haftasından nefret ettim desem yeridir..ama işte, bu olayı bizim kızlara filan da
    yayınca, onların hepsiyle, bizim kızlar ve ben bir araya gelmiş gibi olduk.. şimdi ben yine kendimi
    tutamayıp gelsem..bu sefer kızlar neder?... çok zordu gerçekten.. pgibolojim bozuldu resmen..bir
    yandan tsigalko yapmaz diyorum..bir yandan da olanlar..
    ta ki bu yaz elifle konuşup tesadüfen bu konulara girene kadar..bu arada sen elifin evinde de
    kalmışsın?"
    kaldık aq kaldık.. birazdan da cerenle sürtüştüğümüzü de bildiğini söylede kendimi atıvereyim
    camlardan aşağıya..
    sessizce onayladım..
    "işte kız anlattı, seni biraz denemiş o... aslında bakma o da az huur değil ama (nilay ikidir
    küfrediyor, ilginç) seni savundu epey, dedi "kızım biz onla kafalar bulanıkken aynı koltukta kol
    kola kaldık, eğer öyle bir çocuk olsa.." anladın işte.. sonra ben bunları duyunca, bir de biraz o
    senin sarılıp ettiğin kızı araştırdım, onla da bir yakınlığın olmamış (sen öyle san
    amk)..anlayacağın, seni aslında boşa suçluyor gibi olduğumu hissettim.. mineyle ayrılmanın bu
    olaylarla bağlantısı yokmuş anladım.. halbuki ben öyle düşünmemiştim başta..
    ···
  2. 652.
    +6
    işte o suçluluk duygusuyla da sana mesaj attım zaten biliyon.. bence serhat sana o kadar nefretle
    dolmuş ki, seni yalnız bırakmak için yaptı bunları, sanırım başardı da, bir süreliğine.."
    yüzüm gerçekten korkunç hallere bürünmüş olmalı..
    "bak tsigalko.. bunları sana kavga et, olay çıksın diye söylemiyorum.. yalvarırım..sadece, bil
    istiyorum ve beni de o zamanki saçmalamalarım için affet istiyorum.. lütfen bak.. benim de başımı
    belaya sokma..hı?"
    vay anasını serhat ya neler dönmüş..
    bu laf tam da gediğine oturuyor olsa gerek..
    sen, huur çocuğu serhat efendi..
    bana kin güt,
    beni gizlice takip et, sinsice, yılan gibi komplo kur,
    en yakın arkadaşıma şantaj ve duygusal baskı yap..
    beni yalnız bırakmak için sınıfı ve kızlar tayfasını kendi yanına çek..
    arkamdan kuyular kaz...
    kıs kıs gül..
    hem den ben kendimi duvarlardan duvarlara vururken..
    ve tüm bunlara karşılık tsigalko sakin olsun he?
    ananı gibtim çocuk...
    sonra gün boyunca anlattıklarının tek kelimesini duymadım.. hatırlamıyorum da..hatırladığım tek
    şey, saç telimin ucundan, ayak tırnağıma varıncaya değin, tüm vücudumu, daha önce
    hissetmediğim ve tarif edilemez tarzda bir nefret kapladığıydı..
    ···
  3. 653.
    +6
    sinsilik.. nefret ederim..
    huur çocuğunun teki olabilirsiniz, ayyaş olabilirsiniz, tinerci olabilirsiniz, pekekent olabilirsiniz,
    bin kurusunun teki olabilirsiniz, gamsız, korkak, güvenilmez olabilirsiniz..
    bunların hepsi, bir şekilde ve bir noktaya kadar tolere edilebilir..
    ama sinsilik.. bana göre insanlığın en aşağılık karakter özelliğidir.
    yüzük eşeğin zütü gibi, ama tavırlarım sakin bir şekilde günün nilayla olan faslını bitirdik.. barıştık
    gibi bir şey oldu, işte bu sarılıyor ediyor, devamlı telkin "aman tsigalko, lütfen bak, burası lise
    değil" bilmem ne..
    akşama ebruyla buluşacağız güya ama tak gibi hissediyorum.. eğer bu şekilde kızla buluşursam
    o da rahatsız olur, hatta keyifsizliğimi kendi üzerine alınabilir..
    arayıp iptal etsem, yine aynı kapıya çıkar.. gene tatsızlık olur "ne o nilayla gittin, bize artık gerek
    kalmadı galiba gene?" tarzı durumların içine girebilir..
    öff..
    hissetmekten olduğum tek duygu nefret ve intikamken, olaylardan tamamen habersiz ve bağımsız
    bir haldeki, zavallı, masum sevgilinizle nasıl buluşabilirdiniz ki? o buluşmada ona ne
    katabilirdiniz?
    http://fizy.com/tr#s/1d78ik
    yurda gitmedim çünkü kaza bela o huur çocuğunu yolda filan görürsem oracıkta
    öldürürüm..soğumam lazım..
    nilayı kafe çıkışına kadar yolcu ettim, dedim ben buradan çıkmiyim, ebruyu direkt buraya
    çağırıcam
    ···
  4. 654.
    +3
    gittim defalarca yüzümü yıkadım lavaboda.. ayran söyledim ayran içtim aq sırf mayışırım belki
    biraz diye..
    ebruya onu kafede beklediğimi, karşılayamayacağımı söylediğimde bile "ne oldu bir sorun mu
    var?" dedi..lan bir de ben buluşmamayı düşünüyordum, he, sonra al başına belayı.
    konuyu ona da anlatıp, gerginliğimin nedenini bilmesini sağlasam mı? diye düşündüm..ama
    yok..onu bu mevzulara bulaştırmaya gerek yok, şimdi mineler, ayşen two lar filan.. eski defterleri
    yeterince kurcaladık zaten..
    geldi bu,görmedi önce, bakınıyor, yüzü gergin onunda..el ettim,
    geldi öptü, yanıma oturdu, ama biraz da keyifsizce sordu,
    "naber? bir sıkıntı yok ya?" dedi kafasını sallayarak,
    "yook.. işte..yoruldum biraz sanırım.."
    "ne dedi nilay?"
    direkt damardan girdi gördüğünüz gibi,
    "özür diledi işte.. barıştık"
    "onun için mi çağırmış dışarılara? hıh.. okulda diyememiş mi?" deyip küçümsercesine güldü,
    "benim vereceğim tepkiden çekinmiş olabilir"
    "ne tepki verdin?"
    "ebru.. canım? beyaz florasan da yakalım mı başımın üzerinde? müfettiş gecıt ı geçtin hea.."
    aslında bunu, sinirlenmiş olmama rağmen espirili söylemeye çalışmıştım ama ses tonumu,
    gerginliğimden ötürü ayarlayamadım ve ayarı alan ebru oluverdi..
    ben öyle deyince "iyi, bak sen?" der gibi mimikler yaparak sustu, geçti karşıma oturdu..
    "ben de iyiyim işte.. sana başka bir şey sormayıyım, neme lazım dayak filan yeriz.."
    dayak yiyecek biri var evet ama o sen değilsin bitanem rahat ol..
    "ebru saçmalama allah aşkına, şaka yapmaya çalıştım ben.. biraz muhabbet gerildi diye..gel
    yanıma.."
    ···
  5. 655.
    +5
    ellerimi uzattım, yüzüm nispeten nötr ifadeye gelmiş olmalı..başımı yana büktüm, kaslarımı
    yırtmak pahasına zorlayarak gülümsedim hafifçe, "gel" dedim..göz kırptım..
    bana karşı koyamazdı beyler..ne olursa olsun, ne yaparsam yapayım, gel dediğimde gelecekti..ve
    şu arada yaptığı kadınlara has triplerini de bir kenara bırakırsak, kovsam da gitmezdi.
    işin tuhafı, ben de onu çağırıyordum, yani o da kendini bana alıştırmıştı bir anlamda..düşündüm
    de, yarın bir gün, olmaz ya, ebru harbi harbi gibtiri çekip gitse, ne yapardım?
    herhalde baştaki gibi rahat olamazdım, bu durum karşısında, çünkü ister kabul edeyim ister
    etmeyeyim, bu kız kendini de bana sevdirmeyi başarıyordu..alkolün bünyenizi ağır ağır sarhoş
    edip kendinden geçirişi gibi..o da, milim milim, an be an, yaptığı her hareket, attığı her bakış,
    yüzündeki her gülümseyişle beni sarhoş ediyordu..
    kalktı yanıma geldi..sıcak bedenine sarıldım, başını göğsüme yatırdım..saçlarını, yüzünü
    okşarken bir yandan da, muhabbet açmaya çalıştım,
    "ee sahi sen ne yaptın bugün?"
    http://fizy.com/tr#s/21vtrh
    konuşmamız nihayet normal seyrine yaklaşır, bizim ruh hallerimiz de yumuşarken, bir kez daha
    ebrunun sevgisinin beni ne kadar yumuşatabildiğini farkettim..
    çok, ama çok değişik bir duygu beyler..ve aynı zamanda korkutucu * * ..yani, nasıl tarif edeyim,
    ne ile, hangi kelimelerle betimleyeyim bilemiyorum ki..bu kızın bana duyduğu sevginin
    büyüklüğünden hem şeref duyuyor, hem de korkuyorum,
    kaldıramamaktan korkuyorum,
    ···
  6. 656.
    +5
    öpüşleri, dokunuşları öyle yoğun öyle içten ki, dudakları dudaklarıma her deyişinde, sanki ilk
    öpüşmesini yaşayan liseli aşıklar gibi heyecanlanıyorum..ama her seferinde.. kendimi bu denli
    sevdirecek kadar ne yaptım bilmiyorum, ama sonuçta olan oldu ve ben, çoğu insanın hayatı
    boyunca rastlayamacağı türden bir duygu selini, 19 yaşındaki toy bir kızın bulutlarının yağmuru
    altında yaşıyorum..ah be ebru.. keşke bu kadar sevmeseydi beni.. keşke sevdirmeseydin
    kendini..o zaman, olur ya, bir gün ayrılırsak, birimiz "yürümüyor" "sen daha iyilerine layıksın" ya
    da "sen beni hak etmiyorsun" dediğinde, en azından benim açımdan kolay olurdu..
    ama şimdi kolay olmayacak.. biliyorum..ben de acı çekeceğim.. kahretsin ki ben de bir şekilde
    ortağım artık o hisseye..hem.. baksana sen! bence sen beni değil, kendini seviyorsun
    aslında.. kendini sevdiğin için bu kadar çok seviyorsun beni,
    beni sevseydin, beni bu kadar çok sevmezdin çünkü..
    ve ben,
    ben de seni seviyorum..
    yine de git gide daha dik duruyorum öpüşlerinin karşısında, onları daha fazla hak ediyorum,
    ezilmiyorum artık dokuşlarının içtenliği karşısında, zira ben de öyle dokunabiliyorum artık sana..
    bir de benim bir huyum vardır, ellerimi çok kullanırım beyler.. yani ellerimi kullanırım dediyse,
    kızların sağını solunu parmaklamıyorum aq..genelde yanakara odaklanırım ve saçlara,
    boyna.. kadını kadın yapan, ve dokunuşlarınızda karşınızdaki sevdiğiniz biriyse, onunla cinsellik
    boyutundan farklı, fazlasıyla romantik bir boyut daha yaşamanızı sağlayan bölgeler..
    ···
  7. 657.
    +3
    ebrunun yumuşak, dalgalı saçları, bebek pürüssüzlüğündeki bembeyaz yanakları ve ne çok kalın
    ne çok ince, biçimli, hatlı güzel boyununu, küçük tsigalkonun harekete geçmesine dahi mahal
    vermeyecek bir özel frekansta okşuyor, onun da çok hoşuna giden bu dokunuşlarım sayesinde,
    biraz da olsa onun aşkına karşılık durumu eşitliyorum..
    beyler bu arada kız arkadaşı olanlara tavsiye babında bir iki kelam etmek istiyorum,
    tamam öpüşüyor, sevişiyor hatta gibişiyor olabilirsiniz, ama arada bir, böyle içinizden geldikçe
    ama, kendinizi ne gaza getirerek ne de frenleyerek, kızın saçını, yüzünü gözünü okşayın, ama
    öyle hayvan gibi değil, kibar, sakin dokunuşlar.. gibiş sokuş düşüncelerinden uzak bir biçimde,
    sanki tv deki heyecanlı bir yarışmaya dalmış gibi, dalıp gidin ona.. kendinizi unutun.. zaten bir süre
    sonra o da kendini unutacak..
    tıpkı çiçekler gibi, kadınlar da narin dokuşları severler, bakmayın siz keladamsdeki kel adamın
    öyle hoyrat davranışları karşısında zevkle inlemelerine, rol icabı onlar biliyorsunuz.
    dediğimi yaparsanız, (ama uygun bir anda yapın tabi, yoksa bayram değil seyran değil, eniştem
    beni niye öptü muhabbetine dönmesin) bir takım farklı şeyler yaşayabilirsiniz ilişkinizde, hem o an
    için, hem de ilerleyen zamanlarınızda. çünkü her kavga ettiğinizde dahi, eğer sizi gerçekten
    seviyorsa, gözünü yumduğu an o sevgi dolu dokunuşlarınız gelecektir aklına, üzerinde nasıl
    tepindiğiniz, dudaklarını nasıl sömürdüğünüz değil..
    ···
  8. 658.
    +5
    onu herkes yapar zaten, ama öbürünü herkes yapamaz-yapmaz..sizin bir farkınız olsun..
    yapan olursa tepkileri paylaşsın bizlerle ;)
    @2451, entry-nick güldüm amk *
    beyler son bir part daha yazıp kaçacağım, takip ettiğiniz için bir kez daha teşekkürler
    http://fizy.com/tr#s/1ahg5c
    vee, nihayetinde ertesi gün..
    ha bu arada şunu da belirteyim, bu yarak serhat eve çıktı 2. sene, o ve iki arkadaşı, neco iyi bari
    ev meselesinde de onlara katılmadın aq..
    daha gördüğüm anda, yine kan beynime sıçramasına rağmen, insan üstü bir çabayla kendimi
    frenlemeyi başardım, zira ben temiz bir iş istiyordum..öyle sınıf içi arbedeler, hır gürler hiç de
    faydalı olmazdı içimdeki yangına..
    nilayın kendini acındıran ve yalvaran bakışları da devamlı beni takip halindeydi..
    ama beyler, kalbi temiz adammışım demek ki..ya da aslında kalbimle hiç alakası yok, tamamen
    kaderin kaosu, kanı ve göz yaşını sevmesiyle alakalı bir durum..
    çünkü bizler her zaman hayatımızla ve hayatımızdakilerle bir tür arbede halindeyizdir ve kader,
    yaptığı yemeğin lezzeti karşısında keyfinden parmaklarını yalayarak gülücükler dağıtan bir aşçı
    gibi, size yarattığı bu kaosların içinde debelenişinizi görmekten hoşlanır..
    ama onun bu özelliği bu kez benim için bir avantaj olacaktı..
    sinirden uyuyamadığım, yatakta dönüp, havayı yumruklayarak denemeler yaptığım ve kavga
    sonu için artistik-racona uygun kelimeler düşündüğüm gecelerden sonra, nihayet bir perşembe
    günü, bir şekilde serhatla tuvalette yalnız kalmayı başardııık...
    dediğim gibi, temiz iş istiyorum..bu huur çocuğu, her ne kadar yılanın önde gideni olsa da,
    gururuna da düşkündür, yani eğer ben bunu tek yakalayıp gibersem gidip de "tsigalko beni
    dövdüüüeee" diye ağlayamaz..
    ···
  9. 659.
    +2
    peki diyeceksiniz ki, e arkadaşım ya sen dayak yersen ne olacak? hep dövücem, dalıcam
    diyorsun da, sen hayatın da kaç kişiyi dövdün?
    valla beyler ben gönül adamıyım, şiddetin her türlüsüne karşıyım.. hayatım boyunca,
    çocukluğumdaki pokemonluk zamanlarımı saymazsak böyle tekme tokat ettiğim kavga sayısı,
    bugün bile hala sadece bir adet. evet bir..25 senede sadece bir kere çok ağır kavga ettim, 2 sene
    kadar önce. detaylarına girmeyeceğim, ailevi bir mesele.
    onun haricinde de kavga diyemeyeceğimiz, ama benim ya da karşımdakinin minimum hasarlarla
    atlattığı yumruklaşma, itiş kakışlar filan var, misal 4. sınıfta bir çocuğun dudağını kanatmıştım,
    bütün kavga sadece bir yumruk sürdü, ben ilk vurunca o ağladı ve olay bitti * ilk vuran o olsa
    muhtemelen tam tersi durumla karşı karşıya kalacaktık.
    neyse,
    bu serhat olayını biraz ayrı tutalım istiyorum çünkü pek kavga sayılmaz;
    yüzümü yıkadığım sırada, gözlerimi araladığım anda, "o anın bu an" olduğunu
    anlamıştım.. aynadan, hemen arka tarafımda, pisuvara işemekte olan serhatın profilini gördüm..
    aceleyle yüzümü koluma kuruladım..
    soğuk kanlı bir şekilde gidip tuvaletin ayrık kapısını kapadım, içeriye doğru döndüm,
    o ara bu da işemiş, lavabolara doğru ilerliyor..
    bir taktan haberi yok tabi,
    ben de ona doğru ilerledim,
    pisuvarlarla lavabolara giden yolun ortasında aramızdaki mesafe son derece uygun hale gelince,
    içgüdüsel olarak,
    "hiş, baksana" dedim,
    ve dediğim saniye,
    lafımla arasında belki de saniyenin 10 da biri bir kadar es vererek, omzumun gerisinde, bütün
    vücudumu ve gücümü kullandığıma inanarak, böyle hafif yukarıdan aşağıya doğru açılı bir
    biçimde yumruğumu savurdum, tam gözünün altına, elmacık kemiğinin biraz üzerine "trrotk" diye
    oturttum..
    ···
  10. 660.
    +4
    tamamen hazırlıksız ve dengesiz yakalanan serhat bildiğin pisuvlara uçtu, ben de savurduğum
    kolumun etkisiyle öne doğru bir iki adım sendeledim..ama var ya, böyle bildiğin kendimi olimpiyat
    rekorunu kıran ciriti atmış gibi filan hissediyorum..
    aynı zamanda elimde de korkunç bir acı var..
    serhat züt üstü oturakaldığı yerden pisuvarların yan taraflarına tutunarak adiden doğrulmaya
    çalıştı, karşı atağa geçecek güya..ama sen öldün babacım..sen öldün haberin yok..
    öyle aniden de fırlamaya kalkınca, bir daha dengesini kaybetti, bir daha züt üstü oturdu, sonra da
    boylu boyunca uzattı kendini yere..
    başın mı dönüyor?
    ben karşımda, yerde balık gibi yatmakta olan serhata bakakalmış bir vaziyette, gardım inik
    duruyorum.. ağzımı açtım..bir şey söylemem lazım sanki, böyle kurtlar vadisi repliklerini
    aratmayacak cinsten..ama bir şey diyemeden geri kapattım... aq aklıma bir şey gelmedi çünkü
    ben de ne tak yediğimin farkında değilim.. sonra elim, felaket acıyor lan.. serhat çakmasın
    durumu?..gerçi çaksa ne olur adam ağlamak üzere lan?
    önce, serhatın yerde sesli sesli soluk almaya çalışırken ekşiyen yüzüne baktım,
    sonra, az önce atmış olduğum mega punch u düşündüm..
    zaten başka ne söze ne de harekete gerek vardı..
    dönüp hızlıca tuvalette dışarıya fırladım,
    işte o anda, dünyanın bir tuvalet ve orada atılan bir yumruktan ibaret olmadığını sanki
    bilmiyormuşum gibi yeniden keşfettim..
    acıyan elimi diğerinin içine almış, sınıfa doğru ilerlerken beynime hücum eden düşüncelerle
    mücadele etmeye çalıştım, bir tanesi hepsinin arasında çok daha belirgin, adeta fosforlu bir tonla
    parıldamaktaydı:
    "ne yaptım lan ben? ne yaptım??"
    takip eden panpalara iyi geceler, görüşmek üzere *
    takip eden panpalara iyi geceler, çok yorgunum bu akşam, eğer gelebilirsem 01.00 gibi gelmeye
    çalışacağım ama zor görünüyor, uzanıcam şimdi biraz bakalım.
    iyi geceler panpalar, 15-20 dakikaya gelip 3-4 part atıcam, bu akşamlık az artık idare edicez *
    ···
  11. 661.
    +4
    tesadüfleri seven sadece aşk değildir beyler, bazen öyle tesadüflerle karşı karlıya kalırsınız ki
    "oha lan dizi senaryosu olsa bu kadar olmaz" dersiniz,
    ki ben bu konudan epey muzdaripim bildiğiniz gibi, alın, buyrun size bunu destekleyen bir örnek
    daha işte:
    tuvaletten fırlamış, sınıfa doğru gidiyorum, kafam az önce yaptığım hareketin sonuçlarının neler
    olabileceğini çözmeye çalışırken fanı yetersiz pc kasaları gibi uğulduyor, kasmış durumda..
    elim.. kırmadım inşallah..ta elmacık kemiğine nasıl denk getirebildim hay aq ya..insan çeneye
    yanağa filan vurur, resmen duvara yumruk atmış gibiyim, tam sınıfa giricem bir ses beni
    durdurdu,
    "delikanlı! kaptan!" kafamı çevirdim, anaa, bizim çatlak bedenci el etmiş bana doğru geliyor yarı
    gülümseyerek, durdum kapının önünde,
    "hah, seni gördüğüm iyi oldu, dekan beyin yanından geliyorum, bu sene okul çapında basket
    takımı seçmeleri olacak biliyorsun değil mi? haftaya perşembe, katılıyorsunuz muhakkak
    çocuklar! ben zaten haber yollayıp yine toplayacağım sizleri bir öğle arası dsfdsgadfsg
    agfdsgfsjgfgjlafg jgafglfkadgflgafdkgbmfadlgfşdsgfdşl"
    ne diyon sen hoca allahını seversen? ne seçmesi, takımı, benim kafam 1 milyon şu anda..
    dediklerinin devdıbını anlamadım, başımdan savmak istiyordum, tek istediğim sırama gidip bi
    nefeslenmekti..kim bilir önümüzdeki 1 saat nasıl geçecekti..lan askeri inzibatlar gibi sınıftan
    almasınlar beni? zütüm atıyor zaten.. sesim titreyerek konuştum:
    "hocam..bu sene katılmayı düşünmüyorum ben açıkcası.."
    "nee?! olur mu öyle şey yahu? o geçen seneki takımın hepsini istiyorum bak, dersi verdik nasılsa
    diye sakın sallayayım demeyin * " yarı kızgın yarı babacan tavrıyla beni payladı.
    "hocam valla.. takım için sorunlar filan oldu biliyorsunuz, ben artık daha fazla takım vb. işlerine
    girmek istemiyorum, gene basketimi oynuyorum ben zaten kendi halimde.."
    ···
  12. 662.
    +3
    lan, tsigalko salağı..sen ne dediğinin farkında mısın? takım için sorun morun? lan dıbına
    koduğumun salağı, o takım için sorunun kaynağı şu anda hala tuvalette yerde yatıyor amın oğlu?
    zaten devirdiğim çamı daha laflar ağzımdan çıkarken farkettim, cümlenin sonuna doğru sesim
    resmen miyavlamaya dönüştü..
    hay aq, nerden karıştırdım şimdi o meseleyi.. kendimi salak raskolnikov gibi hissediyorum anasını
    satayım.. iyice ateş bastı..
    hoca,
    "sorun morun olmaz, sporcusunuz hepiniz, çözeriz beraberce.. haftaya perşembe bak,
    bekliyorum ona göre, seni özellikle takip edicem ;)"
    eh aq..eh..aldık başımıza belayı..
    sonra birden derinden gelen bir sızlamayla düşüncelerden sıyrıldım.. elim... tabi ya! benim elim
    sakat olm.. seçmeye filan katılamam ben... lan az önce dezavantajım olan durum şimdi işime
    yaramaya başlamıştı..
    sevindiğim, hesapladığım şeylere bak.. iyice kafam karıştı belli..
    http://fizy.com/tr#s/156b7w (bunu açmadan okumayın lan bence ahahaha)
    gittim ebrunun yanına oturdum..ama dizlerim zangırdıyor... of..gibicem ne yaptım lan
    ben..gerizekalı herif lise mi burası? ama bunu zaten yeterince tartışmadım mı kendimle? zaten
    uzlaşmadım mı?..yok..ben yapmak zorunda olduğumu yaptım aksi takdirde o içimdeki sinir beni
    mahvederdi..boşaltmam şarttı..şimdiyse içimdeki tek duygu, korkunç bir tedirginlik... ve bu duygu
    da fena halde tanıdık bana,
    ···
  13. 663.
    +4
    aslında hepimize tanıdık, öyle değil mi? ilkokulda kantin cdıbını kırdığımızda da(şut ve gol) 4.
    sınıfta yan sınıf öğrencisinin dudağını kanattığımda da, ya da azar işittirme katsayısı yüksek olan
    bilimum yaramazlık sonrasında duyduğum, hepimizin duyduğu bu his..bu duygu.. etrafta herkes
    bir şeyler uğraşır, herkesin hayatı normal gibidir, bir şeylerden konuşurlar, ama siz, yüzünüze
    basan ateşin, avuçlarınızdaki soğumanın ve dizlerinizin uyuşmasının-zangırdamasının etkisi
    altındasınızdır.. konuşulanları duymaz, baktığınız yeri görmezsiniz.. aklınız aynı soru vardır "ne
    olucak lan şimdi?"
    biz bu duruma halk arasında kısaca "yusuf yusuf" sendromu diyoruz ve eminim ki hepiniz özellikle
    de ilkokulda, yaptığınız yaramazlıklar sonrasında bu sendromu yaşamışsınızdır,
    hem de verilebilecek en büyük ceza, müdür tarafından yanağınıza vurulacak bir tokat olduğu
    halde..
    ya şimdi?
    burası ne ilkokul ne de lise.. burada müdür, ya da tokat yok.. muhtemelen sınıftan da almazlar
    beni, zira nöbetçi öğrenci de yok..
    ne olacak lan o zaman? ne yapacaklar bana?
    dakikalar saat gibi geldi.. dıştan değil belki ama içten terliyorum aq, böyle oluk oluk, soğuk soğuk
    akıyor..bir huur çocuğu yüzünden hayatımı mı karartım lan yoksa?
    bendeki gerginliği, sıra arkadaşım, sevgili sevdiceğim de farketti tabi, elini sırtıma koydu,
    "tsigalko, bir sorun mu var canım?"
    ···
  14. 664.
    +1
    bekliyoruz reis rez bu arada bu gün bayağı at yarın öğlede okurum gecede *
    ···
    1. 1.
      +1
      tamam atiyim
      ···
    2. 2.
      +1
      bi de pampa cok okuma aq yetisemiyom
      ···
  15. 665.
    +3
    "yoo, yok" bir şey yok gibisinden kafamı sallamaya çalıştım ama ayarını kaçırdım sanırım, tik gibi
    bir hareket oldu böyle, ani. bunun kaşlar havaya kalktı "allah allah?" der gibi..
    önümü döndüm, ellerim dizlerimin üzerinde, titremelerini bastırmaya çalışıyor, böyle hem üşüme
    geliyor, hem sıcak basıyor, abuk subuk durumdayım..
    neyse,
    öyle böyle derken, vakit epey geçti, hoca geldi, derse girdi..ben biraz rahatlamakla beraber,
    dışarıda bir yerlerde, benim kesinlikle kontrol edememekte olduğum ve lanet olsun ki tamamiyle
    beni ilgilendiren bir şeyler olmakta...
    bir tak anlamaksızın ders geçti, öğlen arasına giricez, ama ben sıramdan kalkmak istemiyorum,
    sanki sınıfın kapısından adım attığım anda jandarmalar gelip zütüreceklermiş gibi geliyor aq..
    ayrıca elim de bildiğin mundar olmuş durumda.. tedirginliğim acısını biraz gölgelesede, kesin bir
    taklar oldu yani.. kırılmamıştır kırılsa öyle duramam her halde * * . ama bir sıkıntı var.. artık çatlak
    mı patlak mı her ne taksa.. orta ve yüzük parmağım şişmiş sanki biraz.. acıyor bükmeye
    çalışınca..
    ebru, "canım, öğlen arası oldu farkında mısın? * hadi kalk artık, sonra da ne oldu anlat.."
    "ne..ha..bir şey yok be kızım..ben gelmek istemiyorum.. yemicem bir şey.. canım istemiyor.."
    "tsigalkooo! hadi ama ya bebek misin, kalk şurdan..ne var elinde?"
    "ne..ne var, bir şey yok be.."
    ellerim dersin başından beri sıranın altında birbirine kenetli ve sabit.. bunu da gözünden
    kaçırmamış.. gerçi benim de bir şey saklayacak bir takatim de yoktu ya.
    ellerimi açıp gösterdim, bir şey yok gibisinden.. parmaklarıma yine bir sancı saplandı.. normalde
    "ahh" deyip buruşması gereken yüzüm "bak!" dedi abartılı bir neşe ve yüksek perdeden bir sesle,
    "bir şey yok" gülümsedim..ama joker gülümsemesi yani.. maske..
    ···
  16. 666.
    +3
    "iyi tamam o zaman, hadi gel, dışarı çıkıyoruz.. hadisene be?"
    lan..lan ebru.. yeterince şüphe yaratmıştım.. ağır ağır kalktım yerimden.."iyi hadi.. bizim kantine
    gitmeyelim ama.."
    "neden ne var bizim kantinde? belli belli senin bir sıkıntın var gene.. anlatıcaksın"
    "ya kızım bir şey yok bee delirtme adamı, farklı bir yere gidelim diye dedim.. hemen nerelere
    çekiyorsun.."
    "tamam nereye istiyorsan oraya gideriz..ama bir şey var yani, ne ile ilgili bilmiyorum ama anlarım
    ben."
    dıbına koyim senin..
    sol elimi uzattım, tutuştuk, attığım her adımda diğer elim acıyor.. yanıma sabitlesem, istiklal marşı
    okur gibi olucam.. hazır ol pozisyonunda..
    lan bu elimi nereye soksam ben.. sallandıkça acıyor..
    http://fizy.com/tr#s/1aht1k
    o gün, ebrunun "ya bak her şeyi konuşucaktın hani?" "bir şeyin var senin?" "ne zaman
    anlatıcaksın?" ısrarları,
    benim elimin yavaş yavaş sızıya dönüşen ağrısı,
    üzerimdeki belli bir seviyenin altına inmeyi reddeden tedirginlik ve endişe ile geçti..
    ne dersi ne de etrafımı dinleyebildim, doğru dürüst bir şey de yemedim..lan yumruğu atan mı
    benim, yiyen mi benim anlamadım aq..
    hem, serhata ne oldu lan acaba? derse de gelmedi..bir daha da görmedim? ne oldu lan..ne
    olacak lan..lan! lan dıbına koyucam haaa!
    ···
  17. 667.
    +4
    ebruya da en sonunda buna benzer bir sertlikle (tabi dıbına koyma tehdidi olmaksızın) kızdım,
    "kızım yeter ama artık bak! yok dediysek yoktur, kalbini kırdıracaksın zorla."
    bu postadan sonra bir daha sormadı..ama bariz şekilde bozuk attı çıkışa kadar.. susturmayı
    başarmıştım ama bedeli de büyük olmuştu.
    en sonunda, bunu minibüsüne bindirmeden önce, sarılıp boynuna öpücükler kondurarak, yorgun
    bir fısıltıyla,
    "canım.. çok kötü hissediyorum şu an..toparlar toparlamaz anlatacağım" dedim. yüzüne yapay bir
    acıyla baktım, buruk bir gülümseme yerleştirdim dudaklarıma "bak değişik bir sorun var, anlayış
    göster" der gibi.
    konuşma gereği duymadan, gözlerini kırptı, tamam dercesine, gülümseyip bu kez ona sarıldı,
    "tamam, ne zaman anlatırsan dinlerim, yanındayım" demekti bu da.
    aramızdaki soğukluğu kaldırdığıma inanmış bir vaziyette onu yolcu ettim..
    peki acaba ben şimdi bu kafayla yurdun yolunu bulabilecek miydim?
    haftanın son günü geldi. dün gece zor uyudum aq..elimin acısı bir yandan, kafamın karışıklığı bir
    yandan..bu olay böyle kapanmazdı biliyorum.. eğer disiplin tarzı bir soruşturma olmayacaksa bile,
    serhat kendi yöntemiyle intikam almayı deneyebilirdi.. neyse ki benim o tarz korkularım yok,
    sakin, barışçıl bir adamım ama eğer tepemin tası atarsa mermiye kafa atarım, kimseden de
    korkum olmaz..
    tabi bunda laz oğlu olmamın ve sülalenin %90 ının silahlı ve belalı ( :p) olmasının da etkisi olsa
    gerek.
    ···
  18. 668.
    +2
    bende de büyük amcamın (dedemin kardeşi) üniversiteden mezuniyetime hediye olarak verdiği
    9mm lik smith&wesson marka bir ruhsatlı tabanca mevcuttur, aldığım ilk gün haricinde bir kere
    daha kutusunda çıkarmışlığım yoktur aq..ne işim olur benim silahla.. adettendir diye kabul ettik
    işte.. görende polis akademisinden mezun oldu sanacak *
    her neyse.. öncesindeyse o gün akşam okuldan dönünce elimin acısı artınca farklı bir bahane
    uydurup (basketbol.avi) yurt yöneticisine haber verdim, buz muz ilaç bandaj, ne tak varsa bir el
    atalım aq, parmaklar kelem dolması gibi oldu..
    özel yurdun faydaları işte, adam beni alıp acile zütürdü lan, elime baktılar bilmem ne..röntgen için
    daha erken gelmek gerekiyor tabi, ertesi gün tekrar gidicez, şimdilik züte bir iğne yedim ağrı
    kesici babında, başka da pek bir şey yapmadılar.
    cuma günü ise, üzerimdeki tedirginlik biraz azalmış vaziyette okula vardım. bugün alttan dersim
    var.
    panpalar son partı girip kaçayım,
    ···
  19. 669.
    +3
    http://fizy.com/tr#s/25yxje
    benim için sıradan, hatta aslına bakarsınız üzerimdeki tedirginliklerden ve yediğim halttan ötürü
    kötü başlayan bu günün, hayatımın değişmesinde çok önemli bir basamak olacağını elbette
    bilemezdim..
    binlik dediğimiz kavram, aslında biraz teknik ve tıbbi olarak ele alacak olursak, kendine güveni
    yüksek, kadınların dilinden anlayan, bazı hormonları filan biraz daha fazla ya da farklı salgılanan,
    çekici ve ayartıcı erkek demek gibi bir şey oluyor. bir nevi huylarımızın, fiziksel görünüşümüzün,
    biyolojik özelliklerimizin ve az miktarda da çevremizin etkisi, bizim ne kadar bin olduğumuz
    konusunda belirleyici faktör oluyor.
    o nedenle ki, "bin olunmaz, bin doğulur" lafı büyük ölçüde doğru, keza bu kategoride yer alma
    şerefi*, genelde doğuştan, genlerle sahip olunabilecek, allah vergisi bir durum. çevre, sizde
    bulunan bu özelliği ya biraz törpülüyor, ya da sivriltiyor, artık nasıl denk gelirseniz.
    ama sonuç olarak, binseniz, binsinizdir. yani kalemseniz, kalemsinizdir, sizi açacak bir kalemtıraş
    bulamadıysanız, ucunuz biraz kalındır evet, ama bu sizin kalem olduğunuz gerçeğini değiştirmez,
    eğer sizi sivriltecek bir kalemtıraş bulduysanız, zaten başka da söze gerek kalmaz.
    bu kalemtıraş = çevre,aile.
    kantine gidip birazdan gireceğim ders öncesi zaman geçirmeye başladım..hımm..yeni bir sınıf,
    yeni insanlar..eğer sap olsaydım aynı zamanda yeni kızlar..ama aynı ders..dıbına koyim mustafa
    hocam..kusura bakmayın ama koyim yani..neyse..her şeyde bir hayır vardır..vardı da..
    ···
  20. 670.
    +2
    neyse ki bu alttan kalma mevzusu kendi derslerimi almama engel olmadı, 8 saat kredimiz varmış,
    ben sadece 4 ünü kullanıyor olacağım.
    bir yandan bu ders meselelerini düşünürken, bir yandan da, biraz sonra gireceğim ve
    kendilerinden 1 sene daha tecrübeli (hem de ne tecrübeler aq..) olduğum insan topluluğunun
    arasına uyum sağlayıp sağlayamayacağımı düşünüyorum. gerçi sağlasam ne olur, sağlamasam
    ne olur aq, haftada 4 saat, o da zorunlu değil yani, bakmayın ben dersi geçebileyim diye
    gidiyorum, yoksa bir kaç saat daha fazladan uyumak da benim elimde..ama yine de bu yeni (hem
    bana, hem de birbirlerine yeni) ortamın benim için güzel başlangıçlar yapılabilecek bir yer
    olabileceğine inanıyorum.
    tamam bu dönem 1 dersim kalmış olabilir, ama 2. dönemde de 2 tane var ve ilerleyen yıllarda da
    ne olacağını kimse bilemez..o yüzden alt sınıflarla, özellikle de bir alt sınıfınızla aranızı iyi
    tutmanız lazım. not, quiz haberleri, ödev haberleri vb. açısından yani..
    ben de geçen senenin ardında zaten üzerimden ölü toprağını atıp cool ve muhabbetli çocuk
    havasına girdiğim için, onlarla kaynaşmam zor olmayacak diye düşünüyorum.
    boş boş oturmak istemedim, gittim, çikolata almak için küçük kantin kuyruğuna girdim.. çikolataya
    bayılırım. o ara dalgın dalgın etrafı seyrederken bir iki kişi önümdeki çocuğu birine benzettim gibi
    geldi.. allah allah.. neyse bu aldı, yanımdan geçerken o da bana baktı şöyle bir, ben de baktım bir
    daha.. kesin tanıyorum tamam..o da tanıyor hatta da, nerden?
    çikolatamı aldım tekrar masaya dönüyorum düşüne düşüne..hay allah ya..bu elemanı nerden
    gözüm ısırıyor beni?
    kafamı şöyle bir çevirdim, baktım masanın birinde iki tane hatunla oturuyor bu, bir kaç saniye
    inceledim, bu da baktı bir an..
    ···