-
1026.
+1"iyi ısrar etmiyorum..ama "başka zaman" lafını söz olarak alıyorum? ;)"
"aal.. öyle söz vermeye filan ihtiyaç yok ki, ben seninle her yere gelirim.."
sevecen şekilde gülümsedi,
"çok tatlısın.. hafta sonu gideriz, hem onlarla da tanışırsın * "
"tanışırız ya.."
gece sonunda ayakta kalmaya çalışarak ceydayı arkadaşlarına bıraktım, kendim giderim filan
diye cicilik yapmaya çalıştı ama nereye gidiyon tek başına o saatte aq..herhalde ben
zütüreceğim,
bu centilmenliğimin karşılığını evin önünde bir kaç dakika daha sömürülerek aldım, iyi geceler
diledi, kıvırta kıvırta apartmana girdi, arkasından bakarken derin bir of çektim, eğer sigara içiyor
olsaydım, şu sahneye kesin bir tane yakmıştım ulan..
yurda dönüş epey uzun ve zorlu bir yürüyüş sonucu gerçekleşti, kendimi odaya atar atmaz
uyumuşum zaten, görevli murat abinin "çoh gec kalmaa başladın sen gali hayta oğlan" tarzı egeli
azarlarını da yemeden geçememiştim tabi..
duşumu sabah almaya karar verip zıbardım..
ceyda ile ilişkimiz dolu dizgin devam ediyordu, yaklaşan finallere moralli girmek önemliydi tabi,
son zamanlardaki en büyük desteğim ve yaşama sevincim olan çılgın sevgilimle aramızdakiler,
elbette sadece cinsellikten ibaret değildi. -
1027.
+2ceyda libidosu yüksek bir kız, ama bu onu bir ciks manyağı yapmaz sonuçta. hatta zaman
zaman bu konuyu tamamen dışarda bıraktığı bile oluyor, sadece sevişmeye - öpüşmeye dayalı
bir ilişkinin sağlıklı olmayacağının ikimiz de farkındayız ve onun başka alanlar da paylaşımcı
olması hoşuma gidiyor, birbirimizin ufak zevklerini, sevmediklerini, sevdiklerini, takip ettiklerini,
umursamadıklarını öğreniyor, ortak noktalar yaratıyor, hatta bazen saatlerce konudan konuya
atlayarak sohbet edebiliyoruz..
yani normal sevgililerden çok da farkımız yok, tabi ikimizin de birer kurtadam a dönüştüğü
geceleri saymazsak,
o bar köşelerinde kucak kucağa dans ederken kendimizi kaybedip içimizdeki canavarı ortaya
çıkarıyoruz.. etrafımız da genelde bizim gibi canavarlarla dolu olduğu içinde ortama kolayca uyum
sağlıyor ve kendimiz gibi davranabiliyoruz..
okulda ise epey kontrollü sayılırız..hem benim taze olan ilişki geçmişim hem de ceydanın ılımlı bir
ortama sahip sınıfında infial yaratmamak adına, alttan aldığım derste yan yana otursak bile fazla
samimi pozlar vermekten kaçınıyoruz.
sanırım biraz avrupai bir çiftiz, bilemiyorum *, rahat takılıyor, anı yaşıyor, birbirimize keyif
vermekten mutlu oluyoruz, ikimiz de sanki kendimiz için değil, karşımızdakini mutlu ettiğimiz için
mutlu gibiyiz..
bir gün yine cuma günü bunların sınıfta alttan dersime giriyorum,
alper, makineci nurettin bizim önümüzde, onların önünde alpere yamanan iki kız, biz de alperlerin
arkasında, duvar kenarında oturuyoruz,
mustafa hoca zaten dersi kendisi de kaynatmaya elverişli bir adam olduğu için sık sık şamata
çıkıyor, biz gülüp eğleniyor filan, her şey harika, etrafımda arkadaşlarım, sevgilim, pozitif bir hava,
kendimi "ıstanbuuul cok guuzeeğ" diyen turistler gibi hissediyorum, öyle bir enerji, sevindiriklik
durumu var üzerimde.. -
1028.
+2bu pembe toz bulutlarının dağılması için ise sadece bir iki saniyelik bir bakışma yetiyor.. çabucak
unuttum sanıp, güya sünger çektiğim eski suçlarımı hatırlatan, beni ardımda bıraktığımı sandığım
şeylere doğru vakumlayan bir bakışma,
o eğlencenin ortasında ceyda omzumda kıkırdarken, hafif arka çaprazımda, orta sıraların
ortasında oturan ayşegül ün donuk bakışını yakalıyorum, dediğim gibi, 1-2 saniye öyle kalıyoruz...
günlerdir giblemediğim ve nihayetinde beni muhtemelen pek hazzetmediği bir kızla kafa kafa
gören ayşegül ün gözlerinde hayal kırıklığı ve öfke var... anlaşılan cici ev kızımızın "evlenilecek
ideal adam" hayallerinde epey ilerleme kaydetmişim ki bu tarz bir bakışa maruz kalıyorum..
biraz moralim bozulmakla beraber, ayşegülün pasif bir kız olduğunu hatırlayıp (yani benim
düşünce ve sınıflandırmama göre) "amaan, bitti gitti işte o da, ne yaşadınız ki zaten oğlum?"
deyip kendimi rahatlatıyorum..
ders çıkışı çocuklarla ve ceyda ile vedaşlaştıktan sonra yurda gitmek üzere yola koyulacağım,
bunların daha dersleri var tabi, onlar devam, ben kaçar..
neyse, koridoru geride bırakıp giriş merdivenlerine yönelmişken arkamdan tanıdık bir ses adımı
sesleniyor, duymayı istemeyeceğim seslerden biri,
"tsigalko??"
ayşegül.. -
1029.
+2koridorun başında bana doğru ilerliyor, sanırım vermem gereken son bir sınav daha var.. belki de
ayşegül o kadar da pasif değildir..
giriş kapısının önünde durmuş, bana doğru gelişini izliyorum..ne diyecek acaba... ne diyebilir ki?
aramızda resmi olarak hiç bir şey geçmedi.. tamam buluşmalar, görüşmeler olabilir ama, bana
sitem etmesine yetecek bir silah yok elinde..ne var yani, onla da görüşmüşüm, bir başkasıyla da
ve daha çok isteyen, beni kazanmış.. onun hatası..
biraz hızlı hareket etmiş olmalı bana yetişmek için, düzensiz soluk alış-verişlerle yanıma geldi,
soğuk bir gülümseme ile,
"naber?" dedi,
"iyi.. ayşegül.. senden?"
"iyii ben de..şey diyecektim sana.. aramızda bir sorun mu var??" diye sordu tatlı tatlı..o an "sorun
sende değil bende" deyip kahkahayı patlatmak istedim ama öyle olmuyor tabi,
"yoo... neden ki?" deyip sahte bir şekilde gülümseyip anlamamış ayağına yattım..
"ya..ne biliyim, aslında bir şey yok gibi ama.. soğuksun sanki biraz..o yüzden şeyettim.."
"sana öyle gelmiştir" dedim aynı fake gülümseme ve ruhsuz ses tonuyla..
bir kaç saniye bakıştık, ayşegül ellerini bir yere koymak ister gibiydi, etrafındaki boşluktan yardım
istedi..
genellikle kızların karşısında bu duruma düşen utangaç ve gururlu hemcinslerimi hatırlayıp
içimden acı acı güldüm..bir zamanlar ben de aynı durumdaydım..
"eee?" diye soran ve o sırada sahte sahte gülümsemeye devam eden bir yüzle ayşegül e
bakmaya başladım, hadi ne diyeceksen de de, gidelim artık, -
1030.
+1nihayet konuşmaya karar verdi,
"şey, bir ara senle dışarı çıksak olur mu?" diye sordu temkinli ama aynı zamanda istekli bir ses
tonuyla,
"eeeıımm, pek vaktim yok bu aralar ama ya..okul, kick taks antrenmanları, ceyda filan derken,
kendime bile vakit kalmıyor, bilmem ki ne ara çıkabiliriz?"
hançeri kınından çıkarmıştım,
"haa..ah..ceydayla.." sustu, eli koluyla "ne iş?" der gibi bir hareket yaptı,
"ha biz, çıkıyoruz ceydayla, bir kaç haftadır * "
ve şimdi de saplamıştım... doğru yere, doğru zamanda..
kızın yüzü dalgalandı,
bir anlığına burun delikleri genişleyip daraldı, utanan, ya da heyecanlanan insan refleksi.. sanırım
bundan bahsetmiştim daha önce, ikili ilişkilerinizde faydalı olabilecek bir detay,
"aa..ha..hayırlı olsun.. tamam o zaman ya, önemli değil.. önemli bir şey yoktu zaten.." deyip tuhaf
jest ve mimiklerle sözlerini destekledi,
ben ise hala fake gülüşüm ve rahatsız edici derece yapmacık olduğuna inandığım bakışlarla kızı
süzüyordum,
"tamam" dedim gülüşümü bozmadan "görüşürüz * "
bozuk bir gülüş ve kafasını oynatmakla yetindi.. -
1031.
+1birbirimize sırtımızı dönüp, farklı kapılara doğru yöneldiğimizde, ayşegülün artık tehdit
olamayacağını biliyordum..
ama aynı zamanda fazladan bir kalp daha kırdığımı da..
eğer bu işlerin bir istatistiği olsaydı, o sıralar liderliğe oynardım diye düşünüyorum... aslında hiç
hoşuma gitmeyen, ama kendimi yapmaktan alıkoyamadığım bir tür alışkanlık haline gelmişti bu iş,
"bu son olsun" dedim kendi kendime konuşarak,
"bu son olsun.."
akşam yurda gittiğimde necoyu bizim odada buldum gene, ama bu sefer, geçen seferki gibi ufak
da olsa rahatsızlık hissetmedim, hatta gördüğüme sevinmiştim..
"naber kızlar?"
"iyidir aga" (necati)
"iyilik, sen nabıyon gibik? (tolga)
"iyi amk, yoruldum ya..her gün okul mu olur üniversitede aq.."
"gitme hacı, devam zorunluğun yok cumaları?" diye iğneledi tolga,
"cumalar için demiyorum olm.. keşke her gün cuma olsa"
"ooo hooo ho, adam azimli"
"hee, çok." -
1032.
+1"ders konusunda değil oğlum, malum konularda * " deyip pis pis sırıttı tolga..
gibtir der gibi ağzı burun büktüm,
necati,
"aga biz de bu gece içmeye gidelim diyorduk ama, yorgunum dedin?"
"nereye gitceniz?"
"şu yakındaki yere ya"
"haa.. bizim pub a mı?"
"hee bap bap" dedi necati, o telaffuzu duyunca ben kahkahayı bastım tabi, o ara tolga sataştı,
"pub bup ne dıbına kodumun ingilizleri ya... biraaaane diyeceniz olm.. sokturmayın bopunuza.."
hep beraber gülmeye başladık,
"aga yorgunum da, gideriz bea ne olcak.. gider takılırız ;)"
"tamam madem, akşam ben uğrarım sizin odaya, çıkarız ;)" dedi necati..
odadan ayrıldı,
tolga bana baktı tuhaf tuhaf gülümseyerek,
"nabıyon la... çakal * "
"iyi kanka be..hayat zor aq.."
"eveeet, yeni mi anladın.. artı bir de senin züt kaşıntın var tabi..o da ekstra.."
bozuk bozuk kafa salladım,
bu sordu,
"ne oldu lan gene..bir hal var sende, ceydayla da mı bozuştunuz yoksa.. zütoşsun oğlum sen.."
"yok be amk.."
"ya ne o zaman bu tripler?"
"pff.. ayşegül vardı ya..esmer kız"
"he..bizle takılmıştı bir kere?"
"aynen"
"ee, ne oldu ona?"
"ne olacak, ona da postayı koymak zorunda kaldım :}"
"hagibtir lan..o da mı yazıyordu sana?" -
1033.
+3"yok, ben.. ceyda ile buna aynı anda şey ediyordum da.."
ohaa der gibi el hareketi yaptı,
"işte.. bunla da epey ilerlemişti.. sonra ceyda ile çıkınca, buna biraz mesafe koymuştum.. işte bu
gün sordu, neden soğuk davranıyon filan diye.. söyledim ben de böyle böyle.. hani çaktırmadan
güya..ama bozuldu tabi kız.."
tolga gözlerini ve ağzını yuvarlaklaştırmış bir şekilde dinledikten sonra,
"aga, bak elimi yumruk yapıcam, karşıdan koşa koşa gelip yanağını çarptırıver, beni yorma
hemi?"
güldüm, devam etti,
"amk çakma kazanovasına bak yaa..olm bak bir gün bu kızlar seni yolarsa hiç karışmam, hatta
arada ben de çakarım iki tane haberin olsun.."
"yok be abi.. düzeldim artık ben.. aradığımı buldum ;)"
"eeh, hadi inşallah * "
aşağı inip yemek yemeye karar verdim, sonra tolgaya dönüp neşeyle bağırdım,
"bugün cuma!"
"ee?"
çat!
enseye tokadı geçirmiştim,
"ee si, enseyi kapa oğlummm * " deyip kaçtım odadan, homurdanması geldi,
"koyim sana emi.."
panpalar son bir mini part girip yatıyorum, ilginize teşekkürler *
gece oldu, neco geldi,
yurttan çıktık doğru biraaaneye *
sempatik dişsiz murat abi, bilhassa beni olmak üzere uyardı grubu,
"baa bagın, cok gec kalıyoonuz, bu gece o kadan gece galmaayın emi, dışarda galıversiniz valla
erken uyucem ben.."
"tamamdır abim, ayıpsın ;)"
yani, evet pek geçe kalmazdık bu gece, zira sap sapa içiyoruz, artı acı bir mevzuda yok
muhabbeti uzatacak, yani en azından ben ve tolga adına yok..kim bilir, belki de bu gecenin dert
sahibi necatidir, bilemeyiz.. *
mekana gittiğimizde artık sıfatlarımıza alışık olan mekan sahibi bizi gülümseyerek selamladı, ulan
adam çoluğundan çocuğundan çok bizi görüyordur herhalde *
içeri geçtik, tam masala seçiyoruz, ana! bir baktım, son derece tanıdık iki tip daha içerde, oturmuş
gevrek gevrek muhabbet ediyorlar, -
1034.
+1siz de tanırsınız;
alper ve nurettin *
kapıya dönüp olan nurettin beni görünce sevindirik olup selam verdi, alper dönene kadar ben
sırtına yetişmiştim,
"vaayytt babalar nabıyonuz ya siz burda? * "
"oo abi naber * "
"iyidir, hayırdır ;) "
"öyle kaçamak yapalım dedik ya, senin mekana getirdim nurettini ;)"
"he he öyle olmuş"
bizim çocuklarla da selamlaşma oldu, tanışmayanlar tanıştı filan, sonra alper,
"aga gelin masamıza, özel bir şey konuşçaksanız karışmiyim ama gelin yani * "
bizim çocuklara baktım, "özel bir şey konuşcaz mı lan?"
"yoo" der gibi kafa salladılar, tolga,
"ne özeli konuşcaz ya karımıyız biz" deyip kahkahayı bastı, hep beraber gülüştük, masaya
yerleştik o ara, mekana bakan abi seslendi,
"gençleri ellilik mi?"
"aynen abi"
okeyledi,
bizim masa ufaktan kaynamaya başladı, "naber" "iyidir" ler filan havada uçuşurken etrafıma şöyle
bir baktım,
ikisiyle çok iyi biriyle iyi anlaştığım, bir diğerini ise tanımamakla beraber iyi bir çocuk olduğu
yönünde kanaat getirdiğim 4 adamla masayı paylaşıyordum..
sanırım ilk kez bu kadar kalabalık bir erkek grubunun içindeydim üniye geldiğimden bu yana..
evet..5 erkek, şimdinin, birbirini
farklı düzeylerde tanıyıp anlayan,bu günün 5 adamı, -
1035.
+2geleceğim 5 kafadarı..
nasıl bin oldum diyordum ya,
binlik sadece karı kız muhabbetiyle, ya da gönül oyunlarıyla yapılmıyordu elbet,
eğer yeterince iyi anlaşabilen bir kaç adamı, uygun şartlarda bir araya getirebilirseniz,
dünyanın en tehlikeli, aynı zamanda en eğlenceli karışımını yaratabilirdiniz..
işte benim maceralarımın ve değişimimin bir başka ayağı da, bu 4 kafa adam ve onlarla
geçireceğim zamanlar tarafından oluşturulacaktı..
voltran oluşuyordu..
tabi biz, o sırada bunun farkında olmaksızın masada geyik yapan 5 hıyardan başka bir şey
değildik henüz,
bu reaksiyonların katalizörü olan içki, masaya, oradan da kanımıza düşene kadar edecek
muhabbet bulmakta bile zorlandık,
ama sonrası..
sonrası mı?..
eh, anlatacağım bakalım *
takip eden panpalara iyi geceler, görüşmek üzere *
iyi akşamlar panpalar,
bu gece 01.00 gibi gelmeye çalışacağım, yorumlarınız için teşekkürler, görüşmek üzere *
edit: badr hari - gökhan saki maçı var kanaltürkte, tavsiye ederim. maçlardan sonra buradayım
inş.
http://fizy.com/#s/1a5osq
..nerde kalmıştık..evet, -
1036.
+3kutsal bir ittifağın doğuşu ve doğuşun gerçekleştiği içki masası, dediğim gibi birbirlerini o an için
farklı seviyelerde tanıyan, ama özünde, hemen her erkek gibi aynı acılara ve aynı zevklere sahip
olan beş adam.. onların hesap ederek ağızlarından dökülen cümleler, o cümlelerin yerini alan
hesapsız dertleşmeler..
..sıfatlar yavaş yavaş kayar, önceleri dersler-hocalara sövme-okul üçgeninde, sonrasında futbol-
iddia civarında dönen muhabbetin karıya kıza, nihayetinde yaşanan başarılı-başarısız ilişkileri
gelişi gerçekleşirken, düşündüm..
"şu masada okan da olabilirdi.."
evet.. iyiden iyiye, küçük çaplı bir sürüye dönüşmemize neden olacak olsa da, 6. bir kişi olarak
okanın da burada olmasını isterdim.
sürü diyorum, zira biz erkeklere kalabalık hemcins gruplarıyla takılmak pek yakışmaz, bu genelde
kız pgibolojisidir.. zira ne kadar kalabalık olurlarsa o kadar güçlü ve etkili olduklarını
düşünürler.. cheerleader sendromumu ne diyorlar buna.. barney stinson icadı sanırım * *
yine de güzel bir takım olabileceğimizi o ilk an ki kasmaların geride kalmasından sonra
anlamıştım..kim kime hava yapıyordu aq? tamam, sen gene havanı yaparsın, dışarda, okulda,
orda burda ama, eğer gecenin bir vakti, birahanenin birine devrilmiş efkar dağıtıyorsan eğer,
orada kimse kimseye hava yapmaz, yapamaz işte.. geldik, çünkü ya çok dertliyiz, ya da çok
neşeli..ya da alışkanlığımız olmuş belli ki.. -
1037.
+2işte o yüzden, tıpkı mekanda olduğu gibi, masada da herkes eşit derece cool, eşit derece havalı,
eşit derece kıdemli idi.. kimsenin kimseden ne bir fazlası vardı, ne de bir eksiği..
bu tarz tanışmaların yapılabileceği ortamlar azdır, ama bu tarz tanışmalar sonucunda kurulan
dostluklar ve ittifaklar da genelde harcı sağlam, oturaklı olur..
bir tuğla ekgibti benim nezdimde belki ama, yine de bizleri bağlayacak olan ve şimdiden damla
damla aramıza akmaya başlayan o harç a tutundum.. lisenin ardından, burada da böyle bir
oluşuma ihtiyacım vardı, zira etrafımdaki kızlardan, her seferinde onların bayık muhabbetine ayak
uydurmaktan ve hesaplayarak konuşmaktan bıkmıştım.. sanırım kız sayısı fazla olan sınıfların
dezavantajı da buydu, ama ne olursa olsun, sonunda her iki ortama da sahip olma şansım
oluşmuştu..bu şansı iyi kullanmam gerek..
uzun süre sonra öyle sarhoş olmuştum.. gerçi, sarhoş da denemez ama, epey kadayıflaştım yani,
su yatağında yuvarlanıyor gibi oldum.. geçen muhabbetlere dair aklımda kalan ayrıntılar pek az
olsa da, genel anlamda kadınlardan ve fenerbahçeden dertli olduğumuzu söyleyebilirim, nurettin
dışında hepimiz aynı takımlıyız, benim dışımda hepsinin ise kadınlar konusunda derdi var..ben
dertli değilim çünkü aradığımı bulmuşum, -
1038.
0sevgilim beni mutlu ediyor, ben onu ediyorum, kafalarımız uyuşuyor, rahat takılıyoruz.. daha ne
olsun?
neco ve nurettin dertli, çünkü sevgilileri yok..
alper dertli, çünkü bir türlü kafasına göre hatun bulamadığını düşünüyor, sinemden sonrası,
yapıştırılmaya, onarılmaya çalışılan ama bir türlü parçaları birbirine oturmayan kırık bir vazo gibi
onun için..
tolga dertli, çünkü ciddi bir ilişki yaşamayalı uzun zaman olmuş ve nilayı çok sevmesine rağmen
bazen sorumluluklarından ve yapması gereken fedakarlıklardan bunaldığını söylüyor..
zor evet.. onlarsız yaşanmıyor..ama onlarla da (eğer kafa denginizi bulamazsanız) olmuyor..
kadınları anlamak, anladıktan sonra ise idare edebilmek kolay değil.. kafaları bizden farklı
çalışıyor..her ne kadar sonunda vardıkları yer aynı olsa da, gittikleri yol bizimkinden epey farklı..
bizim tek şansımız ise, iki yol arasında en az fark bulunanı bulmak..
zaten sonra o kadınlar karımız oluyor genelde..biz de onların kocaları..
asla yüzde yüz eşleşme, mükemmel uyum, harika birleşme diye bir şey bulamayacağınızı size
söylemek zorundayım.. acı, ama gerçek.. bunu söylüyorum, çünkü aranızda hala filmlerdeki ve
masallardaki gibi muhteşem ve "sonsuza kadar mutlu yaşanılan" aşkların varlığına inananlar
olabilir.. üzgünüm..ama öyle bir şey yok..biz, ve karşımızdaki, kendiyle tam anlamıyla uyum
sağlayan değil, olabilecek en iyi şekilde, yeteri kadar, olduğu kadar uyum sağlayabilen insanları
bulmaya odaklanmalıyız.. çünkü ancak o şekilde hayatı ve aşkı yaşanılabilir kılarız.. -
1039.
+1yoksa biz erkekler hayatımız boyunca pamuk prenses,
kızlar ise beyaz atlı şövalye bekleyip dururlar..
birini beklemek anlamsız.. mucize diye bir şey yok.. mucizelerini sen kendin yaratırsın, beklediğini
değil, aradığını bulursun.. malum, önce bir aramalısın..
evinizde oturup gossip girl izlerken ya da pes2012 oynarken, aşkın kapınızı çalacağına ve o aşkın
da "mükemmel aşk" olduğuna filan inanıyorsanız, çok fazla fransız filmi izliyorsunuz demektir,
azaltın bence..
gecenin sonunda, birbirimize omuz vere vere mekandan çıkmış, kendi adımıza, ben, neco ve
tolga, yurda zor varmıştık, valla diğer çocuklar nasıl gittiler, yerlerde mi yuvarlandılar, bankta mı
uyudular bilemiyorum..
geç kalmayız dediğimiz murat abiyi bir kez daha dumura uğratmış olduğumuz ve kendimi yatağa
atayım derken kafamı duvara vuruşum haricinde pek fazla şey hatırlayamıyorum.. resmen zıkkım
içim zıbarmıştık o gece.. yine de içimde değişik bir huzur ve mutluluğun varlığını da inkar
edemem.. gülümseyerek filan uyudum belki de..gerçek hayatta amdan ve ona yapılması gereken
yegane muameleden biraz uzak olan bizler, muhabbetin dıbına koymuştuk o gece.. milli olmuştuk
ulan.. ondandı bu mutluluğum herhalde.. oouu yeea..
hafta sonu öğle saatlerinde, çalan telefonumun ısrarı üzerine uyandım,
"aloou.."
"aloo, bebeğim?"
"ha..ceyda..sen misin.."
"kim olsun isterdin.. osman filan diye mi kaydettin yoksa beni * "
"yoo yaa.. kafam biraz bulanık da..dün gece fazla kaçırmışız.."
"oo yarasın beyefendi, kimlerle içiyorsunuz böyle körkütük olana kadar" -
1040.
+1sesi cıvıltılı geliyordu, hesap sorar ya da baskı yapar bir hali yoktu, durum böyle olunca ben de
hiç bir zaman işi yokuşa sürmüyordum, ne demişler, "tatlı dil, yılanı deliğinden çıkarır"..şimdi bana
bunları ebru ya da mine soruyor olsa, muhtemelen sorgu yargıcı gibi bir ses tonu ve ona ait
kelimelerle soruyor olurdu..
"yabancı değil ya, bizim tolga, yurttan, tanırsın.. alper, nurettin filan.."
"hıı, beyler efkar dağıttı desene * "
"yeani.. işte..:)"
"iyi yapmışsınız, aşkım, bugün benim arkadaşlarıma gideriz diye konuşmuştuk biliyorsun demi?
eğer iyi hissetmiyorsan iptal edebiliriz?"
"hee? yoo.. gideriz ya..ne zaman?"
"normalde 1-2 saate buluşalım derdim ama akşam olsun, sen biraz ayıl?"
"iyiii.. tamam ben seni parkın ordan alırım gene o zaman.. kaç gibi geliyim?.."
"hava kararmasına yakın buluşuruz gene.. geçen seferki gibi işte.."
"taam... geçen seferki gibi etek giyicen mi gene :p"
"hıım.. bilmem.. giyim mi? * "
"giy.. yakışmıştı.."
"aynısını mı giyiyim? allah yarebbim.. liseli fantezin mi var yoksa hahaha..ay alemsin.. ahaha"
telefonun karşısından bile beni utandırıp kızartmayı başarmıştı..
"ya, ne alaka.. tamam ne istersen onu giy be sanki şeye gidiyoz.."
"neye gidiyoz bebişim? * "
"ee..eeöff.. ceyda ağlarım bak üstüme gelme la..:)"
"hahaha.. tamam, akşam 6 gibi filan parkın orda olurum madem?"
"tamam.. hadi öptüm.."
"ha bir şey daha.. eğer etek giymemi istiyorsan benim de senden bir isteğim olcak"
"yaa ceyda pişman etme ada.."
"istiyo musun istemiyo musun?"
amk zaafımı kullanıyor olabilir mi sizce ha?
"ee tamam ne istiyorsun?"
"heh aferin.. seni seviyorum dersen giyerim?"
"neey!?" -
1041.
0http://fizy.com/#s/1aca71
deminden beri ayılmadıysam bile şimdi kesinlikle ayılmıştım..koridordan ayrılık boş bir odaya
girdim..
seni seviyorum mu diyeyim?..
bu da ne demekti şimdi böyle..
sessiz kaldığım bir kaç saniye içinde aklımda garip düşünceler geçti..
ceyda? seni seviyorum dememi istiyor... ceyda?? nasıl olur lan bu? bu kızın öyle romantik
taraklarda bezi yoktu ki... ah..ama unutmuşum..bu kız..evet.."kız"..
sonuçta ceyda da bir kızdı..kusura bakmayın beyler..unutmuşum..hatta onun aslında ne olduğunu
farkına bile varmamışım bile..zira gözüme uzaydan gelme değişik bir tür, üstün bir yaşam formu
gibi görünüyordu şu beraber geçirdiğimiz bir aya baktığım zaman..
ama o da sonuç olarak bir kızdı..
ilgi bekleyen..
sevgi bekleyen..
seni seviyorum dememi bekleyen..
biraz hayal kırıklığına uğramadım desem yalan olur, çünkü ben ceydayı tamamen robotik ve zevk
almak/vermek için yaşayan bir varlık olarak algılamış, rahat yaşam felsefesi sayesinde, bu tip
romantik oyunlar ve küçük hesaplar peşinde değil sanmıştım..
o an, aslında neden kaçtığımı da bir kez daha gözümün önüne serilmiş halde gördüm, tolganın
daha geçen akşam yakındığı "ilişki ciddiyeti ve sorumluluklar"..işte bu! sonunda benim bütün
ilişkilerimin içine sıçan şeyi tespit etmeyi başarmıştım! -
1042.
+1ebru.. mine..hatta muhtemelen olsaydı ayşen!... vay amk.. ayşen i elde ettiğim halde bile ondan
vazgeçer miydim?..onun şimdiki sahibine bir ton laf söylemiş, "yavşak, karı budalası, amcık
ağızlı" diye yaftalamış, mühürlemiştim ama,
adam bir küsür senedir, ama öyle ama böyle aslanlar gibi sürdürüyordu ilişkisini..ya ben?..elli
çeşit one night yaşamış, sevgililer değiştirmiş, insanların hayatının içine etmiştim..
hepsi bu yüzdendi demek ki..
el bebek, gül bebek yetiştirilen, ayakkabısının bağının, kravatının bile onu seven ellerce
bağlandığı, neredeyse ağzına yemek yedirilen, bir dediği iki edilmeyen, en ufak bir maddi-manevi
zorluğa göğüs germek ve sorumluluğunu almak zorunda bırakılmayan bir erkek çocuğun olmanın
bedeli buydu demek ki..
şimdi güya kocaman adam olmuş, sakallarım sıkoç bırayın yeşil kısmı gibi, yalancı pehlivanlar
gibi dolanmaya başlamıştım amma, esasen etrafındaki tek bir toz parçasıyla bile ilgilenmek ve
onu sahiplenmek istemeyen, sorumluk almaktan korkan, geleceği ve onun getireceği belirsizlikleri
düşünemeyen, çözüm üretemeyen, sadece hazır olanı tüketen, bildiğin "gib kafalı muhallebi
çocuğu" nun teki olup çıkmıştım ulan..
balık bile besleyemezdim ben.. karıncayla bile ilgilenemezdim.. kedi bile sevemezdim..
kısacası, sorumluluğu, hele ki bir başka insanın sorumluluğunu alamaz, taşıyamazdım... ama
buna rağmen, erkeksi ihtiyaçlarım ve isteğim de oldukça fazlaydı.. işte o yüzden, kadınlar
olmadan yapamıyor, ama onlarla olunca da kurtulmaya çalışıyordum.. bütün mesele, o içgüdüsel
düşüncelerimi ve hislerimi tatmin etmek ve bunun karşılığında hiç ama hiç bir yük altına
girmemek istiyordum.. -
1043.
+1tıpkı bir fahişeyi gibtikten sonra arkanıza bir daha dönüp bakmamanız gibi (tabi aidsli
değilse)..size neydi ki?..elin fahişesi..
benim mantığım da tam bu şekildeydi..
kızlarla öpüş, koklaş, seviş..
ama iş sevgililik yapmaya, adam olmaya, sahip olmaya, sahip çıkmaya gelince zor gelsin..
vay aq ben kendimin emi..te aq..
düşündüm de, eğer o zamanlar yolu biliyor olsaydım iki günde bir karıya giderdim ben
allahsızım..iki günde bir... sokaktaki köpekten bir farkım yoktu zira..it gibi sevişir, gibişir, sonra da
masanın üzerine parayı bırakır çıkardım..ya da başta pekekentine verip..
dönüp arkama bakmazdım.. böylece hem hislerim tatmin olmuş, hem de hiç sorumluluk almamış
olurdum..
iyi ama, bunu da yapabilecek bir adam değildim ki ben? hisler, duygular olmadan da
yapamazdım.. aşka sevişir, seve seve, isteye isteye öper, öpülürdüm..
böyle olması gerekti..ama bunu size, karşılığında sorumluluk getirmeksizin sağlayabilecek bir
kaynak yok ki? huurya gidip, karıyla sadece sevişip koklaşırsan adama "kuşu kalkmıyor" derler
aq..öyle de olmaz..
anlıyordum ki, bütün mesele, tıpkı ailemin 17 yıl yaptığı gibi, beni karşılıksız ve sorumluluk
yüklemeksizin sevecek bir kaynak bulabilmekti.. sorunsa, -
1044.
0bu kaynağı bana sağlayanın sadece, iyi kızlardan oluşan sevgililerim verebiliyor ama karşılığında
ilgi bekliyorlardı..
karşılığında ilgi değil sadece vizitesini bekleyecek olan huurlar ise bu sefer sevgi olayını
halledemiyorlardı..
ne gibik bir durumdu lan bu böyle??
şimdi anlıyordum ceydaya böyle bağlanmamın sebebini..
çünkü o, bu güne kadar karşılaştığım kızlar içerisinde, bana tıpkı aradığım tonda bir sevgiyi
verebilen (tıpkı diğer sevgililerim gibi) ama karşılığında da diğer sevgililerime kıyasla hemen
hemen hiç sorumluluk getirmeyen tek kişiydi..
şimdi anlıyorum..
ama bu..bu..şey..bu son istek?.."seni seviyorum de"... acaba ben mi abartıyor ve paranoyaklık
ediyorum bilmiyorum ama, sanki artık bir şeylerin değişeceği, bir takım beklentilerin gelişeceği
günlerin geldiğinin habercisi mi?
ceyda, "seni tedavi edebilirim" demişti, yatakta birbirimize ait olmaya başladığımız ilk gecemizde..
acaba nihayet "aşıyı vurmaya uygun" olduğumu mu düşünüyordu? bu güne kadar anlayışlı sevgili
rolü yapmıştı ve şimdi de tıpkı diğer hemcinsleri gibi nihayet kendi beklentilerini ve benim
tedavimi uygulamaya mı başlıyordu?
umarım öyle düşünmüyorsundur ceyda.. çünkü benim hastalığımı hiç kimse tedavi edemez.. zira,
doğuştan.. yetiştirilişimden... huyumdan...
ona hiç bir aşı ya da antibiyotik işlemez.. umarım öyle düşünmüyorsundur..
çünkü ben, ilk defa benim gibi birini bulduğumu düşünüyorum..
ve onu kaybetmek, istediğim son şey olur...
yutkundum..
benim ani tepkimden sonra ceydadan ses gelmemişti.. -
1045.
0"ne, nasıl yani.. ceyda çocuk musun ya?"
biraz daha sessizlik.. allahım lütfen.. lütfen az önce aklıma gelenleri başıma getirme..
sonra nihayet,
"niye ki ya, ne var, söylesen..bak ben söylüyorum mesela.. seni seviyorum tsigalkoo... seni
seviyoruum.." cıvıltısı azalsa da anlam yükü artan bir ses tonuyla sesleniyordu bana.."seni
seviyorum... bu kadar kolay işte çatlak * "
sıkıntı içinde yüzümü ekşittim..bu hallerimi göremediği için şanslıyım..
"aamann.. sanki bilmiyorsun sevdiğimi..siz kızlar.."
"aşk olsun ya, şurda iki sevimlilik yapayım dedim, amma kastın haa * " dedi yine olumsuz
olmayan ama azarla karışık bir ses tonuyla..
gittikçe köşeye sıkışıyordum..
"ne var be oğlum, söyleyiver sende" diyeceksiniz, ama biliyorum ki o sözler bir şeylerin başlangıcı
olacak, bazı kapıları açacak.. bazı şeyleri değiştirecek.. gerisi gelecek..
"akşam altı da parkta".. dedim sıkkın bir ses tonuyla.."başım ağrıyor, o zamana kadar dinleneyim
canım, görüşürüz" diye de ekleyip cevap vermesini beklemeden telefonu kapattım..
puff.. telefon kapandı ama sıkıntıları tam olarak kapatamadım.. öyle, ayazda soğuğu geçiren
çürük, ahşap pencereler gibi esmeye devam etti..
odama gidip yeniden yatağa devrildim.. tolga uyanmış,
"ne verdiniz olm bana dün akşam... aah.. ulan başım çatlıyor.."
"aynen.. fazla kaçırmışız biraz * "
"lan.. kontrol etti mi, zütlerimiz sağlam mı? böbrekler dalak filan yerinde mi?"
gülmeye başladım..
"sağlam aga sağlam.. yalnız bir tek senin şey var işte... eeımm.."
"ney var lan?"
"şey.. senin.. züt.. zütten pek emin değilim.. :p"
"gibtir git.." deyip yine devrildi yatağa..
"akşam ben saçmalamadım demi?" diye sordu masum masum..
"yoo.. niye ki?"
"yea..ne bileyim.. herkesin sıkıntıları vardır sonuçta... ama bazılarını pek konuşmamak lazım.."
"allah allah.. muallak misin diyecem ama... ne sıkıntın var olm senin benle paylaşmadığın? ben her
şeyimi anlatıyorum sana? gibik?"
ben çıkışınca biraz buruldu..
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 14 06 25
-
delik kubbe
-
neymiş efendim iran sivil vuruyormuş
-
tepeyi terk etmeyen okçular sıralı full liste
-
petrol depoladım
-
kayranin elde bicakli resmi lazim bana
-
ferre altincisi noldu la
-
turkiye israil dost olsaydi
-
iran israili nükleer ile vurursa
-
mavi don giyen erkek geydir
-
annemin dedesi buymus
-
israilde masum siviller bombalanıyor
-
gundemi takip edenin anasini
-
iranda sizinti varmis
-
turkiye dünyanın en güçlü 5 ülkesinden
-
su an demliler ve kürt alevileri cok mutludur
-
algıda seçicilik sargıda kan
-
taslar agaclar bile arkamda yahudi var dicek
-
dul ve hamile kadinlar bana cok ciksi
-
ay kuscam birazdan ay fena oldum
-
aci yemedim ama gotum yaniyor
-
dün iranlı arkadaşım vana kadar arabayla
-
konstant ananı tokatlayıp kaçtım
-
raki icen yaylada takilan koylu
- / 1