/i/Sözlük İçi

sözlük içi.
  1. 226.
    +4
    bu sefer biraz silkindim,
    "mine..bak, etkilemesi önemli değil, benim ne düşündüğüm önemli..ben, kötü duygular taşıyorum
    artık onlara karşı anladın mı? duygusal ve duygularının etkisi uzun süreçli biriyim biliyorsun...
    bunun senin işine gelmesi gerekir.."
    "öyle mi? bu işin iyisi kötüsü olmaz, hiç bir şey düşünmüyor olmalısın, hiç bir şey düşünmüyor
    olmalıydı!" deyip masada iyice dikleşti, bana doğru yaklaşmıştı karşıdan..
    "öyle.. çünkü..çünkü,ben seni seviyorum ve, yani bu ..bu güçlü duygusallığım da onun teminatı
    gibi... "
    saçmalamaya başlamıştım farkındaysanız..
    iyice masaya abanıp yüzüme yaklaştı, bu kez bağırarak,
    "lütfediyorsun canım benim.. unutamıyorum demiyorsun da , lütfediyorsun.. sağol ya..çok sağol"
    dedi..son "sağol"u bütün kafenin duyduğuna eminim..
    ayşenler de kesin duymuştu... *
    ben bu son çıkışının ardından, zaten kopkoyu olan ruhumun da etkisiyle, yine o yüzümü nasıl bir
    şekle sokup "mine, kendine gel" diye serinkanlı ve tehditkar şekilde tısladıysam artık, kız aniden
    olduğu yere sinip yüzüne "iyi..iyi.. öyle mi? öyle olsun" tarzı bir bakış yerleştirdi,
    ben dişlerimin arasından,
    "ne yapayım yani?" dedim yine düşük sayılabilecek bir ses tonuyla.."ne yapayım?..seni seviyorum
    diyorum? senden başkasını düşünmüyorum diyorum, ama belli ki bu nefret de bir şekilde, bir süre
    içimde kalmaya devam edecek..ne yapayım daha? ben ne yapayım?"
    diye saydırdım,
    "senin bir şey yapmana gerek yok" dedi.. masadan kalktı.."zahmet etme,ben yaparım"
    ok gibi fırladı, tam yanımdan geçerken son anda kolunu yakaladım,
    "kızım, ne yaptığının farkında mısın sen?
    zorladı,
    "mine, otur şuraya, herkes bize bakıyor"
    "bırak kolumu.. bırak yoksa bağırıcam daha beter rezil olucaz.. bırak!"
    ···
  2. 227.
    +4
    süklüm püklüm yerimden kalktım, elemana teşekkürümsü bir şeyler söyledim.. sırtımı
    sıvazladı..vay aq..içtiğim çaylara ödediğim kazık hesaplar helal olsun lan.. delikanlı, delikanlıyı bu
    günde bulur işte.. hesap mesap değil mesele beyler biliyorsunuz, mesele, orada günlüğü bilmem
    kaç liraya çalışan bir elemanın bana yapmış olduğu manevi bir hareket.. yoksa ben az önce öyle
    bir bedel ödemişim ki,
    o hesap gibi milyon tane olsa gene dengelemez..
    kafeden çıktım,
    soğuk yüzümü yakarak bana "naber lan yannanım" dedi.. yaraktan halliceydim zaten.. haksız
    sayılmazdı..
    merdivenlerden inerken, kafam çorba olmuş bir vaziyette, sersem salak bir şekilde iki kere düşme
    tehlikesi atlattım..
    ne olmuştu böyle yahu..
    ne oluyordu?
    ben..ben hala ayşen mayşen diye sayıklıyor,
    mine, o beni çok seven, biriciğim mine daha anında ağzıma sıçıp gidiyor..
    tek bir saniye ile, bütün hayallerim, kendi çapımda kurmaya çabaladığım geleceğim yerle bir
    oluyor..
    ne oluyor beyler?
    ···
  3. 228.
    +4
    istediğimi aldım sayılırdım... elini daha da sıktım... o ise son bir koz daha oynamaya karar vermiş
    gibiydi..
    "iyi tamam ama..(bocalamıştı..çünkü bu geceyi böyle hayal etmemişti..kendini alacaklı sanarken,
    borçlu çıkmıştı..ben ise, adeta şeytana pabucunu ters giydirmiştim, kendimi de şaşırtan bir
    rahatlıkla hemde)..ama yine de bu o kızla kol kola olmanı açıklar mı?"
    oha..oha be..bu kadar ayrıntıyı nerden biliyordu bu kız aq..iyi bari ne konuştuğumuzu
    duymamış..oha..
    "ya mine..bak bana bir soru sordun..ben de sana bir cevap verdim..tamam mı? inanmak zorunda
    değilsin..ama inanırsan bizim için hayırlısını edersin..ben bir kez daha senin gidişini izlemek
    zorunda kalmak istemiyorum..anladın mı? el ele, kol kola filan..geç bunları..ben sana
    anlatacağımı anlattım mı? anlattım..beni bunun üzerinden değerlendir..ya da değerlendirme
    bile..ama yazık etme bize... duyuyor musun bebeğim?..mine??"
    ağlamaya başlamıştı..aniden bastıran sağanak bir yağış gibi bastıran hıçkırıklarıyla sarsılırken,
    ben yanına geçip başını göğsüme aldım..
    o, haksızca yaptığını düşündüğü suçlamalarının altında ezilir, sevdiği adamı neredeyse aptalca
    bir hata yüzünden kaybetmeye ne kadar yaklaşmış olduğunun farkındalığıyla kendini
    mahvederken,
    ben, tamamen haksız olduğum bu yarı-aldatma meselesinden böyle kolayca yırttığım için
    seviniyor, bir yandan da içten içe yaptıklarım için kendimi çarmığa germek istiyordum... gerçek
    anlamda bölünmüş bir kişiliğin sahibi, iki raket arasında savrulan pin pot topu minvalinde bir insan
    müsvettesine dönüşmüş olmamdan iliklerime kadar utanıyordum beyler...
    http://fizy.com/tr#s/1a4tnh
    nasıl başlayan, nasıl bitecek diye düşündüğüm gece, sarmaş dolaş ve onun gözyaşlarıyla
    ıslanmış şekilde sona eriyordu..
    gece boyu, bu kez güzel şeylerden konuştu burnunu çeke çeke..ilk defa geleceğimizden filan
    bahsetti..iki dakikada hayaller kurdu kendi kendine..içine beni koydu..biz olduk.
    ···
  4. 229.
    +4
    bu gece sana uyku yok..
    mineyle ne yapmış olursan ol,
    senin asıl savaşın kendinle... kalk ve kendile yüzleş..ya tamamen ayrıl! ya da bütünleş!
    tolgayla konuştuk biraz,
    ufak ufak bahsettim bazı durumlardan ve içimde yaşadığım buhrandan..tabi çocuğa %20 sini bile
    anlatmıyorum, yoksa "deli lan bu alın bunu" deyip kaçar benden..bir daha da konuşmaz *
    kendince tavsiyeler verdi... felsefik laflar etti..ama onun söylediklerini ben unutmuştum be beyler
    zaten... kar fırtınasının ortasında, tamamen buz tutmuş kalbime, bir kibrit çakmaktan fazlası
    değildi onun yaptığı... bir okan değildi yani...
    zaten kimse bir okan değildi..
    ben ne kadar kendimi telkin edersem edeyim, adam gittiğinde beri bildiğin ekgib dolanıyordum..
    hani böyle bir şey içiyorsunuzdur... bardağınız ağzına kadar doludur... içersiniz..içersiniz... gün
    boyu... gece boyu... o kadar dalar ve alışkanlık haline getirirsiniz ki yudumları, bir an gelip de
    biteceğini hiç düşünmezsiniz..
    ve siz tam kurumuş bir boğazla, bir kez daha bardağınıza uzandığınızda, onu kafanıza dikmenize
    rağmen bir damla dahi gelmez ağzınıza..
    o an bir sersemlersiniz..bir züt olursunuz hani... "anaa ne ara bitti lan buuu?" dersiniz..kös kös
    geri koyarsınız masaya..
    işte benim mutluluklarım da,
    dostluklarım da,
    hep bu tam alışmışken züt olup kalma halinde bitmişti...
    tam ayşene alışmışken..
    tam okana alışmışken...
    tam mineye alışmışken...
    mine...
    senin bardağının sonsuz ve sınırsız olmasını umuyorum sevgilim..inan bana, bütün bu deforme
    benliğime rağmen, yalnız seni, ve seninle mutlu olabilmeyi istiyorum..
    lütfen..sadece bu seferlik...
    http://fizy.com/tr#s/1aj64o
    ertesi gün okula gittim,
    dün gece önce mine, sonra kendimle savaşmaktan yorulmuş beynim çakırkeyif alkolikler gibi,
    rahaaat..cool ve umursamaz takılıyordu...
    "mutluyum ben yeaaa... "
    "şu an öyleyim yani.."
    "sokmuşum ötesine... şu an mutlu muyum? mutluyum dıbına koyim... ee..o zaman?..allahtan
    belamı mı arıyorum?"
    ···
  5. 230.
    +4
    nilayla her zaman oturduğumuz sıra boştu.. geçtim oraya oturdum bu sefer.. çok geçmedi, bu
    geldi.
    hiç selam sabah vermeksizin oturdu yanıma.. baktım tipe, surat mahkeme duvarı gibi aq..hah..bir
    de senle uraşalım bakalım hadi..
    "..sana da günaydın.."
    başını çevirdi, tip tip bakmaya devam etti.. atarlı..
    "..tersten kalktın heral?" deyip tacizi sürdürdüm..
    "konuşmuyorum ben senle.."(sinirli)
    "git o zaman yanımdan?" (taşağa alıyor)
    "giderim!" (köpürmüş)
    "giiit" (daha da ağır taşağa alıyor)
    kalkar gibi yaptı, hemen yapıştım koluna gülerek, geri oturttum.. kafamı omzuna gömdüm..
    "bırak bırak.." dedi..ama gitmeye niyeti yok beyler.. kendi kendine "tutmayın lan beni" diyen
    adamlar gibi..
    kafamı omzundan kaldırıp hala gülerek, sarhoş gibi, melül melül baktım yüzüne,
    "nilay ne oluyor şekerim ya?" hala dalga modundayım..ama sorum cevabını istiyor tabi...
    "bilmem.. sana sormak lazım.. uzak denizlere açılmışsın gidiyorsun diyorlar??
    bir an için o hesap soran ifadesi, aklıma arkamdan yaptıklarını getirdi..ve mineye ispiyonu
    yapanın da o olabileceği ihtimali kafamın içinde bir ampül gibi yandı..bir anda
    ciddileşmiştim.. ellerim hala üzerinde bir vaziyette sordum,
    "mineye sen mi söyledin?"..
    o hala şaka modundayım sanıyor olmalıydı ki savsakladı,
    "sana ne be?"
    sinir katsayım duoble yaparak,
    "nilay! adam gibi konuş benimle, ya da defol nereye gitmek istiyorsan kaybol git.."
    ···
  6. 231.
    +4
    şoke olmuş bir halde, ağzı yarı açık, gözleri donmuş bir şekilde yüzüme bakmaya
    başladı..benden, hele ki az önceki halimi düşürseniz, kesinlikle beklenmeyecek bir hareket...
    etraftan bir kaç kişi dönüp baktı da hatta, "ne oluyor la bunlar" gibisinden..
    ben o şaşkınlığından faydalanıp,biraz da ağzımdan kaçırarak (o sıralar söylemek istemiyordum
    çünkü, sonraya saklıyordum dediğim gibi)
    "zaten bana vermen gereken bir hesap var..bir de sen tavırlara girme sanki haklıymışsın felan
    gibi.."
    iyice ambale olmuştu..gözleri bulutlandı..miyavlayan bir sesle,
    "ne hesabı ya?" dedi..
    durmadım,
    "ne taklar karıştırdığınızı biliyorum arkamdan..yazık bir de çocuğu da alet etmişsin..ayıp be.."
    dedim..kızgın ama düşük perdede bir ses..kendimi sınıfa rezil etmeye niyetim yoktu..
    yutkundu..gözleri iyice büyüdü... ben sert sert bakmayı sürdürüyorum...
    "koridara çıkalım" dedi..
    "hoca gelir şimdi..bırak ya.." dedim sallayarak..
    koluma asıldı,
    "olsun kızlar imza atıverirler bize..konuşucaz gel.."
    iyi lan..konuşalım bakalım... bakalım şimdi sen ne kıvıracaksın... ama ne söylersen söyle, benim
    dün akşam ki performansımı yakalama şansın yok güzelim... sadece sende değil, tanıdığım hiç
    kimsede yok o potansiyel..tanıdığım ben de de yoktu... ama yeni ben de varmış..ben de yeni
    farkettim..
    http://fizy.com/tr#s/16kdv6
    koridora çıktık..bu koluma yapışmış vaziyette..sıkıyor..canım yanıyor resmen aq. as.iz ler gibi
    yakalamış zütürüyor..
    geldik kalorifer peteğinin üzerindeki camın önüne..yaslandık.."ee.." dedim.."konuş.."
    duyguları karışık bir vaziyette baktı yüzüme, biraz tereddüt etti..sonra başladı,
    ···
  7. 232.
    +4
    "ne kıskançlığı ya? tsigalko! senin kolana bir şey mı koydular ya? kafayı yedin galiba?"
    biraz soluklandım.. haklı olabilirdi.. tamam, bir ima filan vardı elbette ama, bu kadar coşmam
    gerekmeyebilirdi..
    konuyu değiştirmek en iyisiydi, altta kalmamak için başka bir cepheden saldırdım,
    "nilay benim konuştuğum herkesi rapor mu ediyor sana?"
    "öff.. hala nilay diyorsun ya iyice sıyırdın ha..içeri girelim hadi.. üşüdüm ben.."
    sinirle, burnumdan soluyarak biraz daha durdum öyle... evet söyleyeceğim başka bir tak
    kalmamıştı. bir an kendimi, sanki sırf kavga edelim diye bahane üretmek için zorluyormuş gibi
    hissetmiştim... hani şöyle kavga edelim de, aramız soğusun filan..
    ···
  8. 233.
    +4
    bu bekleyişimi yanlış algıladı,
    "bak, nilayla elbette konuşuyoruz.. senin zaten en iyi arkadaşlarından biri, e benim de arkadaşım
    o? heralde bazı şeyleri anlatacak..ama bunları öyle, gel sana tsigalkonun sırlarını, raporunu
    vericem diye söyleyerek anlatmıyor..laf arasında geçiyor işte.. kızı kötüleyip durma..o olmasa biz
    şimdi burada bile olmazdık."
    nasıl yani?
    "ne alaka? tamam başta biraz tanışırken yardım etmiş olabilir, ama?"
    "bana senden çok bahsetti tsigalko... sence de biraz kolay tavlamadın mı beni?"
    hımm..vay aq lan.. belli ki nilay, bana yaptığı gibi mineyi de işlemişti beyler.. doğru tahmin etmişim
    o zamanlarda da. ama açıkcası bu kadar etkisi olduğunu düşünmemiştim. ben de sanıyorum ki,
    kızı entelektüel, felsefik kişiliğim ve yakışıklılığımla tavladım..vay aq ki vay..
    beyler zaten az çok bildiğim şeyi bir kez daha öğreniyordum, bilmeyen kalmasın... "kızlar,
    konuşur.. sizi konuşur ve bu çok ama çok etkili olur ;)"
    pek çok olası ilişkinin, sırf yakın kız arkadaşların onay vermemesinden ötürü olmadığı da
    olmuştur..ya da tam tersi, olması zor olanların olmasının mümkün hale gelmesi de...
    "doğru" dedim güldüm..
    "yani o olmasa?" dedim.
    "e bu kadar kolay olmazdı" deyip o da güldü muzur muzur..
    göz göze geldik..bu böyle "ah seni ah" der gibi bakıyor..ben de daha fazla dayanamadım,
    gülümseyiverdim... kollarımın arasına alığ başını göğsüme dayadım, saçlarını öperken, "özür
    dilerim..ya artık o mevzuların iması, hatta imasını olduğunu sanmam bile beni çok
    kızdırıyor.. üzgünüm."
    başını kaldırmadan, "biliyorum..ben sana güveniyorum zaten artık..ve o soruda da kötü bir
    niyetim yok.. belki seni birazcık kızdırmak istemiş olabilirim * tepkini ölçmek filan * "
    eh işte beyler..o kadar da yanılmamışım demek ki *
    "seni senii" deyip sağa sola sallandım ona sarılı halde..
    ···
  9. 234.
    +4
    mutlu sahnemiz arkadan gelen "oo gençler, bizi istemiyorsanız gidelim vallaa" lafıyla bölündü,
    döndüm baktım fatih, kapının ordan kafayı uzatmış sırıta sırıta sesleniyor, "bizi masada bıraktınız,
    siz burda oooh.."
    güldük..
    çıktığımızdan çok farklı bir modla masaya döndük..
    her şey düzelmiş gibiydi,
    sadece ufak bir pürüz beni rahatsız etmeye devam ediyordu ama... bile bile yangın çıkaran
    kundakçılar gibi, bilerek kavga mı çıkarmaya çalışıyordum ben??
    kendi kendimi, mineyi ve ilişkimizi sabote etmeye mi çalışıyordum?..kendimden utanmalıyım..
    günler geçerken, ben iyice kendimi kaybetmeye başlamıştım..
    sanki akıntıda, ne yelkeni ne de kürekleri olan bir bota, dahası ellerim de bağlı bir halde
    bindirilmiş gibi hissediyordum.
    nereye gidiyordum ben beyler?
    ne yapıyordum?
    mineyle ilişkimiz, atlattığı (sözde) son badirelerden sonra artık iyice sağlamlaşmış (görünürde) ve
    ciddi, uzun vadeli bir birlikteliğe doğru koşar adım gitmeye başlamıştı (ama ben buna hazır
    mıydım?).
    geçen süreç boyunca, bir iki kere daha yok yere coşup kavga çıkarmaya çalıştım..her iki girişimim
    de mine tarafından alttan alınarak önlendi.
    nihayetinde, döndüğümde yine kendimi yorgun ve mutsuz hissettiğim bir gecenin ardından (lan
    sanki maden ocağına çalışmaya gidiyormuş gibi gidiyordum zaten) bu kez mesajla epey sert bir
    kavga ettik... yüz yüze olmadığımızdan olsa gerek, bu kez alttan alma çabasına o da
    girmedi.. telefonla kavga ettiğimi gören tolga,
    ···
  10. 235.
    +4
    sınıfın fıstığı ceylin kahve falımı yorumluyor, serhat bini komiklikler yapıp bizi güldürüyor, necati
    çaprazdan göz kırpıyor... tanımadığım.. adını bile bilmediğim insanların tanışmaya can atan,
    hevesli bakışlarıyla bakışlarım kesişiyor.. ortam, atmosfer, elektirikten cızırdıyor.. sıcaklıktan
    kavruluyor... ben de soba önündeki minderlerin arasına kıvrılmış bir kedi gibi, dostlarımın ortasına
    kıvrılmış, bu güzel geceye, güzel duygularla eşlik ediyorum...
    ... okanı kaybediyorum... tolgayı ve mineyi kazanıyorum.. dünyanın en güzel aşkını
    yaşamaktayım... mutluyum... mutlu olduğumu sanıyorum..bir sarsıntı geçirmişim evet, masadaki
    dostlardan biri artık sonsuza kadar eksilmiş benim için..ama hayat bileklerimi sıkı sıkı tutmuş,
    beni gök yüzünde uçurmaya devam ediyor... pes etmiyorum... sevdiklerim etrafımda...
    ... içerden, yeni bir düşmanla tanışıyorum... oldukça ciddi bir rakip gibi görünüyor.. dış etkilerin
    veremeyeceği hasarları verebilecek kapasitede, ama şimdilik zararsız... hem, kim bozabilir ki
    yahu benim mutluluğumu ha? kim bozabilir? kim ne yapabilir??..yeni düşmanı pek
    umursamıyorum...
    ... savaşın içindeyim, nasıl oldu bilmiyorum ama bu hain hasmım, günden güne kendini
    kuvvetlendirerek, ruhumun ve kalbimin duvarlarını zorlamayı devam ediyor.. aklımı dağıtmam
    lazım... düşündüğüm her an, biraz daha yaklaşıyorum çatışmanın merkezine..ve bazı dostlarım
    da, arkamdan işler çeviriyor...
    ... iyice çetinleşen bu anlamsız ve haince isyandan kurtulmak için spora ağırlı veriyorum... ben, bir
    sporcuyum..iyi bir sporcuyum ve bunu savaşta delinmez bir kalkan olarak kullanacağım... evet
    evet..bu beni kesinlikle güvenli limanlara çekecektir...
    ···
  11. 236.
    +4
    oradan ellerimiz birbirine dolalı bir şekilde ilerledik, odası olduğunu tahmin ettiğim bir odaya
    geçtik, çalışma masasının önünde durdu, dönüp bana bakmaya başladı, bir kez daha..bir kez
    daha giriştik birbirimize, giriştik diyorum çünkü epey şiddetli bir ön sevişme haline gelmişti
    münasebetimiz, ellerim belinden kalçalarının üzerine indi, oraları sardı, sıktı..biz yukarıda hala
    köpekler gibi öpüşüyoruz.. elimi baldırına doğru kaydırdım, pantolonunun ipeksi dokusu elimin
    altında kayıp gidiyordu, biraz güç verdim elime, baldırından kaldırmaya çalıştım ayağını,
    zorladığımı farkedince, daha fazla zahmet etmemi engelleyip kendisi kaldırdı, belime doladı
    bacağını.. iyice yüklendim, öbür elimle de, bir anlığına ayaklarını yerden kesip çalışma masasının
    üzerine oturttum.
    iki bacağını da belime dolayıp beni iyice kendine çekti, ellerimi bu kez sırtına geçirdim, o da bana
    sarıldı, bedenlerimizin önemli bölümü temas eder bir halde, o masanın üzerinde, ben biraz
    parmaklarımın üzerinde, gittikçe artan bir şiddetle birbirimizin özünden tatmaya devam
    ediyorduk.. yağmalıyorduk bahçelerimizi, sömürüyorduk, tamamen iç güdüsel ve ilkel bir
    anlayışla..
    bir ara ayrılıp nefeslendik, saçlarını, başını okşadım, gözlerini kıstı, iri kirpikleri titreyip
    durdu.. karşı koyulamaz bir günah gibi, öylece durdu.. karşı koymak çok ama çok zordu... ne
    pahasına olursa olsun, o an hiç bir kuvvetin beni o sahneden alıkoyamayacağına inandım...
    belime sarılı bacaklarını kasıp bir nevi işaret verdi bana, sırtına doladığım kollarımı iyice sıkıp,
    kaldırdım masadan, solumuzda kalan yatağına doğru, yuvarladım vücudunu, birlikte yatağın
    üzerine düştük, sonra tamamen yerleşip bir nevi pozisyon aldık, ikimizde rahat edince, tekrar
    başladık öpüşmeye.. tank gibi vücudu, dolgun hatları, tamamen altımda, soluk soluğa..ben artık
    dudaklardan bağımsızlaşmış, tamamen random şekilde neresi denk gelirse öpüyorum.. ufak ufak
    gidip geliyorum üzerinde..o ise kegib kegib sesli solumaları, ensemi okşayan elleri
    ···
  12. 237.
    +4
    ve bence, artık buraya kadar gelmişken, yine o şekilde yarım yamalak bir finalle bitmemeli diye
    düşündüm.. yine zorla çıktım bacaklarının arasından,
    göz göze geldik.. yutkundu... final raund..
    ayaklarını topuklarından yakaladım, birleştirdim, bacaklarını ileri doğru büktüm, bacak omuzanın,
    bacaklar bitişik haldeki bir versiyonu haline getirdim, diğer elimle külodunu yandan yakaladım,
    sıyırmaya başladım..
    kalçasından kurtardım, dizlerine doğru çekmeye başladım..o ara gördüğüm, (afedersiniz, nimetle
    şaka yapılmaz ama, teşbihte de hata olmaz) kayısı benzeri cinsel organı karşısında tamamen
    kendimden geçtim..
    yaşım 18,
    hayatımda ilk defa bu kadar yakında, kaba tabirle "am" görüyorum.. benim yaşıtlarım şimdiye 100
    kere huur gibmiş olabilir, ama bu da benim malumat ile ilk canlı münasebetim.. sözün kısası,
    heyecandan gebermek üzereyim..
    o şekilde külodu sıyırdım, dizlerinin arkasına kadar getirdim,
    sanırım bu gece bir şekilde ilk deneyimimi yaşamak üzereyim...
    karşımdaki manzaraya bir daha bakıp, hipnotize olmuş bir halde, "nerden nereye lan?" diye
    düşündüm..hem mecazi, hem de gerçek anlamda.. neredeen nereyee...
    sahi, neredeydim ben?..
    takip eden panpalara iyi geceler,
    ···
  13. 238.
    +4
    "ya, kolay olmasına kolay da, şöyle kolay, yani belki de bana öyle denk geldi bilemem ama, öyle
    kasma olayı yok yani, biz daha doğru dürüst anlamazken, birbirimizi beğendik işte, gülüşürken
    dolaşırken.. oluverdik. hani belki detaylarda anlaşabilsek, trip atıcaz ama, henüz o kadar kelime
    zenginliğim yok * "
    ben gene "vay" dercesine gülerek baktım,
    bu,
    "ama şey doğru değil mesela, öyle hani, pompa mompa muhabbetleri (biraz kızardı) biz daha
    yapmadık en azından * "
    benim yüzüm artık nasıl bir "cevabını almış" ifadesine büründüyse, bu gene konuştu,
    "amk başından beri bunu soracaktın demi? te dıbına koyim senin yavşak ya, bir adam hiç mi
    değişmez * "
    gene yattık yerlere..
    okan abi.. okan..
    helal olsun kardeşime,
    bak, aradığı mıdır bilmem, ama bulmuş da birilerini.. adam mutlu yani.. yakışır..
    biz böyle güle konuşa geceleri günleri geçirirken,
    bir akşam buna, arada aklıma geldikçe beynimi kurcalayan şeyi sordum,
    "abi, sen bana bir şey anlatacaktın hani, evvelden, şu benim ayşen i bankanın önünde gördüğüm
    gün hani.. sonra bir iki defa daha konuşacaktık, bir türlü açılmadı konu, neydi o merak ettim lan.."
    arkadaşlar son partımız olsun birazdan yazacağım,
    yazın da son partı,
    yarın akşam ikinci yılımıza başlarız,
    bu önce bilmemezlikten geldi, anladım öyle yaptığını,
    sonra biraz düşünceli bir şekilde "ha..hatırladım evet" dedi, zaten daha ilk sorduğum anda aklına
    gelen şeyi,
    bir an masanın havası biraz değişti, lan acaba kötü mü yapmıştım sormakla?
    "şey be abi.. yani ortada bir şey yoktu da, benim şey meselesi işte, sen de biraz çakmıştın gerçi..
    "ne olm ya..çatlatma?"
    "ceylin vardı ya, onla işte.. bizim biraz mevzu vardı..var gibiydi yani..tam emin olamıyordum"
    "heaay dıbına koyim senin, dedim ben o kadar "yok aga ne alakası var" dedin habire.. gibik..biz
    adama her şeyi anlatıyoruz.."
    "ya olm öyle deme lan, çok kötü züt olurdum tam anlamadan etmeden kaptırsaydım.."
    "kime, bana mı züt olacaktın? okan sie allah aşkına ya * "
    ···
  14. 239.
    +4
    pazar günü için ebruyla konuştuk, okulda görüşme kararı aldık, "sen yol yorgunusundur" dedi.
    doğru, teşekkür ederim. şimdi normalde burada benim "allah allah, neden buluşmak istemedi lan?
    lan?!" gibisinden kuşkulanmam lazım değil mi?
    ama zamanında ayarı öyle bir vermişim ki, kızın yazınki konuşmalarımızdaki tavrı bile,
    penceresine konmuş bir kuşu kaçırmamak için parmağını bile kıpırdatmamaya çalışan küçük
    çocuklar gibi..şu sıkma meselesini artık o anki koşullar altında nasıl beynine empoze ettiysem,
    aşırı derece titiz davranır olmuştu,
    lan sanki hemen terkedip gidicez aq..bu ne hassasiyet..
    tabi bunda benim de payım olduğu için, eğer durum gerçekten tahmin ettiğim gibiyse (yani beni
    ürkütmemek için öyle davranıyorsa) o aradaki hassasiyeti biraz yumuşatmaya karar verdim,
    kendimden biraz da utandım açıkçası..ne öldürür ne güldürür misali, öyle davranmamak gerekiyor
    abi, o zaman ya hiç takılmayacaksın ya da takılıyorsan da böyle "bak giderim haa" havasında
    olmayacaksın her dakika.. kimseyi diken üzerinde oturtmaya hakkım yoktu.
    farkettiyseniz geçen seneki ben ile bu seneki fresh ben arasında epey bir pozitif düşünce farklılığı
    vardı..aq nasıl bir ruh halindeydim allah bilir.. kendime ve etrafımdakilere neler çektirdim..
    yo, bu sene öyle olmayacaktı, zira ben artık kendine güvenini tam anlamıyla tazelemiş, her türlü
    aktivite yönünden harika bir yazı geride bırakmış, hayatın aslında ne kadar güzel ve yaşanılabilir
    bir şey olduğunu tekrar tekrar, küçük detaylarla keşfetmiş ve kanıma giren zehirden kendimi
    mütemadiyen arındırmıştım.
    ···
  15. 240.
    +4
    ha,onların seldıbına, ya da arkadaşlığına ihtiyacım olduğundan değil ama ne dedik "barışıyoruz-
    uzlaşıyoruz". artık hiç kimse, ama hiç kimse benim aklımı negatif şekilde meşgul etmemeli,
    düşmanım olmamalı, bu şeylerle uğraşmamalı, kafayı bunlara yormamalıyım zira ne güzel bir yol
    tutturmuşum işte, su artık bulanmamalıydı.
    gitti necatiyle selamlaştık, sonra kızlara doğru döndüm naber iyidir filan gibisinden selamlıyorum,
    "çok hoş olmuş saç-sakal" ,"epey yanmışız?" gibi klagib ve beklediğim iltifatlar geldi, aynı şekilde
    kibarca karşılık verdim ortaya karışık, hepimiz arkadaşız yani, demi? o ara nilay karşımda
    dikiliyor, ona döndüm, bir iki adım atıp bana yaklaştı ve tek bir kelime etmeden aniden sarıldı.
    ?!
    epey şaşırmış olmakla beraber ben de sarılmasına karşılık verip "naber?" dedim garipseyen-
    gülümser bir ses tonuyla. cevap vermedi, bırakmadı da, kafamı masadaki kızlara doğru çevirip
    baktım, "noluyo la?" gibisinden, bunlar da anlayışlı bir şekilde gülümsüyorlar,
    heralde 10-15 saniye öyle sarılı kaldık, yalnız harbiden inanılmaz içten, beni son derece şaşırtan
    bir karşılamaydı bu, belli, bir durumlar vardı, bakalım ağızlardan ne baklalar çıkacaktı.
    nihayet nilay beni bırakma lütfunu gösterince onu da görme fırsatı bulabildim, zira az önce pek
    dikkat etmiştim.
    nilay bugün baya güzel beyler,
    aslında kızların çoğu bugün +2 puan filan durumundalar, hepsi full makyaj, üstlerinde belli ki
    yazın aldıkları ve "bunu da ilk gün giyerim" deyip hiç dokunmadıkları cicileri,
    ···
  16. 241.
    +4
    "tamam işte ben de kız arkadaşı olarak cevap verdim, gelemez." deyip nilayı morarttı, zaten
    nilaydan pek hoşlanmadığı için benim ona verdiğim direktif işine gelmişti, ama sonrasında bana
    da bu isteğimin hesabını sorardı.
    nilay gözleri neredeyse yuvalarından fırlamış şekilde bir bana, bir ebruya baktı, ben omuz silkip
    "üzgünüm, ne yapabilirim" dercesine bir surat ifadesi takındım.. kız arkadaşımla eski kankamı
    birbirine kırdırmak hoş değildi tabi ama bundan tuhaf bir zevk aldım diyebilirim -kızlar benim için
    kavga etsenize ahahaha-.
    nilay ebrudan yediği bu beklenmedik ayarın ardından,
    "iyi.. tsigalko yalnız olduğun bir zaman konuşuruz o zaman!" dedi, gözleri bir benim bir ebrunun
    üzerinde gidip gelerek ve becerebildiği en tehlikeli ses tonuyla... yine geldiği gibi hışımla arkasını
    dönüp giderken, nilaya da hafiften duyuracak şekilde "öyle bir gün gelmeyecek" deyip kısa ve
    yapmacık bir kahkaha attı ebru ve, ardından bana döndü,
    "neydi bu şimdi tsigalko??"
    evet, nilayın öfkesinden kaçayım derken bu sefer ebruya yakalanmıştım, nilayı da daha fazla
    harcamayacak şekilde bir bahane bulup sıyrılmam gerekiyordum,
    "ya..bana biraz kızgın da..şimdi muhatap olmak istemedim.."
    "neden kızgın? hem ben senin badigardın mıyım?"
    ···
  17. 242.
    +4
    tamamen hazırlıksız ve dengesiz yakalanan serhat bildiğin pisuvlara uçtu, ben de savurduğum
    kolumun etkisiyle öne doğru bir iki adım sendeledim..ama var ya, böyle bildiğin kendimi olimpiyat
    rekorunu kıran ciriti atmış gibi filan hissediyorum..
    aynı zamanda elimde de korkunç bir acı var..
    serhat züt üstü oturakaldığı yerden pisuvarların yan taraflarına tutunarak adiden doğrulmaya
    çalıştı, karşı atağa geçecek güya..ama sen öldün babacım..sen öldün haberin yok..
    öyle aniden de fırlamaya kalkınca, bir daha dengesini kaybetti, bir daha züt üstü oturdu, sonra da
    boylu boyunca uzattı kendini yere..
    başın mı dönüyor?
    ben karşımda, yerde balık gibi yatmakta olan serhata bakakalmış bir vaziyette, gardım inik
    duruyorum.. ağzımı açtım..bir şey söylemem lazım sanki, böyle kurtlar vadisi repliklerini
    aratmayacak cinsten..ama bir şey diyemeden geri kapattım... aq aklıma bir şey gelmedi çünkü
    ben de ne tak yediğimin farkında değilim.. sonra elim, felaket acıyor lan.. serhat çakmasın
    durumu?..gerçi çaksa ne olur adam ağlamak üzere lan?
    önce, serhatın yerde sesli sesli soluk almaya çalışırken ekşiyen yüzüne baktım,
    sonra, az önce atmış olduğum mega punch u düşündüm..
    zaten başka ne söze ne de harekete gerek vardı..
    dönüp hızlıca tuvalette dışarıya fırladım,
    işte o anda, dünyanın bir tuvalet ve orada atılan bir yumruktan ibaret olmadığını sanki
    bilmiyormuşum gibi yeniden keşfettim..
    acıyan elimi diğerinin içine almış, sınıfa doğru ilerlerken beynime hücum eden düşüncelerle
    mücadele etmeye çalıştım, bir tanesi hepsinin arasında çok daha belirgin, adeta fosforlu bir tonla
    parıldamaktaydı:
    "ne yaptım lan ben? ne yaptım??"
    takip eden panpalara iyi geceler, görüşmek üzere *
    takip eden panpalara iyi geceler, çok yorgunum bu akşam, eğer gelebilirsem 01.00 gibi gelmeye
    çalışacağım ama zor görünüyor, uzanıcam şimdi biraz bakalım.
    iyi geceler panpalar, 15-20 dakikaya gelip 3-4 part atıcam, bu akşamlık az artık idare edicez *
    ···
  18. 243.
    +4
    tesadüfleri seven sadece aşk değildir beyler, bazen öyle tesadüflerle karşı karlıya kalırsınız ki
    "oha lan dizi senaryosu olsa bu kadar olmaz" dersiniz,
    ki ben bu konudan epey muzdaripim bildiğiniz gibi, alın, buyrun size bunu destekleyen bir örnek
    daha işte:
    tuvaletten fırlamış, sınıfa doğru gidiyorum, kafam az önce yaptığım hareketin sonuçlarının neler
    olabileceğini çözmeye çalışırken fanı yetersiz pc kasaları gibi uğulduyor, kasmış durumda..
    elim.. kırmadım inşallah..ta elmacık kemiğine nasıl denk getirebildim hay aq ya..insan çeneye
    yanağa filan vurur, resmen duvara yumruk atmış gibiyim, tam sınıfa giricem bir ses beni
    durdurdu,
    "delikanlı! kaptan!" kafamı çevirdim, anaa, bizim çatlak bedenci el etmiş bana doğru geliyor yarı
    gülümseyerek, durdum kapının önünde,
    "hah, seni gördüğüm iyi oldu, dekan beyin yanından geliyorum, bu sene okul çapında basket
    takımı seçmeleri olacak biliyorsun değil mi? haftaya perşembe, katılıyorsunuz muhakkak
    çocuklar! ben zaten haber yollayıp yine toplayacağım sizleri bir öğle arası dsfdsgadfsg
    agfdsgfsjgfgjlafg jgafglfkadgflgafdkgbmfadlgfşdsgfdşl"
    ne diyon sen hoca allahını seversen? ne seçmesi, takımı, benim kafam 1 milyon şu anda..
    dediklerinin devdıbını anlamadım, başımdan savmak istiyordum, tek istediğim sırama gidip bi
    nefeslenmekti..kim bilir önümüzdeki 1 saat nasıl geçecekti..lan askeri inzibatlar gibi sınıftan
    almasınlar beni? zütüm atıyor zaten.. sesim titreyerek konuştum:
    "hocam..bu sene katılmayı düşünmüyorum ben açıkcası.."
    "nee?! olur mu öyle şey yahu? o geçen seneki takımın hepsini istiyorum bak, dersi verdik nasılsa
    diye sakın sallayayım demeyin * " yarı kızgın yarı babacan tavrıyla beni payladı.
    "hocam valla.. takım için sorunlar filan oldu biliyorsunuz, ben artık daha fazla takım vb. işlerine
    girmek istemiyorum, gene basketimi oynuyorum ben zaten kendi halimde.."
    ···
  19. 244.
    +4
    aslında hepimize tanıdık, öyle değil mi? ilkokulda kantin cdıbını kırdığımızda da(şut ve gol) 4.
    sınıfta yan sınıf öğrencisinin dudağını kanattığımda da, ya da azar işittirme katsayısı yüksek olan
    bilimum yaramazlık sonrasında duyduğum, hepimizin duyduğu bu his..bu duygu.. etrafta herkes
    bir şeyler uğraşır, herkesin hayatı normal gibidir, bir şeylerden konuşurlar, ama siz, yüzünüze
    basan ateşin, avuçlarınızdaki soğumanın ve dizlerinizin uyuşmasının-zangırdamasının etkisi
    altındasınızdır.. konuşulanları duymaz, baktığınız yeri görmezsiniz.. aklınız aynı soru vardır "ne
    olucak lan şimdi?"
    biz bu duruma halk arasında kısaca "yusuf yusuf" sendromu diyoruz ve eminim ki hepiniz özellikle
    de ilkokulda, yaptığınız yaramazlıklar sonrasında bu sendromu yaşamışsınızdır,
    hem de verilebilecek en büyük ceza, müdür tarafından yanağınıza vurulacak bir tokat olduğu
    halde..
    ya şimdi?
    burası ne ilkokul ne de lise.. burada müdür, ya da tokat yok.. muhtemelen sınıftan da almazlar
    beni, zira nöbetçi öğrenci de yok..
    ne olacak lan o zaman? ne yapacaklar bana?
    dakikalar saat gibi geldi.. dıştan değil belki ama içten terliyorum aq, böyle oluk oluk, soğuk soğuk
    akıyor..bir huur çocuğu yüzünden hayatımı mı karartım lan yoksa?
    bendeki gerginliği, sıra arkadaşım, sevgili sevdiceğim de farketti tabi, elini sırtıma koydu,
    "tsigalko, bir sorun mu var canım?"
    ···
  20. 245.
    +4
    ebruya da en sonunda buna benzer bir sertlikle (tabi dıbına koyma tehdidi olmaksızın) kızdım,
    "kızım yeter ama artık bak! yok dediysek yoktur, kalbini kırdıracaksın zorla."
    bu postadan sonra bir daha sormadı..ama bariz şekilde bozuk attı çıkışa kadar.. susturmayı
    başarmıştım ama bedeli de büyük olmuştu.
    en sonunda, bunu minibüsüne bindirmeden önce, sarılıp boynuna öpücükler kondurarak, yorgun
    bir fısıltıyla,
    "canım.. çok kötü hissediyorum şu an..toparlar toparlamaz anlatacağım" dedim. yüzüne yapay bir
    acıyla baktım, buruk bir gülümseme yerleştirdim dudaklarıma "bak değişik bir sorun var, anlayış
    göster" der gibi.
    konuşma gereği duymadan, gözlerini kırptı, tamam dercesine, gülümseyip bu kez ona sarıldı,
    "tamam, ne zaman anlatırsan dinlerim, yanındayım" demekti bu da.
    aramızdaki soğukluğu kaldırdığıma inanmış bir vaziyette onu yolcu ettim..
    peki acaba ben şimdi bu kafayla yurdun yolunu bulabilecek miydim?
    haftanın son günü geldi. dün gece zor uyudum aq..elimin acısı bir yandan, kafamın karışıklığı bir
    yandan..bu olay böyle kapanmazdı biliyorum.. eğer disiplin tarzı bir soruşturma olmayacaksa bile,
    serhat kendi yöntemiyle intikam almayı deneyebilirdi.. neyse ki benim o tarz korkularım yok,
    sakin, barışçıl bir adamım ama eğer tepemin tası atarsa mermiye kafa atarım, kimseden de
    korkum olmaz..
    tabi bunda laz oğlu olmamın ve sülalenin %90 ının silahlı ve belalı ( :p) olmasının da etkisi olsa
    gerek.
    ···