-
226.
+4bu sefer biraz silkindim,
"mine..bak, etkilemesi önemli değil, benim ne düşündüğüm önemli..ben, kötü duygular taşıyorum
artık onlara karşı anladın mı? duygusal ve duygularının etkisi uzun süreçli biriyim biliyorsun...
bunun senin işine gelmesi gerekir.."
"öyle mi? bu işin iyisi kötüsü olmaz, hiç bir şey düşünmüyor olmalısın, hiç bir şey düşünmüyor
olmalıydı!" deyip masada iyice dikleşti, bana doğru yaklaşmıştı karşıdan..
"öyle.. çünkü..çünkü,ben seni seviyorum ve, yani bu ..bu güçlü duygusallığım da onun teminatı
gibi... "
saçmalamaya başlamıştım farkındaysanız..
iyice masaya abanıp yüzüme yaklaştı, bu kez bağırarak,
"lütfediyorsun canım benim.. unutamıyorum demiyorsun da , lütfediyorsun.. sağol ya..çok sağol"
dedi..son "sağol"u bütün kafenin duyduğuna eminim..
ayşenler de kesin duymuştu... *
ben bu son çıkışının ardından, zaten kopkoyu olan ruhumun da etkisiyle, yine o yüzümü nasıl bir
şekle sokup "mine, kendine gel" diye serinkanlı ve tehditkar şekilde tısladıysam artık, kız aniden
olduğu yere sinip yüzüne "iyi..iyi.. öyle mi? öyle olsun" tarzı bir bakış yerleştirdi,
ben dişlerimin arasından,
"ne yapayım yani?" dedim yine düşük sayılabilecek bir ses tonuyla.."ne yapayım?..seni seviyorum
diyorum? senden başkasını düşünmüyorum diyorum, ama belli ki bu nefret de bir şekilde, bir süre
içimde kalmaya devam edecek..ne yapayım daha? ben ne yapayım?"
diye saydırdım,
"senin bir şey yapmana gerek yok" dedi.. masadan kalktı.."zahmet etme,ben yaparım"
ok gibi fırladı, tam yanımdan geçerken son anda kolunu yakaladım,
"kızım, ne yaptığının farkında mısın sen?
zorladı,
"mine, otur şuraya, herkes bize bakıyor"
"bırak kolumu.. bırak yoksa bağırıcam daha beter rezil olucaz.. bırak!" -
227.
+4süklüm püklüm yerimden kalktım, elemana teşekkürümsü bir şeyler söyledim.. sırtımı
sıvazladı..vay aq..içtiğim çaylara ödediğim kazık hesaplar helal olsun lan.. delikanlı, delikanlıyı bu
günde bulur işte.. hesap mesap değil mesele beyler biliyorsunuz, mesele, orada günlüğü bilmem
kaç liraya çalışan bir elemanın bana yapmış olduğu manevi bir hareket.. yoksa ben az önce öyle
bir bedel ödemişim ki,
o hesap gibi milyon tane olsa gene dengelemez..
kafeden çıktım,
soğuk yüzümü yakarak bana "naber lan yannanım" dedi.. yaraktan halliceydim zaten.. haksız
sayılmazdı..
merdivenlerden inerken, kafam çorba olmuş bir vaziyette, sersem salak bir şekilde iki kere düşme
tehlikesi atlattım..
ne olmuştu böyle yahu..
ne oluyordu?
ben..ben hala ayşen mayşen diye sayıklıyor,
mine, o beni çok seven, biriciğim mine daha anında ağzıma sıçıp gidiyor..
tek bir saniye ile, bütün hayallerim, kendi çapımda kurmaya çabaladığım geleceğim yerle bir
oluyor..
ne oluyor beyler? -
228.
+4istediğimi aldım sayılırdım... elini daha da sıktım... o ise son bir koz daha oynamaya karar vermiş
gibiydi..
"iyi tamam ama..(bocalamıştı..çünkü bu geceyi böyle hayal etmemişti..kendini alacaklı sanarken,
borçlu çıkmıştı..ben ise, adeta şeytana pabucunu ters giydirmiştim, kendimi de şaşırtan bir
rahatlıkla hemde)..ama yine de bu o kızla kol kola olmanı açıklar mı?"
oha..oha be..bu kadar ayrıntıyı nerden biliyordu bu kız aq..iyi bari ne konuştuğumuzu
duymamış..oha..
"ya mine..bak bana bir soru sordun..ben de sana bir cevap verdim..tamam mı? inanmak zorunda
değilsin..ama inanırsan bizim için hayırlısını edersin..ben bir kez daha senin gidişini izlemek
zorunda kalmak istemiyorum..anladın mı? el ele, kol kola filan..geç bunları..ben sana
anlatacağımı anlattım mı? anlattım..beni bunun üzerinden değerlendir..ya da değerlendirme
bile..ama yazık etme bize... duyuyor musun bebeğim?..mine??"
ağlamaya başlamıştı..aniden bastıran sağanak bir yağış gibi bastıran hıçkırıklarıyla sarsılırken,
ben yanına geçip başını göğsüme aldım..
o, haksızca yaptığını düşündüğü suçlamalarının altında ezilir, sevdiği adamı neredeyse aptalca
bir hata yüzünden kaybetmeye ne kadar yaklaşmış olduğunun farkındalığıyla kendini
mahvederken,
ben, tamamen haksız olduğum bu yarı-aldatma meselesinden böyle kolayca yırttığım için
seviniyor, bir yandan da içten içe yaptıklarım için kendimi çarmığa germek istiyordum... gerçek
anlamda bölünmüş bir kişiliğin sahibi, iki raket arasında savrulan pin pot topu minvalinde bir insan
müsvettesine dönüşmüş olmamdan iliklerime kadar utanıyordum beyler...
http://fizy.com/tr#s/1a4tnh
nasıl başlayan, nasıl bitecek diye düşündüğüm gece, sarmaş dolaş ve onun gözyaşlarıyla
ıslanmış şekilde sona eriyordu..
gece boyu, bu kez güzel şeylerden konuştu burnunu çeke çeke..ilk defa geleceğimizden filan
bahsetti..iki dakikada hayaller kurdu kendi kendine..içine beni koydu..biz olduk. -
229.
+4bu gece sana uyku yok..
mineyle ne yapmış olursan ol,
senin asıl savaşın kendinle... kalk ve kendile yüzleş..ya tamamen ayrıl! ya da bütünleş!
tolgayla konuştuk biraz,
ufak ufak bahsettim bazı durumlardan ve içimde yaşadığım buhrandan..tabi çocuğa %20 sini bile
anlatmıyorum, yoksa "deli lan bu alın bunu" deyip kaçar benden..bir daha da konuşmaz *
kendince tavsiyeler verdi... felsefik laflar etti..ama onun söylediklerini ben unutmuştum be beyler
zaten... kar fırtınasının ortasında, tamamen buz tutmuş kalbime, bir kibrit çakmaktan fazlası
değildi onun yaptığı... bir okan değildi yani...
zaten kimse bir okan değildi..
ben ne kadar kendimi telkin edersem edeyim, adam gittiğinde beri bildiğin ekgib dolanıyordum..
hani böyle bir şey içiyorsunuzdur... bardağınız ağzına kadar doludur... içersiniz..içersiniz... gün
boyu... gece boyu... o kadar dalar ve alışkanlık haline getirirsiniz ki yudumları, bir an gelip de
biteceğini hiç düşünmezsiniz..
ve siz tam kurumuş bir boğazla, bir kez daha bardağınıza uzandığınızda, onu kafanıza dikmenize
rağmen bir damla dahi gelmez ağzınıza..
o an bir sersemlersiniz..bir züt olursunuz hani... "anaa ne ara bitti lan buuu?" dersiniz..kös kös
geri koyarsınız masaya..
işte benim mutluluklarım da,
dostluklarım da,
hep bu tam alışmışken züt olup kalma halinde bitmişti...
tam ayşene alışmışken..
tam okana alışmışken...
tam mineye alışmışken...
mine...
senin bardağının sonsuz ve sınırsız olmasını umuyorum sevgilim..inan bana, bütün bu deforme
benliğime rağmen, yalnız seni, ve seninle mutlu olabilmeyi istiyorum..
lütfen..sadece bu seferlik...
http://fizy.com/tr#s/1aj64o
ertesi gün okula gittim,
dün gece önce mine, sonra kendimle savaşmaktan yorulmuş beynim çakırkeyif alkolikler gibi,
rahaaat..cool ve umursamaz takılıyordu...
"mutluyum ben yeaaa... "
"şu an öyleyim yani.."
"sokmuşum ötesine... şu an mutlu muyum? mutluyum dıbına koyim... ee..o zaman?..allahtan
belamı mı arıyorum?" -
230.
+4nilayla her zaman oturduğumuz sıra boştu.. geçtim oraya oturdum bu sefer.. çok geçmedi, bu
geldi.
hiç selam sabah vermeksizin oturdu yanıma.. baktım tipe, surat mahkeme duvarı gibi aq..hah..bir
de senle uraşalım bakalım hadi..
"..sana da günaydın.."
başını çevirdi, tip tip bakmaya devam etti.. atarlı..
"..tersten kalktın heral?" deyip tacizi sürdürdüm..
"konuşmuyorum ben senle.."(sinirli)
"git o zaman yanımdan?" (taşağa alıyor)
"giderim!" (köpürmüş)
"giiit" (daha da ağır taşağa alıyor)
kalkar gibi yaptı, hemen yapıştım koluna gülerek, geri oturttum.. kafamı omzuna gömdüm..
"bırak bırak.." dedi..ama gitmeye niyeti yok beyler.. kendi kendine "tutmayın lan beni" diyen
adamlar gibi..
kafamı omzundan kaldırıp hala gülerek, sarhoş gibi, melül melül baktım yüzüne,
"nilay ne oluyor şekerim ya?" hala dalga modundayım..ama sorum cevabını istiyor tabi...
"bilmem.. sana sormak lazım.. uzak denizlere açılmışsın gidiyorsun diyorlar??
bir an için o hesap soran ifadesi, aklıma arkamdan yaptıklarını getirdi..ve mineye ispiyonu
yapanın da o olabileceği ihtimali kafamın içinde bir ampül gibi yandı..bir anda
ciddileşmiştim.. ellerim hala üzerinde bir vaziyette sordum,
"mineye sen mi söyledin?"..
o hala şaka modundayım sanıyor olmalıydı ki savsakladı,
"sana ne be?"
sinir katsayım duoble yaparak,
"nilay! adam gibi konuş benimle, ya da defol nereye gitmek istiyorsan kaybol git.." -
231.
+4şoke olmuş bir halde, ağzı yarı açık, gözleri donmuş bir şekilde yüzüme bakmaya
başladı..benden, hele ki az önceki halimi düşürseniz, kesinlikle beklenmeyecek bir hareket...
etraftan bir kaç kişi dönüp baktı da hatta, "ne oluyor la bunlar" gibisinden..
ben o şaşkınlığından faydalanıp,biraz da ağzımdan kaçırarak (o sıralar söylemek istemiyordum
çünkü, sonraya saklıyordum dediğim gibi)
"zaten bana vermen gereken bir hesap var..bir de sen tavırlara girme sanki haklıymışsın felan
gibi.."
iyice ambale olmuştu..gözleri bulutlandı..miyavlayan bir sesle,
"ne hesabı ya?" dedi..
durmadım,
"ne taklar karıştırdığınızı biliyorum arkamdan..yazık bir de çocuğu da alet etmişsin..ayıp be.."
dedim..kızgın ama düşük perdede bir ses..kendimi sınıfa rezil etmeye niyetim yoktu..
yutkundu..gözleri iyice büyüdü... ben sert sert bakmayı sürdürüyorum...
"koridara çıkalım" dedi..
"hoca gelir şimdi..bırak ya.." dedim sallayarak..
koluma asıldı,
"olsun kızlar imza atıverirler bize..konuşucaz gel.."
iyi lan..konuşalım bakalım... bakalım şimdi sen ne kıvıracaksın... ama ne söylersen söyle, benim
dün akşam ki performansımı yakalama şansın yok güzelim... sadece sende değil, tanıdığım hiç
kimsede yok o potansiyel..tanıdığım ben de de yoktu... ama yeni ben de varmış..ben de yeni
farkettim..
http://fizy.com/tr#s/16kdv6
koridora çıktık..bu koluma yapışmış vaziyette..sıkıyor..canım yanıyor resmen aq. as.iz ler gibi
yakalamış zütürüyor..
geldik kalorifer peteğinin üzerindeki camın önüne..yaslandık.."ee.." dedim.."konuş.."
duyguları karışık bir vaziyette baktı yüzüme, biraz tereddüt etti..sonra başladı, -
232.
+4"ne kıskançlığı ya? tsigalko! senin kolana bir şey mı koydular ya? kafayı yedin galiba?"
biraz soluklandım.. haklı olabilirdi.. tamam, bir ima filan vardı elbette ama, bu kadar coşmam
gerekmeyebilirdi..
konuyu değiştirmek en iyisiydi, altta kalmamak için başka bir cepheden saldırdım,
"nilay benim konuştuğum herkesi rapor mu ediyor sana?"
"öff.. hala nilay diyorsun ya iyice sıyırdın ha..içeri girelim hadi.. üşüdüm ben.."
sinirle, burnumdan soluyarak biraz daha durdum öyle... evet söyleyeceğim başka bir tak
kalmamıştı. bir an kendimi, sanki sırf kavga edelim diye bahane üretmek için zorluyormuş gibi
hissetmiştim... hani şöyle kavga edelim de, aramız soğusun filan.. -
233.
+4bu bekleyişimi yanlış algıladı,
"bak, nilayla elbette konuşuyoruz.. senin zaten en iyi arkadaşlarından biri, e benim de arkadaşım
o? heralde bazı şeyleri anlatacak..ama bunları öyle, gel sana tsigalkonun sırlarını, raporunu
vericem diye söyleyerek anlatmıyor..laf arasında geçiyor işte.. kızı kötüleyip durma..o olmasa biz
şimdi burada bile olmazdık."
nasıl yani?
"ne alaka? tamam başta biraz tanışırken yardım etmiş olabilir, ama?"
"bana senden çok bahsetti tsigalko... sence de biraz kolay tavlamadın mı beni?"
hımm..vay aq lan.. belli ki nilay, bana yaptığı gibi mineyi de işlemişti beyler.. doğru tahmin etmişim
o zamanlarda da. ama açıkcası bu kadar etkisi olduğunu düşünmemiştim. ben de sanıyorum ki,
kızı entelektüel, felsefik kişiliğim ve yakışıklılığımla tavladım..vay aq ki vay..
beyler zaten az çok bildiğim şeyi bir kez daha öğreniyordum, bilmeyen kalmasın... "kızlar,
konuşur.. sizi konuşur ve bu çok ama çok etkili olur ;)"
pek çok olası ilişkinin, sırf yakın kız arkadaşların onay vermemesinden ötürü olmadığı da
olmuştur..ya da tam tersi, olması zor olanların olmasının mümkün hale gelmesi de...
"doğru" dedim güldüm..
"yani o olmasa?" dedim.
"e bu kadar kolay olmazdı" deyip o da güldü muzur muzur..
göz göze geldik..bu böyle "ah seni ah" der gibi bakıyor..ben de daha fazla dayanamadım,
gülümseyiverdim... kollarımın arasına alığ başını göğsüme dayadım, saçlarını öperken, "özür
dilerim..ya artık o mevzuların iması, hatta imasını olduğunu sanmam bile beni çok
kızdırıyor.. üzgünüm."
başını kaldırmadan, "biliyorum..ben sana güveniyorum zaten artık..ve o soruda da kötü bir
niyetim yok.. belki seni birazcık kızdırmak istemiş olabilirim * tepkini ölçmek filan * "
eh işte beyler..o kadar da yanılmamışım demek ki *
"seni senii" deyip sağa sola sallandım ona sarılı halde.. -
234.
+4mutlu sahnemiz arkadan gelen "oo gençler, bizi istemiyorsanız gidelim vallaa" lafıyla bölündü,
döndüm baktım fatih, kapının ordan kafayı uzatmış sırıta sırıta sesleniyor, "bizi masada bıraktınız,
siz burda oooh.."
güldük..
çıktığımızdan çok farklı bir modla masaya döndük..
her şey düzelmiş gibiydi,
sadece ufak bir pürüz beni rahatsız etmeye devam ediyordu ama... bile bile yangın çıkaran
kundakçılar gibi, bilerek kavga mı çıkarmaya çalışıyordum ben??
kendi kendimi, mineyi ve ilişkimizi sabote etmeye mi çalışıyordum?..kendimden utanmalıyım..
günler geçerken, ben iyice kendimi kaybetmeye başlamıştım..
sanki akıntıda, ne yelkeni ne de kürekleri olan bir bota, dahası ellerim de bağlı bir halde
bindirilmiş gibi hissediyordum.
nereye gidiyordum ben beyler?
ne yapıyordum?
mineyle ilişkimiz, atlattığı (sözde) son badirelerden sonra artık iyice sağlamlaşmış (görünürde) ve
ciddi, uzun vadeli bir birlikteliğe doğru koşar adım gitmeye başlamıştı (ama ben buna hazır
mıydım?).
geçen süreç boyunca, bir iki kere daha yok yere coşup kavga çıkarmaya çalıştım..her iki girişimim
de mine tarafından alttan alınarak önlendi.
nihayetinde, döndüğümde yine kendimi yorgun ve mutsuz hissettiğim bir gecenin ardından (lan
sanki maden ocağına çalışmaya gidiyormuş gibi gidiyordum zaten) bu kez mesajla epey sert bir
kavga ettik... yüz yüze olmadığımızdan olsa gerek, bu kez alttan alma çabasına o da
girmedi.. telefonla kavga ettiğimi gören tolga, -
235.
+4sınıfın fıstığı ceylin kahve falımı yorumluyor, serhat bini komiklikler yapıp bizi güldürüyor, necati
çaprazdan göz kırpıyor... tanımadığım.. adını bile bilmediğim insanların tanışmaya can atan,
hevesli bakışlarıyla bakışlarım kesişiyor.. ortam, atmosfer, elektirikten cızırdıyor.. sıcaklıktan
kavruluyor... ben de soba önündeki minderlerin arasına kıvrılmış bir kedi gibi, dostlarımın ortasına
kıvrılmış, bu güzel geceye, güzel duygularla eşlik ediyorum...
... okanı kaybediyorum... tolgayı ve mineyi kazanıyorum.. dünyanın en güzel aşkını
yaşamaktayım... mutluyum... mutlu olduğumu sanıyorum..bir sarsıntı geçirmişim evet, masadaki
dostlardan biri artık sonsuza kadar eksilmiş benim için..ama hayat bileklerimi sıkı sıkı tutmuş,
beni gök yüzünde uçurmaya devam ediyor... pes etmiyorum... sevdiklerim etrafımda...
... içerden, yeni bir düşmanla tanışıyorum... oldukça ciddi bir rakip gibi görünüyor.. dış etkilerin
veremeyeceği hasarları verebilecek kapasitede, ama şimdilik zararsız... hem, kim bozabilir ki
yahu benim mutluluğumu ha? kim bozabilir? kim ne yapabilir??..yeni düşmanı pek
umursamıyorum...
... savaşın içindeyim, nasıl oldu bilmiyorum ama bu hain hasmım, günden güne kendini
kuvvetlendirerek, ruhumun ve kalbimin duvarlarını zorlamayı devam ediyor.. aklımı dağıtmam
lazım... düşündüğüm her an, biraz daha yaklaşıyorum çatışmanın merkezine..ve bazı dostlarım
da, arkamdan işler çeviriyor...
... iyice çetinleşen bu anlamsız ve haince isyandan kurtulmak için spora ağırlı veriyorum... ben, bir
sporcuyum..iyi bir sporcuyum ve bunu savaşta delinmez bir kalkan olarak kullanacağım... evet
evet..bu beni kesinlikle güvenli limanlara çekecektir... -
236.
+4oradan ellerimiz birbirine dolalı bir şekilde ilerledik, odası olduğunu tahmin ettiğim bir odaya
geçtik, çalışma masasının önünde durdu, dönüp bana bakmaya başladı, bir kez daha..bir kez
daha giriştik birbirimize, giriştik diyorum çünkü epey şiddetli bir ön sevişme haline gelmişti
münasebetimiz, ellerim belinden kalçalarının üzerine indi, oraları sardı, sıktı..biz yukarıda hala
köpekler gibi öpüşüyoruz.. elimi baldırına doğru kaydırdım, pantolonunun ipeksi dokusu elimin
altında kayıp gidiyordu, biraz güç verdim elime, baldırından kaldırmaya çalıştım ayağını,
zorladığımı farkedince, daha fazla zahmet etmemi engelleyip kendisi kaldırdı, belime doladı
bacağını.. iyice yüklendim, öbür elimle de, bir anlığına ayaklarını yerden kesip çalışma masasının
üzerine oturttum.
iki bacağını da belime dolayıp beni iyice kendine çekti, ellerimi bu kez sırtına geçirdim, o da bana
sarıldı, bedenlerimizin önemli bölümü temas eder bir halde, o masanın üzerinde, ben biraz
parmaklarımın üzerinde, gittikçe artan bir şiddetle birbirimizin özünden tatmaya devam
ediyorduk.. yağmalıyorduk bahçelerimizi, sömürüyorduk, tamamen iç güdüsel ve ilkel bir
anlayışla..
bir ara ayrılıp nefeslendik, saçlarını, başını okşadım, gözlerini kıstı, iri kirpikleri titreyip
durdu.. karşı koyulamaz bir günah gibi, öylece durdu.. karşı koymak çok ama çok zordu... ne
pahasına olursa olsun, o an hiç bir kuvvetin beni o sahneden alıkoyamayacağına inandım...
belime sarılı bacaklarını kasıp bir nevi işaret verdi bana, sırtına doladığım kollarımı iyice sıkıp,
kaldırdım masadan, solumuzda kalan yatağına doğru, yuvarladım vücudunu, birlikte yatağın
üzerine düştük, sonra tamamen yerleşip bir nevi pozisyon aldık, ikimizde rahat edince, tekrar
başladık öpüşmeye.. tank gibi vücudu, dolgun hatları, tamamen altımda, soluk soluğa..ben artık
dudaklardan bağımsızlaşmış, tamamen random şekilde neresi denk gelirse öpüyorum.. ufak ufak
gidip geliyorum üzerinde..o ise kegib kegib sesli solumaları, ensemi okşayan elleri -
237.
+4ve bence, artık buraya kadar gelmişken, yine o şekilde yarım yamalak bir finalle bitmemeli diye
düşündüm.. yine zorla çıktım bacaklarının arasından,
göz göze geldik.. yutkundu... final raund..
ayaklarını topuklarından yakaladım, birleştirdim, bacaklarını ileri doğru büktüm, bacak omuzanın,
bacaklar bitişik haldeki bir versiyonu haline getirdim, diğer elimle külodunu yandan yakaladım,
sıyırmaya başladım..
kalçasından kurtardım, dizlerine doğru çekmeye başladım..o ara gördüğüm, (afedersiniz, nimetle
şaka yapılmaz ama, teşbihte de hata olmaz) kayısı benzeri cinsel organı karşısında tamamen
kendimden geçtim..
yaşım 18,
hayatımda ilk defa bu kadar yakında, kaba tabirle "am" görüyorum.. benim yaşıtlarım şimdiye 100
kere huur gibmiş olabilir, ama bu da benim malumat ile ilk canlı münasebetim.. sözün kısası,
heyecandan gebermek üzereyim..
o şekilde külodu sıyırdım, dizlerinin arkasına kadar getirdim,
sanırım bu gece bir şekilde ilk deneyimimi yaşamak üzereyim...
karşımdaki manzaraya bir daha bakıp, hipnotize olmuş bir halde, "nerden nereye lan?" diye
düşündüm..hem mecazi, hem de gerçek anlamda.. neredeen nereyee...
sahi, neredeydim ben?..
takip eden panpalara iyi geceler, -
238.
+4"ya, kolay olmasına kolay da, şöyle kolay, yani belki de bana öyle denk geldi bilemem ama, öyle
kasma olayı yok yani, biz daha doğru dürüst anlamazken, birbirimizi beğendik işte, gülüşürken
dolaşırken.. oluverdik. hani belki detaylarda anlaşabilsek, trip atıcaz ama, henüz o kadar kelime
zenginliğim yok * "
ben gene "vay" dercesine gülerek baktım,
bu,
"ama şey doğru değil mesela, öyle hani, pompa mompa muhabbetleri (biraz kızardı) biz daha
yapmadık en azından * "
benim yüzüm artık nasıl bir "cevabını almış" ifadesine büründüyse, bu gene konuştu,
"amk başından beri bunu soracaktın demi? te dıbına koyim senin yavşak ya, bir adam hiç mi
değişmez * "
gene yattık yerlere..
okan abi.. okan..
helal olsun kardeşime,
bak, aradığı mıdır bilmem, ama bulmuş da birilerini.. adam mutlu yani.. yakışır..
biz böyle güle konuşa geceleri günleri geçirirken,
bir akşam buna, arada aklıma geldikçe beynimi kurcalayan şeyi sordum,
"abi, sen bana bir şey anlatacaktın hani, evvelden, şu benim ayşen i bankanın önünde gördüğüm
gün hani.. sonra bir iki defa daha konuşacaktık, bir türlü açılmadı konu, neydi o merak ettim lan.."
arkadaşlar son partımız olsun birazdan yazacağım,
yazın da son partı,
yarın akşam ikinci yılımıza başlarız,
bu önce bilmemezlikten geldi, anladım öyle yaptığını,
sonra biraz düşünceli bir şekilde "ha..hatırladım evet" dedi, zaten daha ilk sorduğum anda aklına
gelen şeyi,
bir an masanın havası biraz değişti, lan acaba kötü mü yapmıştım sormakla?
"şey be abi.. yani ortada bir şey yoktu da, benim şey meselesi işte, sen de biraz çakmıştın gerçi..
"ne olm ya..çatlatma?"
"ceylin vardı ya, onla işte.. bizim biraz mevzu vardı..var gibiydi yani..tam emin olamıyordum"
"heaay dıbına koyim senin, dedim ben o kadar "yok aga ne alakası var" dedin habire.. gibik..biz
adama her şeyi anlatıyoruz.."
"ya olm öyle deme lan, çok kötü züt olurdum tam anlamadan etmeden kaptırsaydım.."
"kime, bana mı züt olacaktın? okan sie allah aşkına ya * " -
239.
+4pazar günü için ebruyla konuştuk, okulda görüşme kararı aldık, "sen yol yorgunusundur" dedi.
doğru, teşekkür ederim. şimdi normalde burada benim "allah allah, neden buluşmak istemedi lan?
lan?!" gibisinden kuşkulanmam lazım değil mi?
ama zamanında ayarı öyle bir vermişim ki, kızın yazınki konuşmalarımızdaki tavrı bile,
penceresine konmuş bir kuşu kaçırmamak için parmağını bile kıpırdatmamaya çalışan küçük
çocuklar gibi..şu sıkma meselesini artık o anki koşullar altında nasıl beynine empoze ettiysem,
aşırı derece titiz davranır olmuştu,
lan sanki hemen terkedip gidicez aq..bu ne hassasiyet..
tabi bunda benim de payım olduğu için, eğer durum gerçekten tahmin ettiğim gibiyse (yani beni
ürkütmemek için öyle davranıyorsa) o aradaki hassasiyeti biraz yumuşatmaya karar verdim,
kendimden biraz da utandım açıkçası..ne öldürür ne güldürür misali, öyle davranmamak gerekiyor
abi, o zaman ya hiç takılmayacaksın ya da takılıyorsan da böyle "bak giderim haa" havasında
olmayacaksın her dakika.. kimseyi diken üzerinde oturtmaya hakkım yoktu.
farkettiyseniz geçen seneki ben ile bu seneki fresh ben arasında epey bir pozitif düşünce farklılığı
vardı..aq nasıl bir ruh halindeydim allah bilir.. kendime ve etrafımdakilere neler çektirdim..
yo, bu sene öyle olmayacaktı, zira ben artık kendine güvenini tam anlamıyla tazelemiş, her türlü
aktivite yönünden harika bir yazı geride bırakmış, hayatın aslında ne kadar güzel ve yaşanılabilir
bir şey olduğunu tekrar tekrar, küçük detaylarla keşfetmiş ve kanıma giren zehirden kendimi
mütemadiyen arındırmıştım. -
240.
+4ha,onların seldıbına, ya da arkadaşlığına ihtiyacım olduğundan değil ama ne dedik "barışıyoruz-
uzlaşıyoruz". artık hiç kimse, ama hiç kimse benim aklımı negatif şekilde meşgul etmemeli,
düşmanım olmamalı, bu şeylerle uğraşmamalı, kafayı bunlara yormamalıyım zira ne güzel bir yol
tutturmuşum işte, su artık bulanmamalıydı.
gitti necatiyle selamlaştık, sonra kızlara doğru döndüm naber iyidir filan gibisinden selamlıyorum,
"çok hoş olmuş saç-sakal" ,"epey yanmışız?" gibi klagib ve beklediğim iltifatlar geldi, aynı şekilde
kibarca karşılık verdim ortaya karışık, hepimiz arkadaşız yani, demi? o ara nilay karşımda
dikiliyor, ona döndüm, bir iki adım atıp bana yaklaştı ve tek bir kelime etmeden aniden sarıldı.
?!
epey şaşırmış olmakla beraber ben de sarılmasına karşılık verip "naber?" dedim garipseyen-
gülümser bir ses tonuyla. cevap vermedi, bırakmadı da, kafamı masadaki kızlara doğru çevirip
baktım, "noluyo la?" gibisinden, bunlar da anlayışlı bir şekilde gülümsüyorlar,
heralde 10-15 saniye öyle sarılı kaldık, yalnız harbiden inanılmaz içten, beni son derece şaşırtan
bir karşılamaydı bu, belli, bir durumlar vardı, bakalım ağızlardan ne baklalar çıkacaktı.
nihayet nilay beni bırakma lütfunu gösterince onu da görme fırsatı bulabildim, zira az önce pek
dikkat etmiştim.
nilay bugün baya güzel beyler,
aslında kızların çoğu bugün +2 puan filan durumundalar, hepsi full makyaj, üstlerinde belli ki
yazın aldıkları ve "bunu da ilk gün giyerim" deyip hiç dokunmadıkları cicileri, -
241.
+4"tamam işte ben de kız arkadaşı olarak cevap verdim, gelemez." deyip nilayı morarttı, zaten
nilaydan pek hoşlanmadığı için benim ona verdiğim direktif işine gelmişti, ama sonrasında bana
da bu isteğimin hesabını sorardı.
nilay gözleri neredeyse yuvalarından fırlamış şekilde bir bana, bir ebruya baktı, ben omuz silkip
"üzgünüm, ne yapabilirim" dercesine bir surat ifadesi takındım.. kız arkadaşımla eski kankamı
birbirine kırdırmak hoş değildi tabi ama bundan tuhaf bir zevk aldım diyebilirim -kızlar benim için
kavga etsenize ahahaha-.
nilay ebrudan yediği bu beklenmedik ayarın ardından,
"iyi.. tsigalko yalnız olduğun bir zaman konuşuruz o zaman!" dedi, gözleri bir benim bir ebrunun
üzerinde gidip gelerek ve becerebildiği en tehlikeli ses tonuyla... yine geldiği gibi hışımla arkasını
dönüp giderken, nilaya da hafiften duyuracak şekilde "öyle bir gün gelmeyecek" deyip kısa ve
yapmacık bir kahkaha attı ebru ve, ardından bana döndü,
"neydi bu şimdi tsigalko??"
evet, nilayın öfkesinden kaçayım derken bu sefer ebruya yakalanmıştım, nilayı da daha fazla
harcamayacak şekilde bir bahane bulup sıyrılmam gerekiyordum,
"ya..bana biraz kızgın da..şimdi muhatap olmak istemedim.."
"neden kızgın? hem ben senin badigardın mıyım?" -
242.
+4tamamen hazırlıksız ve dengesiz yakalanan serhat bildiğin pisuvlara uçtu, ben de savurduğum
kolumun etkisiyle öne doğru bir iki adım sendeledim..ama var ya, böyle bildiğin kendimi olimpiyat
rekorunu kıran ciriti atmış gibi filan hissediyorum..
aynı zamanda elimde de korkunç bir acı var..
serhat züt üstü oturakaldığı yerden pisuvarların yan taraflarına tutunarak adiden doğrulmaya
çalıştı, karşı atağa geçecek güya..ama sen öldün babacım..sen öldün haberin yok..
öyle aniden de fırlamaya kalkınca, bir daha dengesini kaybetti, bir daha züt üstü oturdu, sonra da
boylu boyunca uzattı kendini yere..
başın mı dönüyor?
ben karşımda, yerde balık gibi yatmakta olan serhata bakakalmış bir vaziyette, gardım inik
duruyorum.. ağzımı açtım..bir şey söylemem lazım sanki, böyle kurtlar vadisi repliklerini
aratmayacak cinsten..ama bir şey diyemeden geri kapattım... aq aklıma bir şey gelmedi çünkü
ben de ne tak yediğimin farkında değilim.. sonra elim, felaket acıyor lan.. serhat çakmasın
durumu?..gerçi çaksa ne olur adam ağlamak üzere lan?
önce, serhatın yerde sesli sesli soluk almaya çalışırken ekşiyen yüzüne baktım,
sonra, az önce atmış olduğum mega punch u düşündüm..
zaten başka ne söze ne de harekete gerek vardı..
dönüp hızlıca tuvalette dışarıya fırladım,
işte o anda, dünyanın bir tuvalet ve orada atılan bir yumruktan ibaret olmadığını sanki
bilmiyormuşum gibi yeniden keşfettim..
acıyan elimi diğerinin içine almış, sınıfa doğru ilerlerken beynime hücum eden düşüncelerle
mücadele etmeye çalıştım, bir tanesi hepsinin arasında çok daha belirgin, adeta fosforlu bir tonla
parıldamaktaydı:
"ne yaptım lan ben? ne yaptım??"
takip eden panpalara iyi geceler, görüşmek üzere *
takip eden panpalara iyi geceler, çok yorgunum bu akşam, eğer gelebilirsem 01.00 gibi gelmeye
çalışacağım ama zor görünüyor, uzanıcam şimdi biraz bakalım.
iyi geceler panpalar, 15-20 dakikaya gelip 3-4 part atıcam, bu akşamlık az artık idare edicez * -
243.
+4tesadüfleri seven sadece aşk değildir beyler, bazen öyle tesadüflerle karşı karlıya kalırsınız ki
"oha lan dizi senaryosu olsa bu kadar olmaz" dersiniz,
ki ben bu konudan epey muzdaripim bildiğiniz gibi, alın, buyrun size bunu destekleyen bir örnek
daha işte:
tuvaletten fırlamış, sınıfa doğru gidiyorum, kafam az önce yaptığım hareketin sonuçlarının neler
olabileceğini çözmeye çalışırken fanı yetersiz pc kasaları gibi uğulduyor, kasmış durumda..
elim.. kırmadım inşallah..ta elmacık kemiğine nasıl denk getirebildim hay aq ya..insan çeneye
yanağa filan vurur, resmen duvara yumruk atmış gibiyim, tam sınıfa giricem bir ses beni
durdurdu,
"delikanlı! kaptan!" kafamı çevirdim, anaa, bizim çatlak bedenci el etmiş bana doğru geliyor yarı
gülümseyerek, durdum kapının önünde,
"hah, seni gördüğüm iyi oldu, dekan beyin yanından geliyorum, bu sene okul çapında basket
takımı seçmeleri olacak biliyorsun değil mi? haftaya perşembe, katılıyorsunuz muhakkak
çocuklar! ben zaten haber yollayıp yine toplayacağım sizleri bir öğle arası dsfdsgadfsg
agfdsgfsjgfgjlafg jgafglfkadgflgafdkgbmfadlgfşdsgfdşl"
ne diyon sen hoca allahını seversen? ne seçmesi, takımı, benim kafam 1 milyon şu anda..
dediklerinin devdıbını anlamadım, başımdan savmak istiyordum, tek istediğim sırama gidip bi
nefeslenmekti..kim bilir önümüzdeki 1 saat nasıl geçecekti..lan askeri inzibatlar gibi sınıftan
almasınlar beni? zütüm atıyor zaten.. sesim titreyerek konuştum:
"hocam..bu sene katılmayı düşünmüyorum ben açıkcası.."
"nee?! olur mu öyle şey yahu? o geçen seneki takımın hepsini istiyorum bak, dersi verdik nasılsa
diye sakın sallayayım demeyin * " yarı kızgın yarı babacan tavrıyla beni payladı.
"hocam valla.. takım için sorunlar filan oldu biliyorsunuz, ben artık daha fazla takım vb. işlerine
girmek istemiyorum, gene basketimi oynuyorum ben zaten kendi halimde.." -
244.
+4aslında hepimize tanıdık, öyle değil mi? ilkokulda kantin cdıbını kırdığımızda da(şut ve gol) 4.
sınıfta yan sınıf öğrencisinin dudağını kanattığımda da, ya da azar işittirme katsayısı yüksek olan
bilimum yaramazlık sonrasında duyduğum, hepimizin duyduğu bu his..bu duygu.. etrafta herkes
bir şeyler uğraşır, herkesin hayatı normal gibidir, bir şeylerden konuşurlar, ama siz, yüzünüze
basan ateşin, avuçlarınızdaki soğumanın ve dizlerinizin uyuşmasının-zangırdamasının etkisi
altındasınızdır.. konuşulanları duymaz, baktığınız yeri görmezsiniz.. aklınız aynı soru vardır "ne
olucak lan şimdi?"
biz bu duruma halk arasında kısaca "yusuf yusuf" sendromu diyoruz ve eminim ki hepiniz özellikle
de ilkokulda, yaptığınız yaramazlıklar sonrasında bu sendromu yaşamışsınızdır,
hem de verilebilecek en büyük ceza, müdür tarafından yanağınıza vurulacak bir tokat olduğu
halde..
ya şimdi?
burası ne ilkokul ne de lise.. burada müdür, ya da tokat yok.. muhtemelen sınıftan da almazlar
beni, zira nöbetçi öğrenci de yok..
ne olacak lan o zaman? ne yapacaklar bana?
dakikalar saat gibi geldi.. dıştan değil belki ama içten terliyorum aq, böyle oluk oluk, soğuk soğuk
akıyor..bir huur çocuğu yüzünden hayatımı mı karartım lan yoksa?
bendeki gerginliği, sıra arkadaşım, sevgili sevdiceğim de farketti tabi, elini sırtıma koydu,
"tsigalko, bir sorun mu var canım?" -
245.
+4ebruya da en sonunda buna benzer bir sertlikle (tabi dıbına koyma tehdidi olmaksızın) kızdım,
"kızım yeter ama artık bak! yok dediysek yoktur, kalbini kırdıracaksın zorla."
bu postadan sonra bir daha sormadı..ama bariz şekilde bozuk attı çıkışa kadar.. susturmayı
başarmıştım ama bedeli de büyük olmuştu.
en sonunda, bunu minibüsüne bindirmeden önce, sarılıp boynuna öpücükler kondurarak, yorgun
bir fısıltıyla,
"canım.. çok kötü hissediyorum şu an..toparlar toparlamaz anlatacağım" dedim. yüzüne yapay bir
acıyla baktım, buruk bir gülümseme yerleştirdim dudaklarıma "bak değişik bir sorun var, anlayış
göster" der gibi.
konuşma gereği duymadan, gözlerini kırptı, tamam dercesine, gülümseyip bu kez ona sarıldı,
"tamam, ne zaman anlatırsan dinlerim, yanındayım" demekti bu da.
aramızdaki soğukluğu kaldırdığıma inanmış bir vaziyette onu yolcu ettim..
peki acaba ben şimdi bu kafayla yurdun yolunu bulabilecek miydim?
haftanın son günü geldi. dün gece zor uyudum aq..elimin acısı bir yandan, kafamın karışıklığı bir
yandan..bu olay böyle kapanmazdı biliyorum.. eğer disiplin tarzı bir soruşturma olmayacaksa bile,
serhat kendi yöntemiyle intikam almayı deneyebilirdi.. neyse ki benim o tarz korkularım yok,
sakin, barışçıl bir adamım ama eğer tepemin tası atarsa mermiye kafa atarım, kimseden de
korkum olmaz..
tabi bunda laz oğlu olmamın ve sülalenin %90 ının silahlı ve belalı ( :p) olmasının da etkisi olsa
gerek.
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 07 07 2025
-
metan gazı dedektörü
-
amın ne renk diyor özelden
-
rahmedli aslan gibi kafesimden kaçıp
-
bora beyaz tenli pırıl parlak femboy gibi çocuk
-
kırmızı pelerin gel gel
-
zalinazüğürt ablam diye paylaştığı kişi
-
zalinazurt leyla ile mecnun teorim gerçek çıktı
-
parmaklara bak 1 metre
-
kayradan hepinize mesaj var
-
bir unlu bana bu resmi atmisti
-
keklik özel harekat
-
keske sevgilim ceyda olsaydi
-
lan bu nasil birsey
-
bu filmde kadin ne bosalmisti
-
spor salonundayım görevli
-
köylü anam vs zeynep bastık
-
patlak olmayan dövmeli hatun
-
kutsalsukunun annesi mi
-
fakir uçan kedi asgari ücretle
-
sefaletin verimsizliği yabaniliği tohumsuzluğu
-
olan biteni takip edenlerin zeka seviyesi
-
sözlüğü serinletmeye geldim
-
uçan keke evlenince kocasını döver bence
-
sözlük bu sene sonunu göremez
-
2014 den kalma ekşi hesabım var
-
beyler yarın altıda uyanıp işe gideceğim
-
carsamba saat 00 01de kurtuluyoruz
-
istanbul içi gecelik 500 liralık eskort lazım
-
evli aldatan kadinlar offf
- / 3