-
276.
+3kalbini kimselere veremezdi o..
gecenin son şarkısı ve son iki partı,
http://fizy.com/tr#s/1ahy9j
o gün salıydı,
ben size asıl perşembe günün anlatacağım son bölümde, ama önce biraz toparlayayım, genel
olarak durumları yazayım,
..mutluluk rüyam başlamadan bitmişti,
..başta takıldığım tayfa kızlı erkekli,bana sahip çıktılar.
..okanla salı gecesi boyunca sabaha kadar konuştuk..
..oda arkadaşlarımla konuştuk..
..herkes etrafımda bir sevgi çemberi örmüştü adeta.. erkekler böyledir beyler..yerine göre am züt
meme, yerine göre şişenin dibine kadar ineriz biz..kadınlardan farkımız da bu olsa gerek ki,
düşene bir hançer de biz saplamaz, omuzlarından tuttuğumuz gibi ayağa dikeriz..tabi tüm
hemcinslerimiz için geçerli değil bu, erkeğin de huursu var mı? var, ama genelimiz harbi
çocuklarız bunu biliyorum. -
277.
+3ayşen ve ozan, ilişkilerini benden, dolayısıyla sınıftan gizlemek istemişlerdi muhtemelen (en
azından ilk zamanlarını). ama bu talihsiz tesadüf, hem onları hem beni hem de orada bulunan
sınıf üyelerini şaşırtmış,
beni ayriyetten dağıtmış, onları da, artık gizleyecek bir şey kalmadığı için rahatlatmıştı..
sinema salonunun girişine doğru ilerlerken, grubun tüm muhabbeti bu çiçeği burnunda ilişki
oluvermişti, nilay yanıma sokulup:
"-vaay demek bunlar da çıkıyormuş ha, sınıfımızda ilk çiftler oluşmaya başladı" diye sırıtıp
farkında olmadan çam ormanı devirmişti,
tabi ben robo modda olduğum için bunlar bir kulağımdan girip diğerinden çıkıyor adeta,
neyse salona girdik,
film başlayacak,
bizim grup gidip en arka iki sırayı neredeyse kapattık,
ayşen ve ozan ise ortalarda bir yerin duvar kenarına oturmuşlardı, ayşen, duvar ile mert erkeğinin
arasına, sıcaklığına ve güvenli ortdıbına sığınmıştı. heralde döner bıçaklarıyla filan dalıcam
sanıyordu içten içe, yuva gibi sığındı oraya...
film de, aq tam da konuya oturan cinsten..ilk yarıyı izledik, millet cıvıl cıvıl oldu böyle, aşk meşk,
harika gidiyor ama sonunda ağzımıza sıçılacak belli yani.. -
278.
+3"neden abi neden?" dedim hırlama ve ağlama karışık.. ciğerden konuşuyorum resmen çünkü orası
yanıyor.. adeta ateş yutmuş gibiyim..
"neden? bunu hak edecek ne yaptım ben?..reva mı?..yazık değil mi abi.. günah değil mi?..ne
istedi benden? ne yaptım ben ona... gitmiş.. şerefsize... ne yaptım ben? neyi yapamadım?..adam
huur çocuğu... biz yapmadık diye mi?... biz yavşak değiliz diye mi?..hak mı bu?.."
hıçkıra hıçkıra, kegib kegib, genizden.. isyan ediyorum.. zehirli bir yaradan akan kanın isyanı
gibi.. kopkoyu... ağır ve ağrılı bir isyan.. öyle atar damar kesiği gibi fışkırırcasına değil.. cinnet
getirircesine değil... sızıntı şeklinde isyanım.. çok derin bir yaradan gelen, iç kanamanın eseri bir
sızıntı..
2-3 dakika öyle sayıp söydüm ben, bu çaresiz aq..karı değiliz ki alsın göğsüne yaslasın, saçımı
okşasın..
neyse o ara grupta kapıdan çıkmaya başladı, salon boşalıyor artık iyice,
bu beni biraz daha duvar kenarına çekti, insanlar halimi görmesin diye,
ben de göz yaşlarımı sildim, artık akmıyorlardı zaten, akması gerekenler akmıştı, gözlerimden
değil, ruhumdan, kalbimden, parça parça edilmiş, dağlanmış ciğerlerimden..
o ara bizim gruba ozan ve ayşen in de karışmış olduğunu gördüm,
herkes gayet neşeliydi,
herhalde tebrikleri kabul ediyorlardı... -
279.
+3uzun süre sonra bir mesajımın cevabını bu şekilde heyecanla bekliyordum, hem de en alakasız
insandan gelecek bir cevabı..
telefon titredi,
ne yaptığımı ben de tam bilemeyerekten, tuhaf hislerle mesaj kutumu açtım,
"ya biz de arkadaşlarla kutlucaz, bizim yurttaki kızlardan birinin sınıf arkadaşının evi var, öyle yani
bir kaç kişilik karışık bir grubumuz var. ben seni de çağırmayı düşünüyordum ama ne yapalım
artıkk sen arkadaşlarınla kutluycakmışsıınn * ))"
karışık grubu okuyunca aklıma malum şeyler geldi koptum aq..
normalde benim bu tabirin üzerine gidip taşak geçen bir mesaj atmam gerekirdi, ama yine çok
fazla düşünmeksizin ve hesap yapmaktan uzak bir şekilde,
"e bi çağırmayı deneseydin bari?" yazıp yolladım..
binler size bir şey söyleyeceğim ama takunu çıkarmadan gülün, o mesajı yazıp yolladıktan sonra
cevabı beklerken gibimin kalktığını hissettim. *
evet, dalganızı geçtiyseniz devam ediyorum *
neyse.. cevap geldi,
"hımm ee çağırayım o zamaan? gelir misin kii? * "
hemen tuşlara abandım, -
280.
+3bu sefer ben, ceren ve diğer kız konuşmaya başladık, ben kafamın kıyaklığının da etkisiyle biraz
bu aşk meşk mevzularını anlattım bunlara, ayşen olayını filan anlattım ama allahtan isim
vermemişim aq yoksa ilerde kesin aleyhime kullanırdı amklar.. sanki lisede olmuşmuş gibi
anlatmaya çalışıyorum.. sallıyorum arada, bunlar kah "ahh canım yaa" çekiyor kah gülüyorlar..
öyle böyle derken, diğer kız da "ben artık yatıcam sen burada mısın?" diye sordu,
"yani, kovmazsanız burdayım, ceren? ister misin beni?" diye yavşadım.
öbür kız hemen, "yok yani ona göre yatak filan ayarlayalım dicektim" dedi.
gerek yok burda yatarım ben dedim.. neyse bu elektrik sobalarından birini alıp gitti diğer odaya.
salonda ceren, baygın bir kaşar ve büyükçe bir çöp yığınıyla baş başa kalıverdim..bu kalktı tv yi
kapattı, zor yürüyor ama, sonra yanıma dönerken düşmüş gibi yapıp üstüme atar gibi yaptı
kendini, güldük..ben "seni senii" gibisinden parmak sallıyorum filan..
neyse boş koltuğa oturduk, ben minderin altına sakladığım rakıyı çıkardım, kalan peyniri de
çektim yanımıza, koyduk birer duble daha içiyoruz,
bu diyor, "beni iyice sarhoş etmeye niyetlisin galiba" gülüyor,
ben de "kızım mekan senin mekanın yani, korkması gereken benim" dedim, iyice koptuk..
o bardaktan sonra bunun kafa iyice gitti, ama ben cin gibiyim amk yerinde.. istiyorum ki ben de
biraz kendimi kaybedeyim, algılarım kapansın, sorgulamamaya, hesaplamamaya, düşünmemeye
başlayayım..ama hala daha diğer bardaklarda yarım yarım kalıp mundar olmuş rakılara
üzülüyorum * böyle bir düşünce tarzı var mı ya * ? -
281.
+3sonra ben öyle dikkatle incelerken, ceren bir kez daha,
"lan oğlum otur üstüne bi uyanmaz bee nolcak?" dedi, bu sefer daha hain, ince ince gülerekten..
kafamda olayı biraz daha tarttım, ama uçuşlardayım o ara.. yani sağlıklı düşünebiliyor olma
ihtimalim zayıf..
"iyi lan" dedim içimden..
bunun koltuğa çıktım, üzerine yaklaştım, şınav çeker pozisyonda, cerene dönüm baktım tekrar,
gözleri yine iri iri açılmış,
"hadi hadiii" deyip gülüyor gene, inanılmaz heyecanlı bir hali var..
biraz daha yaklaşık bunun da çanağa sürtündüm.. küçük tsigalko, hem acılarda (sızlıyor) hem
isyanlarda (taş gibi oldu gene)..
ee beyler.. yasak ve yanlış şeyler, her zaman çok daha heyecanlı ve cazip gelmiştir insan
oğluna..o nedendir ki ademle havvanın da o elmayı ısırışı..o nedenledir ki insan oğlunun
yaradılışından bu yana günaha karşı olan bu denli tutkusu ve merağı...
normalde ceren zütünü açsa o saatten sonra benimki etkilenmezdi her halde ama orada, her
şeyden habersiz zütü dönük uyuyan o kıza yaptığım ufak bir temas barutu ateşlemeye yetmişti..
yasak, beyler "yasak", işte anahtar kelimemiz.. -
282.
+3titreye titreye yurda vardım, yurt görevlilerinden biri beni gördü, kapıyı açtı, "oo tsigalko, hadi iyi
seneler bakalım" dedi.
gece gelmeyeceğimi söylemiş, izin alıp çıkmıştım, zaten özel yurtta pek de giblemiyorlardı
doğrusu.
kadının yanından hemen selam verip uçarcasına geçtim..amk leş leş sohbet mi edicez bir de, her
tanım atmık..
doğruca odaya koştum..
http://fizy.com/tr#s/1ai68v
son şarkımız ve son iki partımız.
odaya girdim bir de ne göreyim? gibikler 7-8 kişi doluşmuşlar, benim yatakta 3 kişi var, yuh aq..
küfür çekip, don atlet, bornoz filan ne varsa yanıma alıp kendimi banyoya attım, bir de poşet
aldım..üzerimdekileri tıkıcam malum artık yıkanana kadar giyilmez onlar..
duşa girdim..
sıcak su..
yeniden tek başımayım..tek başına kalmayalı fazladan bir kaç saat oldu..normalde her gece
olduğu gibi o gece de yatağımda kendi kendimi gibiyor olmalıydım, kendi ruhumun dıbına
koymam gerekirdi..fazladan bir kaç saat.. -
283.
+3ben hem o kıyak kafa hem de yeniden uyanan minik devim sayesinde daha az düşünerek hareket
etmeye başlamıştım.. önce yavaş yavaş, korka korka olan temaslarım, sonra gittikçe
hoyratlaştı..en nihayetinde bildiğin kızın zütün üzerinde sılalom yapıyordum..
bir noktadan sonra, ya uyanırsa korkusu filan da kalmamıştı, arkadan cerenin tıkanır gibi
kıkırdamaları geliyor, ben o vaziyette gidip gelirken yine patladım..4 oldu..
ama şimdi yiğidi öldür hakkını ver, acaba o atmosferin büyüsünden miydi bilemiyorum ama kızın
kalçasının kıvamı da, konveksi de, yani düşünebileceğiniz tüm fiziksel özellikleri de harikaydı..
boşalırken biraz fazla sarsılmış olmalıyım *..ceren bu sefer "hohohooo ohoho" diye ohalarcasına
güldü..
diğer zavallı harbiden bu dünyada değil yani.. arafta filan..
kalktım kızın üzerinden.
"tamam ben kaçıyorum lan artık, iyice rezil ettin beni" dedim cerene,
geldi beni geçirdi..
daha kapıdan çıkar çıkmaz, yaptığımdan utanmaya başlamıştım.. hayır yani sürtüşme vb.
harketinden değil de, lan uyuyan kıza pantolon üzerinden sürterek boşalma da nedir arkadaş??
harbi hayvanlıkmış yani yaptığım şimdi düşününce daha iyi anlıyorum.
sokağa çıktım.. kavuruyor soğuk, benim eller cepte, don ıslak, pantolon ıslak sayılır.. soğuk işleye
işleye gidiyorum yurda, 20-25 dakika yürüdüm ama bir yandan da ulan diyorum taşakları
üşütecez.. -
284.
+3"kanka, tamam bazı şeylere kızmış olabilirsin ama yaşadıklarının seni olmadığın biri haline
getirmesine de izin verme.. yanlış anlama, ben gittik macera yaptık diye bir şey diyor değilim,
ama bunu ne kadar isteyerek yaptın? diye düşünüyorum da, o yüzden endişeleniyorum yani.."
haklıydı..
biraz sınavlar çalışayayım dedim ama aklıma sokamadım..bu sefer muhtemelen gibi tutacaktım..o
güzelim vizelerin üzerine sıçıp sıvayacaktım her halde..
sınav haftasından önceki hafta perşembe günü, serhat bini yurtta odaya gelip,
"aga, böyle sınavlar öncesi bir canlı müzik yapalım diyoruz, moral olur, gelir misin?" diye sordu.
tamam dedim, kim var kim yok?
"valla bizim sınıftan var 15-20 kişi, 2. öğretimlerden filan gelen olacak 10-15 kişi, başka
sınıflardan gelenler olur.. yani epey kalabalık, mekanı kapatabiliriz"
vay aq..ben sağda solda yuvarlanırken bu bin de bildiğin ortam yapmıştı anlaşılan, böyle büyük
kitlede insanı bir araya getirebilecek kadar kalabalık bir gece organize edebiliyorsa, epey eli uzadı
demekti..iyi.. serhatı da bırakmamak lazım, ilerde faydalanabiliriz..
(böyle düşündüğüm an kendi kendime irkildim, içerden yabancı biri konuşmuş gibiydi..
kullanmak? faydalanmak?... ben?)
ertesi gün, cuma,
büyük eğlencenin olacağı gün,
yanımda sevdiğim insanlar, bir tarafımda okan, bir tarafımda nilay.. hafif loş bir ortam, güzel
müzikler, yeni güzel kızlar, yeni insanlar, yeni muhabbetler.. -
285.
+3cuma gecesi eğlencemizden bahsetmek ve biraz daha o geceyi açmak istiyorum,
mevzuya uygun şarkımız da gelsin,
http://fizy.com/tr#s/12a2cg
dediğim gibi, sevdiğim tüm insanlarla bir arada, kırıp kalbimin yaralarını sarma peşindeyim,
gece harika geçmekte, şarkılara hep bir ağızdan eşlik ediyoruz, solumda nilay, sağımda okan,
nilay' ın karşısında daha önce bahsettiğim, sınıfın en güzel hatunu ceylin var, onla da muhabbet,
gülüşmeler filan ama malum tarzda şeyler düşünmüyorum zira kız beni aşar*.
sonra oradan oraya gezinen, bir yandan da fotoğraf çeken, belki de gecenin en pozitif ve enerjik
hatununu, mine yi görmüştüm.
nilayla yurttan arkadaşlarmış, benim ona onu sormam, sonrasında tesadüfen gelip fotorafımızı
çekmesinden sonra filan,
ben konuyu kapatsam da nilay işin içinde bir ayak sezip eşelemeyi sürdürdü ve ben sormadan
pek çok şey anlattı.. yani resmen zorla aklımda olmayan kızı aklıma soktu..
mine ile aynı bölümü okuyoruz ancak kız 2. sınıf 2. öğretimmiş.. biraz canım sıkıldı öyle
söyleyince zira yaşça büyük hatun bizi bozar (diye düşünüyordum). meğer ki kız da 86 imiş, ben
lisede hazırlık okumuştum, o okumamış herhalde.. neyse,
sevgilisi yok, kütahyalı, tek çocuk, voleybol oynuyor.. daha pek çok şeyi ben sormadan nilay gece
boyu laf arasına serpiştire serpiştire anlatmıştı.. -
286.
+3"merhaba?" dedim, kendimden beklemeyeceğim derece kendine güvenen bir ses tonuyla..az
önce nerdeyse kekeleyen çocuk kaybolmuştu..
bu da hemen neşeli bir ses tonuyla,
"merhaba" deyip gülümsemeye devam etti..
beyler sanırım bu tarz, aşırı güzel olmasa da sevimliliği ön planda olan hatunlara karşı bir zaafım
var aq..yani bir nevi güzelliği ve ciksapaliteyi, tatlı bir yüz ifadesine değişebiliyorum o zamanlar,
zira öyle olmasaydı zaten ebruyla çıkıyor olurduk herhalde..
neyse,
biz muhabbete başladık, ben gene klagib low level esprilerimle girdim, biraz hatunu da dener
gibiyim, diyorum işte "grup pek sarmadı galiba?" filan, böyle jest mimik yapıyorum, klagib bir
yavşağımsı çocukceğiz modundayım yani.. illa her cümlemde bir ince espri geçmek zorunda..ne
mallık aq..şimdi gibseler öyle konuşmam karı kızla..
bu da epey konuşkan bir kız çıktı, bir de o pozitifliği de var tabi, ben iyice rahatladım, zira
muhabbet tıkanmıyor, ben soruyorum o soruyor filan, zaten nilayın çoğunu anlattığı şeyleri bir de
ondan dinledim,
yalnız biz o ara epey bir uçmuşuz, bu hızlı yürüyor, ben de acayip hızlı yürürüm hatta bu yüzden
devamlı posta koyuyordu bana arkadaşlar "amk sakin ol" "nereye koşuyon aga" gibisinden..
bu akıl etti, "kızları ektik galiba" filan diye, sokak lambasının birinin altında biraz durduk arkada
kalan grubu bekledik, o ara biz konuşuyoruz, daha doğrusu o konuşuyor, ben de izliyorum bunun
yüzünü, valla ışıkta vuruyor ya aq, kız da zaten sarı, bildiğin parlıyor sevimli hayalet casper gibi..o
an içimde bir sıcaklık hissettim *..kıza karşı, nasıl diyeyim, -
287.
+3yüzüm resmen alev alev yanıyordu.. suratımın ortasına osmanlı tokadı yesem, belki anca o kadar
yanardı canım..
tamam.. alışıyorsunuz beyler, kabulleniyorsunuz bir yerde.. ama olmaz ki? böyle gözüne
sokarcasına, zorunda mıyım ben onların aşk cıvıltılarını görmeye? zorunda mıydı kaderim,
kalbinden deşilmiş bedenimi, achilles in hector a yaptığı gibi yerlerde sürüklemeye?
derin nefes ala ala, zorlukla kendimi toparladım..bir kaç metre önümde ki ebrunun dalgalı
kahverengi saçları nihayet artık bulanık görünmemeye başlamıştı ki, sınıfa başka insanlar da
geldiler ve beni o ölümcül üçkenin yalnız bir köşesi olmaktan kurtardılar..
onları o şekilde görüşüm,
ebrunun bana attığı o küçümser bakış..
sakinleşip kafamı toparladığımda bir karar aldım.. dersmiş, sınavmış, notlara göz gezdirmeymiş
filan yalan olmuştu zaten..
evet,
bir karar,
özgüvenimi geri kazandıracak,
beni düştüğüm yerden kaldıracak,
dostu düşmana, reddedene, reddedilene, kendimi gösterecek,
berin düştüğüm bataklıktan belki bir süreliğine de olsa kurtaracak bir karar,
ne yapıp edip mine yi tavlamalıydım..
anlaşıldı.. başka türlü çıkmayacaktı bu aşkın acısı..
belki de, kendi üzüntülerimi başkalarını üzerek silmem gerekiyordu üzerinden..
kendiminkinin acısını unutmak için başka ruhlar acıtmak,
başka kalpler kırmak..
başka gözleri ağlatmak..
ya da kim bilir.. belki de bu şekilde bulacaktım aradığım ebedi mutluluğu?
kimseyi üzmek zorunda filan da kalmayacaktım..
herkes kendi mutlu olduğu insana kavuşmuş olurdu belki de..
ama denemeden bilemezdim..
ve diyorum ya..
ne pahasına olursa olsun mine yi düşürmek zorundaydım kollarımın arasına..
rahattım, çünkü sanki daha fazla kaybedeceğim bir şey yokmuş gibi geldi. -
288.
+3"hadi ya, ben seni çalışkan kız diye düşünüyordum :p"
-"yok ya nerdee * gezip tozmaktan derse vakit mi kalıyor :p"
(ne gezmesi len bu bakayım?? *)
-"hazır gezmeden bahsetmişken, sen benim dediğim kafeyi görebildin mi?"
-"yok gidemedim daha, hafta sonu giderdim aslında ama ders çalışcaz diye yurtta durduk, gene
çalışamadık orası gerçi * "
evet, şimdi en kritik mesajdaydı sıra;
-"eğer bu hafta sonu da çalışamayacaksan (burada gülücükler var) ve başka bir programın da
yoksa (kibarlığını gibeyim) gidelim mi?"
piiuuu..
üzerimden gene yük kalkmıştı,
amk bu ilk açılışlarda hep çok zorlanırdım o zamanlar.. neyse ki sonunda doğrudan, dimdirekt
olarak onu bir yere davet etmiş, yani aslında bir nevi çıkma teklif etmiştim (gavurlar take out
diyorlar sanırım buna).
bu mesajın cevabı, tahmin edeceğiniz üzere biraz daha geç geldi,
"-olabilir aslında ama bilmem ki çalışabilir miyim, çalışmaz mıyım? gerçi ikinci hafta salı dan
başlıyor sınavlarım"
lan.. hani cevap aq..
diyorum ya, hepsi aynı.. yani temelde aynılar, sadece dozajları farklı..
"-yani? gelebilecek misin? * bak eğer çalışacaksan cidden bölmek istemem(istemem..), sadece
sen öyle "zaten çalışamıyoruz" deyince önereyim dedim (..yan cebime koy).
"tamam ya, gidelim madem * ne zaman, nerde buluşuruz?"
-"cumartesi akşam 6 da uygun mu senin için? yurdun önüne gelirim"
-"uygun, ya illa gelmene gerek yok oraya kadar, çarşıda da buluşabiliriz?"
-"benim için gelmek sorun olmaz, ama sen diyorsan ki "fazla dolanma kız yurdunun etrafında" o
zaman bir şey diyemem * "
-"yok yaa öyle demek istemedimm * tamam o zaman, cumartesi 6 da * "
-"cumartesi 6 da * . iyi geceler.."
-"sana da iyi geceler * "
o günün daha çarşamba olduğunu göz önüne alırsanız,
varın benim o iki günü nasıl geçirdiğimi siz hayal edin beyler *
takip eden kardeşlerime iyi geceler, -
289.
+3eh demek ki buralarda racon böyleydi ve belki de ben, ayşen i de o yüzden kaybetmiştim. kim
bilebilir?
aklımdan bunları geçirirken yine ayşen i (hala ayşen i) düşündüğümü fark edip içten içe kendime
küfrü bastım. “oğlum senin amacın ne lan? yeni bir insanla yeni bir ilişki mi? yoksa eski bir yaranı
bantlama derdi mi?”
bütün heyecanıma, içimdeki, sanki kalbim göğsümden yukarıya fırlayacakmış gibi hissetmemi
sağlayan mutluluğa rağmen, yine ve yine, tekrar tekrar ve zamansızca aynı acılara saplanıyor,
üzerime yapışan bu balçığı bir türlü tamamen silip atamıyordum.
neyse ki yurtta okan ve tolga nın muhabbetleri iyi geldi de yeniden ertesi güne konsantre
olabildim..
cuma gecesi yine mesaj attım mine’ye, nasıldı hafta gibisinden, o ara çaktırmadan da yarın ki
sözleşmemizi onaylattım filan.
yarın büyük gündü.. belki de artık benim de hakkımın olduğuna inandığım mutluluğa doğru attığım
en somut adımın olduğu gündü..
cumartesi,
beyler inanamazsınız ama akşam 6 daki buluşma için öğlenin 11 inde kalkıp hazırlanmaya
başladım, duş, traş, saçlara jöle, aynaya bakış, en güzel kıyafet kombinesinin hangisi olabileceğini arama
maratonu, parfüm, aynaya tekrar bakış..
bu şekilde sanırım 1-1.5 saat geçirdim. "çok kasıyorsun be oğlum, diyeceksiniz"..farkındayım.
yaşım 18, kasarım ben..
daha sonra, kankalarla son moral motivasyon telkinlerinin ardından yurttan çıkıp çarşıya indim,
saat 2 ye doğru filandı sanırım, bizim mekana gittim,
adamlar artık aşina zaten yüzüme, "hoş geldin kardeşim" filan diyorlar. bizim muhabbetimizin iyi
olduğu elemanı buldum hemen, tuttum çektim kenarıya, dedim "abi akşam için bana bir masa
rezerve lazım"
kafenin en güzel masası olduğuna inandığım -
290.
+3içeri tarafta, görüş alanının hem geniş, hem de duruma göre sanki o an orada başka kimse
yokmuşcasına bir his uyandıran şekilde olduğu, iki sütun arası, bir tarafı cam, karşılıklı, 2 şer kişi
genişlikli bütün koltuklara sahip, yan tarafında yapay sarmaşıklarla örülü bir pervaz, kızı oturtmayı
planladığım koltuğun gördüğü duvarın üzerinde de karanlık, yağmurlu bir sokakta el ele yürüyen
çift konulu bir natürmont bulunduran masayı seçtim.
tarif biraz garip oldu evet ama başka nasıl anlatabilirim bilmiyorum. neyse,
adam dedi, ne zaman gelirsin, "dedim abi valla 7-7.30 arası gelmiş oluruz en geç, tutabilir misin?"
tamam ya sorun olmaz, deyip göz kırptı.. tecrübeli pekekent işi anlamıştı sanırım, gerçi
anlaşılmayacak gibi de değil, adama bir "abi sevgili adayımı getiriyorum bu gece, kral olmam
lazım" demediğim kalmıştı.
kafeden çıktım.. işlem tamamdı, aklımda akşam açabileceğim konular, yapabileceğim espriler
uçuşa uçuşa aşıklar yoluna girdim..bu soğuk sayılabilecek kış günü, cumartesi öğlen iki de böyle
avare avere dolaşan, benden başka deli yoktur sanırım..
itiraf ediyorum ki bir ara aklıma böyle ufakçiçek miçek gibi şeyler ayarlamak geldi ama sonra
aniden zınklayıp "lan mallaşma amk salağı" diye kendimi yine payladım.
ne çiceği böceği aq..kabul etmem gerekir ki o aralar cidden pgibolojim bozukmuş biraz. kıza ilk
günden evlenme teklif edicez sanki, oldu olacak bir de alyans ayarlayaydım..
akşam muhtemelen yemek yenmezdi, kafe öncesi biraz yollarda geziş, kafede oturuş, çıkışta
biraz geziş, yurda bırakış..ana plan bu şekildeydi.
restoranın birine girip bir şeyler yedim. o ara telefonum titredi, hayırdır inş. deyip açtım, mesaj,
ebrudan??
"fizikçinin nereye kadar işlediğini biliyor musun?"
ebenin dıbını biliyorum diye mesaj atacaktım ama vazgeçip telefonu cebime attım tekrar.. ulan
sen bana 1 aydır selam bile vermiyorsun, üstüne benle resmen gözlerinle taşak geçiyorsun, -
291.
+3"ben yurdun önüne gelmek üzereyim * " diye, aslında gelmiştim ama, alacaklı gibi kızı acele
ettirmek istemedim aq.
bu da "tamam beş dakikaya iniyorum" yazdı.
dıbına koduğumun yurdunun önünde 15 dakika bekledim beyler,
tam yine mesaj atacaktım ki, bina kapısından çıkanlar olduğunu farkettim, dikkatli bakınca buna
benzeyen birini seçtim ama tam emin olamadım, neyse bunlar çıkışa imza atıp kapıdan çıktılar,
kalabalık grup ters yöne yöneldi, biri de bana doğru geliyor. yaklaştı bir baktım harbiden mine,
ama, kızı öyle bir boyamışlar.. öyle bir boyamışlar ki beyler.. yani aklınız durur dıbına koyayım ya
(eminim ki kendi fikri değildi, o yüzden boyamışlar diyorum). lan o gece benim gördüğüm sade,
neredeyse makyajsız kız, bildiğin gelin nedimesine dönmüş..
güzel olmuştu evet, ama ben o akşamki halini daha çok sevmiştim açıkcası..
sıcak bir selamlaşma oldu, gülümsedik, sarıldık kibarca, kibar teyze öpüşü fiks zaten.. çok hoş
olmuşsun dedim.
naber, iyidir filan konuşurken, tabi bu da salak değil ya, benim alık alık baktığımı farketti ve o an,
bana "evet abi işte seveceğin kız böyle olmalı, bu olmalı" dedirten şeyi yaptı,
"makyaj biraz abartı olmuş demi? (güldü) valla zorla sardılar başımı, boyama kitabına döndüm
be,normalde pek tarzım değildir yani"
beraber gülüştük, ne kadar rahattı lan? benim asla konusunu bile açamacağım bir konu hakkında
kendi kendini alaya almıştı. ve bu hareketi, zamane huurlarının zütlerinin kalkıklığıyla
kıyaslandığında gerçekten bulunmaz bir nimet, insanın içini ısıtan bir samimiyetti.
yok mok dedim, iyi olmuş.. güldü bu gene "boşversene yaa" dercesine, -
292.
+3içersi sıcaktı, montlarımızı çıkardık, kaşkol için teşekkür etti..
ne içersin? diye sordum,
bu dalgın dalgın menüye bakınırken de "buranın sıcak çikolatası harikadır, tavsiye ederim" dedim.
beyler harbiden de müthiş yaparlardı, ayrıca üstünde köpük tarzı bir şeyler de oluyordu, nasıl
beceriyorlar bilmiyorum ama o mekanın karakteristik içeceğiydi diyebilirim bunun için.
"tamam o zaman ondan alayım ben de, denemiş olurum" deyip gülümsedi,
ben de aynı tercihle ona eşlik ettim.
rahat olmaya çalışıyordum,
tanıdık mekan,
tanıdık yüzler,
tanıdık masa,
resmen ev sahibiyim..ama mümkün değil beyler..siz istediğiniz kadar ev sahibi olun, karşınızda
real madrid var aq..
http://fizy.com/tr#s/1klrnu
içecekler geldi, bunun epey hoşuna gitti o köpüklü möpüklü bardak, dedim "ya sen iki senedir
buradasın, nasıl bilmiyorsun burayı?"
"ben merkezin bu tarafından fazla gezmedim , daha ziyade kordona gidiyoruz, ya da x e (şehrin
çok ünlü bir yeri, o yüzden söylemesem daha iyi, bilmeyen bin yoktur zira). buralara ilk defa senle
geldim ne yalan söyleyeyim. aslında ayağımın dibindeymiş * "
ben de bir şekilde muhabbeti sıcaklaştırma çabasındayım ama gel gör ki gün boyun aklımda
tekrarladığım her şey, sınav kağıdını önünde bulan bir öğrenci misali, uçup gitmişti yine..
sonra, "tavla bilir misin?" diye sordum buna, ortak bir şeyler yapabilmek babında, hem belki
muhabbete biraz daha renk gelir, ortam biraz daha samimileşir diye düşünmüştüm. olur tabi dedi,
ne acıdır ki, tavlayı alıp masanın üzerinde açmıştı ki aklıma malum kişi, onunla olan oyunumuz,
verilen sözler ve o gecede o masada kalan anılarım geldi -
293.
+3dizerken biraz sorun oldu, o dizmeyi bilmiyormuş ben de heyecandan unutmuşum, adın ne desen
3-5 saniyede zor cevaplarım aq..
neyse ilk eli oynadık bir şekilde, tahmin ettiğim gibi muhabbet samimileşmiş, kırılan her taşta, iyi
denk gelen her zarda biz, hem üslup hem de ruhen biraz daha yaklaşmıştık birbirimize.. öyle
asker arkadaşı muhabbetine dönmedi tabi abarmayalım * (dıbına koyim ben senin canım
kardeşim filan)
dediğim gibi biz o ara yine bir yandan konuşuyoruz, ailelerimizden bahsettik biraz, mine tek
çocuk, annesi ev hanımı babası çocuk doktoru, kütahya merkezde, sakin, mutlu bir yaşam
sürdüklerine hiç şüphe yok. mutlu bir ailenin mutlu ve pozitif çocuğu..iyi yetiştirilmiş, şımarık değil
ama biraz çatlak olabilir.
ben, tsigalko, bursa çocuğuyum *. annem devlet memuru, babam mimar, küçük bir kız kardeşim
var, çalışan ailenin çocuğu olmamdan ötürü daha ziyade anneanne tarafından büyütülmüş,
fazlasıyla elbebek, gülbebek yetişmiş, yine klagib, ortalamanın üzerinde mutlu olan bir ailenin
biricik oğlu.
ordan burdan derken, onlara olan özlemlerimiz, yabancı bir şehirde onlardan ayrı yaşıyor
oluşumuz vb. konularla ortam biraz duygusallaştı..
sonra ordan nasıl becerdim bilmiyorum ama sevgili durumları muhabbetlerine geldim aq..
harbiden eğer nasıl becerdiğimi hatırlıyor olsam burada tavsiye açısından paylaşacaktım ama
hatırlayamıyorum.
kurt adamların ay ışığında dönüşüm geçirip, sonra da yaptıkları şeyleri hatırlamaması gibi, ben de
her halde o duygusal atmosferde dönüşüm geçirerek, normalde açmayı kolay kolay
beceremeyeceğim ve hatta utacağım mevzuları kolayca açmıştım. ve malum şimdi nasıl
becerdiğimi anımsayamıyorum.
neyse, gecenin benim (ve aslında onun da) adıma en kritik dakikaları da başlamış oluyordu
böylece..
alkollü olduğum belli oluyor mu beyler? -
294.
+3"ya anladın işte ne demek istediğimi, kusura bakma o örneği verdiğim için..ama demek istediğim,
çok kasma yani..lan kız olsan anlayacağım, adım kaşara çıkacak diye korkuyor diyeceğim ama
erkek adamsın be abicim, takılıcan, olmadı mı geçicen.."
-"sen öyle mi yapıyon kanka?" dedim ters ters..amk tabi bekara karı boşamak kolay gelir.." hem
bu kız öyle takılıp bırakılacak türden değil, eğlenmelik değil yani..o yüzden yüzde yüz emin olmak
istiyorum, çünkü sonradan onu üzmek istemem"
ben hem onu tersleyip hem de böyle salak salak konuşmaya devam edince bu kızdı,
-"iyi kanka ne tak yersen ye..ama emin değilim ayağına gül gibi kızı da kaçırıp bu sefer de
mineee mineee diye ağlarsan ben karışmam haberin olsun.."
lafı koymuştu beyler.."sigara içip geliyorum ben" dedi..e tabi, gibtin belamı, yak şimdi zevk
sigaranı okan efendi..
o çıkınca ben de kendi kendime kalıp biraz daha düşündüm.. aslında haklıydı lan... nedir yani?
takılıcaz işte.. kız iyi kız, güzel kız.. öyle sömürücü şıllıklardan da değil.. olursa olur, olmazsa da
olduğu kadar yaşadıklarımız kar kalır yanımıza..
http://fizy.com/tr#s/1k3cpy
uzun bir kaç gece,
finaller,
mine ile mesajlaşmalar,
nihayet kafamdaki ufak pürüzleri, kendi telkinlerimle gidermiş, artık onu sevmeye hazırdım.
dahası, her mesajında daha da sevimli geliyordu gözüme, hatta çarşamba günü okulda da
karşılaştık, aynı sınava girecektik,
yine gayet sıcak bir selamlaşma oldu, diğer dıbına koyduğumun gibi soğuk soğuk hallere
girmiyordu * *
tüm bu güzel gelişmelere rağmen, malum ikiliyi kantinde, sınıfta, koridorda el ele, dip dibe
görünce içimi tarifsiz bir nefret ve acı kaplamaya devam ediyordu.
ben 4 sene bu huur çocuklarının sevişmesini nasıl çekecektim lan? -
295.
+3belki de ayrılırlardı? beter olsunlar..
bu arada hepimizi üzen acı bir haber aldık..oda arkadaşım tolga nın kuzeni trafik kazasında vefat
etmişti. çocuk son 2 sınavına giremeden gitmek zorunda kaldı, kuzeni bundan sadece 2 yaş
büyükmüş ve bildiğin kardeş gibilermiş.. resmen perişan oldu...
onun yaşadığı acıya bakınca, kendi sahte acılarımdan utandım.. neler yaşıyorlardı insanlar..ne
büyük acılar vardı..
babasını kaybeden evlatlar vardı.. evladını kaybeden babalar..
şifa bekleyen hastalar vardı.. asla şifa bulamayacak olan sakatlar..
bu soğukta dışarda uyuyan insanlar vardı.. bizim yağarken sevindiğimiz karın, yağmaması için
dua eden evsizler...
utandım beyler.. sert gerçekler utandırmıştı beni..
.
.
perşembe günü son sınavımdan çıkmış,
önceki geceden hazırladığım valizimi yüklenmiş, bursa otobüsüne binmiştim.
3 hafta tatil.. anne yemekleri.. anneanne sevgisi.. bazı taşların yerine oturması, bazı acıların
unutulması ve nispeten yeni bir sayfa açmak için yeterli bir süre..
annem ayşen i sormuştu 1-2 kere telefonda.. geçiştirmiştim. şimdi yol boyu onlara söyleyeceğim
muhtemel yalanları ve bahaneleri düşünmem gerekecekti..
yılın ilk yarısı biterken, "ne çok şey yaşamışım" diye düşündüm.. üniversite..büyütüyordu
insanı..ama daha almam gereken çok yol, tatmam gereken çok acı, yaşamam gereken çok çok
fazla karmaşa ve duygu bunalımı vardı..ve ben bunların hiç birinin farkında olmadan,
mutlu mutlu mine ile mesajlaşıyor, geleceğime umutla bakıyordum..
işeyeyim bi, idrar kesem infilak edecek aq..
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 08 07 2025
-
sokie de bişeler atışdırdı bugüm
-
aldığı nicke bak ucube evladının
-
inci sözlük ciks yapıyor
-
arwenin parçalarını toplamama çok az kaldı
-
kontes amcaa
-
1500 papele aldığım crocs terlikceğzim amazonda
-
delik rengi sorunsalı
-
çaylak yiyen sözlük üyesi
-
cumhuriyetten padisahliga gecersek olacaklar
-
nurgul gulere asigim
-
bu hayat bişeler çekmeden kafan uçmadan
-
herkes işten kaçma peşinde
-
2025 temmuz anket sonuclari
-
uludagsozluk duzeltin lan
-
buluklu nickli yazar
-
buradaki erkekler gay gibi
-
benimle sorun yasayan herkes
-
kulak memesinden delik rengi tahmini
-
su kizin guzelligine bakin
-
bahceli ozgur ozele destek verdi
-
osimhen galatasarayda
-
baycerrah utanç başlığı hortlamaca
-
gs aylarca osimheni alamadı
-
zainazurt bora abiniz dubai cikolatasi yiyor
- / 1