/i/Sözlük İçi

sözlük içi.
  1. 301.
    +3
    http://fizy.com/tr#s/1ajbal
    hayal kurmak güzeldir,
    ama pek azı gerçek olur.
    3 haftalık kesintisiz tatil planım, biri, o dıbına röveşata attıklarımın yüzünden olmak üzere iki
    dersten kalmam ve dolayışıyla bütünlemelere gelecek olmamdan ötürü yatmıştı..
    işin iyi tarafı, mine yi görebilecektim zira bizim tembel tenekenin de 3 tane büt ü vardı.
    evdeki bir buçuk haftada, artık orta okullu olan kardeşimle bol bol eğlenip vakit geçirmiş,
    anneannemin dizinde, elinden elma-mandalina yemiş, annemle bol bol gırgır yapmış, babamla
    gezip tozmuştum.
    bizimkiler beni çok özlemişlerdi, babamı çok severim ben beyler, ama çok fazla vakit
    geçiremezdik işleri yüzünden. benim gelişim dolayısıyla patronundan izin almış, bir hafta boyunca
    o avm senin bu mekan senin gezip durduk, bazısında tüm aile de bize eşlik etti.
    bilardo challenge ını kabul ettim, elime verdi, ağzıma sıçtı, dalgasını geçti..hayvanat bahçesine
    gitti "lan tsigalko, şurdaki maymun sana çok benziyor oğlum hişşt bak bak" diye taşağını filan
    yaptı..piknik yaptık, fener maçı izledik, küfrettik.
    ağır fenerliyimdir ben bu arada *
    annem, kız konusunu açtı, güzel bir dille, "beni arkadaş olarak görüyormuş" filan diye anlattım,
    geçiştirmeye çalıştım. mevzunun tamdıbını sıçıp kadını üzmeye gerek yoktu..ama ana yüreği,
    yine de oğlunun acısını farketmiş olacaktı ki o da oyunuma ortak olup,
    "aman be oğlum, zaten daha ilk yıldan ciddi kız ciddi kız diye saplanıp ne yapacaksın? gez toz
    eğlen, daha ne kızlar görürsün" diye çapkınca öğütlerde bulunmuştu.
    anneanne..seni çok seviyorum canım benim..
    bebişim, sana da orta okul üniforması çok yakıştı be * fıstık olacak bu kız ilerde, başım belada..
    ···
  2. 302.
    +3
    o gece yine bir medeni cesaret örneği gösterek, yan masadaki, hiç tanımadığımız gruba "beraber
    tabu oynasak iyi olurdu" gibisinden bir laf attı,
    nitekim tabu oynandı, hayatımızda görmediğimiz insanlarla bir anda kahkahalar arasında kelime
    tahmin etmeye çalışırken bulduk kendimizi *
    çok güzel bir geceydi o da, renkli ve farklı.. zaten hala hatırlıyor olmam bunu gösteriyor. gece
    boyu, o şamatanın arasında, hemen karşımdaki mine ile gözlerimiz onlarca defa buluştu birbiriyle,
    onlarca kez gülümsedi dudaklarımız.. sanki biz, gece içince gece yaşıyor gibiydik, o eğlencenin
    arasında, o kalabalık ve gürültünün içinde, herkesten habersiz, yine çok ama çok şey paylaştık
    içten içe..
    çarşamba günü gibtiğimin sınavına girip dönüş için biletimi almıştım,
    bursaya döndüm ve bir sonraki hafta salı günü olacak olan diğer bütünlemem için çalışmalar
    başladım.
    o ara okan a ulaşmaya çalıştım ancak msn de göremediğim gibi, mesajlarıma da cevap
    vermemişti.. adam kendini kaptırmış beyler, ya it gibi çalışıyordu, ya da it gibi geziyordu.. neyse,
    ben ona sorardım her türlü bunun hesabını.
    mine ile mesaj trafiğimiz epey ilerlemişti, bizimkilerinde de gözünden kaçmayan bu durumu
    "arkadaşlar yeaa, sınav şeyleri" falan filan diye savuşturdum. zira artık aşk hayatımı onlarla
    paylaşıp, biten ya da başlayamayan her ilişkinin ardından içten içe onları da üzmeye gerek
    olmadığını düşünmüştüm.
    "karı gibi her taku anana babanı mı anlatıyon lan?" derseniz, haklısınız. ama öyle yetişmiştim,
    süt çocuğu sayılırdım. o zamanlar rulez buydu beyler, utanacak değilim.. şimdiki halimden daha
    çok utanıyorum hatta..
    mesajlaşmalarımızın birinde, bir gece, yine kontrolsüz şekilde epey duygusala bağlamıştım. o
    zamanlar etkisinin farkında olmadığım,
    ···
  3. 303.
    +3
    "seni iyi ki tanımışım".."seni çok özledim".."valla büte kaldığıma sevindim" gibi laflar da etmiştim.
    kız bütün bunlara mantıklı cevaplar üretmeye ve o kadar çabuk teslim olmamaya çalışsa da artık
    baya baya kendini kaptırmıştı..iyi geceler mesajları "tatlı rüyalar" dilekleriyle süslenirken,
    sabahları "günaydın canımm" lı olmaya başlamıştı.
    tarafsız bir gözle bakıldığı zaman, bizim artık flört ün son aşamalarında olduğumuz ve artık iki
    taraftan birinin resmi teklifiyle bağlanacak bir ilişki olduğu rahatlıkla görülebilirdi.
    ben biraz şaşırmıştım aslında o zamanlar, lan nasıl bu kadar kolay olabiliyor? diye. ama şimdi
    düşününce anlıyorum ki, e zaten bu işler büyütülecek, memleket meselesi yapılacak şeyler değil.
    e birde sanırım ben, o anki yaralı stayla olmanın da verdiği duygusal derinlikle, özellikle o ilk
    buluşmamızdaki tavırlarım ve konuşmalarımla kızı epey etkilemiş olmalıyım.
    laf aramızda, iyi edebiyat yaparım.. hele yüz yüzeyken işe jest ve mimiklerim de girince epey
    inandırıcı olabiliyorum. sayısal okuyup mühendis oldum, ama bütün lise ve üniversite yıllarım
    boyunca "sen kendini harcıyorsun oğlum.. adam şair ya" gibi yaklaşımlara maruz kaldım. sözel
    yeteneğim sayısala göre çok daha üstündür ki aslında okuduğum mühendislik dalı da buna yatkın
    (zaten bilerek seçtim). o yüzden ilk sene hariç pek zorlandığım söylenemez. bizim robot kafalı salt
    sayısalcıların döküldüğü ezber derslerinde ortalığın dıbına koymuştum övünmek gibi olmasın.
    neyse, kendimi çok övdüysem lütfen aşağılayın biraz, zütüm kalkmasın sonra..
    salı günkü sınavım için pazartesi akşamından yine şehre gelip yurda yerleşmiştim, bir daha
    dönmeyecektim artık, bu kadar tatil yeterdi.
    o gece, yarın ki sınava bulutların üzerinde girmeme sebebiyet verecek, ve sizlerin artık tahmin
    edebileceği bir gelişmeyi yaşadığım gece olacaktı..
    ···
  4. 304.
    +3
    saate baktım..epey olmuştu ama çekinecek değildim, ezberden okan ın numarasını tuşlamaya
    başladım..
    http://fizy.com/tr#s/1agyo4
    bir kaç çalıştan sonra açtı,
    -"naber abi?" dedim
    -"erkencisin kanka?" dedi
    rahatsız mı oldun yarağım?..
    -"geliyorsun demi pazar? merak ettim.."
    -"geliyorum..mineyle ne oldu senin durum?"
    hah nihayet benimle ilgilenmeye başlamıştı aq..
    -"dünyanın en tutkunu aşkını yaşıyoruz"
    -"ya oğlum ne oldu ciddi söyle merak ettim?"
    güldüm,
    -"kardeşimm... beraberiz * tsigalko orta sahanın gerisinden üçlüğü çaktı! * "
    -"hadii..tebrik ederim canım kardeşim benim ya.."
    sesi biraz titriyor muydu yoksa bana mı öyle gelmişti?
    -"eyvallah baba eyvallah yaa..senin de çok emeğin var..gel de, hepsini anlatıcam zaten, artık sus
    aq diyeceksin * "
    -"konuşuruz kardeşim inşallah.."
    -"e iyi madem..sizi rahatsız ettik artık gece gece ama, kusura bakmayın okan bey"
    -" * tamam kanka, görüşürüz pazar, hadi iyi geceler"
    -"iyi geceler kardeşim sana da"
    telefonu kapattım. sevincimi paylaşmıştım, geleceği onayını almıştım..ama olay şu ki, anormal bir
    durum var gibi hissediyordum, okan ın sesi bir tuhaf geliyordu, konuşmalardaki espirilerime
    katılmıyor, neredeyse kısa kesmeye çalışıyordu..hani onu tanımasam, "bu çocuk beni gibtir ediyor
    gabi, dıbına koyayım onun" diyeceğim ama..öyle bir şey de olmaz..
    hayrolsun deyip yatağa uzandım, tolga yok..
    gece sızana kadar nilayla ve mineyle mesajlaştım..e zaten yan yanalarmış, oradan da epey bir
    geyik çıktı, biraz rezil oldum..yani zaten benim mineye duygularım aşikar canım, onlardan
    utandığım yok yani, ama tabi 3. bir kişiye anlatırken, sevgilinizin o açıdan sizi izlemesi daha da
    tuhaf oluyor *
    ertesi gün cumartesiydi, bir birimize okul hazırlığı için biraz zaman verme açısından, sadece
    akşam küçük bir buluşma ayarladık, ben tolgayı getireceğim yanımda,çocuğa biraz değişiklik olur,
    ···
  5. 305.
    +3
    gri megane kapının önünde.. babası alıyor valizlerini, bagaja atıyor..
    çocuklar, hepimiz dışardayız, kapının önünde.. benim üzerimde pijamalar var.. ayağımda terlik
    var.. hava eksilerde olmalı..ama ben üşümüyorum.. daha doğrusu hissetmiyorum
    soğuğu.. soğuk..soğuk nedir ki?
    diğer çocuklar okana allahaısmarladık diyorlar, her biriyle sarılıyor.. herkes suskun.. suratlar
    düşük.. sigaralar yakılmış.. uzaklara bakılarak içiliyor..
    en son bana doğru geliyor, kardeşim dediğim adam.. kardeşten öte dediğim adam.. yediğim
    yemek, içtiğim su..sıçtığım tak ayrı gitmeyen adam..
    sarılıyoruz gene.."hakkını helal et kardeşim.." diyor.."haberleşiriz her türlü" diyor..ben fazla bir şey
    diyemiyorum.."eyvvallah abi.. dikkat et" lafı çıkıyor ağzımdan, programlanmış körbyler gibi.. duygu
    katamıyorum artık sözlerime zira böyle bir duygu yok literatürümde..
    bu olayı karşılayacak, tanımlayacak, tamamlayacak bir duygu yok..
    ayrılıyoruz tekrar.. arabaya biniyor,
    bütün yurt elini kaldırıyor.."kal sağlıcaklı" dercesine.. omzumda bir el hissediyorum.. tolga hemen
    yanımda..o da terlik-pijama.. ellerimizi kaldırıyoruz...
    bir kaç saniyenin ardından, içinde, 4 aydır aldığım nefesime ortak, beynimin eril eşi, ruhum can
    kardeşi, gri bir arabanın içinde köşeyi dönüp gözden kayboluyor..
    bir pazar günü.. sonsuza kadar..bir daha tamamlaması mümkün olmayacak bir parçayı
    kaybediyorum hayatımdan..bir yakınım.. çok yakınım.. fiziken olmasa da, manen ölüyor benim
    için..onu kaybediyorum...
    odama çıktım,
    zaten ıslak olan kafam tamamen donmuş durumda..ama pek umursadığım söylenemez.. yatağa
    sırt üstü yatıyorum.. ellerim ensemin arkasında..
    öylece bakıyorum.. tolga geliyor biraz sonra içeri..
    ···
  6. 306.
    +3
    o da oturuyor kendi yatağına..
    gitti beyler..bu kadar işte.. okan kanka, gitti.
    babası müdür oldu, çok daha büyük biri artık..bir dahi olduğunu zaten biliyordum, artık hak ettiği
    yerde olacaktır..
    okan, amerikada muhteşem bir hayatı olacaktır.. kesin..bir kaç ay sonra belki beni hatırlamaz bile,
    başka tsigalkolar la tanışacaktır.. engin ruhunun, babacan tavırlarının gücü başkalarını
    kollayacaktır artık.. başkasına destek verecektir omuzları, başkalarını yüreklendirecektir
    sözleri.. başkalarıyla gülecektir hayatın şaklabanlıklarına, başkalarıyla hüzünlenecektir acılarına..
    karı gibi oldum ulan bu hayat yüzünden..şu son bir ayda bu ikinci ağlayışım, koca adam
    olmuşum.. sakalım var.. yakışıyor mu?
    demeyin..
    ben, birlikte bir geleceğimiz ve hayallerimizin olduğu bir kardeşimi gömdüm az önce.. çıkıp
    gelmez.. hiç boşuna teselli vermeyin..
    öyle yattım biraz..ara ara yüzüm ekşidi, yine gözlerimin kenarlarından sızdı bir şeyler.. göz yaşı
    değil onlar.. başka..
    hava hafif karardı..
    tolga seslendi arkamda kalan yatağından,
    "gidelim mi abi?"
    "gidelim" dedim. tereddüt bile etmeden.
    kalktım, sessizce giyindik,
    ···
  7. 307.
    +3
    "tsigalko.. neden böyle davranıyorsun?" dedi..
    "nasıl davranıyorum ya" dedim ukalaca ve başımdan savmak istercesine..amk kızı ne güzel
    konuşmuyorduk ya biz hani? ne diye yanaştın gene..
    "düşman gibi davranıyorsun" dedi..son kelimeyi hecelerken sesinin çatladığını farkettim.. gözleri
    iyice dolmuştu..
    hay aq..şu an en az ihtiyacım olan şey yanımda bir kızın ağlamasıydı... o yüzden biraz alttan
    almaya karar verdim bütün sinirime rağmen.. ulan kendi derdim bana yetiyor zaten..bir de hala
    evcilik oynuyorum amk yerinde.. nerden geldim şu derse..
    "bak, ebru.. düşman gibi filan davrandığım yok.. yani, sen konuşmuyorsun zaten benimle, öyle
    değil mi?" dedim ses tonumu tatlılaştırmaya çalışarak..
    derin nefes aldı bu..gözlerim göğüslerini daha da toplu gösteren krem rengi kazağına kaydı bir an
    için.. öyle, gayri ihtiyari..
    "nasıl konuşayım?" dedi.. sesi hala titriyor... aq kesin ağlayacak.. artık öyle de desem, böyle de
    desem kar etmez muhtemelen, alttan alsam, duygusala bağlayıp ağlar, daha beter kızsam,
    ağırına gider ağlar..
    her türlü taka bastık yani..
    "devamlı beni gibtir eden biriyle nasıl konuşayım?" dedi..bu sefer biraz hırçın çıkmıştı sesi,
    "ebrucum.. kimseyi gibtir ettiğim filan yok.. neler diyorsun allahını seversen? ya bak ben şu an
    zaten kötü durumdayım, neden üzerime geliyorsun?" dedim ben de acılı bir tona bürünerek,
    gene derin bir nefes çekti bu, "tamam özür dilerim o zaman..ben öyle, o acını paylaşayım diye
    gelmiştim zaten ama, gene kabahatli oldum" dedi, hafiften acılı bir gülümseme ile, gözlerinde
    biriken damlaları düşmesine izin vermeden silip hafifçe burnunu çekti,
    ···
  8. 308.
    +3
    damlaları düşmesine izin vermeden silip hafifçe burnunu çekti,
    "tamam" dedim.."teşekkür ederim..ben özür dilerim eğer daha önce ve az önce bilmeden
    yaptığım kaba davranışlar varsa.."
    gülümsedi yine, hala gözleriyle ovuşturur halde.."tamam önemli değil..yanın boş mu?"
    bir derin nefes de ben alıp "boş boş" dedim, anlayışlı görünmeye çalışarak..
    "oturabilir miyim peki?"
    "ebru bunu sorman gerekmiyor"
    "ne bileyim... belli olmaz sana da..gene kalkar gidersin.."
    o hareketime çok içerlemiş beyler,
    siz siz olun, eğer gerçekten kanlı bıçaklı değilseniz, ya da külliyen nefret etmiyorsanız, asla bir
    kıza bu tarz bir davranışta bulunmayın..gerçi kanlı bıçaklı adamla da yan yana ne işiniz olur
    zaten..yani hem o zaman düşündüm, hem de şimdi düşünüyorum da, harbi büyük hayvanlık
    etmişim kıza..ayıp denen bir şey var aq..
    bu sözünün üzerine, "olmaz öyle bir şey yaa" dercesine manalı manalı gülümseyip koluna
    dokundum, kafamı iki yana sallayıp,
    "özür dilerim onun için de" dedim.
    gene burnunu çekip güldü..avuçlarını tekrar bastırdı gözlerine, çantasına dönüp kitapları masanın
    üzerine boşaltmaya başladı..
    ben de biraz olsun vicdani rahatlama hissedip, nispeten huzur buldum..
    ebruyla bu şekilde barışmış olduk..
    http://fizy.com/tr#s/1aiv74
    ders boyunca, bilmiyorum ya kasıtlı, ya da refleks olarak, ebruyla devamlı dirsek dirseğe geldik
    (onun çabasıyla tabi)..
    pff..
    ···
  9. 309.
    +3
    o karanlıkta bile, yine kapıdan girip gözden kaybolana kadar, onu görebildiğim her saliseye
    tutundum, çünkü ihtiyacım olacaktı onlara, rahat, belki huzurlu, belki bu kez karabasanlar
    tarafından kovalanmadığım bir uyku için.. ihtiyacım olacaktı..
    bazen şu arada gelip, tek cümleyle ayar vererek tatmin olabilen arkadaşlarla beynimi takas etmek
    istiyorum,
    öyle rahat ve gamsızlar ki..imreniyorum yeminlen.
    http://fizy.com/tr#s/12810x
    aynı şeyleri tekrarlayıp durmaya niyetim yok..zaten yeterince uzun bir yazı olacak,
    o nedenle sizlere daha fazla bahsetmeyeceğim,
    her defasında kaderime küfrettiğim gecelerden,
    tam güzel bir espiri tutturduğumda aradığım tanıdık kahkalardan,
    birinin, bir daha asla bana "kanka hadi mekana gidelim" diyemeyeceğinden,
    düştüğüm anda kolumu öyle kuvvetle asılıp kaldıracak bir olmayacağından bahsetmeyeceğim,
    bahsetmeyeceğim batak eşlerimin bir daha asla o kadar iyi olamayacağından,
    bahsetmeyeceğim ikimizinde cüzdanları evde unutup, benim cebimden çıkan demirliklerle tek
    simidi tek çayla yerken "olm çok fakiriz lan" diye gülüşemeyişimizden,
    onun hiçbir zaman anlatamayacağı, benim dinleyemeyeceğim, özel hikayesinden hele hiç
    bahsetmeyeceğim..
    okandan bahsetmeyeceğim artık..
    hele ki o gece dönüşte bir kes daha ağzımı yüzümü ters çeviren..hala masamın üzerinde
    duran,unuttuğu, ip bilekliğinden kesinlikle bahsetmemem lazım..
    o gece o bilekliği alıp koluma taktım ve nihayetinde, artık iyice çürüyüp eskiyen ipi kendini
    koyuverip, geçen yaz bana farkettirmeden, yüzdüğüm denizin derinliklerine dalıp gidene kadar da
    çıkarmadım.
    http://fizy.com/tr#s/1ah03s
    cuma gününden bahsedeyim biraz,
    beden eğitimi dersimiz var, ben de daha önceden bahsetmiştim, iyi derece basketbol oynarım.
    ve içine düştüğüm çıkış yolu olarak da ekstra içki, sigaraya başlamak ya da kokain çekmek pek
    mantıklı tercihler gibi görünmeyince, ben de kendimi biraz spora verebilirim diye düşündüm.ne
    ···
  10. 310.
    +3
    bu olanlardan mine nin haberi var mı?? hatta bilhassa o mu bunu istedii?? yoksa bu salaklar
    kendi çaplarında bir halta mı kalkıştılar, bilmiyordum.. işin açıkcası, daha fazla da öğrenmek
    istemedim.. yeterince rahatsız etmişti beni çünkü bu kadarı bile...
    o an farkında olmamışım beyler..ama bu, sırtıma gizlice basılmış "güvenilmez" damgası, içimde,
    derinlerde bir yere oturmuştu.. sonradan acısı çıkarılmak üzere, zulalanmıştı...
    ne başka soru sordum, ne de kızdım tolgaya.. aksine, "hadi gel içek gari" deyip konuyu dağıttım..
    ama bunu unutmayacaktım..ve ilk fırsatta davranacağım bir silah olarak belime takacaktım..
    http://fizy.com/tr#s/1ahd7h
    sevgililer günü *
    hayatım boyunca, sevgilim varken, sadece 3 sevgililer gününe denk gelebildim..biri lisede, ikisi
    üniversitede..
    onca fındık ceviz kıran biri için acınılası bir rakam değil mi?... gerçi, belki de zaten bu sebepten
    öyle..
    lisedeki çocukça deneyimimi saymazsak, bu benim ilk gerçek sevgilimle, ilk gerçek sevgililer
    günüm olacak,
    ne yalan söyleyeyim, heyecanlıyım beyler..içim kıpır kıpır..arkamdan döndürülen dolabı bile
    aklımın dışına itmişim..
    harika bir kolye almıştım, koca şehrin tüm gümüşçülerini gezdim diyebilirim..
    harika bir kolye, çok ama çok güzel bir güneş motifi..hayatımın güneşine, bir nevi minyatürünü
    hediye ediyorum..tanrıçalar adına yapılan kilden heykeller misali... deniz dalgasına benzeyen
    kıvrımlarla kombine..ne çok büyük, ne çok küçük..onun güzel boynuna tam yakışacak cinsten..
    ve tek bir kırmızı gül..tüm gün elinde tutacağı, göğsünü gere gere, bir alay sancağı gibi
    taşıyacağı, aşkımızın organik, yaşayan simgesi..tek bir güzel kırmızı gül..
    harika bir program yapmıştım... önce iki ayrı kafe..aşıklar yolu yürüyüşü... sinema da hoş bir
    film..akşama canlı müzik..sonra gene aşıklar yolu..bizim ağacımızın altındaki, bizim bankımızda,
    bizim şarkılarımızı dinleme...
    ···
  11. 311.
    +3
    bu öpüşenlere bakıyor, kaş göz kaldırıyor filan..bizim mekanda rast geldiğimiz çiftler birinde,
    benim hemen sağ-arka çaprazımda çocuk, kızı resmen sömürüyor beyler, inanın böyle çıps çıps
    diye ses geliyor dıbına koyayım.. mine bir ara bir kaç saniye bunları izledi, "çizgi film izleyen
    çocuk" gibi gözlerini iri iri açıp, "ayıp bir şey duymuş küçük kız çocukları gibi ağzını yarı güler, yarı
    yuvarlak hale getirerek..bana döndü,
    "uoohaa yaa sindirdi resmen" dedi gülerek, ben koptum bu sefer tabi, o koptu..millet yiyişiyor, biz
    gülüşüyoruz..ben durumdan şikayetçi sayılmam çünkü çok eğleniyoruz..
    neyse, buna benzer epey şeyle dalga geçtikten sonra nihayetinde oradan da çıkıp, benim
    biletlerini çoktaaan ayarladığım filmin, uygun seansına doğru yola koyulmuştuk..
    http://fizy.com/tr#s/13hyeh
    sinemada da güzel vakit geçirdik diyebilirim*. film fena değildi, filmin büyük bölümünde başının
    huzur verici ağırlığını omzumda hissettim, ara sıra eğilip öptüm..o beni öptü..nereme denk
    gelirse..boyundan, kulaktan biraz kaptırdık beyler karanlığın da etkisiyle..içim epey hoş olmuştu
    aq..hatırlayınca hala muzip bir gülümseme belirir yüzümde..
    sinema çıkışı, artık tamamen bulutlar üzerinde yürüme levelindeyiz, saat akşam 8 filan olmuş,
    canlı müziğe gidicez, o mekanı da beraber konuşmuştuk zaten..ben artık hediyemi filan orada
    takıcam, beraber şarkılara eşlik edicez, mum ışıklı masamızda, o loşluğun da verdiği gizemlilikle,
    birbirimizi süzücez yandan yandan..belki öpüşücez..gerçi onları hesap ederek ilerlemiyordum ben
    bu ilişkide, şimdi dışardan baktığım için böyle rahat tespitte bulunabiliyorum..ama olayın
    içindeyken, eğer seviyorsanız..bunların hiç birinin farkında bile olmuyorsunuz zaten..
    mekan gittik, müzik 10-15 dakikaya başlayacak..harika bir ortam var, epey kalabalık..bizim
    masamızın yeri de oldukça güzel asma balkon katında, az görülen, çok gören bir yerde, tam
    pusudayız yani ;)
    ···
  12. 312.
    +3
    paketi açtım,
    içinden kırmızı renk boyanmış, ahşap bir kutu çıktı, menteşeli kapağını kaldırdım,
    içindekileri tek tek yazıyorum,
    jean christophe granger in kızıl nehirler kitabı,
    ac/dc back in black albümü cd si
    benim parfümümden* yeni bir 50 lik
    bunun büyük boy, yazın, üzerinde beyaz bir elbiseyle tahta salıcakta çekilmiş şahane bir resmi..
    beraber gittiğimiz hemen hemen her mekandan bir hatıra (şekeri-tuzu-bilmem nesi.. sinema
    biletleri)
    sporcu bilekliği (şu ter silme bilekliklerinden)
    küçük altın kutularının içine konmuş küçük bir tutam, altın sarısı saçlar (onun saçları..)
    en altta da benim ilk buluştuğumuz gün çok beğendiğim renkli-enine çizgili kazağının aynısından
    bir tane daha..
    beyler.. nefesim kesildi lan.. yemin ederim ölüyorum.. sunni tenefüs mü ne hal edecekseniz edin
    aq..
    ciddi anlamda, mutlu olmaktan ziyade, kendimi kötü hissetmeye başlamıştım,
    hani şu, 360 derecelik açının, aynı zamanda da 0 derece olması gibi..
    ne biçim bir hediyeydi bu beyler..biz ne olmuştuk böyle? ben ne yapmıştım bu kıza?..ne
    yapmıştım da bu derece kaynaşmıştı ruhlarımız?
    ne yapmıştım da birlikte ritim tutmaya başlamıştı kalp atışlarımız?
    ne yapmıştım ben?
    aşık olmuştum..
    aşık da mı etmiştim?
    bu derece??
    ... 18 yaşındaki bir çocuk için fazlaca büyük bir sorumluluk... içkiyi fazla kaçıran sarhoş olurdu...
    aşkı fazla kaçıran, ondan da sarhoş..
    ···
  13. 313.
    +3
    sarhoştum be beyler... çok ama çok sarhoştum...
    http://fizy.com/tr#s/1ajf3i
    gece sona ermişti, hediyelerimi aldıktan sonra girdiğim o şok halinin etkisinden hala
    kurtulamamıştım..
    mekandan çıktık, mine kolumda, omuz omuza yürüyoruz..
    aşıklar yoluna girdik, benim bir elimde hediye kutusunun olduğu poşet, bir elim onun
    kolunda..leyla gibi, resmen onun zütürdüğü yere gidiyor ayaklarım, benim beynim devre dışı..
    epey yürüdük..
    yoldan saptık..gecenin içinde kaybolmaya başlamıştık..
    daha önce girmediğim sokaklara girmiş..daha önce görmediğim yolları görmüştüm..zaman,
    mekan mevhumları kaybolmuştu benim için.
    boş sokağın birinde epey ilerledikten sonra, nihayet konuştu,
    "teşekkür ederim her şey için..harika bir geceydi.."yanağıma bir öpücük kondurdu..iyice sokuldu
    boynuma..
    ben de teşekkür etmek isterdim ama aklıma minnetimi tanımlayacak değil cümle, kelime,..hece
    bile gelmedi.
    ona doğru döndüm, kolundaki kolumu beline dolayıp kendime doğru iyice yaklaştırdım..şimdi
    burun burunaydık..
    gözlerinin mavisi, görüp görebildiğim tüm açılarımı kaplarken, en ufak bir itiraz duymadım
    dudaklarından..iyice yaklaştım..dudağının kenarından küçük bir öpücük aldım..sonra bir daha...
    bir daha... ve her defasında yasaklı bölgelere birer milim daha yaklaşarak..
    sonra hafifçe uzaklaştım yüzünden..elimdeki poşeti usulca yere saldım..ahşap, asfalta değince
    tok bir ses çıkardı..boşalan kolumla yanağına uzandım... güzel yüzünü inceledim öyle..bir-iki
    saniye..gözlerinde gördüğüm ifade beni memnun etti, artık bazı şeyleri aşmanın vakti gelmiş
    miydi?
    o karanlık ve boş sokağın orta yerinde,ellerimiz birbirinin belinde, yüzünde, omuzunda olduğu bir
    halde..dudaklarım, dudaklarına yaklaşırken fısıldadım.."seni seviyorum"...
    ···
  14. 314.
    +3
    takip eden panpalarıma iyi geceler *
    yarın görüşmemiz biraz zor ama fırsatım olduğu takdirde muhakkak 2-3 part atarım diye
    umuyorum.
    iyi geceler arkadaşlar,
    10 dakikaya başlıyorum, ancak dediğim gibi bu akşam en fazla 2-3 part atabileceğim, haftasonu
    geliyor, acısını çıkarırız her türlü *
    http://fizy.com/tr#s/1ajgi7
    ..o kadar yakındım ki şimdi ona, sadece bedenen değil, ruhen de en yakın olduğumuz andı bu
    ilişkimizde..soluk alış verişlerinin hızlandığını farkettim, sıcak nefesini, dudaklarımın üzerinde
    hissettim..hani sıcak bir yaz günü, klimalı bir bakkal dükkanına, kapının açılmasıyla dolan o ani
    yel gibi..sıcak..huzur verici bir sıcak..
    biz, vücudumuz tamamen birbirine bitişik, dudaklarımızın arasında sadece milimler olduğu bir
    vaziyette, o boş sokakta, belki de o an dünyanın tüm çiftlerinden daha masum, daha savunmasız,
    daha menfaatsiz, daha hesapsız,..sunmak üzereydik birbirimize bir başka boyutta daha
    sevgimizi..
    dudaklarımı onunkilerin üzerine kapadım..itiraz etmedi, tereddüt dahi etmemişti zaten ama, iştirak
    da etmedi önce,
    sakindim, çünkü bu kızı cinsel ve içgüdüsel hislerin gölgesinden çok ama çok uzakta
    öpüyordum..insan, birini çok sevince artık böyle, nasıl diyeyim, yemek ister ya resmen, misal
    küçük kardeşlerinizi, pamuk babaannelerinizi, o kadar çok seversiniz ki, o elmacık yanaklarından
    ısırmak gelir içinizden, ancak öyle ifade edebilirsiniz sanarsınız içinizdeki yoğun duygu selini..
    işte ben de öyle öptüm onu, dudaklarım dudaklarının üzerinde, öylece durdum bir kaç saniye,
    sonra biraz daha ileri gittim, o baldan, şekerden tatlı alt dudağı, şimdi benim iki dudağımın
    arasındaydı..reaksiyon gösterdi, beni saran elleri daha da sıkıldı belimde, omzumda, dudakları
    kıpırdadı, şimdi benden bir kaşık balı da o çalmıştı ağzına..o kadar yavaş, o kadar ürkek ve o
    kadar temkinli davranıyordum ki, sanki onlarca katlı iskambilden bir kulenin çatısını tamamlıyor
    gibi..hassas..narin..nefesimi tutmuş bir halde
    ···
  15. 315.
    +3
    mine, gözlerindeki -az önce fener gibi parlayan- ışık sönmüş, yüzü düşmüş bir halde dönmüştü
    bana.. sözde hala gülümsüyordu ama, buz gibi, soğuk..bir infazcının gözlerindekine benzer
    duygusuz bir gülümseme..
    bana sormasını bekledim..-hatta içimden yalvardım- "kim bunlar tsigalko?"
    diye.. sormadı..sorsaydı ya? sallasaydım ben de..geçiştiriverseydim.. espiri konusu yapsaydım..
    ama sormadı..
    eh..belli ki zaten biliyordu... yüzündeki ifade de aksini iddia eder gibi değildi zaten..
    az önce ne hakkında konuşuyorduk bilmiyorum..ama her neyse bir an da sönüvermişti..ben,
    konuşmaya çalıştım ama, beceremedim..o hala soğuk soğuk gülümsüyor bana.. dudakları
    incelmiş.. gözleri boş ve donuk bakıyor..
    bitmek bilmeyen bir an..geçmek bilmeyen saniyeler... yine beynimi okuyordu... eminim..
    sonra aniden, durumu kurtarma adına kullanılabilecek bir mucize oldu.. aramın iyi olduğu eleman
    gelip, "dostum, senin yer boşaldı, istersen oraya alabilirim sizi?" dedi..
    oh..
    oh..
    "tabi tabi geçelim" dedim, resmen balıklama uçarak.. mineye onaylatmayı bile
    unutuvermiştim.. genelde ben en ufak şeylerde bile nezaketen onun okeyini de alırdım, zaten hiç
    itiraz ettiği olmamıştı ama diyorum ya, yine de sorardım.. tsigalko sorardı..
    apar topar kalkıp, masamıza doğru ilerlerken, beynimin tüm blokesine ve itirazına rağmen, adeta
    refleks olarak dönüp arkama baktım, yine sadece 1 saniyeliğine..
    ozan leoparlar misali ayşeni boynundan yakalamış, kız da gözlerini hafifçe kısmış, tam bir vahşi
    doğa belgeseli..
    ve tabi bu bakışım da mine tarafından farkedilmişti..
    ben allak bullak, ne düşüneceğimi, ne düşünmem gerektiğini şaşırmış bir halde yeni masamıza
    oturmuş, onun yerleşmesini bekliyordum.
    ···
  16. 316.
    +3

    dün atmayı unutmusum neyse bugun hallederiz

    ···
  17. 317.
    +3

    iyi lan sonunda rez alan falan çıktı

    ···
  18. 318.
    +3
    "sana da iyi çalışmalar..hayvan.." bunun ardından yüzünde ürkmüş bir gülümsemeyle hızlıca
    yurdun giriş kapısından içeri daldı..bu kez kapıdan kayboluşunu izlemedim..
    ne de olsa artık hayvandım ben..insanlara özgü duygusallıklara gerek yoktu...
    doğru, hayvanlık etmiştim... ama onun da hoşuna gitmişti...
    ve bizim, o cicili bicili, tamamen mantık ve sevgi çerçevesinde başlayan birlikteliği, nasıl
    becerdiğimizi anlayamadan oldukça farklı çizgilere kayıvermişti..
    :) beyler yine harikasınız, sizlerin bu doğal tepkilerini okumak apayrı bir keyif gerçekten..
    sabahlarız demiştik, yazmayı planladığım kısmı daha erken bitireceğim sanırım, 3 orta uzunlukta
    partla bu geceyi bitiririz diyorum.
    zira yine kanımda olmaması gereken maddelerin konsantrasyonu artmaya başladı, sonlara doğru
    iyice kendimi kaybedip afdsgasgfdsgsfdgsfg ammmıınıı gibeeeüüüinn filan yazmak istemiyorum
    buralara *
    http://fizy.com/tr#s/1t38tv
    sınavlar..sınavlar..
    beklediğimden iyi geçmiş olmaları, iyi geçmiş oldukları anldıbına gelmezdi..
    aşk meşk işlerinin peşinde koşarken, epey boşlamıştım doğrusu..
    okan reyizle sınav haftasının ortasında bir gün msn de karşılaşma fırsatı buldum..önce bu
    durumlardan bahsedeyim mi diye düşündüm..ama sonradan da dedim ki, "lan 10 bin
    kilometreden bile herife dert taşımayayım şimdi, iyice güzin ablaya döndürdük adamı"..
    aslında anlatsam hoşuna bile giderdi, ama gerek yoktu beyler... okan yoktu artık..ve benim onsuz
    yaşamaya da alışmam lazımdı, fena da gitmiyordum doğrusu..
    ebrunun uyuşuk sevgilisinden ayrıldığını öğrendim... benim için pek de haber niteliğinde bir olay
    değildi gerçi, zira daha işin başından belliydi öyle olacağı..
    ···
  19. 319.
    +3
    neyse bu epey motive etti bizi kendi çapında... dedi maç 2 hafta sonra, haftada üçer günden 6
    tane idman yapıcaz sizinle.. birbirinizi tanıyın edin..
    pff..
    işin içine kulüpsel disiplin girmişti sanki?..pek hoşlanmam böyle şeylerden... keza iyi başarılar
    yakalayan lise takımımızın bile antrenmanları basket topuyla şişlemece oynamakla geçtiğinden
    ötürü, alışkın olduğumu söyleyemem bu sisteme.
    aman neyse ya..6 tane antrenman işte.. ölmem ya..
    ha tabi bir de şu serhat biniyle aramızda olan sıkıntı var.. hocanın da haberi var..ama bireysel
    konuşmak yerine
    "arkadaşlar aranızda da birlik olmanız lazım.. dargınlık vb. yoktur aranızda amaa(!) varsa da onu
    bir süreliğine erteleyin derim"..
    eh... söz konusu spor olduğunda... tamam lan... ben ertelerim... ama unutmam... bu kaçıncı aq...
    artis pekekent..
    antrenmanlar, mine ile yüksek dozajlı etkileşim barındıran buluşmalar, yurtta gırgırlar geyikler
    derken...
    iki hafta geçivermişti beyler..
    maçtan 1 hafta önce, a4 kağıdına basılı bilgisayar çıktıları mühendislik fakültesinin her yanını
    donatmış, mühendis adaylarını, arkadaşlarının vereceği bu zorlu sınavda onlara destek olmaya
    çağırıyordu... dedim bunu da kesin serhat organize etmiştir aq... varsa yoksa karı kız düşürme
    çabası..e tabi benim tuzum kuru, konuşuyorum demi? *
    ···
  20. 320.
    +3
    bugün gidin sorun...
    o mühendislik takımı bence orada hala efsanedir ;)
    bütün bu şok edici olaylardan sonra, kaderim, asıl şok edici gelişmeyi, maçın sonuna saklamıştı..
    basket maçlarından kurtuluyorsunuz beyler... sanırım tüm yazı boyunca yetecek kadar yazdım,
    ve nihayetinde bu, bizi gelmek istediğimiz noktaya, tam da üzerine getirdi zaten...
    son partımız olsun bu gece,
    pek iyi bir yerde kesemeyeceğim, fazla küfür etmezseniz sevinirim *
    maçtan çıktık, lay lay lay loy.. ölüyoruz ama.. birbirimizim kucaklarında gidiyoruz..
    o ara rakip koç geldi.. bizim takımı tebrik ediyor.."çocuklar.. ders verdiniz, bizimkilere hafife
    almamak gerektiğini öğrettiniz" bilmem ne..gibtir lan züt..
    çatır çatır domalttık işte..16 sayı lan? boru mu amın oğlu?
    son periyottaki oyunumdan sonra, nasıl taks maçlarında son raundlar akılda kalırsa, ben de öyle
    akılda kaldım, biz gülmekten ağzımı otoban olmuş şekilde soyunma odalarına doğru ileriyoruz, bir
    baktım bizim sınıftan kızlar, çığrışıp duruyorlar, yanlarından geçerken, daha hiç selam bile
    vermediğim tipler "helall ben tsigalkooo" "mrrsıççç mırrsıççç" diye cıbır cıbır ötüşüyolar... ünlü
    oldum aq *
    ben şaşkın ve aşmış derece mutlu bir modda, artık odaların kapısına iyice yaklaşmışken, tribün
    merdivenlerinde iki tane kızın el sallar gibi bir takım hareketlerini gördüm göz ucuyla, sonra bunlar
    iyice yaklaştılar, direkt üzerime geliyorlar lan? gülümseyip el ettiler gene, ben arkamı döndüm
    bakıyorum lan kime yapıyorlar, bana mı yapıyorlar? diye.
    bana yapıyorlar lan? *
    ···