-
351.
+3"iyi madem.." deyip susunca züt gibi kaldı, sonra,
"neden sordun?" dedi, sanki bilmiyormuş gibi..pff..lan para verip gibtiğin huurnun bile naz
yaptığı bir ülkede, hangi kızdan ne girişkenlik bekliyorsun aq..ben de kaybedecek bir şeyim
olmadığı için son derece rahat bir şekilde,
"ya bir gün oturur bir şeyler içeriz, diye düşünmüştüm..ama,sen yoğunsan.."
öyle züte böyle yarak, top bir kere daha ondaydı,
"olabilir, neden olmasın, bana uyar yani" dedi peşi sıra.. heyecanlandırmayı başarmıştım, güzel..
"tamam, haberleşiriz gene akşam o zaman? sen ajandana bakarsın o ara ;)"
"tamam tamam * "
minibüse bindirip uğurladım,
normal şartlarda yan yana bile gelemeyeceğim bir hatunla, bir takım ince hesapların ve özel
koşulların sayesinde bir buluşma ayarlamıştım *..
ve işin garibi, kızın olanca güzelliği, benim olanca şanslılığıma rağmen, ne kalbimin bir kıpırtısı,
ne de midemi hoplatan bir heyecan vardı üzerimde... resmen, sanki hissizleşmiş gibiydim... lan
kız bile benden daha heyecanlı göründü, bütün o takılma, konuşma ve sözleşme süreleri
boyunca..
benim bu kadar sakin olmamın sebeplerinde biri de " lan olum aman hatunu kaçırma lan fıstık
gibi, aman ne dediğine, ne yaptığına dikkat et, karizmanı çizdirme" pgibolojisinin yerine, "lan işte
normalde senin donunda sallayacak hatunla yan yana dolaşıyorsun amk.. salak salak kendini
kasacağına her anın tadını çıkar, giderse gider, olmazsa olmaz, sanki evlenecen aq.."
pgibolojisinin almış olmasıydı -
352.
+3evet, yani, zaten bu kızla uzun vadeli bir ilişki düşünülemezdi, görünüşünden anladığım kadarıyla,
her türlü sosyo-ekonomik kriterde benden çok daha yukarda olma ihtimali son derece yüksekti,
bunun yanında , bugün en zütü taklu, kolu kıllı hatunların bile peşinde en az 2-3 adam
dolanırken, bu hatunun ki emekli maaşı kuyruğundan farksız olmalıydı aq...
o nedenle, kıza, zorla yakalanabilmiş ve her an kafesinden kaçabilecek nadir bir hayvan
muamelesi yapıp, sonunda gene kendimi üzmektense, zaten hiç benim olmamış ve tamamen
zaman geçiriyormuş gibi düşünmek çok ama çok daha mantıklıydı,
diyorum ya, zira o da bana aşık filan olmuş değildi herhalde, bir süre birlikte gönül eğlendireceği,
peşindeki kalabalıktan şansı olan bir adaydım sadece onun için bence..
işte bu yüzden çok rahattım beyler..hem de çok..
ve sanıyorum onu bu kadar etkileyen de bu rahatlığım oldu..çünkü o, karşısındaki erkeklerin
ellerinin ayaklarının birbirine dolaşmasına ve ona prenses muamelesi yapmalarına zaten alışık
olmalıydı -ki hak ediyor yani-... ben biraz farklı gelmiştim ona..biraz asi... biraz gizemli... hoş
sohbet... biraz da karanlık-keşfedilesi-...
kadınlar keşfetmeyi sever, adım adım ilerlemeyi, bir bilinmezin peşinden koşmayı sever... gerçi
tüm insanlık sever ya bunu... ama kadınlar daha fazla sever,
o yüzden diyeceğim odur ki, eğer bir kadına karşı ciddi düşünüyorsanız, delikanlılık yapıcam,
sözümün eri olucam diye pat diye daha ilk buluşmalarda neyiniz var, neyiniz yok dökmeyin aq...
bırakın sizi merak etsinler..ve bırakın onlar konuşsun...
kadınlar konuşmayı da sever..kendilerinden ve çevrelerinden bahsetmeyi...
onları dinleyin..ya da en azından dinliyormuş gibi yapın...
tahmin edeceğiniz gibi, kadınlar önemsenmeyi ve ilgilenilmeyi, her şeyden daha çok sever..
ilgiye aç, muhtaç, zavallı yaratıklar..
http://fizy.com/tr#s/16qqjk
sınıf, her zamanki sınıf..burada bırakın playboyu, ferre setinin temizlik işçisi kadar bile
giblenmiyorum.. -
353.
+3ben ise, neye benzediğini bilmediğim bir suratla, arada 3 er 5 er saniyelik uzun
bakışmalar da dahil olmak üzere, benim bu kaos dönemim boyunca 10-15 kere filan
bakışmışızdır..
ta ki o güne kadar
bütün, duvarları yıkan bir top, bütün barajları-setleri- dağıtan bir sel, bütün zırhları delen bir
mızrak vardır beyler...
işte bizim ebruyla aramızdaki set de o gün yıkıldı, ve biz ister umursayalım, ister umursamayalım,
bir şeyler akmaya başladı birbirimize doğru ve i.ten içe..
o güne gidelim,
ayşenden buluşma sözünü kaptıktan bir gün sonra,
perşembe olabilir..cuma da olabilir..
neyse biz gidelim işte...
arkadaşlar bu part biraz uzun olabilir, yazarken görücem bende, ondan sonra da bir yarım saat
mola veririz, o ara yorumlarınızı bekliyorum
http://fizy.com/tr#s/17ks2k
öğlen arası..
zıkkımlanıp sınıfa döndüm, bomboş..daha iyi..en azından umursanmama yok..
sırama yıkılıp kulaklığımı takacağım ve artık yarım saat mi, yirmi dakika mı, ne kadar varsa, dersi
bekleyeceğim... zamanın hızlı geçmesi için yalvararak..
içeri girdim, sırama yöneldim, o ara arkamdan birinin daha girdiğini hissettim, umursamadım...
sırama yanlamasına dönüp, ayakta pozisyonda çantamdan defter kalemimi, kulaklığımı
çıkarıyorum..ders öncesi hazır dursun kenarda.. o ara görüş açım gereği az önce arkamda kalan
sınıfın girişini de görebilmiştim ki, arkamdan girenin de ebru olduğunu gördüm, -
354.
+3kalbimin hızlandığını hissettim.. havadaki o duygusal yoğunluk, inanılmaz bir hal almıştı.. beni
sıkıştırıyor, boğuyor, nefes almamı engelliyordu..
ebru daha fazla dayanamadı... tam ben "toparladı galiba" diye düşünüp rahatlamışken küçük bir
hıçkırık koyverdi.. ardında, deminden beri bozmamaya çalıştığı yüz ifadesi iyice ekşidi, gözlerinin
kenarından, benim orada olduklarını bile hissedemeyeceğim şekilde inatla gizlediği damlaları
dökülüverdi..
ağlayan bir kadının karşısında durmak çok zordur beyler..
elim ayağım dolaştı onun o duygusal boşalımı karşısında... yaslandığım yerde dikleştim.. elimle
salak bir hareket yaptım, hani böyle hareket ettirmekle ettirmemek arası..
bir şey söylemek istedim.. ağzımı açıp kapadım sadece... refleks olarak gene sınıfın girişine
bakıp, ebruya doğru bir adım yaklaştım.. aramızdaki mesafe yarım metreden daha az olmalıydı..
o ise artık bana bakmıyordu.. hafif bir açıyla öne eğilen başı, ona özgü, sessiz hıçkırıklarını (çok
naif bir kızdı lan harbiden..) ve az önce kendini iplerinden koparmış, hızla akmakta olan
gözyaşlarını gizlemeye çalışıyordu..
daha fazla dayanamadım... tamamen iyi niyetle ve neredeyse reflekssel olarak, gayri ihtiyari, elimi
uzatıp yanağına dokundum... başını kaldırmadı... göz yaşıyla ıslanmış yanağında elimi hafifçe
gezdirip, siler gibi yaptım... sonra biraz daha ileri giderek, tamamen avcumun içine aldım bir
yanağını... baş parmağım göz pınarının civarında, hafif bir okşayışla dolanırken, o, bu sefer
kaldırdı gözlerini..
bakıştık.. -
355.
+3ben, aşkına aşık olduğumu, sevgisinin karşısında daha fazla direnemediğimi söyledim.."zor
adamım bak, kıymetimi bil" diye espri yaptım..hüzünlendi öyle deyince... bakın trip attı
demiyorum... surat yaptı hiç demiyorum... "hüzünlendi"... "üzüldü" işte... teselli ettim..
"buradayım ben artık, biz konuşalım..aklımızda kalmasın hiç bir şey, bizi korkutan bilinmezlikler"
dedim..
nilaydan bahsettik..serhatın lafı geçti...
okan meselesini konuştuk epey... o anki duygularının tamamen samimi olduğunu, ona rağmen
onu yine de samimi bulmadığımı hatırlattı bana..bir kez daha mahcup oldum...
döküldük yani..neyimiz varsa döküldük... kıyıda köşede kalmadı hiç bir gizimiz...
o zaten dünden razı her türlü şeffalığa... ben de koyverdim gitti anasını satayım..kasa kasa
çatladık da ne oldu?
uzun lafı kısası..
uzun zaman sonra,
keyfim yerindeydi be dostlar... özlemişim farklı bir insanla muhabbeti, özlemişim yeni bir hayatın
renklerini keşfetmeyi..
uzun zaman sonra,
huzurla doldu içim..
yeter be tsigalko..mutluluk dedin, aşk dedin..bir kez olsun elindekilere şükretmedin..
şükret tsigalko..
en karanlık anında bile, en yalnız olduğun zamanında bile,
seni seven birileri var,
sen de sev tsigalko,
düşünme daha fazla..hesap etme..
mutlu et, dileğin mutlu olmaksa...
gene saatin 4 ünü ediyoruz..son partımız olsun panpalar
http://fizy.com/tr#s/1agyo4
hayat dediğimiz şeyin akışkan bir madde olduğuna inanıyorum..
evet pek stabil, sağlam pabuç sayılmaz..ama onu da fazla suçlayamayız... sonuçta biz neyin içine
koyarsak onun şeklini alıyor sadece..
cuma gecesi, ebruyla mesajlaştığım sırada, bana hayatımın ne kadar akışkan olduğunu ve benim
ne kadar da unutkan olduğumu bir kez daha kanıtlayan bir başka mesaj daha aldım,
"tsigalkocum, nerden alırsın beni tam olarak?"
ayşen... -
356.
+3evet dediğim gibi, öncesiyle kıyaslanınca pek kastığım söylenemez, ama tabi hepten de salmak
olmaz, güzel bir hatunla, şaşalı olması pek muhtemel mekanlarda uzun bir gece beni bekliyor, en
azından yanında sırıtmayalım da "kim lan bu lavuk" demesinler..
saat beşi biraz geçe minibüs beni kavşakta bıraktı, inip kızı göremeyince mesaj attım,
2-3 dakika içinde geldi, yanında 2 fıstıkla daha.. o zaten 3-4 den beri oralardaymış, yakınlardaki
bir kafede kız arkadaşlarıyla oturmuşlar, e yani e5 huurları gibi saatlerce yol kenarında
bekleyecek değildi ya *
ayşen yine harika görünüyordu,
beyaz, dar bir pantolon üzerine, hafif dökümlü, lacivert bir bluz giymiş, bunu da şık, yine beyaz bir
kısa ceketle tamamlamıştı. beyaz topuklu ayakkabılarına, yine beyaz tonların ağırlıkta olduğu,
üzeri bolca yazılı, amblemli, küçük, tiki bir çanta eşlik ediyordu..
bir bahar akşdıbına göre iddialı bir seçim diyebilirim.. yazı biraz erken getirmiş.
diğer kızlarla da tanıştım, onları sadece benimle tanıştırmak için getirmiş oraya zaten, kızlar daha
sonra bizden ayrıldılar.. onlar da ortalamanın üzeri güzellikteydiler, ya da o anki atmosfer, giyim
kuşam, makyaj filan öyle gösterdi gözüme bilemiyorum.
e zaten güzel kızlar, genelde yine kendi klasmanına yakışan başka güzel hatunlarla
takılırlar.. böyle gruplar, hele hele bar-kafe-okul gibi ortamlarda tam "spice girls" lük bir hava
yaratıp, etrafındaki, kız olsun erkek olsun hemen her insanın ilgisini üzerlerinde toplarlar.
biz, yan yana kalınca, zaten aramız sıcak ve ben de yeterince yavşak olduğumdan ötürü, baştan
ortamı yumuşaklaştırmak adına bir kaç espri yaptım buna,
"yunan bayrağı gibi olmuşsun"
"kızlar kalsaydı fena olmazdı aslında"
gibi laflarla ince ince alaya aldım, gülüp şakadan trip atarak karşılık verdi,
"ee ayşen hanım? ne ısmarlıyorsunuz bana bu akşam?"
"yemek yedin mi sahi ya? yemediysen yiyebiliriz * "
"yedim de, sen bilirsin, rehberim sensin ;)" -
357.
+3çok fazla içmedim, ama yine de gecenin atmosferi ve muhabbeti beni etkilemiş, çakırkeyf moduna
geçirmeyi başarmıştı...
nihayetinde gecenin 2 si, ya da biraz daha geçi bir saatte bardan kol kola çıkmış, artık nispeten
azalmış ama hala kaynaşıklığını koruyan caddenin kalabalığına karıştık...
yürürken bir ara başını omzuma yasladı, bense hayatım boyunca yürüdüğüm en düşük
tempolardan biriyle yürüyorum ona uymak için, ayaklarım seğiriyor resmen aq..
sokağın çıkışına vardığımızda, "dönecek misin bu saatte?" diye sordu,
"ne yapiyim?" deyip omuz oynattım, masum masum gülümsedim,
"bana da gelebilirsin istersen, merve ailesinin yanına gitti bu hafta sonu, odası boş?"
"ya bilmiyorum ki, şimdi o yokken odasına filan giricez, ayıp olur kıza?"
"yok ya..olmadı sen benimkinde yatarsın, ben oraya geçerim ;)"
"iyi o zaman, öyle yapalım * " dedim,
ellerimiz birbirimizin beline attık, "yürüyecek miyiz?"
"yok şurdan taksiye bineriz ya" dedi,
taksiye bindik, doğru, o topuklularla, ne kadar az yürüse kardı..
5 dakika sonra, genç taksici, bizi kafalarımız yarı kıyak bir halde ayşen in apartmanının önüne
bırakırken, kim bilir neler geçirdi aklından,
muhtemelen benim birazdan yaşayacağımı düşündüğü sıcak sahneleri ve kendisinin sabaha
kadar direksiyon sallama ve evine ekmek zütürme derdinde oluşunu kıyaslayıp kaderine lanet
etti..
o da haklı tabi..
apartmana girdik, elif ve ceren inkinden çok daha lüks görünümlü, oldukça hoş dış görünüşlü bir
bina, kendine ait bir otoparkı dahi var..
asansöre bindik, 2. katın düğmesine bastı, ve ben bu kez kimseyi taşımak zorunda filan
kalmadım *
asansörün içindeyken, aklıma birden şeytan icadı bir fikir geldi... evet evet.. hemen şimdi
uygulanması gereken bir fikir... sonrası ona göre şekillenirdi zaten.. -
358.
+3hayal kırıklığına uğramak üzereydim ki, kendi elleriyle sıyırıverdi üzerindekini, çıkardı, attı..gür
saçları da iyice dağılmıştı yatağın üzerine..
ben de kendi gömleğimi bir çırpıda çıkardım..tşörtü, atletimi savurdum attım..tamamen çıplak
kalan vücudumun üst kısmına baktı..
kaslı bir vücudum yok beyler, baklava filan hayal, biraz sıkınca şöbiyet benzeri yapılar
oluşturabiliyorum ama..ayrıca döşümde kıllıdır * ... babam sarışın bir adam, ben de açık kumralım
ama buna rağmen vücudum açık tenli birine göre kıllıdır..ve nihayetinde adam akıllı
övünebileceğim tek şey olan omuzlarım var... genetik olarak geniş, spordan dolayı da oldukça
toplu olan omuzlarım, her daim gurur kaynağım olmuştur.
şaşkın-gülümser bir vaziyette beni incelemeye başladı..elleriyle önce omuzlarıma
dokundu..oralardan kaydırdığı elleriyle halı gibi göğsümün üzerine geldi..gülmeye başladı..nefes
alış verişleri iyice arttı, elini halıdaki ekmek kırıklarına gır gır yapar gibi göğsümde gezdiriyor,
epey şaşırmış- heyecanlanmış görüntüsüne binaen, kızın büyük ihtimalle ilk kez sevişiyor
olduğuna dair yorum getirdim.
zira uzaylı inceler gibi uzun süre inceledi göğsümü, dokundu..en sonunda ben de onun sadece
sütyeniyle kalan, vücudunun üst kısmına ilgi göstermeye başladım, ve biz öyle dokuna okşaya bir
kez daha benim onun üzerine devrilmem aracılığıyla öpüşmeye başladık..
artık, ikimizinde çıldıran kalp ritimleri, çok daha yakından geliyor, ısının vücutlarımız birbirine bu
kez engelsiz olarak temas ediyordu... sıcak teninde tamamen kendimi kaybediyordum..
gecenin son partını girip ben de kaçıyorum arkadaşlar,
http://fizy.com/tr#s/1704dl -
359.
+3ben gene random şekilde sağlı sollu vücuduna girişmiş bir halde, denk gelen yerini öperken, o da
çıplak omzumu, boynumu öperek karşılık vermeye başladı.. biraz aşağı doğru kaykılıp göğüslerine
yaklaştım.. sütyen mi sıkıyordu? yoksa sahiden bu kadar diri miydiler?
aklım başımdan tamamen gitmeye başlamıştı beyler.. hayatımda ilk defa biriyle bu dereceye
kadar yakınlaşmışım... daha önceleri kıza sarfettiğim o bütün umursamaz ve cool hallerime
rağmen artık sakinliğimi, metanetimi korumakta zorlanıyorum.. maymun iştahlı, ilkel ve
abazalıktan çıldırmış bir yaratığa dönüşüyorum... işin garibi, dışardan bakılınca görülen tüm o
ulaşılmazlığına, modern ve tanrıçavari görünümüne rağmen, karşımdaki dişi de son derece
kendini dağıtmış durumda,
demek ki en güzel, en alımlı, en ulaşılmaz, en entelektüel, en sakin görünümlü... kısacası her
türlü "en" kadın dahi yatakta böyle oluyordu..
benimkinin "en" inin güzellikten ibaret olduğunu zaten en başında anlamıştım, dediğim gibi, zeki
ya da kültürlü bir hatun değil karşımdaki, safi güzellik ve maddiyat işte..
..sütyeninin üzerinden kafamı göğüslerinin arasına gömdüm.. evet şimdi yazınca komik oldu biraz,
ben de gülüyorum aq * tencereden ağzıyla yemek yiyen barbarlar gibi *
oralarda da biraz vakit geçirdim..o ise altımda iyice coşmuş durumda.. kendimi rodeocular gibi
hissetmeme neden olan bir depreşme halinde, neredeyse rahatsız edici bir şekilde kıvranıyor,
kendimi tecavüz ediyormuş gibi hissediyorum aq..
bir adım daha ileri gidip, ellerimi sütyeninin arkasına, sırtına geçirdim, ömrümde değil sütyen
kopçası açmak, görmemişim bile, ama arkada bir yerde olduğunu tahmin edebiliyorum *
ellerimi arkaya geçirdikten sonra, açılması gereken noktayım buldum, ayşen yatağında
dirseklerinin üzerinde biraz dikleşti, ellerim boşlukta, onun sırtında lanet şeyi açmaya uğraşırken,
onun da buna istekli oluşu ve işimi kolaylaştırma çabası beni iyice heyelandırdı.. ulan açamadım -
360.
+31-2 geceye bu yıla final yaparız gibi görünüyor. görüşmek üzere, takip ediyorsanız yorumlarınızı
ekgib etmeyin, benim için değerliler *
takip eden panpalara iyi geceler, @ersintepe, ne manyak adamsın lan *
buçuk gibi başlarız, fazla bir şey kalmadı zaten, yılın finalini yaparız 2-3 geceye
http://fizy.com/tr#s/1dl7ny
geçen akşam biraz fazla erotizme kaçtık sanırım, baştan okuyunca öyle olduğunu farkettim, ama
yazarken kendimi kaptırmışım aq *
bunu o ayarda bir şeye dönüştürmeye niyetim yok, ama yine de aşk sahnelerini, gerek ilham
gerekse atmosferi yaşayabilmemiz* için bundan biraz daha düşük ayarda yazmaya devam
edeceğim. ferregrafi bekleyen varsa zaten boşuna takip ediyor demektir, kaldı ki sözlükte o
türden ve benimkinden çok daha eğlenceli bir dile sahip yüzlerce hikaye zaten var.
neyse, dediğim gibi 1-2 volume kısmak yeter, neticede çoğumuz yetişkin insanlarız, cin ali
öykülerine de döndürmeye gerek yok.
ne diyorduk? heh,
... altımda boxer, bir elimde kızın ayakları, bir elimde kızın donu, kilitlenip kalmış vaziyetteyim,
yani böyle çok güzel bir yemek tabağı hazırlarsınız ya da şekilli pasta yaparsınız *, sonra onu
yemeye kıyamazsınız ya, karşısına geçer izlersiniz ya..işte aynı hesap..sanki o sahneyi doyasıya
izlemek ister gibiyim..geniş kalçası, lekesiz bembeyaz bacakları, yanlara kaykılmış toplu
göğüsleri..şehla bakışları..rüyada gibiyim..rüyadan da öte.. -
361.
+3"ama biz de artık, sözleşmiş bulunduğumuz için, yani, gittim bende..öyle oturduk, bir şeyler içtik..o
kadar ama..sana o zaman söylemedim çünkü daha çok yeniydik, yanlış anlamanı
istemedim..öyle..artık gitmesem olmazdı..zaten başka da bir şey olmadı yani..az oturduk, canlı
müzik filan..o yani.."
biraz dilim karıştı gördüğünüz gibi, saçmaladım ufaktan, çünkü o ara bana bakışlarını görseydiniz
emin olun siz bile tırsardınız..
gözlerinde derin bir hayal kırıklığı ve öfkeyle..ama sakin tavrını da bozmadan bir süre beni
izledi..beti benzi atmıştı..nihayet,
"pazar gecesiydi o demi?" dedi.."şu tüm gün boyunca telefonunu duymadığın, sözde
arkadaşlarınla maça gittiğin gün hani.."
kızların bu tarz şeyleri hatırlamakta üzerine yoktur..inanın en aptalı bile, kendince önemli saydığı
ya da bir gariplik olduğunu hissettikleri günleri ve tarihleri, ajanda netliğinde ve ayrıntısında
akıllarında tutabilirler..
fazladan kafa yordukları küçük şeylerden biri daha..
ama o küçük şeyler, beni bozmaya yetmişti..e, artık bir yola girmiştik..kıvırmanın anlamı yoktu,
dediğini kabullenecek, ama bir şekilde savunmamı da destekleyecektim,
"evet..doğru" dedim.."yalan söylemek zorunda kaldım sana..çünkü diyorum ya, çok yeniydik..seni
üzmek istemedim..şimdi ise, artık durumu anlayabileceğin için söylüyorum..yani aramızda bir sır
olsun istemiyorum, zaten önemli de bir olay değil ama işte..sadece sana yalan söylemiş olmak
filan rahatsız etti beni..bil istedim.."
uzun süredir görmeyi unuttuğum ifadesiz yüzü geri gelmişti..ama artık tecrübelerime dayanarak
söyleyebilirim ki bu ifadesizlik, genelde mutsuz olduğu ve söyleyeceği çok şey olduğu halde
kendini tuttuğu zamanlarda ortaya çıkan bir maskeydi..
bu kez meraklı bakışlar atma sırası bendeydi..gözlerim üzerinde, söyleyeceği şeyleri ve vereceği
tepkiyi bekledim..
http://fizy.com/tr#s/1agml5 -
362.
+3şimdi ben de ısrar etmeyip bırakıp gitsem amma olur ha..diye düşündüm bir an..sonra böyle bir
şeyi yapacak kadar şerefsiz olmadığıma kanaat getirip, tekrar masaya doğru gidip kolunu hafifçe
yakaladım..
"hadi ebru.."
bunu bindireceğim durağa kadar, yan yana ama hiç konuşmadan ve birbirimizi tanımıyormuş gibi
yürüdük..
otobüsü geldi, bindirdim,
hiç sarılma, öpüşme filan olmaksızın bindi bu..zaten ben de niyetli değildim..adettendir diye el
ettim belli belirsiz..bakmakla yetindi..
yurda dönerken, o lanetli, lanet olası yolda (ki bence hala benim negatif enerji partiküllerim
oralarda uçuşuyordur * ) bir kez daha düşünme fırsatı buldum kendimle..
yok be abi..öyle aşk, ilişki, sevgililik, cicim ayları, sorumluluklar filan, bana göre değildi...
yapamazdım ben..ben sadece eğlenmeliydim..orada burada takılmalı, hormonlarım ve biyolojik
gerçeğim gereği bir takım şeyler yaşamalı ama dertten ve tasadan, sevgililik halinin getirdiği
yükümlülüklerden de kaçmalıydım..
iki kişilik yaşamak bana göre değildi..evet belki bir yer vardı kalbimde bir zamanlar, ikinci bir kişi
için... sahibini bekleyen... ama o koltuğu söküp atmıştım bilmeden..artık oturan, anca kucağıma
otururdu..ve ben sıkılıp yorulduğumda, ağır geldiğinde de kaldırıp atardım..işte bu kadar..
http://fizy.com/tr#s/1klro1
finaller demiştik, -
363.
+3ilk hafta çok sert geçti.. sekiz sınavın 5 ini ilk hafta oldum, ikinci hafta 3 sınav var, perşembe günü
de allah izin verirse gibtir olup gidicem.. biletim miletim herşeyim hazır.. sadece kaçıp kurtulmak
istiyorum... bir ara bütlere gelicem ama, olsun, nihayetinde önümde 3 aylık bir tatil ve ailemin
sıcak yuvası var..az kaldı oğlum tsi, dayan..
tabi bu arada sınav dönemleri mine yi de sık sık görüyorum..bir zamanlar sarmaş dolaş olduğum,
birbirimizin vücutlarını ezber ettiğimiz kızla, şimdi böyle iki yabancı gibi, hatta iki yabancıdan da
öte, sanki hiç varolmamışız gibi olmamız acıydı gerçekten.. birbimizin yanından geçerken, sanki
diğerinin durduğu yerde de aslında boşluk, ya da ne bileyim masa-çöp kovası filan varmış gibi
yapıyorduk..
hoş değil tabi..
ilk haftanın ardından, cumartesi akşamı odamda yatağa oturmuş, organik kimyadaki zincir
dizilişlerini, legolardan filan ilham alarak aklıma yerleştirmeye çalışırken, uzun zamandır sadece
annemin çağrılarını bana iletmekten başka bir görevi olmayan telefonum bir mesajla
titredi.."herhalde telsimdir aq" diye düşündüm -
364.
+3bu davranışı içime bir kez daha güzel duyguları şiddetle pompalamış, ona sımsıkı sarılmama
sebep olmuştu..
son yarım saati birlikte gülüşerek geçirdik, tavırlarımı sevgiliden çok, iki samimi arkadaş ya da
araları iki iyi kardeş gibiydi.. birbirimize omuz atıyor, sarsıyor, hafifçe saçına asılıyor, güle şakalaşa
konuşa, birbirimizle uğraşa uğraşa zaman geçiriyorduk..
otobüs gelince valizlerimi yükledik, toparlanma hengamesi boyunca oluşan son 10 dakikamızı bu
kez biraz daha duygusal, ellerimiz birbirimizin beline kenetlenmiş, klagib "özleyeceğim" "sık sık
ararız zaten" vb. konuşmalarla geçirdik.. artık pek kardeş gibi göründüğümüzü söyleyemem *
otobüs kalkmaya yakın, dudaklarıma yapışıp, beni bir kere daha sarhoş edercesine öptü.. ellerimiz
birbirimizden zorla ayrılırken, ben yerime oturduğum andan itibaren, o da açısını kaybedene dek
bakışmayı sürdürdük.. ben burnumu cama yaslayıp komiklik yaptım, güldürdüm onu... o deli işareti
yapıp öpücükler yolladı..
.
.
.
cam kenarı koltuğumu hafifçe yatırmış, yanımdan akmakta olan otoyolu ve ağaçları izlerken, "ne
çok şey yaşamışım" diye düşündüm... bir zamanlar acı içinde izlediğim kasedi tekrar başa
sardım,
kamera, motor!
akan şeritlere uyum sağlar şekilde, bütün yaşadıklarım ve 1 yıldan kısa bir sürede beni bambaşka
birine dönüştüren, acı tatlı tecrübelerim de akmaya başladı.. kulağımda kulaklık,en arka fonda
otobüsün tatlı mırıltısı eşliğinde 5 saatlik yolculuğumun ardından bursa otogarına varmış,
valizlerimi indirmeye çalışıyordum.
sonra aniden hızlıca gelen bir şey bana çarptı ve belime dolanan elleri hissettim, yarı şaşkın
önüme döndüğümde beni sendeleten küçük canavarın kız kardeşim olduğunu gördüm, hemen
yanaklarını sıktım, ben de ona kocaman sarıldım, onu özlemle öpüp koklarken, karşıdan da
yavaş yavaş gelmekte olan anne babamla göz göze geldim, ikisi de gülümser suratla bana el
sallaya sallaya 36 nolu perona yaklaşıyorlardı, -
365.
+3
BAŞLICAM AZ SONRA ATMAYA OKUYAN VAR MI
-
366.
+3sonlara doğru biraz sıkıntı oldu ama, yine de güzel ayrıldık, birbirimizin ne istediğini, neye ihtiyacı
olduğunu biliyorduk, ikimizde birbirimizden nemalanıyorduk, fayda sağlıyorduk..o, benim
kendiminkiler söz konusu olunca çoktan varolabilirliğini bile reddettiğim "hayallere" hayallerine
kavuşmuştu,
ben de koşulsuzca sevilebileceğimi biliyordum, güvenim tamamen onarılmış ve zütüm de biraz
kalkmıştı
işte bu ahval ve şeraitte sonunda sınavları ve koca yılı bitirip ailemin yanına dönmüştüm, beni
sıcak yuvama, sevgi dolu kollarına aldılar,
anneannem adeta çıldırmıştı sevinçten, 6-7 çeşit hamur işi, poğaçalar ,kekler, kurabiyeler,
sürüyle yemek, pilavlar, köfteler, patatesler (kalbime giden yolun midemden geçtiğini bilirdi ;) )
kucaklaşmalar, hasret gidermeler.. zaten ilk 2-3 gece anneannemin dizinde uyuyakalmışım
muhabbet ederken *
kardeşim büyümüş, zaten aramız her zaman iyiydi, ama aklı daha da ermeye başlayınca daha da
iyi olacağa benziyordu, onunla bol bol yattık yuvarlandık,
benim klagib bir hareketim vardır, bunu iki üç sene öncesine kadar yapıyordum,
okuldan eve döndüğüm ilk akşamları, bir nevi ritüelleşmiş şekilde, koltuğun sırt kısmından
babamın üzerine devrilirim bilerek (rezil herifim biliyorum tamam * ) o da her seferinde "tamam
len kalk eşşek sıpası, koltuğu kırıcaz" der..bu olay hiç sekmemiştir, geçen bayramda gittiğimde
gene yapacaktı da artık bu sefer harbiden koltuğu giberiz diye yapmadım, yani utandığımdan
değil *
annem zaten kankanın hası, bahsetmiştim daha öncede.
yani ev ahalisiyle her şey yolunda, her ne kadar ben artık içten içe büyük oranda değişmiş ve
tahmin edemeyecekleri şeyleri yaşayıp görmüş olsam da, sonuçta onlar benim biricik ailemdi,
yaşadıklarımı unutumaz, ya da silemez, geri alamazdım, ancak dondurabilirdim, evet, -
367.
+3gerek özel mesaj gerekse buradan yaptığınız yorum ve övgüler için teşekkür ediyorum,
mütevaziymiş rolü yapmak istemem ama harbiden de tahminlerimin üzerinde bir ilgi ve olumlu
yaklaşım oldu, sizlerin de gözlerine sağlık takip ettiğiniz için.
gerek hikaye altındaki gerekse mesajlardaki soru ve yorumları tek tek cevaplayacağım, zütü
kalktı diyen arkadaşlara teessüflerimi belirtmek isterim * son 2-3 günde kontrolüm dışında gelişen
olaylar sebebiyle, dün gece girme imkanım olmadı, bu gece de muhtemelen giremeyeceğim, ama
müsait olduğum ilk an, gece-gündüz fark etmez, demin de dediğim gibi hem soruları
cevaplayacak hem de hikayeyi biraz daha ilerleteceğim.
ben yazamadığım için sabırsızlanıyor açıkçası, ama sizden de sabır bekliyorum, belli daha epey
beraberiz allahın izniyle, görüşmek üzere, hepinize sevgiler.
iyi akşamlar panpalar *
bu akşam rakı sofrası yapıyoruz, evde kimler var inanamazsınız, zira bazılarını tanıyorsunuz ;)
ama tabi bizim partlar gene yalan oldu malesef,
yine de mezeler gelene kadar sizlerin yorumlarına cevap yazayım dedim, yarın gece fener ts ye
çakınca (inşallah) gelir keyifli keyifli ayrı kaldığımız zamanların acısını çıkarırız *
@2324 alexander panpam, zaten damdan düşenin halini damdan düşen
anlar derler, birimiz yazmış, öbürümüz okuyor, ama yaşananlar
temelde benzer, durumumuz tam tersi de olabilirdi, bu seferlik
böyle denk gelmiş
@2325 poor uşağum, olm laz demek trabzonlu demek değildir ki lan?
hatta trabzondaki laz nüfusu yok denecek kadar da azdır,
onin aşkuyla gelduk bu yalancu dünyaya, ölene kadar da fenerliyuk
ha oraya ;)
@2330 ohabii panpam, lütuf buyurmuşsun sağolasın, ben o kadar iyi
görmüyorum kendimi, hatta giblenmez, tek başıma yazarım diye
düşünüyordum,bu başlığı sizler güzelleştirdiniz, eyv, bende seni
seviyorum *
@2335-2337 konus damat konus panpam, lakers ve chicago ya -
368.
+3o yüzden, yeteneğiniz az ya da çok olsun, fark etmez, hoşunuza giden sporu yapın beyler,
spor sağlıktır, hem ruhu hem bedeni temizler. hele bizler gibi genç adamlar, böyle bol imkanların
olduğu bir devirde, kesinlikle en düzenli spor yapmalı, sadece beyne değil, bedene de yatırım
yapmalıyız. her ne kadar şartlar ve eğitim sistemi bize "oturun kös kös sadece ders çalışın" diyor
olsa da, bu tarz vücuda faydalı aktivitelerden de geri kalmayın,
genç adamda, erkek adamda, bir sağlık sorunu olmadıkta kilo olmayacak beyler,
yahu çocukları görüyorum şimdi, 16-20 yaş arası, nerdeyse obezlik sınırındalar, ama neden?
sabahtan akşama kadar okulda sıraya otur,
akşam evde internetin, televizyonun başında otur, kızlarla git kafede otur.
devamlı züt üstünde otura otura karpuz gibi yapmışlar zütleri..lan yemin ediyorum beni şimdi o 15
li yaşlarıma geri döndürseler sokakta yatarım be...
bu, "şimdiki çocukların internet nesli" olmasıyla ilgili, beni çok büyük hayal kırıklığına uğratan bir
anım var, onu da bir ara paylaşacağım.
bu gecelik bu kadar sosyal mesaj yetsin *
daha başka neler oldu derseniz,
evet, ebru ile oldukça serbest ve moderen bir ilişkimiz var, yaz boyu 15-20 kere filan anca
mesajlaşmışızdır uzun olarak. hani öyle yolda yürürken bile ezilip gebermek pahasına, az önce
sıçtığı taku dahi anlatan çiftlerden olmadık. bu iyi bir şey, zira daha önce bu tarz konularda
anlaşmıştık,
"sıkmak yok"
yazın sonuna doğru ilginç bir gelişme olarak, nilaydan da mesaj aldım. naber, nasıl gidiyor tarzı,
başta garipsemekle beraber, sonrasında pek de giblemedim açıkçası. sen, neredeyse koca -
369.
+3kahkahalı hırlı gürlü gecenin ardından,
bir kez daha odamızın karanlığına, sessizliğine çekilince, tolgayla bir kez daha baş başa kalma
şansı elde ettik, bunu da şu "güzel oluyor" dediğim karanlıkta muhabbet, birbirimize yazlarımızı
anlatma ve bizi bu sene nelerin beklediğine dair tahminlerde bulunarak kullandık, öyle konuşa
dururken yavaş yavaş pillerimiz bitmiş ve uyuyuvermişiz..
üniversitedeki 2. yılımın ilk gününe sadece saatler var..
http://fizy.com/tr#s/1agynw
yurt servisine kafalar hala tam ayılmamış ve şikayet halinde, 20 erkek doluşup yola çıktık,
herkesin üzerinde bir mahmurluk var, sonra tabi bir de sıcak var aq..iyice mayışıyoruz. yine de o
tanıdık muhabbet vızıldaması içeriye hakim.
okula vardık,
dostlar birbirine iyi dersler diledi, günün son şakalarını yaptı ve nihayetinde yön gösteren oklar,
her birimizi kendi binalarına doğru ayırdı.
bizim binanın önüne geldiğimde dışarda, içimi en az güneş kadar ısıtan ve neredeyse elle tutulur
yoğunlukta bir heyecana sahip olan, yeni-eski karışık insan toplulukları, çardakların etrafında
toplaşmışlar 10-15 dakika sonra başlayacak olan dönemin ilk dersi öncesi güle konuşa
birbirlerine, birbirlerinden bahsediyorlar.
ben öyle huzur dolu duygularla bakınırken, çardağın birinde bizim necatiyi,nilayı ve onun tayfasını
(bir zamanlar muhabbetimin olduğu kızları) gördüm. geçen sene olsa bu benim için bir şey ifade
etmezdi zira aramızda görünmez duvarlar vardı.
ama bu yıl hayatla ve insanlarla barışmaya kararlıydım. o tarafa biraz fazla bakınca necati
baktığımı gördü,
"vay abi naber ya?" deyip bir iki adım attı. şimdi durum böyle olunca, bana da gün doğmuş gibi
oldu, aferin neco, gider onunla sarılır tokalaşır, kızlara da selam verir, iyi bir başlangıç yapardım. -
370.
+3hey allahım ya..bak ben de bu olayım hiç bir zaman anlamamışımdır, tamam hani böyle davete,
kokteyle, toplantıya giderken filan yaparsın belki de,
şu okulun ilk günü süslenmenin mantığı nedir arkadaş? lisede de böyleydi bu durum, ilk gün
özellikle kızlar, saçlar filan bir ayrı modda, okul sınırlarını zorlayan bir makyaj ve sene içinde
görmeye alışkın olmadığınız bir bakımlılıkla gelirlerdi.
ne bileyim, herhalde ilk defa görecekleri insanlara iyi bir "ilk intiba" filan mı bırakmak istiyorlar
nedir..
ama bence saçma bir hareket aq, ya da ben zaten her daim giyimime dikkat ettiğimden ötürü
bana saçma geliyor da olabilir. arkadaşım bunun ilk günü, son günü olmaz yani, ya hep özen
gösterirsin, ya da hiç gösterme. hep menfaat hem hesapçılık işte aq..
neyse, nilay diyorduk evet,
bugün epey güzel, hatta o güne asla cinsel anlamda bir gözle bakmadığım, kanka-bro ayağına
takıldığım kız, bildiğin hoşuma gitti yani (sarılmanın da biraz etkisi olabilir).
ama yanlış anlaşılmasın, sadece o anlık "alıcı gözüyle" baktım o kadar. yoksa herhangi bir yeni
oluşum olmadı içimde, o kadar da değil amk.
"iyi" dedi.. gülümsedi, utangaç ve pişman bir şekilde. "senle konuşmamız lazım, ne zaman
istersen" dedi.
iyice garipleşen durum karşısında sakinliğimi korumaya ve bozuntuya vermemeye çalışarak, yarı
ciddi-yarı gır gır modunda,
"hımm, ne konuşucaz acaba? merak ettim valla" gibisinden "hanimiş hanimiş" der gibi konuştum.
"bu gün konuşuruz ya, hocalardan bazıları gelmez muhtemelen"
-
sürekli nikli başlık açan hicapsız
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 09 07 2025
-
hava 40 derece civarı
-
bu resme partililerden gelen tepkiler
-
apo yıllardır cezaevinde
-
birazdan elimde gordugunuz bu soda sisesini
-
hala imgurdan resim atan salaklar var
-
lacoste giymiş bir de
-
31 cekip git
-
selamlar babaninyolar
-
gollllll 3 0
-
real tam fb herseye penalti beklemeler
-
vegan kızlar sakso çekmiyor mu lan
-
ne guzel sicak var
-
kamyoncu abi arkana binsem beni alamanya zütürsen
-
yecuc ve mecuc acaba bizleri nasil oldurecek
-
gollllll iste buuuu
-
18 oldum diye bankalardan
-
105 bin lira kredi kartı ile ne yapılır lan
-
ramşteyn tatava yapmba kardeş
-
banka 105bin limitli kredi kartı verdi
-
ahh be fahrettin gorevden alindi
-
beyler canlı yayın actım gelin
-
ispanya prensesi leonor
-
dünyanın ve evrenin lideri
-
habiscan o profil resmi getçek mi
-
birgün zengin olursam evin her tarafına vantilatör
-
sabah sabah sözlüğe giriş yaptım gelen mesaja bak
-
marketteki kizin eli elime degdi
-
mandingo buyuklugundeki seyim
- / 2