/i/Sözlük İçi

sözlük içi.
  1. 501.
    +2
    mine,
    iyi, hoş, naifsin de güzelim.. yani bu şekilde de olmaz ki? öyle mutluyken, her şey güllük
    gülistanlıkken sevgililik yapmaya bir şey yok ki? onu herkes yapar,
    sen bana öyle zamanlarda lazımdın, hani beni o masada yerin dibine geçirerek gittiğin
    zamanlarda,
    bana teselli vereceğine, yanımda duracağına, bir de sen vurdun, sen baltaladın yeniden
    yeşertmeye çalıştığım fidanları..
    böyle olmamalıydı sevgi..bu değildi aşk.. hani seviyorduk birbirimizi..tek bir bakış, bir kaç mimik
    mi yıktı bizi?
    ben onu, çürümeye başlayan ruhumun kurtarıcısı, uçurumdan yuvarlanırken tutunabildiğin son
    dal, beni yukarı çeken bir halat, daha da önemlisi,
    beni iyileştiren bir şifalı ot zannetmiştim,
    oysa ki minenin bu yaptığı, onun da her sıradan kız gibi, "yan etkileri olan bir antibiyotik" den
    başka bir şey olmadığını göstermiyor muydu?
    sözde, önce beni iyileştirmiş, ruhumdaki hastalığı temizlemişti ama, sonra da doz aşımına bağlı,
    mide bulantısı, ateş, kusma yaratıvermişti..
    tüm ders, gözüm açık rüya gördüm deyim yerindeyse.. epey muhakemenin ardından kendimle
    biraz da olsa mutabakata varmayı başardım.
    ders arasında nilay yanıma doğru hareketleniyordu ki ben tuvalete kaçtım.. yüzüme su çarptım...
    bir yol ayrımındaydım..
    geçen gecenin finalinde demiştim ya, artık başka biriyim diye,
    beyler ben örümcek tarafından ısırıldıktan sonra spider-man a dönüşen peter parker değildim,
    ···
  2. 502.
    +2
    maskeyi takınca çılgına dönen stanley ipkiss de değildim,
    bir süper kahraman değildim, olmaya da niyetim yoktu zira,
    o yüzden, öyle bir anda değil, yavaş yavaş, sindire sindire oldu değişimim.. mucizevi bir
    dokunuşla değil, çoğu kez sonunu düşünmeden yaptığım kendi "eski ben e ters" davranışlarımla
    oldu,
    damlaya damlaya göl oldu yani bir nevi..bir zaman sonra okyanus ortasında küçük bir ada parçası
    olarak kaldı "öteki-saf, masum-" benliğim..
    yaptıklarım beni sonsuz bir denize çevirdi.. zaman zaman tsunami yaratıp insanları boğduğum..
    zaman zaman kendi genişliğim ve terkedilmişliğimde boğulduğum bir denize..
    http://fizy.com/tr#s/1ai0gd
    öğleden sonra beden eğitimi dersi vardı,
    çantamı açıp eşorfmanlarımı giydim, onun hediyesi olan bilekliği bileğime geçirdim (bir başka doz
    daha..)..biraz saha etrafında koşar, sonra da gibtir olur giderim diye düşünüyordum ki serhat
    soyunma odasına dalıp,
    "hazırsın demi aga?" dedi
    "neye?"
    "kanka maçımız var ya bugün? makinelerle?"
    haydaa...
    tamamen unutmuşum lan..
    pek bozuntuya vermeden,
    "ha tamam tamam, geliyorum sahaya" dedim..çıktı bu..
    doğru, bugün de bir meşkalem vardı beni oyalayacak..bu iyi olmuştu.
    ···
  3. 503.
    +2
    beyler moralim bozukken, nasıl bir gibkoluktur bilmem ama çok daha konsantre oynarım..sanırım
    yine bir çeşit "tutunacak dal" duygusu..
    2 numaralı açık basket sahasına doğru ilerlerken kenarda azımsanmayacak bir kalabalık da
    gördüm, bizim çocukların çoğu, soğuk havaya rağmen şortlu mortlu, karşı taraf desen öyle.. bir
    ben hıyar uzun eşofman, üzerimde kapşonlu filan, basket oynayacaktan ziyade rap yapacak
    gibiyim yani,
    neyse,
    karşı taraf makine 3. sınıflar, olcay var ilk tanıştığımız çocuk, sonra bir tane de artist bir eleman
    var, ilk dikkati çeken, ısınma hareketleri, şut mut takılırken, kendine en güvenli ve ciddi duran o,
    serhat a sordum, eleman profmuş, bildiğin alt kulüp oyuncusu, a2 takımında mıdır nedir artık
    bilemem, var mı öyle bir şey..her neyse..
    maç öncesi halka olduk,
    bizim takım, tunahan, necati, ben, serhat ve bekir. tuna gene pivot oynayacak (1.90 bile olmayan
    boyuyla * ) ben-serhat mevkimizdeyiz, diğerleri de takılacak işte öyle..
    karşı tarafı pek tanımıyorum ben, ama dediğim gibi o eleman epey etkili olacak gibi,
    bismillah dedik başladık,
    ben hem ruh gibiyim böyle..aklım ebesinin amında, hem de focus bir durumdayım..o ikisi nasıl
    aynı anda oluyor derseniz, ben de bilmiyorum ama birazdan biraz daha tarif etmeye çalışacağım

    http://fizy.com/tr#s/16psc1
    maç başladı,
    çok fazla uzatmayacağım beyler..sadece karşı tarafı da biraz tanımanız iyi olur zira ilerleyen
    bölümlerde ortak amaçlar uğruna yollarımız kesişecek..basket masket hikaye aslında..
    gerçi evet bu kısımları yazmayı da sevmiyor değilim, zira istikrarlı olarak iyi yaptığım ender
    şeylerden biri basketbol, birazcık hevesimi alayım..
    ···
  4. 504.
    +2
    karşı takımda olcay denen eleman, tam bir fırlama.. caner erkin in basketçi versiyonu aq..(o
    zaman ki tuncayın ya da) adam aşırı atletik, müthiş sıçrıyor, eller kollar uzuyor resmen,
    enerjik..ama bitiricilik çok az..
    o artist eleman, adı berkant, bu da yakından bakınca, uzaktan görünüşüne göre epey uzunmuş
    aq..adam 1.85-1.90 var..(yani bize göre uzun aq..) bunlar da normalde kendi takımında gard
    oynayan adamı pivot oynatıyorlar mecbur..
    neyse..
    biz, başta zamanlı filan olsun demiştik ama sonradan ayarlayamamışlar, mecbur 20 de devre 40
    da biter şeklinde yaptık, geçen seferki gibi mahalle maçına dönmesin diye,
    artı bir de üçlük var, bu benim işime geldi tabi.
    ilk devreyi 9-20 önde kapattık, serhat harika oynuyor, pekekentin istediği zaman, daha doğrusu
    bencillik yapmadığı zaman harika bir asist özelliği var,
    benim 4 tane şut isabetim var, toplam 9 sayı..
    karşının tüm sayıları o havalı binin pota altındaki müthiş oyunundan geldi.. ulan ben de böyle
    iddialı iddialı maç teklif edince, sandım ki bir numaraları var.. herhalde o prof bine güvendiler, alayı
    kazma çünkü.. işte bir de olca biraz hareketli o kadar.
    ikinci devre başladık..ben artık iyice hayal alemindeyim..o kadar garip oynuyorum ki beyler.. yani
    2-3 set, elime top bile değmiyor, tuttuğum adamdan filan sayı yiyoruz.. ondan sonra üst üste üç
    tane şut sokuyorum.. beni savunmaya çalışan adamlar da sapıttı aq..zira ben bile ne yapacağımı
    bilmediğimden, onların tahmin etmesi daha da imkansız..
    nihayetinde maç bitti,
    17 ya da 19 a 41 geçirdik bunlara, bizim sayıların yarısında çoğu benden ki onlarında yarından
    çoğunu antrenman şutu atar gibi attım aq..o kadar boş, tabi bunda serhat ın da payı var.
    ···
  5. 505.
    +2
    vay aq ya..adam iki günde david stern kesildi başımıza..maç filan hikaye onun için, devamlı
    koyuyoruz ya, herhalde oradan bir ortam yaratırız, ekmek çıkar diye kovalıyor işi bu kadar..beyler
    yemin ediyorum bu serhat denen çocuk, biraz ortam yapabilmek, üç beş yüksek adam tanımak ya
    da bir ortam kurmak için babasını keser..
    eh..benim de canıma minnet..spor, her zaman iyidir ;)
    iyi dedim, bakarız filan..
    oradan çıktım, mine nin dersi vardı..
    beklesemiydim lan sizce?..
    http://fizy.com/tr#s/1ahd7d
    beklemedim aq..
    gibtir olup gittim yurda, sanki tak varmış gibi..
    dahası o gün nilayla da bir kere yan yana gelmemiştim o gün..pff..
    bütün akşam telefonumun ışığı yine sönük kalmıştı..
    tolgayla durumu paylaştım..hepsini değil tabi, lafımı da soktum
    "ben anlatıyorum ama gerçi sen nilaydan duymuşsundur zaten" diye..
    aga maga gak guk etti..ben de çok üstüne varmadım..bu olayda onun suçunun yüzde 20 filan
    anca olduğunu düşünüyorum..tamamen kızların işi, çocuğu da "güya benim mutluluğum" adına
    alet etmişler..yani tolganın olaya ortak olması tamamen iyi niyetinden ötürü..sonradan konuştuk
    tabi bunları..
    dedim, "sen olsan ne yapardın?"
    ···
  6. 506.
    +2
    aq o ara yurdun önünden insanlar geçiyor tabi, bakıp gülümseyenler var, 3-5 tane küçük huur
    geçti kıkırdaya kıkırdaya, amcalar filan geçiyor böyle tip tip, açıkca çük görmüş gibi ha güldü ha
    gülecek bir ifadeyle..
    elimde öküz kadar çicekle kızlar yurdunun önünde, o soğukta durduğumu düşünürseniz,
    herhalde ben de oradan geçiyor olsam, kendime tepkisiz kalamazdım *
    minenin mesajı geldi,
    "gelemem şu an.."
    yo hayır, böyle kestirip atamazdı..
    "mine ben aşağıdayım canım..sen inene kadar bekleyeceğim, üzerim pek kalın değil ayrıca, onu
    da belirtmek isterim * "
    ciddiyetten biraz uzaklaşmıştım..iyi mi oldu, yoksa kötü mü oldu bilemedim.. artı bir de epey iddalı
    konuşmuştum..sen inene kadar beklerim..
    e zaten 20-25 dakikadır bekliyorum?..
    beyler bir 15 dakika kadar daha bekledim sanırım.. yurdun duvarına dayandım, donuyorum aq bir
    de öyle sabit duruyorum ya, iyice üşüme geldi.. yüzüm gözüm yanıyor, burnum düşecek.. keşke
    kaşkol alaydım.. kesin hastayım..
    ben gene bir mesaj daha atayım dedim, telefonu elime alıcam, zorla aldım alan tutamıyorum
    parmaklarım buzlanmış-şişmiş resmen..
    telefonla uğraşırken refleks olarak yurda doğru baktım..bir baktım ki..benimki sarınmış geliyor ana
    kapıya doğru..
    daha ilk gördüğüm an iç kaynaklı bir soba aniden harladı içimde.. kıyamamıştı bana.. hani
    gelemezdi? geldi işte *
    lan 2 gündür ne görüyorum, ne de bir haberini alıyorum..2 gün..2 gün de bu kadar özlenir mi bir
    insan?
    ···
  7. 507.
    +2
    bench de oynayınca katkı verebilme özelliği olan tunahan -ki yeden uzunumuz- ve necati var.
    başka kimse bulamadık..amk diğerleri gelmek istemedi, kapris yaptılar..
    kapalı salonun tribünleri yarı yarıya dolu.. daha çıkar çıkmaz, 10 dakika önce kapıda şans
    öpücüğü aldığım, şans meleğimi 100 kadar seyircinin içinden, ilk bakışta seçiyorum..
    sanki bu dünyadan değil gibi.. orada, kendi halinde, sessiz, sakin..ve öylesine masum, gökten
    sanki sırf beni izlemek için inen, kanatlarını kısıp oturmuş bir melek..
    sonra o da beni görüyor, gülümsüyor.. serhat takımı toplamış bir şeyler anlatıyor.. benim aklım
    gidik..
    "gelsene aq oley yapıcaz" deye azar yiyorum.. oleyimizi yapıyoruz..
    karşıdaki puştları tanımıyoruz ama serhat ın söylediğine göre dikkat edilmesi gereken adamlar
    var, nispeten kulüp, altyapı yüzü filan görmüş adamlar,
    zira sahaya da geçen yılın ünivesite içi turnuvası için bastırdıkları formalarla çıkıyorlar.. kırmızı-
    beyaz dikine çizgili.. olimpiyakos gibiler aq..
    biz de random team * herkes ayrı telden.. fosforlu sarı yelekler geçiriyoruz üzerimize ki iyice fark
    belli olsun karışma olmasın..
    besyonun bedencilerinden biri hakem.. maç 6 şar dakikadan 4 periyot..her periyotta 2 mola
    hakkı.. bizim benchimizi daha dar, onlar 9 kişiler.. neyse.. kabul ettik..
    ve nihayetinde düdük çalıyor, maç başlıyor..
    arkadaşlar deminki partta biraz spoiler gibi olmuş olabilir,
    ama olmamış da olabilir, zira mine ile ayrılıyoruz gibi bir şey demediğim gibi, konu başlığı da
    "müthiş aşkımı anlatıyorum" değil
    ···
  8. 508.
    +2
    iğrenmeye başlayacağınız zamanları gerçekten merak ediyorum.. acaba tepkiniz ne olacak.
    ama en başında da demiştim.. memnun muyum? değilim.. pişman mıyım? hiç değilim...
    maçı fazla uzatmayacağım, aynı şeyler.. formalı, daha fazla sayıda taraftarlı, havalı fen-
    edebiyatın ağzına 60 küsüre 30 küsürle sıçıyoruz..
    inanılmaz savunma... olcay, berkant, inşaatçı yetenek (emir ali) ve oyuna girdiği dönemlerde
    necati, adeta aşıyorlar.. hele olcay, üç dört kere yerleri süpürdü herhalde..
    emir pota altında fencilerin 2 metrelik yarmasının ağzına sıçıyor.. tunanın dahi 7-8 sayısı var
    serhat yine paylaşımcı.. yine döktürüyor, e yiğidi öldür, hakkını ver, emir aliye olan temiz
    asistlerini sayamadım amk..
    tsigalko bu sefer kendini o kadar ön plana çıkarmak zorunda kalmadı, bir kaç ribosu, bir kaç
    isabetli şutu var, 12-15 sayı civarında maçı tamamlıyorum.
    yalnız uzun süre sonra ilk kez o derece zütü parlatmışız.. maç sonu ciğerlerim lime lime oldu aq...
    kondisyon şart beyler..
    maç çıkışı, minenin yanına gidicem.. serhat ortaya "fen edebiyatlarla beraber çıkışta takılıp
    onların ortamıyla da kaynaşma" önerisi sunuyor.. adamlar bize karşı aşırı saygı duymaya
    başlamışlar beyler.. bizim tayfayı davet ediyorlar, bunların binaların oralarda takılacağız işte..
    ortam mortam.. karılar kızlar.. yeni insalar..amk serhatı başka ne düşünür zaten..
    teklifi reddediyorum.. serhat "hep böyle yapıyorsun" diyor..ben durumu izah etmeye çalışırken "ya
    bırak şimdi mineyi filan, kırk yılda bir takılıcaz" diyor... ulan pekekent.. senin zütün benle mi
    kesildi?? bensiz takılamıyor musun?..mine ye öyle abuk subuk konuşunca bunu hafiften
    ittiriyorum..laf dalaşı ediyoruz soyunma odasında... o tatlı galibiyet havası kaçıyor... keyifler
    bozuluyor...
    sinirle çıkıyorum soyunma odasından.. doğruca minenin yanına, onun kollarında teselli bulmaya..
    gene sinirimi bozmayı başardılar ya, helal olsun valla..
    ···
  9. 509.
    +2
    Rezerve
    ···
  10. 510.
    +2
    rezerve
    ···
  11. 511.
    +2
    serhat da aynı şekilde..bir de emir
    2 de 1 attı ve biz, bu dönem boyunca, bir allahın sayısını yemeden, 10 küsür sayı geriden gelip
    devreyi 2 sayı önde bitirmeyi başardık..
    başardık da..
    takım revire dönmüş aq... 3 kişinin 2 şer 1 kişinin (olcay salağı) 3 faulü var..4 de gibtiri yiyorsunuz
    malum... e milletin düşüp kalkmaktan her tarafı bere..
    baktım yan da besyo koçu develere fırça üzerine fırça fırça üzerine fırça...
    biraz kısaltıcam aq..aslında bu maça ben kitap yazarım da..uykum geldi.. sizi de sıkmaktan
    hoşlanmıyorum...
    3. periyot boyunca aynı taktikle devam ettik ancak adamlar toparlanıp 5 sayı öne geçtiler..bu
    arada onlar 2 uzun + 1 kısa forvet bir de asıl oyun kurucularını 4 faulden kaybedip (çok biniz * )
    son periyoda 4 oyuncu eksiğiyle girerken biz den de devam edemeyeceğini söyleyen bekir ve 4
    leyen olcay ekgib durumda..
    fakat her şeye rağmen bir sorun var.. adamlar artık bizim taktiği çözmüş durumda ve o atılan
    develerin bize hayrından çok zararı oldu.. zira olayı çakozlayan besyo koçu da 4 hatta 5 kısaya
    dönünce, bizim onların baltalığından faydalanma gibi şansımız kalmamıştı..
    son periyot..
    skor..38-43 olması lazım yazın bir yere, yanlış hatırlıyor olursam gibertirsiniz..
    rakibin taktik değişikliğine karşı, biz de hocamızdan bağımsız, aramızda konuşup taktik
    değişikliğine gittik,
    e beyler, biz üç periyottur devamlı penetreyle oynuyor muyuz? oynuyoruz..
    kaç tane dış şutumuz var.. neredeyse sıfır...
    kaç tane dış şut isabeti var... sıfır...
    e aq..biz her türlü züte gelecek miyiz, böyle devam ederse.. gelicez..
    o zaman bir de böyle deneyelim, yenileceksek öyle yenilelim...
    hücumda, her zamanki düzenimizi aldık...
    serhat, ben, berkant, kerem, emir..
    bombalama zamanı..
    ···
  12. 512.
    +2
    dediğim gibi, biz vizelerden 2 gün önce artık sınav temposuna girmeden önce, son son bir yerlere
    gidelim dedik..ama önceki akşamdan da biraz limoniyiz... çok ciddi bir durum değil.. sebebi, klagib
    dizi tripleri *..yani.. aslında sebep benim biraz ilgi kaybım,
    ve o bunun farkında,
    bu triplerse, ilgi çekme, dumanı azalan nargileyi közleme çabasından başka bir şey değil..
    görünürde bir şey yok beyler..ama bilirsiniz depremler de, görünür de bir şey olmayan arazilerin
    derinindeki fay hatlarına müteakiben ayyuka çıkar..
    şu, hani sevgililer gününün son bölümünü kutladığımız kafe vardı ya, canlı müzikli olan.. oraya
    gittik gene.. canlı müzik var,
    bu sefer karşılıklı oturmuş, bir nevi evcilik oynuyoruz.. konuşmalar biraz resmi, trib havaları var, o
    yine bana bozuk takılıyor hafiften, ama biliyorum ki yanına geçip boynundan bir öpücük alsam,
    olmadı iki sarılsam, bir şekilde kaynatacağız..
    ama yapmadım..
    o takılıyor,
    ben de takılıyorum..
    benim oyununa gelmeyişim, tam ters etki yaparak bu sefer onu kışkırttı.. ufak laf sokma çabalarını
    da en yavşak üslubumla, üzerine sevimlilik kiranesi çekerek savuştururken, bu, bu kez başka bir
    hamle yaparak aynen şöyle dedi,
    "baterist çocuk da yakışıklıymış yalnız.."
    hımm..
    deminden beri ilgi alanında olan orkestra bir anda menziline girmişti.. hafifçe gülümseyip oyununa
    ortak oldum bu kez, kendime güvenin ve rahatlığın verdiği rahatlıkla * arkama doğru dönüp şöyle
    bir göz atayım dedim ki,
    ···
  13. 513.
    +2
    salona bir çıktık biz.. ananı.. ulan tüylerim diken diken oldu be..200-250 kişilik bir kalabalık var hiç
    yoksa, içim içime sığmıyor, canım oynamayı çok istiyor... artık maç başlasa diye bekliyorum..
    bekliyoruz..
    o güne kadar haklarında epey şey duyduğumuz ama pek görmediğimiz karşı takım da parkeye
    çıktı... açık mavi-beyaz formalar.. enine çizgi..ha bu arada, mühendislik fakültesinin de forması
    var artık beyler * )...
    besyonun eski formalarını bize lütfetmişler muallakler...
    neyse..
    düz lacivert.. biraz karışabilirdi belki ama yok, beyaza yakın onlar.. bizimki çok koyu..
    diyorum ya herifler sahaya bir çıktı.. space jam ı izlediniz mi bilmiyorum..ilk izlediğim
    animasyonlardan biridir, kitabı da vardı resimli *
    aha işte aynen o space jam gibi olduk aq..beyler.. adamların takımda 1.90 ın altında adam yok..e
    aq niye şaşırıyorum ki? olması gereken o zaten? lan bizim pivot kadar gard... adam beni
    savunacak, boyu 1.90 küsür, kilo artık yüz küsür mü ne... bir de sizeliler..bir de sizeliler.. sıçtık
    yani..o bütüüün morall motivee alayı buharlaştı daha adamları görür görmez..
    heriflerin takım boy ortalaması 1.95 filan en az..bizim en uzun adamımız o kadar değil...
    neyse maç başladı..ama biz olayın farkındayız..bir kere kesinlikle dış şut atamayız bu adamlara,
    bloğu koydular mı parkeye sinek gibi yapıştırırlar...
    pota altında emirle ikili oyun oynayamayız.. adamların 4 ve 5 numarası +2 metre... ,,
    tek çıkar yol var beyler..tek bir çıkar yol.. içeri bol bol penetre edicez.. faul alıcaz.. adamlar zaten
    dokundu mu uçarız muhtemelen, o açıdan pek problem olmaz, hakem var ama tırt.. bizim
    uçtuğumuzu görünce basacak faulü, basacak faulü..biz de gibicez serbest atışlarla...
    ···
  14. 514.
    +2
    savunmadaysa, biraz daha kontrollü, ama agresifliğe devam.. zira karşımızda artık nispeten
    boyumuza göre rakipler var..
    son periyot, rakibin top kaybı üzerine, benim 3 lük isabetimle başladı..
    adamlar tempoyu arttırma çabasında, çünkü bizim kondisyonumuz onlar kadar iyi değil ve
    zütümüzü de yırtmışız hali hazırda.. yorulduk zaten...
    aldıklarını atıyorlar, aldıklarını atıyorlar.. koç kenardan yırtınıyor, nafile... kızdılar... ve vurup
    geçmek istiyorlar... ancak şans yanımızda..
    ard arda setlerde, bir kaç hücum sonunda ard arda 2 üçlük, bir de üçlüğe faulden 3 de 2
    sokuyorum..8 sayı...
    emirden orta mesafe şutlar... 6 sayı...
    serhat son nefesiyle deliyor..bir 6 sayı filan da ondan...
    kerim, 4 ledi çıktı aq senin..
    ve nihayetinde son 2 dakikaya, inanılmaz bir efor, rakibin sinirinin bozulması ve şansımızın da
    yardımıyla 58-50 önde giriyoruz..
    şunu da belirteyim.. beyler,
    ya biz harbiden iyiyiz, ya da adamları fazla büyütmüşüz..her ne kadar dıvayt havırtları olmasa da,
    ve biz zütümüzü parçalamış olsak da, yenilmeyecek bir takım değiller...
    son iki dakikada, sadece 2 sayı isabetlerine karşılık 6 sı benden 10 sayıyla karşılık verince,
    aha buraya yazıyorum: tam tdıbına 16 sayı farkla 68-52 kazandık...
    okulun medar-ı iftiharı, beden eğitimi ve spor akademisinin yıldızlı kadrosunu o gün orada
    kapalıya gömerken, gözümün önünden akan kareler, bizim dekanın zıplayıp kimyacı ile çak
    yapışı.. benim serhatı sırtıma alıp sahayı turlamam... rakip koçun bizim bedenciyi tebrik edişi
    (sanki bir tak yedi amk)... bütün takım altta kalanın canı çıksın yapışımız... ve daha peek çok
    bulanık resim, bolca uğultu
    ···
  15. 515.
    +2
    takip eden panpalar,iyi geceler , bu gece programım var o yüzden ancak sabaha karşı 3-4 civarı
    bir kaç part atabilirim eğer çok yorgun olmazsam.
    görüşmek üzere *
    selamlar panpalar..
    eve yeni geldim, ulan yazan benim, ben de bağımlı olmuşum işe bak *
    15 dakikaya başlıyorum..bir kaç part atarız
    tekrar iyi geceler arkadaşlar
    http://fizy.com/tr#s/16pyq4
    yazdığınız yorumları okudum, korktuğum başıma gelmeye başladı desem yeridir..ama dediğim
    gibi, ben daha bu hikayenin başlığında söylemem gerekeni söylemiştim,
    bu bir peri masalı değil,
    bir sevda masalı da değil..
    bir aşk hikayesi hiç değil..
    ha, hepsinden var mı? var..zaten sorun da o..hiç bir şeyin tam olmayışı..ve bunun ruh sağlımın
    üzerinde bıraktığı ağır etkiler, yarattığı değişimler. duygusal olmak zor iş vesselam..dünyanın en
    bin, en gaddar, en şerefsiz, en adi adamı olabilirsiniz..bunun için o şekilde doğmanız da
    gerekmez.
    bitiş noktasına vardığınızda, mutlak kötülüğe ulaştığınızda,sizi, o şekilde doğanlardan ayıran tek
    özellik, tek farkınız,
    duygularınız olacaktır…
    gün içinde her haltı yiyen, bin bir türlü bedduayı duyan ama umursamayan o demirden
    adam..gece olup yatağında kendisiyle baş başa kalınca, nasıl da eğilip büküldüğünü, kor gibi
    yandığını sadece kendisi bilecek, kendine ve kaderine lanet edecek, ama ne olursa olsun, yeni
    güne yeni hinliklerin peşinde, yeni hainliklerin izinde başlayacaktır.
    ···
  16. 516.
    +2
    ve o cici kız, muhtemelen hayatının aşkı olarak gördüğü adam için, bildiği bütün doğruları
    unutmaya çalışmış, bütün yasaklarını çiğnemiş, bütün duvarlarını yıkmıştı..
    ne için? neden?... benim yüzümden..
    sanmıştı ki, “eğer ben dişiliğimi konuşturursam, bir şekilde bu adamı eskisi gibi kendime
    bağlarım…hoşuna gidecektir yaptıklarım”
    oysa benim için pek az şey eskisi gibi olabilirdi artık..kağıt kesiğini bilir misiniz beyler? kağıt
    kesiği..
    önce fark etmezsiniz bile..kağıt bu yahu? ama bir anca, sanki jilet yemiş gibi derinden, yoğun bir
    sızlama eşliğinde duyulur acısı..o parmağınızı artık kullanamaz hale gelirsiniz bir
    süreliğine..dersiniz ki, “bıçak yarası olsa bu kadar acıtmaz be..ne kağıtmış..”
    ve işte benim de kağıt kegibleriyle dolu kalbim, artık kullanılamaz halde, kan kusuyordu
    etrafına…yara bantları işe yaramadı..dikişler tutmadı..ne yaptıysam olmadı..
    peki tüm bunları yapan kişiye, o lanetli kadına karşı içimde bir sevgi kaldı mı?
    kalmadı..
    ama o gün bile..hatta..abartmak istemiyorum beyler ama şimdi bile, ayşen..”dön”
    dese…”tsigalko..yalnız seni istiyorum ben artık “ dese…
    kolayca reddedebilir miyim?
    bilmiyorum..
    reddedebilir miyim?
    bilmiyorum..
    ya mine? o ince, kültürlü, cici kız mine..o düşünceli kız mine? o sevgi dolu, aşktan gözünü
    karartmış, kendi olmaktan çıkmış mine?... ona ne olacaktı beyler?bütün bunları haketmeyen, o
    masum papatyaya ne olacaktı? ne çıkacaktı çiçek falı?
    http://fizy.com/tr#s/20js24
    ···
  17. 517.
    +2
    çok karmaşık işler be aq..çok ağır hisler..duygularım bulamaç gibi..şimdi, nispeten sağlıklı kafayla
    düşünüyorum da, ulan harbiden ağır ruh hastasıymışım ben..vallahi bak..öyle böyle değil, bildiğin
    tımarhanelik..ve siz de yaklaşık 1400 sayfadır aslında kafayı yemiş bir adamın (ya da yavaş
    yavaş yemeye başlamış bir adamın diyelim) anılarını okuyorsunuz..
    kurtulmamız lazım..ayağımıza bağlı tüm prangalardan..sırtımızdaki tüm
    ağırlıklardan..kurtulmamız lazım beyler..zinciri ellerimizle
    koparmamız lazım..
    koparır mıyız dersiniz?
    http://fizy.com/tr#s/1ua9yw
    …aynı lanetli isim…yine mi ulan…sayarak mı verdiler sizi bana? şaka mı bu? kameralar nerede
    ulan? bana fark ettirmeden gibilmişliğime kıs kıs gülenler nerde??
    yorgunluk, aşırı duygular ve az önce yaşadığım şok üst üste gelince, düşecek gibi
    oldum..harbiden de salon ayaklarımın altında dönüyor resmen..körüklü otobüsün ortasındaki
    yuvarlağın üzerinde dengede durmaya çalışan yolcular gibiyim..
    kız, eli havada bir şekilde bekliyor..bir kaç saniye ben öyle sipastik gibi kalınca, kaşlarını kaldırıp
    tedirgin bir havayla sordu,
    “bir sorun mu var?”
    evet var..tanışmak üzere olduğun adam, tanışmayı istediğin adam pek normal biri
    sayılmaz..sorun bu..
    “yo..yok..” dedim..”ayşen…benim çok sevdiğim ve yakın zamanda kaybettiğim bir arkadaşımın
    adı..onu hatırladım..kusura bakma..”
    az önce gerilen yüzü aniden yumuşadı tanrıçanın..mahzun bir ifadeyle gülümsemeye çalıştı..
    “yaa..başın sağolsun..üzüldüm, şanssız bir tesadüf oldu desene..”
    “sorun değil” dedim cool konuşmaya çalışarak..elimi ben uzattım bu sefer..”tsigalko”
    yeniden ışıl ışıl gülümsemesini takınıp sıktı elimi..büyük elleri var..
    ···
  18. 518.
    +2
    o ara yanındaki kız, biraz da ortamı yumuşatmak istedi herhalde, bilerek patavatsızlık yaptı, hani
    sanki “hoop ben de varım burada yani” dercesine;
    “ben de merve bu aradaaa” diye lafa daldı sırıtarak.. ortam yeniden biraz kendini toparladı..o ara
    tuna yanımdan geçerken hafifçe omzuma vurup “kankaa hasta olucan bak ;)” diye ima yaptı, hani
    şu erkeklerin, kızla konuşan arkadaşlarına her zaman yaptığı türden ima-binlik *
    gülerek önüme döndüm, kızlar da gülüyorlar tip tip yine.. ortam iyice ısınmış..ben o ara 3-5 cümle
    daha ettik ama hatırlamıyorum.. konuşma bir noktaya geldi, e artık benim de bir hamle yapmam
    gerekiyor,
    şöyle ki, normal bir erkeğin, orada bütün salonun önünde ayağına kadar gelmiş hatunları artık bir
    şekilde davet mavet etmesi gerekiyor..
    ama ben sevgilisi olan bir erkeğim?
    ama erkeğim demi sonuçta? yani, çüküm var, genelde onun tarafından yönetiliyorum.. ılık zütlere
    karşı sempatim yok.. evet..sanırım ben bir erkeğim.. sevgilimin olması ise,
    o kadar da önemli değil sanırım…..
    ne diyordum..hah.. konuşma tıkandı, kızlar, özellikle tanrıça, artık benden bir şeyler duymak ister
    gibi gözlerini kocaman açmış, yüzlerinde gülen bir ifade ile bekliyorlar..
    “ee..çıkışta, işiniz yoksa bir şeyler içelim mi?” dedim utangaç-sıkkın bir hava katmaya çalışarak
    tavırlarıma,
    dünden razılar,
    “oluuuur” dediler yine kıkırdayarak..
    olur..
    soyunma odasına girdim.. bizimkilerden bazıları tip tip bakıyorlar, olcay,
    “dostum.. iyisin?” dedi gülerek..
    “iyiyiz ya” dedim anlamamazlıktan gelerek..”hepimiz harikaydık”
    başka bir şey konuşulmadı, odadan erken ayrılanlarla selamlaştık…
    sonra ben de çıktım, bir tek serhat yavşağıyla selamlaşmadım.. tamam az önce kucak kucağa
    olabilirdik ama o atmosfer ayrı.. yoksa sivilde, benden özür dilemeden hayatta yüzüne bile
    bakmam.. amın oğlu..sen benim kız arkadaşım hakkında nasıl öyle konuşursun laga lugalı..
    ···
  19. 519.
    +2
    neyse biz böyle konuşa konuşa geldik kantine..ama bir yandan da mine aklımda..suçluluk
    var…vicdan azabı var…korku var…heyecan da var…var oğlu var..daha kızlarla yolda yürürken
    bile gibim kalkmış, eşofmanı zorluyor..hey allahım..
    oturduk, kola aldık içiyoruz, bu ayşen kolunu masaya dayadı, öyle beni izliyor, ben devamlı
    konuşuyorum aq..ne geveze adamım..sonra bu konuştu..öbür kız arada konuları filan
    dallandırıyor sadece..tam yancı…yarım saat filan oldu..kolayı da içince, benim iyice çişim geldi,
    gib de kalkık..dedim “kızlar ben bi lavobo (kibar) yapayım”
    gittim, işedim, bir an asılmayı düşündüm ama böyle umumi yerlerde asılırken şanssız tesadüflerle
    yakalanan insanlara dair şehir
    efsaneleri aklıma gelince vazgeçtim…gerek yok fazla maceraya…
    masaya döndüm, bir baktım merve (yancı) gitmiş..
    “ne oldu?”
    “ya bir arkadaşıyla buluşucaktı o, söz vermiş, biz öyle takılınca unuttu” deyip güldü, ben de,yarı
    şaka
    “ee adamın aklını başından alırım ben” deyip sırıttım..bu da devamlı gülüyor zaten,
    “dıbına koyayım” desem gene güler..
    velhasıl kelam..biz yeni ayşen le (ayşen two) masada baş başa kalmıştık beyler…
    son partımız olsun
    http://fizy.com/tr#s/1d7av2
    bir saat daha oturduk sanırım..kızla baya baya konuşuyoruz yani..benim de kendime güvenim
    gelmiş, bir de aldatma pgibolojisi var, iyiden iyiye zıvanadan çıkmışım..yani kendimi tanımasam
    “kim lan bu amk artizi” diyecem..
    ama o an içimden tek dediğim şey “ne diyorum lan ben salak salak” dan ibaret..
    bir de kız harbiden çok güzelmiş be beyler..yolda yürürken, bir ara resmen kendimi ezik hissettim
    lan..hayır zaten eziğim de..bir farklı ezik hissettim…bir an kendimi “kıza bak, yanındaki hıyar bak”
    cümlesine konu olan o hıyarlar gibi hissettim..
    hıyar olduğum doğruydu evet ama..farklı cins…
    ···
  20. 520.
    +2
    çıkışta birbirimizin telefon numaralarını aldık, birbirimizin kollarını tutarak arkadaş öpüşmesi
    yaptık..
    kızı da bilmem ne binasının önüne kadar zütürdüm bıraktım.. neydi şimdi yalan söylemiyim..
    nihayet yine kendi kendime kalabilmiştim…öteki ben, bu duruma çok sevindi, zira ağzıma sıçmak
    için hazır bekliyordu..
    umursamamaya çalıştım..ama tanrıça yanımdan ayrılıp ben de gerçek dünyaya döndüğümde,
    artık düşünmem gereken bazı şeylerin olduğu apaçıktı..
    kafamda filler gibişe dursun..ben bir minibüs yolculuğunun ardından yurduma varmıştım…
    .
    .
    maçtan 2-3 gün sonra mineyle buluştuk.. yurdun önünden almana gerek yok, çarşıda buluşalım
    demişti..
    başka bir kafeye gittik o akşam..o zütürdü bu sefer,
    oturduk, karşılıklı? (tuhaf..)
    önce normal konuşurken birden abuk subuk konulara gelmeye başladık.. bunun gözleri farklı
    bakıyor.. beyler..sanırım yolun sonuna geldim..
    bu akşam.. başından beri yaptığı farklı davranışlarının sebebi bu olsa gerek…ağzında bir bakla
    var…oldukça büyük bir bakla…bana kendimi berbat hissettiren bir bakla…
    oysa ki, ayrılacak biri varsa, bu ben olurum diye düşüyordum…hah.. züte bak.. havanı gibsinler…e
    tabi, ilişkinin kontrolü bizde ya güya.. artisiz bide…havamız yerinde..al sana aq..züt gibi bıraksın
    seni de gör…
    bu türlüsünü hiç düşünmemiştim beyler.. doğruya doğru…”eğer ilk kurşun ondan gelirse ne tak
    yerim lan” diye hiç kendime sormamıştım..
    sorsam bile bir cevabı olmazdı muhtemelen…
    bir an sonra muhabbet iyice içinden çıkılmaz bir hal alınca ben patladım,
    “mine, hayırdır ya, ne yapmaya çalışıyorsun? bir acayiplik var sende bu akşam ama hayrolsun!”
    deyip gibilme öncesi son tribi atmış oldum..bu, ilişkimizin son tribi olabilirdi..
    biraz yüzüme baktı…sustu…suskun kadın; zor kadın, tehlikeli kadındı..
    ···