-
126.
+5saf eleman tv ye dönük koltukta iki hatunun arasında, muhabbet ediyorlar, ceren de öbür koltuğa
yanlamasına uzanmış..
ben de gelince onun koltuğun önündeki minderlerden birine attım kendimi, muhabbet filan.. ortam
güzel, ev sıcakmış katalitik var salonda 2 tane, evde 3 tane katalitik varmış toplam amk
zenginlerine bak..(biri de gece çiftimizin gibişeceği odada olsa gerek)
neyse, öyle biraz zaman geçirdikten sonra tv yi açtık,
amk yerinde dışardan dahil olan bir tek benim, yani grubu en az tanıyan. sade cerenle
konuşuyorum, biraz çekingenlik oldu tabi öyle tanımadığım ev mev..
kızlar gittiller servise başladılar, içecekler, yiyecekler, alayı odanın ortasına toplanmaya başladı,
herkes minderlere indi. o ara diğer iki sapla da biraz daha muhabbet şansım oldu, üç beş espri
yaptık gibiklere, bozuntuya vermeyip güldüler *
nihayetinde biralar açılmış, çerezler dökülmüş, bol kahkahalı muhabbetler başlamıştı, tabi orada
bulunan erkekler olarak bizim 1. görevimiz espirili cümleler ve anılarla kızları güldürüp
eğlendirmek (aq). ama pek de şikayetçi sayılmam, zira ortam kaynaştı bu sayede, evin diğer
kızıyla da tanıştık, sıradan bir tip. yalnız o paçoz hatun beni pek sevmedi gibi hissettim, özellikle
de üzerinden bir kaç tane hafif şiddette taşak çevirince içten içe baya gıcık oldu bile diyebilirim.
ceren huursu da tam tersi, ulan arkadaşınla taşak geçiyorum, sen benden çok eğleniyor
gülüyorsun * -
127.
+5he beraberce geriye saydık.. sıfırı da söyledikten sonra yalandan huuuu wuuuu filan yapıp gene
el çırptık aq kafalar bir dünya zaten, o ara ceren uzandı öptü beni,
"yeni yıla nasıl girersen öyle geçermiş derler canımmm" deyip pis pis sırıttı.
ben de salak salak gülmekle yetindim.. içimdeyse o demlenmiş halime rağmen onlarca duygu
adeta çarpışmakta.. kıran kırana birbirlerini yok etmeye uğraşmakta..
5-10 dakka sonra çift,
"biz yatmaya gidiyoruz" deyip kayboldular..hee evet yatmaya gidiyonuz...
http://fizy.com/tr#s/1ahc3l
saatler gece yarısına yaklaşırken, biz artık cerenle neredeyse kucak kucağayız, yalnız benim
aklımda pislik yapmak yok, ha o bir şey yapacak olursa, eyvallah, iştirak ederiz, ama erekte
olmuş gibime rağmen yine de fazla abartılı düşünmemeye çalışıyorum.
o ara öbür çocuk artık gitse iyi olacağını söyledi, kızlar şaşırdılar filan, aa maa yapıyorlar..ama
diyorum ya çocuk bebe aq, bir de içirdim rakıları makıları, iyice yamuldu, dedim "evini yurdunu
bulabilcen mi bari, biz zütürelim istersen?" bu,
"yok aga sağolun ya bulurum" filan diyor..lan ne saf adamlar var ya, adamla taşak geçiyorum
kızlar kıkırdıyor ama mal onu bile anlamıyor..
iyi tamam madem hadi iyi seneler filan dedik postaladık bunu, saat 1 e yaklaşıyor,
öbür hatunu bir daha kontrol ettik "öldü mü lan yoksa?" diye, yok, ama bildiğin bayılmış
aq..manda gibi yatıyor koltukta.. -
128.
+5duşun altında şampuana, jel e abanırken, bir yandan da ayılmaya çalışıyorum ama nafile.. çıkınca
yatacak bir yer bulup acile şartelleri indirmem lazım..bu günü sindirmem kolay olmayacak..
beyler size şunu söylemeliyim,
insanlar aldatılınca, kırılınca, yenilince, ya da ne bileyim buna benzer bir şeyler olduğunda,
her zaman ama her zaman, kendini bazen fiziksel, bazen de duygusal anlamda (bazen her iki
anlamda birden) geliştirme, güçlendirme hevesine kapılıveriyor.. ama gerçek şu ki, bu olay öyle
filmlerdeki gibi, arkanızda eye of the tiger çalarken rocky gibi çimento kovaları taşımak gibi
olmuyor,
arkada hareketli bir müzik eşliğinde, kalbinizi kıranlardan öç almak için, bir andan ayna karşısında
mükemmel insana dönüşemiyorsunuz, ortalığı gibip atarak, onu kıskandıramıyor ve sonunda da
onu pişman edemiyorsunuz..
onlar sadece filmlerde oluyor, buna emin olun.. öyle "ben değişiyorum abi"..ya da " ben değiştim!
yaşasın yeni kral" demekle olmuyor bu iş,
bir insanın gerçekten değişebilmesi, hele ki olduğundan, yaradılışından çok daha farklı bir
klasmana geçmesi, yıllarını alabilir ve tüm bunlara rağmen bu dönüşümü tam olarak
gerçekleştiremeyerek, iki arada bir derede, ruhu ve bedeni demoralize huurlar gibi ta orta yerde
bir yerlerde kalabilir.
benim durumunun da böyle olmasından korkuyordum..
biriniz yazmıştı o büyülü cümleyi, o yazmasa, şimdi ilk ben yazıyor olacaktım,
evet.."bin olunmaz, doğulur"du malesef.. hayatın acı gerçeklerinin bir başka örneği daha.. -
129.
+5neyse sıcak bir veda eşliğinde bu kızları da yurda geçirdik, ben nilayla sarıldım, o ara okan ın da
ceylinle "kibar teyze öpüşmesi" modunda olduğu da gözümden kaçmadı *
kızların hepsi yurduna girdiğinde, biz gene kankamla, karanlık ve soğuk sokaklarda başbaşa
kalmış, oradan yaklaşık 15 dakika uzaklıktaki yurdumuza doğru yürümeye başlamıştık..
gecemizin son şarkısı ve son partı,
http://fizy.com/tr#s/16w1o9
yurda yürürken okan la biraz, "nispeten daha özel" konuşma fırsatımız oldu, biz yurtta filan da
devamlı beraberiz ama etraf kalabalıkken her şey konuşulmuyor malum.
ondan önce davranıp, o mine konusunu açmadan ben ceylin konusunu açtım,
"biraderimm? ne işş?" diye gırgırlı bir giriş yaptım,
bu yok mok dedi, "oğlum, kız güzel sonuçta aq, herkes nasıl hissediyorsa ben de aynı
hissediyorum yani, güzel kızı herkes beğenir" deyip geçiştirdi. ben "yoo ben senle aynı düşünmüyorum mesela" deyip gülerek sıkıştırmaya çalıştım ama kendi
kazdığım kuyuya düşmüştüm,
"evet kanka belli o zaten, ne iş bu sarı kız?"
sarı kız deyince aklımıza inek geldi aq yattık yerlere gene gülmekten..lan bu adamlayken hep
böyleydik işte, sanki içmeden sarhoş, çakırkeyf gibiydik..muhabbetlerimiz öyle akıcı, öyle gırgır,
öyle içtendi..hele bir de içerken ki muhabbeti düşünün beyler *
yalan söylemedim,
"hoş kız abi" dedim.."hoş, iyi..ama yok yani..benden tövbe o işlere biliyorsun..ben takılırım, olursa
gezer dolaşırız..ama yok yani..bitti o işler..aynı kazığa iki defa oturamam ben..daha ilkinin bile
tam olarak kıçımdan çıktığına emin değilim.."
gene ciddileşmişti muhabbet..
-"bir şekilde geride bırakmak zorundasın be kanka, yani biri öyle diye, bütün kızlar öyle olacak
değil ya? belki bu senin kendini kurtarman için verilmiş bir şanstır sana?"
-"abi aynı riski bir daha alamam ben..diyorum ya, takılırım işte..bağlanmak yok..zaten sadece bir
hoşlantı, bir beğeni var yani, hani şu senin ceyline olan cinsinden * "
gene güldük biz, bu enseme bastı tokadı filan.. -
130.
+5düşerken tutunabileceğim bir dal, zifiride önümü aydınlatan bir fener gibi bir anda, hiç
beklemediğim şekilde karşıma çıkan bu uçarı kızla, gerçekten de bir şey yaşayabilir miydik?
ben böyle düşüne durayım, beynimin içinden tatlı hayallerimi bölen, itiraz dolu uğultular yükseldi...
"sen kaybedensin oğlum istenmeyensin..
tam gene kaotik düşüncelerin ağına dolanmak üzereydim ki telefonumun titreyişi beni o kötücül
anıların arasından çekip kurtardı,
"iyi geceler * . daha yeni bitti, sınavlar öncesi epey eğlendik bu gece * ) . sen yaptın?"
hımm..
ilk mesajlaşma için fazla iyimser ve coşkulu.. tıpkı yüz yüzeyken olduğu gibi... acaba, herkese
karşı mı böyle?
ben de fazla iyimser davranıp, "iyi ya napayım, seni düşündüm" yazabilirdim ama henüz o level e
gelmedim beyler.. daha az önce re-spawn olmuşum zaten, elimde su tabancasıyla gezer gibiyim..
"iyi olmuş ya, ben de kutluyorum arkadaşınızın yeni yaşını * . bizde çıkar çıkar çıkmaz yurda
geldik, biraz oturduk, geceyi kritik ettik filan * (burada bir yavşama var dikkatinizi çekerim) o
zamanlar elimden gelen en iyisi buydu beyler . şimdi de ne yapsak da şu hafta sonu geçmese
diyoruz * "
bu mesajı yolladım,
yollar yollamaz da pişman oldum..lan, -
131.
+5fazla gelmişti beyler.. yüzümün kızardığını hissettim, dalgınlıktan ta sınıfın ortasında görmüştüm
onları ve eğer şimdi dönüp gidersem, resmen "bravo elinize sağlık, beni öyle bir gibtiniz ki
zütümden, bakın hala oturamıyorum" demek gibi olacaktı..
zaten yeterince kazanmışlardı..bir kez daha kazanmalarına izin veremezdim..
bir-iki saniye kala kaldım öyle stun yemiş hero gibi, ne yapacağıma zorlukla karar verebilmiş ve
duvar kenarında, en arka sıralardan birine gömülmeyi düşünüyordum ki, kafamı o tarafa çevirir
çevirmez bu kez de önceden beraber oturduğumuz sırada gözlerini bana dikmiş sinsi sinsi
gülümsemekte olan ebruyu gördüm..
beyler bildiğiniz ambale olmuştum..az önce gözümün önünde sömürülmekte olan ayşenin
dudakları.. üstüne ebru nun manidar, ince ve canımı acıtmak için var gücüyle saldıran bakışları..
sanki, "ne oldu bak, gördün mü? sevdin de ne oldu, çatır çatır zütürüyor şimdi bir başkası" der
gibiydi.. nefret dolu diyemem, çünkü zaten benden hoşlandığına dair %90 olan düşüncelerim o
bakışlarla %100 e vurmuştu.. olsa olsa.. kızgınlık.. evet evet, kızgınlık ve başa kakarcasına
bakışlar..
alay edercesine.. pişman oldun mu? dercesine..
aldığım tüm bu ruhsal darbelerin ardından, her şeye rağmen gözümü karartıp, başkası tarafından
oynatılan bir kuklaymışcasına, sabit ve sert hareketlerle duvar kenarının en arka sırasına varmayı
başardım..
en büyük sıkıntımın uykusuzluk olduğu o çarşamba sabahı, başka türlü duyguların, hesapsızca
ağzıma sıçması epi topu 10 saniye sürmüştü.. fazla değil..
gözlerimin yaşardığını hissetmiştim, -
132.
+5evet beyler,
sevgilisi olmayan,
pozitif, hoş, eğlenceli bir kız..böylelerini zaten fazla boş bırakmazlardı ki işte tam bu noktada da o
boşluğu dolduracak olan eleman ben olacaktım. kendi kendime her ne pahasına olursa olsun işin
peşinde gitme sözü vermiş olsam da, insan pgibolojisi neticesinde, birazcık zütü sağlama almak
istemiştim. bu konuşmanın sebebi de oydu zaten..eğer benden hiç bahsetmemiş, hiç lafım
geçmemiş olsaydı işim zor olacak demekti.
ama dedim ya, içerdeki zorunlu ajanım nilay * bana gereken tüyoları uçurmuştu bile,
tam masadan kalkarken öldürücü soruyu da sordum,
-"nilay..ne diyorsun?"
önce anlamamazlıktan gelmeye çalıştı..ama sonra pis pis gülmeme dayanamayım,
"olabilir..diyorum ;)" deyip, ebeveyn misali "aah bu gençlerrr" moduyla kafasını salladı.
.
.
arkadaşlar, şunu da söyleyeyim..kızlar böyle şeyleri bizim tahmin ettiğimizden çok daha fazla ve
detaylı konuşuyorlar emin olun.
ben inanıyorum ki o gece nilay, tıpkı mine yi bana döşediği gibi, ona da beni işlemişti, bütün
olumlu özelliklerimi ve "gözde bekar"lık modumu da üzerine eklediyse *, bu iş içten içe, pozitif
yönde epey ilerlemiş demekti.
şimdi görev sırası yeniden bendeydi, akşama, bu sefer saçmalamadan, güzelce ve doğrudan
amaca yönelik bir mesajlaşma gerçekleştirmeliydim.
kafamda bu senaryoları tasarlaya tasarlaya yurda vardım..gene o ölü toprağından sıyrılır gibi
olmayı başarmıştım..
arkadaşlar son partımız,
bu gece gene iyi yazdım diye düşünüyorum,
şu güzel parçayla veda edeyim
http://fizy.com/tr#s/18x6xn
akşamı zorla geçirdim,
bir an önce gece olsa da ben de harekata başlasam diye içim içimi yiyor, sanki her daim çişim
varmış gibi,
tabi okan, tolga filan farkettiler ama adamlar da alıştı artık benim bu acayip hallerime, allahtan
elimi kolumu yatağa bağlamıyorlardı "amk deli bu" diye..
gece 10 gibi ilk mesajımı çaktım,
"selam, nasıl gidiyor sınavlar?"
-"selam * iyi bakalım ya, benim takvim biraz daha yoğun malum alttan dersler de var 2-3 tane * " -
133.
+5görüşmek üzere. yorumlarınızı ekgib etmeyin ;)
arkadaşlar bu gece aşırı yorgun hissettiğim için yazamayacağım yine,ama yarın akşam bütün
haftanın acısını çıkarmayı düşünüyorum.
bütün haftaya bedel bir gece olabilir, takip edenler çekirdeğini, birasını çerezini alsın gelsin *
zira ben öyle yapacağım, bakalım kafam güzelken neler kaçıracağım ağzımdan ;)
iyi geceler, sevgiler hepinize.
iyi geceler arkadaşlar,
az önce geldim eve, en geç bir saate başlayacağım.
bu gece sabahı ederiz, nevaleler hazırdır umarım *
şarkımızla başlayalım,
http://fizy.com/tr#s/1ne1ws
..cuma günü, haftanın son sınavından çıkmış, yurda varmıştım. nedeni bilinmez bir heyecan
duygusu, git gide içimi sarmaya başlamıştı beyler. her ne kadar yağmalanmış, yorulmuş ve
yıkılmış olsam da, belli daha yüz üstü yere kapaklanmamıştım. bu buluşma eğer hala beni
heyecanlandırabiliyorduysa, içimde aşka, sevgiye karşı hala bir parça inanç kalmış demekti..
cuma günü nilay la da konuştuk biraz, dedim böyle böyle, kızı davet ettim, cumartesi akşamı baş
başa (diye umuyorum lan artık!) şu hep beraber gittiğimiz bizim mekana zütüreceğim.
o da “iyi yapmışsın, bu işler fazla uzatmaya gelmez” demiş, beni yüreklendirmeye çalışmıştı.
aslında o ara ayşen mevzusu için anahtar olabilecek bir şeylerden bahsetmişti..bu işler fazla
uzatmaya gelmez..
yani acele etmek gerekir diyordu, daha tanışalı 1 hafta olmuş olan kızı dışarı çağırmakla iyi
yapmışsın diyordu…vay aq..
beyler lisede işler hiç böyle yürümezdi? ben 2 yıl boyunca arkadaş muhabbeti yaptığım hatunla
bile çıkmıştım..orda böyle 1 haftada 3-5 günde olayı bitirmeye çalışanlara “yarak kafaya bak” ya
da “amk görmemiş abazası” şeklinde hitaplarda bulunurduk biz -
134.
+5sonra da bu mesaj..ya hakikaten bu kadınlar doğuştan ayarı bozuk olarak geliyorlar dünyaya..
başka açıklaması yok.
bu tatsızlık biraz sinirimi bozsa da önümdeki güzel geceye konsatre olmuştum ve hiç bir şey beni
bundan alı koyamacaktı.
beyler bir de şu durumu biraz konuşmak istiyorum, hani şu, sapken hepten sap olma, ama bir
manita yapınca da sanki tüm kadınların aniden sizi ayartmaya çalışacak gibi hareketler yapması
olayı var ya..işte bu yüzde yüz test edilip kanıtlanmış bir gerçek.
eğer aklınız varsa ve sevgililerinizi gerçekten sevmiyorsanız, bu durumu kullanarak tarzan misali,
daldan dala, sonsuza kadar sıçrayabilirsiniz..
çünkü kadınlar, güzel erkekleri değil, güzel kadınlarla beraber olan erkekleri isterler..
onu çalmanın, onu ele geçirmenin, o zaferin tadı bambaşkadır onlar için..e tabi siz de gibişinize
bakarsınız, bir kaybınız olmaz yani..
ama diyorum ya, sapsanız, sapsınızdır.. forever alone
http://fizy.com/tr#s/1ah2i2
yemekten sonra çaydı maydı derken, saat 5 küsür olmuş hava kararmıştı.
dışarı çıktım, yavaş adımlarla kız yurduna doğru ilerliyorum. bu kızlar da özel yurtta kalıyorlar,
bizim sınıfın filan da çoğu orda. amk ayşeni fakirdi herhalde, neyse
saat altıya biraz daha varken yurdun önündeydim.
mineye mesaj attım, -
135.
+5ama hayır ben buna inanmazdım, bu kız ha? kimseyle çıkmayacak? hadi canım..
kızların klagib yalanlarından biri.. biraz kızmıştım içten içe, benim bunu yemeyeceğimi biliyor
olması lazımdı, ama sonra,
"sadece lisede nispeten uzun bir şey yaşadım, ama çocuktuk o zamanlar ya.."
sanki şimdi 30 unde bir kadınmış gibi konuşuyordu, öyle çıkmıştı sesi de. ve bu kez beni
inandırmıştı da...
beyler, eğer bir kız size "daha önce kimseyle çıkmadım" diyorsa, en az 5-6 kişiyle çıkmış
demektir (kezban değilse tabi).
ama bir kız size 1 kişiyle çıktım diyorsa, 1 kişiyle çıkmıştır..
çünkü birinde, "ben bişey yapmadım ya, benim haberim yok" diyen.. yalancı bir gönül suçlusu,
öbüründe ise yaşadıklarını kabullenmiş cesur bir kadının sözleri vardır..
.
.
"neden?" dedim şaşırarak, "sen mi istemedin?" dolaylı olarak güzel olduğunu hissettirmiştim yine,
ana böyle şeylere pek kafa yoran, hesapçı bir kız değildi o..
"bilmem, diyorum ya, pek beceremem yani.. oldu bazı şeyler ama olmadı da..zaten ben de
istemedim. koluna takılacak biri olmadan da yaşayabilir insan * " -
136.
+5bir mesaj attım buna,
"insan sevdiklerinin kıymetini bilmeli.. vakit varken.. hala vakit varken ona, onu ne kadar sevdiğini
söylemeli bence. ama biz yapamıyoruz bunları mine, sen yapabiliyor musun? sen de
yapamıyorsun.. insanlar çok tuhaflar. aşk, sevgi, sanki yasaklı bir kelime gibi, sanki ayıp gibi..
hayır, asıl ayıp olan, günah olan, yanlış olan şeyleri o kadar kolay söyleyebiliyoruz ki..mesela çok
kolay bağırıp çağırabiliyoruz birbirimize, küfredebiliyoruz, iftira edebiliyoruz, beddua edebiliyoruz.
hemde bağıra çağıra, göğsümüzü gere gere,
şimdi söylesene bana mine? hangisi ayıp? ağzına geleni söyleyip insanların kalplerini ve ruhlarını
yağmalarken hiç ama hiç çekinmezken, gırtlağımız yırtarcasına bağırırken, dünyanın belki de en
güzel duygusu olan sevgiyi söylemeye sıra gelince neden susup kalıyoruz?"
bu,
"haklısın, sonra kaybedince, elimizden yitip gidince anlıyoruz yaptığımız hatayı. sanki her zaman
yanımızda olacaklarmış gibi, kendimizi kasıyoruz, ufacık bir sevgi sözcüğünü bile çok görüyoruz,
hayatımızın anlamı olan insanlara. onlar nasılsa farkındadır diye avutuyoruz kendimizi, ama bir
kez olsun, acaba bizim ağzımızdan duymak istemezler mi? bu duygularımızın gerçekliğini diye
sormuyoruz kendimize.
bence insanlar henüz ellerinde sevgileri ve sevebilecekleri şeyler varken, onlara sıkı sıkıya
tutunmalı."
top bana atılmıştı, sonra ben, konuyu biraz daha ikimize indirgeyip neredeyse kızı suçlama
noktasına geldim, ne cesaretle bu kadar üstüne gidiyorum hayret.. valla şimdi olsa yapamam. kız
orda "sen ne diyon lan amın oğlu" dese, cevap veremem yani..ama demek ki o ışığı almış
olmalıyım ki böyle bastırıyorum -
137.
+5az önce aldığım ve muhtemelen halen bile, hayatımda aldığım en güzel mesaj olan satırları
okurken, gözlerim mutluluktan ve duygusal yoğunluktan yaşarmıştı.. utandığımı hissettim..bu kıza,
bütün bu satırları benim için yazabilecek kadar derin ve sevgi dolu bu yüfe ruhlu insana, o şekilde
baskıcı davrandığım için utandım..
sonradan öğrendiğime göre sözler şarkı ya da şiir sözü gibi bir şeymiş, ama olsun, paylaştığı kişi
bendim..bu da adeta o sözleri benim için yazılmış gibi yapardı..
hafiften nemlenen gözlerim ve gülümsemekten yırtılmak üzere olan ağzımın eşliğinde, ben de bir
cevap yazmaya koyuldum..
işeyip geliyorum, banyoda düşmezsem tabi
"ben mükemmel bir insan sayılmam, çok iyi yaptığım çok az şey var.. hayatımı yaşamaksa
onlardan biri değil, değildi demeliyim aslında. çünkü hiç ummadığım anda, çölün ortasındaki bir
vaha, kışın ortasında ışıtan güneş, okyanusun ortasındaki bir liman gibi çıktın sen karşıma..ben
hayatı çok renkli bir insan da sayılmam.. sayılmazdım aslında. seni görene kadardı ruhumdaki
grileri hakimiyeti, sonra renklendim seninle,o kış gecesi, seni ilk gördüğüm gecede..
sarım, güneşim, saçların oldu.. mavim, gök yüzüm gözlerin..,soğuktan üşümüş yanakların, beni
yakan bir ateş, kırmızım oldu.. gülüşünse aydınlığım.. beyazım..
seninle anlam buldu gölgeler içindeki hayatım, ben mükemmel bir insan sayılmam, çok iyi
yaptığım çok az şey var..ve sevmek.. onlardan biri, seni sevmek..
seni seviyorum."
o gece, ilk kez birinin bana ait olduğunu hissettim,
birine ait bir adam olduğumu hissederek uyudum.
onu göreceğim günün hayaliyle uyudum..
salı günü sınav günü..
okan ın da bu dersten kaldığını biliyorum, ancak ne okulda, ne de sınavda göremedim. mesaj
attım, yine cevap yoktu.
sınav çıkışı iyice meraklanıp aradım, ilkinde açmadı, ısrarla bir kez daha aradım.. neden sonra
açtı telefonu nihayet,
"olum sen nerdesin lan? cinayet mi işledin aq?"
-"iyiyim kanka saol.." -
138.
+5"nereye gidelim?" diye sordum.
"gene nereleri rezervledin?" deyip güldü. utanmış taklidi yapıp gözlerimi kaçırdım..
"kalbimi rezervledim bu sefer"
birden yine, hem çok hoşuna gitmiş, hem de iltifatın klagibleşmişliğinin verdiği bayatlıkla dalga
geçmek istermiş gibi güldü,
"çok tatlısın canım yaa" deyip bana tosladı kendini, kocaman kocaman güldü.. güldük..
açıkcası aklımda bir plan yoktu bu sefer,
bana tüm kalbini açan bu kıza karşı, ben de içimden geldiği gibi doğal davranacaktım.. daha fazla
plan yok..
.
.
genelde çiftlerin takıldığı, küçük hoş bir kafeye zütürdüm onu,
inanılmaz sevimli bir mekan, tam ciciş yeri yani... güzel, orta yaşlı bir kadın ve iki kızı işletiyorlar,
mekanın her yerinden vıcık vıcık sevgi akıyor aq..
neyse geldik oturduk,
bu, buraya da ilk defa görüyormuş, resmen bayıldı, "buraya geliriz artık sık sık"
"geliriz, ama benim sana öğreteceğim daha çook yer var gibi görünüyor.. baksana sanki 2. sınıf
olan benim * "
-"aaa benim de var bildiğim güzel yerler canım.. ben sonraya saklıyorum, önce seninkileri
görelim, aradaki fark daha belli olsun :p"
inceden alaylı konuşmaları, beni tatlı tatlı kışkırtmaları.. küçük şakalar.. dokunuşlar.. bakışlar..
her şeyimizle, sanki daha dün değil de, yıllardır çıkıyormuş, sanki daha tanışalı bir kaç hafta değil
de yıllar olmuş gibiydik..
o yeni çiftlere özgü, kendini ispatlama çabaları ve soğuk duvarlar yoktu aramızda, her şey net,
her şey gerçekti *
bu mekanı süze dursun, hatunlardan biri menüyü getirdi.. -
139.
+5gecenin sonuna gelmiştik.. manevi anlamdan inanılmaz doyurucu, dünyada hala beni sevebilecek
insanların olduğunu tam anlamıyla anladığım, sevme yeteneğimin hala varolduğunun farkına
vardığım, yoğun.. duyguların havada birbiriyle çarpışıp kaynaşan mermiler gibi kaynaştığı, her
yönden huzur, mutluluk ve aşk dolu bir gece..
yo hayır.. kimseyle seviştiğim filan yoktu.. hatta öpüşmemiştim bile! sadece elimi tutup gözlerimin
içine bakması bile fazla gelmişti zaten.. hele bir de onların olduğunu düşünsenize.. düşer
bayılırdım herhalde..
yurduna zütürdüm, ayrılırken yanağıma bir öpücük kondurdu..tek, sade ama sadece sizi seven bir
insandan gelebilecek klasmanda bir öpücük.. kibar teyze tokuşmaları geride kalmıştı
anlayacağınız..
ben aşık aşık gülümsemekle yetindim.. düzgün ve ağır bir çocuk olmalıydım,o öpüşün ılıklığının
ardından, yanaklarına dudaklarına yapışmak için çırpınan dudaklarımı zapt etmem gerekiyordu..
"bitanem, varınca bana haber ver muhakkak"
"tamam canım"
gene kapıların ardında kaybolana kadar izledim onu..
ve belki de, bu şehre geldiğim ilk günden bu yana, yaptığım en huzurlu ve mutlu yürüyüşümü
yaptım yurda doğru..ne kafamın içinde sesler, ne kalbinim içinde izler kalmıştı artık.. mine nin
ışığı, aydıtlatmıştı tüm diğer karanlık noktaları.. yenilemiş, iyileştirmişti zehirlenmiş ruhumu..
yani, öyle olduğunu umuyordum..
yurda varınca mesaj attım, nilaydan da mesaj gelmiş "naptınız? naptınız?" gibisinden zıpır ve
heyecanlıca sorular içeren * ..
o ara masamda duran bir bileklik birden hayatın mine ile yaşadığım aşk dolu anlardan ibaret
olmadığını hatırlattı, -
140.
+5güzel işte, it gibi terleyeceğiz, at gibi koşacağız, içimizde ne kadar acı varsa terlerimizle beraber
akıtıp gibtir edeceğiz bünyemizden.
bu arada bizim çocuklardan serhat da basketçi, hatta kulüp kariyeri de var ancak ben okul
takımlarından başka bir yerde oynamadım, o yüzden yarı-prof diyebiliriz. necati biraz oynamış,
başka çocuklar da var.. öyle bir 4 e 4 ayarladık hemen, takılıcaz, diyorum ya maksat ter atmak.
ama ben de topa değmeyeli neredeyse 2 sene olmuş.. lise son da üniversite sınavlarından dolayı
ilgilenememiştim.
neyse,
bekir ve tunahan var bu çocukların arasında, tunahan biraz pokemon, ama kötü çocuk değilmiş
yani. bu isimlerle hikayenin ilerleyen bölümlerinde daha sık karşılaşabilirsiniz.
biraz öylesine ısındık, necati karşı takımda, serhat o takımın kaptanı havalarında..o ara benle
konuşmuyor aq..nedendir bilmem, ama gibimde de olmamıştı..
biraz şut mut takıldıktan sonra başladık beyler,
ben şutör gard olarak oynarım ama tek potada 4 e 4 oynuyoruz, gard mard cart curt birbirine
karışmış durumda, sallamasyon takılıyoruz.
"5 te ara verelim 10 da bitsin" dedi çocuklardan biri..o ne aq mahalle maçı mı yapıyon.. kimse bir
şey demeyince kabul edilmiş sayıldı tabi bu öneri.
biz başladık, tunahan ve bekir benim takımdalar, çocuklar fena oynamıyor, hatta tuna da baskete
aşina ama topu kullanmak genelde bana kalıyor, ben de direkt pas yapıyorum filan.. yani öyle
kendimi gösterme, yırtma gibi bir çabam kesinlikle yok ki öyle tiplere de ayrı tav olurum. adam gibi
oynayacaksın aq işte, gibe sürülmeyecek davada havan kime? -
141.
+5yorulduğumu çaktırmadan, gene aynı şekilde başladım oyuna, ilk yarıda serhat ın yaptığı
bencilliği, bu kez daha iyi bir isabet oranıyla (%100 beyler, yanlış olmasın ahaha) ben
yapmaktayım.
serhat gene karşımda, gene bir ikili mücadele, ve yine gelen yardım savunması.. bunlar herhalde
gene kendim zorlayacağım sandılar, ama o bir kere olur aq..pilim kritik seviyeye gelmiş bir anda..
baktım gene pota altı konya asfaltı gibi, gene bir bauns sallarsın iki hıyarın arasında, tuna bom
boş turnikeyi bıraktı.
4 pozisyonda, sıfır hatayla maçı berabere pozisyona getirmiştik.
sonraki bölümde 3 tane orta mesafe şut daha sokup takımıma katkı vermeyi başardım, tunahan
da kendi çabasıyla bir birebir bitirdi, öbür basketi takımdaki diğer çocuk atmıştı sanırım, adını
hatırlamıyorum zira lazım da değil zaten.
nihayetinde serhat binine (evet diretk olarak ona, çünkü takımıyla bir problemimiz yok yani * ) 4
sayı geriden gelip 10 a 7 koymuş oluyorduk.
benim son şutumun isabetinden sonra maç bitince hepimiz "uaaaarrgghhh" sesleriyle kendimizi
yerlere bıraktık, kenarda da epey millet toplamış ha, bizim sınıftan olsun, beden dersi olan başka
sınıflardan olsun.. şöyle en az 20-25 kişilik bir seyircimiz vardı laan. (gülmeyin muallakler biz kulüp
çocuğu değildik aq, 25 seyirci ne demek!)
nefes nefese herkes birbirini tebrik ediyor, bizim takım ince ince alaya alıyor, "olsun aga artık bir
dahakine" gibisinden.. öylesine yaptığımız maç, umduğumdan çok daha hararetli ve rekabetli
geçmişti. ama çok eğlendim beyler, öyle böyle değil, bir an için harbiden de bana elem veren ne
kadar şey varsa unutmuştum. işte spor böyle bir şey.. lütfen gençlerimizi spora yönlendirelim,
bilinçlendirelim *
maç bitimi, biz iyice yorulmuşuz artık daha fazla "beden" yapmak istemiyoruz, saha çıkışına
doğru yönelmiştim ki, karşıdan uzun boylu sayılabilecek, bonus kafa bir elemanın bana doğru
yaklaştığını gördüm, el kol yapıyor bir yandan.. geldi, -
142.
+5beyler öyleymiş ama.
"allaahh allaahhh" çekip güldüm kendi kendime.. yukarı yürümeye devam ettim. ebruya bak
sen.. bizim sümsük ufukla ha..
bu ufuk dediğim eleman, en başlarda sınıf erkeklerini tanımlarken tanıttığım "sessiz ve telepati
yoluyla iletişim kuran" tayfadan.. devamlı en arka sıralarda, bir uyku ve sersemlik halindeler..o
yüzden biz onlara aramızda "miskinler" deyip taşak geçerdik.. hatta ebru da buna katılırdı..e şimdi
ne alaka aq?
gerçi ufuk dediğim eleman yakışıklı sayılır, hafif kilolu, kalınca, sevimli suratlı bir eleman, gideri
vardır yani, beğenen olur..ama ebru? valla çok şaşırdım beyler.
binanın merdivenlerinin önüne çıkıp mineyi bekledim, 1-2 dakikaya yanında bir grupla göründü,
beni görünce hemen bulutların arasından fırlayan bir güneş gibi daha da bir parlayarak, el salladı,
hızlı adımlarla yanıma geldi. sarıldık, öpüştük *
gene klagib naber, iyidir, konuşmaları..o ara bunun grubu da merdivenlere ulaştı, "bak seni
bizimkilerle tanıştırayım" dedi. grup aniden gözlerini dikip bana yoğunlaşınca ben biraz gerildim,
aq bedenden çıkmışım, saçlar filan incin.. yani sevgilimin arkadaş grubuyla tanışmak için ne
derece uygun bir durumdayım emin değilim..
bir sürü bir sürü isimler saydı 6-7 kişi bunlar, aklımda bir tek elif diye bir kızın ki kaldı bu ilk ayak
üstü tanışma esnasında.. elif baya hoş kız, siyah saç, beyaz ten kombinasyonu (ayşen
kombinasyonu diyebiliriz kısaca).
benimki dedi "bir akşam hep beraber çıkarız.. çıkarız demi canım?
"he, ha? hea evet evet, çıkarız tabi" -
143.
+5loş ortamı, mum ışıkları destekliyor, masanın üzerinde kuru gül yaprakları, her yerde o güne özel
süslemeler,
iyi de bir solist var, hatta o hatun ve tayfası sonradan kasette yaptı, burada olan herkes de
tanıyordur onu..adını söylemeyeceğim huyum olduğum üzere,
gece başladı, biz müziklerle kendimizden geçiyoruz, göz gözeyiz, diz dizeyiz, vücutlarımızın birer
yanı, siyam ikizleri gibi birbirine yapışık..benim gülümsemekten ağzım yırtılacak aq..
neyse bunlar ara verdi, hah dedim, tam şimdi şarkılarla da kendimizi bulmuşken, tam hediye
zamanı,
çıkardım kolyeyi, kutusunu uzattım, bu baktı, gülmeye başladı,
"ne o evlenme mi teklif ediceksin bana" gülüştük filan..ben biraz kızarmış olabilirim..*
kutuyu açtı, kolyeyi görünce yine erik tanesi gibi oldu gözleri.."amaa çook güzel buuu" deyip
burnumun üzerine bir öpücük kondurdu, sarıldı, başını göğsüme dayadı..
"takmamı ister misin?" dedim *
"tabii" dedi, saçlarını yukarıda topladı, ben arkasına geçtim, zinciri ayarlayıp narin boynuna
doladım, çıt çıtını birleştirdim..sonra dayanamayıp o tatlı ensesine bir de öpücük ekledim:
"hayatımın güneşine.."..
bu arada bu gece ikinci sırada paylaştığım yunanca şarkı bağımlılık yapabilir beyler uyarayım, 20.
repeatım filan sanırım..her açışımda böyle oluyor *
panpa sakin olaydın ya *
http://fizy.com/tr#s/1ahgas
evet..beyler, o an kendimi zirvede diye düşünüyorum..yani, muhtemelen daha fazla mutlu
olunamaz..bu, kolye ucuna filan bakıyor paso, bakıp bakıp gülümsüyor, defalarca teşekkür
etti..ben tabi, acayip şişmiş durumdayım lan helyum balonu gibi oldum, bir salsa beni kesin
uçucam * artık dudaklarımın kenarı resmen acıyor, ama duramıyorum lan sırıtmadan, ağzımın iki
yakasını birleştiremiyorum, inek şabandan halliceyim.. -
144.
+5yüzünü inceledim, çok heyecanlıydı beyler.. edebiyat kasmayacağım, bildiğiniz heyecan işte..o
günlük hayatta defalarca cümlelerimiz içinde kullandığımız kelimenin, yüze vurmuş hali,
resmolunmuş hali..
soluk soluğa "şuraya oturalım.." dedi, yolu yanındaki sitenin bahçe duvarını gösterip, geçtik,
oturduk... bu hala kendini toparlamaya çalışıyor, açıkçası ben de biraz tırstım, çünkü tamam, iyi
tanıyoruz birbirimizi, epey şeyden bahsettik de, genelde iyi şeylerden konuştuğumuz için
birbirimizin kronik hastalığı vb. var mı yok mu bilmiyoruz.. içimden dedim "oha lan kızın kalbi filan
mı var yoksa?"
herhalde bir çiftin başına gelebilecek en tuhaf ve talihsiz şeylerden biri olurdu olası bir fenalaşma
vb.
yarı şaka yarı ciddi sordum,
"canım? iyisin demi?"
güldü.. gene aklımdan geçenleri okumuştu anlaşılan.. biraz da saflığıma güldü yani, "iyiyim.. iyiyim,
kalbim filan yok.. yani şu ana kadar yoktu" gülüşmeye başladık.. elimi aldı, göğsünün üzerine
zütürdü, bu kez de avcumla hissettim bu yaramaz ve zıpır şeyi *
sonra o da avcunu benim kalbimin üzerine koydu.."solda demi senin ki de? yanlış olmasın?" gene
salak salak gülmeye başladık, hani böyle ayıp, ya da hafif rezil olabilitesi olan şeyler yaptıktan
sonra insan sinirleri bozulup salak salak kıkırdar ya, aynı o hesap.. benim çocukluğumda "değerli"
diye bir köpek vardı, çizgi film..aha işte ben aynı öyle gülüyorum o ara (hııı hıı hııı * ). -
145.
+5hayat neden beni hep böyle, en amansızca ve en mutlu olduğum anlarda sınıyor?
bu beyin ambalesi ve karmaşık haller içerisinde bir vaziyette, ellerim çeplerimde, kısa ve seri
adımlarla, ilerliyordum şehrin soğuk sokaklarında...
sonra birden bire durdum..
istop eden bir araba gibi,
zank diye..
dışardan bakan, sorunlu sanmıştır o hareketimden sonra beni.. insanların akıp geçtiği o
kaldırımda, öylece durdum.. sinyal vermeksizin...
kaldım.. belki saniyelerce, belki dakika...
yanımdan annesinin elini tutan küçük bir kız çocuğu geçti, kafasında kırmızı beresi.. dönüp baktı..
meraklı meraklı "bu abi ne yapıyor böyle" dercesine... elinde deri çantası, pardösülere bürünmüş
orta yaşlı, alaca bıyıklı, ciddi suratlı bir adam geçti.. umursamadı bile..
anılar geçti...
hayatım geçti...
bir film şeridi gibi,
rüzgar gibi geçti...
şu son 5.5-6 ayda yaşadıklarım..
ayşenin gururumu paramparça edişi geçti yanımdan..
okan ın zorunlu gidişi geçti...
nilay ve tolga nın döndürdüğü dolaplar geçti..
serhatın yavşaklıkları geçti...
ebrunun umutsuz aşkı geçti...
minenin kırdığı umudum geçti...
.
.
.
tsigalko adında bir adam geçti yanımdan.. adam da demeyelim.. daha çocuk sayılır.. sakalı filan
epeyce ama.. aklı o kadar değil..
yürüdü, öyle saf, öyle masum.. yüzünde aptalca bir gülümsemeyle.. belli ki daha bütün bunların
hiç birini yaşamamıştı henüz.. hala gülebiliyordu katısız ve pürüzsüz..
tsigalko adında bir adam geçti yanımdan... geçti... ve gitti...
o soğuk kış akşamı.. orada, kaldırımda, bir sokak lambasıymışcasına sabit, yalnız ama etrafına
ışık vermeden bekleyen kişi,
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 01 07 2025
-
peygamberin karikaturu cizildi diye
-
bu fotolar nereden çıkıyor amk
-
kayranin burda olmamasi bi se degistirmez
-
bu futbolcuyu tanidiniz mi
-
arwenciğim vajinal enfeksiyonun iyileşti mi
-
geçmiş olsun deprem oldu
-
kayra hepimizin elinde senin dini degerlere
-
sıcak hava çıkan yangınlar felaketler
-
bu varya kendine bi imaj cizse ingiliz yada alman
-
kayra thexanax olarak geri donmus
-
leman 10 yıllık abonelik
-
sana soz yine baharlar gelecekk
-
gelin beler size mantarlı silk tarifi veriyorum
-
kamil mudlak budlan mı
-
herkes ekşi sözlükteki nickini ifşa ediyor
-
cisili begenmeyen erkek gaydir
-
hem temiz hemde durust bir insanoglu
-
zalinazort silik yesin
-
başlık açın yeni gün başladı
-
muhammet yakut öldü
-
bir dergiye gösterdiğiniz tepkiyi
-
cisil eyup cok guzel
-
aranızda ülker çikolatalı gofret silkm
-
tum hayvan pazarlari kapatildi
-
leman 1699
-
başlıklarımı tiksinç altincisine taşıyan modlar
-
allahın var olmadığını söyleyenler
- / 1