/i/Sözlük İçi

sözlük içi.
  1. 151.
    +5
    ben ona odanlanmaktan öbürüne pek konsantre olamadım ama o da mükemmel kızın, ortalama
    üzeri güzellikteki yancısı modunda, orta boylu, yine tiki giyimli, daha açık kumral.. güzel yüzlü bir
    hatun..
    neyse..
    ben hafiften heyecanlanmış şekilde, "eee?" gibisinde bir hareket yaptım gülerek, çok komik bir
    atmosfer oluştu...
    normalde böyle şeyleri yapmayacağını beklediğiniz tiki fıstıklar, muhteşem bir basket maçı
    sonrası, maçın adamı olan havalı (ya bıraakk) çocukla tanışmaya çalışıyor... biz genelde tam tersi
    durumlara alışık olduğumuz için, e haliyle durum komik geliyor...
    nihayet bu elini uzattı, "meraba tekrar" dedi gülerek.."ben ayşen... "
    ayaklarımın altındaki salon dönmeye başlamıştı...
    kabus... bu..kesin kabus olmalı.. hapsolduğum... ve asla kurtulamayacağım, devamlı kendini
    tekrarlayan bir kabus...
    iyi sabahlarr panpalar *
    söz verdiğimiz gibi, sabahı ettik gene başlık altında..
    yarın gece görüşmek üzere, yorumlarını ekgib etmeyin.. çok da küfür etmeyin.. yaşlı başlı
    adamım, dokunuyor lan *
    @ montlasic,
    oraya daha döneceğiz panpam, daha işimiz var, benim hayatımdaki hiç bir hikaye yarım kalmadı,
    kalmaz, minenin ki de kalmayacak
    ···
  2. 152.
    +5

    daha 180 sayfa atmışım kaldı geriye 1600 sayfa

    ···
  3. 153.
    +5
    sanki üst üste üç halı saha maçı yapmışım gibi bir yorgunlukla, yalpalayarak çıktım
    tuvaletten..üzerimdeki, epeyce ıslak (yer yer sümüklenmişti..yıkamak zorunda kaldım oraları) gri
    montumun fermuarını köküne kadar çektim..çoktan derse başlanmış olan amfi yerine, biraz bahar
    havası almak için bahçeye çıktım.. ve bir kez daha etrafımda cıvıldayıp duran insanlara, ben
    böyle ölmekteyken nasıl olupta bu kadar neşeli olabildiklerine dair lanetler ettim...
    çok zor günler geçirdim beyler..zor günler..zor saatler..her biri bir yıl gibi gelen saatler...
    bitirmiştim kendi kendimi..her şeyimi kaybetmiştim... bütün arkadaşlarımı... bir zamanlar sevdiğimi
    sandığım kadını... belki tüm geleceğimi...
    yalnızlık, 18 yaşındaki bu yaş fidana çok ağır gelmişti... köküme kadar eğmişti beni... incitmişti...
    şimdi diyorum ki..iyi ki de yapmış..iyi ki de kaderim yaşatmış bunları bana... utanmıyorum
    geçmişimden..utansam, tüm sosyal platformlar arasında en yüksek "taşak geçebilite" katsayısına
    sahip olan inci sözlükte paylaşmadım zaten...
    utanmıyorum... keşke, hiç demiyorum.
    çardaklardaki boş bir masaya yığıldım... geriye yaslanıp baharın esintisini az önce soğuk suyla
    dağladığım yüzümde hissettim... hala hissedebiliyor olmam, ne tuhaf... ve hayatın her daim sizi
    kendine bağlayacak bir şeyler üretmesi de öyle...
    son partı girip kaçıcam arkadaşlar,
    http://fizy.com/tr#s/1ah2hx
    masada, hafif esintinin üzerimde yarattığı ürpertinin de etkisiyle, kendimi kaptırmış, hülyalara
    dalmış bir şekilde oturuyordum..
    ···
  4. 154.
    +5
    şimdi zaman, tanışılmayanlarla tanışma, konuşulmayanlarla konuşma, konuşulmayanları
    konuşma zamanıydı... duvarlarımı yıkmış, acıların çocuğu, yalnız adam, gizemli çocuk
    modlarından sıyrılmıştım.
    gördüğünüz gibi kendi kendimi gaza getirmekte de son derece ustaydım *
    http://fizy.com/tr#s/1aiv72
    pazar günü öğlenden itibaren az çok muhabbetimin olduğu adamlar yurda akmaya başlamıştı, ilk
    haftayı asmayacağımı bilen tolga da benle aynı kararı almış ve "abi gerekirse ilk hafta gene
    gitmez, burada kendimiz takılırız" demişti. olabilir tabi, hazır kafalar rahatken şehri daha da iyi
    keşfetmeye vaktimiz olabilirdi.
    tolga geldi, sıcak bir selamlaşma, sonra da içimden zaten "der" diye geçirdiğim sözleri söyledi,
    "hacı senin boyun mu uzadı? yoksa saçlardan mı? * "
    "attık galiba bir kaç santim, o kadar farkediliyor mu lan? * "
    "kanka valla, bilmiyorum belki de saçlardan dolayı öyle gözüküyor gibi olabilir ama senin tipin
    baya değişmiş lan, yanmışın filan * "
    "olm ne değişmesi aq, adamı hasta etmesene... kötü mü olmuş lan yoksa?"
    "yok lan ne kötü olcak, adam olmuşun işte * "
    allah allah..o kadar değiştim mi lan?
    bir düşünelim, geçen sene başı, saçlarım tenten modeli, genelde sakalsız geziyorum, beyaz
    tenliyim, vücudum biraz daha küçük hacimli, yüzüm daha çocuksu,
    şimdi ise, yaz boyu oradan oraya gezip durmam ve öğlen güneşi dahil günün her vaktinde uv
    ışınlarıyla muhatap olmaktan ötürü neredeyse kahverengileşmiş bir ten, (özellikle yüzüm çok
    ···
  5. 155.
    +5
    "ama öyle ayak üstü, okulda konuşulacak bir şey değil"
    "eii ne yapalım o zaman?"
    "çıkışta bir yerlere gidemez miyiz?" iyice sıkılganlaşmıştı.
    "tamam ya, bakarız ;)" dedim yine bozmadan. allah allah..ne diyecek lan bu kız bana harbiden
    merak etmiştim ha..
    "ebruyu göreyim ben" deyip yanlarından ayrılma bahanesi yaratmış, kantine doğru ilerlerken
    içimden "lan heralde o tarz bir şey değil söyleyeceği, benim ebruyla çıktığımı biliyor yani" diye
    düşündüm, ama yine de içime bir kurt düştü.. sizce de tuhaf değil mi beyler?
    ebruyla mesajlaşıyoruz, "nerdesin, geldin mi?" diye. kantindeymiş,
    kantine girdim, biraz bakındıktan sonra fark ettim, masanın birinde tek başına oturuyor.
    gülümseyerek yanına gittim, yaklaştıkça gülümsemem elimde olmadan daha da artmış olabilir
    çünkü ebru da bu "ilk gün özeni" klişesinden epey nasibini almış, içimden diyorum "oha lan ben
    birazdan bu hatuna mı sarılıp öpücem? fiyuu.."
    o da görünce gülümseyerek kalktı, sıcak bir sarılma, fakat biraz resmi bir öpüşme (yanaklardan-
    bizim için yanaktan öpüşmek, başka iki insanın sadece gözleriyle selamlaşması derecesinde
    sayılırdı) ama yani, dolu kantinin ortasında sevişecek halimiz yok, doğru.
    oturdum yanına, elimi omzuna attım, kendime yaklaştırdım, ama öyle hoyrat değil, her zamanki,
    bana özgü yumuşaklığımla (biraz tehlikeli bir kelime oldu farkındayım, ama siz beni anladınız ;) ).
    ···
  6. 156.
    +5
    "neyse işte.. bende mecbur onlarla takıldım o ara.. gelmek istedim aslında tsigalko, inan istedim
    ama, eli çok güçlüydü..bir de sen çok hata yaptın... daha doğrusu hata yapmış gibi göründün
    bana.."
    sıcak basmıştı..
    çizgi filmlerdeki gibi, böyle kademe kademe kırmızılık alnıma doğru yükseliyordu, acaba
    kulaklarımdan duman da çıkaracak mıydım?
    dişlerimin arasından tısladım,
    "peki sonra ne oldu da, bana yeniden dönüp tüm bunları anlatma gereği duydun?"
    "işte oraya geliyorum... tsigalko.. serhat..yani, çok yoz bir kişilik, yemin ediyorum sana okulumun
    son bir kaç haftasından nefret ettim desem yeridir..ama işte, bu olayı bizim kızlara filan da
    yayınca, onların hepsiyle, bizim kızlar ve ben bir araya gelmiş gibi olduk.. şimdi ben yine kendimi
    tutamayıp gelsem..bu sefer kızlar neder?... çok zordu gerçekten.. pgibolojim bozuldu resmen..bir
    yandan tsigalko yapmaz diyorum..bir yandan da olanlar..
    ta ki bu yaz elifle konuşup tesadüfen bu konulara girene kadar..bu arada sen elifin evinde de
    kalmışsın?"
    kaldık aq kaldık.. birazdan da cerenle sürtüştüğümüzü de bildiğini söylede kendimi atıvereyim
    camlardan aşağıya..
    sessizce onayladım..
    "işte kız anlattı, seni biraz denemiş o... aslında bakma o da az huur değil ama (nilay ikidir
    küfrediyor, ilginç) seni savundu epey, dedi "kızım biz onla kafalar bulanıkken aynı koltukta kol
    kola kaldık, eğer öyle bir çocuk olsa.." anladın işte.. sonra ben bunları duyunca, bir de biraz o
    senin sarılıp ettiğin kızı araştırdım, onla da bir yakınlığın olmamış (sen öyle san
    amk)..anlayacağın, seni aslında boşa suçluyor gibi olduğumu hissettim.. mineyle ayrılmanın bu
    olaylarla bağlantısı yokmuş anladım.. halbuki ben öyle düşünmemiştim başta..
    ···
  7. 157.
    +5
    ellerimi uzattım, yüzüm nispeten nötr ifadeye gelmiş olmalı..başımı yana büktüm, kaslarımı
    yırtmak pahasına zorlayarak gülümsedim hafifçe, "gel" dedim..göz kırptım..
    bana karşı koyamazdı beyler..ne olursa olsun, ne yaparsam yapayım, gel dediğimde gelecekti..ve
    şu arada yaptığı kadınlara has triplerini de bir kenara bırakırsak, kovsam da gitmezdi.
    işin tuhafı, ben de onu çağırıyordum, yani o da kendini bana alıştırmıştı bir anlamda..düşündüm
    de, yarın bir gün, olmaz ya, ebru harbi harbi gibtiri çekip gitse, ne yapardım?
    herhalde baştaki gibi rahat olamazdım, bu durum karşısında, çünkü ister kabul edeyim ister
    etmeyeyim, bu kız kendini de bana sevdirmeyi başarıyordu..alkolün bünyenizi ağır ağır sarhoş
    edip kendinden geçirişi gibi..o da, milim milim, an be an, yaptığı her hareket, attığı her bakış,
    yüzündeki her gülümseyişle beni sarhoş ediyordu..
    kalktı yanıma geldi..sıcak bedenine sarıldım, başını göğsüme yatırdım..saçlarını, yüzünü
    okşarken bir yandan da, muhabbet açmaya çalıştım,
    "ee sahi sen ne yaptın bugün?"
    http://fizy.com/tr#s/21vtrh
    konuşmamız nihayet normal seyrine yaklaşır, bizim ruh hallerimiz de yumuşarken, bir kez daha
    ebrunun sevgisinin beni ne kadar yumuşatabildiğini farkettim..
    çok, ama çok değişik bir duygu beyler..ve aynı zamanda korkutucu * * ..yani, nasıl tarif edeyim,
    ne ile, hangi kelimelerle betimleyeyim bilemiyorum ki..bu kızın bana duyduğu sevginin
    büyüklüğünden hem şeref duyuyor, hem de korkuyorum,
    kaldıramamaktan korkuyorum,
    ···
  8. 158.
    +5
    öpüşleri, dokunuşları öyle yoğun öyle içten ki, dudakları dudaklarıma her deyişinde, sanki ilk
    öpüşmesini yaşayan liseli aşıklar gibi heyecanlanıyorum..ama her seferinde.. kendimi bu denli
    sevdirecek kadar ne yaptım bilmiyorum, ama sonuçta olan oldu ve ben, çoğu insanın hayatı
    boyunca rastlayamacağı türden bir duygu selini, 19 yaşındaki toy bir kızın bulutlarının yağmuru
    altında yaşıyorum..ah be ebru.. keşke bu kadar sevmeseydi beni.. keşke sevdirmeseydin
    kendini..o zaman, olur ya, bir gün ayrılırsak, birimiz "yürümüyor" "sen daha iyilerine layıksın" ya
    da "sen beni hak etmiyorsun" dediğinde, en azından benim açımdan kolay olurdu..
    ama şimdi kolay olmayacak.. biliyorum..ben de acı çekeceğim.. kahretsin ki ben de bir şekilde
    ortağım artık o hisseye..hem.. baksana sen! bence sen beni değil, kendini seviyorsun
    aslında.. kendini sevdiğin için bu kadar çok seviyorsun beni,
    beni sevseydin, beni bu kadar çok sevmezdin çünkü..
    ve ben,
    ben de seni seviyorum..
    yine de git gide daha dik duruyorum öpüşlerinin karşısında, onları daha fazla hak ediyorum,
    ezilmiyorum artık dokuşlarının içtenliği karşısında, zira ben de öyle dokunabiliyorum artık sana..
    bir de benim bir huyum vardır, ellerimi çok kullanırım beyler.. yani ellerimi kullanırım dediyse,
    kızların sağını solunu parmaklamıyorum aq..genelde yanakara odaklanırım ve saçlara,
    boyna.. kadını kadın yapan, ve dokunuşlarınızda karşınızdaki sevdiğiniz biriyse, onunla cinsellik
    boyutundan farklı, fazlasıyla romantik bir boyut daha yaşamanızı sağlayan bölgeler..
    ···
  9. 159.
    +5
    onu herkes yapar zaten, ama öbürünü herkes yapamaz-yapmaz..sizin bir farkınız olsun..
    yapan olursa tepkileri paylaşsın bizlerle ;)
    @2451, entry-nick güldüm amk *
    beyler son bir part daha yazıp kaçacağım, takip ettiğiniz için bir kez daha teşekkürler
    http://fizy.com/tr#s/1ahg5c
    vee, nihayetinde ertesi gün..
    ha bu arada şunu da belirteyim, bu yarak serhat eve çıktı 2. sene, o ve iki arkadaşı, neco iyi bari
    ev meselesinde de onlara katılmadın aq..
    daha gördüğüm anda, yine kan beynime sıçramasına rağmen, insan üstü bir çabayla kendimi
    frenlemeyi başardım, zira ben temiz bir iş istiyordum..öyle sınıf içi arbedeler, hır gürler hiç de
    faydalı olmazdı içimdeki yangına..
    nilayın kendini acındıran ve yalvaran bakışları da devamlı beni takip halindeydi..
    ama beyler, kalbi temiz adammışım demek ki..ya da aslında kalbimle hiç alakası yok, tamamen
    kaderin kaosu, kanı ve göz yaşını sevmesiyle alakalı bir durum..
    çünkü bizler her zaman hayatımızla ve hayatımızdakilerle bir tür arbede halindeyizdir ve kader,
    yaptığı yemeğin lezzeti karşısında keyfinden parmaklarını yalayarak gülücükler dağıtan bir aşçı
    gibi, size yarattığı bu kaosların içinde debelenişinizi görmekten hoşlanır..
    ama onun bu özelliği bu kez benim için bir avantaj olacaktı..
    sinirden uyuyamadığım, yatakta dönüp, havayı yumruklayarak denemeler yaptığım ve kavga
    sonu için artistik-racona uygun kelimeler düşündüğüm gecelerden sonra, nihayet bir perşembe
    günü, bir şekilde serhatla tuvalette yalnız kalmayı başardııık...
    dediğim gibi, temiz iş istiyorum..bu huur çocuğu, her ne kadar yılanın önde gideni olsa da,
    gururuna da düşkündür, yani eğer ben bunu tek yakalayıp gibersem gidip de "tsigalko beni
    dövdüüüeee" diye ağlayamaz..
    ···
  10. 160.
    +5
    eğlenceli yemek masasının sonunda nihayet yalnız kalabildim, yeni arkadaşlarıma iyi günler
    dileklerimi ilettikten sonra yurda doğru yolu koyuldum, öncesinde kick taks salonuna uğrayıp
    durumumdan bahsedecektim, zira sağ elimin bir kaç gün dinlenmeye ihtiyacı var gibi görünüyor..
    sabahtan beri o kadar hızlı geçmiş ki günüm ve aklım o kadar dağılmış ki, serhatla olan
    münasebetimin neticelerini düşünmeyi bile unutmuş, kendi kendime karanlık komplo teorileri
    üretmeye biraz olsun ara vermiştim.. akşam ebruyla buluşacağım... anlatmayı tahattüt ettiğim
    şeyler hakkında beni sıkıştırma ihtimali var..
    o değilde, bu ayşegül meselesi ne ayak oldu lan böyle.. hayır yani herhangi bir hoşlantı ya da
    benzeri durumdan söz etmek abes olur, ama bir şekilde ilgimi çekmeyi başarmıştı.. enterese
    etmişti beni..bu ilgimin sebebini ancak ilerleyen günlerde anlayabilecektim ama ayşegülle de bir
    şekilde bir hikayemin oluşacağının sinyallerini az çok almıştım. keza konuştuğumuz anlar
    boyunca o da gayet sıcak davranmış ve bir şekilde, tanışmış olmamızdan ekstra mutluluk
    duymuştu.. bunu hissedebiliyorum..
    ···
  11. 161.
    +5
    günler bana neler getirir bilemiyorum, ama önceki oturaklı ve sakin yaşam tarzına sahip
    arkadaşlarımın yerini yavaş yavaş daha hareketli ve sosyal yönü kuvvetli tiplerin alacağı kesin
    görünüyordu. belki de daha üniversitenin ilk gününden umutsuz bir aşka saplanmamış olsaydım,
    tüm bunlar geçen sene yaşanacaktı benim adıma da. bir anlamda ben, bir sene geç kalmıştım
    hayata..
    beyler kusura bakmayın demin kolayı devirdim halının üzerine, biraz onunla uğraştım geciktik..
    evet bu akşam kola içiyorum *
    zamanı biraz ileriye alalım... gerekli yerlerde flashback ederiz zaten, bir an önce bu dönemi bitirip
    günlüğe geçmek istiyorum çünkü,
    okulun 3. haftasının sonu, benim tolgayla pub da içişime kadar ileri sarıyorum, çünkü zaten bu
    içişte konuşulan konular da geçen 3 haftanın kritiğinden oluşmakta.. peki 2. yılımın ilk 3 haftası
    nasıl geçmişti?
    bir kere, en sarsıcı ve bana yakışmayan biçimde, bir şiddet gösterisine bulaşmıştım, serhat,
    yumruğu yediği perşembenin ardından, sonraki hafta salı okula, yüzünün sol tarafında mor-yeşil
    ama çoğunlukla sarı (artık geçmeye başlamış yani) bir darbe iziyle beraber gelmişti..
    başıma idari anlamda bir şey gelmedi, fiziksel anlamda da gelmeyeceğini o gün sınıfta saniyenin
    10 da 1 i kadarlığına göz göze gelmemizin ardından gözlerini benden kaçırması sonucu anladım..
    evet evet.. kapıya çarpmıştı canım yüzünü.. başka ne olabilirdi? *
    ···
  12. 162.
    +5
    yine de bu sinsi yılandan ona yakışan bir kontra bekliyordum, ama öyle sıkıştırıp dövme tarzı
    değil, muhtemelen yine böyle önceki hareketi gibi, karı işi, bana fiziksel değil, duygusal anlamda
    zarar verecek ve benim kimin yaptığını asla öğrenemeyeceğim bir şey..
    gerçi bundan sonra artık dünya patlasa ben serhattan bilirdin ya, orası ayrı..
    ebruya durumu anlatmadım, onun yerine ailevi bir problem yaratıp kendimi acındırdım, tam
    hatırlamıyorum ama aile büyüklerimizden biri için hasta filan demiştim.. çok yalancı oldum değil
    mi beyler.. ebru şefkatli kollarıyla beni teselli edip, üzerime gittiği için defalarca özür dilerken, nilay
    ise daha serhatı ilk gördüğü anda durumu anlamıştı..
    çocuk sınıfa palyaço gibi suratla girince, ben otomatikman, suçluluk pgibolojisinin de verdiği
    refleksle nilaydan tarafa bakmıştım.. onun da hayretle irileşmiş gözleri benim üzerimdeydi zaten..
    şaşkınlıkla aralanmış ağzından herhangi bir ses çıkmamasına rağmen ben o an neler demek
    istediğini anlayabiliyordum..
    sırasından hışımla kalkıp yanıma doğru gelmeye başlamıştı.. ebruya,
    "ebru nilay benle konuşmak isterse izin verme ona" dedim,
    "nasıl yani? ne?" diyip şaşkın bakakalmıştı ebru, ama dediğimi de anlamıştı,
    nilay sıranın başına dikilip, "tsigalko gelir misin iki dakika dışarıya bir şey konuşmam lazım senle"
    diye sinirli sinirli çemkirince ebrudan hiç beklemediği bir tepki aldı,
    "hayır, gelemez."
    bir anlığına dağılsa da nilay kendini toparlamayı bildi,
    "ee..şey, ben ona sordum yalnız ebrucum?" dedi imalı bir ses tonuyla, bunun üzerine bizim kız
    daha da ukalalaşarak,
    ···
  13. 163.
    +5
    iyi geceler panpalar, bu gün dün gecenin üzerine zorlu bir gün oldu, o yüzden çok yoruldum.
    hikayenin sağlığı açısından yarın akşam devam etsek daha iyi olur. hafta sonu epeyce yazarım
    diye düşünüyorum, muhtemelen dönemi bitiririz.
    yarın gece görüşmek üzere, yorumlarınız için teşekkürler *
    güzel bir pazar gününden hepinize selamlar panpalar,
    bu gece 23.00 gibi başlarız, uzun bir gece olabilir, depolarınızı doldurun, yedek yakıtınızı da
    almayı unutmayın. görüşmek üzere *
    takip eden panpalara iyi geceler, ev dolu, çaktırmadan yavaş yavaş yazmaya çalışacağım ;)
    sıkıntı var..
    göz göre göre, sırf daha fazlasını elde edebileceğime kendimi inandırmam yüzünden, huzurumu
    bozmak üzereyim..
    normalde bu gece ebru ile buluşup, ona kararımı bildirmem gerekiyordu ama bu son
    yaşananlardan sonra bunu biraz ertelemenin ve biraz tavsiye almanın iyi olacağını düşündüm.
    ebruyu ekip, ceyda ile buluştum. size bu kızı pek iyi tanıtamadığımın farkındayım, ben, onunla bir
    araya gelince, kendimi, sanki yıllardır özlemini çektiğim eski bir dostla karşılaşmış gibi
    hissediyorum..şu son paylaştıklarımızın ardından.. onun bütün gece göğsümde uyuduğu,
    omzumda ağladığı o gecenin ardından..
    çok derinden ve keşfedilmemiş bir şekilde aramızda bulunan bağın ortaya çıktığı o geceden
    sonra, ceydayı ciddi anlamda, her dakika yanımda istiyor, onunla paylaştığım her şeyden keyif
    alıyorum.. acaba bana büyü mü yaptı amk? *
    ···
  14. 164.
    +6 -1

    bi de kac kişi var merak ediyorum bu entrye suku veya cugu atar mısınız

    ···
  15. 165.
    +4
    bir kere, nilayla yine kopma noktasına geldik bu olay nedeniyle, zaten artık ona ihtiyacım da
    yoktu, onun bırakıp gittiği zamanlarda yanımda sadece ebru olmuştu..
    ebru.. benim vefakar ve cefakar sevgilim..bir dargın bir barışık, çoğunlukla benim onu üzdüğüm ve
    pgibolojik bunalımlara sürüklediğim, sıkıntılı, ama kendi adına vazgeçilemez bir ilişki
    yaşıyordu..ha bana bağlanmışsınız ha uyuşturucuya, pek de bir farkı yoktu.. ikimizde hem keyif,
    hem zarar verirdik çünkü ve her seferinde daha fazlamız istenirdi..
    bu özelliğim ise hiç şüphe yok ki ayşenden yadigardı..
    ayşen demişken.. ayşen-ozan birlikteliği gayet güzel devam etmekte.. olacak iş değil.. böylesine
    içten pazarlıklı, hesapçı, sahte bir prenses ile böylesine yavşak, menfaatçi, am düşkünü bir
    huur çocuğu nasıl oluyor da hala bir arada kalabiliyordu? ah! tabi ya..tencere kapak öyle değil
    mi?..
    sonra bir de ayşegül vardı.. alperle epey samimi olmamıza rağmen, o ilk tanışma gününün
    ardından artık önlü arkalı sıralarda, birimiz ilaydanın, birimiz ayşegülün yanında oturuyordu..der
    boyu bana laf atan ve dikkatimi çekmeye çabalayan ceyda bu durumdan memnun gözükmedi,
    yine de geçen 3 hafta boyunca, birinde tolga gruba dahil olmak üzere 2 kere dışarı çıkıp grupça
    eğlenmiştik..
    ebru bu eğlencelerin sadece tolgayla benden ibaret olduğunu zannediyordu..
    grupça buluşmalarımızın ikisinde de gece boyu genelde ceyda ile konuşmak ve takılmak zorunda
    kalıyordum, karaokede aynı mikrofona şarkı söyledik, alperin söylediği cool romantik şarkıda * *
    dans ettik. gerçi kız da ilgilenmekte haklı, sevgilim olduğunu bilmiyor, sonra ben, görece tecrübeli,
    üst sınıf öğrencisi, alperin tanıdığı -ve kankası olma yolunda ilerleyen- eli yüzü düzgün
    denebilecek bir adamım, kendisi de pek ağır bir kız sayılmaz, e sevgilisi de yok, durum böyle
    olunca da etrafındaki ilk düzgün erkeğe yazılmaya çalışması pek de anormal sayılmaz. hele ki
    benle çıkmasının ona katacağı karizmayı vb. hesapladıysa, ohoo..
    ···
  16. 166.
    +4
    bizimkinin bakışları bir anda değişti, sanki, endişe verici bir kaza mahalline ya da eli silahlı bir
    banka soyguncusuna bakıyormuşçasına, koyu bir endişe yerleşti suratına, artık benim tipim ne
    hale geldiyse o an siz düşünün işte.
    -"tamam kardeşim.. sakin ol..gidip bir selam verelim bizde o halde ha?" dedi.
    -"yok".."yok" dedim.."benim başka bir fikrim var.."
    yolun aşağısına doğru yürüttüm bunu, arada dönüm atm ye doğru bakıyorum hala.
    orta küçük, park gibi bir yer var, banklardan birine oturduk.. çıkardım telefonu, ayşene mesaj..
    "selam, naber, vardın mı yurda?"
    bir kaç dakika cevap gelmedi.. sonra,
    "selam, evet ya, tam yatıyordum bende, biraz daha eşyam vardı onları da tıktım zorlukla dolaba,
    tam banyodayken de sen mesaj atmışsın * "
    beyler.. ciddi anlamda felç geçiriyordum. harbi diyorum nefes alamıyorum, resmen tıkandım..
    dizlerim titriyor oturduğum yerde.. okan aldı telefonu elimden, okudu,
    bu da kaldı resmen.."abi.. nasıl iş bu yahu?"
    cevap veremedim.. hiç bir şey söyleyemedim.. elini omzuma attı.."tsigalko, kardeşim hadi gel
    yurda gidelim"
    -"dur kanka" dedim, telefonu tekrar aldım, buna bir mesaj daha,
    "hadi ya, atmlerin önünde mi uyuyorsun artık?"
    ···
  17. 167.
    +4
    işleten kızları daha önceden tanıyorum, zira zamanında diğer tayfayla (ebru dahil) ve nilayla da
    gelmiştik buraya, kız beni görünce gülümsedi,
    mine ile yan yana, diz dize oturduğumuzu görünce onu da gözden geçirmiş olmalıydı, neyse bu
    menüleri bırakıp gittikten sonra mine,
    "bu kız ne yapmaya çalıştı öyle?" diye sordu. ben önce gır gır yapıyor sandım, güldüm filan ama
    az önce civ civ gibi cıvıldayan kız birden ciddileşmişti..
    "daha önce de geliyordum ya buraya, tanıyor yani selam verdi, ne oldu ki?" dedim biraz şaşkın bir
    halde,
    "ne bileyim, biraz fazla dikkatli inceledi sanki.. benim burnumda sümük filan mı vardı? niye o
    kadar baktı tip tip?"
    bu gene böyle doğal konuşunca koptum ben.."hayır canım.. muhtemelen bizi birbirimize
    yakıştırdı, ondan öyle incelemiştir * "
    "ona mı kalmış?" diye kestirip attı.
    moralim bozulmuştu beyler.. eğer bu ilişkide böyle saçma sapan pembe dizi kavgaları
    olacaktıysa, sıkıntı olurdu..en nefret ettiğim şeyler..
    http://fizy.com/tr#s/1agyo2
    bende olayı dalgaya vurma çabasını bırakıp önüme döndüm..
    "ne içeriz?" dedi,
    "fark etmez.."
    "kahve içicem ben bu sefer"
    "ben de kahve içeyim madem"
    menüyü elimden aldı, arkasına dönüp garson kıza "bakar mısın?" diye seslendi, lan zaten
    gelecek kız..
    hatun masaya yaklaştı, yine gülümsüyor, bizim ki emreder tonda,
    "bize iki kahve..biri şekerli biri orta olsun."
    şekerli benimkiydi, bir konuşmam da bahsetmiştim..bir nevi benim profiterol jestimin karşılını
    veriyordu, "seni dinliyorum, söylediklerine değer veriyor, aklıma yazıyorum" diyordu adeta.
    kız siparişleri alıp gitti, ama bizimki o an boyunca birebir göz temasından sakınmamış ve
    neredeyse kıza tehdit edercesine bakmayı sürdürmüştü..
    o ayrılınca bana döndü,
    "güzel kızmış. ama saç stilini değiştirmesi lazım (örgü)" deyip bu sefer o gırgır yapmaya çalıştı.
    ortak olmadım.
    ···
  18. 168.
    +4
    dedim "ben geliyorum şimdi siz çıkın" bunlar gitti, ben de o ara ayşen in sıraya kadar gittim, ulan
    ne cesaretli adammışım ha şimdi düşünüyorum da, toy-salak cesareti varmış demek ki,
    tipsiz arkadaşıyla oturuyorlar, "naber?" dedim.
    o da iyi falan filan derken biz gene kaynaştık orda, yanına filan oturdum, simitinden ikram etti. bu
    sefer arada arkadaşına da laf atıyorum ki gene arıza çıkarmasın.
    biz konuşurken ders arası çoktan geçmiş bile, zaman nasıl aktı anlamadım..
    bizimkiler döndüler, ben de o ara sırama gitmiştim durumu çakmasınlar diye, olayı sadece yakın
    olduğum arkadaşım yani okan biliyor, o çaktı tabi durumu da, serhat bini hemen, "abi niye
    gelmedin ya dışarı" bilmem ne diye laf yaptı iki dakikada,
    bir şeyler uydurdum, aq sanki hesap vermek zorundayım, ama kafa işte..o zamanlar kim böyle
    düşünebiliyor.
    o ders ebru paso espiri yapmaya çalıştı yanımda, ben de gülmeye.. hoca az daha dersten
    atacaktı konuşuyoruz diye, ayşen kim bilir neler düşündü.. belki de gibinde bile olmadı..ama
    sonuçta istemediğim dallar budaklanıyor gibi bir his oluşmaya başlamıştı içimde..
    günler geçti..
    3. haftanın ortalarına geldik diye hatırlıyorum,
    ben o ara ayşen e her geçen gün daha fazla tutuluyorum, ama grupla da aynı oranla daha samimi
    oluyorum, beyler, henüz gitmeyenlere ya da yeni başlayanlara tavsiyem olsun,
    üniversite de grup her şeydir..sen, etrafındaki adamlar kadar sensin..ya bir gruba dahil olacak, ya
    da kendi çevreni kendin yaratacaksın.. yoksa 4-5 sene boyunca yarak gibi elde defter gider
    gelirsiniz okula loserlar gibi.. öyle yalnız, ıssız adam havaları işe yaramıyor bilesiniz.
    bizim grubun bir kötü özelliği vardı.. inanılmaz sigara içiyorlardı. o zaman da tabi kapalı alanda
    yasak filan yok, bunlar da baca gibi çekiyorlar anasını satayım, ben nefret ederim, ağzıma
    filtresini sürmemişimdir hala daha, çok rahatsız oluyorum.
    ···
  19. 169.
    +4
    "biraz yalnız kalmak istedim ya. yarın da quiz var biliyorsun demi?"
    diye gayet öküzce bir mesajla ilk dalgayı savuşturmayı denedim, en azından kısa kestirebilirdim.
    zira attığım her mesaj, sanki ayşenin hayaline ihanet ediyormuşum gibi hissettiriyordu.
    "ben de çok yalnız hissediyorum bu aralar, sen de olmasan doğru düzgün konuşacak kimsem
    yok. evet quiz den de çakıcaz galiba bu gidişle"
    yazmış. lan resmen ne demek istediğimi anlamamazlıktan geliyor, tam uyumak istiyorum diye
    direkt olarak niyetimi yazacaktım ki gözüm ilk cümlesine takıldı. bir an için, bu şaşalı
    görüntüsünün altında oldukça naif bir kişilik taşıyan, kendini kanıtlama çabasındaki kıza karşı
    ufak bir acıma hissi oluştu içimde..
    yazdığımı sildim,bu kez,
    "yalnızlığını yaratan yine sensin, farkındasın değil mi?" diye sordum. "iyi bir çevren olabilirdi, sen
    elinin tersiyle ittin onları, e sınıfta da kimsenin yanına sokulmuyorsun, insanlar sana gelip, ebru
    ne olur bizimle tanış-arkadaş ol diye yalvaracak mı?"
    diye acımasızca üstüne gittim gene, iğneledim.
    bir kaç dakika cevap gelmedi, o ara ben de vicdan azabı moduna bağladım aq..kız ağlıyor mu, ne
    tak yiyor diye düşünüyorum.
    neyse, aradan 10 dakka filan geçti heralde ben artık neredeyse uykuya dalıyordum ki bir mesaj
    geldi, mesaj ki ne mesaj, paragraf bildiğin..
    "aslında haklısın, ama diyorum ya, anlaşamıyorum onlarla. bana bir şey katmıyorlar, beni
    heyecanlandırmıyorlar, beni mutlu etmiyorlar, benimle mutlu olduklarını da sanmıyorum. kısacası
    tamamen kuru kalabalıktan ibaret sınıftakilerin çoğu. benim bahsettiğim yalnızlık bambaşka bir
    türden. yoksa ben de gidip tanışmayı bilirim herkesle, kimseden de çekinmem, onlar benden
    çekinsin.
    ···
  20. 170.
    +4
    1-2 saat anca uyumuştum ama gelin görün ki aşık olma halinin verdiği enerji ve dinamizim
    sayesinde bu o kadar da sorun teşkil etmiyordu. bu adrenalinden ve dopaminden yoksun bir
    insan benim uyuduğum uykuyla ayakta bile duramazdı çoğu zaman.
    neyse sınıfa girdim, baktım ayşen daha gelmemiş, sonra bir da baktım ki, o da ne? ebru hanım
    her zaman benim için ayırdığı yerde sınıftaki başka bir elemanla beraber oturmuş, fısır fısır
    konuşuyor bir yandan da..
    yan yan güldüm, pff.. çocuk oyunları.
    bu sefer ben de cam kenarından bir sıraya yöneldim, bakarsınız ayşen in önüne arkasına filan
    denk gelirim gibisinden.
    bekle bekle, sınıf doldu, kız gelmez... saftirik elemanlardan biri yaklaşıp "kardeş boş mu?"
    gibisinde bir şeyler geveledi..e benim moralim taban yapmış durumda zaten, boş-oturabilirsin
    gibisinden kafa salladım.
    hoca geldi, ayşen hala yok.. dedim bir mesaj atayım bakalım. mesaj attım, cevap da yok?
    o gün bomtak geçti aq..
    benim sıfatı gören okan geldi, dedi olm hayırdır lan? kız bir gün okula gelmedi diye bayrakları
    yarıya indirdin, ben sizin işin olmadığını filan düşünemiyorum bile, allah korusun, camdan
    mamdan atarsın sen kendini..
    "ağzını hayra, zütünü bayıra aç okan" dedim, başladı gülmeye, o gülünce bende güldüm.."bu
    akşam gidip içelim mi?" dedim. konuşmaya ihtiyacım var.
    ···