/i/Sözlük İçi

sözlük içi.
  1. 201.
    +4
    dedim "ilk sana içiricez de onndannn! böyle böyle selahattin (sebahattin de olabilir) acayip içer,
    neyzen tevkif olsa yanında halt eder dedi kızlar, ben de merak ettim yanii. aman hepsini bitirme
    amaa, bizde birer ikişer duble çekelim".
    ehehe, zütlek..
    yok mok, "o kadar da iyi değilim aga" filan demeye başladı bu, yarağım, ben de biliyorum o kadar
    da iyi olmadığını..ama gibe gibe içicen işte, top sende.
    neyse koydum buna bir bardak, 4 te 3 ü rakı, bi ağzına sıçılsın dedim bakalım.
    o ara millet çıldırdı, "dik dik dik dik" diye el çırpıyorlar,
    ben de herkese doldurdum o ara, şişe çeyreğine geldi, aldım benim minderin altına sakladım,
    lazım..
    gibik yarısı içti, ama kusucak yani, hani şöyle bardağı burnunun ucuna bir zütürüp koklatsam
    püskürecek çok belli,
    ben de gülmekten kusacam,
    o ara saat geldi, bu hemen bardağı kaynattı bir yere, hep beraber omuz omuza attık, çift bana
    göre en sağ tarafta, saf bin ve öbür kız ortada, ben de cerenle, en soldayım, koltuğa doğru. öbür
    kız koltukta yüzükoyun uyuyakalmış salak, dürttük uyanmadı (o espiriler ağır geldi ona ben
    biliyorum ahaha)
    ···
  2. 202.
    +4
    neyse, iyi ki de kendimi kaybetmemişim, zira o zaman birazdan anlatacaklarımı ne ben adam gibi
    hatırlıyor, ne de buraya yazabiliyor olacaktım..
    nevaleyi filan koltuğun altına attık, o ara bu salak bardağın dibinde kalan çeyrek rakıyı benim
    pantolona döktü..aq senin..
    böyle koltukta kıpırdanırkene birben bire fazladan yaklaşmış bulunduk birbirimize, baktım bu bana
    bakıyor dik dik, normalde hafifçe çekik olan gözleri irileşmiş.. dedim iyimisin kız? elimi alnına filan
    tuttum şakasına, ama bu piskopat gibi bakmaya devam ediyor, iyice yaklaştı, bu sefer ben de
    oyunu bıraktım, gözlerimi diktik, yüzüne, dudaklarına, boynuna bakmaya başladım.. oradan da
    gözlerim göğüslerine kaydı.. sonra tekrardan yüzüne bakmaya çalıştım ama yakalanmıştım, ince
    ince gülümseyip üstüme yüklendi,
    ağır çekim şekilde koltuğa yıkıldık, bacağının birini diğer tarafıma atıp tamamen üzerime çıktı..
    kalçası tamamen kasıklarımın üzerindeydi.. beyler sanırım o ara patladım ben..
    tamamen üzerimde, dudaklarıma, boynuma hamle yapmaya başladı, ben de ellerimi sırtına attım,
    iyice kendime doğru bastırıyorum.
    bir süre bu şekilde hafif tempo öpüş-seviş halinde kaldık. sonra bu biraz aşağı doğru kayıp başını
    göğsüme yasladı. ikimizinde soluk alış veriş, kalp atışları duyuluyor.. kafamı çevirdim, öbür kıza
    baktım, hala aynı vaziyette baygın..
    "o sabaha kadar yatar böyle" dedi benimki, sonra yeniden yüzüme doğru yaklaştı, o ara minik
    tsigalkoyu ima ederek, "maşallah" deyip kıkırdadı, ben de yarı utangaç güldüm aptal aptal, yine
    öpüşecekmiş kadar yaklaştık birbirimize, bu sefer ben hamle yaptım, saçlarını yakalayıp bir tarafa
    doğru attırdım, boynunu boş kalan kısmına dudaklarımı yapıştırdım.
    ···
  3. 203.
    +4
    bu şekilde gene bir kaç dakika bir ön sevişme denilebilecek öpme koklama faslı yaşandı,
    devamında bu üzerimden çekilip, "birazdan geliyorum diye" odadan çıkıp gitti..
    vay aq..donu kontrol ettim.. evet kamyon devrilmiş beyler.. boxer balçık gibi..
    peçete meçete bir şeyler bulup biraz durumu toparlamaya çalıştım.
    tam pantolonu geri çekiyordum ki bu geri geldi, pijama giymiş, rahatlık babında..lan ben de
    jartiyer martiyer yapıcam sandıydım *
    beni öyle görünce, "o kadar olur mu bilmiyorum?" deyip dudak büzdü..ben de bu sefer, yok
    atmıkları temizliyorum diyemem ya, "dedim, ya pantolon beni de rahatsız ediyor, onu çıkarsam
    sadece?"
    tamam deyip göz kırptı, yeniden koltuğa attık kendimizi, bu gene üzerime çullandı.. dıbına
    koduğumun ne çok seviyorlar yukarda olmayı be beyler.. ilerde en büyük sıkıntılarınızdan biri bu
    olabilir(belki de zaten öyledir * )
    biz gene ön sevişme modundayız ama pantolonların gitmesinin verdiği rahatlık var, kız bildiğin
    üzerimde sürtünmeye başladı..bir süre sonra öpüşmeyi filan tamamen bırakıp bildiğin tepinme
    moduna geçince, "yavaş kızım patlatıcam" diye uyarmak zorunda kaldım, biz gene koptuk..lan
    sevişiyor muyuz, komedi filmi mi çekiyoruz belli değil,
    ···
  4. 204.
    +4
    bir süre de o şekilde kaldık..
    neden sonra artık ben üzerinden çekildim, pantolonu giydim filan, bu da yanlamasına döndü, bir
    yandan beni izliyor.. saat 5 filan olabilir..
    sonra gittim bir yüzümü yıkadım, geldim bunun yanına uzandım, ama odaya dışardan girince
    farkettim ki bildiğin leş olmuş ortalık.. rakı, bira, atmık, ter her tak birbirine karışmış içerde... bir
    de o uyuyan arada osurduysa filan..aha işte tam ölümcül karışım.. kimyasal bomba aq..
    öyle kaldık bir süre daha, hava hafiften ışımaya başlıyordu, bu o ara biraz dalmış, benim gözler
    zum halde..
    yanından kalktım.
    o ara bu da aydı tekrar, bana bakındı, "gidiyon mu?"
    "gideyim ya, sonra konuşuruz.. kafam döndü iyice, gideyim yerimde yatayım.."
    binler bu arada ben öyle leş gibi gezmekten hiç hoşlanmam.. şimdi orda uyuyup kalsam, en erken
    akşama uyanacağım, e üstüm başım berbat, boxer kullanım dışı, pantolon rakılı.. öbürleri de yeni
    tanıdığım insanlar, onların arasında öyle pis pis durmak istemedim yani.
    ha bir de diyeceksiniz ki, "be dıbına koduğumun, bu detayları niye yazıyorsun?"
    kusura bakmayın ama bunlar hayatın gerçekleri, yani öyle eve meve, gibişe kakışa gittiğinizde
    böyle herşey fresh, her şey hijyenik ve planlı şekilde olmuyor, muhtemelen gece sonunda
    istediğiniz tek şey güzel bir duş ve yatıp iyice uyumak olacaktır. şimdiden tavsiyem olsun, yani
    öyle ekstra kaliteli ferrelardaki gibi güllük gülistanlık değil her şey,
    ···
  5. 205.
    +5 -1
    neyse..ben bu karmaşık kafa halinde epey bir süre kaldım suyun altında..
    dışarı çıktığımda sanki yeniden gerçek dünyaya adım atmış gibi hissettim..
    boş bir oda buldum.. ve herhangi bir şeyi daha fazla düşünmeyerek gördüğüm ilk yatağın üzerine
    kendimi bıraktım..
    bir sonraki hafta,
    finaller..
    malum günün üzerinden 1 hafta geçmişti.
    cerenle üç beş kısa konuşmamız oldu, ama sanki aramız bozulmuş gibiydi.. gerçi benim açımdan
    bir sıkıntı yoktu ama kız bir acayip davranmaya başlamıştı.
    herhalde sonradan kafa aylınca bazı şeyler için pişman oldu diye düşündüm. umrumda da değildi
    açıkcası..ne kadar sarhoş olursa olsun, az önce seviştiği adama arkadaşını dürtükleten bir
    insandan ne kadar hayır gelirdi ki insana?
    günler geçerken, biz nilayla takılmaya devam ediyorduk,
    okan a da gecenin büyük kısmını anlatmıştım (tabi o yüz kızartıcı bölüm hariç).. epey şaşırmakla
    beraber, biraz da kızmıştı
    ···
  6. 206.
    +4
    harbiden de neredeyse kapattık kafeyi, 5-6 masa birleşmişti, saymadım ama 40 kişiye yakın
    vardık diye düşünüyorum.
    her yönüyle güzel bir gece olmaktaydı.. diyorum ya, sevdiklerim yanımda, diğer bütün şeylerse
    benden çok ama çok uzakta..
    yeni insanlarla tanışır, bir yandan da gırgır şamaya yaparken, masaların etrafında dolaşıp duran,
    uzun, ince sarışın bir kız dikkatimi çekti..
    sevimli bir tavşan gibi, oradan oraya zıplıyor, elindeki makineyle geceden güzel kareler almaya
    devam ediyordu, nilay baktığımı gördü,
    "hayrola, beyimiz nerelere daldı öyle?" diye güldü.
    "şu kız kim?" dedim. "fotoğraf çeken sarışın?"
    gösterdiğim tarafa baktı, "ha o mu? mine yi mi diyorsun?"
    "he evet işte adı her neyse" diyip güldüm, bu manalı manalı bakınca da, "bir şey yok ya..güzel
    kızmış" deyip utangaç utangaç sırıttım.
    üstüme geldi;
    "tanıştırayım istersen? iyi kızdır mine" deyip gevrek gevrek sırıttı.
    sustum, önüme döndüm.. uzun süre sonra içten bir şekilde, kendi kendime gülümsediğimi
    farkettim..bir kez daha kaldırdım gözlerimi,
    sevimli sarışının makinesinin merceğiyle göz göze geldim, bu ani karşılaşma yüzünden gözüne
    fener tutulmuş geyik gibi kalakalmıştım..
    "yaklaşın bakalım, çekiyorumm" dedi neşeyle,
    ama ben hala şaşkın ve felç vaziyetteyim, nilay tuttu kendine çekti beni, bir şekilde poz gibi bir
    şey vermiş oldum bende.
    kız yanımızdan uzaklaşıp başka foto yakalamaya uraşırken, nilay ın anlamlı bakışlarını bir kez
    daha yüzümde hissettim,
    "nasıl ama? güzel kız ya" deyip gülümsedi..ben de gülümsedim..
    güzel kız.. hoş yani..
    takip eden panpalarıma iyi geceler,
    bu hafta yeni tasarladığımız ürünün denemeleri olacak üretimcilerle beraber, o nedenle
    çarşambaya kadar çok fazla yazamayacağım. işle sözlüğü ayırma vakti *
    yine de günde 2-3 part atmaya çalışacağım.
    hepinize iyi geceler, öpüldünüz ;)
    iyi geceler panpalar,
    bu gece yine erken başlıyorum,
    malesef malum işler nedeniyle erken de bitireceğim
    ···
  7. 207.
    +4
    neyse,
    biz gene konuşurken kayışı koparmışız farkında olmadan, taa yurtların bulunduğu sokağın başına
    kadar geldik bunla,
    gece saat epey olmuş, biz hemen hemen yalnızız orda,
    bu "ya biz gene unuttuk bunları" deyip kıkırdadı,
    "tamam burda bekleyelim madem" dedim. bekledik bekledik gelen yok aq..
    sonra bu dedi, "ya bir arayalım bari şunları" diye,
    ben tel i çıkardım, nilayı arıcam, bu dedi "dur benden arayalım, bedava var" filan. neyse orda bir
    şeyler oldu, ben gene bir binlik ettim, espri mespiri, bunun telefon numarasını alıverdimm..
    vay anasını lan.. heyecanlanmıştım yine.. niye?
    kızları aradık,
    doğum günü yapacaklarmış, bizimki "aah doğru ya, tabi bu gece daha bizim kutlamamız var,
    aklımdan çıkmış benim" deyip yüzüme manidar manidar gülümsedi,
    eh..adamın aklını başından alırız evvelallah * . tabi benim ki de ne derece yerinde bilinmez..
    ben dedim, "madem öyle beklemeyelim onları ben seni yurda bırakayım"
    "tamam" dedi, "nasılsa gece beraberiz onlarla".
    bunu yurdun kapısına zütürdüm bıraktım, teşekkür etti, sarıldık, gündeki kibar teyzeler gibi
    öpüştük. bunu uğurladıktan sonra geri döndüm sokağın başına doğru gidiyorum, ama içimde filler
    güreşiyor beyler.. çok karmaşık duygular içindeyim..
    neyse baktım karşıdan bizim kızlar geliyor, okan da onlarla, diğer serhat merhat kaybolmuş alayı,
    kızlar herhalde bu durumu farkettiğimi anladılar,
    "yaa işte, bizi sattı beylerimiz, neyseki okancım, centilmen erkeğimiz bize eşlik etti" diye yine grup
    adına vurucu konuşmayı yaptı ceylin, diğer hatunlar da benzer şeyler söyleyip kıkırdadılar, okan a
    baktım bin bin, gülecek gülemiyor
    ···
  8. 208.
    +4
    ve yine o an, aklımın köşesindeki "ya o da olmazsa?" sorusunun cevabına karşılık gelecek
    şekilde, "intihar eden insanları artık anlayabiliyorum.." diye mırıldanmıştım.
    gözlerimi tekrar sınıfa çevirdiğimde nilayın kapı önünde birileyle lak lak ettiğini gördüm,
    evet..hedefe giden kutsal yoldaki sadık destekçim olacaktı..bunu yapmaya istekli gibi
    görünüyordu..ama peki ya hazır mıydı?
    sonrasında, her iki taraf adına da yaşanabilecek acılardan sorumluluk almayı göze alabilecek
    miydi?
    yoksa o gece, biraz da beni kızdırmak için bilerek mi o "çöpçatan kız" ayaklarına mı yatmıştı?
    hepsini bir bir görecektim bakalım..bu savaş daha bitmemişti, kazanılması gereken bir gurur,
    onarılması gereken bir ruh vardı hala,
    .
    .
    benim ruhum..benim gururum..
    http://fizy.com/tr#s/1ajgie
    sınavda kağıtta yazılanları bile okuyamayacak kadar kötü durumdaydım..
    çıkışta, bom tak bir vaziyet içerisinde, nilayın yanına gittim,
    bir sorun olduğunu suratımdan anlamıştı *.
    "ne oldu, ya kötü müydü sınav?"
    "boş verdim nerdeyse.."
    "aa, sen??"
    "kızım uzatma işte.."
    azımdan çıkıvermişti..normalde nilay a karşı her zaman sevgi doluydum zira o da bana fazlasıyla
    destek oluyordu..lan insanın kardeşi olsa o kadar nazını çekmezdi be.."
    bu, ben kızacağını, ya da trip atacağını sanarken tam tersi,
    "tamam tamam, anladım baya kötü geçmiş" deyip sıcak sıcak gülümsedi..elini omzuma attı,
    teselli etmeye çalıştı.
    -"başka bir problem yok demi?"
    beklediğim fırsat olabilirdi,
    -"yok da..ya şu sarışın kız..neydi adı *" diye sordum sanki unutmuş ya da önemsiz bir şeyden
    bahsediyormuşcasına,
    -"evet, tamam mine. ne olmuş ona?" deyip bu sefer "ben de yedim" dercesine gülmeye başladı..
    -"yo hiç, sorayım dedim.."
    bu cevap vermedi..
    ···
  9. 209.
    +4
    sonra ben "demek başına üşüştüler ha" diye ihtiyatsızca sorunca, kızı biraz utandırdım sanırım,
    gerçi o söylemişti ama biraz da ağzından kaçtı diyebilirdik, zira, öyle 5-6 yardımcı eşliğinde bir
    geceye hazırlandırılıyorsanız, o geceyi epey ciddiye alıyorsunuz demektir.
    ve kızların erkekleri pek ciddeye almıyor olması gerekir, daha ziyade onları süründürmeleri, ya da
    tam tersi sadece gibiş sokuş için bedenini kullanmaları, (gezip tozma için de cüzdanlarını tabi)
    yaygın davranış şeklidir.
    onu biraz tarif edeyim,
    dediğim gibi, epey makyaj yapmış, pembe parlak ruju, allıkları, göz kalemleri, göz farları, fondöten
    midir nedir, onlar..
    üzerinde siyah bir mont, daha sonra kafede gördüğüm, enlemesine rengarenk çizgili hoş bir
    kazak, altında kotu. ayağında botlar.
    bu arada kız cidden neredeyse benim kadar varmış aq..neyse ki bende de botlar vardı ama o an
    "lan yazın topuklu problem olmasın" filan diye düşünüp, içimden salak salak gülüyorum.
    doğmamış çocuğa don biçmede üzerime yok yani..
    başında kazağıyla uyumlu bir bere vardı, kaşkolu yok, bende de tam tersi sadece kaşkol var.
    yolda zorla verip boynuna sardırdım;
    "bak sonra hasta filan olursan, onun vebaliyle yaşayamam haa * "
    aşıklar yolundan geçtik, bu yine gülen gözlerle bakınıyor, ışıklar yüzünden, gözlerinden yansıyor,
    onu daha da özgür, daha da esrarlı hale getiriyorlar.
    fazla iyi bu kız.. kalben.. ruhen..
    konuşa konuşa kafeye geldik, mekanın epey hoşuna gittiğini hissettim.
    bu "nasıl oturalım" filan derken, ben çoktan önüne düşmüş, ona rezerve masaya doğru eşlik
    ediyordum bile.. bana yardımcı olan çocukla selamlaştık, gene göz kırptı..lan ne göz kırpıyorsun
    aq, sanki hatunu, beraber sinsine planladığımız bir tuzağa çekiyoruz da, iş artık olmuş bitmiş gibi.
    neyse masaya oturduk, bu baya şaşırdı, inanılmaz hoşuna gitti..bir şey demedi ama gözleri
    parladı resmen, yüzünde değişik bir gülümseme oluştu..ben kendimle gurur duyuyorum tabi.. ince
    ve düşünceli erkek tsigalko.
    ···
  10. 210.
    +4
    ben pizzayı elle yerim beyler..kusura bakmayın ama öyle fransız fransız, bıçakla kesip çatalla
    ağzına zütüren hıyarlara da kıl olurum..amk çakma kibarları..
    neyse,çıktık üst kata oturduk,epey tenha sadece biz ve bir çift daha var.. söyledim pizzaları
    geldi..tabi beni de bir sıkıntı aldı..amk tamam rahatız bilmem ne ama, ne bileyim yine de öyle
    elimle dilimlere dalmasam mı? diye aklımdan geçirmedim değil..bu tereddütlerimi mi farketti,
    yoksa zaten diyecek miydi bilmem ama,
    "pizza dediğin elle yenmeli" dedi muzip muzip... hay çok yaşa sen bee, havası alınmış lastik gibi
    rahatlayıp söndüğü görünce gene gülmeye başladı,
    "çekinme, canım yaa, ben de öyle yiyorum, çatalla bıçakla hanım kız taklidi yapamıycam şimdi,
    çok açım * "
    ben şapşal şapşal gülüp, bir şeyler geveledim..lan kız ya benim aklımı okumak gibi bir yeteneğe
    sahipti, ya da fazla zekiydi aq..
    ya da biz tam birbirimizin kafadandık..bak o daha yüksek ihtimal * .. bunların aynısını ona da
    söyleyince "hımm yani zeki değilim öyle mi??" deyip üzerime mayonez sıkma tehdidinde bulundu

    şen şakrak pizzalara daldık, birimizin elinden patates yedik..kola kutusunun kapağını koparmaca
    oynadık..
    mutluydum dıbına koduklarım..inadına mutluydum işte..çocuklar gibi şendim, aşktan sarhoş bir
    sersemdim..hak etmemiş miydim?
    bu gece üst üste incesaz geldi, umarım güzel oluyordur
    http://fizy.com/tr#s/1agyny
    pizzacıdan mideler dolu çıkmış, aşıklar yoluna dalmıştık, ellerimiz birbirine kenetlenmiş,
    burnumuz yanaklarımız soğuktan kızarmış, nefesimizden dumanlar tüte tüte ışıkların altında
    yürüyorduk gene..
    "aynı ağacın altına oturalım mı yine?"
    "olur canım * "
    ···
  11. 211.
    +4
    kafenin kapısından çıktığımızda, biz kağıt üzerinde hala "iki arkadaş-birbirini yeni tanıyan iki
    insan"dık.. ama ruhlarımız bizden çok daha erken davranmıştı.. kaşkolumu gene boynuna
    sardım.. aşıklar yolunun karanlığına daldık..iki kişilikti artık yalnızlığımız..
    hava biraz ılımıştı,
    garip ama gece, akşama göre biraz daha sıcaktı..ya da ben fazla ısınmıştım bilmiyorum.
    banklardan birinde oturmayı teklif ettim,
    "hava soğuk ama, ne dersin biraz oturalım mı?"
    "olur" dedi, "o kadar da soğuk değil zaten, hem senin kaşkolun beni korur * "
    güldük..
    ben geliyorum şimdi deyip yanından ayrıldım, o an anlam verememiştir ama 1 dakika sonra
    yanına elimde profiterollerle dönünce
    "aa ne gerek vardı ya.. çokta severim yalnız profiterolü" deyip teşekkür etmişti,
    "biliyorum" dedim.."sevdiğini söylemiştin"
    gene bir sessizlik..
    "müzik dinlemek ister misin?" diye sordum,
    tabi dedi..
    telefonun kulaklığını taktım, birini ona verdim,
    fonda şunun http://fizy.com/tr#s/12qrn6 eşliğinde, elimizde profiteroller, soğuğun da etkisiyle epey
    boş olan aşıklar yolunun ağaç altındaki bir bankında sessiz sedasız dalıp gitmiştik..
    eline uzanıp tutmak geldi içimden..ama yapamadım..
    gece, planladığımdan da iyi geçmiş, dahası ben artık planı filan boş vermiştim.
    mine ise artık benim için ele geçirilecek bir kale, tavlanacak bir kız , bir intikam ve kendini
    kanıtlama aracı olmaktan çıkmıştı.
    ···
  12. 212.
    +4
    hayır bir de bende ki de mallık, sen söylesene ne tak diyeceksen?
    neyden sonra artık ben bunu çok fena sıkıştırdım bir yerde..bir 10-15 dakika filan mesaj gelmedi..
    dedim herhalde gibtiri çekicek.. korktuğumu hissettim beyler..
    daha az önceye kadar hislerime ortak sandığım kızı, bir an için de olsa kaybetme korkusu
    sarmıştı benliğimi.. anladım ki, türlü duygularla boğuşurken, farkında olmadan ve belki de onun
    bana bağlandığından fazla bağlanmıştım bu masum kıza..
    derken telefonumun ışığı yandı.. heyecanla mesajıma tıkladım.. artık kaçacak yeri yoktu..ve
    neredeyse bir cevap vermek zorunda bırakmıştım onu..
    "anladım, yeryüzünde herkesin bir parçası kayıptı, ve bazılarımız o kayıp parça uğruna bütün
    tamamlanmışlığına rağmen yarım, kalabalıklara rağmen yanlız, bütün ritmlere rağmen sağır
    olabiliyordu ve o eşsiz parça bulunamadığı sürece sürgün göçebeydik ve huzursuzduk.
    bulamadıkça, bulunamadıkça eksiliyorduk, eskiyorduk binalar gibi.
    "parçaları kaybolmuş puzzle" gibi artık insanlar derler.. "kiminin kalbi, kiminin ruhu, kiminin beyni
    yok.” oysa herşeyim vardı benim tek eksiğim "sendin", sen gelince tamamlandı içim,
    huzursuzluğumun rüzgarı dindi, duydum yeryüzünün gökyüzünün gerçek sesini. uzatıp elimi
    gördüm ışığının rengini.
    gökyüzünü, alabildiğince mavi...
    seni seviyorum.."
    http://fizy.com/tr#s/1ajgij
    ···
  13. 213.
    +4
    "abi nerdesin ya ciddiyim, kaç gündür ulaşamıyorum, bugün büt ün vardı, ona da gelmedin? ne
    ayaksın aq?"
    -"kanka.. yurda gelicem pazar günü, o zaman konuşuruz"
    -"ya şimdi konuşalım? müsait değil misin sen?"
    -"müsaitim de..telefonda konuşulacak şey değil.. pazara a gelicem.."
    -"iyi madem tamam..bir daha aradım mı aç aq..öldün sandım lan.."
    -"görüşürüz kardeşim"
    -"görüşürüz"
    allah allahhh... ya bu nedir arkadaş şimdi? allah bilir ne oldu..
    yurda gittim, ama o dün geceden beri devam eden toz pembe halim yok olmuş durumda.. kafam
    okanda, içimde hiç de güzel hisler yok ama, hadi hayırlısı diyorum..
    http://fizy.com/tr#s/1ai09p
    mine cumadan gelecek,
    hafta sonu beraberiz yani,
    benim ise malesef yine, şöyle adam gibi, güzel bir duyguyu tek başına, salt olarak
    yaşayamıyorum zira aklımın yarısı okanda..
    perşembe tolga geldi, toparlamış görünüyordu ama gene muhabbet açıldı bir şekilde,
    çocukla epey konuştuk..bir ara gözleri doldu gene..vay aq ya..hakkaten ölüm,ayrılık çok zor işler
    bunlar...
    bunla çıktık dışarı, bizim yurdun yakınların da güzel bir mekan vardı, içkili,tam bar denemez ama
    kafe de değil..şu gavurlardaki pub tarzı bir yer diyelim.
    neyse gittik pub a, hem dertleştik, hem içtik..baya baya içtik ama..zaten ben üniversite hayatımda
    içtiğim içkinin 4 de birini filan orada içmişimdir ki bu epey büyük bir miktar *
    amkları zengin etmiş bile olabilirim yani,
    onun mevzusu konusunda konuştuk biraz daha, elimden geldiğince teskin etmeye çalıştım..olan
    ile ölene çare yoktu..
    ben okanla olan mevzudan bahsettim, şaşırdı baya..mine ile artık sevgili olduğumuzu söyledim laf
    arasında, tebrik etti..
    beyler o gece doldum muu, boşaldım mı bende bilmiyorum yani..o kadar içtik miçtik ama böyle
    üzerimde bir ağırlık..bir hüzün var, sanki tam bir şeyler düzeliyor derken nereden çıktığı bilinmez
    kötücül enerji bütün mutluluğu emer gibi..
    o gece , bu kez kafam oldukça kıyak bir vaziyette yatağımda uyumaya çalışırken, geleceği
    düşündüm..
    güzel şeyler..
    ···
  14. 214.
    +4
    bir kaç kere yüzünü, saçlarını okşadım, hemen kızarıp bozarıyordu..hem çatlak, hem utangaç
    sevgilim * muhabbet boyunca bize dışardan bakan birinin göreceği tek şey, birbirini gerçekten
    seven, şirin bir çift olduğumuzdu.. zira tüm o yoğun duygulara rağmen aramızdaki temasları
    abartmamıştık. daha ilk günden ne teması zaten demeyin, ilk günden öpüştüğüm, becerdiğim
    kızlar da oldu.. hepinizin olmuştur, ya da olacaktır..
    lakin mine öyle bir kız değildi, zaten ben daha ilk konuşmamızdan beri öyle olmadığını anlamış ve
    onun sınırlarına kesin olarak saygı duymaya karar vermiştim. eğer canım sürtüşmek, gibişmek
    isteseydi cerenle takılırdım, mineyle değil..
    hava kararmıştı, ciciş kafeden çıktık, zorla hesabı ödedi, kasadaki kafe sahibi kadına şirin şirin
    gülümseyip, garson olan kızına çıkarken havalı ve pis bir bakış daha attı (deli * ).
    acıkmıştık, "pizza yiyelim mi?" dedi.
    "bana uyar ;)"
    soğuk sokaklarda, birbirimize sokula sokula, tin tin adımlarla pizzacıya doğru ilerlemeye
    başlamıştık. omuzlarının omuzlarıma her sürtünüşü, üşüyüp kolunu her titretişi, içime tarifsiz bir
    koruma ve sahiplik duygusu dolduruyor, oracıkta onu sarmalamak, içime, göğsüme, kalbime
    sokmak istiyordum.. öyle ki, ne kadar sarılsam yetmezdi sanki..
    elimi elinden kurtarıp omzuna attım, hafiften tip tip bir bakış atar gibi oldu,
    "üşüdün diye sarayım dedim" deyip pişkin pişkin güldüm. hadi hadii dercesine kaş göz oynatıp,
    kendi kolunu da benim belime attı.."sen de üşümüşsündür"
    bu imalarına, kontralarına gerçekten hasta oluyordum beyler..bu kız benim hem kankam, hem
    sevgilimdi.. gerekirse ablam-annem filan da olabilirdi, o potansiyeli de görmedim değil. biz,
    sevgiyi ve birbirini geç bulmuş iki sevmeye, sevilmeye aç ruh, nasıl etsek de bu güzel duyguları
    birbirimize, bazı sınırlara riayet ederek aktarsak diye fırsat kolluyorduk aslında. havanın
    soğukluğu filan bahaneydi *
    http://fizy.com/tr#s/1aiv70
    ···
  15. 215.
    +4
    tolgayla bizi, acılarımız yaklaştırmıştı..sonra da hiç bir şey ayıramadı..
    son iki senemizi ev arkadaşı olarak tamamladık..hala da sık sık görüşürüz. bu hikaye bitince ona
    da okutacağım inşallah..mini spoiler oldu..ama olsun..gazoz değil ki bu, asidi kaçsın.
    ertesi gün okula gidemedim..
    sonraki gün de..
    yurttan hemen hemen herkes gelip bir nevi taziyelerini sundu bana, necati ısrar etti, abi gel
    gidelim okula, açılırsın diye..bin kurusu serhat hariç, beni tanıyan hemen hemen herkes bir
    şekilde desteğini, sevgisini sunmuştu, sağolsunlar..
    mine ile konuştuk telefonda..çok üzüldü..buluşmak istedi... o an beni teselli etmek için her şeyini
    koyardı ortaya eminim..ama yalnız kalma isteğimi de saygıyla karşıladı..minem benim..ah bir de
    sende olmasaydın?
    çarşamba günü, nihayet kendimi toplamış, okula gitmeye karar vermiştim.
    dersler öğleden sonraymış..
    giyindim..özensizce..
    aynaya baktım..göçmüş yüzüme, hafifçe morlaşmış göz altlarıma, kızıl göz kapaklarıma baktım,
    sakalım uzamış, kirli sakala dönmüş..
    hiç biriyle uğraşmadım..
    paltomu, botumu geçirdim üzerime..
    okula doğru yollandım..
    arkadaşlar bir de şunu söylemek istiyorum,
    malum son 2-3 yılda sosyal ağlar ve iletişim imkanları epey yol katetti. ama o zamanlar facebook
    vb. yok..msn de görüntülü konuşma oturmuş durumda değil, zor..e gsm ve telekomünikasyon
    desen, çok çok daha geride.. daha 3 yıl öncesine kadar bile avea balkon altına girince çekmezdi..
    sözün özü, o yıllarda ha amerikaya gitmiş, ha öbür tarafa gitmiş.. hemen hemen aynı şey, aq
    ankara değil, konya değil, trabzon değil van değil.. bulgaristan, yunanistan değil.. avrupa bile
    değil..
    adamla aramıza okyanus gir lan..
    anlayacağınız connection..pek kolay değil..
    http://fizy.com/tr#s/1aj6jl
    son iki part olsun bu gece,
    öğlen arası saatlerinde okula vardım,
    geçtim sınıfa oturdum, kimse yok..keşke hep öyle olsa..
    10-15 dk oturdum öyle sıranın birinde..
    ···
  16. 216.
    +4
    önceki bölümlerde pub diye tasvir ettiğim yere doğru gitmek için çıktık yurttan,
    ve bu kez,öncesinde tolganın yaralarına bandaj olan bu mekanın, teselli etmesi gereken fazladan
    bir kişi daha vardı..
    http://fizy.com/tr#s/1agyo9
    epey içtik o gece yine..
    epey konuştuk..
    birbirimize yalandan teselliler veremiyoruz çünkü ikimiz de hırpalanmışız..ama tabi benim
    hasarım, kimseninkiyle kıyaslanamaz..
    bilmem kaçıncı biradan sonra saate bakmak geldi aklıma, 3 mesaj, 1 de çağrı gördüm..görmeye
    imkan bulamadığım.
    mine aramış, mesaj atmış..önce selam diyor..sonra hişt pişt diyor..sonra uyanınca beni ara
    diyor...
    hiç birini cevaplayacak gücüm yok..
    telefonu tamamen kapıyorum.
    beyler,
    size şunu söyleyeyim,
    mutluluklar, tutkal gibidir..evet..birbirine yakınlaştırır, yapıştırır adamı..
    ama o mutluluklar, kaybolmaya görsün..ıslanmaya görsün o tutkal..eskimeye görsün..
    kopuverir anında o insanlar..zorlarla, zorluklarla karşılaştıklarında.
    acılarsa,
    perçin gibidir.
    öyle bir birleştirir ki insanı, ne rüzgarlar, ne yağmurlar, ne ateşler ne sular ayıramaz onları..
    işte bu nedenledir ki, acılarla birbirine yaklaşan insanların dostlukları da, aşkları da , ailelik
    mevhumları da, mutlulukla birbirine yaklaşanlara göre çok daha sağlam olur.
    ···
  17. 217.
    +4
    http://fizy.com/tr#s/1ahwmg
    mineyle minibüslere atladık, merkeze gidiyoruz. yol boyu eli elimde, başı omzumda, öyle
    sakin..sessiz konuşmadan oturduk. söyleyeceklerimizi masamıza saklıyorduk.
    önce, pub tarzı bir yere zütürmeyi düşündüm ama sonra düşündüm ki, o tarz ortamlar için biz
    fazla yeni bir çiftiz, mine de fazla iyi bir kız. ben gene kafelerden şaşmayayım..her oralarda da
    içmek isteyen içer yani..
    biraz kol kola yürüyüp kordondaki kafelerden birine oturduk. bu sıkma portakal söyleyince, ben de
    tek başına alkol almak istemedim, aynısından söyledim.
    bugün neden böyle apar topar buluştuğumuz, oraya neden oturduğumuz filan belli..ama mesele o
    konulara girebilmek zaten,
    mine karşımda, sanki hep "bir an sonra konuşacakmış" gibi bir ifadeyle oturuyor, gözleri sıkıntılı,
    hani bir şeyler diyecek, ama konuya nasıl gireceğini de kestiremiyor..sözleri dilinin ucunda,
    "bitanem..bir şey söylemene gerek yok" dedim.."yanımda olman bile yeter..karşımda oturmuş
    gözlerime bakıyor olman bile yeter.."
    gene sıkıntılı sıkıntılı gülümsedi..masanın karşısından uzanıp elimi yakaladı, ellerinin arasına
    aldı..güç vermek, enerjisini paylaşmak ister gibi,
    "her zaman böyle anlayışlısın değil mi?" dedi..başını yana eğdi..gözlerime bakmaya devam
    ederek.."aynı durumda ben olsam şimdiye belki kahkaha atıyor olurduk..ama ben, seni nasıl
    avutabilirim bilmiyorum :/"
    "bu durumda kimse ne olursa olsun kahkaha atamazdı mine emin ol" dedim acı dolu şekilde, bu
    hemen azarlıyorum sanıp,
    "bak işte gördün mü..fidan dikeyim derken çam devirdim daha ağzımı açar açmaz" iyice sıkıntılı
    bir ifade yerleşti yüzüne, uzanıp yanağını okşadım,
    ···
  18. 218.
    +4
    biraz da benim yüzümden.. zira beyler, ben yüzümdeki duyguları neredeyse hiç
    saklayamam.. eğer mutluysam, sokaktaki köpek bile anlar,
    ama eğer mutsuzsam, âmâlar bile görür yüzümdeki kırgınlığı.. sanırım en zayıf noktalarımdan biri
    de budur..
    gece boyu, gerek sözlerimizle, gerekse araya kelimelerle köprü kurmaya gerek kalmadan, kalpten
    kalbe direkt olarak konuşmuştuk epeyce..
    bir ara ciddi ciddi güldürdü bile beni, "bak" dedim, "sen de kahkaha attırabildin işte bana, ben
    mümkün değil dediğim halde hemde * "
    dönüş yolunda yine sessizdik.. maç sonrası rejenerasyon çalışması misali, biz de içimizdekileri
    akıttığımız, kah gülüp kah duygulandığımız o güzel gecenin ardından, sakin, sessiz ve kendimizi
    yenileme adına çalıştırıyorduk kalplerimizi.
    yurdun önüne geldik,
    "teşekkür ederim" dedim.. başka bir şey eklemeye ya da sıfatla güçlendirmeye gerek duymadım,
    zira o an hayatım boyunca ettiğim en içten teşekkürlerden birini ediyordum zaten.. fazlası laf
    kalabalığı olurdu..
    o da bana uydu, yine elleriyle yanağıma uzanıp, sadece gözlerini kırpmakla yetindi.. söze gerek
    bile yoktu.
    ve bu kez veda öpücüğü, eskilerden epey farklı bir yerden, tam dudağımın kenarından yakaladı
    beni, bir an için.. bütün iç organlarımın havada taklalar atmasına sebep olup nefes alışverişimi
    hızlandırarak arttırdı kalp ritmimi.
    "iyi geceler"
    "iyi geceler bebeğim.. varınca mutlaka mesaj at"
    ···
  19. 219.
    +4
    beni de o ara önüne gelen savunuyor, yani kime denk gelirse, adamlar gayet rahat zütürdükleri
    için o ana kadar, adam paylaşımı filan yapmamışlar,
    neyse ben gene başladım ki, pat! karşımda serhat bitti hemen..amk.. kendini gösterecek
    ya..noktayı koymaya geldi aklı sıra.. zira kendisi o sahanın en iyi oyuncusu olmak zorunda, başka
    kimse ondan daha fazla hava yapamaz!
    epey birebir kapıştık bununla, ben inat ettim, bir ara iki kişi oldular, bizim adamlardan biri bom
    boş, armut gibi bırakmışlar potanın dibinde, versem, öküz değilse (ki değildi) kesin rahat bir sayı,
    vermedim aq, inadına ben sokacam o sayıyı, serhat hemen bağırdı, ama zaten önceki devreden
    yorgun, nefes nefese aq surat pancar, "arkayı bırakma arkayııı!" diye, yardıma gelen puşt gene
    yerine döndü,
    "aha" dedim, gene birebir kaldık mı! iyice üzerine gittim, sırtımı potaya, gücü bacaklarıma verdim,
    tüm gücümle kendimi potaya doğru savurdum.. normalde bu tarz olaylara hiç girmem, girsem de
    genelde beceremem keza benim işim "şut". neyse, o pota altı birebiri sonucu attığım "kanca
    benzeri gibko atış" da girer mi? girer. *
    bizimkiler hemen "helal be aga! işte bu! adam nihayet oynamaya karar verdi!" diye gaz veriyorlar.
    çok hoşuma gitti amklar * gururum okşandı yani (ahh ah)..
    ama ben de daha ilk mücadelemde pestil oldum, uzun süre spor yapmamanın acı sonuçları.
    ···
  20. 220.
    +4
    pazar gecesi tolgayla odayı taşıdık,
    okan ın çıktığı odadaki diğer çocuk da başka bir odaya gitmiş tek kalmamak için, biz de alt kattaki
    3 lü odamızdan oraya, o ikili odaya çıktık.
    okanın eski odası, benim yeni odamdı artık..anını yaşatmaya geldim kardeşim..
    bu arada daha fazla bahsetmeyeceğim demiştim yanılmıyorsam..evet devam edelim..ha bu
    arada..okanla, o günden sonra iki kez daha konuştuk..birinde ülkeden ayrılmasına yakın,
    mesajla..öbüründe de bu odayı taşıdığımız hafta sonu msnden. yeni okulundan bahsetti, karma
    bir okulmuş.."dil sorun olur belki ama çözeriz aga bir şekilde" dedi..çözersin tabi aslan
    kardeşim..senin elinden ne kaçabilmiş ki *
    yeni oda arkadaşım tolgayla ortak çalışıp odanın ayarını 1 saat gibi bir sürede bitirmeyi başardık,
    kumarhaneden ayrılmıştık artık *
    ama bu ayrı kalacağımız anldıbına gelmezdi..gecemiz gene orada, bu kez sadece kağıt oyunları,
    lak lak ve sigara dumanıyla değil, bir de mont altında, sözde gizlice ( * ) yurda sokulan 70' likle
    beraber geçti..
    güzel günler... bizi bekler..
    benim hala umudum var beyler..
    http://fizy.com/tr#s/1ahjyp
    pazartesi okula gitmedim, dıbına koyayım o tarih dersini mühendisliğe koyanların..
    o akşam, mine de benimle aynı fikirde olarak (tabi o dıbına koyayım filan dememiştir herhalde),
    akşam ne yapıyorsun? gibisinden sordu
    ···