/i/Sözlük İçi

sözlük içi.
  1. 26.
    +7
    öyle ki artık tuvalete giderken filan kızdan izin almaya başlamıştım aq, yani söylemesem kapının
    önüne kadar benle gelecek.. neyse, biz bunla baya baya artık ikimiz takılıyoruz, tabi ben o ara
    ayşen in yanına gidemiyorum doğru dürüst, kuduruyorum tabi sinirden. ama yanımda başka
    hatun varken de onun yanına gitsem aşırı ayıp olacak biliyorum (o zamanlar böyle şeylere çok
    dikkat ederdim).
    ben bilerek bundan kurtulayım diye her arada başka yere gidiyorum, bir o kafe bir bu kafe
    dolaşıyorum, bir kere oturduğum banka bir daha oturmuyorum, paso uzaklaşmaya çalışıyorum,
    ama bu da zombi gibi peşimde, e gibtir git de diyemem ya..
    yalnız o ara dikkatimi çeken başka bir şey oldu, acaba sebebi benim okulda farklı kişilerle
    takılmam mıydı bilmiyorum ama ayşen, dışarda gösterdiği samimiyetin 4 te 1 ini bile
    göstermiyordu okulda, sabahları güç bela selamlaşıyordum, bir de günde 1 kere resmen kaçamak
    yaparak yanına gidiyordum o kadar.. hatta bir ara o kadar soğuk davranıyormuş gibi geldi ki, "gel
    çıkıp dolaşalım biraz?" deme cesaretini bile gösteremedim, yüz bulamadım yani.
    bir gün yine ebru peşime takılmış, öğlen arası, biz zaten derste tenefüste yapışık ikiz moduna
    bağlamış durumdayız resmen ama işin tuhafı, hatunla hiç de bir şey paylaşmıyoruz doğru düzgün
    aq..sadece kuyruk gibi geziyor peşimde, doğru düzgün konuşamıyoruz bile..
    neyse işte, bir gün öğle arası yine bunlayız, dedim bakalım bir deneyeyim şunu, amacı ne, bizim
    binadan en uzakta olan kantine (kafe de denebilir) doğru yola çıktım, bir şekilde kışkırtacak,
    konuşmak zorunda bırakacaktım onu.. bakalım taşın altından ne çıkacaktı..
    şarkılara devam,
    http://fizy.com/tr#s/1ahh5f
    gittik, oturduk içerde bir yere, tabi gene her taraf fosur fosur sigara dumanı, bu normalde tek tük
    içer ama benleyken içmiyor rahatsız olduğumu bildiği için,
    ···
  2. 27.
    +7
    ses tonumun da pek dostane olmadığını ekleyince, ister istemez epey ağır konuşmuşum..
    bu epey sersemledi ben öyle hırçın hırçın konuşunca,
    bir kaç saniye sağa sola bakındı, sanki görünmez birilerinden akıl ister gibiydi..ben de o ara onu
    izledim, ilk kez farklı bir gözle bakmayı denedim..
    ebru.. kumral dalgalı saçları olan, irice kahverengi gözlü, güzel yüzlü, düzgün fizikli, iyi giyimli..
    hoş kız, bugün izmir alsancak a ya da istanbul taksime çıktığınızda benzerlerini görebileceğiniz
    tarzda, gerçekten hoş, ama beni çeken ekstra, karakteristik bir özelliği olmayan bir kız.
    ayrıca en başta da farkettiğim gibi, bütün o tiki ve havalı olmayan çalışan halinin altında aslında
    iyi ve masumane bir kız, biraz safca bile denebilir. ama tabi bunu kesinlikle inkar eden, daha
    doğrusu etmeye çalışan bir yapıda..
    neyse bu durdu durdu, sonra "eh, iyi paylaşalım o zaman?" deyip gülümsedi, biraz buruk bir
    ifadeyle.
    oha aq, onca laf etmiş, onca imadan bulunmuştum ama kız hala işi yumuşatmaya çalışıyordu.
    ben buna konuşurken tabi sadece o 1-2 cümleyi söylemedim, en az 2-3 dakika boyunca
    çemkirdim kıza, hatta bunu ses tonum ve el kol hareketlerimle de epey güçlendirmiş olmalıyım
    ama malum tabi hepsini hatırlayamıyorum dediklerimin, 7-8 sene olmuş aq nerden baksan..
    ···
  3. 28.
    +7
    anlayacağınız sınıfta eli ayağı düzgün, kafası yerinde olan 3-5 adamdan biriydim denebilir, ha
    kime göre neye göre derseniz, bunun bir ölçüsü yok tabi, kimse kendine "ben kötüyüm" demez.
    hazır konu gelmişken, kendimden de bahsedecek olursam, eh ruhsal yapımı siz az çok
    biliyorsunuz zaten, şimdiki halimin bir kaç katı toyluk ve saflık eklerseniz o zamanki ben e
    rahatlıkla ulaşabilirsiniz.
    fiziksel olarak da, kitleleri peşinden sürükleyecek tarzda bir popstar ışığım olmasa da eli ayağı
    düzgün bir adamım, çok şükür. aynaya baktığımda gördüğüm yüzü seviyorum ki zaten bence en
    önemlisi de bu. eğer hala lise ya da üni de olsam ifşa babında caps paylaşırdım ama artık yaşını-
    işini almış bir adam olarak bu toplara girmek niyetinde değilim.
    her neyse, siz beni de kendinizden bilin işte, zaten o kadar da önemli değil kişiler ya da
    görünüşler.. önemli olan yaşadıklarımızın bize hissettirdikleri.
    http://fizy.com/tr#s/1ahbre
    bu partı da girip kaçıcam, gece 1 de sonra gene uğramayı düşünüyorum bakalım.
    benim aşırı gaza gelip sınıf ortasında yırtına yırtına ettiğim buluşma teklifi, o hafta içi bir şekilde
    yalan oldu..kız sonraki akşam da gelemeyeceğini söyledi, bilirsiniz bu tarz konularda her zaman
    için bahane, en kolay bulunan şeydir.
    bilmiyorum belki de öyle yaptığım için benden bir şekilde intikam alıyor, naza çekiyordu kendini,
    çünkü muhtemelen etrafındakilerin arsızca sorularına yanıt üretmek zorunda kalmıştı benim o
    hareketimden sonra ve bu tarz şeylerden pek hoşlanan bir yapısı olduğunu da
    söyleyemeyeceğim.
    o gece ve takip eden gecelerde bu kez ebrunun mesajlarını da cevaplıyordum artık, bir ara hatlar
    karışacak diye endişelenmedim değil..
    ···
  4. 29.
    +7
    çıktım üst kata baktım bu, karşısında da kızıl saçlı bir hatun var, tanımadığım. yani bizim sınıftan
    değil diyelim en azından.
    ben bunun ay gibi ışıldayan yüzünü, gözlerini görünce gene kendimden geçtim tabi, sinir minir
    kalmadı..
    bu arada öbür kızın da günahını almışım (çengel burun), muhtemelen geçen sefer de onun
    gelmesini bizim ki istemiş olmalı.. neden diye düşünürken cevaba benzer bir şeyler buldum gibi
    oldu.
    yanlarına oturdum, kızıl saçlı hatun bunun yanına geçti, karşısına ben geçtim ayşen in, lan bir an
    kendimi kız istemeye gitmiş gibi hissettim aq,
    mekan böyle tarihi, dekorlar filan, 80 lerin ortasında döşenmiş evler gibi..
    "nargileyi sen geldikten sonra söyleyelim dedik" dedi benimki, "gül-nane aromalısından yokmuş
    yaa senin sevdiğinden, neli söyleyelim dersin?" diye ekledi,
    gül nane yi sevdiğimi unutmamış..
    "elmalı olsun o zaman, uyar mı?" dedim, "harika olur" filan dediler,
    neyse nargile geldi masaya biz o ara muhabbetteyiz, öbür hatunun adı da gözde imiş, baya
    konuşkan bir şey, ama inanın öbür bedbahttan sonra bu o kadar cana yakın ve pozitif geldi ki, iyi
    dedim, en azından işi bozmaya çalışmaz diye düşündüm.
    sonra ayşen bana, "tavla oynayalım mı?" dedi, aslında konuşmak ve akşam boyu gözlerinin içine
    bakabilmek daha çok işime gelirdi ama "tamam" dedim, "ama kazananın kaybedenden bir dilek
    hakkı olacak ;)"
    parmağını çenesine dayadı, düşünür gibi yaptı.. yüzünü komik komik şekillere soktuktan sonra,
    "eh, nasılsa ben kazanacağım için, sıkıntı olmaz herhalde, tsigalko bey düşünsün artık" dedi..
    ···
  5. 30.
    +7
    paslarıma paslarla karşılık veriyor, inceden inceye yaptığım imalara ortak oluyordu..her
    zamankinden daha da güzel, içten geliyordu gözüme bu akşam..
    derken tavla geldi, biz oyuna başladık..
    biz bir yandan oynuyoruz bir yandan da yine konuşuyoruz,
    ben artık dayanamıyorum tabi, 2 cümlemden birinde ince ince mesajlar vermeye çalışıyorum, bu
    da pası aldığını belli ediyor, hepten heyecan yaptırıyor bana.. tutulması meçhul sözler veriyoruz
    birbirimize, "oraya da gideriz, gideriz demi? şunu da yaparız, şuna da bakarız, şunu da izleriz,
    bunu da dinleriz, şunu da konuşalım bir ara" gibi...
    öbür kız da çok bin çıktı beyler inanamazsınız, önce yalnız olmadığımız için lanet etmiştim ama
    gecenin sonunda "lan iyi ki de gelmiş bu kız bu gece" diyecektim. nedeni malum, öbür kaltak gibi
    yoluma çıkmak şöyle dursun, daha da ortalığı elektriklendiriyordu, muhabbet tıkanacak gibi oldu
    1-2 kere, bu kurtardı filan.
    neyse, bizim kız da bana 2-1 geçirdi tavlada sağolsun. dedim "ne istiyorsun bakalım, emrinize
    amadeyim"
    gene aynı muzip düşünceli tavrına büründü.."hımm valla çok bulaşığım var aslında, seni gizlice
    yurda sokup yıkatsak?" bunlar kahkahayı koyuverdiler sonra, bense hem şaşırmış, hem salakça
    heyecanlanmış, hem de tırsmıştım..aq sanki harbiden sokacak seni yurda, ama işte mallık beyler,
    beynimin %1 i filan anca çalışıyordur.
    ···
  6. 31.
    +7
    sonra biraz daha düşündü, "dur ya aslında daha iyi bir fikrim var, karaokeye gidelim bir gün, sen
    de benim seçtiğim şarkıyı söyle olur mu? bak hem sesim iyi diyordun" göz kırptı, bu sefer de ben
    gülmeye başladım, zira hangi şarkıyı seçeceğini biliyordum.. daha önce muhabbeti geçmişti ve
    ben içinde adım geçtiğinden ve saçma sapan olduğundan ötürü sinir olduğumu söylemiştim.. fena
    sıkıştırmıştı beni, ama bilmiyordu ki değil hoşlanmadığım şarkıyı söylemek,
    elinden zehir olsa içerdim.. abartıyor muyum bilmiyorum ama o anki ruh halimi ancak gerçekten
    gönülden sevenler, tutkuyla kapılanlar bilir beyler, damdan düşenin halini, damdan düşen anlar..
    "eh tamam o zaman" dedim. "bulaşıktan yırttığım iyi oldu" gülüştük.
    o gece de yine istemediğim gibi başlamasına rağmen ummadığım şekilde iyi gidiyordu,
    kafeden kalktık,
    ben bunları gene yurda bırakıcam, biraz daha gezinelim mi? dedi. e benim de canıma minnet
    zaten, yurdun tersi yöne saptık, aşıklar yoluna giden ışıltılı ara sokaklardan birine, insanların
    arasına karıştık..
    http://fizy.com/tr#s/1ago51
    fonumuz boş kalmasın..
    ışıklı yolda dolaştık..banklardan birinde, ağaçların altında biraz mola verdik, o ara benim telefon
    çaldı,
    baktım annem arıyor, bu tip şeylerden gocunmam beyler onu belirteyim, anamdır, arayacak tabi,
    artı saatte biraz geççene olduğundan hafiften kaygılandım bile,
    ···
  7. 32.
    +7
    ayrıldığımızda bir nev-i içmeden sarhoş sayılırdım artık..
    gene ağzım kulaklarımda, adımlarım bulutlarda, vardım yurduma mutlulukla..
    benim olayı okandan başka oda arkadaşlarım da biliyordu artık,
    o gece ben odaya girdiğimde pehlivan gibi karşıladılar beni, yarı gırgır, yarı tebrik.."ooo tsigalko,
    koçum benim bee, nasıldı randevu? oldu demi bu sefer, yakışırrrr" gibi nidalarla inlettiler odayı,
    ben de utangaç utangaç sırıtıp "tamam lan tamam" demekten başka bir şey diyemedim.
    o gece gene batak matak döndük, arada karı kız, aşk meşk muhabbetleri döndü, oda
    arkadaşlarımdan birinin başka şehirde kız arkadaşı vardı, ayrılmış "olmuyor be aga öyle msn ile
    telefon ile, araya fazla mesafe girmeyecek, yapamıyorsun" diyordu.
    neyse ki benim sevdiğim, müstakbel sevgilim dizlerimin dibinde diye düşündüm..ne kadar
    şanslıydım.. şanslı mıydım?..
    neyse beyler,
    günler böyle geçedursun, okuldaki 1.5 uncu ayında sonuna geliyorduk artık, o akşamdan sonra 2
    kere daha buluşmuş, okulda da nispeten daha samimi olmuştuk, aq hala yanına oturma şerefine
    ulaşamasam da (acaba kimin yüzünden) bir iki kere çıkıp takıldık kampüs etrafında..
    o ara ebruyla da aramızdaki enteresan ilişki epey ilerlemişti, kızla epey şey paylaşmaya
    başlamıştık benim o son çıkışımın ardından, ama elbette aklımdan yanlış ve yasak düşünceler bir
    an için bile geçmedi.. ayşen in güneş olduğu bir sistemin gezegeniydim ben.. başka yıldızlar
    benim için nokta kadar bile önemli ve yakın olamazdı..
    ···
  8. 33.
    +7
    tatil boyunca, gecelerce sürdü mesajlaşmalarımız.. aynı filmleri izledik gece yarıları, aramızda
    yorumladık, tahmin yürütmeye çalıştık, gülmekten karnımın ağrıdığı anlar oldu, o derece eğlendik,
    aynı şarkıları dinledik.. şarkılar paylaştık birbirimizle.. resim yolladı.. annemlere gösterdim..
    beğendiler..
    bir gün istemeden kırar gibi oldum bunu, yanlış anlaşılma oldu..
    h.ı.m diye bir grup var, çok seviyordu bu. en sevdiği şarkısının lyriclerini buldum (öyle kolay değil
    o zamanlar adslmiz yok aq)..içlerinden tek tek harfler seçip sağına soluna yıldız koyarak "seni
    kırdığım için özür dilerim" yazdım mesajla.
    bir gece erken dönecekti o, sabaha kadar mesajlaştım.. uyumadım, otobüste canı sıkmasın diye..
    gece 11 den sabahın 9 una kadar, gözümü bile kırpmadan bekledim attığı her mesajı.. neredeyse
    bayılacakmışım uykusuzluktan.
    güzel küçük bir kutu şekerleme yaptırdık annemle. turuncu renk (en sevdiği renk) kalp şeklinde,
    dokusu böyle pütürlü, peluş oyunca yüzeyi gibi, çok güzel bir kutuydu, içinde en az 30-40 çeşit
    çikolata-şeker...
    dönüş otobüsüne bindiğimde yanıma aldığım tek şey, eşyalarım değildi beyler.. umutlarımı,
    yarınlarımı, aşkımı, geleceğimi, hayatımının kadınının hayalini de almıştım yanıma.. kutunun
    yanında bir demet de papatya verecek, "kız istemeye geldik" espirisiyle karışık, hayatımın en
    ciddiyetli sınavını verecektim.. yüz yüze, baş başa ve bu kez kesin olarak söyleyecektim ona, onu
    sevdiğimi
    ···
  9. 34.
    +7
    defalarca ama defalarca neler söyleyebileceğimi aklımdan geçirdim, tekrarladım.. farklı farklı
    senaryolar üzerinde denedim.. kendi kendime prova ettim.. allahtan oda boştu çünkü ara ara
    salak salak güldüğüm de oldu fısıltılı şekilde, deli sanabilirlerdi beni.
    hoşuma giden açılış cümlelerini-işime gelen senaryolar aklında döne dursun, ben de o ara
    uykuya dalıverdim.
    ertesi sabah saat 6 da uyandım gene, 7-8 çeşit kıyafet kombinasyonu denedim.. nihayet
    kahverengi oduncu gömleğim ve polo tarzı gri hırka, altına da koyu gri kot kombinasyonunda
    karar kıldım. ayna karşısında hiç yoksa yarım saat saç düzeltmişimdir. atkımı tiki tarz da
    boynuma doladım, kiremit rengi botlarımı ayağıma çektim, en üstte de kaban var. parfüme
    deodoranta da abandım aq..neyse,
    resmen karı gibi süslendim o sabah,
    kutuyu aldım, güzel bir poşede sardım, kıza okuldan sonra buluşma teklif edeceğim, (zaten yarım
    gündü o gün) sonra da yanına giderken çiçeği de yaptırıp öyle gideceğim..
    uçarcasına bindim yurt servisine, tatilin bitişinden ve pazartesi sendromundan yakınan
    arkadaşlarım bendeki bu enerjiye epey şaşırmış gözüktüler, 1-2 tanesi hariç tabi ;)..
    okula vardık ben bir yandan da inşallah bugün gelir diyorum içimden, zira dün hiç
    mesajlaşmamıştık.
    bu arada mesajlaşmak demişken, ceren de 3-5 kere mesaj attı bayram boyunca, hepsinde kısa
    kesmeye çalıştım ama bir şekilde tehlike yaratacak kadar samimi olmuştu benle. ebru ise sadece
    bayram mesajı attı.
    ···
  10. 35.
    +7
    bu kız nasıl beceriyordu bilmiyorum ama resmen küfür kullanmadan küfredebiliyordu bana,
    aslında haksız da sayılmazdı, defalarca itin zütüne soktuğum düşünülürse, az bile yapıyordu. hiç
    cevap bile atmayıp uyumuş ayağına yatsa yeriydi..
    ben de oyunu kurallarına göre oynamaya karar verip buna,
    "sen kavga mı etmiştin o zaman?" yazdım, kendi mesajını hatırlatma maksadıyla.
    aradan biraz daha zaman geçti, telefon titredi, ebru,
    "tsigalko bey, gecenin bir yarısında bana mesaj atıyor..vay be, bu günleri de görecek miydik?"
    acayip sinir olmuştum, gene ayarı vermek farz olmuştu,
    tam o ara telefon bir daha titredi, amk cereni resmen emoca roman yazmıştı gene, 3-4 mesaj
    uzunluğunda vardı sanırım, sadece başında bir sürü gülücük koyup "pishhllqqq" yazdığını
    hatırlayabilirim, valla şu an onu hatırlamak için beynimi kastıramayacağım.
    ama olay şu ki, her zaman olduğu gibi, tipik insan pgibolojisi devreye girmiş ve benim üzeme
    düşene değil, umursamaz görünene yönlenmemi sağlamıştı, yani 2 cümleme karşılık paragraf
    yazan ceren yerine, tek cümleyle ayar veren ebruya..
    ceren den önce buna yazacaktım zira, laflarımı hazırlamıştım,
    "kızım bak, derdin ne bilmiyorum ama son zamanlarda hele ki bugün, inanılmaz şekilde itici
    hareketlere girdin bunu söyleyeyim sana,
    zaten bu konuda konuşalım diye mesaj atmıştım ama gene nerenle yorumladıysan artık, olayı
    abuks ubuk bir havaya sokmayı başardın. ama kabahat bende, konuya kibarca, adam gibi
    ···
  11. 36.
    +7
    kantine indik, çayları aldık.. kız acayip güzel olmuştu bugün beyler.. resmen ışıldıyor, düne kadar
    gibime takmadığım kızın yanında kendimi ezik hissettim resmen aq..hatta belki millet demiştir "taş
    gibi hatunun yanındaki gibkoya bak aq, amk pokemonu şu sıfata bak, özensizliğe bahhh!"
    gibisinden..
    "kıssadan hisse:uzun süre uykusuz kalmayın beyler"
    neyse oturduk masaya, ben hala gözlerimi kırpıştırıyorum, bu da her zaman ki gibi gözlerini
    yüzüme dikmiş, koyun modunda gene..bir şeyler söylemesi gerekenin ben olduğumu ve bir şeyler
    söylemem gerektiğini idrak etmem 1-2 dakikamı aldı,
    gerindim, iç çektim, ağzımdan ne çıkacağını tasarlamadan konuşmaya başladım..
    -"nasıl gidiyor?"
    kısa bir kahkaha attı,
    -"iyi diyelim iyi olsun?"
    şaşkın şaşkın yüzüme bakmaya devam etti, sanki "ya şimdi bırak geyik muhabbeti yapmak için
    mi oturduk böyle yani?" der gibiydi.
    gene iç çektim ben, lan bir yandan uykusuzlukla mücadele ediyorum, bir yandan ne sıçsam diye
    düşünüyorum, harbi işlemci kastı yani, neredeyse mavi ekran vericem..
    "aramız iyi mi?" dedim..
    -"valla bilmem ki, dün akşam söven sendin?" deyip güldü gene,
    "dün akşam sen de bir şeyler söyledin?" dedim. gene biraz öküzce bir girişti evet kabul ediyorum.
    zaten bunun gülmesi anında kesildi, yanaklar iyice pembeleşti.
    ···
  12. 37.
    +7
    nihayetinde, ayşen, kendisini yere göğe sığdıramayan aşık prens tsigalkoyu değil,
    daldan dala konan, her çiçeğe dadanan eşşekarısı, huur çocuğu ozan ı seçmişti.. olay buydu
    işte.. haticeye değil, neticeye bakmak lazımdı..
    ama inanın, ben bugün artık gibimde bile olmamakla birlikte, hala daha neden benim yerime onu
    tercih ettiğini tam olarak anlayabilmiş değilim.
    aklıma gelen en önemli ihtimal çocuğun izmirli olması, benim de bursalı olmam dolayısıyla,
    ozanın onu daha fazla gezdirip, daha fazla yedirip içireceğini düşünerek menfi bir tercih yapmış
    olmasıydı (bu arada lokasyonla ilgili epey spoiler oldu tabi ama olsun, olay ege bölgesinde
    geçiyor işte, fazla eşelememek lazım * ).
    yani başka bir makul neden düşünemiyorum açıkçası,
    tabi şimdi bunları, böyle rahatça sakin kafa ve kendime olan güvenim yerindeyken
    söyleyebiliyorum,
    ama o zamanlar, inanın tamamen kendimi kaybetmiştim beyler,
    yetersiz, istenmeyen, yenilmiş, tercih edilmeyen, ezik, çapsız bir adamdım ben.. ozan benden
    üstündü, bir şekilde öndeydi benden ve rüyalarımın kadınını elimden alabilecek kadar da
    güçlüydü..
    acıtasyonu bırakıp o güne dönmek gerekirse,
    evet daha göreceklerim bitmemişti beyler, daha kabusum yeni başlıyordu, kara perşembenin
    henüz yazıları yazıyordu,
    ···
  13. 38.
    +7
    ceren.. yani hem bu kadar plancı bir huur hem de böyle yeni liseli kızlar gibi utangaç ve şapşal
    nasıl olabiliyordu aklım ermiyor.
    bu biraz daha tepindi üzerimde, detaylara fazla girmeyeceğim,(elbette her saniyesini hatırlıyorum
    dıbına koduklarım..ilk sevişmem)
    çünkü 31 çekmeye hazırlandığınızı tahmin edebiliyorum, hayır, hikayemin üzerine attırmanıza
    karşıyım *
    neyse,
    o yukardayken ben bir posta daha patladım..bu sefer anladı, tabi, gene gülmeye başladı.."ne var
    kızım.. elimde mi sanki?" daha beter gülüyor, daha beter bastırıyor, sonunda tuttum kollarından,
    "heh tamam artık, hıncını aldın mı?" diye sordum. gene gülmeye başlıyordu ki tuttuğum gibi
    kaldırdım üzerimden, bir şekilde altından sıyrıldım, epey mücade etti, amk kolay iş değil beyler,
    kız deyip geçmeyin yani..hem ağırlar hem de o kadar güçsüz sayılmazlar,
    boşuna demiyorlar, "ergene karı dövmesi kolay gelir" diye.
    boğuşa ede bunu altıma aldım, bacaklarını belime doladı.. şimdi sıra bendeydi..
    üzerinde gidip gelmeye başladım, gibimde sızlamaya başlamıştı artık zira 3 ü zorluyorum, abartılı
    konuşmaya gerek yok, eğer peter north filan değilseniz 2. den sonrası hepimiz için zordur.
    bir süre bu şekilde ben de buna sürttüm, ama artık öpüşme, sevişme, duygusal bir durum filan
    kalmamış, tamamen hayvana bağlamış durumdayız. bu inliyor hafif hafif, aq normalde olsa belki
    daha da şevke getirirdi ama evde altı, odada da 3 kişi olunca daha beter konsantrem bozuldu biri
    duyacak diye..
    nihayetinde iyice kan ter içinde kalıp 3. atışı da yaptıktan sonra bunun üzerine bıraktım kendimi..
    kesin dalga geçer,bir şeyler söyle diye düşündüm ama yapmadı. kafamı ellerinin arasına almış,
    saçımı, yüzümü okşuyordu..
    ···
  14. 39.
    +7
    neyse,
    grup tekrar başladı,
    biz gene hülyalar içindeyiz..ellerimiz havada, kafa kafaya dayanmışız, leylalarr gibi eşlik ediyoruz
    her şarkıya..çok da allahsız bir repertuar yapmışlar ulan, iyice kaybettik kendimizi..
    gece öyle sürerken, bunlar son bir ara daha verdiler, 1 saat daha söyleyip bitirecekler, saat 12 ye
    geliyor..
    sonra bizim kız, "ben bi lavoboya gidip gelicem" diye gitti..ben de o ara telefona bir bakayım
    dedim ki, obaa..cevapsız çağrılar, 3-5 tane, bir de mesaj,
    baktım kim? annem, babam *
    mesaj da babamdan, "bu gece senin ne meşguliyetin olabilir ki lan eşek sıpası" yazıp sonuna göz
    kırpmış... seviyorum bu adamı ya *
    ben öyle salak salak güle durayım, benim kız geldi, ama yalnız değil,
    yanında üç tane zenc... * *
    yanında bir kafe çalışanı bir kadınla çocuk da var, birinin elinde küçük boy bir pasta, öbürünün
    elinde bir hediye kutusu, şu noel babanın bıraktığı cinsten *
    obaa...
    beyler ben şoklardayım lan..
    "sevgililer günün kutlu olsun bitanem" deyip yanağıma bir öpücük kondurdu,
    pasta masaya konulunca seçebildim, pasta sarı lacivert beyler * üzerinde ismimiz var, kremayla
    kalp malp çizilmiş,
    hediye paketini de bıraktılar masaya, sonra da, ben öyle ablak halet-i ruhiye de iken, bu da
    yanağıma dudaklarını kondurup, beni öperken bir kaç poz resmimizi çektirdi elemanlara,
    yalnız varya, bilerek alıyor o kareleri, kesin ilerde bakıp gülmek için, zira ben acayip ambale
    haldeyim, böyle sürpriz doğum günü partisine kurban gitmiş şaşkın ergenler gibiyim..
    neyse..oturdu bu yanıma..elemanlar gitti, müzik yeniden başlıyor..
    ben şoktan çıkabilmiş değilim..
    "paketi açmıcan mı tatlım?" dedi..
    robot robot aldım elime paketi, başladım açmaya..
    arkadaşlar teknik bir sorun oldu belli ki *
    son 2 part olsun bu gece,
    biri hazır zaten
    http://fizy.com/tr#s/1ahs4k
    ···
  15. 40.
    +7
    bir 10 dakika mola verelim,
    ben bir muz yiyeyim, siz de aklınızdaki paylaşın.. bardaklarımız tazelensin, mezelerimiz
    yenilensin.. daha yeni yeni buluyoruz kendimizi,
    kaçıncı biranızdasınız beyler, ya da kaç duble oldu rakınız?
    ..belki de yarısına geldi şarabınız ;)
    http://fizy.com/tr#s/3pcfeq
    mine ile yine bir buluşma..vizelerden iki gün önce..bundan özellikle bahsetmek istiyorum,
    biliyorsunuz, benim kız,
    güzel, akıllı, esprili..ciksi, denebilir evet..yani bence o aralar öyle..yani devamlı şu hayalimizde
    yaratıp durduğumuz pek çok iyi özellik sahibi, üstelik eğitimli bir kız..buraya kadar harikayız değil
    mi? hiç bir sıkıntımız yok..
    eğer bu karşımızdaki bir bilgisayar programı, ya da bir robot, ya da herhangi bir cansız nesne
    olsaydı, muhtemelen de hiç problem olmayacaktı zaten..
    ama karşımızda bizler gibi, düşünebilen, yorumlayabilen, analiz edebilen varlıklar var..evet..kızlar,
    onların da insan olduğunu ve bizim kadar olmasa da bize yakın bir beyin büyüklükleri olduğunu *
    • düşünürsek, onları hafife almamamız gerektiğini de idrak edebiliriz diye düşünüyorum.
    ve kıskançlık denen duyguları,yeri gediğinde 1000000 sayısının başındaki o "1" gibi davranıp,
    siliniverdiğinde, geriye o az önce saydığımı üstün özelliklerin bol basamaklı, kocaaaa bir sıfırdan
    farkı kalmıyor... emin olun..
    kızları hafife almayın..
    kadınları hafife almayın..
    hele seven kadınları asla hafife almayın..
    ···
  16. 41.
    +6 -1

    bi de kac kişi var merak ediyorum bu entrye suku veya cugu atar mısınız

    ···
  17. 42.
    +6
    onlar beni, ben onları, sözde masumane ama aslında zekice sorularla tartma çabasındayız (en
    azından ben öyleyim, onlar ne derece zeki düşünüyorlar bilemem) * . ilk bir kaç sohbet ve 1.5-2
    saat kadar bir sürenin ardından masayı epey tahlil ettim, hepsine notumu verdim ufaktan..
    halbuki ben, kızın ailesiyle tanışmaya giden sıkılgan erkek modunda olmak zorunda kalırım diye
    bekliyordum ama, öyle olmadı açıkçası, ya bana ekstra bir özgüven geldi de rahatladım, ya da
    elemanlar rahattı, o yüzden ben de gevşedim, bilemem..
    kişi kişi yazmak gerekirse,
    fatih; cool olmaya çalışan, bir miktar patavatsız, ama özünde saf bir eleman. uzun saçları ve
    cücük sakalı, altında yatan köylülüğü gizleyebilmiş değil.. sıkıntı yok... ama espri yapayım derken
    pot kırarsa, bozarım.. fena olur..
    necati; masadaki insanların arasında, ben dahil, en olgun çocuk diyebilirim.. kirli sakalı
    yakışmış.. yerinde konuşuyor, fazla zevzekliği sevmediği belli, bir kere fatih üzerinden ortak taşak
    bile yapar gibi olduk.. tabi cooluğumuz bozmadan ;)
    murathan; şu siyah çerçeveli gözlüklerden var gözünde, artık artisliğine mi takıyorr, yoksa harbi
    bozuk mu bilemem gözleri..bu da elit bir tip belli..ama muhabbeti rahat, kasmıyor, sıcak kanlı
    sayılır.. necatiden daha sıcak..o puşt harbiden çok oturaklı ve dengeli bir bek aq..bindirmeleri filan
    fazla yerinde *
    merve; ortamlara akmaya çalışan ve her grupta fiks bir tane olmazsa olmaz türden, aslında "cici
    ev kızı" ama kendini aşmaya çalışan modda.. yani..bana bir zararı yok tabi de..hatta iyi bile sayılır
    ama.. olmaz be güzelim.. kaşarlık da bir sanattır... bak elife?
    ···
  18. 43.
    +6
    sinsilik.. nefret ederim..
    huur çocuğunun teki olabilirsiniz, ayyaş olabilirsiniz, tinerci olabilirsiniz, pekekent olabilirsiniz,
    bin kurusunun teki olabilirsiniz, gamsız, korkak, güvenilmez olabilirsiniz..
    bunların hepsi, bir şekilde ve bir noktaya kadar tolere edilebilir..
    ama sinsilik.. bana göre insanlığın en aşağılık karakter özelliğidir.
    yüzük eşeğin zütü gibi, ama tavırlarım sakin bir şekilde günün nilayla olan faslını bitirdik.. barıştık
    gibi bir şey oldu, işte bu sarılıyor ediyor, devamlı telkin "aman tsigalko, lütfen bak, burası lise
    değil" bilmem ne..
    akşama ebruyla buluşacağız güya ama tak gibi hissediyorum.. eğer bu şekilde kızla buluşursam
    o da rahatsız olur, hatta keyifsizliğimi kendi üzerine alınabilir..
    arayıp iptal etsem, yine aynı kapıya çıkar.. gene tatsızlık olur "ne o nilayla gittin, bize artık gerek
    kalmadı galiba gene?" tarzı durumların içine girebilir..
    öff..
    hissetmekten olduğum tek duygu nefret ve intikamken, olaylardan tamamen habersiz ve bağımsız
    bir haldeki, zavallı, masum sevgilinizle nasıl buluşabilirdiniz ki? o buluşmada ona ne
    katabilirdiniz?
    http://fizy.com/tr#s/1d78ik
    yurda gitmedim çünkü kaza bela o huur çocuğunu yolda filan görürsem oracıkta
    öldürürüm..soğumam lazım..
    nilayı kafe çıkışına kadar yolcu ettim, dedim ben buradan çıkmiyim, ebruyu direkt buraya
    çağırıcam
    ···
  19. 44.
    +6
    iki yalnız,
    ama yine de artistliğinden, havasından ödün vermeyen iki yalnız insan.. yaşına başına
    bakmadan, "gerçek sevgi" diye nitelendirdiği ve artık yalnızca masallarda olan bir efsaneyi
    kovalayan iki insan..
    o gece, masada adeta ellerimizi koyacak yer bulamadan, saatlerce konuştuk.. arada konuyu
    değiştirdim sıkmamak için..ama bütün yollar oralara çıktı,
    yalnız ve eşini arayan, karamsar bir ruh, bir diğeriyle karşılaşınca böyle mi olurdu?
    mine nin o neşeli ve gamsız görüntüsünün altında aslında ne kadar kırılgan ve duygusal bir kız
    olduğu anlamıştım o akşam..
    ve o,
    hiç geri adım atmadı, kaçmaya, konuyu çevirmeye, savsaklamaya çalışmadı..ben konuştum..o
    konuştu..
    o kadar derine indik ki o gece, öyle felsefe yaptım ki ben.. öyle özlü sözler.. öyle benzetmeler..
    öyle betimlemeler..
    öyle güzel bakti ki o o gece, öyle güzel kaçırdı ki arada bakışlarını.. öyle güzel destekledi ki
    tanımlamalarımı.. öyle güzel yorumladı ki yalnızlıklarımızı..
    işte öyle güzel bir gece oldu beyler.. öyle güzel..ve öyle unutulmaz..
    ···
  20. 45.
    +6
    ir şey istiyor musun?" dedim hıyar hıyar, yoo filan dedi, bir önceki arada yedim bilmem ne diye
    geçiştirdi, ama ben muhabbet kuru kuru gitmez diye düşünüp buna da çay-kek filan aldım geldim
    masaya..
    bu her zaman ki gibi oturmuş koyun koyun beni süzüyor,
    beyler inanamazsınız ama kızla en az 8-10 kere böyle masada bir saate yakın zaman
    geçirmişimdir, söylediklerinden toplasanız 10 dakikalık konuşma çıkmaz aq, paso öküz trene
    bakar gibi bakışıyoruz, öyle geçiyor zaman.. çok sinir bozucu bir durum.
    ama o gün biraz konuşturmaya kararlıyım tabi bunu,
    ee dedim, "nasıl gidiyor?" okula alıştın artık herhalde..
    iyi falan filan dedi, kısa kesti cevapları, sanki hipnotize olmuş gibi beni izlemeye devam etti irice
    gözleri..
    "diğer çocuklarla niye takılmıyorsun?" diye direkt bodoslama girdim ben de bu sefer "ben sigara
    mevzusundan dolayı seyrekleştirdim dolaşmayı, sen niye gitmiyorsun ki?" dedim. evet şimdi
    böyle yazarken de çok ağır öküzlük yaptığım net şekilde belli oluyor ama çok sinir oldum beyler
    yani, artık tahammül edemiyorum o koyunluğuna..
    bu sefer bu biraz sersemledi ben direkt öyle sorunca, "gideyim mi?" filan dedi gülümsemeye
    çalışarak, işi gırgıra almaya çalışıyor ama benim surat mahkeme duvarı gibi..
    "yoo dedim, oradan o sonucu nasıl çıkardın anlamadım ama * ben sadece soruyorum, cidden
    yani, niye onlarla muhabbeti kestin?"
    bu baktı kıvıramayacak, "ya ne bileyim, onların muhabbeti sarmıyor beni, senle daha huzurluyum,
    sen değil misin?" dedi, aklınca beni köşeye sıkıştıracak.
    ben saldırmaya devam ettim, "valla bence huzurun da bir yerden sonrası bayıyor, ebru, bilmem
    farkında mısın ama biz hemen hemen tüm günümüzü beraber geçiriyoruz ancak hiç bir şey
    paylaşamıyoruz, ben daha senin hakkında hiç bir şey bilmiyorum desem yeridir, keza sen de
    öyle. bu şekilde manzara seyreden gibi birbirimizi seyretmemizden nasıl huzur buluyorsun ben
    anlayamadım, şahsen bu beni huzursuz ediyor"
    ···