-
101.
+7kantine indik, çayları aldık.. kız acayip güzel olmuştu bugün beyler.. resmen ışıldıyor, düne kadar
gibime takmadığım kızın yanında kendimi ezik hissettim resmen aq..hatta belki millet demiştir "taş
gibi hatunun yanındaki gibkoya bak aq, amk pokemonu şu sıfata bak, özensizliğe bahhh!"
gibisinden..
"kıssadan hisse:uzun süre uykusuz kalmayın beyler"
neyse oturduk masaya, ben hala gözlerimi kırpıştırıyorum, bu da her zaman ki gibi gözlerini
yüzüme dikmiş, koyun modunda gene..bir şeyler söylemesi gerekenin ben olduğumu ve bir şeyler
söylemem gerektiğini idrak etmem 1-2 dakikamı aldı,
gerindim, iç çektim, ağzımdan ne çıkacağını tasarlamadan konuşmaya başladım..
-"nasıl gidiyor?"
kısa bir kahkaha attı,
-"iyi diyelim iyi olsun?"
şaşkın şaşkın yüzüme bakmaya devam etti, sanki "ya şimdi bırak geyik muhabbeti yapmak için
mi oturduk böyle yani?" der gibiydi.
gene iç çektim ben, lan bir yandan uykusuzlukla mücadele ediyorum, bir yandan ne sıçsam diye
düşünüyorum, harbi işlemci kastı yani, neredeyse mavi ekran vericem..
"aramız iyi mi?" dedim..
-"valla bilmem ki, dün akşam söven sendin?" deyip güldü gene,
"dün akşam sen de bir şeyler söyledin?" dedim. gene biraz öküzce bir girişti evet kabul ediyorum.
zaten bunun gülmesi anında kesildi, yanaklar iyice pembeleşti. -
102.
+5"evet, bir şeyler konuşmamız lazım dedin sende?" diyip yeniden topu bana attı,
"konuşuyoruz işte?" dedim, güldüm istemsizce,
bu pek tepki vermeyince biraz düşündüm,
"ya bana sormuşsun da hep, peki sence biz neyiz?" dedim, yüzüme de arkadaştan başka ne
olabiliriz ki? tarzında bir ifade vererek, yani bildiğin ukalaca bir ifade.. öyle duygusal bir atmosfer
filan yarattırmayacak bir ifade.
yine yüzüme bakmaya başladı bu, az önceki neşesi ve heyecanı sönmüştü, şimdi o da benim
gibi, uykulu görünüyordu. benden daha fazlasını beklemişti her halde, bense gene kaçak
dövüşüyor, yavşaklık yapıyordum.
biraz daha durdum..bu konuşmayınca, sarhoş gibi çıktı ağzımdan kelimeler,
"ayşen den hoşlanıyorum ben..".."yardımcı olabilir misin bana?" dedim.
yüzü hala tamamen ifadesiz olduğu halde,
"ben pek anlamam o işlerden" dedi.."kelin merhemi olsa kendine sürer"
biz gene aptal aptal birbirimizin yüzüne bakmaya devam ediyoruz böyle, yani o masadaki
durumu, atmosferi, saçmalığı, salaklığı anlatamam size, ben tamamen mala bağlamış
durumdayım, behzat ç. gibi böyle düşünmeden, hesaplamadan, gibip atarcasına konuşuyorum.. -
103.
+5ebru da iyice robotlaştı..
ben, fazlasıyla laubali, o fazlasıyla poker face...
ders saati yaklaşınca masadan kalktık, ben yalpalaya yalpalaya yürüyorum.. bunun varlığı
yokluğu belirsiz..
bizim kata çıktık, bu bir şey demeden tuvalete daldı, ben de dosdoğru sınıfa gittim,
walking dead deki zombiler misali, bunla oturduğumuz sıradaki çantayı aldım,
önde yalnız oturan sakin görünümlü bir hatun un yanına geçtim,
"boş mu bura" *
tabi tabi, deyip refleks olarak gülümsedi..ben de sıraya yığdım kendimi..
o ders gene hiç bir şeyi hatırlamıyorum.. dönem boyunca ebruyla bir daha selamlaşmadık bile..
öğle arası, ayşen yanıma geldi, çikolatalarımı vermek için,
bir tane buzdolabı poşedine 8-10 tane çikolata şeker koymuş, aldım.
"çok güzeldi senin çikolatalar ya, yarısını bitirdik kızlarla, ben gittiğimiz yerlerden topladım, biraz
mahcubum kusura bakmaa" deyip sırıttı.
"düşünmen yeter" dedim..ama inanın ölü gibi böyle, ağzından çıkan sesin tonundan ben korktum
aq..
sonra bu biraz durdu, "iyi misin sen?" dedi. cevap vermedim.."ya ne oldu neden böyle
yapıyorsun?" dedi..
"bir şey yok ya.." dedim, gözlerim hala öne eğikti. -
104.
+4"peki madem, görüşürüz gene" dedi, sınıf kapısına doğru yürüdü, çengel burun ve ozanla beraber
sınıftan çıktılar.. bense kendimi yine sıranın üzerine yığıp kaldım..
http://fizy.com/tr#s/18dmgr
o gün, tüm bu olanlardan sonra, yarı uykulu düşüncelerimin arasında sadece tek bir sabit şey
vardı..evet..bu akşam, ona öyle bir mesaj atacaktım ki, bu defa ne kıvıracak, ne görmezden
gelecek bir yanı kalmayacaktı.
olumlu ya da olumsuz, bir cevap alacaktım bu akşam.
yurda gittim, uyudum..akşam 7 küsürde uyanmışım. hiç unutmam. yemek salonuna indim, yemek
yedim, salon boş, biraz önde tanımadığım iki çocuk haberleri izliyor.
telefonu çıkardım, yazmaya başladım,
"ayşen, selam. son zamanlarda pek görüşemiyoruz, şu dünkü tartışma da olmasaydı hiç
konuşamayacaktık neredeyse. ben bu 2 haftalık bayram süresince epey düşündüm, geceleri
kendi kendimle muhakeme yaptım, bu tarz şeyleri böyle dobra dobra söylemek, bizim
yaşımızdaki insanlar için ne kadar doğru bilemiyorum, ama içimde sana karşı artık daha fazla
sınırlandıramadığım hisler taşıyorum. bunları sana yüz yüze söylemek isterdim ama sanki kader
bir araya gelmemizi istemiyor gibi, daha fazla içimde tutamıyorum, artık bana zarar vermeye
başladı..senden hoşlanıyorum, ilk gördüğüm günden beri." -
105.
+5mesaj daha uzundu ama bilinç altım o anıları iyice kararttığı için bu kadarını güç bela
yazabiliyorum. eğer ebrunun mesajlar kayıtlı olmasa emin olun onların da hiç birinin 2 satırını bile
yazamazdım.
insan beynim garip vesselam..
artık söylenebilecek ne varsa, gururum ve edebi yeteneğim elverdiği kadar söylemiştim işte,
"köpek gibi seviyorum, deliler gibi seviyorum, ayaklarının tabanını yalayayım" diyemezdim ya?
evet belki durumum tam da öyleydi ama diyemezdim beyler.. hanginiz diyebilir ki? kim diyebilmiş
ki?
mesajı gönderip, hayatımın en kritik dakikaları için geri sayıma başlamıştım,
pot çok büyüktü beyler,
ya hep..
ya hiç..
ya aşk..
ya ızdırap..
beklediğim mesaj geldi,
tuhaf, ama sanki açmadan biliyordum cevabı..ön sezi filan değil, bariz belli olanın yansıması,
böyle olmazdı ilişkiler, böyle olmamalıydı flört, böyle mi olurdu karşılıklı sevgi?
evet, güzel başlamıştı, ama biz hep girişte kaldık bu hikayede.. onun vaadine ve verdiği heyecana
kapıldık,
gelişme bölümüne varamadık, mutlu sonu göremedik.. -
106.
+5mesajı açtım, fazla uzun değildi..
kibarca reddetmişti beni, benim gibi edebiyat parçalama gereği bile duymamıştı.."olamayız biz"
diyordu.." yapamam" diyordu sadece..
arkadaştık biz, sıradan arkadaş, iyi çocuktum ben, iyi çocuk tsigalko..ve tabi ki sorun ben de
değil, ondaydı her zaman ki gibi, ben de daha iyilerine layıktım..
neden?
yapmamış mıydık? yaşamamış mıydık? onca şey paylaşmamış mıydık?
sıradan arkadaşlar, yapar mıydı böyle şeyler?
gülümserler miydi, birbirlerinin gözlerinin içine baka baka saatlerce?
aynı şarkılarla hüzünlenir, aynı şarkılarla çoşarlar mıydı bu kadar içten bir şekilde?
kol kola dolaşırlar mıydı şehrin sokaklarında?
sabahlarlar mıydı, "acaba ne yazacak, ben ne yazsam ki?" düşünceleriyle kendilerini ayık tutarak,
gün batımında dolaşırlar mıydı aşıklar yolunun ışıltıları altında?
üşüdüklerinde birbirlerine sokulurlar mıydı, ağaç altındaki o köhne banklarda? -
107.
+4sıradan arkadaşlar, yapar mıydı bunları? sahi, siz yaptınız mı arkadaşlarınızla (!) böyle şeyler?
belki de ben abartıyordum, kör olmuştu gözüm aşktan, sarhoş olmuştum saçlarının kokusundan...
ruhuna değercesine sarılır mıydı birbirine,
sıradan arkadaşlar..
http://fizy.com/tr#s/3pkyx4
masadan kalktım..odama, yatağıma kavuşmalıydım bir an önce, acı acı gülümsüyordum,
"al sana aşk!".."al sana sevgi! nasıl hoşuna gitti mi?" diyordu beynimin derinliklerinden bir ses...
"buldun mu aradığın mutluluğu, peri masalın gerçek oldu mu?"
odaya gittim,
epey kalabalık..
benim yataktakileri kaldırıp kendim yattım, neredeyse hiç konuşmadan..
"noldu lan, hişşt".."bir şey olmuş buna" .."tsigalko, kaldır lan kafanı, kızla mı bozuştun?" tolga, bir
yandan necati bir yandan laf atıyorlar,
öbür oda arkadaşımın gevrek sesisin duydum
"abiie valla zor işler bunlar yea.."
kafamı kaldırdım, "yorgunum abi yatayım az" dedim,
"daha yeni uyandın olm nereye yatıyon, counter yapıcaz gene bu gece, ama bu sefer internete
gidelim diyorlar, yukardaki pclerde ödev yapıyomuş yavşaklar... "
herkes kendi havasında aq.. -
108.
+3"hastayım galiba, dokunmayın bana bu gece" dedim. iyice gömüldüm yatağa..
biraz daha sürdü gürültüleri, sonra toplandılar çıktılar odadan, ışığı filan söndürdüler, giderlen
gene tolga seslendi "hacı bak gelmeye karar verirsen net deyiz tamam mı?"
"tamam sağolun" dedim yorganın altından.
nihayet karanlıkta başbaşaydım kendimle..
o ara gene biraz dalmışım.
ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama telefonun titremesiyle uyandım..
mesaj ayşenden,
"çok özür dilerimm ben her şey için :'("
ne demekti şimdi bu?
bir an, sadece ufak bir an içimdeki köz haline gelmiş, kapkara, odunlaşmış kalbim içten içe
tutuşur gibi oldu..
"nasıl yani?" yazdım yolladım, aq , edebiyat yapacak dermanım kalmamıştı.. elim ayağım
titremeye başlamıştı yine..ne demekti şimdi bu? -
109.
+1edit: ebru yazmışım ayşen yerine aq *
cevap geldi,
"özür dilerim çünkü farkında olmadan fazla yaklaşmışız birbirimize, sanırım suçlusu benim.
arkadaşlığımızın o yöne kayıp o kadar ilerleyeceğini düşünmemiştim.."
gene nakavt olmuştum..
bir kaç mesaj daha attık birbirimize,
o arada neler yazdık, hatırlamıyorum, neredeyse yalvardığımı hatırlayabiliyorum..
bir de hayal meyal- kegib kegib hatırladığım şu cümleler var,
ben yazmışım,
"..bazen iyi olmak mutlu olmak için yetmiyor, aşk için yetmiyor.."
gene ben yazmışım,
"... tamam o halde, kalbini, onu hak eden birine ver."
ve son olarak o yazmış,
"..ben kimselere veremem kalbimi."
son mesajı buydu beyler..son mesajlaşmamız böyle olmuştu.. böyle bitmişti iki kişilik tiyatromuz..
kimselere kalbimi veremem demişti..zor kız... geçmişinden yaralı kız, güvensiz kız.. yanan,
etrafına yaklaşanı da yakan bir kız.. -
110.
+3kalbini kimselere veremezdi o..
gecenin son şarkısı ve son iki partı,
http://fizy.com/tr#s/1ahy9j
o gün salıydı,
ben size asıl perşembe günün anlatacağım son bölümde, ama önce biraz toparlayayım, genel
olarak durumları yazayım,
..mutluluk rüyam başlamadan bitmişti,
..başta takıldığım tayfa kızlı erkekli,bana sahip çıktılar.
..okanla salı gecesi boyunca sabaha kadar konuştuk..
..oda arkadaşlarımla konuştuk..
..herkes etrafımda bir sevgi çemberi örmüştü adeta.. erkekler böyledir beyler..yerine göre am züt
meme, yerine göre şişenin dibine kadar ineriz biz..kadınlardan farkımız da bu olsa gerek ki,
düşene bir hançer de biz saplamaz, omuzlarından tuttuğumuz gibi ayağa dikeriz..tabi tüm
hemcinslerimiz için geçerli değil bu, erkeğin de huursu var mı? var, ama genelimiz harbi
çocuklarız bunu biliyorum. -
111.
+5..çarşamba günü eski tayfayla takıldım..
..ebruyla konuşmuyoruz..
..cereni de görmedim..
..derste yanına oturduğum kız, adı nilay..bir yere yazmak lazım onuda
..serhat bini bana çok sitem etti "aga işte bıraktın gittin ama olsun" gibisinden, sonradan tayfanın
kızlarından öğreniyorum ki ebruya kegibmiş başta bu, aslında benim gitmem filan bahane, kızı da
istemeden gruptan ayırınca içten içe kıl olmuş, ama şimdi sorun yok gibi..
..çarşamba günü ayşen i okulda gördüm tabi, hala şirinlikler yapıyor bana, bebek teselli eder gibi
bir hali var, böyle ben geçerken bana kapıları tutuyor, "buyrunuz efeendiim" filan diyor, yüzüme
gülümsemeye çalışıyor.. bildiğiniz çocuk eyliyor yani..
bense ruhsuz ruhsuz gülümsemeye çalışmakla yetiniyorum..
çarşamba günü akşamı, bizim tayfa (8 kişiyiz) artı sınıftan başka bir büyükçe grup, onlar da yine
8-10 kişi kadar, içlerinde nilay da var..
güzel bir film vardı o senesi, hatta baya popüler oldu, romantik bir film, yabancı. adını vermek
istemiyorum ama bulmak isteyen yılları kıyaslayıp bulur.. neyse.
sözleştik hep beraber ona gidicez cümbür cemaat, hem kaynaşıcaz filan böyle, hem de o ara
benim moralim düzelecek filan işte farklı insanlar vb...
perşembe günü de benzer şekilde geçti,
belediyenin bünyesinde, gayet güzel bir sinema salonu var, oraya gitmeyi planlıyoruz, kampüse
yakın, -
112.
+4işte biz toplaştık, bidiğin ilkokullu çocuk sürüsü gibi, konuşa gülüşe, uğultu halinde 15-20 kişi
sinemaya doğru ilerliyoruz, bilet buluruz diye düşünüyoruz çünkü hem hafta için hem de akşam
seansı,
16.35 seansı.. hiç unutmam..
cümbür cemaat doluştuk mekana, içerde de epey insan var, bekleme koltukları filan hep dolu, biz
öyle görünce dedik lan bilet bulabilsek bari,
neyse parayı ayarlıyoruz, doluştuk gişenin önüne, kadın da baktı gülüyor bizim tiplere böyle atkılı
bereli, kırmızı burunlu yanaklı oğlan-kız karışık, yeni ünili bir tayfa.. yani dışardan bakınca epey
sevimli ve sempatik gözüküyor olmalıyız..
gene böyle her kafadan bir ses, erkekler espiri yapıyor, kızlar gülüşüyorlar, çok cıvıl cıvılız, ortam
sıcacık..ne yalan diyeyim ben bile biraz üzerimden attım o ölü toprağını, nilay yanıma geldi, onla
lak lak ediyoruz, okan yanımda,
neyse biletler alındı, seansa 10 dakika filan var, epey dolu salon izleyecek gibiyiz,
biraz daha yan tarafa geçelim dedik öyle orta yerde, dükkan önüne çekmiş tır gibi gişenin önünü
kapamayalım diye..
yana doğru yürüyoruz o ara okan acayip hareketler yapmaya başladı, bildiğin point guard a perde
hazırlayan uzun gibi, yardım savunmasına gelen small forvet gibi (iyi basket oynarım bu arada,
oradan da mevzular çıkacak) , kademeye giren sağ bek gibi aq..böyle bi önüme geçme çabası
filan, ayağıma bastı o ara, dedim "lan napıyon, sakin ol" aq ilk defa mı geliyon sinema salonuna,
hafiften kızdım da, çünkü canım baya yandı botla ayağıma basınca, -
113.
+4derken beyler,
gişenin tam girişin karşısında olduğunu düşünün, oradan sola kırmıştık biz, o vaziyette tren misali
ilerlerken, ben de kafamı sola, yani yol tarafına doğru çevirivermişim..şu okanının deminden beri
alan savunması yaptığı yöne doğru..
onları gördüm..yan yana,
ve baş başa,
aynı bekleme koltuğunda (kırmızı sahte deri koltuklar)
diz dizeler,
onun gözlerinde yine benim en çok hoşuma giden "mavi göz farı" üzerinde siyah beyaz, zebramsı
desenli montu, kafasında ona uygun beresi.. ellerinde parmakları kegib eldiven..
ozan ve ayşen.. aynı koltukta, aynı gün, bizimle aynı seansı beklemekteler...
takip eden kardeşlerime iyi geceler,
yarın milli maç var, ama biraz daha geç vakit olsa da yine uğrayacağım.. öptüm gözlerinizden
@204 aynen,
okan kankamdır,
ozan da oç un biri işte
simon çok iyisin kardeşim, hikayeme verdiğin değer ve dikkat için teşekkürler *
takip eden panpalar, bu gece maçın moral bozukluğundan ötürü yazmak gelmedi içimden, -
114.
+5yarın iki misli yazarak açığımızı kapatırız, hepinize iyi geceler
eyw ahmedim ;)
yoldan yeni geldim panpalar,
yerleşir yerleşmez hikayemize kaldığı yerden devam ediyorum,
gece görüşmek üzere
iyi geceler arkadaşlar,
şarkıyla başlayalım
http://fizy.com/tr#s/1tjuo0
o ilk bir kaç saniyeyi anımsayamıyorum zira küçük çaplı bir felç geçirmiş olabilirim..
ozan ve ayşen aynı koltukta, dip dibe, dediğim gibi diz dizeler,
o şekilde ne kadar bakakaldım onu da bilmiyorum ama anılarımın arasında, o günle ilgili kalan en
canlı karelerden biri, ayşen in beni gördüğü an ki yüz ifadesi..
herhalde insan karşısında şeytanı görse öyle bakmaz.. şahsen kendi hayatımı şöyle bir
düşünüyorum da, ona benzer, hatta yakınından geçebilecek bir bakış bile atmamışımdır herhalde
en korktuğum-en nefret ettiğim insana bile.. -
115.
+5güzel yüzü, o an, işte o saniye benim için artık lanetlenmiş bir kötülük timsaline dönüşmüştü..
genelde parlak parlak, iri iri olan o gözler; kısılmış, kendini savunmaya hazır bir kedinin gözleri
gibi yarı korku yarı şaşkınlık haline bürünmüştü,
bebek gibi masum yüzü, bükülünce onu daha da bebeksileştiren dudakları gerilmiş, burun
delikleri genişlemiş.. yüzünü çepeçevre bir riyakarlık ve "suç üzeri yakalanmış" insan
pgibolojisinin izlerini taşıyan endişeli bir hal kaplamıştı..
neden sonra okan kolumdan sarstı da kendime geldim,
"-oğlum, tamam önüne bak artık, konuşuruz, bırak şimdi lütfen bak, kaç kişi gelmişiz, rezillik
olacak.."
robot gibi önüme dönmüştüm..
rezillik çıkacak.. evet bunun olması için benim o ikisine kafa göz dalmam ve o sinemayı
darmadağın etmem gerekiyordu..ama gel gör ki, bırakın ortalığı yıkmayı, adım bile atacak derman
bulamıyordum bacaklarımda, ozanı o zamanlar dövebilir miydim? bilemiyorum ama emin olun o
saniye 10 yaşındaki çocuğa bile direnemeyecek bir ruh halindeydim.. diyorum ya, nakavt
olmuştum beyler.. bedenim değil, ama ruhum darma dağın olmuştu,
mideme kurşun yemiş gibiydim resmen..bir ağırlık.. beni hemen, o an oraya çömelmek zorunda
bırakabilecek kadar katı-yoğun-hissedilir bir ruhsal ağırlık..bir kaç saniye içinde, kalbi kırık genç
bir adamdan, ruhen tamamen tuzla buz olmuş bir ihtiyara dönüşmüştüm..
neden?
bunu hak edecek ne yapmıştım ben?
ilk defa reddedilmiyordum ben beyler,
elde edemediğim ilk kız değildi ayşen, -
116.
+4tamam belki ilk kez bu kadar sevmiş, bu derece yoğun, neredeyse elle tutulabilir bir sevgiyle
bağlanmıştım birine,
ama yo hayır..bu, reddedilme acısı değildi,
bu terkedilme acısı hiç değildi,
aldatılma acısı bile değildi,
ben,
bir yarış atı gibi,
bir koşu tavşanı gibi,
resmen bir başkası ile yarıştırılmış,
ve o yarışı kaybetmiştim..
o an neye ne kadar üzüldüğümün hesabını tutmam mümkün değildi, ama sonradan anlamıştım
ki,
ben ne ayşenle başlamadan biten gelecek hayallerime,
ne gönülden sevdiğim birini elde edemeyişime,
ne de ona bir başkasının sahip olmasına üzülmüştüm,
aslında ben, kendime üzülmüştüm,
kırılan gururuma, yok edilen öz güvenime üzülmüştüm..
ayşen?
benim hatasız, kusursuz, biricik prensesim?
nasıl yapabilmişti bunu? beni, nasıl olmuşta bir başkasıyla kıyasıya yarıştırmıştı?
neye göre tercih etmişti onu?
daha mı yakışıklıydı benden?
daha mı zengin?
yoksa daha mı çok sevmişti?
daha mı fazla istemişti ayşen'i?
mümkün olabilir miydi ki böyle bir şey? daha fazla sevilebilir miydi bir insan, daha fazla sevebilir
miydi bir insan, benim ayşen'i sevdiğimden
eğer sadece reddedilmiş olsaydım, bir şekilde aşkımı kalbime gömer ve acımı içimde yaşardım,
zira ben gurursuz olamazdım pek fazla, daha da yalvaramazdım.. yavşaklık edemezdim..
aldatılsaydım eğer, tokadı basar, öfkeyle çeker giderdim en fazla..ve o kadar da koymazdı zaten, -
117.
+5ama peki ya bu? bu yapılan? nasıl bir plan, nasıl bir izan?
ben, tercih edilmeyen olmuştum.. kaybeden..şimdiki deyimimizle loser..hem de en ağırından belki
de..
http://fizy.com/tr#s/1aj5e9
aslında bunları, öğrendiğim sırayla yazmam gerekir ama fazla uzatmak istemiyorum artık malum
kişilerle ilgili acı dolu sahneleri,
sonradan öğrendiğime göre, ozan ayşenden önce sınıftan 3 kıza daha ağır şekilde yazmış,
sınıfın en güzel hatunu olan (tabi o ara benim gözüm bile görmüyor orası ayrı) ceylin e teklif
edecek cesareti bile bulamayıp (inanılmaz bir havası vardı, yanına yaklaşmaya korkarsın)
vazgeçmiş, beste diye ufak tefek ama sevimli bir hatundan ağır posta yemiş, en son da bizim
ebru tarafından resmen taşak oğlanına çevirilmişti,
yani benim ölüp bittiğim, üzerine kusur konduramadığım, yedi kıtanın prensesi ilan ettiğim ayşen,
beyefendinin 4. tercihiydi..tabi bundan kızın haberi var mı? orası kuşkulu. ben bile olayların iç
yüzünü 2 sene sonra öğrendiğime göre, onun hiç bilmiyor olması normaldi..
öte yandan ozan pekekenti, ebruya sulanırken bir yandan da ayşenle görüşüyormuş zaten,
numarasını filan almışmış, ben de o bayram dönüşü daha ilk pazartesi, önlü arkalı otururken "ne
ara o kadar samimi oldu lan?" bunlar diye düşünüyordum ya,
meğer ayşen, tıpkı benle yaptığı gibi onunla da tatil boyunca mesajlaşmış olmalı,
ve tabi şehre bir gün erken gelmesinin sebebi de ozanla buluşmaktı..(hatta ben içten içe bir
şeylerden kuşkulanmıştım hatırlarsınız) -
118.
+7nihayetinde, ayşen, kendisini yere göğe sığdıramayan aşık prens tsigalkoyu değil,
daldan dala konan, her çiçeğe dadanan eşşekarısı, huur çocuğu ozan ı seçmişti.. olay buydu
işte.. haticeye değil, neticeye bakmak lazımdı..
ama inanın, ben bugün artık gibimde bile olmamakla birlikte, hala daha neden benim yerime onu
tercih ettiğini tam olarak anlayabilmiş değilim.
aklıma gelen en önemli ihtimal çocuğun izmirli olması, benim de bursalı olmam dolayısıyla,
ozanın onu daha fazla gezdirip, daha fazla yedirip içireceğini düşünerek menfi bir tercih yapmış
olmasıydı (bu arada lokasyonla ilgili epey spoiler oldu tabi ama olsun, olay ege bölgesinde
geçiyor işte, fazla eşelememek lazım * ).
yani başka bir makul neden düşünemiyorum açıkçası,
tabi şimdi bunları, böyle rahatça sakin kafa ve kendime olan güvenim yerindeyken
söyleyebiliyorum,
ama o zamanlar, inanın tamamen kendimi kaybetmiştim beyler,
yetersiz, istenmeyen, yenilmiş, tercih edilmeyen, ezik, çapsız bir adamdım ben.. ozan benden
üstündü, bir şekilde öndeydi benden ve rüyalarımın kadınını elimden alabilecek kadar da
güçlüydü..
acıtasyonu bırakıp o güne dönmek gerekirse,
evet daha göreceklerim bitmemişti beyler, daha kabusum yeni başlıyordu, kara perşembenin
henüz yazıları yazıyordu, -
119.
+3ayşen ve ozan, ilişkilerini benden, dolayısıyla sınıftan gizlemek istemişlerdi muhtemelen (en
azından ilk zamanlarını). ama bu talihsiz tesadüf, hem onları hem beni hem de orada bulunan
sınıf üyelerini şaşırtmış,
beni ayriyetten dağıtmış, onları da, artık gizleyecek bir şey kalmadığı için rahatlatmıştı..
sinema salonunun girişine doğru ilerlerken, grubun tüm muhabbeti bu çiçeği burnunda ilişki
oluvermişti, nilay yanıma sokulup:
"-vaay demek bunlar da çıkıyormuş ha, sınıfımızda ilk çiftler oluşmaya başladı" diye sırıtıp
farkında olmadan çam ormanı devirmişti,
tabi ben robo modda olduğum için bunlar bir kulağımdan girip diğerinden çıkıyor adeta,
neyse salona girdik,
film başlayacak,
bizim grup gidip en arka iki sırayı neredeyse kapattık,
ayşen ve ozan ise ortalarda bir yerin duvar kenarına oturmuşlardı, ayşen, duvar ile mert erkeğinin
arasına, sıcaklığına ve güvenli ortdıbına sığınmıştı. heralde döner bıçaklarıyla filan dalıcam
sanıyordu içten içe, yuva gibi sığındı oraya...
film de, aq tam da konuya oturan cinsten..ilk yarıyı izledik, millet cıvıl cıvıl oldu böyle, aşk meşk,
harika gidiyor ama sonunda ağzımıza sıçılacak belli yani.. -
120.
+6film arası gene bizim grup kaynatıyor, en arkanın en dışındayım, yanımda iç tarafta okan var,
onun yanında diğer kızlar filan, sapların büyük bölümü bizim bir önümüze oturmuşlardı.
amk bu sınıfın erkeklerini hiç bir zaman sevmemiştim zaten.. gibtiğimin köylüleri*..
neyse, o ara kaynaşma, muhabbette filan herkes, okan film boyunca yaptığı gibi yine arada
omzuma dokunuyor,
en son eğildi, "abi sakin tamam mı, konuşucaz," diyip beni teskin etmeye çalışıyor ki ben zaten
sakinim aq..sakinden de öte, resmen ölüyüm..ama sanırım o bunu fırtına öncesi sessizlik olarak
yorumlamıştı o ara,
ha bu arada, sonradan ondan öğrendim ki, adam meğer bütün o abuk subuk hareketleri ben
onları görmeyeyim diye yapmış, hani şu önüme geçmeye çalışma, görüş açımı daraltma çabaları
filan.. kardeşim benim.. düşünceli kardeşim.. aslan kardeşim..
öndeki saplar bir şeylere gülüyorlar filan,
sonra içlerinden en kıl olduğum gibiklerden bir tanesi dönüp,
"agaa gördünüz mü, ozanla ayşeni? hohahahah olm adam çakıyor yaaa, çakışlardaaa hohaha
pompala bebeğim parçala ozan" tarzı cümleler kurmaya başladı, yanındaki diğer elemanlar da
gülerek destekliyorlar bu durumu,
tabi adam benle ayşen' in arasındaki muhabbeti ne bilsin? o aklı sıra hayvanlığına bizi de ortak
etmeye çalışıyor, biz de onlara katılıp hep beraber "ooohh çakış varr, parçala yavrumm" diye
tempo tutucaz diye düşünüyor, hani erkeğiz ya biz, bin muhabbeti filan yapıcaz ya aklımız sıra..
amın oğlu.. allahın davarı..
-
ccc rammstein ccc gunaydın diler 19 05 2025
-
habiscan sana tavsiye kumarı bırak
-
eger 30 suku gelirse
-
kayraaa gene silik yemis ahahahs
-
artık ben de memur oldum v2
-
omurgasızlarda böğün
-
habiscan bulgenin co modluğunu aldım
-
ramstein ramo ve kaptan ufuk gay mı
-
kar oranini yuzde 609 bin arttiran sirket
-
ataturkun filmini niye izleyelim
-
dogu guneydoguyu verin ama karsiliginda
-
bu aralar gunde 4 kez 31 cekiyorum
-
sözlük ticaret pazardan alışveriş yapan var mı
-
pompalama izle sert
-
aletinizin boyutuna göre ismi ne
-
aga keşke çocukla ilk tanıştığımda
-
karı silkemeden
-
eskiden fakir karısıyla oynarken mutlu oluyordu
-
bir kıza bile dokunamadan geberip
-
siyah uzun sac modasi
-
bu saatte 8 online sözlük
-
kayra fbli oktay baskan gibi tipin var
-
karı bulmak için cluba gideyim diyorum
-
kadınsı kaptan kirk
-
abi şu atatürk filmini
-
peripella aldim kimler geliyor kagiblamaya
-
hicbir kavga zalinazurt vs kayra gibi olamaz
-
türkiyede tıp okuyanlar
-
adidas musteri verilerini caldirmis
-
yürümek için en iyi saati seçiyorum
- / 2