1. 201.
    +27 -2
    http://fizy.com/tr#s/1agyo2

    bende olayı dalgaya vurma çabasını bırakıp önüme döndüm..

    "ne içeriz?" dedi,

    "fark etmez.."

    "kahve içicem ben bu sefer"

    "ben de kahve içeyim madem"

    menüyü elimden aldı, arkasına dönüp garson kıza "bakar mısın?" diye seslendi, lan zaten gelecek kız..

    hatun masaya yaklaştı, yine gülümsüyor, bizim ki emreder tonda,

    "bize iki kahve..biri şekerli biri orta olsun."

    şekerli benimkiydi, bir konuşmam da bahsetmiştim..bir nevi benim profiterol jestimin karşılını veriyordu, "seni dinliyorum, söylediklerine değer veriyor, aklıma yazıyorum" diyordu adeta.

    kız siparişleri alıp gitti, ama bizimki o an boyunca birebir göz temasından sakınmamış ve neredeyse kıza tehdit edercesine bakmayı sürdürmüştü..

    o ayrılınca bana döndü,

    "güzel kızmış. ama saç stilini değiştirmesi lazım (örgü)" deyip bu sefer o gırgır yapmaya çalıştı.

    ortak olmadım.

    hala biraz kızgındım, tam ağzımı açıp soracaktım ki, "çok mu kıskançsındır?" diye, elini elimin üzerinde hissettim..o temas, bütün kızgınlığımı alıp zütürmüştü bir anda..ona doğru döndüm, gülümsedim..bu kez ciddi bir soru yerine, kızdırır gibi sordum,

    "kıskandın mı yoksa beni hemencik? * "

    gülümsedi..elimi daha sıkı sıkmaya başladı.."kıskandım" elini yüzüme zütürdü, alnıma dökülmüş saçlarıma dokundu, geriye itti..gene o sıcacık gülümsemesi eşliğinde,

    "jölesiz daha güzel * "

    "bir daha sürmem o zaman * "

    "sürme * "

    biz böyle sanki, saygın biri, komiğimize giden bir şey söylemişmiş de, gülmemek için kendimizi zor tutuyormuşuz gibi tuhaf bir hal içindeyken kahveler geldi..benimkini bu sefer getiren kıza doğru dönmedi bile..sanırım o içten içe mesajını vermişti zaten, "sözde bir tehdit" olarak gördüğü hemcinsine..ah be mine..sanki bulunmaz hint kumaşıyım aq..
    ···
  2. 202.
    +41
    2-3 saat orada takıldık, bu, biraz yanımda oturduktan sonra "yüzünü göreyim ya" deyip karşıma geçti, ellerimiz masanın üzerinde birleşik vaziyette, zaten yeterince konuşulmuş "sınavlar" ve "hava durumu muhabbetleri"nden farklı, bize özel şeyler konuştuk.

    o hava durumu muhabbetleri de fiksdir zaten aq..yapana ayrı tav olurum ama ben de bugün bile hala yaparım yani.. boşuna dememişler "havadan sudan konuşmak" diye *

    bir kaç kere yüzünü, saçlarını okşadım, hemen kızarıp bozarıyordu..hem çatlak, hem utangaç sevgilim * muhabbet boyunca bize dışardan bakan birinin göreceği tek şey, birbirini gerçekten seven, şirin bir çift olduğumuzdu.. zira tüm o yoğun duygulara rağmen aramızdaki temasları abartmamıştık. daha ilk günden ne teması zaten demeyin, ilk günden öpüştüğüm, becerdiğim kızlar da oldu.. hepinizin olmuştur, ya da olacaktır..

    lakin mine öyle bir kız değildi, zaten ben daha ilk konuşmamızdan beri öyle olmadığını anlamış ve onun sınırlarına kesin olarak saygı duymaya karar vermiştim. eğer canım sürtüşmek, gibişmek isteseydi cerenle takılırdım, mineyle değil..

    hava kararmıştı, ciciş kafeden çıktık, zorla hesabı ödedi, kasadaki kafe sahibi kadına şirin şirin gülümseyip, garson olan kızına çıkarken havalı ve pis bir bakış daha attı (deli * ).

    acıkmıştık, "pizza yiyelim mi?" dedi.

    "bana uyar ;)"

    soğuk sokaklarda, birbirimize sokula sokula, tin tin adımlarla pizzacıya doğru ilerlemeye başlamıştık. omuzlarının omuzlarıma her sürtünüşü, üşüyüp kolunu her titretişi, içime tarifsiz bir koruma ve sahiplik duygusu dolduruyor, oracıkta onu sarmalamak, içime, göğsüme, kalbime sokmak istiyordum.. öyle ki, ne kadar sarılsam yetmezdi sanki..

    elimi elinden kurtarıp omzuna attım, hafiften tip tip bir bakış atar gibi oldu,

    "üşüdün diye sarayım dedim" deyip pişkin pişkin güldüm. hadi hadii dercesine kaş göz oynatıp, kendi kolunu da benim belime attı.."sen de üşümüşsündür"

    bu imalarına, kontralarına gerçekten hasta oluyordum beyler..bu kız benim hem kankam, hem sevgilimdi.. gerekirse ablam-annem filan da olabilirdi, o potansiyeli de görmedim değil. biz, sevgiyi ve birbirini geç bulmuş iki sevmeye, sevilmeye aç ruh, nasıl etsek de bu güzel duyguları birbirimize, bazı sınırlara riayet ederek aktarsak diye fırsat kolluyorduk aslında. havanın soğukluğu filan bahaneydi *
    Tümünü Göster
    ···
  3. 203.
    +69 -3
    http://fizy.com/tr#s/1aiv70

    ben pizzayı elle yerim beyler..kusura bakmayın ama öyle fransız fransız, bıçakla kesip çatalla ağzına zütüren hıyarlara da kıl olurum..amk çakma kibarları..

    neyse,çıktık üst kata oturduk,epey tenha sadece biz ve bir çift daha var.. söyledim pizzaları geldi..tabi beni de bir sıkıntı aldı..amk tamam rahatız bilmem ne ama, ne bileyim yine de öyle elimle dilimlere dalmasam mı? diye aklımdan geçirmedim değil..bu tereddütlerimi mi farketti, yoksa zaten diyecek miydi bilmem ama,

    "pizza dediğin elle yenmeli" dedi muzip muzip... hay çok yaşa sen bee, havası alınmış lastik gibi rahatlayıp söndüğü görünce gene gülmeye başladı,

    "çekinme, canım yaa, ben de öyle yiyorum, çatalla bıçakla hanım kız taklidi yapamıycam şimdi, çok açım * "

    ben şapşal şapşal gülüp, bir şeyler geveledim..lan kız ya benim aklımı okumak gibi bir yeteneğe sahipti, ya da fazla zekiydi aq..

    ya da biz tam birbirimizin kafadandık..bak o daha yüksek ihtimal * .. bunların aynısını ona da söyleyince "hımm yani zeki değilim öyle mi??" deyip üzerime mayonez sıkma tehdidinde bulundu *

    şen şakrak pizzalara daldık, birimizin elinden patates yedik..kola kutusunun kapağını koparmaca oynadık..

    mutluydum dıbına koduklarım..inadına mutluydum işte..çocuklar gibi şendim, aşktan sarhoş bir sersemdim..hak etmemiş miydim?
    ···
  4. 204.
    +46
    bu gece üst üste incesaz geldi, umarım güzel oluyordur

    http://fizy.com/tr#s/1agyny

    pizzacıdan mideler dolu çıkmış, aşıklar yoluna dalmıştık, ellerimiz birbirine kenetlenmiş, burnumuz yanaklarımız soğuktan kızarmış, nefesimizden dumanlar tüte tüte ışıkların altında yürüyorduk gene..

    "aynı ağacın altına oturalım mı yine?"

    "olur canım * "

    banka tünedik..iyice birbirimize sokulmuştuk. başını, omzuma yasladı..bu hareketi oldum olası sevmişimdir beyler..içim yine sıcacık olmuş, soğuk daha az işlemeye başlamıştı resmen.

    ellerini ellerimin arasına aldım,

    -"biz hiç kavga etmeyelim olur mu?"

    salakça bir söz biliyorum..ama o yaştaki bir ufaklıktan daha fazlasını bekleyemezsiniz ki..ellerine aldığı güvercinin, aniden uçup gitmesinden, sıcaklığının avuçlarını terk etmesinden korkan küçük bir oğlan çocuğundan ne bekleyebilirsiniz?..

    -"sen iyi birisin tsigalko..çok düzgün bir çocuksun.."

    bir şey diyemedim..

    -"olgunsun..gerektiğinde de çocuklaşmayı biliyorsun..nasıl olmuşta bu zamana kadar yalnız kalmışsın anlamadım..seni tanıyan bir daha unutamaz ki?.. insan senden hiç sıkılmaz ki?.."

    dıbına koyayım ağlatacak beni..rüzgarın yönünü değiştirmeyi denedim,

    "o kadar iyi tanıyor musun ki beni?..belki de aslında çok kötü biriyim, ne biliyorsun? nasıl emin olabiliyorsun?" dedim, yarı ciddi yarı şaka..

    "bilmiyorum,emin değilim" dedi.."ama inanıyorum..sen söylemiştin, inandığımız kadar eminizdir diye..inanıyorum tsigalko..belki de büyük bir hata ediyorum ama, çok inanıyorum.."

    bu lafların üzerine daha fazla konuşulmazdı beyler..sözün bittiği yer diye bir şey varsa, işte orası burasıydı..ellerini dudaklarıma zütürdüm, sevgiyle, bir kuşun kanadını öpercesine öptüm..

    "bu ellerin bir daha üşümesine izin vermeyeceğim.."
    ···
  5. 205.
    +10
    @652 onu söylemeyeyim, hikayenin dokusunu bozmayalım,

    @655 inanılacak gibi değil demi...

    @657 benimle aynı frekansta düşündüğün için teşekkür ediyorum kardeşim *
    ···
  6. 206.
    +6
    arkadaşlar, son iki partımız olsun bu gecelik,
    ···
  7. 207.
    +22 -1
    http://fizy.com/tr#s/1ai7br

    gecenin sonuna gelmiştik..manevi anlamdan inanılmaz doyurucu, dünyada hala beni sevebilecek insanların olduğunu tam anlamıyla anladığım, sevme yeteneğimin hala varolduğunun farkına vardığım, yoğun..duyguların havada birbiriyle çarpışıp kaynaşan mermiler gibi kaynaştığı, her yönden huzur, mutluluk ve aşk dolu bir gece..

    yo hayır..kimseyle seviştiğim filan yoktu..hatta öpüşmemiştim bile! sadece elimi tutup gözlerimin içine bakması bile fazla gelmişti zaten..hele bir de onların olduğunu düşünsenize..düşer bayılırdım herhalde..

    yurduna zütürdüm, ayrılırken yanağıma bir öpücük kondurdu..tek,sade ama sadece sizi seven bir insandan gelebilecek klasmanda bir öpücük..kibar teyze tokuşmaları geride kalmıştı anlayacağınız..

    ben aşık aşık gülümsemekle yetindim..düzgün ve ağır bir çocuk olmalıydım,o öpüşün ılıklığının ardından, yanaklarına dudaklarına yapışmak için çırpınan dudaklarımı zapt etmem gerekiyordu..

    "bitanem, varınca bana haber ver muhakkak"

    "tamam canım"

    gene kapıların ardında kaybolana kadar izledim onu..

    ve belki de, bu şehre geldiğim ilk günden bu yana, yaptığım en huzurlu ve mutlu yürüyüşümü yaptım yurda doğru..ne kafamın içinde sesler, ne kalbinim içinde izler kalmıştı artık..mine nin ışığı, aydıtlatmıştı tüm diğer karanlık noktaları..yenilemiş, iyileştirmişti zehirlenmiş ruhumu..

    yani,öyle olduğunu umuyordum..

    yurda varınca mesaj attım,nilaydan da mesaj gelmiş "naptınız? naptınız?" gibisinden zıpır ve heyecanlıca sorular içeren * ..

    o ara masamda duran bir bileklik birden hayatın mine ile yaşadığım aşk dolu anlardan ibaret olmadığını hatırlattı,

    saate baktım..epey olmuştu ama çekinecek değildim, ezberden okan ın numarasını tuşlamaya başladım..
    ···
  8. 208.
    +30
    http://fizy.com/tr#s/1agyo4

    bir kaç çalıştan sonra açtı,

    -"naber abi?" dedim

    -"erkencisin kanka?" dedi

    rahatsız mı oldun yarağım?..

    -"geliyorsun demi pazar? merak ettim.."

    -"geliyorum..mineyle ne oldu senin durum?"

    hah nihayet benimle ilgilenmeye başlamıştı aq..

    -"dünyanın en tutkunu aşkını yaşıyoruz"

    -"ya oğlum ne oldu ciddi söyle merak ettim?"

    güldüm,

    -"kardeşimm... beraberiz * tsigalko orta sahanın gerisinden üçlüğü çaktı! * "

    -"hadii..tebrik ederim canım kardeşim benim ya.."

    sesi biraz titriyor muydu yoksa bana mı öyle gelmişti?

    -"eyvallah baba eyvallah yaa..senin de çok emeğin var..gel de, hepsini anlatıcam zaten, artık sus aq diyeceksin * "

    -"konuşuruz kardeşim inşallah.."

    -"e iyi madem..sizi rahatsız ettik artık gece gece ama, kusura bakmayın okan bey"

    -" * tamam kanka, görüşürüz pazar, hadi iyi geceler"

    -"iyi geceler kardeşim sana da"

    telefonu kapattım. sevincimi paylaşmıştım, geleceği onayını almıştım..ama olay şu ki, anormal bir durum var gibi hissediyordum, okan ın sesi bir tuhaf geliyordu, konuşmalardaki espirilerime katılmıyor, neredeyse kısa kesmeye çalışıyordu..hani onu tanımasam, "bu çocuk beni gibtir ediyor gabi, dıbına koyayım onun" diyeceğim ama..öyle bir şey de olmaz..

    hayrolsun deyip yatağa uzandım, tolga yok..

    gece sızana kadar nilayla ve mineyle mesajlaştım..e zaten yan yanalarmış, oradan da epey bir geyik çıktı, biraz rezil oldum..yani zaten benim mineye duygularım aşikar canım, onlardan utandığım yok yani, ama tabi 3. bir kişiye anlatırken, sevgilinizin o açıdan sizi izlemesi daha da tuhaf oluyor *

    ertesi gün cumartesiydi, bir birimize okul hazırlığı için biraz zaman verme açısından, sadece akşam küçük bir buluşma ayarladık, ben tolgayı getireceğim yanımda,çocuğa biraz değişiklik olur, mineyle de nilay beraber gelecek. bakalım..orada da bir şeyler olabilir * gerçi ben nilay ı okan için düşünüyordum ama onların da ceylin le bir mevzusu var sanırım..amaan işte..işler karışık aq..

    ha bir de ebru belası var dışarda bir yerlerde pusuda bekleyen..onun da sağı solu belli olmaz..ama mutluluğumu gölgeleyecek en ufak bir girişiminde ağzını kırarım yani..affım olmaz..

    velhasıl..o eşsiz günü de böylece geçirmiş, artık pazar ı beklemeye başlamıştım, cumartesi gecesi yine kasmadan, rahat rahat geçerdi, güzel masa olurdu, belki nilay ve tolga biraz birbirlerinden çekinebilirlerdi ama nilay ın ne zaman patlayacağı belli olmayan üstün "medeni cesareti" tolga nın da kafa muhabbeti sayesinde epey renkli bir masa olacak diye düşünüyorum..

    işte bu duygular içinde, yine nispeten huzurlu, ilaveten meraklı ve umutlu, uykuya daldım gittim...
    Tümünü Göster
    ···
  9. 209.
    +18
    takip eden panpalarıma teşekkürler,

    bu arada @666 kardeşim, 4 yılı yazmayı planlıyorum, sonraki 3 seneyi de böyle cowboy filmlerinin casting i gibi "şuna şöyle oldu, buna böyle oldu" şeklinde özet geçip muallakta kalan kısımları cevaplayacak ve bitireceğim.

    sıkıntı olmadığı takdirde, yarın gece görüşmek üzere.. huzurlu geceler *
    ···
  10. 210.
    +6
    @674 pişmek için, önce yanmak lazım panpam.. biraz yanıyoruz bizde şimdi beraberce ;)
    ···
  11. 211.
    +10
    selamlar arkadaşlar, bu akşam biraz geciktik, poor un zamanlaması daha güzel olmuş *

    yarım saate geliyorum, gene epey yazmayı düşünüyorum
    ···
  12. 212.
    +8
    tekrar selamlar,

    şarkımız gelsin, zor bir gece olacak..

    http://fizy.com/tr#s/1lu556
    ···
  13. 213.
    +28
    cumartesi,

    tolgayla beraber, kızları yurttan aldık, her zamanki mekana gideceğiz. benimki, diğer ikisinin yanında pek fazla sevgi gösterisinde bulunmadı, aslında hoşuma da gitti öyle yapması. öyle görmemişler gibi yılışmaya yumuşmaya gerek yoktu iki arkadaşımız daha oradayken.

    akşam tahmin ettiğime yakın geçti, biz mineyle önceden anlaşmıştık zaten, çaktırmadan nilay ve tolgayı birbirlerine karşı övdük, hafiften alt yapı çalışması yaptık, su yolu hazırladık *

    ikisinin birbirinden iyi elektrik aldığını düşünüyorum, ancak sanki aralarında "sevgililik" ayarında bir şey olmayacakmış gibi hissettim ben, daha ziyade, görüşmeye devam ettikleri müddetçe iyi birer arkadaş ve tanıdık olurlardı.

    bütün gece gülümsemeye çalışmama, minenin omzumdaki omzunun, elimdeki ellerinin huzur verici temasına, masadaki eğlenceli atmosfere rağmen, içimi kemiren kurtlar yüzünden asla tam olarak huzurlu olamadım..

    aklım yarındaydı..

    gece sonunda nilay ve tolga, birbirini tanımaktan mutlu iki insan, mineyle biz de, sanki kırk yıllık karı kocaymışcasına sevgi dolu ama seviyeli-doymuş bir şekilde ayrıldık. kendi yurdumuza doğru ilerlerken, hem biraz lak lak olsun, kafam dağılsın diye, hem de gerçekten merak ettiğimden, tolgaya sordum,

    "ee nasıl geceydi? nasıl iyi kızlar demi * "

    -"güzeldi ya abi, iyiler evet, allah bir yastıkta kocatsın inşallah kardeşim * "

    -":) hop dur bakalım ya, o kadar büyük konuşmak için erken. nilay da iyi kız.. demi?"

    -"öyle, * cana yakın, cool, böyle olması lazım zaten kız dediğin, aslında insan dediğin böyle olacak abi..ne o öyle dıbına koyayım, herkes ayrı kral havalarında bilmem ne.."

    -"aynen baba..bir ara gene böyle dörtlü takılırız, tabi istersen ;)"

    -"olur ya neden olmasın * "

    biraz daha konuştuk puştavat pek renk vermedi nilay konusunda, ben de pezevekler gibi dimdiretk "beğendin mi olum kızı?" diye soramadım, sonuçta kız da benim yakın arkadaşım yani.. tamam araları olsun isterim ama pazarlayıcı gibi de davranamam..

    elemanların çoğu tatilden dönmüş, epey batak- pis yedili filan döndü o gece, zaten öyle olmasa zaman geçmek bilmezdi herhalde, öyle böyle derken uyumuşum kalmışım..
    ···
  14. 214.
    +29
    http://fizy.com/tr#s/1aiv71

    pazar günü uyandım..

    saat epey ilerlemiş, aq öğleden sonra 2 ye geliyor..zorla kalktım yataktan, yan tarafta tolga yatakta oturmuş birşeylerle uraşıyor, döndüm ona,

    "aga okan geldi mi? gelecekti bugün?"

    dalgın dalgın cevap verdi.."geldi abi..yukarda odasında"

    yüzünde, cevabında tuhaf bir hal vardı ama fazla sorgulamadım..gittim yüzümü yıkadım, işedim..yarı kızgın, yarı meraklı okan ın bir üst kattaki odasına doğru ilerlemeye başladım, fazla olmaya başlamıştı bu hayta artık..insan gelince bir dürter, teper, tokatlar, uyandırır aq..

    katına çıktım, odasının kapısını tıklama zahmetine bile girmeden lap diye daldım içeri,

    baktım bu sırtı dönük, valizlerle uraşıyor,

    "bilader sen ne ayaksın yaaa..hazır valizlerini açmamışken gel bizim odaya yerleş bari" deyip gülerek ilerledim sarılmak için, yüzünü döndü, görmeyi umduğum bir yüz değildi..

    gözleri kıpkırmızı, yüzü soluk..göz kapakları, kirpikleri nemli..

    zorla sarıldık, ama benim de bütün neşem, şakayla karışık kızgınlığım filan kaybolmuş durumda..

    "naber abi?..hayırdır?" dedim kuşkulu kuşkulu,

    "konuşalım kardeşim..otur" dedi. yatağın üzerine oturduk, yanıma çöktü. şöyle bir odaya göz gezdirdim de, lan neredeyse hiç bir şey yok, bütün gömlek askılığı, masanın üzerindeki ıvır zıvırları, kenardaki kitapları poşetleri, hiç biri yerinde değil..oda tamamen toplanmış..yani nasıl diyeyim, insanın tatilde yanına almayacağı şeyler dahi alınmışlar, aq gidip dönecen nasılsa, tüm odayı toplamaya ne gerek var..

    gidip döneceksin..bu düşünceyi bir iki kere daha tekrar ettim..sonra aniden midemde hafif bir bulantı hissettim, aldığım nefes acı geldi..sadece bir saniyeliğine ama..

    buna döndürdüm kafamı.."ee abi ne var ya? konuş çatlatma adamı? kabız sıçıyorum 1 haftadır senin yüzünden.."

    bir kaç saniye daha bekledi bu..derin nefes aldı..

    "abi..benim pederi biliyorsun.."

    gözlerim yuvalarından fırladı..lan yoksa??

    "yok..sağlığı yerinde çok şükür" diye devam etti o ifademi görünce..sonra tekrar önüne döndü..

    "işte biliyorsun bu amerikan ortaklı bir firmada çalışıyor, anlatmıştım"

    -"evet abi..?"

    -"bizimki şef pozisyonundaydı burada..iyiydi baya işinde.."

    ben gene fena olmuştum..acaba işten filan mı çıkarılmıştı adamcağız?

    -"işte..şimdi buna yeni açılan bir merkezde müdürlük veriyorlar..terfi etti anlayacağın.."

    gülümsemeye çalıştım... "e ne güzel abi..hayırlı olsun?"

    -"saol kardeşim..saol..yalnız şu var..yeni açılan merkezleri, amerikada.." dönüp yüzüme baktı acı acı gülümseyerek..

    .
    .
    başka açıklamaya gerek yoktu,

    o andan itibaren ben artık farklı bir dünyayı yaşıyordum..gözlerimin karardığını hissettim..ayağa fırladım..ok gibi... tek, derin bir nefes aldım..rap rap adımlarla odadan dışarıya fırladım..banyoya doğru..çocuklardan biri tıraş oluyor.."aga 5 dakkalık işim var" gibi bir şeyler dedi..umrumda bile olmadı..musluğu açtım, ardına kadar..kafamı suyun altına attım..

    soğuk, ensemi, kulaklarımı yakıyor, başımın orta yerini uyuşturuyordu..kaldım öyle biraz..neden sonra çıkardım kafamı suyun altından, şoke olmuş şekilde bana bakan zavallı çocuğu orada öylece bırakıp odama indim..yatağa attım kendimi..yorganın altına yerleştim..kafamın ıslaklığına aldırmadan sarındım yastığa yorgana..

    sular süzülmeye başladı başımdan aşşağıya..yanaklarıma, yüzüme ulaşmış, yastığımı ıslatmışlardı..

    etrafımda bir anafor, kulaklarımın üzerinde bir uğultu..sanki sağır olmuş gibi hissediyordum..sağır olmuştum..başka bir şey daha duymaya ne tahammülüm, ne de dermanım kalmıştı..

    ne kadar kaldım öyle bilmiyorum..bayılmış bile olabilirim yorganın altında..sonra bir el beni sarstı hafifçe..yorganı üzerimden çekti..hafifçe döndürdüm başımı..robot gibi..

    tolga,

    "abi hadi kalk..okan gidiyor birazdan" dedi titreyen sesiyle..bana metanet vermeye çalışıyordu ama kendisinin de pek iyi durumda olduğunu söyleyemem..

    kaltım..gene robot gibi..odanın kapısına doğru yalpaladım..sandalyeme çarptım..devirdim..tolga omzumu destekledi..

    boynum kafamı taşıyamıyor gibiydi..sanki çok ağır, çok çok ağır bir örs yüzüme düşmüş, suratımı, boynumu, omurlarımı param parça etmiş gibiydi..göğüs kafesim içine göçmüş, dar gelen bir pantolon gibi sıkıyordu beni..ciğerlerim, kemiklerim eziliyordu..

    kapının önüne yaklaşmıştım ki, açıldı..çek çek valizlerinden biri,arkasındaki koridorda yan yatık vaziyette durur halde, üzerinde kabanı, yüzünde bulamaça dönmüş bir ifade ile okan göründü odamın eşiğinde..son kez..

    "kardeşim?.." dedi..kolları yarım açık, bana doğru yaklaştı..
    Tümünü Göster
    ···
  15. 215.
    +39 -2
    http://fizy.com/tr#s/1ah2hy

    ona doğru ilerledim..yalnız ayaklarım külçe gibi olmuş..resmen sürüyorum herde.."kardeşim?" dedi tekrar..

    "kardeşim." dedim. yaklaştık..sarıldık..abi kardeş gibi sarıldık..baba oğul gibi sarıldık..can-ciğer gibi sarıldık.."kardeşim... ağzına sıçayım böyle işin..kardeşim.." hönkürmüştüm resmen..hani böyle sinir ve yoğunluk üst üste gelince, ağzınızdan tükürüklü baloncuklar şeklinde çıkar ya cümleler..böyle şelale gibi dökülmeden, anan ölmüş gibi ağlamadan az önce..olur ya hani öyle..

    "sus dıbına koyayım" dedi okan.."sus abi..ağzına sıçıcam ben de..ağzına sıçıcam.."

    beyler ağlıyoruz..ağlarken de okan bana "abi sus beni de ağlatacaksın" diyor, sanki zaten sesi çatallanmamış, gözlerinin seti yıkılmamış gibi..

    ben "aga ağzına sıçarım böyle işin..dıbına koyayım böyle şeyin" deyip duruyorum..bir yandan hıçkırarak..nefeslerim kegib kegib..gırtlağımda bir balgam yumrusu.."ağzına sıçarım böyle işin.."

    başını gömdüğü omzumdan ayrıldı yavaşça, kollarımızı saldık..yüzümüzü gözümüzü siliyoruz..pancar gibi olmuşuz..şebeğe dönmüş yüzlerimiz..

    "aga tamam valla bak..aşağı inemeyeceğim" diyor bu, güya sanki benim yüzümden ağlıyormuş gibi, ama o benden beter halde aq..

    ben sümüğümü çekiyorum içime, tiner çeker gibi..hırsla..kafamı sağa çeviriyorum..tolganın yaşları boşalmış, tırnaklarını kemiriyor, gözlerini sağa sola döndürüyor tavana çeviriyor..kaçıyor..

    biraz nefeslendik..çıktım odadan..elimin tersiyle sildim gözyaşlarımdan kalan artıkları..valizinin birini kaptım tek elimle..öbür elimi sırtına attım..indik merdivenlerden..

    babasıyla annesi gelmiş..tv salonundalar, yurt müdürüne ve görevlilerine son teşekkürlerini ediyor olmalılar..

    yurdun dörtte üçü de oralarda..herkes suskun..

    valizini kenarıya koyuyorum..ellerimiz hala birbirimizin sırtında, omzunda..

    ben artık ağlamıyorum..daha doğru, göz yaşlarım artık dışa değil, içe akmakta..

    bunun babasıyla annesi beni görüyor, babası "ha..tsigalko sen sin herhalde oğlum?" diyor. yarı gülümser, yarı bizim perişan halimizden etkilenmiş..eliyle başımı okşuyor, yanaklarımı iki elinin arasına alıyor..annesi sarılıyor bana..bir şeyler mırıldanıyor..

    vedalaşmalar..

    bütün dünya etrafımda girdap gibi dönmekte..renkler..duvarlar..resimler..köşedeki atatürklü duvar takvimi..salonun kahverengi peluş koltukları..insanlar..

    dışarı çıkıyoruz..

    gri megane kapının önünde..babası alıyor valizlerini, bagaja atıyor..

    çocuklar, hepimiz dışardayız, kapının önünde..benim üzerimde pijamalar var..ayağımda terlik var..hava eksilerde olmalı..ama ben üşümüyorum..daha doğrusu hissetmiyorum soğuğu..soğuk..soğuk nedir ki?

    diğer çocuklar okana allahaısmarladık diyorlar, her biriyle sarılıyor..herkes suskun..suratlar düşük..sigaralar yakılmış..uzaklara bakılarak içiliyor..

    en son bana doğru geliyor, kardeşim dediğim adam..kardeşten öte dediğim adam..yediğim yemek, içtiğim su..sıçtığım tak ayrı gitmeyen adam..

    sarılıyoruz gene.."hakkını helal et kardeşim.." diyor.."haberleşiriz her türlü" diyor..ben fazla bir şey diyemiyorum.."eyvvallah abi..dikkat et" lafı çıkıyor ağzımdan, programlanmış körbyler gibi..duygu katamıyorum artık sözlerime zira böyle bir duygu yok literatürümde..

    bu olayı karşılayacak, tanımlayacak, tamamlayacak bir duygu yok..

    ayrılıyoruz tekrar..arabaya biniyor,

    bütün yurt elini kaldırıyor.."kal sağlıcaklı" dercesine..omzumda bir el hissediyorum..tolga hemen yanımda..o da terlik-pijama..ellerimizi kaldırıyoruz...

    bir kaç saniyenin ardından, içinde, 4 aydır aldığım nefesime ortak, beynimin eril eşi, ruhum can kardeşi, gri bir arabanın içinde köşeyi dönüp gözden kayboluyor..

    bir pazar günü..sonsuza kadar..bir daha tamamlaması mümkün olmayacak bir parçayı kaybediyorum hayatımdan..bir yakınım..çok yakınım..fiziken olmasa da, manen ölüyor benim için..onu kaybediyorum...
    Tümünü Göster
    ···
  16. 216.
    +27
    http://fizy.com/tr#s/1aiv72

    odama çıktım,

    zaten ıslak olan kafam tamamen donmuş durumda..ama pek umursadığım söylenemez..yatağa sırt üstü yatıyorum..ellerim ensemin arkasında..

    öylece bakıyorum..tolga geliyor biraz sonra içeri..

    o da oturuyor kendi yatağına..

    gitti beyler..bu kadar işte..okan kanka, gitti.

    babası müdür oldu, çok daha büyük biri artık..bir dahi olduğunu zaten biliyordum, artık hak ettiği yerde olacaktır..

    okan, amerikada muhteşem bir hayatı olacaktır..kesin..bir kaç ay sonra belki beni hatırlamaz bile,

    başka tsigalkolar la tanışacaktır..engin ruhunun, babacan tavırlarının gücü başkalarını kollayacaktır artık..başkasına destek verecektir omuzları, başkalarını yüreklendirecektir sözleri..başkalarıyla gülecektir hayatın şaklabanlıklarına, başkalarıyla hüzünlenecektir acılarına..

    karı gibi oldum ulan bu hayat yüzünden..şu son bir ayda bu ikinci ağlayışım, koca adam olmuşum..sakalım var..yakışıyor mu?

    demeyin..

    ben, birlikte bir geleceğimiz ve hayallerimizin olduğu bir kardeşimi gömdüm az önce..çıkıp gelmez..hiç boşuna teselli vermeyin..

    öyle yattım biraz..ara ara yüzüm ekşidi, yine gözlerimin kenarlarından sızdı bir şeyler..göz yaşı değil onlar..başka..

    hava hafif karardı..

    tolga seslendi arkamda kalan yatağından,

    "gidelim mi abi?"

    "gidelim" dedim. tereddüt bile etmeden.

    kalktım, sessizce giyindik,

    önceki bölümlerde pub diye tasvir ettiğim yere doğru gitmek için çıktık yurttan,

    ve bu kez,öncesinde tolganın yaralarına bandaj olan bu mekanın, teselli etmesi gereken fazladan bir kişi daha vardı..
    ···
  17. 217.
    +21 -1
    http://fizy.com/tr#s/1agyo9

    epey içtik o gece yine..

    epey konuştuk..

    birbirimize yalandan teselliler veremiyoruz çünkü ikimiz de hırpalanmışız..ama tabi benim hasarım, kimseninkiyle kıyaslanamaz..

    bilmem kaçıncı biradan sonra saate bakmak geldi aklıma, 3 mesaj, 1 de çağrı gördüm..görmeye imkan bulamadığım.

    mine aramış, mesaj atmış..önce selam diyor..sonra hişt pişt diyor..sonra uyanınca beni ara diyor...

    hiç birini cevaplayacak gücüm yok..

    telefonu tamamen kapıyorum.

    beyler,

    size şunu söyleyeyim,
    mutluluklar, tutkal gibidir..evet..birbirine yakınlaştırır, yapıştırır adamı..

    ama o mutluluklar, kaybolmaya görsün..ıslanmaya görsün o tutkal..eskimeye görsün..

    kopuverir anında o insanlar..zorlarla, zorluklarla karşılaştıklarında.

    acılarsa,

    perçin gibidir.

    öyle bir birleştirir ki insanı, ne rüzgarlar, ne yağmurlar, ne ateşler ne sular ayıramaz onları..

    işte bu nedenledir ki, acılarla birbirine yaklaşan insanların dostlukları da, aşkları da , ailelik mevhumları da, mutlulukla birbirine yaklaşanlara göre çok daha sağlam olur.

    tolgayla bizi, acılarımız yaklaştırmıştı..sonra da hiç bir şey ayıramadı..

    son iki senemizi ev arkadaşı olarak tamamladık..hala da sık sık görüşürüz. bu hikaye bitince ona da okutacağım inşallah..mini spoiler oldu..ama olsun..gazoz değil ki bu, asidi kaçsın.

    ertesi gün okula gidemedim..

    sonraki gün de..

    yurttan hemen hemen herkes gelip bir nevi taziyelerini sundu bana, necati ısrar etti, abi gel gidelim okula, açılırsın diye..bin kurusu serhat hariç, beni tanıyan hemen hemen herkes bir şekilde desteğini, sevgisini sunmuştu, sağolsunlar..

    mine ile konuştuk telefonda..çok üzüldü..buluşmak istedi... o an beni teselli etmek için her şeyini koyardı ortaya eminim..ama yalnız kalma isteğimi de saygıyla karşıladı..minem benim..ah bir de sende olmasaydın?

    çarşamba günü, nihayet kendimi toplamış, okula gitmeye karar vermiştim.

    dersler öğleden sonraymış..

    giyindim..özensizce..

    aynaya baktım..göçmüş yüzüme, hafifçe morlaşmış göz altlarıma, kızıl göz kapaklarıma baktım,

    sakalım uzamış, kirli sakala dönmüş..

    hiç biriyle uğraşmadım..

    paltomu, botumu geçirdim üzerime..

    okula doğru yollandım..
    ···
  18. 218.
    +10
    arkadaşlar bir de şunu söylemek istiyorum,

    malum son 2-3 yılda sosyal ağlar ve iletişim imkanları epey yol katetti. ama o zamanlar facebook vb. yok..msn de görüntülü konuşma oturmuş durumda değil, zor..e gsm ve telekomünikasyon desen, çok çok daha geride.. daha 3 yıl öncesine kadar bile avea balkon altına girince çekmezdi..

    sözün özü, o yıllarda ha amerikaya gitmiş, ha öbür tarafa gitmiş.. hemen hemen aynı şey, aq ankara değil, konya değil, trabzon değil van değil.. bulgaristan, yunanistan değil.. avrupa bile değil..

    adamla aramıza okyanus gir lan..

    anlayacağınız connection..pek kolay değil..
    ···
  19. 219.
    +21
    http://fizy.com/tr#s/1aj6jl

    son iki part olsun bu gece,

    öğlen arası saatlerinde okula vardım,

    geçtim sınıfa oturdum, kimse yok..keşke hep öyle olsa..

    10-15 dk oturdum öyle sıranın birinde..

    arada bir kaç kişi gelip gitti, tanıyanlar selam verdi..henüz tanışmadıklarım yüzüme bile bakmadı,

    üniversiteler böyledir beyler,

    kızı, erkeği, herkes kendini kral sanar,

    ilk selamı senden bekler, fazla samimi değilse yüzüne bakma..gözler daima ufuk çizgisindedir..

    dıbına koduğumun ciğersizleri..ne adamlarla kafa yormuşum o ilk sene... hele sonlara doğru..düşündükçe şimdi bile sinirleniyorum..

    neyse..

    ufaktan insanlar gelmeye başlamıştı,

    ben öyle ruhsuz ruhsuz, dalmış etrafa bakınırken ebru geldi sınıfa, biraz sonra da beni gördü..göz göze gelmemek için başka yöne baktım ama göz ucuyla da hareketlendiği farkettim..umarım yanıma gelmez diye düşünüyorum..bir daha göz attım, yüzünde sanki ifadesini üzgün göstermek ister gibi bir çaba var..

    geldi aq..

    usulca oturdu yarım kıçlık boşluğa..kaymaya zahmet etmedim.

    o kadar umursamaz haldeyim ki dünyayı, yüzüne bile bakmadım..

    bu bir kaç saniye durdu, sordu sonra,

    "okan okulu bırakmış galiba?" dedi..

    "öyle oldu" dedim..robot gibi gene..

    "çok üzüldüm" dedi..sesine matem havası katarak.

    "eminim üzülmüşsündür" deyip "ya bir git işine" dercesine yan yan gülümsedim..

    bu gene duraksadı..gözlerini yüzümde hissettim, kafamı çevirirsem konuşacak biliyorum..çevirmemek için çabaladım ama dönmek zorunda kaldım,

    irileşmiş ve bulutlaşmış kahverengi gözleriyle karşı karşıya geldim..

    "tsigalko..neden böyle davranıyorsun?" dedi..

    "nasıl davranıyorum ya" dedim ukalaca ve başımdan savmak istercesine..amk kızı ne güzel konuşmuyorduk ya biz hani? ne diye yanaştın gene..

    "düşman gibi davranıyorsun" dedi..son kelimeyi hecelerken sesinin çatladığını farkettim..gözleri iyice dolmuştu..

    hay aq..şu an en az ihtiyacım olan şey yanımda bir kızın ağlamasıydı... o yüzden biraz alttan almaya karar verdim bütün sinirime rağmen..ulan kendi derdim bana yetiyor zaten..bir de hala evcilik oynuyorum amk yerinde..nerden geldim şu derse..

    "bak, ebru..düşman gibi filan davrandığım yok..yani, sen konuşmuyorsun zaten benimle, öyle değil mi?" dedim ses tonumu tatlılaştırmaya çalışarak..

    derin nefes aldı bu..gözlerim göğüslerini daha da toplu gösteren krem rengi kazağına kaydı bir an için..öyle, gayri ihtiyari..

    "nasıl konuşayım?" dedi..sesi hala titriyor... aq kesin ağlayacak..artık öyle de desem, böyle de desem kar etmez muhtemelen, alttan alsam, duygusala bağlayıp ağlar, daha beter kızsam, ağırına gider ağlar..

    her türlü taka bastık yani..

    "devamlı beni gibtir eden biriyle nasıl konuşayım?" dedi..bu sefer biraz hırçın çıkmıştı sesi,

    "ebrucum..kimseyi gibtir ettiğim filan yok..neler diyorsun allahını seversen? ya bak ben şu an zaten kötü durumdayım, neden üzerime geliyorsun?" dedim ben de acılı bir tona bürünerek,

    gene derin bir nefes çekti bu, "tamam özür dilerim o zaman..ben öyle, o acını paylaşayım diye gelmiştim zaten ama, gene kabahatli oldum" dedi, hafiften acılı bir gülümseme ile, gözlerinde biriken damlaları düşmesine izin vermeden silip hafifçe burnunu çekti,

    "tamam" dedim.."teşekkür ederim..ben özür dilerim eğer daha önce ve az önce bilmeden yaptığım kaba davranışlar varsa.."

    gülümsedi yine, hala gözleriyle ovuşturur halde.."tamam önemli değil..yanın boş mu?"

    bir derin nefes de ben alıp "boş boş" dedim, anlayışlı görünmeye çalışarak..

    "oturabilir miyim peki?"

    "ebru bunu sorman gerekmiyor"

    "ne bileyim... belli olmaz sana da..gene kalkar gidersin.."

    o hareketime çok içerlemiş beyler,

    siz siz olun, eğer gerçekten kanlı bıçaklı değilseniz, ya da külliyen nefret etmiyorsanız, asla bir kıza bu tarz bir davranışta bulunmayın..gerçi kanlı bıçaklı adamla da yan yana ne işiniz olur zaten..yani hem o zaman düşündüm, hem de şimdi düşünüyorum da, harbi büyük hayvanlık etmişim kıza..ayıp denen bir şey var aq..

    bu sözünün üzerine, "olmaz öyle bir şey yaa" dercesine manalı manalı gülümseyip koluna dokundum, kafamı iki yana sallayıp,

    "özür dilerim onun için de" dedim.

    gene burnunu çekip güldü..avuçlarını tekrar bastırdı gözlerine, çantasına dönüp kitapları masanın üzerine boşaltmaya başladı..

    ben de biraz olsun vicdani rahatlama hissedip, nispeten huzur buldum..

    ebruyla bu şekilde barışmış olduk..
    Tümünü Göster
    ···
  20. 220.
    +22
    http://fizy.com/tr#s/1aiv74

    ders boyunca, bilmiyorum ya kasıtlı, ya da refleks olarak, ebruyla devamlı dirsek dirseğe geldik (onun çabasıyla tabi)..

    pff..

    lütfen bana hissettiklerin, her neyse, saplantı seviyesinde olmasın..çünkü ne daha fazla kırmaya ne de kırılmaya takatim var..artistlik yapmaksa en son düşündüğüm şey zaten..

    o yüzden..biz arkadaşız ebru..sadece arkadaşız tamam mı?..sence de öyle? ha?

    ders bitiminde, ebruyla beraber çıktık sınıftan, muhtemelen servislerin oraya kadar beraber yürümek zorunda kalacağız..sevgilisi olan bir adam için pek hoş bir durum sayılmaz zira yanımdaki kız da yanlış anlaşılmalara mahal verebilecek seviyede..

    sınıftan çıktık, koridoru geçtik konuşmadan, ben tam "servislere bırakayım seni istersen" diye, zaten olacak olan (ve en fazla o kadarı olmasını temenni ettiğim) şeyi teklif edecektim ki tam bina çıkışı merdivenlerinde mine yi gördüm,

    derse gelmiş olmalı..

    nedensiz bir tereddüt yaşadım,

    sonra mine de alt basamaklardan kafasını yukarı doğru çevirip beni gördü, hemen tatlı tatlı gülümseyip, buruk biçimde el salladı..

    ben ebruyu filan unutup direkt yanına gittim benimkinin, merdivenlerin başında sarıldık..öyle sıcak, özlemle..sadece ebruyu değil, okulun orta yerinde, onca insanın arasında olduğumuzu da unutmuştum, unutmuştuk..

    aman..sanki çok da umrumuzdaydı..benimdi o..ben de onun..utanılacak ne varsa sanki..

    sonra ayrıldık hafifçe, yanağıma bir öpücük kondurdu,

    "nasılsın hayatım?"

    "bildiğin gibi işte"

    yüzümü okşadı, "ben derse girmeyeceğim canım..çıkışta seni almak için geldim, bir yerlere gideriz, konuşuruz biraz..demi? yani istiyorsan.."

    evet..buna tam da şu an ihtiyacım vardı.."iyi yapmışsın, düşünceli sevgilim benim..ama dersini de kaçıracaksın?"

    "sorun olmaz kızlardan notları alırım ben" deyip gene gülümsedi..öyle sıcak..huzur veren bir gülümseme..zaten o andan sonra derse gideceğim dese de bırakamazdım onu..

    "tamam gidelim o zaman" deyip gülümsedim,

    elimi omzuna attım, o da yine belime dolandı, minibüslere doğru yöneldik.

    bir an ebru buralarda mı diye baktım ama etrafta ebru mebru gözükmüyordu..

    eh..şikayet ediyor da değilim..bizi görmesi iyi bile oldu..ee ne demişler, bir musibet, bin nasihattan yeğdir..

    benim onca, kendimi ondan uzaklaştırma çabamdan çok daha etkili olmuştur, bizim mine'yle olan aşk-sevgi dolu sahnemiz..

    nihayet biraz olsun kendime gelmiş,içime huzur akmaya başlamış bir halde, mine ile dertleşmeye gidiyordum,

    kim bilir, belki de içerdi benimle *
    ...
    Tümünü Göster
    ···