1. 1.
    0
    “Bir bara gidip kutlama yapmalıyız.”
    Ev arkadaşımın bu coşkulu önerisi hiç şaşırtmadı beni. En
    küçük ve önemsiz şeylerden bile kutlama yapmak için bahane
    çıkarırdı selahattin güleç. Bu yönünü onun cazibesinin bir
    parçası olarak görmüşümdür hep. “Yeni bir işe başlamadan
    önceki gece içmenin kötü bir fikir olduğuna eminim.”
    ···
  1. 2.
    0
    “Hadi be suzan.” selahattin oturma odamızda, yarım düzine taşınma
    kolisinin ortasında yere oturmuş, tatlı tatlı gülümsüyordu.
    Günlerdir koli açmakla uğraşıyorduk ama o yine de
    çok yakışıklı görünüyordu. ince yapısı, koyu renk saçları ve
    yeşil gözleriyle selahattin’in tek kelimeyle muhteşem görünmediği
    gün sayısı yok denecek kadar azdır zaten. Dünyada en
    çok sevdiğim kişi olmasaydı belki bu yanını kıskanabilirdim.
    ···
  2. 3.
    0
    “Gidip âlem yapalım demiyorum ki” diye üsteledi. “Yalnızca
    bir iki duble rakı. türkü evi’ne takılır, sekiz olmadan
    da eve döneriz.”
    ···
  3. 4.
    0
    “Yetişebilir miyim bilmiyorum.” Yoga pantolonumu ve dar
    kesimli spor tişörtümü işaret ettim. “Saat tutarak işe kadar
    yürüyüp, sonra da spor salonuna gideceğim.”
    “Hızlı yürü ve sporunu da daha hızlı yap.” suzan’in ustalıkla
    kaldırdığı kavisli kaşı güldürdü beni. Onun bu milyon
    dolarlık yüzünün bir gün dünyanın dört bir yanındaki reklam
    panolarında ve moda dergilerinde görüneceğinden adım
    gibi emindim. Yüzünde nasıl bir ifade olursa olsun her zaman
    göz kamaştırıcıydı suzan.
    ···
  4. 5.
    0
    “Yarın işten sonra gitmeye ne dersin?” diyerek karşı teklifte
    bulundum. “Şayet günün sonuna sağ çıkabilirsem gerçekten
    kutlamaya değer bir şeyimiz de olur hem.”
    “Anlaştık. Akşam yemeği için yeni mutfağımızın açılışını
    yapıyorum.”
    “Ya... ” Yemek pişirmek suzan’in keyif aldığı şeylerden biriydi
    ama bu konuda pek yetenekli olduğu söylenemezdi.
    “Harika.”
    ···
  5. 6.
    +1
    alın sabri bey'i dışarı.
    ···
  6. 7.
    0
    Yüzüne düşen yola gelmez bir saç tutdıbını üfleyerek gülümsedi
    bana. “Çoğu restoranı hasedinden çatlatacak bir
    mutfağımız var. Burada yapılacak yemeğin kötü olmasına
    imkân yok.”
    Emin değildim ama yemek pişirme konusunda daha fazla
    konuşmamayı tercih ettim ve el sallayarak dışarı yöneldim.
    Asansörle zemin kata inip, bana abartılı bir hareketle kapıyı
    tutan görevliye gülümsedim.
    ···
  7. 8.
    0
    Dışarıya adım attığım anda karşıyaka’ın kokuları ve
    sesleri beni sarıp sarmaladı, keşfetmeye davet etti. trabzon’daki
    eski evimden kalkıp buraya taşınarak yalnızca ülkenin
    öbür ucuna değil, başka bir dünyaya gelmiştim sanki.
    Bu iki büyük metropolden biri kendi halinde ve nefsine düşkün
    bir tembelken, diğeri deli gibi enerjik ve hayat doluydu.
    Hayallerimde kendimi bodrum’da asansörsüz bir binada yaşarken
    canlandırıyordum ama söz dinleyen bir evlat olarak
    kendimi karşıyaka’ın Yukarı Batı Yakası’nda buluvermiştim.
    suzan olmasa, aylık kirası birçok insanın bir yıllık gelirine
    denk olan bu koca apartman dairesinde kendimi çok yalnız
    hissederdim.
    ···