/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +102 -24
    HiKAYE BURADA BiTMiŞTiR. YENi HiKAYE ALTTA.

    sonu mutlu son

    Merhaba, anlattıklarımın gerçek olup olmadığını hikayeyi anlatırken anlıcaksınız zaten. Hikaye uzun soluklu olucak ve yarım kalmıcaktır.

    Ben FlashciSmoke. 16 yaşındaydım o zamanlar, 1.70 boyunda onuncu sınıfa giden liseli bir
    ergendim. Yüzümde bir sürü sivilce. Saçlar 3 numara, kıyrtırık bir takım elbise, pahalı
    ama bir o kadarda uygunsuz koşu ayakkabısı. Takım elbise altına beyaz koşu ayakkabısı
    ne kadar uygun olurdu? Babamın tercihlerini kınıyorum.

    Okulla alakam yoktu. Gelip giderdim, teneffüse çıkmazdım. O zamana kadar karşı cinse karşı
    bir şeyler hissetmiyordum.

    Huyum kurusun çok utangaçtım. Tanımadığım, samimi olmadığım bir kızla konuşamazdım,
    hemen kızarır, ne diyeceğimi bilemezdim. Asosyal bir yaratıktım kısacası.

    Okulumuzda bir tane kız vardı; aslında bir sürü kız vardı ama ben birine aşıktım.

    Bir klişe vardır. Okulun en eziği en güzeline aşık olur diye. Sonra büyük bir red yer.
    Dibe gömülür felan ben de böyle olacağını biliyordum. Kız cidden çok güzeldi. Hani bir okulun
    en ateşli, en iyi, en güzel, enlerin kızı olur ya. Bu kız öyle biriydi..

    Dokuzuncu Sınıf olmasına rağmen fiziği mükemmeldi. Göğüsleri iriydi. Çakma sarışın
    olmasına rağmen gayet güzel saçları vardı. Saçlarını hep yana salar, uçlarını hep kıvırcık yapardı.
    Gözlerinin altında torbacık bile yoktu. Yüzü bir bebeğinki kadar pürüssüz ve bembeyazdı.

    Bütün okul kızın peşinde koşuyordu. Yanında gezen bir arkadaşı vardı. Adı Ece onun kadar fiziği
    iyi herşeyiyle mükemmeldi. Ama bir Deniz deildi. Dikkatimi çekmiyordu. Hoş çekse sanki bana bakacaktı.

    Ben birgün sınıftaki bebelere açıldım. "Beyler ben böyle böyle bu kıza fena aşığım taktik verin" dedim.
    Bütün arkadaşlarım dalgamı geçiyorsun olum sen şeklinde baktılar. Sonra hepsi birden gülüştü.

    "Ne derseniz diyin umrumda değil açılıcağım bu kıza kararlıyım" dedim.

    "Bol şans! Valla kardeşim o zaman, ne diyelim" dediler.
    ···
  2. 2.
    +64 -6
    Arkadaşlar okuyan var ise şuku atında görelim. Duvara anlatıyor gibi hissediyorum kendimi.

    Deniz Ece'ye "deneyeceğimizi söylemiştimya hani" dedi. Ece şaşkın ve alaycı bir ifadeyle "He demek o çocuk bu" dedi. Bende buna karşılık ona atarlandım. "Benim adım Alp, çocuk değil. Ece hiç oralı olmadı. Niye böyle gereksiz yere atarlandım onuda bilmiyorum zaten. Bu ikisini sınıflarına bıraktım. Ders bitti. Teneffüste hemen yanlarına gittim. Tam Denizle konuşacakken biri omzumdan geriye doğru çekti. Döndüğümde yumruğu yiyip yere yıkıldım. Yine bayılmıştım. Gözlerimi açtığımda baş ucumda Ece vardı. iyi olup olmadığıma bakıyordu sanırım. Deniz diyerek ayağa kalktım. 12'lerden bir çocukla hararetli bir şekilde tartışıyordu. Çeneme yediğim yumruk cidden çok sertti. Yattığım yerden kalkınca başımdaki tarafsiz acıyla baş başaydım. Ama umrumda değildi. Deniz'le konuşan çocuk kalktığımı görünce üzerime yürüdü. "Yediğin dayak yetmedi mi lan bücür" dedi. Demek o vurmuştu. Dayak yiyeceğimi biliyordum ama gururumu ayaklar altına alamazdım. Çocuğun üstüne yürüdüm, çocuk bir çırpıda yakalarımı toplayıp havaya kaldırmıştı. "Deniz'e bir daha yaklaşmayacaksın. Onun yanında seni görürsem çok fena yaparım" dedi ve beni bıraktı. "Ama oda benden hoşlanıyor" dedim. Deniz gülmemek için dilini ısırmıştı. Buna karşın o çocuk katıla katıla gülmeye başladı. Arkamda duran Ece'ye döndüm. Ece çenesini katılaştırarak başını sağa solo hareket ettirdi. Anlamıştım. Sadece ufak bir oyundu. Ben ise zavallı bir kurban, hayalleriyle oynanmış bir ergendim, onun gözünde. Kravıtımı gevşettim. "Bunu ödeyeceksiniz, Hepiniz." Denize baktığımda hala içimde bir şeyler akıyordu ama eskisi gibi değildi. Hainliğin zehri vardı. Denizin yaptıkları yetmezmiş gibi "Senle biz, düşündün mü hiç? Tipim değilsin. Kaşının tekini kaldırıp o çocuğa baktı. "Ki olsan bile dünyada tek sen kalsan sana bakmam. Biliyor musun? Ellerinden tutup kaldırdım hani. Senin için unutulmaz bir anıydı belki ama ben senin ellerine dokundum Iyy. Biliyormusun ellerimi 10 kez yıkadım mazallah sivilce felan bulaşır." Ecenin "Deniz kapa çeneni karşısındaki de bir insan" demesiyle sustu. Benimle birlikte, bütün okulda olan biteni dinlemişti. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. "Sağ gözümden akan gözyaşı yavaşça yanağımdan aşağı doğru süzüldü. "Önemli değil Ece bırak" dedim. "Tek şey merak ediyorum Deniz neden yaptın neden?" Denizin cevabı geçikmemişti. "Tipsiz olduğun kadar aptalsında. Kıskandarmak için başka ne sebebim olabilir ki." Bir insan hem bu kadar güzel olup hem bu kadar kötü nasıl olurdu. Bir insanın duygularıyla oynamak bu kadar mı basitti? Evet çok basit. Gözümden akan yaşı elimle sildim, Güldüm. "Çok adisin." Tek diyebiildiğim buydu. Azıma gelen bütün küfürleri saymalıydım belki. Ama değip değmeyeceğinden şüpheliydim. Hızıca okulu terettim.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Devam knk hadi
      ···
  3. 3.
    +43 -5
    Arkadaşlar, en azından ilk parta şuku atında trende girelim. Burda emek veriyoruz. Şuku atanlar da sağolsun.

    Kendi kendime kuruyordum. Acaba böyle olsa, şöyle olsa. Ama yok olumlu, mantıklı bir neden bulamıyordum. iki gün boyunca düşündüm. Haftasonu olduğu için bolca düşünme fısatım olmuştu. Okula geldiğimde darmadağındım. Aklım yerinde değildi. Esrarkeş'ten farksızdım. Kimi seviyordum. Denizimi? Bana herşeyini sunmuş Aslıyı'mı? Kafam karışıktı. Beynim patates olmuştu. En arkaya oturdum. Aslının gelmesini beklemeye başladım. Aslı kapıdan girmişti. Kısa bir sırt çantası, gri incecik bir çorap, 15 cm'i geçmeyen bir etek, üzerinde de, basit bir okul gömleği. Yine kendine hayran bırakmıştı beni. Azım açık seyrediyordum. Yanıma geldi. iğrenç bir ses tonuyla "Naber ezik" dedi. "Ne oluyoz amk lan. Senin amacın ne? Ruh sağlığın yerinde mi senin?" Ufacık bir sırıttı. "Sadece bir an için zaaf gösterdim, hemen üzerime atladın. Asıl senin derdin ne? Ben o kadar basit, çabuk çözülen bir kıza benziyor muyum?" Ben de oturduğum yerden bir hışımla kalktım. "Peki yaptığın onca şey, benim kalbimi kırdı. Bana hiç acımadın mı sen?" Hala o aşağılayıcı yüz ifadesini takınıyordu. "Tabiki de hayır" dedi. "Sen ne kadar bencil ne kadar küstah bir kadınsın" dedim. "Beni anlayacaksın bunların hepsi senin iyiliğin için" deyip bana sırtını döndü, gidiyordu. Kolundan tuttum. Kendime doğru çektim. O kadar hızlı çekmiştim ki birbirimizin nefesini yüzümüzde hissediyorduk. Kalbi hızla atıyordu. Benim kalbiminde onunkinden pek farkı yoktu. Yavaş şekilde burunlarımızı birbirini değdirdik. Şimdi onun ıslak dudakları yine kurumuş dudaklarımda bulmuştum. Gözlerimi kapatmıştım. Etrafımızdakiler bağırışıyor kutluyor tebrik ediyor bazılarıda gülüyordu. Umurumda değildi. Aslının da umrumda değildi. O benim boynumdan tutmuştu. Ben kalçasından sıkıyordum. Belkide aklımda kalan en iyi en duygusal hatıraydı. Bizim öpüşmemizi Türkçe hocasının konuşması bozmuştu "Ne oluyor burda?"
    ···
  4. 4.
    +39 -1
    Arkadaşlar ilgi için dicek olabilirsiniz ancak, kendi hayatımdan birşeyler anlatıyorum. Dediğim gibi alıntı değil, telefondan yazıyorum. Sizin için. Bir kaç şukuyu çok görmeyin.

    Şimdi gözleriyle resmen üzerime atla diyordu. Ben tepki vermedikçe daha da yaklaşıyor. Sınırlarımı zorluyordu. "Senin amac... " Diyemeden azımı kapatmaştı. "Duygularına güven Alp onlar sana doğru yolu gösterecek" dedi. Bana kalsa şimdiye kadar kızın üstüne atlatmıştım. Ama bir şey engel oluyordu. Beni yine test ediyordu. Buna emindim.

    Şimdi bana dahada yaklaşmıştı. aramızda yalnızca 10-15 cm vardı.
    Gözlerini gözlerimden ayırmıyordu. Azından o iki kelime döküldü. Öp beni!" Çok şaşırmıştım. Yapmalımıydım emin değildim. Onu öpmemi kendisi söylemesine rağmen Bir anda dudaklarıma yapıştı. O an zaman durdu benim için. Aklımda hiçbir şey yoktu. Ne onun adı ne benim adım. Sadece dudaklarımdaki o sıcak ısı. Anlatmak imkansızdı. Böyle bir yarım dakika öpüştük ve o başladığı gibi bitirmişti. Dudaklarını yaladı. "ilk öpüşmen olmasana rağmen hiç fena değildin" dedi. Utanmamıştım. Kalbim hızla atıyordu ama kızarmamıştım. Söze "Bana neden yardım ediyorsun?" Diye girdim. Aslı hiç oralı değildi. "işe yaradı mı? Sen onu söyle." Sorumu geçiştirdiği için kızmıştım, ama cevaplamaktanda geri kalmadım. "işe yaradı" başımı sağa doğru yatırdım dudaklarımı büktüm. Bir daha yapabilirmiyiz?" Cevabı beklemeden üstüne doğru hücüm ettim. Ama o işaret parmağını dudağıma koydu. Beni geri itti. işaret parmağını hayır anlamında sağa solo salladı. "Sayemde artık daha özgüvenli oldun. Ama bu özgüven fazlalığını bende kullanıp bitirme bence" dedi. Gözlerim hiç durmadan göğüslerine kayıyordu. "Bana bakmayı öğren. Dikkatini dağıtmasın onlar" deyip gözleriyle göğsünü gösterdi. Dikkatini dağıtmasın mı? Çıldırmış lan bu kız. Nasıl dağıtmasın. "Ya ama sen bana pgibolojik baskı uyguluyorsun" diye burun kıvırdım. "Ya bakmayı öğrenirsin ya da bu oyun burada biter." Tavrı gayet ciddiydi. Dikkatimi topladım. Gözlerine bakmaya başladım. Aklım kızın vucuduna bakmamı söyler, ona dokunmayı isterken mantığım bu oyunun devam etmesini istiyordu. Oyunun devam etmesine ihtiyacım vardı. Artık sadece gözlerine bakıyordum. 1 dakikaya yakın durmadan bakıştık. Onun gözlerinde kendimi görüyordum. Aslı ondan hiç beklemediğim bir hareketle beni kanepeye doğru itti. Kanepeye doğru boylu boyunca yatmıştım. Üstüme çıktı. Vucutlarımız artık bir bütündü. Deli gibi öpüşmeye başladık. Elimi sırtına attım ve okşayarak beline doğru inmeye başladım. O anda kanepeden kayıp yere düştük. Düşmek canımı yakmıştı. Bu kız neydi ya böyle. Yere düşmüştüm ama o sadece güldü. Artık dudaklarımı bırakıp boynuma öpücükler kondurmaya başladı. Bende hızlı bir şekilde sırtımı kanepeye dayadım. Bunu yaparken oda bacaklarını beni tahrik edecek şekilde baldırıma dokundurarak belime doladı. Ellerini sürekii sırtımda gezdiriyordu. Kendimi o an yenilmez hissediyordum. Nefesini bütün vucudumda duyuyordum. Tam atletini çıkarıcakken kapı çaldı.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 5.
    +37 -1
    2. Bölüm "Ciddimisin Sen?"

    Ben bu kıza nasıl aşık olmuştum? Çok saçma geliyordu. Umudum yoktu. Onun gibi popüler bir kızın bana bakma ihtmali dahi yoktu.

    O gün okulda, bütün gün Deniz'i düşündüm. O güzel saçlarına dokunmayı, onu öpmeyi, elini tutmayı, tenimde nefesini hissetmeyi.

    Çok aşık olmuştum. Aşık olmuş ne kadar kötü diye geçirdim içimden. Meğerse içimden değil dışımdan söylemişim. Ders Türkçeydi. Herkes dönüp bana bakıp kıkırdadı. Hoca aşırı tepkili davranmıştı. "Ayağa kalk oğlum" dedi, kalktım. "Sen bu tiple nasıl aşık oldun lan" dedi.

    "Ulan muallak sanane benim tipimden" diyesim vardı. ilk defa bir lafın altında fena halde ezilmiştim. Sesim çıkmadı. Oturdum yerime. O gün boyunca hiç konuşmadım okulda sırama yattım. Hep onu düşündüm. Aklımdan hiç çıkmıyordu zaten. Bugün söyleyecektim. Kabul edip etmemesi umrumda olmazdı. Zaten türkçe öğretmeninden işittiğim kelimeler canımı çok yakmıştı.

    Daha ne kadar yanabilirdi, bilmiyordum. Okul bitti. Zil çaldı, okulun kapısının önünde beklemeye başladım. Çok geçmeden etraflarında bir sürü erkekle çıktılar.

    Erkekler birbirleriyle yarışıyordu. Deniz'e bu kadar yakın olmaları beni çıldırtıyordu. Sahip olmadığın ve belkide hiç olamayacağın birini kıskanmak ne kadar saçmaydı.

    Belki o ellere başkası dokunacaktı. Teninin sıcak mı soğuk mu olduğunu başkası bilecekti. Gözlerinin içine bakıp seni seviyorum diye başkaları söyleyecekti.

    Kanıma dokunuyordu. Sanki bütün dünya onların etrafınızda dönüyordu. Böyle havalı olmaları gayet doğaldı. Bunlar eve doğru gitmeye başladılar. Peşlerinden bir an olsun ayrılmadım. Deniz Ece'yi evine bıraktı. Öpüştüler felan klagib vedalaşma.

    Sonra bu tek başına kaldı. Arkasından yetiştim. "Deniz" diye seslendim. Arkasını döndü, "Efendim" bi an duraksadı "Alp" dedi. Eğer kıza açılmayacak olsam orda bayılır kalırdım. içimden aman Allahım bu ne güzel bir ses" dedim. Deniz gözlerini kıstı. "Teşekkür ederim" dedi. "Ben bunları neden içimden söyleyemiyorum ya" dedim.
    ···
  6. 6.
    +34 -2
    Şaşkınlıktan gözlerim faltaşı gibi açılmıştı. Heyecandan düşüp bayılmıştım. Ya Allahım Deniz'in kucağına düşmüştüm. Beni tutmuştu. Düşürken bile beni koruyordu sevdiceğim. Kıyamam ya ona. Uyandığımda nefesini yüzümde hissediyordum.

    Çok yakındı bana. Parfümünün güçlü kokusunu içime çektim birdaha birdaha. Bana bakarak "iyimisin Alp" dedi. Elinin biri kalbimin üstündeydi. Sanki her istediğim oluyordu. Gözlerini kaldırdı bana baktı. Hiç kaçırmıyordum gözlerimi kaçıramıyordum. Kilitlenmiştim gözlerine. Gözlerini kısarak güldü. "Pek iyi olduğunu sanmıyorum" dedi. "Allahım hiç bitmesin" diyordum. "Ama herkes bize bakıyor salak. Kalk hadi" dedi.

    Ellerimden tuttu kaldırdı. "Ee ozaman görüşürüz yarın" dedi. "Tamam görüşürüz" dedim. Orda öylece kaldım. "Düşündüm neden ben?" ihtimal vermiyordum. Umut vardı ama bu kadar ilerisini tahmin bile edemezdim. O anı kafamda sürekli hayel edip durdum.

    Sürekli ertesi günü düşündüm. Neler olucaktı acaba? Tepkileri çok merak ediyordum. Aslında fazla umutlanmıştım, sonuçta sadece deneyecektik. O deneyecekti. Ben ise hayaller kurup duruyordum. Saatler geçmek bilmiyordu. Düşündükçe daha da yavaş akıyordu zaman. O gün ilk defa yüzüm gülüyordu. Annem çok şaşırmıştı. "Bir günde bu çocuğa ne oldu böyle" diye soruyordu babama. "Babam ben nerden bileyim hanım git sor çocuğa bir kurtlar vadisini izletmedin" diye hayıflanıyordu.

    Şuan da kendimi odaya kapatmış olup eti cinle beslenmem gerekiyordu. Bunalıma girip atarlanmam sinirimi annemden kardeşimden çıkarmam. Mutlu olmak çok güzel bir duyguydu. Onu düşündüğüm an kalbimin hızı değişiyor, daha hızlı çok daha hızlı atıyordu. Bir elim sürekli çenemdeydi. Yatağıma uzanmış tavanı seyrediyordum. Çenemi yukarı kaldırışı elimi tutuşu, gülüşü. Çok farklıydı. Aşık olmak iyiydi. Helede bu aşk karşılıklıysa. Biliyordum, çok umutlanmıştım. Ama o umut bile yeterdi bana. Böyle düşüncelerle kafamı yorarak uyuyakalmışım.

    Sabah köpeğim Çıtır'ın üstüme çıkmasıyla uyandım. Köpeğimin cinsi çuvava. Çok tatlı bir şey. Gözleri kocaman kocaman. odamdan çıkıp Çıtırın kabına biraz mama koyduktan sonra hızla üstümü giydim. Annem daha kalkmamıştı. Onu bekleyemezdim. Dolaptan ufak tefek bir şeyler atıştırıp yola koyuldum. 10 dakika içinde okulda olmuştum.

    Ben okula yarım saatte giden bir insandım. Ne değişmişti. Kalbimin ritmi dengesizdi. Anladım ki koşarak gelmişim. Ama ben yolda gelirken ne gördüğümün farkında bile değildim. Sadece yürümüştüm veya koşmuştum. Bilemiyorum. Aklımda sadece Deniz'in gülüşü, bana dokunuşu vardı. Okulun kapısını zorladım. Açılmadı. Saat kaçtı ? Telefonu elime aldım. 07:15 geçiyordu. "Yuh! Ama" dedim. Ne yapmıştım ben? Okulun bahçesindeki banklardan birine oturup beklemeye başladım. Telefonu çıkardım. Clash of Clans'a girdim. Facebook'a felan baktım. O sırada millet okula gelmeye başlamıştı. Bir gözüm telefonda Denizin profilinde bir gözüm okul kapısındaydı.

    işte bütün güzelliğiyle ordaydı. Hemen toparlandım. Ayağa kalktım peşlerinden yetiştim. "Naber Deniz" dedim sırıtarak. Ece kaşlarını çattı. Başını öne eğdi. "Hayırdır" gibi bir bakış attı. Deniz " iyi Alp sen nasılsın" dedi. Ece ikimizide tersledi. Hayırdır benim bilmediğim bir şey mi var ?
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      -1
      Enlargeyourpenisten çalıntı kısım (:
      ···
  7. 7.
    +33 -2
    Arkadaşlar bugünlük son part. Rez almak yerine partları şukulayarak burdaki varlığınızı belli edebilirsiniz. Trendde üst sıralara çıkararak bana yardımcı olabilirsiniz. Yarın öğren görüşmek üzere.

    15.Bölüm (ikizler)

    Yanlarına geldiğimde güzellikleri karşısında bir an konuşamadım. Uzun siyah saçlarını maşayla düzleştirmişlerdi. ikisininde boyu 1.75 felandı. Birinin gözleri koyu kahverengi diğerininki ona göre çok daha fazla açıktı. Koyu kahverengi gözleri olan Tuğçe diğeri Didem'di. Yüz hatları düz belleri incecikti. Allahım özene bözene yaratıyo dedim.

    Mini beyaz bir etek beyaz ince bir çorap üzerinede ilk 2 düğmesi açık gömlek. Tenleri esmer denemezdi. Aralarda bir şeydi. Yanlarına geldiğimde boğazımı temizledim. "Merheba bayanlar, nasılsınız deyip" elimi uzattım. isimlerini öğrendim. izmirde kaldıklarını hangi okula gittiklerini felan öğrendim.

    Bu gelinin kuzenleriymiş bunlar. Yaşlarını sordum. Önce söylemediler, sonra utana sıkıla 17 dediler. "Ne? imkansız bu kadar güzel kızlar 17 yaşında değildir" felan deyip iyice yavşamaya başladım. Allahtan kızlarda bana pas veriyorlardı. Aynı masaya oturduk. Bunlar kıvranıyordu. Birbirlerine kaş göz edip duruyorlardı. Ben hemen geliyorum deyip masadan kalktım. Annem telefonunu bana vermişti. "Düşürürürüm ben sende kalsın" demişti. Kalkmadan kendi telefonumdan onun telefonunu aradım. Sandalyenin üzerinde bıraktım. Dışarı çıktım. Sesleri gelmiyordu. Lanet müzik sesi kızların sesinin parazit gibi çıkmasına neden oluyordu.

    Müzik bittiğinde hala hareretli bir şekilde tartışıyorlardı. Didem "bakıyorumda Tuğçe oğlanın dibibe düştün" dedi. Tuğçe hemen karşılığını vermişti. "Bana diyorsun ama sen resmen oğlanı gözünle s*ktin" dedi. içimden "bir kadına küfür hiç yakışmıyor" dedim.

    "Vay aga kızlar benim için kavga ediyor benim totoş tavan. Yaptı." Telefonu kapattım. Hızlıca kızların yanına geldim. Sohbet etmeye başladık. Düğün bitimine kadar konuştuk. Cidden kızlar dibime düşeceklerdi. Kızları dilimle kendime bağlamıştım.

    Pgibolog "kızlar rahat erkekleri sever, eğer kasarsan sıçarsın. Koy gitsin" demişti. Yavşak adam çok paramızı yemişti. Ama değmişti. Kızların numarasını aldım. Whatsapp'tan grup açıp grubun adını ikizler yaptım. ikisini birden zütürecektim. Ya hep ya hiçti. Babama düğün dönüşü yaz tatilimin kalanını izmirde geçirmek istedeiğimi söyledim.

    Önce kabul etmedi. Ama kabul etmek zorunda kalmıştı. Çünkü günün 24 saati ısrar ediyordum. En sonunda bıkmıştı adamcağız kabul etmek zorunda kalmıştı.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      rezzzfgkrkr
      ···
  8. 8.
    +28 -1
    Normalde yarın da işe gitmem lazım, ancak sizin için birkaç part daha atayım. Gelen şuku ve rezler için teşekkürler. Rez yerine şukuyu tercih ederim.

    16.Bölüm (SA izmir)

    1 hafta sonra izmirdeydim. Halam beni havalimanın'da bekliyordu. Halamgilin evine geldiğimde çok yorulmuştum. Ertesi gün öğleye kadar yattım. Kalktığımda saat 11.30'du.

    Kızlarla buluşmak içim sadece iki saatim kalmıştı. Hemen kalkıp dişlerimi fırçaladım. Sakal traşımı oldum. Gerçi ozamanlar pek sakalım yoktu. Yeni yeni çıkmıya başlamıştı. Altıma bir şort üstümede kolsuz baskılı bir atlet giydim. Gözlüğümü taktım. Bir kolye bir kaç tane bileklik.

    izmirin tahmin ettiğimden daha bunaltıcı bir havası vardı. Eniştem beni gideceğim yere zütürecekti. Evden çıkıp arabaya bindik ve araba hareket etti. Arabanın camından dışarı baktım. Burda pantalon giymek yasaktı sanki. Koca şehirde ya beş ya da altı tanede pantolunlu kız saydım. Herkes kısa şort, mini etekler giymişti.

    Kızların tipine baktım. Hepsi güzel denemezdi. Ama bakımlı kızlardı. Arada kezbanlarıda görüyordum. Ama o kadar güzel içinde kendilerini kamufle ediyorlardı. Bir kafenin önünde durduk. Eniştem "burası yiğenim" dedi. "Eyvallah enişte" dedim, arabadan indim. ikizleri unutmuştum. Etrafımda kızlar geçip geçiyordu.

    Abazan duygularım tavan yapmıştı. Kafenin önünde kalakalmıştım. Sağımdan solumdan sarışanlar esmerler akıyordu, resmen. "Ben niye burda yaşamıyorum?" diye sordum kendime. Millet'de bana bakıyordu. "Bu hanzo ne yapıyor caddenin ortasında" diye. Bu cadde cidden çok kalabılıktı. ikizler kafede beni bekliyordu. Onları kafenin içinde gördüm. Sağ elimi kaldırıp burdayım diye işaret yaptım.

    Oraya baktığım sırada kızın biri geldi bana çarptı. Göğüsü felan resmen vücuduma girmişti. Nasıl oldu bilmiyorum, ama kızı düşmeden belinden yakalamıştım. Vucudunun üst tarafı geriye doğru gitmişti. Kendime doğru hızla bir şekilde çektim. Açık saçları rüzgarın etkiseyle savrulmuştu. Kendime çektiğimde dengeyi sağlamak için kollarımı tutmuştu.

    Ciddi anlamda kol kaslarım vardı. Babam gibi kaslı bir yapıya sahiptim. Dambıllarla günlük çalışmıştım.

    Kıza baktım. Mükemmel yüz hatları vardı. Burnu ufak gözleri iriydi. Gözlerinin üstüne sürdüğü eyeliner kusursuzdu. Kısa kollu bir t-shirt giymişti. Sutyen kullanmıyordu. Çarpıştığımızda farketmiştim. Klagib bir mini etek giymişti. Kokusu inanılmazdı.

    Ben çok şıpsevdi olmuştum. Her gördüğüm kıza yazıyordum. Zaten her şey iki saniye içinde olup bitmişti. Kızın belini bıraktım. Onunda bende ayrılmak istemiyor gibi bir havası vardı. Yine saçmalıyordum belki. Kızın yanında iki kız arkadaşı daha vardı. ikiside en az onun kadar güzeldi.

    Söze "çok özür dilerim, önüme bakmıyordum benim hatam" diye girdim. Kız kaşlarını çattı. Dedim aha şimdi kezban tribini girecek. Birden kararanı değiştirmiş olmalıydı ki yüzünü yumuşattı.

    "Asıl ben özür dilerim gerçekten. Önüme bakmıyordum. Hem beni düşmekten kurtardınız. Size bir teşekkür borcum var" dedi. Camı kırılan gözlüğümü yerden alırken kaşlarını kaldırıp elimdeki gözlüğü göstererek "ve birde gözlük dedi. "Hiç önemli değil. Asıl ben sizden özür dilerim" dedim.

    Kızın ses telleri çok inceydi. Hafif bir sesi vardı. Sesi konuştukça insana huzur veriyordu. içimden "ne yapıp edip bu kızın telefon numarasını almalıyım" dedim. Çantasına elini attı. 200₺ çıkardı. "Sanırım bu yeni bir gözlük almana yeter." Ben paraya aşağılayıcı bir gözle baktım. Başımı hayır anlamında sağa solo salladım. "Asla kabul edemem. Şöyle yapalım. O para sizde kalsın. Yarın saat 2'de sizi burda bekliyor olacağım. Belki bana bir kahve ısmarlarsınız? Ödeşiriz." Kız şaşırmıştı. Elini saçına zütürdü. Kabul etmeyeceğinden emindim. Arkadaşlarına baktı.

    Dudaklarını büktü. "Malesef bu mümkün değil" dedi. ilk defa reddedilmiştim. Cidden iğrenç bir duyguydu diye düşündüm. Yüzümü düşürdüm. "Ama gerçekten mümkün değil yarın gidiyorum" dedi. Gözlerimi büyüttüm. Şaşkın bir ifideyle "Nereye?" Dedim. Kız bana masum bir şekilde baktı. "Ankaraya."

    Çok şaşırmıştım. "Böyle bir güzellik benim yaşadığım yerde yaşıyor ve benim haberim olmuyor, ne kadar saçma" dedim. Kız gözlerini kıstı, güldü. "Oha sende mi Ankaralısın?" Dedi. Elimi uzattım. "Evet, bu arada çok kabayım ben Alp" dedim. Kız da elini uzattı. "Bende Asude memmun oldum" dedi. "Bende" dedim ve devam ettim. "O zaman Ankara da görüşürüz artık" dedim. "Tabi" dedi. Asudenin telefon numarasını aldım. Uğurladım.

    Benim şansım bir dönmüştü pir dönmüştü. Ulan izmire geldiğim ilk gün hemşerimi bulmuştum. Bu şans değilde neydi? Ama korkuyordum. Bu devran elbet dönecekti.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Rezzers belki okurum
      ···
  9. 9.
    +28
    Arkadaşlar, onca kişi rez alıyor ancak 1 şuku, 0 şuku geliyor. 15 20 kişi rez alıp 1 şuku gelmesi dokunuyor açıkcası. Rez yerine şuku atmanızı tercih ederim.

    25. Bölüm

    Kızlar hep bir ağızdan:

    "Sapık var!"

    Diye bağırmaya başladı. Ben ne olduğunu anlayamadan kendini namus bekçisi zanneden iki dallama bana doğru koşmaya başladı.

    "Hasss... " dedim.

    Koşmaya başladım, yol boyunca. Yakalarlarsa fena dayak yiyecektim. Allahtan hızlı koşuyordum. Ama peşimde ki adamda hızlıydı. Ana cadde çok kalabalıktı. Milletin içinden geçerken onlara çarpıyor, küfür yiyordum. ilerdr bir adam arabadan iniyordu. Hızımı arttırarak taksiye yetiştim. Hızlıca taksiye atlayıp;

    "Sür abi" dedim. Adam başımın belada olduğunu anlamıştı. Dikiz aynasından bana baktı. O tok sesiyle

    "Paran var mı"dedi.

    "Var abi var. Sür sen" dedim, elimdeki 20 tl yi göstererek.

    Adam gaza bastı. Kokumdan rahatsız olmuştu. Adama

    "abi araba kokunu versene" dedim. Aldım üzerime sıktım. Adresi söyledim. Param tahmin ettiğim gibi yetmedi. Yolda indirdi. insan acır demi? Yavşak taksici. Eve geldiğimce halam ağlayarak karşıladı beni. Duşumu aldım. Elbisilerimi değiştirdim. Eniştem, Babam felan baya kızdı. Soyulduğumu söyleyince sonradan fazla ses etmediler. izmir bana yaramadı. Ben dönüyorum dedim, babama.

    Önce bir güzel küfür etti. Gelme falan dedi. Ama gittiğim gibi dönmeyede ikna ettim. Ertesi gün uçakla yeniden, yurduma, toprağıma, Ankarama döndüm.
    ···
  10. 10.
    +27 -1
    Az önceki partı atan hikayeyi önceden yazdığım için bilen bi arkadaş. Sadece benim yazdıklarımı görmek için http://www.incisozluk.com...sonu-mutsuz-son/sahibi/1/
    2 part üst üste atıyorum hemen.

    Eve bir hışımla geldim. Ben lan ben ağlıyordum. Hem de hıçkıra hıçkıra. Annem off annem o kadına durduk yere bağırıp kalbini kırdım. Oysa tek isteği ne olduğunu öğrenmek, yaramı sarmak.

    Hiç inanmazdım bir kadın için ağlayacağıma hemde böyle bir kadın için. Odama kapandım. Kafayı yastığa gömdüm. Akşama kadar aralıksız ağladım. Ne anneme ne kardeşlerime açtım kapıyı.

    Bana bu evde zaten sadece babam söz geçirilebilirdi. Adamın bir eli vardı yemin ediyorum kürek gibi. Bir dediğini iki et sıkıyosa.

    Akşam babam geldi. Annemle bayağı bir tartıştılar. Sonra babam kapıyı tıklattı.
    B: "Aç kapıyı lan eşek sıpası" dedi.
    Başımı yastıktan kaldırdım. Kapının kilidini çevirdim.
    B: "Gel seninle konuşmamamız gerek " dedi ciddi bir ses tonuyla.

    Evde annemin rahat vermeyeceğini bildiği için dışarı çıktık. Babamın o zamanlar 1.6 tdi passat'ı vardı. siyah kedim diye severdi annem. Bizdeki araba sevdası başkaydı. Arabaya bindik.
    B: "Anlat oğlum seni dinliyorum" dedi. Başımdan geçenleri bir bir anlattım tüm detaylarıyla. Babam hüzünlü gözlerle bana baktı. O an hayatımı değiştiren cümleyi söyledi.

    B: "Erkek Adam Ağlamaz Oğlum."
    O an anladım intikamımı alacaktım. Her ne şekilde olursa olsun. Ama Denizi bu yaptığını pişman edecektim. Sanki babamın o kelimeleri sihirliydi. Ağlamıyordum artık. Denizide sevmiyordum. Kimi kandırıyorum lan bu cümleleri yazarken bile hala ona deli gibi aşıktım. Ertesi gün okula gitmedim. Babam erkenden kaldırdı doktora gidecekmişiz.

    Babam benim delirdiğimi felan mı düşünüyordu. Bilmiyorum ama o yapıyorsa bildiği bir şey vardır dedim.
    ···
  11. 11.
    +27
    Panpalar dediğim gibi rez yazmak yerine tek şuku atmanıza bakar. Öğlene doğru devam edicem. Son part. Bugünlük yeter. Hikayenin bitmesine yaklaşık 20 25 part var.

    18.Bölüm

    Bir taksiye bindik. Yarım saat kadar sonra bir evin önüne geldik. Kızlar beni eve atıyordu. "Yine." ikizlerin arasında eve girdim. Birden başımın arkasında inanılmaz bir ağrı hissettim. Yere düştüğümde vücudumun fena bir şekilde acıdığını hatırlıyorumsadece. Gerisi beyaz bir boşluk...
    • **

    Gözlerimi açtığımda başımın arkasının hala acı bir şekilde zonkladığını farkettim. Bir sandalyeye bağlanmıştım. Ve en garibi çıplaktım. Uzun süredir baygın olmalıydım. ipler vucüduma oturmuştu. Kendime gelir gelmez ipleri gevşetmek için sağa solo hareket ettirmeye başladım. Yok, olmuyordu. Çok sıkı bağlanmıştım. Şansıma küfür etmek istedim. Ama çok şanslıydım. Başıma onca iyi şey gelmişti. O yüzden sesimi çıkarmadım.

    Birden ilerdeki kapının kilidinden ses geldi. iki kez döndü. Kapı açıldı. Ben bayılma numarasına devam etmeye karar verdim. Şuan ki durumda yapılacak en mantıklı şeydi.

    Gelen Didemdi. içerde bir şeylerle uğraşan Tuğçeye seslendi.

    "Bizimki hâla uyuyor." içerden Tuğçenin sesi geldi. "Uyandır konuğumuzu" dedi ve devam etti. "Nazik bir şekilde."

    Gözüm kapalı olduğu için pek bir şey anlamadım. Bu kızlar ne yapacaktı bana. Korkmaya başlamıştım. Hatta korkmakta geç bile kalmıştım. Didemin saçımdan sert bir şekilde çektiğini anladım. Acıyla gözlerimi açtım ve Bağırdım. "işlem tamam Tuğçe."

    Dideme baktım. iç çamaşırlarıyla karşımdaydı. Çok cesur davranıyordu. Bana şeytanca bir gülümsemeyle baktı. Alt dudağını büktü. "Günaydın uykucu" dedi.

    Gözlerimi büyüttüm. "Ne istiyorsun benden bırak beni gideyim!" Dedim.

    içerden Tuğçenin ayak seslerini duydum. Çok geçmedi, Kapıdan girdi. Üzerinde şort ve beyaz bir atlet vardı.

    Tuğçe gözlerini kıstı. "Günaydın" dedi ve gülümsedi. Tuğçe şimdi sandalyenin yanındaydı. Acılı gözlerle ona baktım. "Tuğçe ne olur bırak beni gideyim" dedim. Kaşlarını çattı. "Ama Alp daha oyun yeni başlıyor."

    Kollarını omuzlarımın sağ ve sol yalına saldı. Bacaklarını ikiye ayırıp kucağıma oturdu. Ama ben zevk ndıbına hiçbir şey hissetmiyordum.

    Korku bütün duygularımı bastırıyordu. Tepkisiz kaldığımı görünce dahada ileri gidip kalçasını kucağımda hareket ettirmeye başladı. Tahrik ediyordu beni.

    Didem arkama geçti. Başımı döndürdüm. Gözlerim faltaşı gibi açıldı. Didemin elinde bıçak vardı. "Abi ne oluyor ya böyle nereye düştüm ben Allahım yardım et" diye bağırdım. Gözlerimi kapattım. Olacakları beklemeye başladım.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 12.
    +22 -2
    Hala elimi tutuyordu. Avuçlarım terlemeye başlamıştı. Aslı bunu farketmiş olmalıydı ki
    A: "en başta şu utangaçlığından kurtulman gerek" dedi.
    Bana neden yardım ediyordu ki? Bu kadar güzel alımlı bir kız bana yardım ediyor, benimle ilgileniyor neden? Kendime bu soruları sorup duruyordum. Ama cevap alamıyordum. Acaba diyordum hikayemden mi etkilendi ? Denize sinir mi oldu? En can alıcı soru ise acaba benden mi hoşanıyor? Hiç bir fikrim yoktu. Ama öğrenecektim. Hiç bu kadar terlediğimi hatırlamıyordum.

    Aslı bu halimi gördükçe gülüyordu.
    B: "Ne alaka be bi kere ben utangaç değilim" diye trip attım. Elimi tuttu. Kalbimin üstüne koydu. B: "Olum ne oluyoz lan dedim."
    ilk defa içimden söyleyebilmiştim. Aslı saçlarını arkaya attı.
    A: "Bu yüzden kalbinin ritmi bu kadar hızlı değil mi? Burdan bile duyabiliyorum. Deli gibi atıyor" dedi ve kıkırdadı. Haklıydı, kalbim Deniz elimi tuttuğundan beri bu kadar hızlı atmamıştı. iyice kızarmıştım. Aslı devam etti.
    A: "Biraz cesaret Alp birazcık."
    Yapamıyordum. Sen hem bu kadar güzel ol hemde benden cesaret bekle. Yok canım.
    B: "Aslında" diye söze girdim. "Ben korkak değilim. Hatta cesurum. Bir kez daha kandırılmak korkutuyor beni."

    Aslı elimi kendine doğru çekti.

    Şimdi göğsünün üstüne zütürüyordu. Yerin dibine girmiştim. Elimi hızlı bir şekilde çektim.
    A: "Ya ama versene elini sadece bir şey göstermek istiyorum.
    B: "Banane, banane"
    diye omuz silktim. Zorla elimi çekti. Kalbinin üzerine koydu. Bana karşın kalbi gayet ritmik atıyordu.

    Çok soğukkanlıydı. Böyle oluşu beni korkutmuyo değildi.
    A: "Bu hissettiğin şey senin düşmanın ve sen ölene kadar susmayacak. Onu sakin tutman senin elinde. Biliyorum ki şuan bana karşı çok güzel duygular hissediyorsun. Beni öpmeyi bana dokunmayı ve daha sayamadığım neler neler" deyip göz kırptı ve devam etti. Önce kalbini sonra başını göstererek
    A: " Ama burayla değil burayla hareket edersen sen kazanırsın. Şimdi doğru söyle. Kalbin ne diyor. Beynin ne diyor?"

    Önce yutkundum.
    B: "Kalbim seninle olmayı istiyor. Sana dokunmayı öpmeyi o doğal kokunu içine çekmemi istiyor. Bu anın hiç bitmemesi gözlerime hep kilitli kalmanı istiyor." Aslı bu kelimeleri duyunca bakışlarını kaçırdı. Ama kaçış yoktu. Yeniden o kahverengi gözler benimleydi. Ufak bir güldükten sonra
    B: "Beynim ise senin bana yardım edeceğini intikam almama büyük katkın olacağını, eğer kalbimin dediklerini yaparsam seni kaybedeceğimi söylüyor." Bakışlarını kaçırmadan
    A: "seçim senin Alp" kararını ver. Ben kendime söz vermiştim. Denizden intikamımı alacaktım.
    A: "Sanırım" dedim.
    Elimi saçıma zütürdüm kaşıdım. Elimle başımı göstererek buranın sözünü dinleyeceğim. Sanki bunu beklemiyordu. Benimle olmayı oda istiyordu. Yada ben kafamda kuruyordum.

    O gün bir daha bu konuyu açmadı. Ertesi gün sabah gelir gelmez yanıma geldi. Kalbi çok hızlı atıyordu.
    B: "Ne oldu?" dedim.
    A: "Alp sanırım aşık oldum lan" dedi.
    Hah iyi tak yedin Alp bir kız vardı, onuda elimden kaçırdım dedim. Aval aval Aslının yüzüne baktım.
    A: "Ee kim olduğunu sormayacak mısın?" Dedi.
    B: "istemeye istemeye kim bu şanslı çocuk" dedim. Bana baktı.
    A: "Sen"
    Nasıl lan nasıl ben. Bana aşık olunuyor muydu.

    Valla bilmiyorum ama benim kitabımdan o sayfa doğarken yırtılıp çöpe atılmış sanıyordum. Kalbim sanki yerinden çıkacaktı. Bu kadar hızlı çarptığını hatırlamıyordum, bile. Aslı bana baktı.
    A: "Sakin ol şimdi kalp krizi geçireceksin." Sadece senin be kadar utandığını göstermek hemde seni daha yakından tanımak için yaptım.
    B:"Böyle şaka mı olur Allasen" diye hayflandım.

    Şimdi karşımda gülme krizine girmiş bir kız duruyordu.
    B: "Bir daha bana böyle bir şaka yaparsan seni yolarım" dedim.
    Nedense sinirlenince yelloz gibi konuşuyordum. Arkama yaslandım. Aslının gülme krizini bitmesini bekliyordum.
    A: "Bugün bize gidiyoruz. Okul çıkışı bir yere kaybolma" dedi.
    Artık ne beynimle ne kalbimle düşünüyordum. B: "Resmen kız beni eve atıyo lan noluyo" dedim içimden.
    O gün akşama kadar Aslının azından laf almaya çalıştım. Ama ser verip sır vermiyordu. Okul bitti. Okulun bahçesine çıktık. Herkes ciddi anlamda bana ve yanımdaki güzel kıza bakıyordu.

    Aslı kulağıma eğildi. A: "Herkes sana bakıyor aman kızarma"
    diye dalga geçti.
    B: "Hıı çok komiksin canım" dedim.
    Ama yine pancar gibi kıpkırmızı olmuştum. Deniz geliyordu. Onlar bizden bir ders fazla görüyorlardı. Biz giderken onlar bir saat daha bekleyecekti. Beni görünce Ece yi dürttü. Şunlara bak der gibi. Yanımızdan geçerken
    D: "çok güzel seçim canım" dedi
    Aslıya bakarak. Tam gidip Denizin saçını başını yolacağım, Aslı elimi tuttu. Ne yapmak istediğini biliyorum.
    A: "Ama şimdi, değil" dedi. Aslıya sinirlli bir şekilde bakarak
    B:"ne zaman yolucam bunun saçını başını peki" dedim.
    Bana baktı.
    A: "Ne? Keşke böyle düşündüğünü bilseydim."

    B: "Sen ne sandın?"dedim. Kıkırdadı
    A: "boşver" dedi.
    Bir dolmuşa binip Aslının evine geldik. Ev müstakildi. Eve girdikten sonra anladım ki bunlar baya zengin.
    A: "Babam iki hafta yok, iş gezisi için Londra'ya uçtu." Ben dayanamayıp sordum. B: "Madem baban bu kadar varlıklı neden özel okula gitmedin ki?" Diye sordum.

    A: "Birincisi göründüğü kadar varlıklı değiliz. ikincisi zaten gittim ama bıraktım. Zaten ayrılma sebebim kendini beğenmiş, böbürlenen insanlardan nefret etmem."
    Ben onaylamak manasında başımı salladım.
    A: "Ee o zaman geç şöyle otur. Ben üzerimi değiştirip geliyorum" dedi. Kanepelerden birine oturdum. Etrafı incelemeye vakit kalmadan Aslı çıkagelmişti. Yok artık dedim. Ya bu kız kaşardı. Yada bana çok güveniyordu. Siyah kolsuz bir atlet altınada kısacık bir şort giymişti. Sütyeni belli oluyordu.
    B: "Azım açık kaldı bu ne kılık böyle kızım bizde insanız be.
    A: "Yaa" dedi, burun kıvırarak.
    Geldi kanepeye dibime oturdu.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 13.
    +23
    Aslı hemen toparlanmıştı. Ben ne yapacağımı bilemez bir şekilde kalakalmıştım. ikimizin bedenleride ter içinde kalmıştı. Kapı aralıksız çalıyordu. Gelen her kimse acelesi olduğu kesindi. Aslı telaşlı bir şekilde kapıya yöneldi. Bende onun hemen arkasından. Kapıyı açtı, kafasını kapıdan dışarı uzatmıştı. Vucudu evin içerisindeydi. O mükemmel kıvrımlı kalçası şuan bana bakıyordu. O kapıya bakarkan arkasına geçtim. Belinden tutup omuzlarını öpücük kondurmaya başladım. Aslının durumdan şikayetçi olduğu söylenemezdi. Gelen Aslıların komşusuydu. Babası komşusuna kızı hergün kontrol etmesini tembihlemişti. Ben öpmeye devam ederken tok ve güçlü bir erkek sesi "her şey yolunda mı Aslıcım diye" söze girdi. Adamın sesi beni ürpertmişti. Çok ciddi bir ses tonu vardı. Adamı görmediğim halde iri yarı olduğuna oldukça emindim. Aslı "her şey yolunda tek başıma oturuyorum işte" dedi. O ses yine "istersen gelebilirim" dedi. "Vay fırsatçı pekekent" dedim içimden. Aslı adamın teklifini nazikçe reddederek kapıyı kapattı. Sırtı dönük olan Aslı şu anda bana karşı dönmüş durumdaydı. Kollarımı Aslının sağ ve sol yanına kapıya doğru yapıştırdım. "Kurtluşun yok benden canım" deyip öpmeye başladım. Şimdi boynundan aşağı öpe öpe aşağı iniyordum. O ise belimi kavrayıp kendisini çekiyordu. Göğüslerine geldiğimde beni sert bir şekilde itti. Çok şaşırmış bir şekilde Aslının ne diyeceğini merak ediyordum. "Bu kadar yeter. Daha ilerisini sevdiğin kişiyle yaparsın" diye, ya bana laf sokmuştu ya da gönderme yapıyordu. Gözlerimi büyütmüş, şaşkın bir ifadeyle ona bakıyordum. Dudağıma masum bir öpücük kondurdu. "Ben duşa giriyorum." Sudan çıkmış balığa dönmüştüm. Hevesim kursağımda kalmıştı. Kapı önünde kalakalmıştım. Kalbim mi kırılmıştı? Aynada yansıyan tipime baktım. Yüzümde sivilceler kırmızı nokta halinde duruyordu. Saçlarım ve kulaklarım uyumsuzluk içindeydi. Kısa saçlarımdan ter ince bir çizgi halinde akıyordu. Hala bütün vücüdüm sıcaktı. Suyun fayansa değip çıkardığı ses kendime gelmemi sağlamıştı. Hızlı adımlarla banyoya daldım. Kapının kilitli olması gerekirdi, ama değildi. Aslının o esmer vucudü tüm çıplaklığıyla karşımdaydı. Vucüdündan sular hızlı bir şekilde yere iniyor ve fayansa çarpıp etrafa sıçrıyordu. Aslı beni görünce utanması gerekirdi, göğüslerini elleriyle kapatması gerekirdi, ama yapmadı. Yanıma geldi, elini kaldırıp yüzüme sert bir şekilde indirdi. Canım yanmıştı. Duygusuz bir yüz ifadesi vardı. Kızgın mı, üzgün mü anlayamıyordum. Başını sağa solo salladı, gözlerini büyüttü. "Haddini aştın Alp. Çık dışarı!" Diye bağırdı. Birdakikada içinde ne değişmişti? Onu çıplak görmem mi bu kadar değişmesini tetiklemişti. Oysa daha beş dakika önce bütün vücudunu bana sunmuştu. Hiçbir şey demedim. Koşar adım evden çıktım. Çıkarken kapıyı sert bir şekilde vurdum. Eve geldim. Odama kapandım ve yastığa kafamı koydum. Kendi kendime söylenmeye başladım. "Amacın neydi kızım? Neden durdun? Neden tokat atttın?" Emindim bu soruların hepsinin cevabını alacaktım.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 14.
    +21 -2
    Hastaneyi hiç sevmem kimsede sevdiremezdi. Gitmek istediğim
    son yerdi. Ama burdaydım. Babam cildiyeden numara aldı. Bir yarım saat bekledikten sonra sıra bana gelebilmişti. Doktor
    bana bir baktı ve bunu
    D: "Bunu krem felan kurtarmaz direk ilaç yazıyorum" dedi.
    Tabi daha kibar bir dille.

    Tedaviye başlamıştım. Bu arada yüzüm yavaş yavaş düzeliyordu. Her gün duduklarım kuruyor, Burnum kanıyordu. Gözlerim kuruyordu. ilk bir kaç ay insan içine çıkamaz bir durumdaydım. Yüzüm eskisinden daha kötü olmuştu.

    O dönem boyunca sırf uyumak için okula geliyordum. En arkaya sıraya geçer, kafayı vurur yatardım. Ama üçüncü aydan sonra suratımdaki sivilciler gitmeye başlamıştı. Bu ilaç ilk aylar daha fazla sivilce yapıyor sonra azalıyor ve sonunda yüzünüz ilk doğduğunuz gibi bembeyaz oluyor. Bu süre zarfında tarzımda hiçbir değişiklik yapmadım. Ama sınıfımızda benimle hiç ilgilenmeyen kızlar ilgilenir olmuştu.

    ilgiden kastım insan yerine koyup benimle konuşuyorlardı. Yani önceden yüzüme bakmazlardı. Çok şaşırıyordum, ne yalan söyleyim. Sınıfta Güzel kız çoktu ama bir Deniz etmezdi benim için.

    Bu tedavimin dördüncü ayında sanırım tam hatırlamıyorum. Sabah sınıfa yine bir hışımla girdim. En arka benim mekandı, oraya kafayı vurdum yatıyorum. Biri omzuma dokundu. Burnum çok iyi koku alır. Güçlü bir kadın kokusu. başımı kaldırdım. Oha taş gibi bir kız.
    B: "Bizim sınıftamıydı lan bu?" Dedim.
    Yine aynı hatayı yapmıştım, içimden konuşamıyordum. Kız ufak bir gülümseme attı. Kaşlarını bükürek
    Kız: "ya aslında ben yeni geldim. ve bir tek senin yanın boş müsade edersen oturabirmiyim?"

    Üzerimdeki şaşkınlığı atmıştım. Hemen pancar gibi kızarmıştım.
    B: "Tabi gel böyle" dedim. Yana kaydım kız oturdu. Elimi uzattım.
    B:"Ben Alp dedim", kız sanki bu hareketi benim gibi birinden beklemiyordu.

    A: "Aslı memnun oldum Alp" dedi.
    O ders boyunca hiç konuşmadık. Bu arada Aslıdan bahsedeyim biraz. Boyu 1.70'i geçmezdi. Esmer tenli koyu kahverengi gözleri, beline kadar inen açık kahverengi saçları, inanılmaz fit vucudü ile bakılmıyacak gibi değildi. Giydiği eteğin boyu ve çoraptan bahsetmiyorum bile.

    ilginç olan tarafı kokusuydu. Yapay bir koku almıyordum. Parfüm kullanmıyordu. Ama beni kendine çekiyordu. Tenefüs olduğunda sınıfın geveze bir kaşarı vardı. Koşarak bunun yanına gittim.
    B: "Benim hakkımda kıza en ufak bir şey söylersen seni yolarım tamam mı ?" Dedim.
    Kız şaşırmış bir şekilde
    K: "tamam" dedi. Bilmiyorum kız çok hoşuma gitmişti. Ama kızın bana bakmayacağı kesindi.

    Kızların bana karşı bir şeyler hissetmediğini biliyordum. En fazla arkadaş olarak göreceklerdi. Zil çaldı, yerime geçtim. Aslı sanki podyumda yürüyordu. Çok havalıydı be. Yanıma geldi oturdu. Elimi sıraya koymuştum. Elini elimin yanına koydu. Ama değmedi ellerimiz.

    A: "Alp seninle konuşmam gereken bir şey var." Dedi.
    Dedim aha sıçtım kesin öğrendi. Yüzümü düşürdüm.

    B: "Konuşmak istemiyorum Aslı lütfen." Dedim.
    Ve ve işte olan olmuştu. Elimi tutmuştu. Oha ne ara bu kadar yakın olmuştuk. B: "Bana acıyorsun değil mi?" Dedim.
    A: "hayır sakın öyle düşünme ben sadece sana yardım etmek istiyorum."
    Ben umutlu bir şekilde yüzümü kaldırdım.
    B: "Nasıl?"
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Kıvırcık saçlar seni ele verir gia.
      ···
  15. 15.
    +22
    Okuduğunuz ve değerli zamanınızı bana ayırdığınız için her zamanın değerini bilmenizi isterim teşekkür ederim!

    45. Bölüm (Adını Sen Koy)

    Aslı ile her şey çok iyi gidiyordu. Deniz yoktu. Sadece Aslı ve ben vardık. Okulda en kıskanılan çift kesinlikle bizdik. Her şeyimizle uyumlu. Ama her şey çok saçma bir şekilde bitmişti.

    Bir süredir annesiyle babasının kavga ettiğini, aralarının kötü olduğunu söylüyordu. Takmamasını söylüyordum sürekli. Ama iş ciddileşmişti. Annesi ve babası ayrılmıştı. Annesi Londraya gidiyordu. Kızınıda yanında zütürecekti. Aslı babasıyla kalmak istiyordu. Beni bırakmak istemiyordu. Ama babasından da büyük bir darbe yemişti. O da izmire annesinin yanına taşınacaktı. Aslı'dan ayrılmak istemiyordum. Çok şey yaşamıştık. Ama gidecekti. Kalacak ne başka yeri vardı. Ne de bir akrabası. O annesiyle gitmeyi tercih etmişti. Daha doğrusu ben öyle istemiştim. Eğitimi için Londra'da olması daha mantıklı gelmişti her ikimizede. Ayrılırken gerçekten çok zor oldu. Onları uğurladıktan sonra eve geldim. Daha ayrılalı 2 saat olmamıştı. Kokusunu saçını gözlerini özlemiştim. O sıcak tenini özlemiştim. Boynunu öptüğümde benden nasıl kaçtığını hatırlıyordum. Yaptığımız yastık savaşlarını. Ve sevişmelerimizi. Hayatımdan bir kadın çıkmıştı. Ayrılık gidene değil kalana koymuştu. 1 ay geçmişti aradan. Hâlen çok özlüyordum onu. Arada instagrama girip fotoğraflarına bakıyordum. Sonra yeni bir fotoğraf attığını gördüm. Yanında iki sarışın yakışıklı erkekle fotoğraf çekinmişti. Gereğinden fazla samimi gelmişti o fotoğraf. Whastapp tan ''kim o erkekler" diye mesaj attım ama görüldü bıraktı. ikinci bir mesaj daha attım, yine görüldü bıraktı. Bir daha yazmadım. Akşam onun mesajı gelene kadar. "Alp ben artık senin sevgilin değilim. istediğimle istediğim gibi fotoğraf çekinirim. istediğimle sevişirim. Artık mesaj atmanı istemiyorum kendine iyi bak" diye saçma ötesi bir mesaj attı. Bunu okıyunca o kadar sinirlindim ki elimi mutfak masasına vurdum. Babam içerden koşup geldi. Peşinden annem ve kardeşim. Yemek masasını kırmıştım. Babamdan bir ton azar yedim. Sonra annemden daha fazlasını yemeden önce odama kaçtım. Hemen Aslının telefonunu aradım. Bir kaç kez çaldıktan sonra telefon açıldı. Sesi boğuk geliyordu. Hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. Düşündüğüm şeyi yapıyorsa cidden kalbime inerdi. Ama spor yaptığını koştuğunu öğrenince biraz rahatladım. Bir ton küfür saydıktan sonra "bu ne demek oluyor kızım?" Diye bağırdım. "Uf bitti işte arama beni" deyip suratıma telefonu kapattı.
    Evet beyler benim hikayem buydu, şuan bir tabure ve ipin önünde yaşamdan tüm zevkini kaçırmış bir şekilde intihar ederek bitiriyorum bu işi.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      asdasdada qweqhduoaşhsdua olm güzel şeyler deyimlemişin helal valla gerçekse cidden vay be efsanetymiş ama uyduramya benziyor amma gerçekse ve sen intihar etceksen gerek yok karşı cinsi bırak ve hayata bağlan hayat sadece cinsellik değil aptal amma illa ondan vazgeçemem diyosun güle güle zayıflaaa yer yok burda
      ···
      1. 1.
        0
        inthar etek yerine 30 yıl daha yaşamay çalış emperyalizmi yıkarken 2 mermi sıksan kafi
        ···
  16. 16.
    +22
    Arkadaşlar, 10 dakikada bir part atıyorum. Alıntı değil kendim telefondan yazıyorum. Onun için rez almanızı bekliyorum. 5 kişiye yeniden burdayım.
    ···
  17. 17.
    +20 -1
    Sınıfın otasında öpüşüyorduk. Hoca gelmişti. Önce öpüşenlerin kim olduğumu çıkaramadı. Ona sırtım dönüktü. Sonra büyük bir şaşkınlıkla "yok artık" dedi. Okulun belkide en güzel kızlarından biriyle deliler gibi öpüşüyordum. Bütün dünyayı silmiştim. Sadece hislerim vardı. Ona dokunuşum öpüşüm hala dün gibi aklımda. Ve her güzel şeyin bir başlangıcının olduğu gibi sonu da gelmişti.

    Türkçe hocasına döndüm, sırıttım. "Ne oldu züt oldun demi" demek isterdim, ama disipline gidip bir ton evrak işiyle uğraşmak istemiyordum. Özür dilerim hocam deyip dudağımda kalan ıslak tarafı emdim, ve yerime oturdum. Hocanın o sıfatı görülmeye değerdi.

    Bizim okulda birilerini sevişirken yakalamışlardı. Ondan belli böyle olaylar hocalara hafif kaçıyordu ve pek önemsemiyordu. Aslı ilk kez utanmıştı, veya çok iyi rol yapıyordu bilmiyorum. Ama sınıfı terketmişti. Beni tek başıma bırakıp gitmişti. Bir teneffüs içinde bütün okul benim hakkımda konuşmaya başlamıştı. Bir kaç kişiye kulak kabarttım. Kimisi benim büyü yaptığımı kimisi kızı tehdit ettiğimi düşünüyordu. Kimse bizi yakıştıramıyordu. Haklıydılarda. Yakışmıyorduk. Hatta yakışmayı bırak benim böyle bir kızla normal bir muhabbet kurmam bile zordu.

    Tabiki bu olay Deniz ve Ecenin de kulağına gitmişti. Derse girmemiştim. Okul bahçesinde banklardan birine oturdum. Okul kapısından çıkıp yanıma geliyordu. Umursamaz cool bir tip takındım. Şimdi yanımdaydı. "Yeni sevgili yapmışsın kendine sevindim" dedi. Güldüm.

    "Ne oldu. Yüreğinin yerini hatırladın da benden özür dilemeye mi geldin?" Dedim ve bunun üzerine yürüdüm. Kaçması gerekirdi oysa hareket bile etmiyordu. Kulağıma eğildi. "Benim olmayacaksın, hiçkimsenin olmayacaksın, bir hiç olacaksın" deyip kahkaha atmaya başladı. Zaten dibimdeydi. Elimi sert bir şekilde sol yanağına indirdim, keşke vurmasaydım. Ne olursa olsun kıyamam lan ben ona. Lanet olsun ki hala seviyordum. Hemde sevgim ona karşı daha fazla artmıştı.

    Ona yakın olmak dokunamamak teninde ellerimi gezdirememek teninin ürpertisi duyamamak, Çıplak vücutlarımızın bir bütün olması, sabahlara kadar sarılmak, daha neler neler geliyordu aklıma. Ama ben gidip kıza vurmuştum. Tokadın etksiyle ikiside şaşkına dönmüştü. "Ne yaptığını sanıyorsun sen gerizekalı" dedi Ece. Arkadaşını koruyordu.

    Gaddar tavrımı bozmadan "o bundan daha fazlasını haketti. Az bile yaptım" deyip üste çıktım. Denizin saçları önünü düşmüştü. Ağlıyormuydu bilmiyordum. Saçlarını iki yana ayırıp bana baktı. Gözlerinden nefret akıyordu. "Söylesene ben ne yaptım sana. Neden benimle uğraşıyorsun?" Dedim. Akan makyajını silirken "beni sevmen en büyük hatandı" dedi ve Eceyle okul bahçesini terkettiler. "Ne pgibopat bir kızı sevdim böyle" dedim. Bulunduğum banka döndüm. Aradan onbeş dakika geçti, geçmedi okulun önüne bir araba yanaştı. Arabanın içinden birisi bana el kol işaretleriyle gel buraya gibisinden bir hareket yaptı. Kalktım arabanın bulunduğu yere gittim. Arabadan benden yaşça büyük biri inmişti. Sen Alp misin? Arabanın içine baktım. Karşımdaki adamla yaşıt bir kaç kişi daha vardı arabada. Şüphelendim. "Bir çocuk var benim teyze kızına tokat atmış adı Alp gördün mü?" Dedi. "Abi Alp çoktan gitti eve" dedim. Ne yalan söyleyim benim için geldiklerini sezmiştim. O manyak kızdan her şeyi beklerdim. Beni dövdürmek için adam yollamıştı. "Evinin adresini biliyormusun koçum" dedi. Eğilip büküldüm. "Yok abi" dedim. "Eyvallah koçum" dedi, omzuma vurdu arabaya bindi. Kurbanını beklemeye başladı.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 18.
    +19 -1
    Şimdi gözleriyle resmen üzerime atla diyordu. Ben tepki vermedikçe daha da yaklaşıyor. Sınırlarımı zorluyordu. "Senin amac... " Diyemeden azımı kapatmaştı. "Duygularına güven Alp onlar sana doğru yolu gösterecek" dedi. Bana kalsa şimdiye kadar kızın üstüne atlatmıştım. Ama bir şey engel oluyordu. Beni yine test ediyordu. Buna emindim.

    Şimdi bana dahada yaklaşmıştı. aramızda yalnızca 10-15 cm vardı.
    Gözlerini gözlerimden ayırmıyordu. Azından o iki kelime döküldü. Öp beni!" Çok şaşırmıştım. Yapmalımıydım emin değildim. Onu öpmemi kendisi söylemesine rağmen Bir anda dudaklarıma yapıştı. O an zaman durdu benim için. Aklımda hiçbir şey yoktu. Ne onun adı ne benim adım. Sadece dudaklarımdaki o sıcak ısı. Anlatmak imkansızdı. Böyle bir yarım dakika öpüştük ve o başladığı gibi bitirmişti. Dudaklarını yaladı. "ilk öpüşmen olmasana rağmen hiç fena değildin" dedi. Utanmamıştım. Kalbim hızla atıyordu ama kızarmamıştım. Söze "Bana neden yardım ediyorsun?" Diye girdim. Aslı hiç oralı değildi. "işe yaradı mı? Sen onu söyle." Sorumu geçiştirdiği için kızmıştım, ama cevaplamaktanda geri kalmadım. "işe yaradı" başımı sağa doğru yatırdım dudaklarımı büktüm. Bir daha yapabilirmiyiz?" Cevabı beklemeden üstüne doğru hücüm ettim. Ama o işaret parmağını dudağıma koydu. Beni geri itti. işaret parmağını hayır anlamında sağa solo salladı. "Sayemde artık daha özgüvenli oldun. Ama bu özgüven fazlalığını bende kullanıp bitirme bence" dedi. Gözlerim hiç durmadan göğüslerine kayıyordu. "Bana bakmayı öğren. Dikkatini dağıtmasın onlar" deyip gözleriyle göğsünü gösterdi. Dikkatini dağıtmasın mı? Çıldırmış lan bu kız. Nasıl dağıtmasın. "Ya ama sen bana pgibolojik baskı uyguluyorsun" diye burun kıvırdım. "Ya bakmayı öğrenirsin ya da bu oyun burada biter." Tavrı gayet ciddiydi. Dikkatimi topladım. Gözlerine bakmaya başladım. Aklım kızın vucuduna bakmamı söyler, ona dokunmayı isterken mantığım bu oyunun devam etmesini istiyordu. Oyunun devam etmesine ihtiyacım vardı. Artık sadece gözlerine bakıyordum. 1 dakikaya yakın durmadan bakıştık. Onun gözlerinde kendimi görüyordum. Aslı ondan hiç beklemediğim bir hareketle beni kanepeye doğru itti. Kanepeye doğru boylu boyunca yatmıştım. Üstüme çıktı. Vucutlarımız artık bir bütündü. Deli gibi öpüşmeye başladık. Elimi sırtına attım ve okşayarak beline doğru inmeye başladım. O anda kanepeden kayıp yere düştük. Düşmek canımı yakmıştı. Bu kız neydi ya böyle. Yere düşmüştüm ama o sadece güldü. Artık dudaklarımı bırakıp boynuma öpücükler kondurmaya başladı. Bende hızlı bir şekilde sırtımı kanepeye dayadım. Bunu yaparken oda bacaklarını beni tahrik edecek şekilde baldırıma dokundurarak belime doladı. Ellerini sürekii sırtımda gezdiriyordu. Kendimi o an yenilmez hissediyordum. Nefesini bütün vucudumda duyuyordum. Tam atletini çıkarıcakken kapı çaldı.
    Tümünü Göster
    ···
  19. 19.
    +18 -2
    Bana göre değildi dayak yemek her zaman tırsmıştım zaten o korku ile eve koştum ve odama girdim hemen üstümü değiştim baksırla ortada kaldım, annem mutfaktan "sana hediye var masanın üstünde" dedi. Ve içeri gidip hediyeyi açtım içinden dambıl ve "kızlar kaslı erkekleri sever" adlı bir yazı çıkmıştı.

    Zaten hafif kaslıydım çalışsam belirginleşirdi bu işime geldi Aslı'nın gönderdiğini hissettim ve 20 dakika çalışmaya başladım..

    Çok terledim ve duşa girdim duştayken kapının çaldığını hissettim "kardeşimdir" diyip önemsemedim bornoz ile çıkıp odama gittim kapıyı açtığımda karşımda Denizi gördüm. annem içerden "oğlum arkadaşın geldi" diyerek seslendi bana bende "tamam" diyerek seslendim
    Deniz karşımda çırıl çıplak duruyordu pürüzsüz teni ile karşımda..

    13.Bölüm (Sorunlu Kız)

    Bilmiyorum oda farklı hissediyor muydu? Çıplak bedenlerimizi birbirini sarıyordu. Kokusunu ilk defa bu kadar keskin alıyordum. Ona sarılmak çok güzeldi. Yaklaşık on dakika boyunca vücutlarımız ayrılmadı. ilk defa onu bu kadar huzurlu görüyordum. Mutluydu. Saçını yüzünün önünden arkaya doğru attı. Bana baktı. Boğazını temizledi.

    "Alp sanırım senden hoşlanıyorum. Ama hemen heyecanlanma lütfen. Bilmiyorum, şu son on dakikadır seni düşündüm, sadece seni, söylediklerin yaptıkların bana huzur veriyor. Sende ne var bilmiyorum ama bana çok iyi geldiği kesin. Sırıttım. "Sana olan büyük aşkım dışında hiçbir şey" dedim. "Yaptıkların için sana kızmam gerekiyor belki ama yapamıyorum. Tek bir gülüşün beni benden alıyor." Yeniden bana baktı ve güldü. Çok güzel gülüyordu. Gülüşü insana her şeyi unuttururdu. Dişleri inci gibi bembeyazdı. "Yalnız böyle durmaya devam edersek annen bizi basacak o zaman göreceksin gülmeyi" dedi. Haklıydı. Annem bizi bu halde bassa öldürürdü vallahi. Hemen toparlandık. Ben elbiselerimi giydiğimde o hala sutyenin kopçasıyla uğraşıyordu. "Getir beceriksiz getir" dedim. "Of ya dokunmak yok ama" dedi. Güldüm. "Ya tamam gel utangaç şey seni" dedim.

    Benim ilişkilerim neden bu kadar hızlı başlıyordu. Kızla şimdiden cilveleşmeye başlamıştık. Deniz bana sırtını döndü. Sutyenini taktım. Sonra boynuna yaklaşıp boynuna burnumla elipsler çizerek hareket ettirmeye başladım. Hoşuna gitmişti. Başımı tuttu çekti. Üstüne düşmüştüm ve X şekline gelmiştik. ikimizde gülüştük. Beni öpmeye başladı. Öptü ve öptü. Şimdi altta olan bendim. Birazda bu şekilde öpüştük. Sonra göğsüme yattı. Elini sırtıma doladı. "Biliyorsun değil mi ben sorunlu bir insanım. Normal değilim." Bense onun saçıyla oynuyordum. ikimizde tavanı izliyorduk. Cevap vermemiştim. Annemin bizi basma ihtimali vardı ama biz son derece rahattık.

    Birden göğsüme bastırarak doğruldu. Dudağını büktü. "Affettin beni değil mi? " dedi. "Tabii ki şebeğim sana hiç küsmedim ki. " Belki bu sözleri söylüyordum ama ya kaseti elimden almak için yine onun kötü oyunlarından biriyse diye kurup duruyordum. Bilemezdim ama içimden ona güvenmek ona sığınmak geliyordu. Burnuna dokundum. "Hadi kalk giy artık elbiselerini" dedim. "Of ya ne güzel oturuyoruz işte Alp çok oyunbozansın" diye hayıflanıyordu.

    Yataktan kalktı. Yerdeki eteği almak için eğildi. Kalçasının yanaklarından birine hafifçe vurdum. Ufak bir çığlık attıktan sonra bana küfür etmeye başladı. Üzerini giyinirken onu izledim. Kız her haliyle aklımı başımdan alıyordu. Kıyafetlerini dans ederek giyiyordu. Ben onun cilveleştiğini sanerken o kaseti kaşla göz arasında yürütmüştü. Ben fark edememiştim. Üzerini giyindi. Kapıya kadar uğurladım. Yanaklarından öptüm. Annem anlamasın diye odayı toplamaya girdim. Masanın üstüne bir baktım kaset yok.

    Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Yine göz göre göre beni kandırmasına izin vermiştim. Eğer o kaset ağabeylerine giderse kesin ölmüştüm. Şakası yoktu. Namus meselesi sonuçta. Gözlerini kırpmadan beni keserlerdi. Ölmem ne işine yarayacaktı. Hepsi yalandı. Öpmesi, gülmesi, sarılması, dokunması. Elimin dolabın cdıbına vurdum. Kanamıştı. Annem koşarak geldi. Beni o halde kanlar içinde görünce bayıldı. Bu kadının benden çektiği neydi? Elimi ufak bir bezle sardım. Kegib dikiş gerektirecek kadar değildi. Annem abartmıştı.

    Kardeşlerim annemle ilgilenirken ben Denizin peşine düşmüştüm. Okula gitmiş olmalıydı. ilk oraya bakacaktım. Depar atarak beş dakika içinde okulda olmuştum. Sınıfına bir hışımla girdim, orda yoktu. Sevgilisinin yanındadır belki diye bana yumruk atan çocuğun sınıfına geldim. Çocuk sınıfta arka tarafta oturuyordu. Yanına gittim masaya yumruğumu vurdum. "Nerde o huur sevgilin lan? " dedim. "Hop düzgün konuş lan bebe" dedi ve ayağa kalktı. Çok sinirlenmiştim. Çocuk kalkınca buna kafayı bir vurdum bu kalktığı gibi oturdu. Burnunu kırmıştım. Kafam çok acımıştı. Ama hem öcümü almış hem de biraz öfkemi dindirmiştim.

    Yoktu. Koca okulda ne o ne de Ece vardı. Tek çare Aslının yanına gitmekti. O ne yapılacağını bilirdi. Bir dolmuşa atladım ve Aslının evine geldim. Kapıyı çaldım. Açan yoktu. Bir kez daha denedim. Hala tepki yoktu. Tam evde olmadığına kanaat getirmiştim ki kapı açıldı. Karşımda Ece ve Deniz duruyordu. Deniz giderken bana sırıttı. Kolundan sıkıca kavradım. "Kaset nerde? " Alaycı bir tavırla " kasetin Aslı'da git de al hadi" dedi. Gülerek evi terk ettiler. Eve girdiğimde Aslının ağlama seslerini duyuyordum. Benim geldiğimi gördü. Masanın başında duran saksıyı aldı bana doğru fırlattı. "Sana öğrettiğimi sanıyordum. Ama sen öğrenmemişsin. Çok yazık. "dedi. Ayağa kalktı "Çık hayatımdan Alp seni artık daha fazla görmek istemiyorum. "

    Hiçbir söz söylemeye hakkım yoktu. Duygularıma yenilmiştir. Televizyon ekranına baktım. Denize nasıl sevdiğim öpücüklerimden belli oluyordu. Onu öperken çok naziktim. Oysa Aslıya aslanın ceylana saldırdığı gibi saldırmıştım. Ama artık o ceylan beni istemiyordu. Neden ağlıyordu ki? Benden mi hoşlanıyordu? Komik geliyordu. Bana aşık olmasını düşünmek saçmaydı. Güveni kırılmıştı belki. Dolmuşa binip eve geldiğimde annem elimi sordu. iyi olduğunu söyledim. Ogün yatakta yatamadım. Denizin o lanet kokusu bütün yatağıma sinmişti. Aslında yatmak istiyordum. Yatağa sarılıp uyumak, artık yatak bile beni kandırır diye buna cesaret edemiyordum.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      dıbınakoyim ne kaseti la kaset ne alaka
      ···
    2. 2.
      0
      aynen aq
      ···
    3. 3.
      0
      Düzgün anlay kaset olayını
      ···
    4. 4.
      0
      Denizin oyunu kasete çekip beni şantaj yapıcaktı.
      ···
    5. 5.
      0
      vay anasini be
      ···
    6. diğerleri 3
  20. 20.
    +18
    Bölüm 40 ( Party )

    Yaklaşık iki dakikadır bekliyordum. Zile defalarca basmama rağmen açan olmamıştı. Hayal kırıklığına uğramıştım. istemeye istemeye arkamı döndüm. Bahçe kapısını açıp dışarı çıktım. Eve son bir kez daha baktım, belki açan olmuştur kapıyı diye. Ama hayır, yoktu. Ev sanki terk edilmişti. Ben eve bakarken arkamdan bir kadın sesi duydum. "Birine mi baktın yavrum?" Arkamı döndüm, başımı kaldırdım. Karşıdaki evin balkonunda kırk beş-elli yaşlarında bir kadın vardı. Bu yabancıyı daha yakından tanımak için balkon korkuluklarına diren geç gelip aşağı sarkmıştı. Güler yüzlü olmaya çalışarak: "Teyzecim ben burada oturan kızın arkadaşıyım. Neredeler acaba? Bir bilgin var mı?"

    Kadın tebessüm etti. "Taşındılar yavrum. Bir kaç gün oluyor." Çok şaşırmıştım. Teyze'ye teşekkür ettim. Yürümeye başladım. Bu kızın amacı neydi diye kendime soruyordum. Benden kaçmasının sebebi neydi? Kafamda milyonlarca soru, ama bir tanesinin bile cevabını veremiyordum.

    Düşüncelerimi acı acı çalan korna sesi kesti. O kadar dalmıştım ki neredeyse bir arabanın altında kalıyordum. Bu kızı bulup neler olduğunu öğrenmeliydim. Yoksa beynimdeki soru sağanağı altında boğulup gidecektim. Otobüs durağına oturup beklemeye başladım. Telefonumu çıkardım. Aslı'nın facebook hesabına mesaj attım.

    "Ne olduysa oldu. Seni görmek istiyorum. Lütfen bana ulaş."

    Ben mesajı yazarken otobüs gelmişti. Otobüse binip eve geldim. Mesaj daha görülmemişti bile. Gece yarısına az bir süre kalmıştı. Hâlen ayaktaydım. Gerekirse telefonun başında sabahlayacaktım. Gözlerimi daha fazla zorlayamazdım. Kendimi uykuya bıraktım.

    • **

    Sabah yanağımdaki sıcak buseyle uyandım. Tabi bir de üzerimdeki ağırlıkla. Gözlerimi zar zor aralarken "Deniz" diyebildim. Saat çok erkendi. Ev anahtarından bir de Denize yaptırmıştım. Eve istediği gibi girip çıkabiliyordu. Annemin artık eskisi gibi hoşnut olduğunu söyleyemezdim. Denize nefret dolu gözlerle bakıyordu. Bunu görebiliyordum. Eğer bizi bu hâlde görürse ciddi anlamda kavga çıkarırdı. Bazı sabahlar bana böyle sürprizler yapardı. Onunla bir gece bile yalnız kalmamıştık. O da bunun ekgibliğini gidermek için erken saatte kalkıp benim yanıma gelir. Beni uyandırırdı. Ama ona dokunmama izin vermez, sürekli benden kaçardı. işkence ederdi, kısacası. Evlerimiz birbirine yakındı. Beş dakika içinde bizim evde olurdu. Sırıtarak "Hadi yavrum kalk artık, sabah oldu" dedi. Onun gülüşünü ne olursa olsun, hiçbir şeye değişmezdim. Denizi üzerimden atıp "beş dakika daha anne" diye dalga geçtim. Pek hoşnut olmamıştı. Suratından anlamıştım. "Ya kalkarsın ya da koparırım" diye tehdit etti, kasık bölgemi göstererek. "Ya ne istiyorsun ondan. Onun ne suçu var" diye hayıflandım. Omuz silkti. Homurdanarak yataktan kalktım. Ben üzerimi giyinirken o benim yatağımda boylu boyunca yatıyordu.

    "Alp bugün bir arkadaşımın doğum günü bizi de davet etti. Gidelim mi?"

    Kaşlarımı çatıp Denize baktım.

    "Doğum günü partisi mi? Bana uyar" dedim. "

    Akşam beni alıyorsun o zaman" dedi.

    "Tamam" deyip tebessüm ettim.

    • **

    Saatime baktım. Saat 18.15 ti. On beş dakika gecikmişti. Arabanın içinde sinir krizleri geçiriyordum. Aradağımda hemen geliyorum demişti. Aynı cümleyi üç kez daha kurduğunu hatırlıyorum. En son kornaya deli gibi bastığımı hatırlıyorum. Sonunda gelmişti. Hızlıca Denizin arkadaşının evine sürdüm. Bu arada ben okula bir yıl geç yazılmıştım. Yakın zamanda on sekiz olduğum için ehliyetimi almıştım.

    • **

    Sonunda partiye gelmiştik. Burası iki katlı müstakil bahçeli bir evdi. Arabayı park edecek bir yer ararken "böyle zengin arkadaşlarının olduğunu bilmiyordum" dedim şaşkın şaşkın. "Of Alp! Hadi hadi daha partiye yetişeceğiz. Senin yüzünden geç kaldık zaten. "Cırtlak bir sesle "Ne? Benim yüzümden mi ha ha ha?" Dedim. Cevap vermek yerine omuz silkmekle yetindi. Arabayı park ettikten sonra partiye girdik. Partide bir tane bile çirkin kız yoktu. Doğum günü çocuğunun önüne geleni davet etmediği kesindi. Erkekler de bir o kadar yakışıklıydı. Deniz kızlara bakıp ağzımın suyunu akıttığımı görünce sert bir dirsek attı. Cidden çok ağır vuruyordu. Kuvvetli kızdı. Ne vuruyorsun der gibi bakınca gözlerini büyütüp "önüne bak önüne diye fırça attı. Dudaklarımı şişirdim. "Uf! Tamam, be tamam. Ne bu kıskançlık?" Diye hayıflandım. Tek kaşını kaldırıp " benim olanı kimseyle paylaşmak istemiyorum." Bu lafını duyunca yanaklarını iki elimin arasına alıp "yerim lan seni ben" diye sevgi gösterisinde bulundum. Bu hareketi yapmamdan nefret ederdi. Küfürler ederek arkadaşının hediyesini vermeye gitti. Ben gelmek istemediğimi söyledim. Sonra ona da âşık olurdum, maazallah. Bir köşeye geçip içecek aldım ve Denizi beklemeye başladım. Bir yandan da etrafı inceliyordum. -Aslında sadece kızları- Sonra birden onun olduğunu düşündüğüm saçları gördüm. Turuncuya yakın açık kahve bir saç. Kızın arkası dönüktü. Kim olduğunu kestirmek zordu. Ama eğer Aslı ise düşündüm. Mümkün olabilir miydi? Öğrenmenin tek yolu vardı. O da gidip kızın yüzünü görmek.
    Tümünü Göster
    ···