-
26.
+17 -1Arkadaşlar ilginiz için teşekkürler. Partı beğendi iseniz şuku atmayı unutmayın. Yarın işe gidicem (homeofice) ve son partı atıp yatıyorum.Tümünü Göster
19.Bölüm (Anahtar)
Arkamda bıçağıyla bekleyen bir kız ve önümde kucağımda bir kız.
"Allahım ne yapmıştım, ben. Bunları hakedecek? Ne yapmıştım?"
Gözlerimi korkudan açamıyordum. Hoş açsam dahi bir şey göreceğimden pek emin değildim. Kızlardan biri gözlerimi bağlamıştı. Ama neden?
Tuğçenin kucağımdan kalktığını hissettim. Bacaklarım ağrımıştı. Birden vucudumu saran iplerin gevşediğini de hissettim. Ama ellerim hâla bağlıydı. iplerden kurtulmuştum. Ayağa kalktım. Ellerim arkadan bağlanmıştı. Kızlardan biri sağ kolumu diğeri sol kolumu tuttu.
Şoka girmiştim. Sesimi çıkaramıyordum. Ölmediğim için Allaha şükrediyordum, sadece. Kolumdan tutup çekiştirmeye başladılar. Şimdi bir odanın önüne gelmiştik. Kapıyı açtılar beni içeri ittiler.
Ardımdan kapıyı kilitlediler. Ben konuşamıyordum. ikiye karşı tektim. Çok korkuyordum, gerçekten. Bana ne yapıcaklardı? Düşündükçe daha da korkuyordum. Olduğum yere oturdum. Ellerim arkadan bağlıydı, görmemi engelleyen banta ulaşsam belki bu kaçıkların elinden kurtulabilrdim. Denedim, olmuyordu. Kollarım acıyordu. Uyuşmuştu. Yere kıvrıldım. Gözümü kapattım. O siyah karanlık beni içine çekti.
• **
Gözlerim karanlığa alışmıştı. Böyle ne kadar yattığımı bilmiyordum. Bütün vücudum uyuşmuştu, kollarımı hissetmiyordum. Artık öleceğime emindim. Sadece saatimi bekliyordum. Ne kadar beklediğim hakkında bir fikrim yoktu. Bilincim yarı açık yarı kapalıydı.
Şimdi kapının kilidi döndü ve kızlar yanıma gelmişti. Ben baygın durumdaydım. Yani öyleydim sanırım. Dediğim gibi yarım yamalak hatırlıyorum. Bir şeyler konuştular. Sonra beni tutup kaldırdılar. Göz bandımı açtılar. Ellerimi çözdüler. Banyoya girdiğimi hatırlıyorum. Sıcak suyun bedenime nasıl iyi geldiğini ve vücüduma dokunan pamuk gibi eller.
Gözlerimi açtığımda iki yanımda doluydu. Üçümüzde çıplak bir şekilde yatakta yatıyorduk. Bu şekilde tıpkı bir meleğe benziyorlardı. Ama yaptıklarını düşününce bu fikrim değişiyordu. Kızlar başlarını göğüslerime koymuş uyuyorlardı. Halimden çok memundum. iki tane sıcacık vücut tarafından sarılmak iyiydi.
Kızların başlarını okşadım. Yavaşça yataktan çıktım. Tuğçe uyanmıştı. Pencereden dışarı baktığımda etraf karanlıktı. Ne olursa olsun burdan gitmeliydim. Bu kızların ne yapacağı belli olmazdı.
Kapıyı açtım. Odadan dışarı çıktım. Çıktığım koridor, boylu boyunca uzanıyordu. Sağında solunda kapılar vardı. Kıyafetlerimi aramaya başladım. Bir odaya girdim.
Kıyafetlerim bir paçavra gibi oraya buraya atılmıştı. Sandelye ortada duruyordu. Beni ilk getirdikleri oda buydu. Kıyafetlerimi hızlı bir şekilde giyindim. Kapıyı açtım. Evin kapısını zorladım, açılmadı. Kilitliydi. Başımı sağa çevirdim. Tuğçe "bunu arıyorsun sanırım" dedi. Bir kahkaha attı. insan üstüne başına birşeyler giyer demi? Anadan üryan geziyorlar evin içinde. Tuğçenin vücuduna bakmak istemiyordum ama bunu yaparken çok zorlanıyordum. Mükemmel bir vücudu vardı. Doksan altmış doksan desem yeriydi. "Güzel kızlar hep kötü mü olurdu?"
Denizden sonra Tuğçe ve Didem güzel kızların kötü olduğunu tezimi kanıtlamıştı.
Tuğçeye baktım. "Evet elindeki bana lazım" dedim. -
27.
+18Karar vermiştim. Artık çok farklı biri olacaktım. Çoğu zaman sadece karar verir insan. Ama uygulayamaz. Siz uygulayın, tıpkı benim gibi.Tümünü Göster
Değişecektim. Sabah kahvaltıda "baba bana biraz para lazım" dedim. Babam şaşırmıştı. Daha önce babamdan para istemezdim. Annemden alırdım. Babam iyi adamdı. Parayı ne için istediğimi tahmin etmişti. Arabada konuştuğumuzda üzerime çeki düzen vermemi istemişti.
Cebinden bir tomar para çıkardı. Beş yüz küsur vardı. Bir alışveriş merkezine gittim. Kendime 3 parça takım elbise aldım. Bir tanede siyah casual ayakkabı. Hepsi tam bedenime göreydi. Dar kesim giymeyi severdim. Takım elbiseler üzerime cuk oturmuştu. Birkaç flor ve Birkaç tane de kravat aldım. Bunca şey almama rağmen hala param vardı. Bir aksesuar mağazasına girdim. Kendime saat ve birkaç parça bileklik kolye tarzı şeyler aldım.
Saçlarımı düzenli bir şekilde kestirdim. Önler hafif uzun yanlar kısa. Birikmiş biraz param vardı. 90 TL kadar. Bu paraya da kendime güneş gözlüğü aldım. Annemi aradım. Beni doktora bıraktı. Pgibolojik destek almam gerekiyordu. Hayatım her yönüyle değişiyordu. Doktor gerçekten çok yardımcı olmuştu.
Yeni biri olmuştum sayesinde. Ama seanslar bitene kadar okul bitmişti. Okul bitene kadar ne Denizle ne Aslıyla konuştum. Aslında onlar benimle konuşmamıştı.
Yaz tatili başlamıştı. Yüzümde sivilciler eskisi kadar yoktu. Artık tek tük kırmızı noktalar vardı. Hap tedavisi bitmişti. Dudaklarım normale dönmüştü. Burnumun içi kurumuyor kanamıyordu. Bitmişti. En çok buna seviniyordum. Yaz tatilinin ortalarıydı. Ben günün 10 saatini aynanın karşısında geçiriyordum.
Babam "akrabaların düğünü var hadi giy şu takımlardan birini de görüyüm aslanımı! " Dedi. Yaz tatili boyunca bir sürü kursa gitmiştim. Diksiyon, gitar, dans... Yani bir sürü hepsi aklıma gelmiyor şuan. Aldığım kıyafetleri ilk defa giyecektim. Seri Bir şekilde elbiselerimi giyindim. Olmuştum ya. Her şeyimle olmuştum. Saçım başım üstüm başım. Babamın yanına geldim. "Hey be aslanım! Zaten yakışıklıydın daha da yakışıklı olmuşsun. " He baba tak yakışıklıydım demek gelirdi, içimden. Ama "Eyvallah baba" diyebildim.
Ailecek düğüne geldik. Cidden çok güzel kızlar vardı. Gelin kezbana benziyordu zaten. Evlenen halamın oğluydu. Gelin Egeliydi. içimden Egeden kezban çıkar mı yav? Dedim. Olunca oluyordu. Allahı var kız tarafındaki bütün kızlar güzeldi. Tek çirkin gelindi. Köşede oturmuş kızları keserken iki kız dikkatimi çekmişti. Onlara baktığımı görmüşlerdi. Aralarında kulaktan kulağa konuşuyor, gülüşüyorlardı. Kravatımı sıktım. Bulundukları masaya doğru yürümeye başladım. Kızların ikiside birbirinden güzeldi ikisi arasında seçim yapamazdım. Ya ikisi birden benim olurdu yada toptan kaybederdim. -
28.
+17Beyler entrylere şuku atıp rez alırsanız sevinirim trendde 1e çıkalım desteklerden ötürü teşekkürler.
-
-
1.
0Kardeşim hikayen baya sağlam, eline sağlık. iyi yazıyorsun.
-
2.
0Devam et
-
1.
-
29.
+16Günaydın arkadaşlar geldim, son hız devam.Tümünü Göster
20.Bölüm (Anlaşma)
Bir Tuğçe’nin vücuduna bir de elindeki anahtara bakıyordum. ‘’Hiç öyle bakma bana Alp elimdeki anahtarı istiyorsan seninle bir anlaşma yapacağız. Aksi takdirde buradan çıkamazsın’’ dedi.
Yutkundum. ‘’Anlaşma ne?’’ Yanıma doğru kıvırarak gelirken ‘’Çok basit bir anlaşma. Benim kız kardeşim’’ dedi ve konuşması bittiğinde yanıma gelmişti. Aramızda 10 cm falan vardı. Kulağıma eğildi. Burnuyla kulağımla oynamaya başladı. Bunu yaparken fısıldadı. ‘’Kardeşimi seninle yatmaya ikna edeceksin.’’
Benden uzaklaştı. Sırtını duvara yapıştırdı. Tırnaklarını törpü yapar pozisyona getirdi. Tek kaşını kaldırarak bana baktı.
‘’Şayet işin biraz zor. Kendisi Lezbiyen.’’
Yok, artık olamaz dedim. ‘’Sen çıldırdın mı? Eğer lezbiyense benden hoşlanmaz zaten aptal mısın’’ diye çıkıştım. Hiç istifini bozmadan devam etti. ‘’O böyle olduğunu sanıyor, ben ise olmadığını düşünüyorum. Tuğçe’ye sinirli şekilde baktım. ‘’Siz ve sizin deli saçması iddialarınız.’’
‘’Biliyorum Alp ama buradan çıkmak için tek şansın bu. Kullanıp kullanmamak sana kalmış.’’
Güldüm. ‘’Şuan da seni bayıltıp elindeki anahtarı alabilirim’’ dedim. Gözlerini kıstı. ‘’Beni çok hafife alıyorsun Alp’’ dedi. ‘’Buradan çıksan dahi unuttun galiba bir kilit daha var. Ve anahtarı burada bir yerde saklı. Acaba onu bulabilir misin?’’ Yine haklıydı. Bahçeye açılan bir kapı daha vardı. O kapıyı geçmem imkânsızdı. Sanki mimarlar bu olacakları düşünmüştü. Bulunduğumuz ev tek katlı büyük bahçeli bir evdi. ikizlerin evi olduğunu düşünmüyordum. Daha çok bir öğrenci evine benziyordu. Veya bir müştemilat. Bilmiyordum. Ama burasının fazla kullanılmadığına emindim. Orda öylece kalakalmıştım. Tuğçe sinsice güldü. ‘’Kararını ver hadi sabaha kadar seni bekleyecek değilim.’’
Tuğçeye döndüm. ‘’Lezbiyen olmadığına emin misin?’’ Dedim. Gözlerimin içine bakarak ‘’adım kadar hem de’’ dedi. Tuğçeyi arkamda bıraktım. Didemin bulunduğu odaya doğru ilerlemeye başladım.
Tuğçe ‘’Neden seni seçtik biliyor musun?’’ dedi. Elimi havaya kaldırdım. Bilmek istemiyorum’’ dedim. Didem masum bir şekilde uyuyordu. Bacak ucuna oturdum. Elbiselerimi çıkardım. Üzerinde ince bir bez parçası vardı. Onu alıp yataktan aşağı bıraktım. Oda tıpkı ikizi mükemmeldi. Rabbim özene bezene yaratmıştı.
Bacaklarına dokunmaya başladım. Ürpermişti, Uyandırmak istemiyordum. Çok güzel uyuyordu. Üzerine çıktım. Sırt üstü yatıyordu. Dudakları dudaklarımı bulduğunda Didem gözlerini açtı. Bir elim kalbindeydi. Kalp atışlarını merak ediyordum. Öpmeye başladığımda kalp ritmi hızlanmıştı. işte ilk açığını yakalamıştım. ‘’Lezbiyen değildi.’’ Eğer öyle olsa beni itmişti. Bu kız çok vahşiydi. Yatağın üstünde döndürdü beni şimdi altta olan bendim. Kızlar neden hep üstte olmak istiyordu, bilmiyorum ama benim için fark etmiyordu. Ellerimi alıp yatağın sağ ve sol yanına zütürdü. Ellerimi okşuyordu. Hala öpüşüyorduk. Şimdi sıra bendeydi. Onu alta aldım ve öpmeye devam ettim.
Bu kızın sınırları yoktu. Minimum beş dakikadır öpüşüyorduk. Sanki kendine bana saklamıştı. Artık lezbiyen olmadığını kanıtlamıştım. Tek yapmam gereken kalkıp gitmekti. Tuğçenin bizi izlediğine emindim. Yani anlaşma bitmişti. Ya gidecektim ya kalacaktım. -
30.
+15Online olduğum felan yok, tam okudu iseniz söyledim, home ofice olarak bir e ticaret sitesinde çalışıyorum. Daha yeni girdim.
27.Bölüm (Bilinmeyen)
Kızın gözlerine şüpheci bir şekilde bakarken o gözlerini benden kaçırıyordu. Kız zaten dibimdeydi. Kolunu sıkıca kavradım.
Kimsin sen
Kız çığlık atarak canımı yakıyorsun bırak beni dedi.
Sinirli bir şekilde soruma cevap ver diye bağırdım.
Kız ağlamak üzereydi. Niye böyle bir tepki vermiştim. O ikizler beni paronayak etmişti. Belki de o yüzden böyle olmuştum.
Son anda ağzından Facebook dediğini duyunca kızın kolunu bıraktım. Kızı hayatımda ilk defa görüyordum. Ama o beni tanıyordu. Kız benden uzaklaşırken ''facebook'taki arkadaşlarına daha sık göz atmalısın'' dedi. Haklıydı. Facebook'a nerdeyse yaz tatilinin başından beri girmiyordum.
Kızın kolundan tutup ayağa kaldırırken gerçekten çok özür dilerim bu aralar kafam yerimde değildedim.
Kız kolunu ovuşturdu. Yüzünü ekşiterek Offf! Kolum acıyor dedi.
Bakabilir miyim? diye izin istedim. Kız başıyla onayladı. Kızın kolları incecikti. Çıtkırıldım hesabı. Tuttuğum yer kızarmıştı. Alıp okşamaya başladım. Kızın çok hoşuna gitmişti.
''Facebook'ta nasıl dikkatini çektim. Söyler misin?Dedim. Kız şaşkın bir ifadeyle yüzüme bakarakcidden bilmiyor musun?Dedi.
Neyi?Dedim, kaşlarımı çatarak.
Facebook 'ta popisin sendedi. Arka cebinden telefonu çıkardı. Facebook aplikasyonuna girdi.
Profilim fotoğrafımı açtı. 900 küsür beğeni vardı. Ama nasıl olurdu. Yaz başından beri değil fotoğraf çekinmeye, başımı kaşımaya zamanım olmamıştı.Bu hesap sahtededim başımı sağa solo çevirirken.
Kız şaşkınlıkla bana bakarken devam ettim.Yaz başından beri facebook'a girmedim. Sence kim olabilir bu?Dedim.
Kızbilemiyorumdedi. Şimdi de fake hesap açıp benim üzerimden prim yapıyorlardı. Kim olabilirdi Kim? Düşünmeye başladım. Diğer profil fotoğraflarına baktım. Bir anda kafamda şimşekler çaktı.
Azımdan o kelime çıktı.
Kardeşim'' -
-
1.
0Az hızlı at
-
2.
0Ulan kardeşin dkskhdjdjdjdjc
-
1.
-
31.
+1539. Bölüm ( Denize Dönüş )Tümünü Göster
Aslı'nın sevgilisi bizim okuldaydı. Deniz de onun yanında. Yeniden sinirlenmiştim. O çocuğu dövmek için her şeyi yapardım. Ama şimdilik bekleyecektim. Deniz'in oyununu merak etmiştim. Yavaş adamlarla yanımıza geldiler. Melek o tarafa baktığımı görünce omzunun üzerinden doğru baktı. Meleği kolundan tutup kendi yanıma çektim. Deniz o şeytani gülümsemesiyle yaklaştı, yaklaştı. Kulağıma eğilip "sürpriz!" diye fısıldadı. Onun kim olduğunu bilmiyormuş gibi yaptım. Çocuk dik dik bakıyordu. Elimi uzattım. "Selamın aleyküm kardeşim" dedim. Çocuk aşırı gergindi. Sanki bir hareket yapsam kavga çıkaracaktı. Elime bakıp yeniden dik dik bana bakmaya başladı. O pes sesiyle "Aslı'yı neden aradın? Bir daha onu ararsan senin ... tamam mı lan o... çocuğu" diyerek içindeki pisliği üzerime kustu. Aslı bu çocukta ne buluyordu acaba. Dişlerimi göstermeden ufacık bir sırıttım. Denize döndüm. "Güzel sürpriz canım" dedim, alaylı bir şekilde. Çocuk hâlen Aslıyı aradığım için küfürler savuruyor. Beni dövmekle tehdit ediyordu. Çocuğa sadece "SUS!" Dedim. Ama susmayacaktı. Biliyorum. "Küfür ediyorsun, ama vuramıyorsan korkaksın sen" dedim. Bunu duyunca çocuk yumruğu gözümün üzerine vurdu. Yumruğun etkisiyle yere düştüm. Çocuk beni tekmelemeye başladı. Çok sert vuruyordu. Deniz ile Melek araya girip çocuğu benden uzaklaştırmıştı. Bense acılar içinde kıvranıyordum. Karın boşluğuma yediğim tekmeler sersemleşmeme neden olmuştu. Karnımı tutarak doğruldum. En yakın sıraya sırtımı dayadım. Gözüm çok acıyordu. Karnım acıyordu. Bütün vücudum yanıyordu. Yerden gelen keskin soğuk üşümeme sebep oluyordu. Biran da hem üşüyor hem yanıyordum. Gözümü kapatmak istiyordum. Ama güçsüz görünemezdim. Deniz yanıma gelmişti. Gözlerimi açık tutmak için büyük çaba harcıyordum. Yüzünü endişe kaplanıştı. Yeniden eski Deniz olmuştu. Gözleri bana ilk baktığı gibi şefkatle bakıyordu. Bir şeyler söylüyordu. Ama artık onu duyamazdım. Çoktan gözlerimi kapatıp kendimi karanlığa bırakmıştım.
• **
Gözlerimi açtığımda kareli beyaz tavanı ve gözlerimi acıtan ışığı gördüm. Hastanedeydim. Cidden o kadar kötü mü olmuştum? Uyandığımda tüm duyularım yeniden gelmeye başlamıştı. Onun kokusunu alıyordum. Ne kadar hasret kalmıştım, kokusuna. O saf tertemiz kokusuna. Dilimden iki hece çıktı. "Aslı."
Dahasını söylemeye gücüm yetmiyordu. Güzel dayak yemek böyle bir şey olsa diye düşündüm. Ama amacımı ulaşmıştım. Aslı o çocuğun beni bu hâle getirdiğini gördükten sonra onunla beraber olamazdı. En azından ben böyle umut ediyordum. Gözlerim artık bulanık değildi. Herkesi net bir şekilde görebiliyordum. Deniz hayal kırıklığına uğramış bir şekilde bekliyordu. Annem gelmişti. Endişeli gözlerle beni izliyordu. Yataktan doğrulmaya çalıştım. Kemiklerim iliklerine kadar ağrıyordu. Sol gözüm zonkluyordu. Büyük ihtimalle morarmıştı. Oda da o ikisinden başka kimse yoktu. Aslı yoktu. Neden kaçıyordu benden? Doğrulduğumu gören annem yanıma geldi. Ağlamıştı. Endişeli olduğu gözlerinden belliydi. "Oğlum iyi misin?" Derken eliyle saçımı seviyordu. Gülmeye çalışarak "iyiyim anne. Üzülecek bir şey yok. Alt tarafı iki yumruk yedim" diye şaka yaptım." Deniz'de yanıma gelmişti. Annem Deniz'e nefretle bakıyordu. Deniz çok pişman olmuştu. Buna emindim. Başını kaldırmıyor, mahcup olduğunu göstermeye çalışıyordu. Anneme "anne iki dakika bize müsaade eder misin? Bir şey konuşmamız lazım" dedim. Annem önce "yanımda konuşun" dedi. Biraz daha ısrar edince çıkmak zorunda kaldı. Annem odanın kapısından çıkınca Deniz başını kaldırdı. "Neden karşılık vermedin. ikimizde onu dövebileceğini biliyoruz." Yine gülmeye çalışarak "o zaman senin oyununu oynamış olurdum. Değil mi?" Dedim.
Deniz yanımdan ayrılıp kapıya doğru yürüdü. Kapının kilidini çevirdikten sonra geldi, bacaklarını iki yana açıp kasık bölgeme oturdu. Onu üzerimden atmak için yeniden doğrulmaya çalıştım. Ama çok güçsüzdüm. Eliyle beni itti. Yeniden yatağa düşmüştüm. Kollarımı tutup yatağın sağ ve sol yanına V şeklinde uzattı. Ellerini ellerime kilitleyip vücudunu üzerime yaydı. Nefesini tenimde duyabiliyordum. Ama ne karşı koymaya gücüm vardı, ne de onun oyununu oynamaya. izlemeyi tercih edecektim. Bununu kulağıma sürttürdü. "Oyun daha yeni başlıyor" diye fısıldadı. Ona olan zaafımı kullanıyordu. Sonra birden ellerimi bıraktı. Vücudunu vücudumun üzerine bıraktı. Her tarafım ağrıyordu. Birde onun ağırlığı inlememe sebep oldu. Ellerim serbest kalmıştı. Ama onu üzerimden kaldırmadım. Göğsüme yatıp parmağıyla daireler çizmeye başladı. Elimle saçına dokunmamak için kendimi zor tutuyordum. Onun saçlarıyla oynamama bayılırdı. Ben de bayılırdım. Ama kendimi tutmayı öğrenmiştim. "Aslı'yı merak ettiğini biliyorum. Geldi, seni bu hâlde yatarken görünce çok hoşuna gitti. Fazla kalmadı. Senin o halini zevkle izledi, eminim. Yüz ifadesinden bunu anlamıştım. Aslı Turgay'ı doldurup bana yolladı. Turgay beni tehdit etti. Aslı seni sevmiyor. Alp anla şunu." Kafasını bana doğru çevirdi. "Özür dilerim, Alp. Sana bir daha zarar gelmesini istemiyorum. Sadece benim ol istiyorum. Gerçekten özür dilerim, dedi ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Onu ağlarken görmek istediğim son şeydi. "Sss! Ağlama lütfen. Tamam, bak işte ben iyiyim" dedim, elimi Deniz'in saçına zütürürken. Kızın duyguları gerçekten çok değişkendi. Biran da kötü kız olurken çok kısa bir sürede ona acımamı sağlıyordu. Gözlerinde gerçekten pişmanlık vardı. Bir süre daha bu şekilde kaldıktan sonra kalktı. Dudağıma ufak bir öpücük kondurdu. Masanın üzerinde duran çantasını alıp odadan ayrıldı.
• **
Hastaneden taburcu olalı bir kaç gün olmuştu. Gözümün şişi inmişti. Deniz sürekli yanıma geliyor. Beni ilgi manyağı yapıyordu. Söyledikleri aklımdan çıkmıyordu. Aslı neden bu kadar kötü olmuştu. Ona daha detaylı anlatmasını istediğimde lafı geçiştiriyor, sürekli başka konu açıyordu. Aslı'ya neden böyle yaptığını sormak için aradığımda numaranın kullanılmadığını öğrendim. Numarasını değiştirmişti. Neden benden kaçıyordu. Bir kaç gün sonra yeniden okula döndüm. Kantinde otururken yine Turgayı görmüştüm. Bana gülerek bakıyordu. Onu umursamayacaktım. Hâlen ona iyi bir dayak atabilecek gücüm vardı. Ama Deniz hâlâ oyun oynuyor olabilirdi. Deniz'den gerçekten korkuyordum. Ama düşmanlarımı yakında tutmanın daha faydalı olduğunu biliyordum.
O gün okul çıkışı daha fazla dayanamadım. Aslıyı görmem lazımdı. Bir dolmuşa binip Aslı'nın evine geldim. Bahçe kapısını açıp zili çaldım ve Aslıyı beklemeye başladım. -
32.
+1417.Bölüm (iddia)
ikizler olanları görmüştü. Bütün bu olaylar bittikten sonra onların yanına gittim. ikiside beni kıskanmıştı. Aslında sonradan öğrendim ki bunlar bir iddaya tutuşmuşlar benim hakkımda.
ilk ben etkilerim sen etkilersin hesabı. ikizler hep ben daha iyiyim derler. Bir nevi benim üstüme kumar oynamışlar. Yanlarına oturdum. ikisi bir ağızdan "kimdi o?" Dedi.
Sırıttım."Tanımıyorum. Çarpıştık özür diledim" dedim. Didem anladım anlamında kaşlarını yukarı doğru kaldırdı. "Peki numarasını neden aldın?" diye sordu, Tuğçe.
Al işte gelde cevap ver ne diyecektim. Masada kısa bir sessizlik oldu. "Ee şey. Bana o çarptıya özür dilemek istedi." Didem konuşmayı böldü. "Sende numarasını istedin. Hemde bizim önümüzde" dedi. Bu kadar kızacak ne vardı ki? Konuyu değiştirmek için Didemi gözümle kestirdim.
"Sen beni mi kıskanıyorsun" dedim. "Ne alaka be. Senden hoşlanan ben değilim Tuğçe sadece seni küçük oyunumuza dahil ettik" dedi.
Tuğçe utana sıkıla konuşmaya girdi. "Ben seni önce hangimiz tavlarsa o kazanır dedim. Didem de kabul etti. Ama sen başkasını seviyorsun. Çünkü iş iddia dan çıktı. Bu oyunuda uzatmanın anlamı yok" dedi.
Masaya elimi vurdum. Bütün kafe bize bakmıştı. "Şakamısınız kızım siz ben onca yolu sizin için geleyim siz yok efendim iddiaydı, yok oyundu. Bak bakalım ben ordan soytarıya, iddia kuponuna benziyor muyum?" Kızlar birbirine baktı. "Bizim için mi?"
"Evet sizin için ikinizde çok güzelsiniz. Ne yalan söyleyim aranızda bir seçim yapamadım."
Kızlar yine birbirine baktı. Didem afallamış bir şekilde söze girdi. "Ne yani ikimiz birden mi?"
"Didem anlaman kıt mı? Evet birazcak şıpsevdi olabilirim. Ama sizi ayırmak bencillik olur diye düşündüm" dedim.
Didem "Oha kızım ya ne diyo bu" dedi.
Nesi garip geliyordu bilmiyorum. Bana göre normaldi. Kızlar kulaktan kulağa konuşmaya başladılar.
Ben arkama yaslandım. Masaya gelen yemişlerden aldım, bir avuç yemeye başladım.
Beş dakika kadar konuştular. Sonra ikisi birden sinsi bir gülümsemeyle bana baktılar. Kalk Alp gitmemiz gerek" dediler. Kalkıp peşlerine düştüm. -
33.
+1430. Bölüm (Okula Dönüş)Tümünü Göster
Güvenlik gelip bizi ayırdı. Çocuk küfürler savurarak gitti. Bizde eve geldik. Dudağım patlamıştı. Pansuman yaptım. Günler birbirini kovaladı. Okul açıldı.
Sabah erkenden kaltım. Takım elbisemi giydim. Ayakkabılarımı giydim. Saçıma fön çektim. Bilekliklerimi taktım. Kaslarım belirginleştiği için takım elbise vücuduma tam oturmuştu. Fit bir vücut yapım vardı. Çalıştım ve kaslarım ortaya çıkmıştı. Okula geldim. Banklardan birine oturdum.
Yeni gelen dokuzuncu sınıfların içinde güzel kızlar vardı. Ben artık on birinci sınıf olmuştum. Gözlerim Aslı'yı arıyordu. Ama yoktu. Bir anda sağımda solumda oturan erkeklerin kapıya baktıklarını gördüm. Aslı ve Deniz yanyana yürüyorlardı. Bu ne demek oluyordu? ikiside inanılmaz olmuşlardı. Sevdiğim kızlar yanyana yürüyordu.
Kendimi kaptırmamak istiyordum. Başka yöne bakıyordum ama bir bakmışım yine o ikiliye kayıyor gözlerim. Ama beni kullanmalarına izin vermeyecektim. Çok samimi görünüyorlardı. Birbirine sinir olan iki insan niçin bu kadar yakındı bibirlerine? Ya da rol yapmışlardı. ikiside çok önceden arkadaştı. Yine bir oyunun içine düşmüştüm belki. Ben bunları düşünürken onlar bana doğru gelmeye başladı. Sakin kalmalıydım. Soğuk kanlı olmak zorundaydım. Onları görmezden gelerek dokuzuncu sınıflardan bir kızı kesmeye başladım. Kızlardan biri gelip sağ yanına biri gelip sol yanıma oturdu. Aslı'nın o tertemiz kokusu Deniz'in güçlü parfümünün kokusu. ikisinin kokularını'da özlemiştim. Bir insan birden fazla kişiye aşık olabilir mi?
Sanırım ben olmuştum. Deniz konuşmaya girdi. "Naber Alp?" Bu kız şaka gibiydi. Onca şeyi yapmış ama Hâla "Naber" diyebiliyordu. "Boşver" dedim elimi sallayarak. Bana bakıyorlardı.
Onlara bakamamak, dokunamamak. Birinden vazgeçmem gerekiyordu. Ama yapamıyordum.
"Söyler misiniz. Neden hala benimle muhattap oluyorsunuz?" Dedim. Ama sorduğum soruyu önemsememişti.
"Değişmişsin Alp. Ne yalan söyleyim şaşırdım" dedi. Denize döndüm. Hâla çok güzeldi. Gözleri, saçları bakışları aynıydı. Hatta dahada güçlüydü. Geçen yılki ve bu yılki Deniz çok farklıydı. Bakışları daha yumuşaktı. Gözlerinden hiç eskgib olmayan acıma duygusu uçup gitmişti. Benim kadar o da değişmişti. Buna emindim.
"Benim merak ettiğim bir şey var" dedim, Aslıya dönerek: "Siz neden bu kadar samimisiniz?"
Aslı "her şeye bir oyun olarak bak Alp, sevişmemizden tut da Deniz'in seninle yatmasına kadar. Hepsi oyundu. Neden yaptık diye sorarsan. Sadece kendi aramızda girdiğimiz ufak bir kapışmaca. Sense bu oyunda bir piyonsun.
Gülerek Aslı'ya baktım. Ani bir haraketle dudaklarına yapıştım. Önce itti. Ama belinden sıkıca kavramıştım. On saniye kadar öpüştük ve bıraktım. Elini kalbine zütürdüm. O zaman şuan bu kadar hızlı atan kalbini de açıkla. Aslı konuşamadı. Biliyordum, beni seviyordu. Hızla atan kalbi yalan söyleyemezdi. Deniz'e döndüm.
"Bari kazanabildin mi?" Dedim alaycı bir ifadeyle.
"Seninle yattığımda evet. Oyun bitmişti. Ama sen yeniden başlattın. Bu sefer kazanın ödülü sensin" dedi. -
-
1.
0Vays helal bro
-
2.
0cok dassakli bi hikaye olmus amk devam et
-
3.
0cok dassakli bi hikaye olmus amk devam et
diğerleri 1 -
1.
-
34.
+14Uzaktan çocuk çığlıkları geliyordu. Gözlerimi açmaya çalıştım. Çok parlaktı. Belim ve boynum fena halde tutulmuştu. Gözlerim ışığa alıştıktan sonra ayağa doğruldum.
Sabah olmuştu. Hatta belkide öğlen. Çocuklar neşe içinde salıncaklarda sallanıyor, kaydıraklardan kayıyordu. Serçe parmağımla gözlerimde biriken çapağı temizledim. Bir anda ilerde oturmuş bir çocuğun elindeki cüzdan dilkatimi çekti. Benim cüzdanıma ne kadar benziyor diye düşünürken Elimi arka cebime attım. Yoktu. O anda aklım başıma gelmişti. Soyulmuştum. Ne bekliyordum ki? Bana dokunmadıkları için şanslıydım. Bütün duyularımı kaybetmiştim sanki. Hepsi yavaş yavaş geliyordu. Önce duymam keskinleşti, sonra görmem ve koklamam. iğrenç bir koku vardı üzerimde. Alçak herifler üzerime işemişti. Yüzümü ekşittim. Pislik içinde yüzen ben olmuştum. Dün onlara acıyordum, şimdi kendime.
Çoçuğun yanına gidip cüzdanımı alırken kimliğim hariç hiçbir şeyin olmadığını gördüm. Cüzdanımın gizli bir bölmesi vardı. Her ihtimale karşı oraya 20 tl koyardım.
O parayı ordan aldım. Acaba bu para halamın yanına gitmeye yetermiydi. Ana yol biraz ilerdeydi. Bir taksi geliyordu. insanlardan uzak durmaya çalışıyordum. Gerçi korkum 100 metre uzaktan farkedilirdi. Kokarca gibi kokuyordum. "Lanet olsun" dedim. Bulunduğum yere üç kız geliyordu. Koca izmirde taksi yoktu. Şansıma tükereyim. Kızlar yol kenarına gelip yanımda beklemeye başladı. Kokuyu anlayıp bana bakmaları uzun sürmedi. Hepsi yüzünü ekşitmişti. Bana "iğrençsin" der gibi bakıyolardı. O ana kadar üzerimdekileri farketmemiştim.
Oğlanlardan biri kendi eski elbiselerini bana giydirmiş benimkileri giymişti. Kendi kendime söylendim. "Hakettin sen bunu Alp. Daha beterini hakettin hemde."
Esrar bütün duyularımı etkisiz hale getirmişti. Dikkatimi toplayamıyordum.
Kızlar hala iğrenç bir şekilde bana bakıyorlardı. Onlara döndüm.
"Ne hiç birisi sizin üzerinize işeyip elbiselerinizi çalmadı mı?"
Bu soruyu ben mi? sormuştum. Cidden uçmuştum ben. Hemde çok yükseklere. -
-
1.
0Olum partlar hazırsa az hızlı at paket biticek amk
-
1.
-
35.
+13Geldim, varmı bir kaç kişi ona göre devam edeyim beyler.
-
-
1.
0Var var go
-
2.
0var devam
-
1.
-
36.
+1338. Bölüm (Yeni Gün Yeni Umutlar)Tümünü Göster
Sabah erkenden kalktım. Ilık bir duş aldıktan sonra üzerime bir kolsuz t-shirt, onun üzerine bir sweatshirt ve bir kot pantolon giydim. Saçıma fön çektim. Bilekliklerimi taktım. Morarmış göz torbalarım ve kan çanağına dönmüş gözlerim dışında kusursuzdum. Yeniden Alp olmuştum. Çantama bir tane defter attıktan sonra mutfağa geldim. Evdekiler hâlen mışıl mışıl uyuyordu. Dolaptan bir şeyler atıştırdıktan sonra çantamı alıp okula doğru yürümeye başladım.
• **
Okulda bir kaç kişinin dışında hiç kimse yoktu. Sınıfıma gidip oturdum. Denize bir mesaj attım.
"Hani süprizim nerede?"
iki dakika sonra telefon titredi.
"Geliyor * "
Ne demekti şimdi bu? Merakla neyin geleceğini beklemeye başladım. Süprizimi beklerken Aslı'nın instagrdıbına girdim. Keşke girmeseydim. Saçını boyamıştı. Böyle kat kat daha güzel olmuştu. Bir fotoğrafına bakmak benmim için yetmişti. Saçları güneşte parlıyordu. Karamel rengi bir boyayla boyamıştı. Gözlerimi Aslıdan alamıyordum. Ne kadar da güzeldi. O ana kadar yanındaki oğlanı fark edememiştim. Yakışıklı, iri bir çocuktu. Yorumları okuduğumda çılgına dönmüştüm. O oğlan Aslı'nın yeni sevgilisydi. Sinirden sırayı yumruklamaya başladım. Sınıfa bir kaç kişi gelmişti. Benim sıraya vurduğumu gören kızlardan biri yanıma geldi. Ben sinirden hiç kimseyi görmüyordum. Kız bir şeyler söylüyordu ama tam olarak anlayamıyordum. Yorulup elim kanayıncaya kadar masayı yumrukladıktan sonra durdum. Elim çok fena yüzülmüştü, kanıyordu. Ama hâlen o kadar sinirliydim ki acıyı hissetmiyordum. Gözüm kararmıştı. Hayatımda ilk defa bu kadar sinirlenmiştim. Birden yüzümdeki titreşimi hissettim. Güçlü bir tokat yemiştim. Kız korkuyla bana bakarken "sakin ol. Her ne olduysa bu kendine zarar vermen gerektiği anldıbına gelmez."
O an o kıza fena bir şekilde sarılma isteği geldi içimden. Kız bu kelimeleri söylerken ayakta duruyordu. Bir hışımla ayağa kalkıp kıza sarıldım. Ağlamaya başladım. Kız kaskatı kesilmişti. Ama beni itmiyordu. Bana sadece sss! Sakin ol, tamam" gibi sözler söyleyerek sakinleştirmeye çalışıyordu. Kaç dakika o kıza sarıldığımı hatırlamıyorum. Ama omzu ıslanmıştı. Kızı bıraktım. Bana şaşkın bir şekilde bakıyordu. Yüzümdeki yaşları kolumla sildikten sonra kıza döndüm. Aşırı derece koyu kahve saçları vardı. Saçını at kuyruğu yapmıştı. Sağ yanağında ki gamzesi gülmediği hâlde belli oluyordu. Kaşları inceydi. Boyu benim boyuma yakındı. Yeşil gözleriyle beni pür dikkat inceliyordu. Boğazımı temizledim. "Birden oldu. Cidden özür dilerim. Yine mi kızarıyordum ben? Evet hem de ne biçim."
Kızın bakışları yumuşadı. Tamam önemli değil. Sen daha iyi misin" derken elini koluma uzattı. Dokunmasına izin verdim. "Sayende evet" dedim gülmeye çalışarak. Güldüğünde çok daha güzel oluyordu. Utanıp bakışlarını kaçırdı. Elini de çekti.
Kız "sen hiç anlatıldığın gibi değilmişsin" dedi. Kaşlarımı çatarak "hakkımda ne anlatıyorlar ki" diye sordum şüpheyle. Kız "bir sürü zırva. Kendini çok beğendiğini, aşırı egolu biri olduğunu söylüyorlar. Ama bence normal biriymişsin. Ağlaman bu yüzden bu kadar şaşırttı beni. Gerçi tanınadağın birinin omzunda ağlaman garip. Hatta bu okula ilk geldiğinde, gülmeyeceğine söz ver ama" dedi. Bense merakla onu dinliyorum. Başımı sallayıp "söz veriyorun" dedim. Yine bakışlarını kaçırmıştı. "Senin bir torbacı olduğunu düşünmüştüm. Gülmemek için ağzımı kapattım. Ama dayanamadım. Katıla katıla gülmeye başladım. Kız "ya ama gülmeyeceğine söz vermiştin" diye burun kıvırdı. Dört parmağımı dudaklarıma zütürürken "tamam tamam sustum" dedim. Bana iyi gelen tek şey insanlarla konuşmaktı aslında. Bunu o an anladım. Denizin süprizi her neyse hâlâ ortalıkta yoktu. Kız gülerek elini uzattı. "Bu arada ben Melek." Gülerek cavap verdim. "Bende A... " Cümlenin gerisini getiremeden sustum. Çünkü o an sınıfa girenleri görmüştüm. -
-
1.
0Devam rez
-
2.
0Hadi ama
-
1.
-
37.
+1337. BölümTümünü Göster
Denizden ayrıldıktan sonra önce iyi gelmişti. Ama bir kaç hafta sonra kendimi sanki bir boşlukta hissetmiştim. Birileri bir şeyler yapmak için beni çağırdığında reddediyordum. Bir an önce okulun bitmesini, gidip eve sabaha kadar uyumayı düşlüyordum. O kızı sevmesem bile beni yaşama bağlıyordu. Artık bir amacım yoktu. istediğim her şey vardı. Ün, karizma, istediğim kızla kızarmadan muhabbet edebilmek...
Yeni bir amaç edinmeliydim. istediğim her şeyi almak bir zaman sonra sıradanlaşmıştı. Deniz hiç mesaj atmıyordu. Babamla her gün tartışıyorduk. Hatta bütün ailemle. Bir anda geçimsiz birine dönüşmüştüm. Haftada sadece bir kez duş alıyordum. Odamdan çıkmak istemiyordum. Yemek yemek istemiyordum. Kısaca hiçbir şeyi istemiyordum.
Ruh gibi yaklaşık bir kaç hafta yaşadım. Beni bu halden kurtaracak tek kişi Aslıydı. Benim değişmeme yardımcı olan oydu. Bu durumdan kurtaracak olan yine oydu. Ama onu arayacak yüzüm yoktu. Gururumu bir kenara bırakıp yataktan çıktım. Saçım başım dağılmıştı. Masanın üzerinde duran telefonu elime aldım. Rehberden onun numarasını bulup arama tuşuna bastım. Telefon bir kaç kez çaldıktan sonra açıldı.
"Efendim."
Sesi nedensiz bana huzur vermişti. Kelimeler azımdan çıkmıyordu. Kitlenmiştim. "Alp orda mısın?" Dedi.
Yutkundum. "Aslı! Seni görmem lazım. Lütfen buluşabilir miyiz?"
Ne zannediyordum ki? Kızı önce bıraktım. Şimdi ise gelmesini istiyorum. Kollarıma mı atlayacktı? Hiç sanmıyorum. Ama şansımı denemek istemiştim.
Sesini kalınlaştımıştı. "Üzgünüm, olmaz." Ne olursa olsun. O benim doktorumdu. Dediklerini duyunca dizlerimi üzerine oturdum. Ağlamaya başladım. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. En son ne zaman ağlamıştım. inanın bilmiyordum. Aslı ağladığımı duyunca sesinden endişelendiğini anladım.
"Alp sen iyi misin?" Cevabını bildiği soruları sormaya bayılırdı. Hıçkıra hıçkıra "iyi değilim. Lütfen seni görmem lazım" deyip onun cevaplamısna fırsat vermeden telefonu yüzüne kapattım. Öylece yerde oturup uzun süre ağlamaya devam ettim. Denizi sevmiyordum. Ama onsuz hayat bana bom boş gelmişti. Defelarca pişman olduğumu söylesemde Deniz bana yeniden dönmeyecekti. Ayrılırken söylediklerimi düşündüm. Sadece biraz uzaklaşmak istiyordum. Ama ona "senden iğreniyorum. Yüzünü gördükçe tiksiniyorum" gibi zıırvalar saçmalamıştım. En kötüsü daha gelmemişti. "Ona gibtir git demiştim." Köpekler gibi pişman olsam da olan olmuştu. Aptallığımın cezasını çekiyordum.
• **
Gözlerimi zar zor araladım. Bir şey karnıma batıyordu. Ellerimle gözlerimi ovuşturdum. Karşımda bana nefretle bakan bir kız vardı. Bana bakışları çok farklıydı. Gözleri acı, nefret ve acıma duygusuyla doluydu. Yüz hatları aşırı gergindi. Buna rağmen gülüyordu. Ayakkabısı karnıma baskı uyguluyordu. Uyandığımı farkedince ayakkabısını karnımdan çekip hâlen incin olan yatağımın üzerine oturdu ve bacak bacak üstüne atıp bana aşağılayacı bir şekilde bakmaya başladı. Olduğum yerde uyuyakalmıştım. Toplanıp duvara sırtımı verip ayaklarımı göğsüme doğru çekip ellerimle ayaklarımı tuttum.
"Sana acıyorum."
Zaten bakışlarından anlayabiliyordum. Bildiğimi bile bile söylüyordu. "Şu haline bak Alp." Bundan zevk alıyorum, orası ayrı. Ama bir yandan da böyle olman beni üzüyor." Cidden üzülüyor muydu? Blöf yapıyordu. Buna emindim. Bu halimden sadece zevk alıyordu. Benden nefret ediyordu. Haklıydı. Ona kızamazdım. Hiç konuşmadım. Başımı önüme eğip yeniden ağlamaya başladım. Güldüğünü duyabiliyordum. "Aferin Alp. Şimdi de karı gibi ağlıyorsun. Bravo!" Dedi ve ellerini bir kaç birbirini vurdu. "Acı çekmen inan hoşuma gidiyor. Ama seninle işim bitmedi. Bir an önce toplanacaksın ve okuluna gideceksin. Orada seni bir süpriz bekliyor." Başımı kaldırıp ağlamamaı durdurmaya çalışarak "ne bekliyor?" Dedim.
Ayağa kalktı. "Eğer söylersem süpriz olmaz öyle değil mi? Bu arada annene bir teşekkür borcum var. O olmasa seni bu halde görüp dalga geçemezdim."
Ne yani annem bu kızı eve mi çağırmıştı? Annemden o için nefret etmiştim. Anlık bir şeydi. Kakıp onu öldürmek istedim. Denizin eline böyle bir fırsat vermesi beni deli etmişti. Bir anda yüzümdeki o acıklı ifadenin yerine öfke almıştı. Denizin hali birden ciddileşmişti. Sırıtmayı kesmişti. Çok korkunç göründüğüme emindim. Helede bu haldeyken. Oturduğum yerden hızlı bir şekilde kalktım, kapıya doğru yöneldim. Deniz kolumu tutup gitmemi engellemeye çalıştı. Annenmle kavga etmemi istemiyordu. Sanki tenim onun tenine açtı. Bana dokunduğunda bütün öfkem uçup gitmişti. Dönüp ona baktım. Kolumu yanlış bir şey yapmış gibi teleşla bıraktı. Ona yakınlaştım. Benden kaçmamıştı. O kadar birbirimize yakındık ki nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Hızla atan kalbini rahatlıkla duyabiliyordum. Elimi sağ yanağına koyup yavaşça çenesine indirdim. Baş parmağımı dudağının üzerine koydum. Dudağını ısırdı. Bir hamle yapıp diğer elimi beline doladım. Aramızdaki mesafeyi kapatmak istiyordum. Ama bu fazla gelmişti. Elleriyle kendini itti. Kızacağını düşünüyordum ama yapmadı. Öylece çıkıp gitti. Yatağa oturdum. Elimi başımın arasına aldım. Ne yapıyordum ben? Sevmediğim bir kızı erkeksi duygularım için yine kullanacaktım. iyiki benden kaçmıştı. Ama bir bedene ihtiyacım vardı. Hatta tek ihtiyacım olan oydu. Sıcacık bir beden. Bir an gülümsedim. Denizin kucağına yatardım. Oda saçımla oynar okuldaki gerekli gereksiz her bilgiyi bana anlatırdı. Uyuyakaldığım zaman beni bazen öperek bazen gıdıklayarak bazen de tokat atarak -en çok tokat atardı- uyandırırdı. Nedense yaptığımız her şey aklımdaydı. Onunla bir şey hariç her şeyin ilkini yaşamıştım. Belkide hâlen ondan vazgeçemeyişimin nedeni buydu.
Böyle düşüncelere dalarak uyudum. Hayatım sadece uyumakla geçiyordu. Bir kaç gün daha okula gitmezsem sınıfta kalacaktım. Kapım zaten sürekli kilitliydi. Babam hâlâ bana bir şey söylememişti. Bir an önce eski halime dönüp okuldaki süprizimi görmeliydim. Çünkü gerçekten çok merak etmiştim. Aslı o günden belli bana dönmemişti. Yaklaşık 3 gün olmuştu. O akşam saati sabahın altısına kurup uyudum. Yarın yeniden Alp olacaktım. Güçlü Alp olarak yeniden doğacaktım. Bunlara inanarak gözlerimi karanlığa bıraktım. -
38.
+1321.Bölüm (Karar)
ilerde özgürlük burada ise beni isteyen bir beden. Gitmeliydim veya kalmalıydım. Kalmayı tercih edecektim, sanırım. Ben öpmeye devam ederken göğüslerimden yukarı doğru itti. Alta geçmemi istiyordu, yine. Dediğini yaptım. O yumuşacık kalçasıyla kasık bölgemin üzerine oturdu. Kalçasını hareket ettirmeye başladı.
Çok fena tahrik olmuştum. Ellerimi beline doladım. Kalçasını ellemeye başladım ben bunu yaparken onun göğüsleri vücuduma değmeye başladı. Çok sıcaktı. Şimdi üzerime yatmıştı. Elleriyle vücudumu yokluyordu. Boynuma öpücükler kondurmaya başladı.
Elimi kalçasından çekip boynunu tuttum. Yatağın üzerinde dönderdim. Tiz bir şımarma çığlığı attı. Bacaklarını iki yana açmıştı. Elini kasık bölgeme zütürdü. Ve olan olmuştu. içine girdiğimde inlemeleri başlamıştı. Benimde onca sevişmelerime rağmen ilk deneyimim olacaktı. ileri geri hareket etmeye başladım. Vücudumu üzerine bırakmıştım. Başım sol yanına düşmüştü. Elleriyle sırtımı okşuyordu.
Bakire değildi. inlemeleri ben hızlandıkça artıyordu. Bağırmaya başlamıştı. Kendini kasıyor, kafasını geriye doğru itiyor, her seferinde daha yüksek çıkıyordu sesi. "Daha hızlı Alp daha hızlı diye bağırıyordu."
Çok fena gaza gelmiştim. Elimden geldiği en hızlı şekilde içine girip çıkıyordum. Gelmek üzereydim.
Kollarımı yatağa direngeç getirmiştim. işim bittiğinde yeniden onun o sıcak yumuşacık vücuduna döndüm. Bana sarılıyordu. Hiç bırakmak istemiyordu. Sanki kalkıp gideceğimi anlamıştı. Yanına yattım. Kolumu boynunun altından geçerdim. Bana doğru yanaştı. ikimizde yorulmuş nefes nefese kalmıştık.
"Alp sakın beni bırakma, tamam mı?"
Bunu söylerken gözlerindeki masum bakışa hayran kalmıştım. Başından öptüm.
"Bırakmayacağım."
Bu sözü söylerken gerçeğimi söylüyordum, bilmiyordum ama o an kalmak istiyordum. -
39.
+1143.Bölüm(Oyun?)Tümünü Göster
O kendine çok güvenen Turgay arkamı döndüğümde ağlıyordu. Yumruğumu arabanın içinde denk geldiğim yerine vuruyordum. Gözümü kan bürümüştü. Arabadakiler beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Ama nafile. Gözlerimi büyüttüm. "Kalıbından utan a*ına koduğumun" deyip yüzüne tükürdüm. Çok geçmeden, bizim mahallede pikniklik bir arsa var. Bunu oraya zütürdük. Etrafta kimsecikler yoktu. Çocuklara "siz karışmayın o bende" deyip Turgayın yakasından tutup arabadan indirdim. Beyzbol sopasını bacağına geçirdim. Acıyla yere kapanınca sayamadığım kadar tekme attım. "Yapma, etme" diye yalvarıyordu. Bir kaç tane tekmeden sonra sesi kesildi. O kadar sert vurmuştum ki acıdan bayılmıştı. Kaşı patlamıştı. Suratı yediği yumruklar yüzünden morarmıştı. Biraz dinlenmeye karar verdim. Ama öfkem bir an olsun dinmemişti. Bora beni çocuktan uzaklaştırırken "yeter abi! Çocuğu öldüreceksin. Bence o dersini aldı" dedi ve beni oturmam için araba koltuğuna doğru itti. "Biraz otur, sakinleş" dedi. Anıl benim Turgaydan uzaklaştığımı görünce onun yanına gitti ve kaldırdı. Turgayı yarı baygın şekilde arabaya bindirdi. Bana dönüp "kardeşim, yeter ona bu dayak. zütürüp evine bırakırız biz. Sen de eve hadi. Kızın yanına git." Haklıydı. Aslıyı o halde bırakamazdım. Boraya baktım ve kafamı salladım. Boru anlamış olmalıydı ki geldi arabaya bindi. Kontağı çevirdi. Çok geçmeden bizim eve gelmiştik. Çocuklara teşekkür ettikten sonra arabadan indim. Cebimden evin anahtarını bulup kapıyı açtım. Kapının sesini duyan annem mutfaktan koşar adım çıktı. Beni görünce "ne oldu? Ne yaptın?" Diye soru sağanağına başladı. Çok geçmeden üzerime buluşan kanı fark etti. Ağlamaklı bir sesle "yok... yoksa sen onu öldürdün mü?" Anneme yaklaşıp "anne ağlama. Öldürmedim kimseyi merak etme" dedim. Annemi mutfağa zütürüp bir sandalyeye oturttum. Bir bardak su verdim. Saçını okşarken "babamın haberi olmasın anne. Kendini topla hadi." dedim. Gerçi gelmesine daha üç saat vardı ama annem kolay toparlanamazdı. "Aslı nerde?" Diye sordum. Hâlen ağlıyordu. "Denizle birlikte senin odanda."
Mutfaktan çıkıp odama girdim. Gördüğüm şey beni cidden şaşırtmıştı. Aslı uyuyordu. Deniz ise endişe dolu gözlerle ona bakıyordu. Aslının yanına gidip oturdum. Deniz benim geldiğimi görünce dışarı çıktı. Aslı geldiğimi duymuş olmalıydı ki uyanmıştı. Beni görür görmez gözleri doldu. Ağlayacağını anlamıştım. "Sss!" Diye susturmaya çalıştım. Ama "özür dilerim" diyerek ağlamaya başladı. Yanına yattım. Kolumu kafasından arkasından geçirip kulağına "hiç biri senin suçun değildi. Ağlama lütfen" diye fısıldadım. Bir anda ayağa fırlayıp bana sarıldı. "Lütfen Alp bırakma beni. Sensiz yapamıyorum ben." Beni bırakmasını bekledim. Gözlerim sadece onu görüyordu. "Söz veriyorum. Bir daha bırakmayacağım. Söz veriyorum" deyip alnından öptüm."
Yaklaşık olayların üzerinden bir ay geçmişti. Her anım Aslının yanında geçiyordu. Denizi o günden belli görmemiştim. Artık çekip gitmişti. Yani ben öyle düşünüyordum. Aslı nerde ben ordaydım. Ayrı olduğumuz tek zamanlar gecelerdi. Bir gün mesaj attı. "Geceleri artık yalnız uyumak istemiyorum." Aslında hemen anlamıştım, ne demek istediğini. Ama çaktırmadan yemlemeye devam ettim. Mesajına cevap vermemiştim. Ertesi gün bir kafeye gittik. "Hatun sana bir şey sorcam" dedim, gizemli bir şekilde. "Söyle kocacığım" deyip güldü.
"Dün ki mesajında ne demek istedin?"
"Tek kaşını kaldırdı. Anlamadın mı şimdi benim akıl küpü kocacığım" dedi.
Elini tuttum. "Biliyorsun söylediğin şeye ben her daim hazırım. Önemli olan senin hazır olman."
Bilmiyorum Alp sen beni kabul eder misin asıl? Ben bundan çekiniyorum sadece" dedi. Yüzündeki endişeyi sezmiştim. Karşısından kalkıp yanına geçtim.
"Unutma ben seni seviyorum. Bunu hiçbir şey, hiç kimse değiştiremez. Hem bu konu kapanmıştı" deyip baş parmağımı çenesine koyup dudağından öptüm. Utanmış gibi bir hali vardı. Yanından kalkıp yeniden eski yerime geçtim. Bana baktı. Hemen sonra ona baktığımı görünce gözlerini devirdi. "Hahaha" diye haykırmaya başladım. Yüzünü yapmasından en çok hoşlandığım şekile -gözlerini kısıp kaşlarını çatıp dudaklarını öne getirdiği- getirip "ya salak sus. Millet bize bakıyor."
Hâlen gülerken elimi azıma zütürdüm. "tamam tamam. Sustum." Gelen içeceklerimi içtik ve kalktık. Aslıyı evine bıraktıktan sonra eve geldim. Haftasonu olduğu için biraz bilgisayar oyunu oynamaya karar verdim. Tam oyunu açmıştım ki telefon titredi. Bilmediğim bir numaraydı. Telefonu açıp kulağıma zütürdüm. "Konuş?" Diye emir verdim karşımdaki yabancıya. Bir kız sesiydi. "Bizim sınıftan Kübra adlı bir kızdı. Doğum gününe olduğunu benim gelip gelemeyeceğimi sordu. Dışardan arkadaş getirip getiremeyeceğimi sordum. Uygun olduğunu söyleyince Orada olacağımı söyledim ve adresi alıp telefonu kapattım. Biraz oyun oynadıktan sonra Aslıyı aradım. Parti bir sonraki gündü. Gelip gelemeyeceğini sordum. Seni yalnız bırakır mıyım? Tabiki geliyorum." dedi.
• **
Ertesi gün partiye gittik. Babamdan arabayı almıştım. Aslı yine Deniz gibi yarım saat bekletmiyordu. Partiye girince doğum günü kızının beni beklediği izlenimine kapıldım. Çünkü sürekli benimle ilgileniyordu. Kız güzel olmasına rağmen umursamıyordum. Kız bunu anlamış olmalıydı ki daha da üstüme geliyordu. Hareketleri konuşması. Yanımdakinin sevgilim olduğunu anlatmalıydım. Kız bakışlarıyla bile bana tecavüz ediyordu. Korkmaya başlamıştım. Aslıyı zaten sakin tutmak imkansızdı. Kudurmuştu. Bıraksam kızı oracıkta öldürürdü. Kübranın bana baktığına emin olduğum bir anda Aslının dudağına yapıştım. Bunu yapmam en mantıklı şeydi. Sevgilim olduğunu söyleyemiyordum ama göstermiştim. O kadar korkunç bakıyordu ki beni öldüreceğini zannettim. Aslının kulağına eğildim. "Kudurdu seninki" diye kıkırdadım.
"Bence burdan kaçalım yoksa bizi yiyecek bu. Hem benim sana bir süprizim var" dedi. Kulağına eğilip yeniden "bayılırım süprizlere diye" sırıttım. Partiden kaçıp Aslıların evine geldik. Babası yine evde yoktu. Annesi evde oturmuş dizi izliyordu. Pardon izlemiyordu. Resmen hipnotize olmuştu. Kızı eve oğlan atıyor. Ama saygıdeğer kaynanam uyuyordu. Aslının odası klagib kız odasından farklı olarak açık renkler yerine daha çok kapalı renkleri tercih etmişti. Yatağa oturdum. Oda yanıma oturdu. Günü gelmişti. Kendini yatağa bıraktı. Kolarını açıp beklemeye başladı. Ben ise tanıştığımızdan belli bunun hayaliyle yaşıyordum. Hızlı bir şekilde üstüne çıktım. Öpmeye başladım. Elimi t-shirt ün altına sokup göğüslerini ellemeye başladım. Elleri kalçamdaydı. Beni kendine çekiyordu. Ellerini tutup havaya kaldırdım ve tshirt'ü bir hamlede çıkardım. Seri bir şekilde tamamen çıplık kalmıştık ikimiz...
Nefes nefese kalmıştık. Kendimi yatağın diğer tarafına bıraktığımda yataktaki kan dikkatimi dikkatimi çekmişti. Hâlen bakireydi. Soracak bazı sorularım vardı. Ama ne yeri ne de zamanıydı. Aslının odasın da banyo vardı. Beraber banyoya girip temizlendik ve ordada seviştik. Daha sonra çıkıp giyindim. Fazla konuşmamıştık. Hatta hiç konuşmamıştık. Eve gelip düşünmeye başladım. Yine mi kandırılmıştım. Yine bir oyun olduğunu düşünmeye başladım. Korkmaya başladım. Aslı ona Turgayın tecevüz ettiğini söylüyordu. Ama onu ben bozmuştum. Bilmiyordum. Aklım çok karışmıştı. Aslıya mesaj attım.
"Yarın sizin okulun ordaki kafede, konuşmamız gerek." -
40.
+1122.BölümTümünü Göster
Didem kollarımda uyuya kalmıştı.
Başımı tavana dikmiş düşünüyordum.
Bir kızın bedeni üzerine kumar oynamıştım. Kendi özgürlüğüm için belkide onun hayatını mahvetmiştim. Kendimden nefret etmem gerekiyordu, ama egoist bir muallak olmuştum. Bunca kızın bana ilgisinden dolayı.
Neden bir ay önce yüzüme bakmayan kızlar benim peşime düşmüştü? Bunu bilecek tek kişi pgiboloğumdu. Her şeye bir cevabı vardı. Bunuda vardı. Bir ayda ne değişmişti? Düşünmeye başladım. Giyim kuşamım mı? Saçım başım mı? Bilmiyorum, belki özgüven patlaması.
Tek bildiğim şuan beni dinlendirecek bir Lana Del Rey şarkısı. Gözüm masanın üstünde duran telefona ilişti. Didemi uyandırmadan yavaşça yataktan çıktım.
Telefonu aldım. YouTube'den Lana Del Rey, Born To Die'ı açtım. Sesi duyacağım şekilde minumum seviyeye getirdim. Tuğçe başından beri kapının önünde bizi bekliyordu. Masanın dibine çöktüm. Müzik bitinceye kadar gözlerim kapalı kaldı. Müzik bitince kalktım, yerde duran kıyafetlerime baktım. Başımı kaldırdım. Didem'e baktım. Kafam çok karışıktı. Gitmekle kalmak arasında kalmıştım. Didemin bacak ucuna oturdum. Elbiselerimi giyindim. Odanın kapısından çıktım. Kapıyı arkamdan çektiğimde içim acımıştı. Bana güvenen birini daha yüz üstü bırakmıştım.
Karşımda Tuğçe vardı. Ellerindeki anahtarları bana gösterirken "anlaşma anlaşmadr" deyip, bana uzattı. Anahtarları elinden kaparcasına aldım. Bu kaşar yüzünden yine kafam karışmıştı. Hızlıca yanından geçtim. Çelik kapıyı açtım, çıktım. Bahçeye çıktım.
Sonuçta ilkler unutulmaz diye bir laf vardır. Didemi bir anda silemezdim. Bana neler yaptığını unutmuştum. Bütün suçu Tuğçeye yüklemiştim. Benim gözümde Didem bir melekti. Tertemiz bir sayfaydı. Şuan neden bilmiyorum ama sigara içmeliyim diye düşündüm. O zamana kadar azıma ne alkol ne sigara vurmuştum. Hava hala karanlıktı. Ayın ışığı sokak lambasının değmediği yerleri aydınlatıyordu. Bahçe kapısını açtıktan sonra, Anahtarları kilidin üzerinde bıraktım. Sokakta birkaç arabadan başka hiçbir şey yoktu. Bomboştu.
izmir. Ah izmir. Keşke internetten gördüğüm kadar temiz olsaydın. Elimi cebime attım. Telefonumu cebimden çıkarıp güç tuşuna bastım. Açılmadı. Şarjı bitmişti. Nerdeyim onu bile bilmiyordum. Sadece yürüyordum. Çok yorgundum, ama durmuyordum. -
-
1.
0Rez devam et
-
1.
-
41.
+10Arkadaşlar şimdiden sinyal vereyim, 15 part kaldı. Yeni hikayeler hazır. Bu bitince paylaşırım.Tümünü Göster
Bölüm 32 ( Yen'i Hoca )
Yüzüme sinsi bir gülüş yerleştirdim. ikiside vereceğim kararı heyecanla bekliyorlardı. Denize döndüm. "Deniz" dedim. Deniz şimdi etrafa zafer çığlıkları atıyordu. Aslıya bir takım aşağılayıcı hareketler yaptıptan sonra sonra ellerini boynuma doladı. Yanağıma bir öpücük kondurdu. Utanmıştım. Bu kız karşısında hiçbir şey yapamazdım. Aslı gerçekten çok üzülmüştü. Ama daha sonra sevinecekti. Seçtiğim kişiye yapacaklarımı bilse sevinmişti bile. Aklımda kırk tilki dolanıyordu. Denizi belki seviyordum ama yaptıklarını unutamazdım. Unutmama imkân yoktu. intikamım gerçekten acı olacaktı.
Deniz gözlerimin içine bakıyordu. "Söz veriyorum Alp seni hâyal kırıklığına uğratmayacağım." Bir anda sevgili havasına girmiştim. Artık böyle konuşmalıydık, diye düşünüyordum.
"Gözlerinin içine dalıp giderken umarım sevgilim umarım" dedim.
Ona sevgilim dediğimde sırıtmaya başladı. Hala elleri boynumdaydı. Sımsıkı sarılmıştı. Bırakmaya niyeti yoktu. Gözleri gözlerimdeydi. Cesurdu. Bir an bile kaçırmadı. Aslı çoktan gitmişti. Belkide Denizle oynamadan önce biraz sevgilicilik oynamalıydım. Artık bir şey kaybedemezdim.
• **
1 HAFTA SONRA
Elim Denizin belinde okulun bahçesine girmiştik. Bütün okul bizi kıskanıyordu. Abartısız herkes bizi konuşuyordu. Deniz arada kulağıma eğiliyor bir şeyler fısıldıyor beraber gülüşüyorduk. Daha çok, şuna bak, nasıl bakıyor gibisinden fısıldamalar. Okula her zaman erken gelirdik. Bizim sınıfa geçerdik. En arka sıraya geçip orda Denizi göğsüme yatırırdım. Saçını okşar beraber hâyaller kurardık. Bir hafta içinde birbiririmizden hiç kopamayan iki insan olmuştuk. Benim diğer yarım olmuştu. Onu seviyordum. Oda beni seviyordu. Artık buna emindim. Edebiyat hocası değişmişti. Okulda herkes yeni gelen hoca hakkında konuşuyordu. Çok güzel, çok taş gibisinden laflar çıkarmışlardı. Ben yine en arkada otururken kapı açıldı. içeri Kısa boylu Esmer uzun siyah saçlı bir kadın girdi. Giydiği etek, elinde tuttuğu on birinci sınıf Edebiyat kitabı, saçlarının hâli, makyajı, gerçekten mükemmel bir kadındı. Öğretmen masasına oturdu. Bir süre tanışma faslına zaman harcadı. Adının Zeynep olduğunu yirmi üç yaşında olduğunu öğrenmiştim. Sınıfataki gereksizler hepsini benim yerime sormuştu. Ayağa kalktı. Yürüdü, yürüdü yanıma geldi. Bana dönüp "ya sen" dedi ipeksi sesiyle. Yanımda kimse oturmuyordu. Zaten sıram duvar dibimdeydi. Sırtımı duvara yaslamış oturuyordum.
Kaşlarımı çattım. "Ben ne Hocam? Diye ukelâca bir soru sordum. "Bütün arkadaşların bir şeyler sordu. Senin bir sorun yok mu?" Dedi. Çok rahat davranıyordu. Arkadaş gibi davranıyordu. Yeni mezun olanların düştüğü hata. Öğrenciyi arkadaş olarak görmek. Ayağa kalkarken üstümü düzelttim. "Onlar benim arkadaşım değil hocam, hepsi gereksizler ordusu ve zaten merak ettiğim her şeyi sordular " dedim. Bütün sınıf ters ters bana bakmaya başladı. Sınıftaki en baskın erkek bendim. Hepsi bir olsa ben dayak yerdim orası ayrı. Ama böyle bir şeye cesaret edemezlerdi. Benimle birlikte on erkek, on beş kız vardı. Hoca şaşırmıştı. "Seninle konuşmak istiyorum, çıkışta beni bul tamam mı?" Dedi, gülümseyip yanımdan ayrıldı. Kızmamıştı belki, ama iyi fırça yiyiceğim kesindi. O gün okul bitince Deniz yanıma geldi. "Hadi aşkım gitmiyor muyuz?" Dedi.
"Yeni gelen Edebiyatçı yanına çağırdı. Karizmamdan çok etkilenmiş sanırım. Benimle sevişmek istiyormuş" dedim.
Deniz kıskanlıçtan çatlayacaktı. "Alp seni öldürürüm. Biliyorsun böyle şeylerin şakası bile hoş değil." Katıla katıla gülmeye başladım.
"Oy civcivim beni mi kıskanırmış yerim seni" gibisinden ergence laflar ettim.
"Uff! Çabuk hadi kapıda bekliyorum. Beş dakikadan uzun sürmesin" dedi. Tamam hayatım deyip birbirmizden ayrıldık. Öğretmenler odasının önüne geldim. Kapıyı tıklattım. içeri girdim. Hoca beni görünce "heh bende seni bekliyorum Alp" dedi ve ayağa kalkıp yanıma geldi. Rehberlik odası boş istersen oraya geçelim" deyip yol gösterdi. Odaya girdik. Hoca bir güzel masaya yerleşti. Eliyle bana otur işareti yaptı. Hep güler yüzlüydü. Etrafına gülücükler saçıyordu. Konuşmaya girdi.
"Okulda meşhursun anlat bakalım neler oluyor?"
"Ne anlatmamı istiyorsunuz hocam" dedim. Sırıtırak "mümkünse herşeyi canım" dedi.
Ben hâlâ anlamamıştım. Ne anlatmamı istiyordu. Düşünceli bir ifadeyle hocam ne anlatmamı istiyorsunuz hangi konuyu anlatmalıyım. Lütfen açık konuşun benimle" dedim. -
42.
+1044.Bölüm (Aslının Planı)
Ertesi gün kafamda tonla soru işaretiyle uyandım. Giyindim ve Aslıyla buluşmak için sözleştiğimiz kafeye gidip beklemeye başladım. Gelmesi çok uzun sürmemişti. Bir masaya oturup konuşmaya başladık.
Aslıya ciddi bir şekilde konuşup söze girdim.
"Bana Turgayın sana zorla sahip olduğunu söyledin. Ama yalandı. Amacın neydi?"
Aslının bir anda yüzü düşmüştü. Gözlerini kaçırıyordu. Sesimi yükselttim.
"Ya anlatırsın ya da giderim."
Aslı masum bir ses tonuyla "tamam anlatacağım. Ama önce sakin ol" dedi, elimi tutmaya çalışırken. Ellerim masanın üzerinde duruyordu. Tutmasına izim verdim. "Nereden başlayacağımı bilmiyorum. Turgay bana dokunmadı. Onunla sevgili oldum. Denizden intikam almak için. Sen mesaj atınca Turgayı senin beni rahatsız ettiğini söyleyerek Denize gitmesini, onun seni bulucağını söyledim. Deniz de Turgayı sana getirdi. Sen hastanedeyken yanına geldim. Denize, Turgayla sevgili olduğumu onunla yattığımı seni sevmediğimi söyledim. Bunu duyunca çok memnun olmuştu. Eğer senin yanına yaklaşırsam olanları sana anlatacaktı. Biliyordum. Planım çok güzel işlemişti. Sonunda Denizden intikam alacaktım. Zaten sonra sizin eve gittim. Annenle konuştum. Annene seninle barıştığımızı söyledim. inandırmak çok zor olmadı. Daha sonrasını biliyorsun zaten."
Ellerimi hâlen tutuyordu. Peki aklıma takılan bazı sorular var. Sen Denizin arkadaşının partisinde miydin? Evet oradaydım. Neredeyse beni buluyordun. Denizle çok güzel öpüştün aferin" dedi, elini çekerken.
"Neden Aslı neden? Neden sürekli benim üzerimde planlar uyguluyorsunuz? Şamar oğlanına döndüm sayenizde" diye yakındım, bulunduğum durumdan.
Aslı kaşlarını büzdü. "Özür dilerim Alp ama seni kolay kazanmak istemiyordum. Kolayı herkes sever Ben sprite seviyorum" gibi yersiz bir espri yaptı. ikimizde kahkahalarla gülmeye başladık. "Çok komiksin kezban Aslı" dedim, hâlâ gülerken.
Sonra birden ciddileştim. "Denizle aranda her ne varsa bitti mi?"
Kararlı bir tavırla: "Evet bitti. Artık ben seninim, sen benimsin."
• **
Son 1 bölüm kaldı şimdiden ilgi için teşekkürler. -
43.
+10Bölüm 33Tümünü Göster
Hoca "seni ne bu hâle getirdi, bilmek istiyorum.
Ciddileşmiştim. "Hocam siz nerden biliyorsunuz ki benim geçmişimi ve daha ilginci benim hikayemle neden ilgileniyorsu- nuz?" Dedim.
Gözlerini kıstı. "Lütfen rahat ol sadece böyle konular ilgimi çekiyor. Anlatırsan seve seve dinlemek isterim. Nereden öğrendiğime gelirsek dokuzuncu sınıflar yemiyor içmiyor senin hakkında konuşuyor. iki kızın konuşmasına kulak misafiri oldum. işin aslını senden öğrenmek istedim. Söz veriyorum aramızda kalacak" dedi.
Biraz düşündükten sonra başımdan geçenleri anlatmaya karar verdim. Tinercilerin üzerime işediğini anlattığımda kahkahalarla gülmeye başladı. Konuşmamı bitirdiğimde bana artık eskisi gibi bakmıyordu, bunu hemen anlamıştım. Gözleri daha farklı bakıyordu. Bana karşı bir matlığı vardı önce. Şimdi o matlık silinmiş yerini sıcak bakışlar almıştı. Tıpkı Denizin bana baktığı gibi. Ürkek ve Çekingen.
"Ne oluyor lan hoca bana mı yürüyor?" Diye düşünmeden edemedim. "Vay be Alp" dedi hoca "Yazsan roman olur."
Güldüm. Yok be hocam dedim.
"Bana Zeynep diyebilirsin canım. Sonuçta sırdaşız öyle değil mi?" dedi.
"Ama Hocam tam anlamıyla sırdaş olmamız için sizin de bana anlatmanız gerek." Bu cümleyi söylerken ne düşünüyordum ki? Koskoca kadın bana seviştiği erkekleri mi anlatacaktı. Yine çuvallamıştım.
Zeynep biraz şaşırmıştı. Bir an duraksadı, düşündü "Anlaştık bende sana anlatacağım o zaman.
"Üniversite'ye başlayana kadar hiç sevgilim olmamıştı. Ama üniversite farklıydı... "
Zeynep'e karşı aynı bakış bende de belirmişti. Sanırım ondan hoşlanmaya başlamıştım. Anlattığı şeyler beni çok etkilemişti.
Bir kadının ağzından anı dinlemek gibisi yoktu. Çok farklıydı. Anlatışı mimikleri. Anısının içine kabul etmişti beni. Harika betimlemeler yapmıştı. Zeynep'in gözlerinin içine bakıyordum. O da bana bakıyordu.
Hiç kaçırmıyordu. ilk defa bir kadınla bu kadar uzun bakışmıştık. Yaklaşık otuz saniye kadar sürmüştü. Onun ayağa kalkmasıyla bakışmamız bitti. "Ee sırdaş" dedi gülerek. "Eve gitmiyor musun?" Saatime baktım 17:47
"Oo! Saatte bâyağı geç olmuş. Gidelim" Hocam dedim. Hocayı durağa kadar uğurlayıp evime döndüm. Deniz tam yirmi altı kez aramıştı. Şu an onun tripleriyle uğraşamazdım.
Ben sanırım Zeynep hoca'ya aşık olmuştum.
Ama şansımın olmadığını biliyordum. Tamam özgüvenim var. Ama kadın 23 yaşında ben 17. ihtimal vermiyordum. O gün yastığa başımı koyunca onu düşündüm, anlattıklarını düşündüm. Benim bu kadını yapmam lâzımdı. -
44.
+9 -126.BölümTümünü Göster
Ankaraya döneli bir hafta olmuştu.
izmirde her şey ters gitmişti. istanbuldan kuzenim Kutay bize kalmaya gelmişti. Kutay esmer tenli kumral uzun saçlı yeşil gözlü bir bebeydi. Yakışıklıydı hani. Benim kadar olmasada. Benden bir yaş küçüktü.
Bize geldiğinden beri sürekli gezelim de gezelim diyip duruyordu.
"Ya abi ankaranın neresini gezeceksin? Kır kıçını otur işte" diyordum.
Bir sabah babam "oğlum kuzenini gezdirsene gidin bir sinemaya gezin kaç gündür evde tıkıldınız kaldınız."
Emir büyük yerden gelmişti. Bügün o sinemaya gidelecekti. Bakmayın siz onun öyle yumuşak konuştuğuna misafir olduğu için öyle konuşuyordu.
"Tamam baba" dedim istemeye istemeye.
"Var mı paranız" dedi. Tabiki yoktu.
"Yok baba" dedim boynumu bükerek. Cüzdandan ikiyüz lira çıkarıp masaya koydu. Parayı aldım, cebime attım. Kahvaltımızı yaptık. Duşumuzu aldık. Saça fön falan derken saat 1 olmuştu. Dolmuşa bindik. Bir yarım saat sonra avm'deydik. içerisi haftasonu olduğu için normalden fazla kalabalıktı. Çok acıkmıştım.
"Yürü la gidelim" de Bir şeyler yiyelim dedim. Burger King'den hamburger patates aldık. Bir masaya oturduk. Ben tam patatesimden bir tane alırken biri artık kasıtlı mı yaptı yanlışlıkla mı bilmem tepsiyi üzerime boşalttı. Kola kucağıma akmıştı. Patetesler her tarafımı yağ etmişti. Kısacası yine rezil olmuştum. Tam kalkıp dallamaya vuracakken kız olduğunu farkettim. Yumruğumu indirdim. Kız bana göre çok güzeldi.
Makyajı biraz fazla abartmıştı, belki ondan bu kadar güzel görünüyordu. Saçları karameldi. Uzun denemicek saçları vardı. Saçlarını yanlara doğru salmıştı. Kısa boyluydu. En fazla 50-55 kiloydu. Kısa ollmanın verdiği bir avantaj'dı zayıf olması. Alnında ufak bir dikiş izi ve sağ yanağındaki gamzesindenden başka yüzünde her hangi bir pürüz yoktu. Zaten yarayı fondotenle kapattığı için az buçuk belli oluyordu.
Kız masum bir sesle söze girdi.
"Çok çok çok özür dilerim. istemeden oldu."
Üzerimi elimle çırparken ciddi bir tavırla "önemli değil" dedim.
"Hayır! Önemli kıyafetlerinizi mahvettim" dedi.
Elimi gerek yok manasında açarken "Gerçekten önemli değil" dedim. Etrafımızdaki herkes bize bakıyordu.
Kız itiraz ediyordu. "Size bir pantolon birde t-shirt borcum var. Ben borçlu kalmayı sevmem" dedi. Lütfen şurdan üzerinize bir şeyler almama izin verin" diyerek YKM'yi gösterdi. Başka çarem yoktu. Kabul ettim, çünkü kız çok ısrarcıydı.
Kutay kıkır kıkır gülüyordu. Ona döndüm azımın içerisinde "seni ... " dedim. Sonra sesli olarak "Kutay sen burda kal ben on dakikadan geliyorum" dedim. Kutay onaylarak başını salladı. Bunu yaparken hala gülüyordu.
Kız önde ben arkada YKM'ye girdik.
Bu halimle tıpkı altıma işemiş gibi duruyordum. Utancımdan yerin dibine girmiştim. Kız bana kıyafet seçerken ben bir köşeye oturup beklemeye başladım. Kız beden ölçülerimi sormamıştı bile. Beş dakika bekledim. Elinde kıyafetlerle çıkageldi.
Soyunma kabinine girdim. Elbiseleri denedim. ikiside tam olmuştu. Ama bunların bana olacağını nerden biliyordu ki. Kıyafetlerin etiket fiyatlarına baktım. 60 TL t-shirt 120 TL pantalon.
Bu kız ya salaktı. Ya da zengin. Ben ikisi birden olduğuna kanaat getirdim.
Soyunma kabininin kapısını açtım çıkıyordum ki ayağıma bir şey takıldı. Yere kapaklandım. Kız ilerde oturmuş benim çıkmamı bekliyordu. Yere düştüğümü görünce koşar adım yanıma geldi.
"Bunlar ne biçim soyunma kabini" diye söylendim. Soyunma odasının tabanı zeminden aşağıdaydı. Tabiki takılıp düşmem çok normaldi. Şansızlıklar hep beni buluyordu. Kız üstümü başımı çırparken
"iyi misin Alp?" Dedi.
"Bir saniye bir saniye sen benim adımı nerden biliyorsun?" -
-
1.
+1Panpa prim için yazıyosan okumayacağım yaz okuyan okur şukulahan şukular niye nazlanıyonuz amk
-
1.
-
45.
+1041.Bölüm(Gizemli)Tümünü Göster
Ona doğru yürümeye başladım. Salon gerçekten çok kalabalıktı. ikişerli üçerli arkadaş grupları sohbet ediyor, gülüşüyor, bir şeyler içiyorlardı. Yürümekte zorluk çekiyordum. Gözüm bir yandan o kızın üzerindeydi. Onu kaybetmek istemiyordum.
Kızın yanına gelip tam ona dokunacakken birisi kolumdan çekti. Boşluğuma geldiği için afallamıştım. Deniz beni kendine çekmiş, deli gibi öpmeye başlamıştı. Kendimi ondan kurtaramıyordum. Artık Denizin beni Aslıyla karşı karşıya getirmemeye çalıştığını düşünüyordum. Haklı mıydım? Denizin eli belimdeydi. Kendimi ittirip ondan kurtuldum. Arkamı döndüm. Ama o yoktu, gitmişti. Denize o kadar sinirlenmiştim ki ona vurmamak için ellerimi sıkıyordum. Denize dönüp bunu neden yaptın? Şeklinde dil dik bakmaya başladım. Bu bakışımı hemen anlamıştı. Gözlerini büyütüp
"Ne var yani öpmek için izin mi isteseydim?" Bir nevi haklıydı. Belki de yine ben kuruyordum. Hem Aslının burada olduğunu bilse beni partiye getirir miydi? Bir süre somurtup durdum. Aslında beni öpmesi çok iyi bir şeydi. Ama yanlış zaman ve yanlış yerde yapıyordu. Parti 22.30 gibi bitti. Denizin babası Allahtan bu konularda anlayışlıydı. Gece yarısına kadar zamanımız vardı. Parti de biraz içmiştik. Bir kaç teneke bira. Ben ilk defa içiyordum. Gerçekten beni çarpmıştı. Deniz içtiğinde ise bana mısın demedi. Bira içmeye alışık olduğu belliydi. Arabaya bindik. Arka koltuğu geçtik. Kafam gerçekten çok iyiydi. Fazla bir şey hatırlamıyorum. Arabayı ben kullanmıştım. O kafayla o arabadan nasıl sağ çıktığımıza bilmiyorum.
• **
O geceden sonra bir daha içmemeye yemin ettim. Kafam çok fena ağrıyordu. Sanki kafamın içinde horon tepiyorlardı. Okula ancak ikinci dersin sonunda yetişebilmiştim. Haliyle hoca derse almamıştı. Ben de kantine oturup dersin bitmesini beklemeye başladım. Kantinden bir çay bir simit almıştım. Ama başım o kadar kötüydü ki yiyeceğimi sanmıyordum. Zil çaldı. Kalkıp sınıfa gidecektim. Sonra birden karşımda iki kız beliriverdi. Dokuzuncu sınıfa gittiklerini minyon tiplerinden anlamıştım. ikisi bir ağızdan konuşmaya başladılar. "Pardon oturabilir miyiz?" Her ne kadar soru sormuş olsalarda ben cevap vermeden oturdular. "Nasıl söyleyeceğimizi bilmiyoruz ama bir arkadaşımız senden çok fena hoşlanıyor. Sen okula geldiğinden belli sürekli seni görmek için çaba harcıyor. Lütfen sadece bir kez konuş onunla." Çok şaşırdığımı kızlarda anlamış olmalıydı ki cümleyi bitirdikten sonra yüzüme daha da ciddi bakmaya başladılar. Oturuşumu düzenleyip ufak bir tebessüm ettim. "Kızlar benim sevgilim var ama" dedim. Kızlar hep bir ağızdan dudak büktüler. Yüzleri düşmüştü. "Biliyoruz. Ama seni saplantı haline getirmiş. Ona sevgilin olduğunu defalarca söyledik. Ama bize inanmıyor. Lütfen onunla konuş. Sevgilinin olduğunu söyle. Belki o zaman bu saplantısından kurtulur."
Kızların söylediklerinden sonra çok şaşırmıştım. "Tamam, kızlar" dedim kararlı kararlı. Arkadaşınızın numarasını verin bana. Ben ona ulaşıp konuşacağım. Kızlardan biri telefonu çıkarıp numarayı söyledi. Telefonuma kaydettikten sonra kızın adının Ecem olduğunu öğrendim.
Bir kaç haftada ne kadar olay olmuştu böyle. Ben tek kızla mücadele edemezken şimdi iki kız birden beni seviyordu. Birileri için değerli olduğunu, birilerinin seni sevdiğini bilmek güzeldi. Ama aynı zamanda bunaltıcıydı. Okul bittikten sonra çantamı alıp sınıftan çıktım. Koridorda yürürken telefonum titredi. Mesaj atan annemdi.
Mesajda: Yavrum hemen eve gelmen lazım, acele et! Yazıyordu. Annem ilk defa böyle mesaj atmıştı. Önemli bir şey vardı.
Otobüse yetişip bindim. Yarım saat sonra evdeydim. Soluk soluğa kalmıştım. Zile seri aralıklarla bir kaç defa bastım. içerden hiçte yabancı olmadığını bildiğim bir ses "patlama be geliyoruz" demişti. Kapı açıldığında o kadar şaşırmıştım ki! Aslı yemek önlüğü gitmişti. Başında da annem içim geçen yaz restaurant'ın birinden yürüttüğüm aşçı şapkası vardı. Saçlarını toplamış, şapkanın içine saklamıştı. Aslı bir eliyle kapıyı tutmuş, tek kaşını kaldırmıştı. "içeri gelmeyecek misin?"
Üzerimdeki şaşkınlığı atabilmiştim. Tek kolumda taşıdığım çantayı yere bırakıp koştum ona sarıldım. Böyle bir şey yapmamı beklemiyordu. Kim beklerdi ki? Onca zaman bir kez bile mesajıma cevap vermemişti. Sürekli benden kaçmıştı. Ona karşı kızgındım. Ama onu kapıda o hâlde görünce tüm sinirim silinmişti. Bir kaç saniye tereddüt ettikten sonra oda kollarını sırtıma doladı. Kokusunu özlemiştim. Ne güzel kokuyordu. Hiç bırakmak istemiyordum. Vücudumu itip sağ elimi yanağından aşağı kaydırdım. iki parmağımla yanağına dokundum. Tenini özlemiştim. Her şeyini özlemiştim. Bu şekilde, sonsuza kadar kalmak isterdim. Ama annemin "ben buradayım hey ne oluyor?" Diye öksürmesi bize kendimize getirmişti. Aslıya sorulacak çok sorum vardı. Ama şimdilik bekleyebilirdi. Aslı kızarmıştı. Onun o halini görünce elimi ağzıma zütürüp güldüm. Aslı elimi tuttu. "Gel bakalım Alp. Sana çok güzel yemekler yaptım." Beni çekiştirirken kapıyı zorlukla kapattım. Çantamda dışarıda kalmıştı. Sonra alırım diye düşündüm. "Bakalım küçük cadım bana ne hazırlamış" dedim, en etkileyici sesimle. Mutfağa doğru ilerlerken bana takılmayı ihmal etmemişti. "Süpürge var. Efendim yer misin?" Dudak bükerek cevap verdim. "Ha ha ha. Çok komik." Etrafa bakarken annemin tebessüm ettiğini gördüm. Annemin mutlu olduğunu beni daha da mutlu etmişti. Kadının bir kaç haftadır güldüğüne yeni şahit oluyordum.
Aslıyla mutfağa girdiğimde bir kez daha şaşırmıştım. Pastalar, börekler, envali çeşit tatlı hepsi önümdeydi. Aslının elini bırakıp atıştırmalıklara yöneldim. Bir tane alıp ağzıma atarken "bunları sen mi yaptın şimdi?" Diye takıldım.
"Tabii ki salak" diye karşılık verdi. Annenden yardım aldığım tek konu hangi atıştırmalıkları sevdiğindi. Annem başını kapıya dayamış sırıtarak bizi izliyordu. Anneme dönüp onun onayını almak istedim. Hafifçe başını salladı. "Elimi bile sürmedim. Yemin ederim" deyip gülmeye başladı. Aslıya bakıp "aferin hamarat gelinime, ne güzel yaptı bak" deyince bizi bir kahkaha aldı. Aslı "ya Necla teyze" deyip gülmeye devam etti. Annem de bize katılıp gülmeye başladı. "Teyze değil kızım. Anne diyeceksin." Annem ciddimiydi, bilmiyorum ama gerçekten çok komik bir durumdaydık. Gözlerimden yaş gelene kadar güldüm. Ortalıkta bu kadar gülünecek ne var? Demeyin. Ben ilk defa bu kadar mutlu olmuştum. Annem bile Aslıyı kızı olarak görüyordu. Aslı kendini sevdirmeyi becermişti. Zaten o kadar tatlıydı ki, Aslıyı sevmemek imkânsızdı. Aslı ellerini beline koymuş beni izliyordu. Ona bakıp gülümsedim, elimdeki kurabiyeyi ağzıma atarken. "Ya ama Necla teyze şuna bir şey söyle. Kurabiyelerin hepsini yiyor. Pislik" deyip gülmeye başladı. Annemin onu duyduğuma pek emin değildim. Gitmişti. Elime bir kaç parça kurabiye alıp koşar adım Aslının yanına geldim. Elimi boynuna atıp zorla kurabiyelerden bir tane yedirmeye çalıştım. Ama nafile. Ben kurabiyeyi ağzına zütürdükçe başını sağa solo çeviriyordu. Biraz uğraştıktan sonra pes ettim. "iyi be yemezsen yeme" diye atardandım. Ellerini göğsünde birleştirip bana bakıyordu. Derken birden kapı çaldı. Kalkıp kapıya doğru yürüdüm. Arkamdan da Aslı geliyordu. Kimin geldiğini merak ediyordu, sanırım. Kapı deliğine bakmadan kapıyı açtım.