1. 65.
    0
    "insanın kendi gibi olmak istemediği zamanlar da varmış. ben, her zaman kendileri gibi olmaları için baskı yapıyormuşum onlara. tek yönlü, can sıkıcı bir yaşantıya itiyormuşum onları. size yaranmanın bir yolunu bulamadım zaten. bunu da açıkça söyleseydiniz, seve seve katlanırdım her yönünüze. seninle olmuyor, diye kestirip attınız. zamanın yetersizliğinden söz ettiniz. oysa ben çoğu zaman yapacak bir iş bulamadım. bu kadar zamanı siz ne yapıyordunuz? biraz da siz öğretebilirdiniz bana. önce alırdınız beni, istediğiniz biçime sokardınız, sonra da şöyle yap, böyle yap, derdiniz. hangi kitaplar okunacaksa, daha önceden söylerdiniz. tabiatı sevmiyorsun, eşyaya bakmasını bilmiyorsun. tamam. bütün otların adları ezberlenirdi, ay doğarken iç çekilirdi, duvarın üstündeki kedi okşanırdı (bu sırada yüze en canım bir ifade verilirdi); benim değişme gücüme kimse inanmadı. sonunda ben de inanmadım. işte böyle can sıkıcı biri oldum sonunda gerçekten. ne yazık: siz beni gerçek bir adam, ne bileyim sizler gibi kişilik sahibi biri sandınız. alışkanlıkları olan, çatalı şu şekilde tutup, filan yemeği falan yemekten önce yemesini seven, yatakta belirli bir yatış biçimi alan, itiraz eden, bazı anlarda kimseyi görmeye tahammülü olmayan ve daha bir sürü özellik.. ben de kaçtım, ihanet ettim. bütün bu olamamak, yapamamak ve daha bilmem neler, başka türlü bir kişilik, başka türlü bir kalıplaşma.. ne haliniz varsa görün.."
    ···
  2. 64.
    0
    "allahım, onu neden yalnız bıraktın? neden, yalnızlığının verdiği çaresizlikle can sıkıcı ilişkiler kurmasına izin verdin? neden, geçirdiği her dakikanın hesabını sordun, içini ezdin? neden, korkuyu göğsünden çekip almadın? neden, suçluluk duygusunu üzerinden atmasına yardım etmedin? neden, apartmanın bodrumunda saklambaç oynarlarken ayla'yla yalnız kaldığı zaman kıza dokunacak cesareti vermedin ona? oysa, bu çeşit küçük cesaretleri en değersiz kullarından bile esirgememişsindir. isa' yı neden bu kadar geç tanıttın ona? neden günahlarının yükünü taşıyacak gücü ona da vermedin? selim de, kendi çapında birkaç kişiyi kandırabilirdi senin yolunda. meyveleri gösterdin de ağaca çıkma becerikliliğini esirgedin. neden küçük yaştan latince, eski yunanca, fransızca, ingilizce filan öğretmedin ona? (sen ki bütün dilleri ezbere bilirsin). dua etmesini bile öğretmedin ona. evde yalnız kaldığı geceler, karanlıkta yorganı başına çekti ve ter içinde, mısra 193 ile mısra 214 arasında söylediği gülünç yakarmayı uydurabildi o zor şartlar altında. daha iyi bir şeyler söyletemez miydin? neden, onu canı kadar seven annesinin bile selim'i ; 'benim korkak oğlum' diye okşamasına göz yumdun? 'benim akıllı oğlum, güzel oğlum' dediği zaman da neden, şımarmasını önlemedin? bir duvardan duvara çarpıp durdun onu. bir uçtan bir uca itip durdun onu. öğretmeni 'yalan söyleme, bu resmi sen yapmadın,' dediği zaman neredeydin? neden, bir karşılık bulmasına yardım etmedin? oysa, o resmi selim yapmıştı. on bir yaşında, 'benim kızla konuşuyorsun,' diye erdal' dan ilk tokadı yediği zaman, aslında kızla konuşmamıştı. neden, babasının verdiği on liranın üstünü bir kerede yolda düşürmesini sağlamadın da, önce iki buçuk lirayı düşürdü ve koşa koşa dönüp parayı ararken kalan dört lirayı da kaybetti? soruyorum: neden? sonra, neden karakola gönderdin selim' i parayı bulan oldu mu diye sormaya? neden polisleri güldürdün ve selim' i ağlattın? polisler daha mı iyiydi selim'den? biliyorum, isa daha büyük acılar çekti diyeceksin. bu kadar ayrıntılara girmez diyeceksin. asıl, ayrıntılara girmeliydi bence. her şeyi yaşamalıydı. ilkokula göndermeliydin isa'yı da selim gibi. sonra selim senin oğlun değildi ki. olsaydı da bilmiyordu. biliyorum bunlardan daha acıklı sözler yazdı romancılar, diyeceksin. ben daha neler duydum, diyeceksin. demek bunu söylemekle bitiyor her şey. sen onlara inan (ne kaybettiğini bilmiyorsun onlara inanmakla). küçük ayrıntılara daha girme bakalım. isa'nın ikinci gelişiyle durumu kurtaracağını sanıyorsun. selim de ikinci kere gelirse görürsün. yalnız, bu sefer lütfen aynı zamanda gelsinler artık. araya gene binlerce yıllık bir uçurum koyma. sonunda, ilk gelişlerinde yaptığın gibi ikisini de yalnız bırakma.."
    Tümünü Göster
    ···
  3. 63.
    +1
    hakkında fazla söz söylemeye gerek yok. kitabın adı tutunamayanlar zaten kitabın kendisi tutunacak değil ya:).

    kısa zamanda okuyun.
    ···
  4. 62.
    -7
    bi tane huur cocugunun ne yazcağını bilmeyip sırf kitap olsun diye yazdığı ve bunu acıklamasına ragmen ekşidekilerin kült olarak tanımladığı kitap alayınızın aq
    ···
  5. 61.
    +1
    'allahim! nasil yasadim on yil o evde? birgun duvara bir resim asmak gelmedi mi icimden? allahim ben ne yaptim? iste sonum geldi! kotu bir resim asarim korkusuyla hic resim asmadim, kotu yasarim korkusuyla his yasamadim ben.!
    budur lan.
    ···
  6. 60.
    +1
    değerini bilene mis gibi kitaptır, okunulasıdır
    ···
  7. 59.
    +1
    @52 sen çok şeye tutunuyosun çok belli
    ···
  8. 58.
    0
    bunalımlı bi zamanda okunursa adamın ümüğünü sıkan kitap
    ···
  9. 57.
    0
    (bkz: beyler oğuz atay tutunamayanlar da) inci sözlükçüleri anlatmış
    ···
  10. 56.
    0
    ışın karaca
    ···
  11. 55.
    +2 -1
    postmodern roman gibikliği amnı koyim zaten mühendisten adam olmaz
    ···
  12. 54.
    0
    Fahişelerin, onlara barlarda para yediren tüccarları küçümsemesi gibi hor görüyorlar beni. syf:371
    (bkz: )tutunamayanlar
    ···
  13. 53.
    -4
    ezik insanların başucu kitabı ıyyyyyyyyyyyy
    ···
  14. 52.
    +5
    'allahim! nasil yasadim on yil o evde? birgun duvara bir resim asmak gelmedi mi icimden? allahim ben ne yaptim? iste sonum geldi! kotu bir resim asarim korkusuyla hic resim asmadim, kotu yasarim korkusuyla his yasamadim ben..'

    selim,in mektuplarindan... sos!
    ···
  15. 51.
    0
    Çoğu insanımız "yalnızlığın" rengine kendini daha çok yakıştırabilir. Mesela siyah-beyaz bir resme daha çok hayran duyarız, kişinin yarası olan bir filmden "babam ve oğlum" daha çok etkileniriz her seferinde ağlarız kuşkusuz. Mutsuz olmak çok kolaydır aslında ama mutlu olmak kendini mutlu hissetmek o kadar kolay değil. Gerçekten tutunamayan mıyız yoksa tutunabilen kişiler miyiz kitabı okudumaya başladıktan sonra daha çok düşündüm. Ağır bir itham halbuki bu ve bir bilmece, cevabı sadece sende kalacak olan, öğrenilmesi tezat oluşturabilecek olan belki de. Kitap'ın kapağını kapadıktan sonra siz ne hissettiniz peki. Tutunamayanlardan mısınız ? Tutunanlardan mısınız ?
    ···
  16. 50.
    0
    bi gibe tutunmuşsan eline bile alma, eline verir.
    ···
  17. 49.
    0
    entellik belirtir.
    ···
  18. 48.
    0
    her inci yazarının okuması gereken kitap hergün muhabbeti döner sol framede
    ···
  19. 47.
    +1
    tutunamayanlar, oğuz atay'ın ilk romanıdır. 1970 yılında trt roman ödülü'nü kazanmıştır.

    çoğu yazar ve okuyucuya göre modern türk edebiyatı'nın en önemli eserlerinden biridir. kullanılan dil ve anlatım şekli itibariyle edebiyatta bir devrim olarak kabul edilmektedir. berna moran, bu kitabı hem içerik hem de biçimsel özellikleri bakımından türk edebiyattında yepyeni bir evre olarak değerlendirmekte, jale parla ise don kişot'tan günümüze roman adlı çalışmasında modern ve postmodern roman bağlamında atay'ın ve tutunamayanlar'ın yerini belirtmektedir.

    konusu
    selim işık'ın intihar ettiğini öğrenen turgut özben, ihmal ettiğini düşündüğü arkadaşının geçmişinin izini sürmeye ve selim'in tanıdığı insanlar aracılığıyla onu tanımaya çalışır. her insana farklı bir yönünü gösteren selim'in görüntüsü, turgut'un bu insanlarla konuşması sonucu okuyucunun ve turgut'un gözünde netlik kazanacaktır. romanda bir çok kişi vardır ama her biri aslında selim'in hayatındaki kişilerdir ve tüm anlatılanlar selim işık'ı aydınlatır. selim işık "düşünen ve sorgulayan insan"ın simgesidir ve bu yüzden "tutunamamış"tır.
    yıldız ecevit'in yazdığı ben buradayım... adlı oğuz atay biyografisinin ardından, romanın pek çok otobiyografik öğe taşıdığı anlaşılmıştır.
    ···
  20. 46.
    0
    cok depresif bir romandır. aşk olsun tutunabilene.
    ···