/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 51.
    +7 -1
    #
    -murat??? dedim şaşkınlıklar içinde.
    anında kapandı telefon.
    -kim arıyor? diyerek ezgi geldi içerden.
    -murat... dedim
    ezgi ufaktan bi panik yapsa da belli etmemeye çalışıyordu.
    artık içimde kocaman bir şüphe olduğu için en ufak bir hareketten, mimikten bile kıllanıyor belki de daha önce bakıp da göremediğim şeyleri şimdi daha net görüyordum.
    ezgi telefonu eline aldı ve arayana baktı.
    -çağdaş aramış. dedi beni yalanlamaya çalışarak.
    "vay amk" diyerek içten içe güldüm.
    oyun artık çözülmeye başlamıştı.
    ve işin garibi artık benim çok da bi şey yapmam gerekmiyordu.
    kendi kendine oluyordu ne oluyorsa.
    -arayan murat'tı. dedim
    -canım saçmalıyorsun, murat'ın ne işi var orda. dedi
    -biliyor musun ben de onu merak ediyorum. dedim
    ezgi ne yapacağını bilemez haldeydi ama yine de soğukkanlılığını korumaya çalışıyordu.
    beni sözleriyle ikna edemeyeceğini bilen ezgi murat'a güvenerek çağdaş'ı aradı geri.
    aramayı hoparlöre aldı.
    telefon 3-4 kez çaldıktan sonra açıldı.
    bu sefer telefondaki ses çağdaş'ın sesiydi.
    -çağdaş? dedi ezgi
    -efendim. dedi çağdaş.
    ezgi'nin yüzündeki rahatlama farkedilmeyecek gibi değildi.
    resmen derin bir nefes almıştı.
    -sen mi aradın az önce. dedi
    -evet, murat'a ulaşamıyordum da, onun için aradım. dedi
    -anladım, ben ulaşırsam söyliyim aradığını. dedi ezgi
    -tamamdır, sağol, görüşürüz. diyerek kapattılar telefonu
    inanmamıştım beyler.
    inanmayacaktım da.
    daha fazla aptal yerine konmak istemiyordum.
    ama belli etmedim hiç bir şey.
    yüzümde "allah allah" diyen şapşal bir ifade vardı.
    ezgi bu ifadeyi fırsat bilerek murat'ı aradı.
    telefon sonuna kadar çaldı ama açan olmadı.
    -allah allah, uyuyor mu acaba. dedi kendi kendine söylenerek.
    -kesin uyuyordur. dedim uzatmayarak.
    bütün neşem kaybolmuştu.
    ezgi de farkındaydı bu durumun ama gelmedi üzerime.
    simit ve peynirle kahvaltımızı yaptık, sigaralarımızı yaktık.
    ama çok konuşmadık.
    biraz sonra
    -bana müsade. diyerek kalktı ezgi yerinden.
    -günler kısaldı da benim mi haberim yok. dedim
    -anlamadım. dedi
    -hani bugününü bana ayırmıştın ya. dedim
    -ofise uğriyim bi, gelirim yine, akşam da barda olucam zaten, en güzel şarkını seç benim için. dedi arsız arsız gülerek.
    -merak etme. diyerek karşılık verdim.
    ezgi çantasını alıp çıktı evden.
    normalde belki bu harekete de kıllanmazdım ama dedim ya adana'da aslı'yla karşılaştığım andan itibaren geçen her saniye şüphe taşıyordu artık benim için.
    bi sigara daha yaktım balkona çıkıp.
    "her şey güzel olacak ali" dedim kendi kendime..
    Tümünü Göster
    ···
  2. 52.
    +10
    #
    öyle beyle derken akşamı ettim beyler.
    saat 9'a geliyordu.
    önce bi duşa girdim,
    kot üstü beyaz gömlek her zaman olduğu gibi yine fena olmamıştı.
    indim aşağıya.
    bindim arabaya.
    bi 10 dk kadar sonra ordaydım.
    her zamankinden çok daha erken gelmiştim.
    arabaya henüz alışamamıştım, zamanı hesaplayamadım.
    sahneden önce alkol almam genelde ama o gün içesim vardı.
    kasmadım kendimi.
    bizim çocuklara selam vererek oturdum bara.
    ahmet abi yoktu ortalıklarda.
    1 tane votka elma hazırlattım kendime.
    2-3 yudumda bitirdim.
    2. votkayı istedim.
    onu da bitirmem uzun sürmedi.
    normalde 2 kadeh votkada dönmezdi başım ama aç karnına olduğum ve hızlı içtiğim için çarpmıştı.
    ufaktan başım dönüyordu,
    ama kötü değildim,
    tam çakır keyif denen moddaydım.
    neşelenmiştim de.
    kendimi övmek gibi olmasın ama beyler ben sahnedeyken iyi konuşurum,
    dinletirim kendimi,
    bazen sataşırım söylediğim şarkıların sözlerini değiştirerek müşterilere,
    bazen soru cevap yaparım onlarla,
    ve hep eğlendiririm onları.
    kordonun en ufak mekanlarından birisi olmamıza rağmen çarşamba akşamı bile full çekmemizin de
    tek sebebi bu zaten.
    ama bu gece her ne kadar votka sahte bir gülümseme yerleştirse de yüzüme millete takılacak modda değildim.
    sadece gitarımı çalacak şarkımı söyleyecek,
    saat 12 dedi mi de sahneden inecektim.
    repertuarım zaten geniş olduğu için söyleyecek şarkı seçme sıkıntım da yoktu.
    öylece saatin 10 olmasını bekliyordum.
    müşteriler gelmeye başlamıştı.
    birazdan ahmet abi geldi yanıma.
    -hoşgeldin ali'cim. dedi
    -hoşbulduk abi. dedim
    -nasıl oldu baba. dedi
    -iyi işte abi, yatıyor evde. dedim
    -aman iyi olsun iyi, sen nasılsın peki, çok keyfin yok gibi. dedi
    -normal işte abi, ne olsun. dedim
    -bu gece özel misafirlerimiz var ali, en ön masada oturacaklar, güzel bi gece olsun olur mu? dedi
    -olur abi. dedim
    3. kadeh votkayı da istemiştim ama barda duran hakan
    -kusura bakma abi. diyerek göz ucuyla ahmet abi'yi işaret etti.
    mevzuyu çakmıştım.
    adam da haklıydı.
    sahneye çıkacaktım ve sarhoş olmamam gerekiyordu.
    zaten çakır keyif olduğum için fazla uzatmadım mevzuyu,
    -eyvallah. dedim
    saat 10 olmuştu,
    gitarım zaten sahnede olduğu için arka tarafa geçmeden müşterilerin arasından sahneye çıktım.
    -hoşgeldiniz. diyerek selamladım gelenleri.
    ···
  3. 53.
    +8
    #
    normalde çalmaya başlamadan önce az da olsa çene çalardım,
    ama yapmadım direk girdim şarkıya.
    ilk şarkıyı bitirmek üzereydim ki ezgi girdi mekana.
    uzaktan selam vererek her zaman oturduğu sağ arka köşedeki yerine oturdu.
    bi bira söyledi kendine.
    başımla selam verdim ben de belli belirsiz.
    öyle şarkılar türküler devam ettik geceye.
    hareketli hiç çalmadım neredeyse.
    emre aydın, sezen aksu, mehmet erdem paso böyle gidiyordum.
    istek parçalar gelmeye başlamıştı.
    ilk istek teoman - iki yabancı'ydı.
    sevdiğim bir parçaydı.
    direk başladım çalmaya.
    isteğin sahibi olan masa başta olmak üzere sağlam bi alkış aldım.
    sonrasında da mendile yazılı isteklerle devam ettim.
    garsonların önüme koyduğu mendilleri tek tek açıyor, okuyor ve es geçmeden çalıyordum.
    ama ezgi'nin bugün benden istediği bi şey vardı.
    "benim için bi şarkı çal" demişti.
    çalacaktım elbet de,
    hoşuna gitmeyecekti belki ama çalacaktım tabi ki de.
    sadece ezgi'ye bakıyordum.
    sırada onun şarkısı olduğunu anladı ezgi,
    gülümsedi,
    ama ben gülümsemedim beyler.
    baktım öyle uzun uzun ona.
    başladım ali atay'dan yalan'ı çalmaya.
    ezgi'nin de çok sevdiği bir şarkıydı bu ama sözleri çok manidar olduğu için az önce gülen gözler yerini hüzne bıraktı.
    gözlerimi ayırmadım ondan.
    gözlerinin içine baka baka sonuna kadar söyledim şarkıyı.
    ezgi cesurdu.
    öyle kaçmazdı kolay kolay.
    o da ayırmadı gözlerini benden.
    şarkıyı bitirerek sigara molası vermek için 15 dk arar verdim.
    normalde bu arada bizim çocukların ezgi'yle murat'ın masasına otururdum ama bu sefer yapmadım.
    arka tarafa geçtim, bi sigara yaktım.
    1 kesmedi 2.'yi de yaktım hemen ardından.
    o da çabucak bitti.
    ağzımı ıslatmak için bardan bi bira alarak çıktım sahneye geri.
    sahneye çıktığımda göremedim ezgi'yi yerinde.
    başta "sigara içmek için dışarı çıktı herhalde" diye düşündüysem de 2 şarkı çalmama rağmen gelmemişti ezgi.
    ne yalan söyliyim üzüldüm lan beyler,
    "keşke yapmasaydım öyle" diye geçirdim bir an içimden.
    çünkü onlara ne yaparsam yapayım, ne söylersem söyleyeyim aradığım cevapları vermeyecekti onlar,
    geçmişimin anahtarı aslı'daydı.
    saat 11:30'a doğru geliyordu ki beklenen misafirler geldi.
    50 yaşlarında 2 adam, 30 yaşlarında 2 güzel kadın en önde kendileri için ayrılan masaya oturdular.
    şarkımı söylerken kafamla selamladım onları.
    ama sonra çok garip bi şey oldu beyler.
    gelenlerden uzun boylu olan adam göz göze geldiğimiz ilk andan itibaren ayırmadı gözlerini benden.
    her hangi bi duygu yoktu herifin bakışlarında ama bakıyordu işte, rahatsız edercesine bakıyordu..
    Tümünü Göster
    ···
  4. 54.
    0
    https://youtu.be/LtMnaqlTY_0
    ···
  5. 55.
    +10 -2
    #
    kısa süre sonra ben kaçırdım bakışlarımı.
    diğer dinleyicilerle göz teması kuruyor mümkün olduğunca en ön masaya bakmıyordum,
    ama hani olur ya siz bakmasanız bile onun size baktığını hissedersiniz,
    aynen öyle oluyordu.
    herif hala gözlerini bile kırpmadan bana bakıyordu.
    sipariş verirken bile neredeyse çevirmemişti bakışlarını benden.
    istek parçalarla devam ediyordum geceye.
    önüme gelen mendillere tek tek bakıyordum.
    mekan full dolu olduğu için mendiller hiç eksilmiyordu.
    garson sürekli bir yenisini getiriyor,
    karışık karışık önüme koyuyordu.
    2-3 istek parçadan sonra bir diğer mendili aldım elime.
    ara sıra da olsa mendile şarkı değil de
    adlarını ve numaralarını yazan kızlar oluyordu,
    ama ilk defa böyle bir şeyle karşılaşıyordum..
    gözlerimi büyütecek o yazıyı gördüm.
    "seni buldum ali.." yazıyordu mendilde.
    normalde her hangi bir tehdit unsuru olmayan bu yazı en önde oturan adamın bakışlarıyla birleşince beni huzursuz etmeye yetiyordu.
    kimin yazdığını düşünmedim bile bu yazıyı,
    yazının sahibi hiç çekinmeden bakışlarıyla belli ediyordu kendini zaten.
    panik olmuştum birden.
    gecenin bundan sonrası benim için daha da zor olacaktı.
    mendilleri okumayı bırakıp aklıma gelen şarkılarla devam ettim.
    saat 12 olmuştu.
    şarkımı bitirir bitirmez sahneden inmek ve buradan gitmek istiyordum ama yanıma gelen garsonlardan biri ben şarkımı söylerken kulağıma eğildi ve
    -abi ahmet abi devam etmeni istiyor. dedi
    ahmet abi'ye baktım barın arkasındaki.
    garsonun söylediklerini onaylayan bir işaret yaptım gözlerimle mecburen.
    "eyvallah" der gibi kadehini kaldırdı ahmet abi.
    aslında bardayken daha güvendeydim.
    ahmet abi buranın adamıydı, mekanın sahibiydi.
    çar çakal, it kopuk bir sürü tanıdığı vardı.
    öyle kolay kolay yedirmezdi beni.
    garsonlar desen en cılızı benden iri.
    mevzu çıkacak olsa anından paketlerdik biz bu 2 herifi.
    bu düşüncelerle keyfimi biraz da olsa yerine getirerek devam ettim ahmet abi'nin istediği gibi çalmaya.
    müşterilerde hiç azalma olmamış aksine diğer mekanlarda müzik kesilince sesi duyan gelmişti.
    ahmet abi keyiften dört köşeydi.
    "zabıtalar gelsin de gör ebenin dıbını" diyerek güldüm içimden.
    gerçi zabıtalar gelse bile bi şey yapmazlardı,
    seveni çoktu ahmet abi'nin,
    doğma büyüme buralıydı,
    ahmet abi'yi tanımayan adam bulmak çok zordu.
    onun da rahatlığıyla dört köşeydi ahmet abi.
    saati 1 etmiştik.
    "tamamdır" der gibi bi işaret yaptı ahmet abi.
    görev tamamdı.
    herkes sarhoş ve mutluydu.
    en öndeki adamdan da tırsmıyordum,
    adam geçmişimden biriydi, belliydi.
    bunu düşünerek mutlu bile olmuştum o an.
    dinleyenlere teşekkür ederek indim sahneden.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 56.
    +9
    #
    arka tarafa geçtim direk.
    biraz orda takılacaktım.
    kafam yine çok karışmıştı amk.
    adana'ya gittiğim günden beri gün yüzü görmemiştim.
    birazdan garsonlardan biri geldi yanıma
    -kendisi burda uğur bey. diyerek beni gösterdi
    -sağolun. diyerek teşekkür etti ve garsonun cebine para koydu adam.
    "kaç paraya sattın beni ulan" dedim içimden.
    adam aynı tepkisiz bakışlarla bana doğru geliyordu.
    -merhaba. diyerek tokalaşmak için elini uzattı adam.
    tipinin ve bakışlarının aksine çok kibar bi tavrı ve konuşması vardı adamın.
    "madem böyle konuşacak, güzel güzel tanışacaktık ne diye sahnede sıkıntıya soktun beni o zaman amk" demeyi çok istesem de diyemedim tabi ki de.
    -merhaba, ali ben, hoşgeldiniz. dedim
    -biliyorum. diyerek notu yazanın kendisi olduğunu tastikledi adam.
    -nerden tanışıyoruz. dedim ufaktan yine bi tırsarak.
    adam şaşırdı önce.
    sonra gülümsedi alay edercesine.
    -anlamadım? dedi
    -nerden tanışıyoruz? dedim bu sefer biraz daha kendinden emin.
    adam birden ciddileşti.
    şaka yapmadığımın farkındaydı.
    -istanbul'dan. dedi
    -ben buralıyım ama. dedim
    güldü adam yine.
    -doğruymuş. demek dedi adam.
    -ne doğruymuş? dedim meraklanarak
    -"ali kafayı yedi" demişlerdi, seni korumak için yapıyorlar sandım ama ikna oldum şu an. dedi
    olayı deşmek işime gelecekti.
    bu adam bana istediğim cevapları öfkeyle de olsa sunabilirdi.
    adam ne kadar tehditkar konuşsa da hal ve hareketleri hala çok kibardı.
    beni fazlasıyla gerse de ortamı germiyordu, bana bi şey yapacak gibi bir hali yoktu.
    -nasıl ikna oldun, belki rol yapıyorum şu an. dedim
    -gözlerinde ölüm korkusu yok. dedi
    -anlamadım. dedim
    -eğer beni tanısaydın, eğer beni hatırlasaydın kaçacak delik arardın ali. dedi
    gözleri bir anda nefret dolmuştu.
    adam hafifçe yakamı tutuyordu bunları konuşurken.
    derken ahmet abi geldi yanımıza,
    bi sıkıntı olduğunu anlamış olacak ki
    -bi sorun mu var beyler. dedi o kalın sesiyle.
    adam yakamdaki ellerini yavaşça indirerek
    -yoo hayır, ali bey'i çok sevdik, tanışmak istedim. dedi adam.
    ahmet abi ikna olmamıştı ki bana baktı,
    -evet. diye onayladım adamı.
    mevzu çıkartmak istemedim.
    hem o an için bu adamlar 2 kişi olsa bile daha kendileri gelmeden haberleri geldiğine göre taşaklı adamlardı bunlar.
    bulaşılmaması gereken tiplerdi.
    2 kişi giderler 20 kişi geri gelirlerdi.
    ahmet abi'nin de başını durup dururken belaya sokmak istemedim.
    -iyi akşamlar, yine görüşücez. diyerek kibarca tehdit ederek çıktı adam dışarı.
    ahmet abi yanıma geldi.
    -iyi misin ali, tanıyor muydun bu adamı. dedi
    -yok abi, garip biri, ben de anlamadım. dedim
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +4
      bu gece yaz uzun uzun giberim belanı ölüyom meraktan işi gücü bıraktım amcık
      ···
  7. 57.
    +11
    #
    -bi sıkıntı olursa sakın çekinme, söyle bana. dedi
    -tamadır abi, sen merak etme. dedim
    ve ikimiz beraber çıktık dışarı.
    içerdeki çocuklarla selamlaşarak çıktım mekandan.
    adam dışarda olabilir diye tırsıyordum.
    yürürken arkama bakıyordum sürekli.
    arabayı polis evinin karşısındaki ara sokağa park etmiştim.
    koşar adımlarla arabaya gittim.
    hızlıca arabaya bindim ve gaza bastım.
    gözüm dikiz aynasında sürdüm arabayı eve kadar.
    birazdan geldim eve.
    "ölüm korkusu" demişti adam.
    ölümle tehdit edilecek kadar ne yapmış olabilirdim ki ben bu adama?
    geçen her dakika kafamdaki soru işaretleri çoğalıyordu.
    koşar adımlarla çıktım merdivenleri.
    girdim eve.
    hiç bi şey düşünemeyecek kadar karışmıştı kafam.
    tek başıma çıkamayacaktım ben bu işin içinden.
    murat'ı aradım yine.
    uzun uzun çaldı ama sonunda açıldı telefon.
    -alo. dedim
    -efendim. dedi murat soğuk soğuk.
    -kardeşim? dedim
    "efendim kardeşim" demesini bekleyerek ama demedi.
    -efendim. dedi tekrar.
    -nerdesin. dedim
    -evdeyim. dedi
    -görüşelim mi. dedim
    cevap vermedi.
    -murat, çok uzatmadın mı abi. dedim
    -geliyorum. dedi
    -bekliyorum. dedim
    aradan 5 dk geçmemişti ki kapı çaldı.
    yerimden kalktım ve kapıyı açtım.
    ama kapıdaki murat değildi.
    mekandaki adam duruyordu kapıda.
    -tekrar merhaba ali. dedi
    aptal gibi donup kalmasaydım direk kapıyı geri kapatabilecek kadar vaktim vardı ama yapamadım.
    herif çok rahat tavırlarla içeri doğru adım attı.
    -demek yeni evin burası. dedi beğenmeyerek.
    cevap vermiyor, hayretle adamı izliyordum.
    herif o kadar kibar ve o kadar gıcık konuşuyordu ki sinir olmamak elde değildi.
    ama elden bi şey gelmiyordu.
    kaderime razı olacakları bekliyordum o an.
    içimi rahatlatan tek şey öleceksem bile geçmişimi bilerek, ne taklar yediğimi öğrenerek ölecektim,
    yarım değil tam gidecektim.
    koltuğa oturdu adam.
    -otursana. dedi ev sahibi kendisiymiş gibi.
    ne derse yapıyordum.
    bana yakın olan koltuğa oturdum.
    -nasılsın ali, keyifler nasıl, hayat nasıl? dedi
    -iyi. dedim
    -başka insanların da hayatlarını mahvetmeye devam ediyor musun? dedi
    -anlamadım. dedim
    güldü adam, acı acı güldü beyler.
    ···
  8. 58.
    +3 -1
    son partı atıyorum beyler.
    ···
    1. 1.
      +2
      giberim sonunu en az 2 part daha yolla amk
      ···
  9. 59.
    +7 -1
    #
    -baban nerde. dedi
    -şehir dışında. dedim
    -hala koşturuyor iş güç demek, helal olsun. dedi
    anlam verememiştim ama bozmadım yalanı.
    birazdan ne olacaksa olacaktı ama olay çözülecekti.
    ve yine ben hiç bir şey yapmıyordum.
    gerçekler kendi yolunu kendileri buluyordu.
    -geçmişinden kaçabileceğini mi sandın ali. dedi
    -hiç bi şeyden kaçtığım yok benim. dedim
    -yaktığın canların hesabını vermeden neden geldin buraya öyleyse. dedi
    -ben hep burdaydım. dedim murat ve ezgi'nin söylediği yalana o an için kendimi inandırmaya çalışarak.
    -demek hep burdaydın ha. dedi adam alaycı bir gülümsemeyle.
    cevap vermedim.
    -hiç özlemiyor musun onu. dedi adam
    -senin ne işin var burda. diyen murat'ın sesi böldü konuşmayı.
    bu herifi kapıda görünce panik olmuş, o içeri girince de kapıyı kapatmayı unutmuştum.
    -vay vay vay, kimler de burdaymış. dedi adam.
    -çık bu evden. dedi murat korkusuzca.
    -tayfayı buraya topladınız ha, ben de diyorum bunların hepsi nereye kayboldu, aslı'da burda mıdır acaba? dedi
    "vay amk herif aslı'yı da tanıyor" dedim içimden.
    ne pahasına olursa olsun bu adamı kaçırmamam gerekiyordu.
    murat gelmeden önce sorduğu soruyu tekrarladım adama
    -kimi özledim mi? dedim murat'ın gelmesinden de cesaret alarak.
    adam cevap vermedi.
    -kimi özledim mi? diye tekrarladım ses tonumu biraz daha yükselterek.
    -ali sus. dedi murat.
    -kimi özledim mi? dedim bozuk plak gibi takılarak.
    bu sorunun cevabı bütün kapıları açacaktı,
    biliyordum,
    farkındaydım.
    -ali sussss. diye hiç yükselmediği kadar yükseldi murat.
    bana konuşmam için fırsat vermeden adama döndü murat ve
    -git burdan. dedi
    adam yineletmedi.
    ağır adımlarla kapıya doğru yöneldi.
    aradığım cevaplar bu adamla beraber o kapıdan çıkıp gidecekti birazdan.
    ama yine de içim rahattı.
    bu adam beni bulmuşken peşimi bırakmayacak kadar yakmıştım canını daha önce ona ne yaptıysam
    artık evimi de biliyordu, gelecekti, yine gelecekti.
    adam o an için kapıdan çıktı ve gitti.
    -ne yapıyorsun sen, nasıl buldun o adamı ha, nasıl? dedi murat bana öfkeyle.
    ben yaşadığım şokun etkisiyle sakinliğimi koruyordum.
    -ben onu bulmadım, o beni buldu. dedim
    -ali bu adamın kim olduğunu bilmiyorsun. dedi
    -sorun da bu ya, bilmiyorum, bilsem belki kaçarım. dedim
    -bilmeyi çok mu istiyorsun? dedi
    -içimdeki boşluğu doldurmayı çok istiyorum. dedim
    masanın üzerinden kağıt ve kalemi alarak bişeyler yazdı kağıda murat.
    -git ve bul o zaman onu. diyerek kağıdı bana uzattı.
    kağıtta istanbul kadıköy'de bir adres yazıyordu.
    ve onu bulmak için çıkacağım yolculuğun ilk biletini elimde tutuyordum...
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1 -1
      ilk şuku diyesim var
      ···
    2. 2.
      +9
      adam aslının babası çıkacak.. kızı, Ali için ailesini bırakıp gitmiştir. onun acısı. bu da bir tahmindir bakalım çıkacak mı...
      ···
    3. 3.
      +4
      Ali yarak mı istiyon amk içimde boşluk var diyip duruyon
      ···
    4. diğerleri 1
  10. 60.
    +3
    bu akşamlık bu kadar. mevzular bu geceden sonra başlıyor beyler.

    iyi geceler.
    saygılar.
    ···
  11. 61.
    -1
    Bugün part yok beyler, eve gidemiyorum. Yarın affettiririm kendimi. Saygılar
    ···
    1. 1.
      +1
      gibin sağolsun panpa
      ···
    2. 2.
      0
      vay aq. o kadarda beklemiştim. neyse canın sağolsun, yarın parmakların dert görmesin :D
      ···
    3. 3.
      0
      seni bekliyodum la
      ···
    4. diğerleri 1
  12. 62.
    -1
    Dışardayım birazdan geçicem eve beyler. Bugün cumartesi amk takılırız işte gece
    ···
  13. 63.
    +1
    geldim binler başlıyorum
    ···
  14. 64.
    -2
    gecikme için harbiden kusura bakmayın haftasonu olunca evde durdurmuyor bizim çocuklar. ee malum eski piyasacılardan kim kaldı amk
    ···
  15. 65.
    +9
    #
    -burası neresi. dedim şaşkınlıklar içinde
    -aradığın cevapların adresi ali. dedi
    uzun uzun adrese baktım bi şey çağrıştırır mı diye ama benim için hiç bir şey ifade etmiyordu bu kağıt parçası.
    -eyvallah. dedim
    -eyvallah. dedi murat kapıya doğru yönelirken.
    ama çıkamadı, durdu orda, durdu bir süre.
    tekrar arkasını döndüğünde gözlerinin yaşlı olduğunu gördüm murat'ın.
    geri döndü yanıma.
    sarıldı.
    kocaman yüreğiyle sarıldı bana.
    sımsıkı sarıldı.
    önce şaşkınlıktan karşılık veremesem de ben de ona sarıldım sonra.
    nedenini bilmediğim bir şekilde vedalaşıyorduk murat'la.
    -kendine iyi bak. dedi
    -sen de. diyebildim sadece.
    murat çıktı ve gitti.
    beynim yanıyordu yine.
    hiç bi şey düşünemiyordum.
    aptal gibi hissediyordum kendimi.
    kafamı avuçlarımın arasına almış çaresizce düşünüyordum.
    ne yapmam gerekiyordu, bilmiyordum.
    elimdeki kağıda baktım yine.
    ve gitmeye karar verdim.
    bu bilet elimdeyken burda öylece kalamazdım.
    "sabah ola hayrola" diyerek kafamı yastığa koydum.
    normalde bu yorgunluklu direk uyumam lazımdı ama yataka bi kaç saat döndüm durdum.
    sabah kapı sesine uyanmıştım.
    babam gelmişti.
    her zaman olduğu gibi geldiğini belli etmek için ıslık çalarak girdi eve.
    elindeki poşetleri mutfağa bırakarak odama geldi babam,
    -günaydın oğlum. dedi
    -günaydın baba, hoşgeldin. dedim yataktan doğrulurken.
    -napıyorsun, iyi misin? dedi
    -iyiyim baba da dün geç çıktım bardan, ondan bu saate kadar uyudum. dedim.
    -yat hadi geri, daha saat 10, al uykunu. dedi
    -yok baba çıkıcam birazdan. dedim
    -nereye. dedi
    normalde yalanı hiç sevmesem de inandığım değerler uğruna tek ayak üstünde babama bile 40 yalan söyleyebiliyordum.
    -vallahi ege turu yapıcaz baba. dedim
    -nasıl yani, tatil gibi mi. dedi
    -yok baba, iş için, turne gibi düşün, farklı farklı mekanlarda çalıcaz. dedim
    -ne zaman dönersin. dedi
    -bilmiyorum baba, kendimizi sevdirirsek belki uzun sürer, sağlam para kaldırana kadar dönmem. dedim
    -parayla pulla işimiz yok. dedi babam birden üzülerek.
    -o zaman bahçeye niye gidiyorsun baba. dedim
    babam cevap vermeden içeri geçti.
    kötü bi laf dememiştim ama beni göndermemek için "parayla pulla işimiz yok" demesi saçma gelmişti.
    parayla pulla herkesin işi vardı.
    önce çantamı toparladım.
    sonra mutfağa geçtim ve babamın kahvaltı hazırlamasına yardım ettim.
    laf arasında 2-3 sataşarak aldım babamın gönlünü
    Tümünü Göster
    ···
  16. 66.
    +9
    #
    oturduk kahvaltı masasına.
    güzel bir kahvaltı yaptık babamla.
    kahvaltı bitti.
    canım çok çekse de babam sigara içtiğimi biliyor olmasına rağmen yanında içemedim sigarayı
    içerden çantamı alıp kapının yanına koydum.
    -baba ben gidiyorum. dedim
    elini arka cebine attı, çok olmasa da bir miktar para çıkarttı bana vermek için.
    -aman baba. diyerek elini aşağı çektim babamın.
    -oğlum al, yola gidiyorsun, lazım olur. dedi
    aslında haklıydı, yola gidiyordum, cebimde 100 lira kadar bi para vardı bildiğim.
    ama son ayın parasını almamıştım bardan,
    içerde vardı param,
    hem zaten bi süre olmadığımı söylemek için bara gidecek ahmet abi'yle konuşacaktım.
    "o sırada paramı zaten alırım" diye düşünerek almadım o parayı babamdan.
    -baba para kazanmaya gidiyorum, merak etme beni, hem var param. dedim
    babam geri koydu parayı cebine.
    sarıldık babamla.
    bu sefer tıpkı murat'ın bana sarıldığı gibi ben sarıldım babama sımsıkı.
    çıktığım bu yolun sonunu bilmiyordum,
    neyle karşılacağımı bilmiyordum.
    çantamı da alarak çıktım evden,
    indim merdivenleri.
    çıktım binadan.
    tam arabaya doğru yönelmiştim ki az ilerde beni bekleyen ezgi'yi gördüm.
    arabaya dayanmış sigara içiyordu.
    beni görünce sigarasını yere attı.
    yanına gittim.
    -ne işin var burda. dedim
    -beni görmeden mi gidecektin. dedi
    bi süre cevap veremedim.
    bunu gerçekten de hiç düşünmemiştim.
    ezgi gelmeseydi onu görmeden gidecektim.
    -niye çıkmadın yukarı. dedim
    -yeni geldim zaten. dedi
    ama boncuk boncuk terliyen alnı onu yalanlıyordu.
    muhtemelen buraya geldiğinde binaya giren babamı görmüştü ezgi ve yukarı çıkmaktan vazgeçip burda beklemişti.
    -anladım. dedim
    -bi şeye ihtiyacın var mı. dedi ezgi
    paradan bahsediyordu tabi ki de.
    -yok. dedim
    kollarını açtı ezgi iki yana.
    -gel buraya. dedi
    çocuğun annesine sarıldığı gibi sarıldım ezgi'ye.
    bu sefer hem o hem de ben sımsıkı sarıldık birbirimize.
    resmen gidebilmek için güç alıyordum o an ezgi'den.
    uzun uzun sarıldık, bırakamadık.
    benim bile gözlerim dolduysa o çoktan ağlıyordu, emindim.
    ama göstermedi gözyaşlarını bana.
    eliyle siliverdi bir çırpıda.
    -ali. dedi
    -efendim. dedim
    -orda, istanbul'da ne olursa olsun bir tek telefonunla yanında olacağımızı unutma tamam mı. dedi
    -unutmam. dedim
    -ve bir de... diye devam etmeye çalıştı ezgi.
    ···
    1. 1.
      0
      hadi lan bin
      ···
    2. 2.
      0
      hay amk ya :D
      ···
  17. 67.
    +8 -1
    #
    ama susmuştu.
    -evet..? dedim devam etmesi için
    -ali orda ne olursa olsun dön geri olur mu, güçlü dur, ayakta dur ve yıkılma olur mu? dedi
    -yıkılmam. dedim.
    -umarım. dedi ezgi.
    -kendine dikkat et. dedim
    -sen de. dedi ve bindim arabaya.
    soğakın köşesini dönene kadar el salladı ezgi arkamdan.
    hüzünlenmiştim lan binler.
    her ne kadar biraz baskı altında olsam da sevmiştim ben bu kızı.
    değerliydi benim için.
    belki de dostça sevmiştim ama ne farkederdi ki amk, sevmiştim işte.
    doğru kordon'a sürdüm arabayı.
    arabayı çarşı girişine koyup yürüdüm bizim mekana.
    çocuklar sabah temizliği yapıyorlardı.
    bizim mekan da kordon'daki diğer mekanlar gibi nerdeyse 7 gün 24 saat açıktı.
    sabahları cafe akşamları bar havasındaydı.
    ahmet abi'yi aradı gözlerim ama göremedim.
    normalde bazen bu saatlerde burda olur bazen de olmazdı,
    ben olmadığı ana denk gelmiştim.
    bizim çocuklardan birine sordum ahmet abi'yi,
    -daha gelmedi abi. dedi
    dışardaki masalardan birine oturdum,
    telefonu çıkarttım cebimden ve aradım ahmet abi'yi.
    -ahmet abi merhaba. dedim
    -merhaba ali'cim. dedi
    -ahmet abi ben gidiyorum. dedim
    -nereye. dedi ahmet abi şaşırarak.
    -istanbul'a abi, bazı şeyleri çözmem lazım. dedim
    -nasıl yani, ne oldu anlat, çatlatma adamı. dedi
    -dünkü adam abi, o geçmişimden biri, o karanlık biri, dün ölümle tehdit etti beni. dedim biraz da olsa abartarak.
    -vay it, neden söylemedin bana. dedi
    -dün mekandan çıktıktan sonra oldu abi. dedim
    -nasıl yani takip mi etmiş. dedi
    -belki de abi, bilmiyorum. dedim
    -ee napıcaksın şimdi. dedi
    -aradığım cevaplar burda değil abi ait olduğum yerde, istanbul'da. dedim
    -anladım ali, yolun açık olsun, ne zaman dönersin. dedi
    -bilmiyorum abi ama sen benim yerime bul birini, boşa düşme. dedim
    -eyvallah. dedi ahmet abi üzülerek.
    -eyvallah abi görüşürüz. dedim ve telefonu kapattık.
    içerde kalan paramı da isteyememiştim.
    "neyse bakıcaz bi çaresine artık" diyerek ayaklandım.
    -kendinize iyi bakın beyler, bi süre yokum ben, selametle. diye uzaktan garson çocuklarla vedalaşmış arabaya doğru yürüyordum ki aralarından biri geldi "ali abi" diye arkamdan bağırarak.
    -efendim. diyerek döndüm arkamı
    çocuğun elinde bi zarf vardı.
    bu zarf olayı ahmet abi'nin işiydi.
    ahmet abi parayı elden alırken rahat olmamız için zarfa koyar öyle verirdi maaşları.
    bu da benim içerde kalan son maaşımdı.
    ama bi fark vardı, normalde bu kadar kalın olmazdı benim zarfım ama bu sefer bi değişiklik vardı.
    üzerinde "ali" yazan zarfı çocuğun elinden alarak içini açtım.
    içinde belki 30 tane 100'lük vardı.
    bu para benim maaşımdan fazlaydı.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 68.
    +6
    #
    -bi yanlışlık olmasın. dedim zarfı çocuğa göstererek.
    -yok abi, ahmet abi aradı az önce, o ne dediyse onu yaptım. dedi sırıtarak.
    -eyvallah. kardeşim diyerek arabaya doğru döndüm geri.
    mutlu olmuştum amk.
    "adamsın ahmet abi" dedim içimden.
    arabaya bindim.
    son bir engelim daha vardı.
    araba için haluk abi'yi aramam lazımdı.
    cebimden telefonu çıkarttım ve aradım haluk abi'yi.
    -söyle genç. diyerek açtı telefonu.
    -napıyorsun abi. dedim
    -iyidir, çok güzel bir hanımefendiyle yemek yiyorum. dedi yavşak yavşak.
    -iyi abi, çok tutmiyim o zaman seni, ben istanbul'a gidiyorum da arabayı napiyim diye soracaktım sana. dedim
    -hatun işi mi. dedi
    -yok abi. dedim
    -hadi hadi, bırak bu işleri, anlarız genç adamın halinden, zütür arabayı, bak keyfine, boş da dönme çok kızarım. dedi aynı yavşak gülümsemeyle.
    -eyvallah. abi diyerek mevzuyu daha fazla uzatmadım
    arabaya bindim ve bastım gaza.
    belki de bir daha göremeyeceğim çanakkale'ye, kordon'a son kez baktım uzun uzun.
    çıktım bursa yoluna.
    ağzımda sigara,
    radyo'da irem derici sürüyordum istanbul'a.
    garip bir şekilde sevdiğim insanları arkamda bırakıyor olmama rağmen mutluydum lan beyler,
    garip bi mutluluk vardı içimde anlam veremediğim.
    yalova'ya gelmiştim.
    feribot iskelesine girdim.
    sıra yoktu, gelen ilk feribota bindim.
    biraz sonra hareket etti feribot.
    yukarı çıktım.
    1 tane sosisli aldım kendime, kesmedi 2. yi de aldım.
    karınımı da doyurmuştum.
    dışarı çıktım.
    rüzgar sert sert vuruyordu yüzüme.
    sigaranın yarısını ben, yarısını da rüzgar içiyordu.
    derken geçtik karşıya.
    gebze'de indik feribottan.
    tabelalara baka baka gidiyordum istanbul'a doğru.
    telefonun navigasyonunu hiç kapatmadım yol boyunca.
    akşam 9 olmuştu ki geldim kadıköy'e.
    her yerde insanlar vardı.
    elimdeki kağıt parçasında "suadiye" yazıyordu.
    sora sora orayı da buldum.
    cadde diye bi yeri tarif ediyorlardı.
    sonunda çıktım o meşhur caddeye.
    bir ucundan bir ucuna kadar gittim yoğun trafikte ağır ağır.
    bağdat caddesi dedikleri bu cadde resmen çanakkale kadardı.
    tıklım tıklım insan kaynıyordu.
    aradığım sokağın tabelasını görünce zınk diye durdum yolun en sağında.
    arkamdaki taksi kornaya basıyordu.
    2 dk durdurmadı beni orda pekekent.
    sokağa giriş ters yöndü,
    ilerden dolanıp arka taraftan girmek lazımdı.
    öyle da yaptım.
    ···
  19. 69.
    0
    sözlük hata verdi ondan yazamadım beyler.
    ···
  20. 70.
    0
    son partı atıyorum
    ···
    1. 1.
      0
      e hadi amk
      ···