-
26.
+6Üzgünüm!” dedim. “ Üzgünüm… Seni yalnız bırakmak istemezdim.”
“Öyle konuşma hemen! Önce bir yarana bakayım.”
Almila, zombinin dişleriyle pantolonumda açtığı yırtığı iyice genişletti ve yarama baktı. Görebildiğim kadarıyla zombi, çocuk olduğundan etimi kopartamamıştı ama hatırı sayılır bir kan akıtmasına yol açmıştı. Almila aniden ayağa kalktı ve yatın bir ucundan diğer ucuna koşturmaya başladı.
“Ne yapıyorsun?” dedim sızlanarak.
“Hareket etme! ilk yardım malzemesi arıyorum.”
Kısa süreli arayıştan sonra Almila elinde sargı bezi, gazlı bez ve iki şişeyle geldi.
“Oksijenli su ve tentürdiyot var. Hangisini süreceğim? Tentürdiyot için zararlı diyorlar…”
“Ne fark eder! Nasılsa gidiciyim sür birini!” diye çıkıştım. Almila oksijenli suyu gazlı beze döküp yarama bastı. Oksijenli suyun etkisiyle az da olsa canım yandı. Acı gidince Almila sargı beziyle yaramı sıkıca bağladı. -
27.
+5Adam bize arkasını dönüp gerisin geri aracına doğru yürümeye başladı. Arkasından seslenmemize rağmen geriye dönmedi ve araca binip arabayı çalıştırdı. Karbon yığınının üzerinden geçerek yanımızda durdu.
“Yaşamak istiyorsanız batıya gidin,” dedi adam, batıyı işaret ederek. “Batıya…”
Bize gitmemiz için gösterdiği yönün tam zıttı yönde arabasını sürdü. Almila ve ben, adam gözden kaybolana kadar onu izledik. Gözden kaybolunca bir iç çekip karşılıklı bakıştık.
“Rüzgar gibi geldi ve geçti,” dedim.
“Kafayı yemiş galiba.”
“Bilmiyorum, ama olağandışı biri olduğu kesin. Ne dersin, batıya yönelelim mi?..”
Etrafımıza son bir kez baktıktan sonra yüklerimizi arabanın arka koltuğuna bırakıp arkamıza bakmadan batıya doğru yol aldık. Alacakaranlık başladığında güneşin battığı yerde denizi gördük. içimi mutluluk sardı ve farkında olmadan tebessüm ettim.
Denizin yüzeyinde irili ufaklı ışık kaynakları -
28.
+5Güvenliğe dikkat ederek, taze beslenme sorununu dağda avladığım nadir hayvanlarla gidermeye çalışarak günümü geçiriyordum. Almila ise, genç yaşına rağmen yemek yapma konusunda oldukça iyiydi. Konusu açıldığında Bolulu olmaktan dolayı kendisini överdi. Her ne kadar yiyecek çeşidi geniş olmadığından yeteneklerini pek göremesem de et yemekleri konusunda tatmin ediciydi.
Akşam yemeğinde ise tavşan yahnisi vardı. Yemeğin hazırlama aşamasında; tavşanı avlama ve temizleme kısmı bana düşüyordu. Avlama kısmı bir yana, temizleme kısmından hoşlanmadığım gibi Almila da hoşlanmıyordu. Bir erkek olarak da bu görev doğal olarak bana kalıyordu. Almila ise yemeğin yapımından ve servisinden sorumluydu. Hazırlanan yemek loş ışıkta Almila tarafından servis yapıldı…
Akşam olduğu zaman bir işimiz varsa loş ışıkta yapmaya özen gösteriyorduk. Çünkü zombiler, her ne kadar sese gelse de ışığın yoğun olduğu yerler de ilgilerini çekiyordu. Birde bulunduğumuz yerde tek ışık kaynağı sizden yayılıyorsa dikkat etmeniz gerekirdi. -
-
1.
+5Merakla bekliom o noktaya ne zaman gelecen bence oda istio
-
2.
0(: biraz zor knk
-
3.
0Ha bide kopuk kopuk bro 14 şubattan birden mart başına atladın o 15 günde arabayı sağa çekip yyudunuznu amk naptınız bi sorun çıkmadıyla olmuyo
diğerleri 1 -
1.
-
29.
+5Beyler rez leyin şukulayin aq yükselsin şu hikaye
-
30.
+5iştahla yemeğimi yerken bir yandan da Almila’yı süzüyordum. Kız, sessiz ve ağır ağır yemeğini yiyordu. Yüzünde bir ifadesizlik vardı.
“Canın mı sıkkın?” diye sordum.
Almila, yüzüme aynı ifadesizlikle baktı.
“Sadece düşünüyorum… Bu işin sonu nereye varacak? Bu afetin sonunu görecek miyiz? Ne zaman sıradan bir hayata kavuşacağım? Bir çok soru aklıma geliyor.” Tekrar yemeğine döndü.
“Buraya gelene kadar bir çok yerleşim yerinden geçtik. Başımıza bir şey gelmese de bir çok olaya şahit olduk. Karşılaştığımız o günden bugüne hiç canlı biriyle karşılaştık mı? Hayır… Her yeni bir kasabaya, köye ya da şehir merkezine gittiğimizde ne gördük? Zombiler!.. Ölü ve canlı zombiler. Bir kısmını, birileri tarafından öldürülmemelerine rağmen ölü olarak bulduk… Bir kısmını birbirlerini yerken gördük… ilk zamanlar, insana daha çok benziyorlardı, şimdi ise daha fazla cesede benziyorlar… Eğer yanlış düşünmüyorsam, uzun olmayan bir zamanda zombilerden eser kalmayacaktır… Ölü olsalar dahi, ölüyorlar! Biraz daha dayanmamız lazım. Zombilerin olmadığı bir yaşam uzak değil!”
Almila, tabağından yüzünü kaldırıp, acı bir gülümsemeyle bana baktı.
“O günler geldi ve filmin sonunu gören baş karakterlerden olduk. Ya sonra? Film mutlu sonla mı bitmiş olacak sence? Bir avuç insan ve kocaman bir dünya…” -
31.
+5Hayır, düşünmedim. Ama senin de aynı sonu yaşamanı istemiyorum,” dedim.
“Bugün yaşasam da yarını da garanti edebilecek misin?”
Haklıydı… Ama bende haklı değil miydim? Yoksa kendimi mi kandırıyordum? Ben ölürken hala yaşadığını görürsem huzur içinde son nefesimi verecektim… Kendimi iyi hissetmek için gencecik kızın yalnız başına kalmasına neden olacaktım. Her ne kadar onu kurtarma şansım düşük olsa da…
“Pekala,” dedim. “Ben önden gideceğim, sen ise arkamı kollayacaksın. Tamam mı? Hayatta kalmamız şansımıza bağlı zaten.”
“Tamam,” dedi ses tonu mutlu bir tona bürünerek. -
32.
+5Ne karada ne denizde hiç bir hareket yoktu. Boş ümitlerle beklemektense harekete geçmeye karar verdim.
“Gel benimle… Kayık bulup gemilerden birine çıkacağız. Kimse yoksa ve temiz ise bizim için iyidir. Zombi varsa ve aşırı değilse de temizleriz ve güvenli bir şekilde yaşayacağımız bir yuvamız olur. Gel hadi!”
Almilayı peşime takıp sağlam bir kayık aradık. Çok sürmeden su da sallanan çok yıpranmamış bir kayık çıktı karşımıza. Kayığa bindik ve ben küreklere asılarak denize, gemilere doğru kürek çekmeye koyuldum. -
33.
+5Rahat bir uyku dışında hiç bir şey,” dedim ruhsuzca. “Güvende olsak da gemiye kısılıp kalacağız. Eski günler geri gelmeyecek ve bir gün zombilerin önümüzde duran gemilerde ortaya çıkma ihtimalini düşünüp tedirgin olacağız.”
“Senin bugüne kadar olumlu bir cümle kurduğunu görmedim! Nasıl birisin sen?”
“Sen bana bakma. Doğma büyüme böyleyim. Birazdan birileri bizi fark edecek ve gemilerine almak için bir sal ve ya bot yollayacaklardır.” Umarım öyle olur… diye içimden ekledim.
Tan ağardı ve etrafımız rahatça görülmeye başladı. Almila ile birlikte arabadan indik ve iskeleye çıkıp gemilerin olduğu tarafa kollarımızı açıp hareket ettirerek kendimizi fark ettirmeye çalıştık. Sesimizi çıkarmıyorduk çünkü zombi olma ihtimalini göz ardı edemiyorduk.
Dakikalar geçti ama karşı tarafta her hangi bir hareket gözlemleyemedik. Almila da sorar gözlerle bana bakıyordu. Sanırım korktuğum başımıza geliyordu. -
34.
+5Umudunu yitirme,” dedi Almila, “Gördüğümüz gibi zombiler yeryüzünde bir şekilde yok oluyor. Belki de buna sebep olan neyse etkisini yitirdi ve-”
“SUS!.. Lütfen… Tamam, dediğine uyacağım. Yalnız her ihtimale karşı önlemimizi alalım. Umulmadık bir anda zombileşip sana saldırmayım.”
“Tamam,” dedi Almila gülümseyerek ve bana sarıldı. Ürkekçe saçını okşadım.
Her ne kadar Almila’ya o sözleri söylesem de ben zombiye döneceğimi hissediyordum. Bu satırları yazmak için dinlendikten sonra ayağa kalkıp defter ve kalem aradım. Dümenin olduğu yerde defter yerine ajanda buldum ve uygun bir yere geçip kapağını açtım. Kalemimle bu satırları siz okurken benim şimdiki zamanım oluyor. Başımdan geçenleri kaba taslak da olsa anlattım. Eğer bu ısırık yüzünden zombiye dönüşmezsem yazmaya devam ederim. Eğer yazmamışsam…
Şimdi Almilayı çağırıp bu ajandayı ona emanet edeceğim. Bana bir şey olursa Almila tek başına yola devam etmeli. içimde garip bir his var. Çabuk olmalıyım…
29 Mart 2015
Adım Almila. Bugün onun öldüğü gün. Ajandayı bana emanet ettikten yarım saat sonra terleme ve ateş baş gösterdi. Sonunun geldiğini anladığında bana karşı bir tehdit oluşturmamak için yatın uç kısmına gitti ve o anın geldiğini anladığında denize atlamak için uygun yerde bekledi… Ve kendini suya bıraktı. Beni zombilerden kurtaran adamın sonu böyle oldu. Artık yalnızım ve tek başıma ne yapacağımı bilmiyorum. Düşlediğim günleri görebilirsem eğer anılarımı bugünden itibaren yazacağım ve onu hep hatırlayacağım... -
-
1.
+2Adres ver Alminacığım onun yapmadığı erkekliği yapmak isterim
-
-
1.
0böyle finalmi olur harbi etkilendim
güzel hikaye
-
1.
-
1.
-
35.
+4Üç kamarada da görünürde zombi yoktu. Dümen zımbırtısının olduğu yer de temizdi. Dış güverteye doğru giden koridora ağır adımlarla yöneldiğimde rahat bir nefes aldım ve gevşedim. Artık zombi tehdidine karşı tetikte olmaktan kurtulmuştuk. iç güverteye ulaştığımda arkamdan hırlama sesi geldi. Ani bir refleksle elimdeki beysbol sopasını geriye doğru dönerek savurdum, ama sadece havaya savurmuş oldum. O hızla dengemi koruyamadım ve tam tur atmış oldum. Dengemi sağladığım sırada ise sol baldırımda bir acı hissettim. Tekrar döndüm ve küçük bir erkek çocuğunun bacağıma yapıştığını gördüm. Hemen elimle ittirdim ve beysbol sopasını kafasına indirip dağıttım. Canımın acısıyla bacağıma ellerimi zütürdüğümde beysbol sopası elimden düştü. Bacağımı tutup sekerek oturacak yer ararken içeri Almila girdi. Beni ve yerde cansız yatan zombi çocuğu gördü. Hızla yanıma geldi ve diz çöktü.
-
36.
+4Kafamda geleceği canlandırmaya çalıştım. Küçük bir kentin nüfusu, o zaman geldiğinde dünyanın nüfusu olacaktı. Ne ülkeler kalacaktı geriye, ne de milletler.
“Asıl film o noktada başlamış olacak,” dedim, gülümsemeye çalışarak. “Düşünsene; bundan binlerce yıl sonra insanlar tarafından taş devrinde yaşayan insanlar olarak bilineceğiz… Ne kadar da trajikomik değil mi?..”
Almila gülümsedi, ama cevap vermedi.
Daha çok gençti ve bu afetin yükünü sırtlanmayı hak etmiyordu. Kimse etmiyordu… Yaşadıkları ömrünün sonuna kadar unutamayacağı anılardı. Ben de daha fazla etkilenmeyeceği şekilde yaşaması için gayret ediyordum.
Tabağımdaki son lokmayı da yedikten sonra; “iyi geceler,” dileğinde bulunarak, yatmak için masadan kalktım.
Sabah kahvaltısını yaptıktan sonra, bir takım ihtiyaçlarımızı karşılamak için şehir merkezine gitmeye karar verdim. Almila da bana eşlik etmek istediğini dile getirdi. Bu ücra yerde, yalnız başına kalacağına benimle gelmesi daha iyi olacaktı. Hem, buraya geldiğimiz günden bu yana, ilk defa başka bir yer görecekti. Zombilerin sayısında da gözle görülür bir azalma vardı. Ne olacaktı ki?.. -
37.
+4Almila, “Nereden çıktı bu kadar zombi? Hem de sayıları bu kadar azalmışken…” diye sordu bana.
“Hiç bir fikrim yok, tabii ki… Dahası bu kadar zombi bizi kapana kıstırmışken nasıl kurtulacağız bu durumdan, öncelikle bunu düşünmeliyiz.” dedim.
Etrafı el yordamıyla araştırarak kaçabileceğimiz bir çıkış bakındım, ama küçük bir pencere bile bulamadım. Almila ile depoda sıkışıp kalmıştık. Almila’ya seslenip durumu bildirdim.
“Tamam işte… O güzel günleri göremeden karanlıkta susuzluktan veya açlıktan öleceğiz artık…” diye isyan etti.
“Hemen umudunu kaybetme… Biraz bekleyelim, daha umudumuzu kaybetmek için çok vakit var. O zamana kadar kurtulmanın bir yolunu buluruz.” dedim.
Karanlıkta zamanın ne kadar aktığını fark edemeden, ses çıkarmadan bekledik, durduk. Çıkan tek ses, zombilerin kapıya uyguladıkları faydasız zorlamalarıydı. iyi tarafı da buydu… Filmlerdeki gibi insanüstü bir güce sahip değillerdi ve olmaları da bana göre saçmaydı…
Ne kadar zaman geçti bilmiyorum, ama artık daha fazla bu duruma katlanamayacaktım. Almila da aynı fikirde olduğuna dair sesler çıkartıyordu. -
38.
+4Ses çıkarmadığımız sürece aracı kitleyip içinde güvenli bir şekilde sabahı edebilirdik. Kapıları kilitledim ve Almila’ya isterse uyuyabileceğini benim tetikte bekleyeceğimi söyledim.
“Hayır! Ben de uyumayacağım. Güneşin doğuşunu görmek istiyorum. Gemiler kurtuluşumuz olacaksa eğer uyuyarak bu anı kaçırmak istemiyorum.”
Israr etmedim. ikimiz birlikte şafağı görene kadar tetikte olmaya karar verdik.
Saatler ilerledi ama hiç bir zombi görünmedi. Ya bunlar da zamanla birbirini yemeye başladı ya da gemidekiler şehri zombilerden temizledi. Şafağa bir iki saat kala tehlikelerden tamamen kurtulacağımız umudunun artmasıyla dikkatimiz azaldı ve daha rahat davranmaya başladık. Ara sıra kısa süreli sohbetler ettik.
“Neredeyse sabah oldu,” diyerek bir sohbet daha açtı Almila. “Zombilerin bu şehirde kalmadığına neredeyse eminim. Artık gemilere ulaştığımız zaman başlayacak olan yeni hayatımız için hayal kuruyorum. Yastığa kafamı koyduğumda yenmeyeceğimi bilerek rahat bir uyku çekmeyi uzun zamandır düşlüyorum. Sence gemiye çıktığımız da neler değişecek?” -
-
1.
+4Çıkma o gemiye kızı gibecekler
-
1.
-
39.
+4Tek mermi… Tek mermi ile üstümüze çöken ilk zombinin beyni dağılmıştı. Sesin şiddetinden duraklayan diğer zombiler başlarını sesin geldiği yöne çevirmişlerdi. Ardından başlayan mermi yağmuru ise sandığımız gibi değildi. Sesi sonuna kadar açılmış bir müzik setinin? hoparlörlerinden gelen bir ses efektiydi. Yine de zombilerin dikkatini çektiği için bizim için yeterli olmuştu.
Dörtyol ağzında üzerimize çöreklenen zombiler batı yönüne giden yola doğru yönelmişlerdi. Almila’nın üstünden kalkıp, elinden de tutarak ayağa kalktım. Bizden adım adım uzaklaşan zombileri izleyerek, kurtarıcımızın kim olduğunu görmeye çalışıyorduk. Yolun ilerisinde bagajı açık bir aracın üzerinde dürbünlü tüfek ile nişan almış birisi duruyordu. Tüten dumanın yoğunluğundan sigara içtiğini anlamak zor olmadı. Zombiler bizden uzaklaşıp kurtarıcımızı yakalamak üzere ilerlerken, kurtarıcımız endişeye kapılmadan aracının üzerinde bağdaş kurdu. Taa ki; zombilerle arası beş metreye kadar kısalınca ağzındaki sigarayı zombilere doğru iki parmağı ile fırlattı. Yere düşen sigara yerin alev almasına neden oldu ve tüm zombilerin alevlerle sarılmasına neden oldu. Anlaşılan zombiler Almila ile beni yemeye çalışırken kısa sürede bu tuzağı hazırlamıştı. Ne de olsa benzin uçucu idi… -
40.
+4Denizin yüzeyinde irili ufaklı ışık kaynakları vardı. Demek ki birileri yaşıyordu ve sığınacak uygun bir yer bulmuşlardı. Çok geç olmadan bizim de oraya gitmemiz gerekiyordu çünkü hava iyice kararmaya başlamıştı. Aydınlatma olmadığından yanlışlıkla bir zombi sürüsüne denk gelebilir başımıza iş alabilirdik. Denize doğru giden en kısa yoldan hızla ilerlemeye başladık. Arabanın farının aydınlattığı yerler dışında hiç bir yer seçilmiyordu. Çok geçmeden yerleşim alanına vardık ve yolda kalan, kaza yapıp alevler içinde kalmış araçlar yüzünden hızı düşürdüm. Daha dikkatli bir şekilde sürerek şehir içinden geçmeye başladım. Tuhaf bir şekilde etrafta zombi de görünmüyordu. Kazasız bir şekilde sahile varacağımızı umuyordum. Nitekim de öyle oldu: Sahile vardık. Deniz bir kaç metre önümüzdeydi. Birkaç yüz metre mesafede ise irili ufaklı bir kaç gemi etrafını aydınlatarak demir atmış duruyordu. Yalnız karada her hangi bir canlı yok gibiydi. Bu karanlıkta riski göze alıp kendimizi duyurmak da istemedik. Tek çaremiz sabaha kadar güvenli bir yer bulmaktı.
-
41.
+4içlerinden en küçüğüne; bir yata doğru yöneldim. Yaklaştım… yaklaştım… Ve vardım. Kayığa bağlı halatın diğer ucunu yattan aşağı sarkan merdivene doladım ve acemice bağladım. Yatın içinde her hangi bir ses, hareketlilik yoktu. Öne atılarak merdivene ayağımı atıp tırmandım. Güverteye çıktım etrafa bakındım. Güvenli hissedince Almilaya gelmesi için seslendim. O da kısa süre sonra güvertedeydi. Almila’ya;
“Sen burada bekle ben de içini bir kontrol edeyim. Güvenliyse artık yeni evimiz burası olacak!”
Almila onaylar şekilde başını oynattı. Elimde beysbol sopası, tetikte iç güverteye girdim. Yat aşırı lüks olmasa da ortalama bir ev büyüklüğündeydi. Bir ev gibi de döşenmişti. Hemen yavaşça kamaraları kontrol etmeye başladım. Heyecanlı ve korkarak ilk kamaranın tokmağını çevirdim.
Bir… iki… üç… -
42.
+4“Burada kapana kısılıp, açlıktan ölmeyi beklemektense kaçmak için zombileri alt etmeye çalışmak daha iyi değil mi, sence de?” dedim Almila’ya.
Almila kıkırdadı ve “Bence de öyle,” dedi. “Zombiler tarafından dönüştürülmeyi ya da ölmeyi istemesem de bu şekilde ölmeyi diğerlerine tercih ederim.”
“O zaman, en azından seni kurtarabilirsem, kendimi şanslı sayarım.”
“O da ne demek oluyor?”
“ikimizde aynı sonu yaşamak zorunda değiliz, demek istiyorum… Yaşımıza bakınca en çok yaşamayı hak eden sensin. O yüzden kurtarılmalısın… Hazırsan harekete geçelim”
Ayağa kalkıp Almila’yı yakaladım ve el yardımıyla çıkışa ulaşacağımız merdivenlere yöneldim.
“Bunu yapamazsın!” dedi, Almila, benim tarafımdan sürüklenirken. “Tek ben kurtulursam ne yapacağım? Tek başıma nasıl hayatta kalacağım? Planını yaparken bunu da düşündün mü?” diye sordu. Sesi çatallaşmıştı. -
43.
+3Dağdan, şehre doğru yılan gibi kıvrılan yollardan geçtik. Rakım düştükçe dağı kaplayan orman seyrekleşti ve sonunda bitti. On dakika daha yol kat edince şehrin ilk belirtileri olan binalarda görünür oldu. Zombilerin açtığı, doğal ve dolaylı yıkım bu şehri de etkilemişti. insanlar, canlarını kurtarmak için kaçarken açtıkları zarar; perte çıkmış bir sürü araç; camları indirilmiş dükkanlar ve evler; yanan binalar; yağmalanan marketler… Yer yer insan ve zombi cesetleri, çürümeye uğradıktan sonraki halleriyle afetin sonuçlarını anlatıyordu.
Arabayı, her hangi bir ani durumda çabuk kaçabileceğimiz bir açıklığa park ettim. Almila ile birlikte; elimde beysbol sopası, on da ise pala ile sessizce etrafı inceleyerek, bir şeylerin kaldığını umduğumuz bir markete doğru ilerledik.
içine girdiğimiz market oldukça genişti. Alışveriş arabaları etrafa saçılıp devrilmiş, yağmalanan ürünlerden kalanların bir kısmı yerleri süslemişti. Gıda reyonuna doğru ilerleyip konserve ürünlerden kaldı mı diye bakındık. Birkaç konserve turşu, kalitelisinden konserve ton balığı, üç gün yetecek kadar da yaprak sarması, barbunya ve etli kuru fasulye… Bakliyat bölümünde de bir hafta yetecek kadar makarna ve öğrencilik yıllarımda yediğim noddledan beş paket bulduk. Sağlam kalmış alışveriş arabalarından bir tanesine bulduklarımızı koyup başka işe yarayacak malzemelere bakındık. El sabunu, bulaşık deterjanı, vazgeçemeyeceğimiz sarı bez, el kremi, şampuan… iki sepeti doldurduğumuzda vaktin de ne kadar çabuk geçtiğini fark etmiştik. Aldıklarımızı arabaya yüklemek ve hava kararmadan şehirden uzaklaşmak için aceleyle elimizdeki arabaları market çıkışına sürdük. -
44.
+3Rez gelirse devam edeceğim
-
-
1.
-1beyler biraz okudum, hikaye yalan beyzbol sopasiyla zombi olmez
-
-
1.
0Nerden biliyon denedin mi hıdıbına?
-
2.
0Aklıma Hellsing geldi lan. Duygulandım. :((
-
3.
+1hakkaten denedin mi oç denediysen söyle ona göre önlem alalım zombiye
-
4.
+1ufff amk salaklari beyzbol sopasi beyzbol oynamak icin kafayi biraz calistirin
diğerleri 2 -
1.
-
1.
-
45.
+3bilader diğer gibimsonik zomibli hikayeler gibi değildir umarım güzel gidiyorsun bozma
başlık yok! burası bom boş!