1. 1.
    +9
    o sıralar yaşım yalan olmasın 32-33. o güne değin ne bir kadın eli tutmuşluğum var ne rahmetli babaannemin çorap giydirilesi memelerinden başka meme görmüşlüğüm var. 30 küsur yıllık küflenmeye yüz tutmuş, dolu şarjör beylik tabancasıyla geziyorum anlayacağınız. yozgatın şefaatli ilçesinin küçük bir köyünde o yaşa kadar gayet sakin, huzurlu ve münzevi bir hayatı ustalıkla idame ettirmiş bir insan, kör cahil bir adamdım ve fakir de olduğum için de kimseyle evlenemedim. lise çağına gelmiş köyün talebe kızlarını içine gübre boşaltılan taş duvarı kendime siper ederek dikizliyordum. mutsuz değildim, ümitliydim. bu köylü kızlarından en hafifmeşrebini ayartacaktım, domaltacaktım ahırdaki yalağın içerisine akşam ezanları gökkubbeyi çınlatana kadar gibecektim. bunu her tuvalete gittiğimde bir beyin antrenmanı şeklinde hafızamda canlandırıyordum. evet o kutlu gün gelecekti, gelmeliydi.. ama gelmedi. bir iki sene daha sabredebildim sonra günlerden bir gün yan komşunun boz eşeğinin anırmaya başlamasıyla beynimde bir ışık yandı, söndü. evet yapacağım şey belliydi. dedemin ben ergenliğe girdiğimde bana anlattığı şeyleri nasıl da bu kadar kolay unutabilmiştim? köpekler kulübelerine, tavuklar kümeslerine, insanlar evlerine çekildiği vakit taşlığa adımımı attım. yirmi senedir dul yaşayan, zamanında kırılan ayağının bir kemiği yanlış kaynamasıyla hafiften sakat kalmış düz bekir dayının evinin şavkları sönmüştü. bahçesine girdim, ahıra yöneldim, kapıyı usulca açtım ve işte şimdi birden karşımda tüm çıplaklığıyla karakaçan endam ediyordu. beyaza yakın gri tüylerinin örttüğü biçimli kalçasının ortasından kirli kuyruğu salkımsaçak iniyor ve birçok şeyi gölgeliyordu. gittim yanına, sonra kendimi tokatladım. napıyorum ben dedim? zavallı hayvan benim hayatımın kaçmış trenlerinin müsebbibi mi? kendimi tutamadım, hüngür hüngür ağlıyordum, bu kadar acizdim, bir kere gelinen hayatın kayda değer bir kısmını böyle bir yerde tüketmiştim. eşeğin gözlerinden öptüm, affet beni dedim, insan bu raddeye varabiliyormuş meğer, özür dilerim karakaçan. bir gün sonra köyü terk ettim, istanbulda aldım soluğu. zürafa sokağa gittim ve iki gün boyunca orada kaldım. şimdi, hayatımın son demlerini sütlüce'de sürdürüyorum.

    kaleme aldığım diğer hikayelerim için:

    (bkz: iğrenç manitamdan aldığım akılalmaz intikam)
    (bkz: taksimde rus bini hastanelik ettim)
    (bkz: zütü kıllı sevglimin kıllarını tutuşturdum)
    (bkz: komşu çocuğunun anasının dıbına koydum)
    ···
   tümünü göster