1. 1.
    +7
    “Evet. Kürt kalmakta direnir, dört beş bin kelimelik o iptidaî dilleriyle konuşmak, yayın yapmak, devlet kurmak istiyorlarsa gidebilirler. Biz bu toprakları oluk gibi kan dökerek; Gürcüleri’in, Ermenileri’in, Rumlar’ın kökünü kazıyarak aldık, yine oluk gibi kan dökerek Haçlılar’ın Savaşçı Şövalyeleri’ne karşı savunduk. Kürtler 1839 yılına kadar askerlik bile yapmadılar. Viyana’dan Yemen’e kadar her yerde Türk Irkı’nın kanı sebil gibi akarken onlar yaşadıkları dağlarda ve köylerde keçilerini güttüler ve fırsât buldukça hırsızlık ve yağmacılık ederek yaşadılar. iran’la yaptığımız savaşlara yardımcı diye geldikleri zaman da daimâ fırsât kolladılar ve Türk Ordusu’nun yenildiği çarpışmalarda bu sefer iran’la birleşip onu vurmaktan geri kalmadılar. Birinci Cihân Savaşı’nda bize topyekûn ihânet eden Ermeniler, yerleşik Türk Halkı’nı vahşî bir kırgınla bitirmeseydi ve dağlarda, sarp köylerde yaşayan Kürtler bu kırgından kurtulmuş olmasaydı bugün çoğunlukta oldukları illerde de azınlık olarak kalmakta devâm edeceklerdi. Fakat yüzde yüz çoğunlukta olsalar bile Türkiye’nin herhangi bir bölgesinde devlet kurmak hayâlleri, hayâl olarak kalacaktır. Yunanlılar’ın Bizans, Ermeniler’in Büyük Ermenistan kurmak hayâlleri gibi. Onun için Türk Milleti’nin başını belâya sokmadan, kendileri de yok olmadan çekip gitsinler. Nereye mi? gözleri nereyi görür, gönülleri nereyi çekerse oraya gitsinler. iran’a, Pakistan’a, Hindistan’a, Barzani’ye gitsinler. Birleşmiş Milletler’e başvurup Afrika’da yurtluk istesinler. Türk Irkı’nın aşırı sabırlı olduğunu, fakat ayranı kabardığı zaman Kağan Arslan gibi önüne durulmadığını, Irkdaşları Ermeniler’e sorarak öğrensinler de akılları başlarına gelsin.” Ulu Türkçü, Hüseyin Nihâl Atsız | Ötüken, Kızıl Kürtler’in Yaygarası, 16 Haziran 1967, Sayı: 42
    ···
   tümünü göster