/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    +19
    Bizim evde oturuyorduk, kucağımda laptop yine salak şiirlerimi karalıyorum. ipek de kendi evinde gibi olduğu için rahatça uzanmıştı karşı koltuğa, televizyon izliyordu. Çoğu kişiyle hiç konuşmadan aynı ortamda oturursanız gerilirsiniz ya, bizde o yoktu. Rahat ediyorduk birbirimiz yanında. Bana doğru göz attı.
    “Sevgiline şiirler mi yazıyorsun yine?”
    Başımı salladım, utanmıyordum artık. Sevginin neyinden utanayım ki zaten. Kısa bir sessizlik oldu, pat diye konuştu birden.
    “Sen Yağmur’la mutlu olamayacaksın, biliyorsun değil mi?”
    Kan beynime sıçradı. Bıraktım laptopu kucağımdan. “Nedenmiş o?”
    Sesimdeki sertliği giblemedi bile, oysaki uyarıydı bu. “Kızın Borderline olduğunu söyledin. Hayat boyu geçmez o. Eğer travma durumu da varsa tam tımarhanelik olmuş demektir.”
    Bunu nasıl söyleyebiliyordu o huur? Birinin hastalığı hakkında nasıl böyle konuşuyordu? Hele Yağmur hakkında?
    Oturduğu koltuk duvara dayalıydı, en yakınımdaki bardağı alıp o duvara fırlattım. Hafif bir çığlık atıp eğildi.
    “gibtir git lan bu evden” dedim, daha bir sürü şey söylemişimdir belki ama hatırlayamıyorum. Kıza vurmamak için yumruklarımı sıkıyorum, elimde kalır çünkü. itekleye itekleye dışarı attım bunu, hala bağırıyordu “Kabullen bunu artık,” diye.
    Yere çöktüm, kolay kolay sinirlenmem ama sinirlendiğimde çok zor sakinleşirim. Evde volta atıyorum bildiğin. Bu kadar sinirlenmemin nedeni ipek’in haklı olmasıydı aslında. Onun düzelmeyeceğini, hep kırık kalacağını biliyordum. O evlilik konuşması da aklımdaydı. “insanlar birbirlerini seviyorlarsa mutlu olamazlar” demişti, hiç unutmadım bunu.
    Sinirim geçince naptım lan ben dedim, kıza dayak atmadığım kalmıştı. Söyledikleri çok adiceydi ama bir kadına böyle davranılmazdı, Hakan mıydım lan ben. Erkekliğe tak sürdürmemek için 1 hafta aramadım tabii ki. Ortak derslerde görüyordum sadece, hiç bana doğru bakmıyordu huur. Pişmanlığım büyüyordu.
    Aradım 1 hafta sonra, açtı telefonu. “Ne var,” dedi sert sert. “Konuşalım,” dedim sadece, gece azıp kıza mesaj atan barzolar gibi. Bizim evin yanında küçük, kırık dökük bir park vardı. “Parka gel lütfen” dedim. “iyi,” deyip kapattı. indim aşağı. 10 dakika sonra geldi, yüzüme bakmadan bir salıncağa oturdu. Parktaki tek sağlam şey salıncaktı zaten, her şey eski paslanmış. Korku filmi gibi aq, her an Elm Sokağı’ndaki çocuklar çıkıp ip atlayacak sanıyosun.
    Boğazım kurudu. “Hayret, kırmızı giymemişsin?” dedim. Omuz silkti, küskün bir çocuk gibi davranıyordu. Kısa kesip özrümü diledim ve katıksız bir hanzo gibi ekledim, “Ama o gün Yağmur hakkında söylediklerin çok iğrençti, biraz hak ettin.”
    Dünyanın en iyi özür dileme cümlesi aq. Biri suratıma kürekle vursun.
    “Biliyorum, çok pişman oldum. Ama onun hakkında bu kadar kaba olmamın sebebi var biliyorsun.”
    “Neyi biliyormuşum?” Salağa yatmıyordum beyler. Ben gerçekten salaktım.
    Ofladı. “Hayvanlık yapma, en başından beri biliyorsun. Ben sana hiçbir erkeğe güvenemeyeceğimi söyledim ama bunca zamandır yanımda olup da benden faydalanmaya çalışmayan tek erkek sendin. Sonunda güvenecek birini buldum ve onu kilometreler ötedeki bir kıza kaptırmak istemiyorum.”
    Bacaklarını salladı, yüzü iyice asılmıştı. “Ama sen, kalbini o kız hariç herkese kapamışsın. Canın çok yanacak.”
    Ayağa kalktı, yanıma geldi, eğilip dudağımın yanına bir öpücük kondurdu. Ne dudak, ne de yanak olan o bölge.
    “Eğer bir gün beni istersen ben buradayım. Senden istediğim tek bir şey var. Canım yeterince yandı benim, Burak. Bir de sen incitme beni.”
    Döndü, gitti.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      sen kardeşinin sana olan emanetine göz diktiysen burda adamım diye geçinme bence
      ···
   tümünü göster