biraz hızlı geçiyorum, ilgi görmedi.

çevrediklere söyledik, adam nefes almıyor ölmüş galiba dedik. millet toplandı tabi. ambulansı aradık. bu arada olay New Hempshire'da geçiyo beyler. ingiliz polisi de olay yerine geldi, bizi alıp karakola zütürdüler. Olanları anlattık fakat bi sıkıntı var adamın arabasından bir silah çıkmış ve bu silah bir olaya karışmış. yani temiz değil. ben altıma sıçıyorum ama bin asım'ın umrunda değil. sakin ol amk diyo bana sürekli, nolacak sanki. ben sanki adam öldürmüşcesine panik içindeyken koridorun başında babamla annem görününce ben birde salya sümük ağlamaya başladım. bin asım bir yandan gülüyor, bir yandan da başımızda duran polise cuvara var mı diye soruyordu. ifadeden sonra evlerimize dağıldık.

ertesi gün ben, asım ve bizim sınıftan iki kız öğle arasında okulun çevresinde bi bankta otururken yanımızda bir araba durdu. içinde 50 yaşlarında bir amca bize bir adres sordu. asım el kol hareketleriyle tarif ettiyse de adam anlamadı. asım da "yakın zaten, dur beraber gidelim dedi, hem biz de içecek birşeyler alırız". öyle diyince kızlar direkt arazi oldu, biz gelmeyiz dediler. asımla biz bindik arabaya. adamın sorduğu yer 500-600 metre yoktu. vardığımızda adam, gençler çok teşekkür ederim, gelin içeceklerinizi ben ısmarlayayım dedi. biz yok mok desek de adam ısrar etti, kabul ettik. içecekleri aldık, kasaya geldik adam "ah cüzdanım arabada kaldı gençler siz bekleyin hemen alıp geliyorum dedi.". biz amca gerek yok dedik, biz alırız dedik. minnet rica, yalvardı adam biz de mahcup etmemek için peki dedik bekliyoruz kasada. arkadaki kadına sıramızı verdik filan. ama bekliyoruz, 10 dakka oldu, 20 dakka oldu adam yok. lan kararsız bekliyoruz elimizdeki kolalar ılıdı. asım giberim dedi ver şunun parasını gidelim. neyse ödedik çıktık kapıya. adam arabasının içinde hareketsiz oturuyor, böyle sanki kitlenmiş gibi. ben boşver dediysem de bin asım gitti kapısını açtı bunun, sövecek. içeri amca diye seslendi, bir baktık adam nalları dikmiş, sizlere ömür. ölü amk...