1. 1.
    +1 -4
    Tarih 12 Ekim 1972. Arjantin'den Uruguay'a doğru yola çıkan 571 sefer sayılı yolcuların bulunduğu uçak, kötü hava şartları nedeniyle Uruguay'da bulutların arkasına gizlenen And Dağları tepesine çakılmıştır. ilk çarpışmada 12 kişi can vermiş ve 33 kişi hayatta kalmıştı. Yaklaşık 3 günde 5 kişi daha ağır yaralara dayanamayıp ölmüştü. 3 farklı ülkeden arama ekipleri kaybolan uçağı aramaya başladılar. Ancak beyaz olan uçak, karın içinde kaldığından gökyüzünden görülemiyordu.Bu sırada kazazedeler, uçağın telsizini çalıştırmayı başarmış, ancak kimseye ulaşamamışlardı. Kurtulmayı beklemekten başka yapacak bir şeyleri kalmamıştı.
    Karla kaplı bu dağda ne bir bitki veya hayvan türü yaşamıyordu. Ellerinde çikolata ve biraz çerez kalmıştı ve birkaç gün içerisinde hepsini tükettiler. Su ihtiyacını
    buzları eritip şarap şişelerine akıtarak karşıladılar. Barınmak için düşen uçağın gövdesini kullan kazazedeler ,aşırı soğuk geceleri birlikte yatarak ısınmaya çalışıyorlardı. Ancak soğuk çok fazlaydı ve bedenleri artık dayanamaz hale gelmişti.
    12. günlerinde radyodan arama kurtarma çalışmalarının durdurulduğu haberini alarak umutları iyice tükenmişti. Kısa bir süre sonra ikinci bir felaket olan çığ felaketi ile karşılaştılar.
    Yiyecek hiçbir şeyleri kalmayan kazazedeler, zorlu bir seçimle yüzleştiler. Ya dondurucu soğuk tarafından korunan ölü arkadaşlarının cesetlerini yiyecekler
    , ya da açlıktan onlar da ölecekti. içlerinden 1 kişi hariç diğer kazazedeler yamyamlığı tercih etmişti. insan eti yemek istemeyen o kişi ise açlıktan ölmüştü.
    insan eti yiyen bir kazazede olayları şöyle anlattı: "Açlıktan ölmek üzereydik ve yiyecek bir şey yoktu. Tekrar tekrar uçağın gövdesinde kalmış kırıntıları aradık durduk. Bavulların deri kısımlarını bize zarar vereceğini bile bile koparıp yemeye başladık. Koltukları saman bulabilme ümidiyle parçaladık. Ama içinden yemesi mümkün olmayan koltuk derilerinden başka bir şey çıkmamıştı.
    kafamda tekrar tekrar aynı sonuca ulaşıyordum. Burada plastikten, alüminyumdan, buz ve kayadan başka yiyecek birşey yoktu. Ama dağın tepesinde yiyecek birşey vardı aslında. Et. Hemde bol bol. Kolayca ulaşabileceğimiz bir yerde. Gözüm yanımda ölü olarak yatan çocuğun bacağındaki yaraya takıldı. Yaranın ortası ıslak ve açıktı. Ama kenarları kanların kurumasıyla kabuk tutmuştu. Gözümü o kabuktan alamıyordum
    Burnuma gelen kan kokusunun iştahımı açtığını hissediyordum. Kafamı kaldırıp etrafa baktığımda diğerlerinin de o yaraya baktığını görmüştüm. Utanarak kafalarımızı başka yöne doğru çevirmiştik. inkar edemeyeceğim bir şey olmuştu. insan etine bakmış ve içgüdüsel olarak bunu bir yiyecek olarak görmüştüm. Artık çok zayıflamıştık. Sonunda cesaretimi toplayıp etten bir parça alıp ağzıma atmıştım. Tadı yoktu. Birkaç çiğnemeden sonra
    zorlansam da yuttum." Çaresizce insan eti yemekle geçen 63 günün sonunda kazazedeler, yardım bulma umuduyla uçağın gövdesinden ayrılmaya karar verdiler.
    Öldürücü soğuktan korunmak için ellerinde bulunan dikiş malzemeleriyle büyük bir battaniye yaptılar ve 11 gün boyunca aralıksız yürüyecekleri bir yola koyuldular. Uzun bir yürüyüşten sonra karşılarına bir çoban çıktı. Önce hayal gördüklerini zannetmişlerdi. Ve en sonunda bu 72 günlük can pazarında pes etmeyip hayatta kalmışlardı.

    (Alıntıdır)
    ···
   tümünü göster