/i/İnanç

İnanç
  1. 1.
    0
    1- Kadınlarda duygusallık kuvvetli, hafıza kuvveti erkeklere göre biraz daha azdır. Hafızası erkeklerin çoğundan kuvvetli olan bazı kadınlar bulunabilir. Fakat hüküm kişilere göre değil, cinse göre, genel duruma göre verilir. Onun için, tek kadın değil de iki kadın şartı aranmaktadır. Fakat bu hüküm, genelde kadınların meşguliyet alanları olmayan ticaret alanındadır. Yoksa erkeklerin alanına girmeyen sahalarda tek başına iki kadının, hatta duruma göre tek kadının şahitliği yeterli sayılır.

    2- Erkek kardeşin neden kız kardeşten fazla miras aldığına gelince:

    Erkek evlendiği zaman mehir verir, kadın ise mehir alır. Mesela biri erkek, diğeri kız iki kardeş mirasçı olsa, babaları üç ev ile üçyüzmilyon lira miras bırakmış bulunsa, evlerden ikisi ile ikiyüzmilyon lira erkek kardeşe, bir ev ile yüzmilyon lira da kız kardeşe kalır. Erkek evleneceği eşine ellimilyon mehir verecek olsa geriye yüzellimiyon lirası kalacaktır. Kız da kocasından ellimilyon mehir alsa onun parası da yüzellimilyona çıkacak böylece paraları eşitlenmiş olacaktır. Erkek karısının oturması için iki evden birini tahsis edecek, kız kardeş ise kocasının donatacağı evde ikamet edecektir. Böylece hem erkek hem de kız kardeşin elinde kiraya verilecek birer evleri bulunacak ve bu bakımdan da eşit duruma gelmiş olacaklardır.

    3- Kadın meşru bir sebeple dövülebilirse de bu, en son başvurulacak yoldur. Öncelikle, itaatsizliği ve isyankârlığı sebebiyle nasihat edip, tatlılıkla ondan vazgeçirme yolu aranacak. Bu etkili olmazsa yatağı ayrılacak. Bu iş, arkasını dönmek ve konuşmamak suretiyle gerçekleştirilir. Ayrı bir yatakta yatılır da denmiştir. Bu ceza da tesirli olmazsa dayak meşru hâle gelmektedir.
    Anlaşılacağı üzere kadının bu duruma gelinceye kadar dövülmesi meşru değildir. Yüzde bir de olsa, işi bu duruma kadar zütüren kadın için aslında başka çare de yoktur. Ya verilen öğütleri tutar, iş biter. Ya kocası yatağına girdiği halde ona sırtını döner. ilgilenmez ve bu yolla uslanmasına çalışır. Çünkü bu, kadınlar için çok etkili bir çaredir. Bu da olmazsa iş boşanmaya kadar gelmiş ve yuva cehenneme dönmüş demektir. Ama boşanma daha büyük felâketlere ve yıkımlara sebep olabilir: Onun için dağlama kabilinden, son çare olarak incitmeyecek ve iz bırakmayacak kadar dövmeye başvurulur. Çünkü bu duruma düşenlerin birçoğunu bu hafif dayak yola getirir ve çoğu boşanmaları önler. Önlemezse dinimiz, yine erkeğin boşamasına izin vermez ve iki tarafın akrabasından seçilecek hakemlerin arabuluculuk yapmasını önerir.
    Zaten ayette belirtilen kademelerle gelinip ulaşılan bir dövmeye, hiçbir akıl ve mantık sahibi itiraz edemez. Hem yüz kadından birinde böyle bir dövme, olumlu etki yapıp o kadını yola getirecek ve aile kurtulacaksa, islâm dini niçin böyle bir çarenin önünü tıkasın? Bu bir terbiye usul ve metodudur. Efendimiz (S.A.V.), “vurun” derken bu ölçü içinde demiştir. “Vurmayın” diye menederken de işkence, eza, cefa ve intikam alma hissiyle yapılan dövmelere karşı kadını korumak için demiştir.

    Ayrıca Peygamberimiz (asm) kadınların dövülmesini menetmekte, karılarını dövenlere "hayırsız" demektedir:

    "Gündüz karısını köle gibi kırbaçlayan birisi akşam onunla aynı yatağa nasıl girecek?" (Buhârî, Nikâh 93; Ebû Dâvûd, Nikâh 60). diye sormaktadır.

    "Erkek, namusu lekeleyecek bir davranışta (fahişe) bulunmayan, yalnızca nâşize olan karsını dövemez, ancak ona karşı öfkesini ortaya koyabilir."

    Aişe (r.anha)'dan demiştir ki: “Rasûlullah (S.A.V.) hayatta ne bir kadın dövmüştür, ne de bir hizmetçi.”

    Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz bu hadiseyi hiç yaşamamış, hiçbir hanımına bir fiske dahi vurmamıştır.

    4- Öncelikle ifade edelim ki, bu âyette yer alan "nikâhlayın" emri, gereklilik anlamı değil, ruhsat ve cevaz anlamı taşımaktadır. Bu itibarla islâm dininde çok evlilik kural değil, gerektiğinde başvurulacak istisnaî bir durumdur.
    Erkeğin birden fazla kadınla evlenme imkân ve uygulamasını islâm getirmemiş, mevcut uygulamayı belli şartlara ve hukuk kurallarına bağlamak suretiyle iyileştirerek devam ettirmiştir. Devam ettirirken de iki durumu birbirinden ayırmış gibidir:

    a) Henüz evlenmemiş olanlara -bu âyette- bir kadınla yetinmeleri tavsiye edilmiş, birden fazla kadınla evli olanlar için adalete riayet edememe tehlikesinin bulunduğu, bundan uzak kalmanın en uygun yolunun ise bir kadınla evlenmek olduğu dile getirilmiştir.

    b) 129. âyette ise birden fazla kadınla fiilen evli olanlara hitap edilmiş, birden fazla kadın arasında adalete tam riayetin mümkün olmadığı bir kere daha hatırlatıldıktan sonra hiç olmazsa adaletsizlikte, farklı ilgi ve muamelede ölçünün kaçırılmaması istenmiştir.

    ALINTIDIR...
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster