/i/İnanç

İnanç
  1. 1.
    +3 -2
    DiVANI KEBiR; ilk defa ALLAH rızası için divanı kebir hakkında kesin ve açık bilgiyi verme şerefine sahip olmaktan gurur duyuyorum. RABBiM ilmi saklayan kullarından eylemesin. Divanı kebir yanı diğer adı (nizami sistemdir),CENABI ALLAH CC kendi arşı alasında bir icra masası oluşturmuştur.Bu makam çok yüksek olup münacatlar hep burada toplanır. Divanı kebirin başkanı Resulullah efendimiz muhafazid MUSTAFA SAV HZ.leridir. Senede dört defa gelir makamdan münacatları izale eder. Kurban ve ramazan bayramı, berat gecesi ve miraç günü gelir başkanlık görevini tamamlar. Diğer zamanlar Rabbimizin resulullah efendimize bağışladığı MAHMUDU MAKAMIYE ye çekilerek şefaat mercisini uygular. Peygamber efendimiz gidince makdıbını GAVSUS EL SAKALEYN ABDÜLKADiR GEYLANi HZ. lerine teslim eder. Divanı kebirin dört yanını başkan yardımcısı görevini üstlenen ve makamı yüce görevlendirilenler teşkil eder. NiZAMi SiSTEM; Allahın sevgili kulları arasından seçilenler ricali gayba üye olurlar, hepsinin ayrı ayrı görevleri vardır. Makamları yaptıkları ibedetler sonucu takvaya göre verilir. Hiç ummadığı anda bir insanın ruh yapısı rabbimiz tarafından sevilir ve göreve tabi edilir. Allah yarattığı ruhun farkındadır ve nasıl yaşantı sağlıyacağı akıla vermiştir. Aklen hak yolunda olanlar seçilir. RiCALi GAYB GÖREVLiLERi;Allahın bizzat yeryüzüne yapacağı zuhuratın askerleridir. Hepsi ayrı ayrı terlerde tecelli gösterirler.

    Rical-i Gayb (Görevli Veliler) Hakkinda

    300 Nukeba, Reisler.

    CAHiLiYET BiTMiŞTiR Şeyh’ül Ekber: «Nefislerden gizli şeyleri çıkaranlardır. Üç-yüz kişidirler,» diyor.

    Onlar, cahil insanları insana dönüştüren, kişileri karanlıktan çıkarıp Allah’ın kendileriyle ya da kendilerinden değil, O’ndan gelen bir nur olan bağışına zütüren insanlardır. Onlar kızıl kükürt (simyacı altını) ehlidir. Bazıları sanatlarıyla kalpleri dönüştürürler, bazıları baz metali altına çevirirler, bazıları ikisini de yaparlar. Aralarında birbirlerini tanıma ve susma vardır. Allah’ın bilen kulları arasında yarattığı farklılıklarda edeb, hayranlık ve haz söz konusudur. Hiçbir şey ve hiç kimse onları edeb makamından ayıramayacaktır. Biribirleri arasındaki edeb meşhurdur. Öylesine zarif bilişirler ki çoğunlukla dikkati çekmezler bile… Bazıları çöllerde yoksulluk ve ihtiyaç içinde gizlidir. Diğerleri bütün dünya görsün diye insanların önüne çıkarılmışlardır. Ancak o Allah’ın göriimünde, onlann işareti olan büyük deniz – arslanı’nın okyanusla kara arasında sahilde uzandığı gibi uzanır.

    Hepsi aynı zikri paylaşır: “Hu!”, ” Hu!” , ” Hu!”

    40 NÜCEBA SOYLULAR;

    Nukeba’dan kırkı Nuceba’dır. Onlar hakkında Şeyh’ül Ekber şunu belirtiyor: «Kırk kişidirler. Mevcudat’ın külfetini taşımakla meşguldürler ve yalnızca bir diğerinin hakkı için hareket ederler.»

    Bunda Rabbin yarattıklarına şefkatini görün. Peygamberimiz, ariflerin başı, salat ve selam ona olsun, «Her zaman ümmetimden “ibrahim tabiatı”nda kırk kişi olacaktır,» demiştir. Bu suretle erden bir yere bedenini kalıbında bırakarak, kimsenin onun gittiğini anlayamayacağı bir şekilde yolculuk ederse, o kişi Ebdal’den başkası değildir, ibrahim’in, selam ona olsun, kalbi üzre biçimlenmiştir.» Onların yüksek makdıbını belirterek Şeyh ibn’ül Habib diyor ki:

    «Kendini Allah’a adayan Ebdal’in Yol’u açlıktır, uykusuzluktur, sessizliktir, yalnızlıktır ve zikirdir.» Bu, bütün büyük evliya tarafından teyid edilen bir sözdür.

    RiCALi GAYB

    Şeyh Alâüddevle Semnanî şöyle der:
    — Gaybda üç zümre müşâhede ettim. Gönlüm onlara meyletti. Selâm verdim. En güzel şekilde cevap verdiler ve en güzel şekilde ‘Merhaba’ dediler. Sözlerinin güzelliğini, hâllerinin sıhhatini çok beğendim. Onların mensubiyetlerini araştırdım, dediler ki: ‘Biz sufileriz. Yedi tabakamız vardır: Tâlibler tabakası, müridler tabakası, sâlikler, sâirler, tâirler, vâsıllar tabakası. Yedincisi kutub’dur ki, her zamanda bir tane bulunur. Onun kalbi muhafazid Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in kalbi üzredir. Abdâl’ler kutbunun kalbi de isrâfil’in kalbi üzredir. Aynı şekilde gökte de güney kutbu ve kuzey kutbu olmak üzere iki kutub vardır. Güney kutbuna en yakın yıldız Süheyl yıldızıdır. Kuzey kutbuna en yakın yıldız da kutup yıldızıdır. Allah aynı şekilde yeryüzünde de iki kutub koşmuştur. Her birine de mertebeleri yakın etmiştir. irşad kutbunun mertebesi Süheyl yıldızının mertebesidir. Işığı ve faydası bakımından en büyük yıldız budur. Abdâl’ler kutbunun mertebesi de kutup yıldızının mertebesidir. Bu da insanların çoğunun gözlerinden gizlidir.
    Abdâl’ler, üç yüz altmış kadardır.
    Bunların eşleri, çocukları, geçimleri malları, mülkleri vardır.

    Mehdî ve Kıyamet Şartları
    Mehdî Hakkında Hadisler:
    — Dünyamn ömründen bir gün bile kalmış olsa, Allah benim neslimden, Ehli Beyt’imden bir adamı göndermek için o günü uzatır. Onun ismi benim ismimden, babasının ismi de babamın ismindendir. Yeryüzü nasıl zulüm ve eziyet ile doldurulmuşsa, o da onun yerini ölçü ve adalet ile doldurur.
    Resulullah, bu ümmetin başına gelecek bir belâdan bahsederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

    Hz. isa’nın inişi Hakkındaki Hadisler
    — Ümmetimden bir tayfa, Hak uğrunda muzafferler olarak kıyamet gününe kadar savaşacaklar. Bu sırada isa Aleyhisselam iner, müslümanların emîri ona der ki:
    “Buyur, bize namaz kıldır.” O da der ki: “Hayır, Allah’ın bu ümmete bir ikramı olarak, sizin biriniz, diğerinize âmirdir.”
    — imdıbınız sizden olduğu halde Meryem oğlu sizin içinize inip geldiği vakit ne halde olacaksınız?
    — Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Meryem oğlunun hakem ve âdil olarak içinize inip gelmesi yakındır. O, Sâlibi (Haç’ı) kıracak, Hınzırı öldürecek, Cizyeyi kaldıracaktır. Mal artacak, hatta onu kimse kabul etmeyecek.
    Mehdî hakkında söylenmiş olan: “Ümmetim o güne kadar nail olmadıkları bolluğa, onun zamanında nail olacaklardır” hadisinden, Mehdî ve isa Aleyhisselam’ın aynı veya yakın zamanlarda gelecekleri sonucunu çıkartabiliriz. Yukarıda “Haç’ı kırar” demek, Hıristiyanlığı iptal eder, islam’ın hükmünü yerleştirir, demektir.

    Kıyamet Şartları:
    — Her ikisinin davası aynı olan iki büyük topluluk, birçok kayıp verdirecek şekilde birbiriyle savaşmadıkça; her birisi peygamber olduğunu iddia eden otuz kadar yalancı deccal gönderilmedikçe; ilim kabzolunup, depremler artıp, zaman yaklaşıp, fitneler artıp, katliam çoğalmadıkça; içinizde mal çoğalıp mal sahibi, “Sadakamı kabul edecek kimse bulamıyorum” diye üzülmedikçe ve sadaka teklif ettiği kimse de, “Benim buna ihtiyacım yoktur” demedikçe;
    insanlar birbirleriyle bina yarışma girmedikçe; insan bir mezara uğrayıp da “Ne olurdu, şunun yerinde yatan ben olsaydım” demedikçe; güneş battığı yerden doğmadıkça, kıyamet kopmaz. Güneş battığı yerden doğup da insanlar bunu görünce, hep birden iman ederler. Fakat bundan önce iman etmeyen ve bu imanıyla bir hayır kazanmayan kimseye bu iman fayda vermez (Enam, 158). iki adam sergilerini yayıp satamadan ve dürüp kaldıramadan kıyamet kopmaz. Adam havuzunu sağlamca yapar, suyunu içemeden kıyamet kopar. Adam lokmasını ağzına zütürür, yiyemeden kıyamet kopar.
    ···
   tümünü göster