/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +30 -2
    o gün o masada benim için sadece o vardı beyler, gerisi teferruattı, ve inanın havadaki aklımın tek dileği, bu durumun onun için de öyle olmasıydı..

    telefon numarasını aldım, yurduna bıraktım, bırakırken sarıldım, gündeki teyzeler gibi yanaklarımızı tokuşturarak öptüm (arkadaşça tabi malum)..bilemiyorum ki daha iyisi olabilir miydi? kendi yurduma kadar adeta havada yüzerek geldim diyebilirim, ayaklarımın yere değdiğini hissetmedim bile..

    o ara biz kafedeyken ebrunun attığı 3 mesajın da farkına ancak gece vardım tabi..

    ha bir de o kancık arkadaşı bile bir an sevimli geldi lan gözüme masada, sanki her şey, bütün dünya güzelleşmişti onun yanındayken..
    ebrunun mesajlarına cevap vermedim, saçma sapan naber, napıyon tarzı geyik muhabbetlerini yeterince yapmıştım zaten..

    gece ayşene mesaj attım, naber gibisinden..iyi filan dedi, yurdun kaloriferleri yanmıyormuş.. üşüyorum dedi, bizim ki özel yurt olduğu için köpek gibi yakmışlardı tabi, kız devlet yurdun da kalıyordu.

    dedim "keşke senin yerine ben üşüsem"..bu da gülmüş,
    -"sen zaten bugün yeterince üşüdün, inşallah hasta olmazsın"..
    -"hasta olursam bir çorba yaparsın artık? * "
    -"çorba içmemiz için illa hasta mı olman gerekiyor? * "

    böyle gitti muhabbet, karşılıklı jestler, imalı sözler.. yemin ediyorum dudaklarım yırtılacak kendi kendime salak salak gülümsemekten.. ağzı kulaklarına varmak diyorlar ya, hakikaten var öyle bir şey..

    epey konuştuk o gece, hafta sonu için sözleştik..

    hayatımın en mutlu gecesiydi o gece, yine uyuyamadım malum olduğu üzere..ama bu sefer beni uyutmayan ne tedirginlik, ne endişeydi.. sadede mutluydum, çok ama çok mutluydum, o kadar..
    bu gece bu kadarlık yeter..

    takip eden var mı bilmiyorum..ama varsa da yoksa da fark etmez bu saatten sonra, bu hikayeyi kazıyacağım bu sözlüğe..

    iyi geceler panpalar
    iple çektiğim haftasonu gelmişti beyler,
    günlerden cumartesi, büyük buluşmaya hazırlanıyorum, kankam da saolsun her anlamda moral motivasyon desteğiyle arkamda "yürü be koçum benim, olacak bu iş bak demedi deme" gibisinden hem ufaktan taşağını geçiyor hem de beni keyiflendiriyor.

    o hafta sonu da hava çok güzel, hani yağmurun soğuğun ardından bir ara gene sıcaklar geliyor ya, pastırma sıcakları derler.. aynen o hesap, ben de düşündüm dışarda çay bahçesinde filan takılırız, böyle hava bir daha bulunmaz o mevsimde, içeri tıkılmayalım.
    tamam dedi, fark etmez dedi.

    buluşma yerine varana kadar mesajlaştık, ben erken vardım tabi, 10 dakika kadar bekledikten sonra baktım karşıdan geliyorlar..

    geliyorlar evet, çünkü yine 2 kişiler aq..tipsiz, sivri burunlu kankası da yanında..

    o an epey hayal kırıklığına uğradım beyler, ne yalan söyleyeyim, teke tek buluşacağız diye bekliyordum açıkcası..

    neyse, geldi bunlar, ben bozuntuya vermedim ama yancısını öldürmek istiyorum o an yani bilemezsiniz. amk kızı musallat oldu lan başımıza, adını inadına söylemeyeceğim burada, çengel burun diyelim..

    çok güzel bir yol var böyle ana çarşı caddesinin üst sokağında, aşıklar yolu mu, çiftler yolu mu öyle bir adı vardı,tam anımsayamadım şimdi,

    ben de oranın girişinde bekliyordum, selamlaştık, gene gündeki teyzeler stili öpüştük filan, öbür gibiğin sadece elini sıktım..
    yürümeye başladık, biraz ilerde ağaçların içinde güzel bir çay bahçesi var, oraya zütürdüm bunları, oturduk ada çayı içiyoruz, ben paso bunun gözlerinin içine bakıyorum konuşurken,
    gerçi genelde o konuşuyor bıcır bıcır aq o kadar sevimli ki..hiç susmasın istiyorum, zaten öyle zamanlarda masada isterse 100 kişi olsun yine de varlığını unuturdum onların, o yüzden artık o kadar da kötü hissetmiyordum tek gelmediği için.

    gene muhabbet koyu, ben biliyorum ki biz artık ciddi anlamda flört ediyoruz zira kimse normal arkadaşına inciğine cinciğine varıncaya kadar anlatmaz hayatını.. yedi ceddisine kadar tanıdık birbirimizi..ama bir türlü malum konulara giremiyoruz,

    o konuları açması gereken benim tabi malum, yük erkeğin omuzlarında, ama ben de rahat olamıyorum bir türlü, ne vardı yani şurada baş başa olsaydık..

    çift olarak gelmeyi o mu istedi, yoksa öbür kancık mı yapıştı bilemiyorum ama şunu söyleyebilirim ki, bunu isteyerek yapan kızlar genelde özgüvensiz tipler oluyorlar. zira sizinle baş başa kaldığında açılabilecek konuların tamdıbına karşı yüreklice cevaplar vermeyi gözleri yemiyor, yanlarında her daim sığınacak bir liman, tutunacak bir dal istiyorlar-ki bu tarz durumlarda bu 3. kişiyi devreye sokup konuyu değiştirebilsinler.

    ben de o konulara hiç girmedim, giremedim, çünkü zaten biliyorum ki ben açtığım anda kapacak mevzu, sohbetin rotası bir şekilde 3. kişi vasıtasıyla değiştirilecek..
    gene baya oturduk orda, artık hafiften akşam üstü oluyor, kalkalım mı biraz yürürüz dedim.

    çay bahçesinden çıkıp aşıklar yoluna girdik, çok güzel bir yer beyler gerçekten böyle sağı solu ağaçlı, banklar, süs havuzları, heykelcikler filan, her 5-10 metrede bir yukarıda başımızın üzerinde gül motifli taklar.. harika bir ortam. yürüyoruz beraber, ben bunların ortasındayım, bilerek aralarındaki bağlantıyı kestim aq..

    o ara bir baktım elma şekerci var yolun kenarında, hemen bunlara bir şey demeden gittim şekercinin başına, 2 tane elma şekerini aldım geldim.. bunlar nasıl kıkırdıyorlar, "kızlar hiç teklif etmedim kibarlık yapmak zorunda kalmayın diye" diyip ben de sırıttım. ayşen o ara bir yandan tatlı tatlı gülümseyerek, "ya çok tatlısın ama ben elma şekeri pek sevmem, bunu sen al, ben de bir tane pamuk helva alayım" dedi.

    tabi yiğit kahramanımız olarak ben daha cümlesine noktayı koymadan şekercinin başında pamuk helvayı alıyordum bile *

    neyse biz ellerimizde şekerler, helvalar, ilkokullu çocuklar gibi şen şakrak ilerliyoruz, her şey harika gidiyor beyler, planlasam bu kadar olmaz, ah bir de baş başa olaydık..

    bu pamuk helvadan arada benim ağzıma da veriyor koparıp koparıp, ben tabi o ara heyecan ve mutluluktan devrildim devrilecem.. yine ağzım kulaklarımda.

    epey yürüdük böyle, ve hep konuştuk.. işte buydu, böyle olmalıydı, biz kesinlikle normal arkadaştan fazlası olacaktık.. benim gözlerimin ne söylediği zaten apaçık ortadaydı da, onun gözleri de farklı ışıldamaya başlamıştı artık..
    kuru kuru gitmiyor demi?

    http://fizy.com/tr#s/3pkyx4

    günün sonunda biz iyice yorulup hava da kararınca bir yerlere oturmayı teklif ettim, ayşen yurda gitmesi gerektiğini söyledi, çamaşır mamaşır işleri varmış, fazla bile durdum filan dedi. tabi çengel burun da adeta çoşarak bu öneriyi destekledi fırsattan istifade..ben de yine fazla ısrar etmedim.

    yurtlarının önüne doğru zütürdüm bunları, o ara yurt yolunda bu koluma filan girdi, zaten ılımanca olan havanın etkisiyle benim giydiğim kazak ve bu samimi hareketleri birleşince iyice sıcak bastı beni aq..kapının önüne geldik ben önce hemen diğer gibiğe selam verip buna döndüm, göz göze geldik,

    "tsigalkocum, çok güzel bir gündü, seni tanıdığıma çok mutlu oldum, amma çok ortak noktamız varmış ya?" dedi gülümseyerek,
    ben de:

    -"aynen, biz iyi anlaşacağız gibi geliyor bana, ne yapsak bu şehir turlarını sıklaştırsak mı?" diye yavşayıp gevrek gevrek sırıttım.

    o da bir farklı güldü bu sefer, bir şey söylemedi, ama gözleri sanki ağzından çıkacaklardan fazlasını anlatıyordu bana, sarıldık gene kibarca, ama bu sefer her zamankinden biraz daha, birazcık daha samimi ve elektrikli oldu dostane öpüşmemiz.

    yurt kapısından girdi, giriş kağıdını imzaladı, güvenlikçiye iyi akşamlar diledi, bina kapısına doğru ilerledi, tam girerken sağa, çıkış kapısına doğru kaçamak bir bakış fırlattı..orada olacağımı biliyordu, elbette orada olacaktım..o gece son kez göz göze geldik ve sabaha kadar düşündüğüm tek kare olan o son-sıcak ve anlam dolu gülüşünü paylaştı benimle..

    sırtımı dönüp kendi yurduma doğru yola koyulduğum da utanmasam havalara sıçrayıp "evet! evet be evet!!" diye bas bas bağıracaktım..
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster